T. C. MERSİN ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İŞLETME ANA BİLİM DALI “PORTFÖY PERFORMANSININ ÖLÇÜLMESİ” ÇİĞDEM ÇAĞLAR YL-İŞL-0903 Sermaye Piyasası ve Analizi Ders Danışmanı Doç. Dr. AYŞE GÜL YILGÖR MERSİN, 2009 İÇİNDEKİLER GİRİŞ……………………………………………………………….…………………………3 1.PORTFÖY VE PORTFÖY YÖNETİMİ……………………………………………….…4 2.PORTFÖY YÖNETİM STRATEJİLERİ………………………………………….……..5 2.1.Pasif Portföy Yönetim Stratejisi………………………………………...…….…5 2.2.Aktif Portföy Yönetim Stratejisi…………………………………………….…...5 3. PORTFÖY PERFORMANSININ ÖLÇÜLMESİ……………………………….…….…6 3.1.Portföy Performansını Ölçme Yöntemleri…………………………………...….6 3.1.1.Toplam Riske Göre Performans Ölçen Modeller…………….…….…6 3.1.1.1.Sharpe Endeksi (Reward to Variability Ratio)……….….….6 3.1.1.2.M² Performans Ölçütü…………………………………….….8 3.1.1.3.Sortino Oranı……………………………………………….…9 3.1.2.Sistematik Riske Göre Performans Ölçen Modeller…………..……...9 3.1.2.1.Treynor Endeksi (Reward to Volatility Ratio)………..….…9 3.1.2.2.T² Performans Ölçütü…………………………………..…...11 3.1.2.3.Jensen Endeksi……………………………………………….11 3.1.2.4.Değerleme Oranı (Appraisal Ratio)………………………...13 3.1.3.Piyasa Zamanlama Ölçütleri ………………………………………....14 3.1.3.1. Fama Ölçütü…………………………………………...…….14 3.1.3.2.Kuadratik Regresyon Modeli………………..…….………..14 3.1.3.3.Kukla Değişkenli Regresyon Modeli………………..………15 3.1.4.Sharpe, Treynor ve Jensen Modellerine Getirilen Eleştiriler..…….16 3.1.5.Veri Zarfı Analizi Yaklaşımı (DEA)…………………………...…..…16 SONUÇ ………………………………………………………………………………………18 KAYNAKÇA …………………………………………………………………….………….19 2 GİRİŞ 3 1.PORTFÖY VE PORTFÖY YÖNETİMİ Portföy, belirli amaçları gerçekleştirmek isteyen yatırımcıların sahip olduğu, birbirleriyle ilişkisi olan menkul kıymetlerden oluşan ve kendine öz ölçülebilir nitelikleri olan yeni bir varlıktır(Demirtaş ve Güngör, 2004:103). Değişik menkul kıymetler veya yatırım araçlarından, çok sayıda portföy oluşturulabilir. Ancak olaya hisse senedi ve tahvil gibi geleneksel menkul kıymetler açısından bakıldığında üç farklı portföyden söz edilebilir. Bunlar; tamamı tahvillerden oluşan, hisse senedi ve tahvillerden oluşan ve tamamı hisse senetlerinden oluşan portföylerdir. Bir portföy hisse senedi ve tahvil dışındaki yatırım araçlarıyla da oluşturulabilir. Bu durumda yatırım süresi boyunca hangi tür varlıkların daha verimli olacağı çeşitli yöntemlerle hesaplanarak tahmin edilmeye çalışılır. Bu yatırım araçları aşağıdaki şekilde sıralanabilir(Demirtaş ve Güngör, 2004:103-104): Varlığa Dayalı Menkul Kıymet Finansman Bonoları Hazine Bonosu Gelir Ortaklığı Senetleri Banka Bonoları veya Banka Garantili Bonolar Repo Altın Portföy yönetimi ise, çok sayıda yatırım aracını, çeşitli sınırlamalar altında, yatırımcıya en fazla getiriyi en az risk ile sağlayacak şekilde yönetme faaliyetidir. Bir portföy yöneticisinin temel görevleri şunlardır(Karan, 2004:533): 1- Portföy kurmak ve analizini yapmak: Müşterinin fayda fonksiyonuna dayanarak, onun için en iyi portföyü kurar ve portföyü beklenen getiri ve riskine göre analiz eder. 2- Portföyde gerekli düzeltmeleri yapmak: Değişen koşulları dikkate alarak varlık alım ve satımı yapar. 3- Portföy performansını ölçmek: Portföyün fiili performansını ölçerek alternatif portföylerle karşılaştırır. Portföy yönetiminde esas olan, fonun yalnızca getirisini değil aynı zamanda riskini de ölçmek; diğer bir ifadeyle, riske göre düzeltilmiş getirisini ölçmek ve fonları bu ölçütü esas 4 alarak birbirleriyle kıyaslamaktır. Bu sayede yatırımcı, aldığı her birim risk için ne kazandığını tam olarak ölçebilecek ve aynı risk seviyesinde en fazla getiriyi sunan fonu tercih edecektir(Akel, 2006:1). 2.PORTFÖY YÖNETİM STRATEJİLERİ Menkul kıymet piyasalarında gerçekleştirilen portföy yatırımlarında, portföy yöneticilerinin uygulayabilecekleri iki temel stratejinin varlığından söz edilir(Sevil, 2001:79): 1- Pasif Portföy Yönetim Stratejisi 2- Aktif Portföy Yönetim Stratejisi Portföy yöneticisinin bu iki karşıt strateji arasında yapacağı seçim, büyük ölçüde yatırımcının menkul kıymet fiyatlarına ilişkin düşüncelerine ve bu piyasalarda işlem yapma nedeniyle beklediği fayda değerlendirmesine bağlıdır(Sevil, 2001:79). 2.1.Pasif Portföy Yönetim Stratejisi Bu strateji, menkul kıymet piyasalarının kısmen de olsa etkin olduğu varsayımına dayanır ve piyasada düşük fiyatlandırılmış menkul kıymetleri belirleyerek kazanç sağlamanın mümkün olmadığına inan yatırımcılar için uygundur. Tek tek hisse senetlerinin fiyat hareketlerinden kazanç elde etmenin mümkün olmadığı durumda, piyasada işlem yapan yatırımcıların temel amacı, bir bütün olarak piyasanın sağlayacağı kazanç seviyesinde bir getiri elde etmektir. Bu da her bir hisse senedinin piyasa değeri oranında yer alacağı ve piyasa portföyünü (endeks) yansıtır şekilde portföy oluşturmakla mümkündür. Ancak bu tür portföylerin oluşturulmasında, piyasa endeksini yansıtacak şekilde mevcut hisse senetlerinin tümünün portföye dahil edilmesi, yatırımcı açısından işlem maliyetlerini artıracaktır(Sevil, 2001:7980). 2.2.Aktif Portföy Yönetim Stratejisi Yatırımcının piyasanın etkin olmadığını düşünmesi ve bir menkul kıymetin düşük fiyatlandırılmış olması neticesinde fiyat hareketlerinden kazanç elde edeceğini düşünmesi durumunda aktif yönetim söz konusudur. Yatırımcının, düşük fiyatlandırıldığına inandığı hisse sentlerini belirlemesi durumunda, oluşturacağı portföye ağırlıklı olarak bu hisse 5 senetlerini dahil etmesi beklenir. Burada yatırımcı piyasadan daha yüksek seviyede getiri sağlamayı amaçlamıştır ve dolayısıyla pasif yönetim stratejisini uygulayan yatırımcıya göre daha fazla risk almaktadır. Çünkü portföyü oluşturan menkul kıymetler sübjektif şekilde değerlendirilerek portföye dahil edilmiştir ve gerçekleşmeme olasılığı bulunmaktadır(Sevil, 2001:82). 3.PORTFÖY PERFORMANSININ ÖLÇÜLMESİ Portföyü yönetmesi için bir fon yöneticisine veren yatırımcı, potföyün ne kadar başarılı şekilde yönetildiğini bilmek isteyecektir. Diğer yandan portföy yönetim şirketleri de fon yöneticilerinin performanslarını izlemek durumundadırlar. Bu şekilde portföyde yapılabilecek değişiklikler, fon yönetim anlayışı ve yapılan hatalar kolayca ortaya çıkarılabilecek ve daha iyi bir fon yönetiminin gerçekleşmesi mümkün olabilecektir. Tüm bunlara ek olarak portföy yöneticisinin fon yönetimindeki yeteneğinin de belirlenebilmesi açısından portföy performansının iyi bir şekilde ölçülmesi son derece önemlidir(Karan, 2004: 667). 3.1.Portföy Performansını Ölçme Yöntemleri Finans yazınında portföy performansını ölçen birçok değerlendirme kriteri mevcuttur. Ancak bu kriterlerin bir kısmı portföyleri sadece getirilerine göre değerlendirmekte ve risk unsurunu ihmal etmektedir. Oysa bir portföyün performansının yalnızca getiri unsuru dikkate alınarak ölçülmesi mümkün değildir(Taner ve Kayalıdere, 2002:11). Bir portföyün performansı, portföy yöneticisinin doğru menkul kıymetleri seçme kabiliyetinden, hisse senedi piyasasının performans seviyesinden ve portföyün risk seviyesinden etkilenir(Arslan, 2005:2). Portföy performansının değerlendirilmesinde risk ve getiriyi birlikte dikkate alan ve yatırımın bu iki önemli boyutunu tek bir göstergeye dönüştüren performans ölçme kriterleri geliştirilmiştir(Kayalıdere, 2002:112). 3.1.1.Toplam Riske Göre Performans Ölçen Modeller 3.1.1.1.Sharpe Endeksi (Reward to Variability Ratio) 6 Menkul kıymetleri getirileri arasındaki ilişkiyi basit şekilde temsil eden model, William F. Sharpe (1966) tarafından önerilmiştir. Sharpe’nin performans ölçüsü portföyün toplam riskini dikkate alır, dolayısıyla da sermaye pazarı doğrusundan hareket etmektedir(Akel, 2006:7). ‘Değişkenliğin ödülü’ şeklinde de tanımlanan Sharpe endeksinin değeri, portföyün beklenen değeri ve risksiz faiz oranı arasındaki fark olarak tanımlanan risk priminin portföyün standart sapmasına bölünmesi ile elde edilmektedir(Redman, Gullett ve Manakyan, 2000:77). SIp = Rp-Rrf /p veya SIp = Risk Primi / Toplam Risk Rp : Portföyün getirisi Rrf : Risksiz Faiz Oranı p : Portföyün Standart Sapması Yatırımcının sahip olduğu portföy için hesaplanan endeks değeri, hisse senedi piyasası için hesaplanan endeks değeri ile karşılaştırılır. Portföy için bulunan endeks değeri, piyasa endeks değerinden büyük ise portföyün piyasaya oranla daha üstün performans sergilediği sonucuna varılır. Aksi durumda ise portföyün piyasanın altında performans sergilediği ifade edilir(Redman ve diğ., 2000:77). Yükselen getiri ya da düşen standart sapma iyi bir durumdur ve Sharpe oranını artır; düşen getiri ya da artan standart sapma ise kötü bir durumdur ve Sharpe oranını düşürmektedir(Korkmaz ve Uygurtürk: 2007:71). Konuyu bir örnekle açıklamak gerekirse(Karan, 2004:676); Portföy B M K Getiri(%) Rp 10 12 14 Risksiz Oran(%) Rf 5 5 5 Risk Primi Rp-Rf 5 7 9 St.Sapma(%) p 17 20 24 Tablodaki verilere göre fonlardan M’ nin Pazar portföyü olduğu varsayılırsa Sharpe endeksi Fon B için; SIp = Rp-Rrf /p = 10 - 5 / 17 = 0,294 Fon M için 0,350 ve Fon K için ise 0,375’tir. 7 3.1.1.2.M² Performans Ölçütü F. Modigliani ve L. Modigliani (1997) tarafından geliştirilen M² performans ölçütünde de Sharpe oranında olduğu gibi risk ölçütü olarak toplam risk veya standart sapma kullanılmaktadır. Bu yöntemde, öncelikle yönetilen yatırım portföyüne hazine bonosu eklenmekte ve bu şekilde elde edilen “düzeltilmiş yatırım fonu” piyasa ile karşılaştırılmaktadır. Örneğin, eğer yatırım portföyü piyasanın 1,5 katı standart sapmaya sahipse, düzeltilmiş yatırım fonunun 2/3’ü yönetilen yatırım portföyünden, 1/3’ü ise hazine bonosundan oluşacaktır. Sonuç olarak, düzeltilmiş yatırım fonunun standart sapması ile piyasanın standart sapması aynı olacaktır. Bu durumda, aynı standart sapmaya sahip iki portföyün getirilerini karşılaştırmak daha basit hale gelecektir. Yatırımcıya bu kolaylığı sağlayan M² ölçütü aşağıdaki şekilde formüle edilebilir(Arslan, 2005:8): M² = rf + (Sharpe Oranı ×m ) Rf : risksiz faiz oranı m : pazar portföyünün standart sapması M² oranının bir diğer formülasyonu da şu şekildedir: M² = rp – rm rp : Düzeltilmiş portföyün (hazine bonosu eklenmiş portföy) getirisi rm : Piyasanın getirisi Buna göre M² ne kadar büyükse, portföyün performansı o kadar yüksek demektir. 3.1.1.3.Sortino Oranı Sharpe oranında temel olarak eleştirilen kısım, oranın toplam volatiliteyi dikkate almasıdır. Oysa genel olarak yatırımcı için önemli olan kayıp günlerinin dalgalanmasıdır. Üstelik yükseliş ve düşüş günlerinin volatilitelerinin farklılaşabildiği de sık sık gözlemlenmektedir. Buna bağlı olarak aşağıda anlatılacak olan Sortino Oranı, sadece negatif getirilerin olduğu günlerdeki volatiliteyi dikkate alarak Sharpe oranının düzeltilmiş bir versiyonu olarak karşımıza çıkmaktadır(Kurun, Akçay, Dayıoğlu ve Yücel, 2008:175). 8 Tahvilleri derecelendirme kuruluşuna benzer bir yapıya sahip olan Morningstar, derecelendirmede getiri ölçütü olarak risk primlerini, risk ölçütü olarak ise bu portföylere ait risksiz getiri oranının altında kalan getirileri esas almaktadır. Morningstar, risksiz getiri oranı altında kalma riskini kayıp riski (downside risk) olarak tanımlamıştır. Kayıp riskinde, portföye yatırım yapan yatırımcıların, risksiz varlığa yatırım yapmayarak üstlendiği risk hesaplanmaktadır. Kaybın ödülü yönteminde bu riske karşılık elde edilen getiri esas alınmaktadır(Yıldız, 2005:188-189). Kayıp riskine dayalı olarak geliştirilen yöntemlerden en yaygın olarak kullanılan, Sharpe yöntemine benzer Sortino oranıdır. Sortino oranının payda kısımında sistematik riskin ölçütü olan standart sapmanın yerine kabul edilebilir minimum getiriye esas teşkil edecek risksiz getiri oranının altında kalma riskinin, yani kayıp riskin ölçütü olarak yarı-varyans kullanılmaktadır. Buna göre Sortino oranı, bir birim kayıp riskine karşılık elde edilen artık getiriyi göstermektedir(Yıldız, 2005:189). Sortino Oranı = Rp – Rf Yarı-varyans Oran ne kadar yüksek çıkarsa, portföy yöneticisinin negatif yönlü dalgalanmalarda o kadar yüksek getiri elde ettiğini gösterir(Kurun ve diğ., 2008:176). Denklemde de görüleceği gibi iki yöntemin de payını risk primi oluştururken, Sharpe oranında paydayı standart sapma, Sortino oranında ise kayıp riskin ölçütü olan yarıvaryans(diğer bir deyişle aşağı yönlü volatilite rakamı) oluşturmaktadır. Yapılan çalışmalar bu iki oranının birbirinden çok farklı olmadığını ortaya koyarak, hisse senedi getirilerinin çoğu zaman simetrik bir özelliğe sahip olduklarını göstermektedirler(Yıldız, 2005:189). 3.1.2.Sistematik Riske Göre Performans Ölçen Modeller 3.1.2.1.Treynor Endeksi (Reward to Volatility Ratio) Jack Treynor tarafından 1965 yılında geliştirilen Treynor endeksinin hesaplanmasında, toplam risk yerine, portföyün çeşitlendirmeyle yok edilemeyen riski, yani betası (diğer bir deyişle 9 sistematik riski) dikkate alınır. Beta katsayısı portföy getirilerinin pazara karşı olan değişkenliğinin bir göstergesidir. Bir menkul kıymetin betası aşağıdaki şekilde hesaplanmaktadır(Akel, 2006:6): βi = Cov(i,m) / m2 βi : i finansal varlığının betası Cov(1,m) : i finansal varlığı ile pazar portföyünün kovaryansı m2 : pazar portföyünün varyansı Treynor endeksi, ölçüsü beta olan ve üstlenilen her bir birim sistematik risk karşılığında elde edilen ek getiriyi ölçen orandır. Yüksek bir Treynor endeksi, portföyün üstlendiği bir birim sistematik riske karşılık daha fazla ek getiri sağladığı anlamına gelir(Akel, 2006:6). Treynor endeksi aşağıdaki şekilde hesaplanmaktadır(Redman, ve diğ., 2000:77): TIp = (Rp – Rrf) / βp Rp : Portföyün getirisi Rrf : Risksiz faiz oranı βp : Portföyün betası Treynor endeksini bir örnekle açıklamak gerekirse(Karan, 2004:676); Portföy B M K Getiri(%) Rp 10 12 14 Risksiz Oran(%) Rf 5 5 5 Risk Primi Rp-Rf 5 7 9 St.Sapma(%) p 17 20 24 Beta βp 0,600 1,000 1,400 İlk örneğimizde olduğu gibi M porföyünün pazar portföyü olduğunu varsayarsak Treynor Endeksi Fon B için; TIp = (Rp – Rrf) / βp = 5 / 0,600 = 8,333 Fon M için 7,000 ve Fon K için ise 6,428’tir. Örneğin grafiksel gösterimi şekil 2’de verilmiştir 10 Beklenen Getiri Fon A Menkul Kıymet Piyasası Doğrusu Rf Beta Şekil 2-Treynor Endeksi Belirli bir varlık grubuna yatırım yapan yatırımcılar açısından, yatırımların çeşitlendirilmesi önemlidir ve bu açıdan standart sapmaya dayanan Sharpe ölçütü daha uygundur. Diğer taraftan, emeklilik fonları gibi bazı portföyler, büyüklükleri nedeniyle birden çok yönetici tarafından yönetildiğinden, beta daha iyi bir risk ölçütüdür ve Treynor ölçütü bu durumda daha uygundur(Karan, 2004:679). 3.1.2.2.T² Performans Ölçütü Treynor oranını yüzde şekline çeviren bu yöntem, M² yönteminde olduğu gibi değerlendirilen portföye hazine bonosu eklendiğini varsayarak risk düzeltmesi yapar(Teker, Karakurum ve Tav, 2008:95). T² = ( Treynor Oranı ) – ( rm – rf ) 3.1.2.3.Jensen Endeksi Dr. Michael Jensen (1968), ‘fark eden getiriler’ adıyla anılan ve yöneticinin seçme kabiliyetini ölçmede kullanılan yöntemini, Finansal Varlık Fiyatlama Modeli’ne 11 dayandırarak, FVDM’ nin en uygun varlık fiyatlandırma modeli olduğunu savunmuştur(Akel, 2006:7). Matematiksel formülasyondaki yeri nedeniyle alfa olarak da adlandırılan bu yöntemin amacı, gerçekleşen riske göre bir portföyün beklenen getirisini hesap ederek o dönemdeki gerçekleşen getirisi ile karşılaştırmaktır(Karan, 2004:680). Daha önceki örnekte verilen tabloyu kullanarak Jensen endeksini şu şekilde örnekleyebiliriz(Karan, 2004:676): Portföy B M K Getiri(%) Rp 10 12 14 Risksiz Oran(%) Rf 5 5 5 Risk Primi Rp-Rf 5 7 9 St.Sapma(%) p 17 20 24 Beta βp 0,600 1,000 1,400 Burada ilk olarak yatırımcının elde etmesi beklenen getiri ve ardından beklenen ve gerçekleşen getiri arasındaki fark yani alfa değeri hesap edilir. Rp = Rf + βp ( Rm – Rf ) Rp : P portföyünün gerçekleşen getirisini, Rf : Risksiz menkul kıymetin getirisini, βp : Portföyün betasını, Rm : Piyasanın gerçekleşen getirisini ifade eder. Fon B için; Rp = 0,05 + 0,600 ( 0,12 -0,05 ) = 0,092 αp = 0,10 – 0,092 = 0,008 olarak bulunmuştur. Buna göre B portföyünün beklenen getirisi 0,092 iken gerçekleşen getirisi 0,10 olmuştur. Yani fonun performansı beklenilenin üzerine çıkmıştır. Fon K için; Rp = 0,148 12 αp = 0,140 – 0,148 = -0,008 olarak bulunmuştur. Buna göre K portföyünün beklenen getirisi 0,148 iken, gerçekleşen getirisi 0,140 olmuş yani fon beklenenin altında performans göstermiştir. Örnekte de görüldüğü eşitlikte yer alan (αp) ifadesi Jensen Alfası olarak adlandırılmakta olup, gerçekleşen ve beklenen getiriler arasındaki farkı ifade etmektedir. Eğer gerçekleşen getiriler beklenen getirilerin üstündeyse alfa pozitif bir değer olacaktır. Bu durumda, portföyün piyasanın üstünde performans sergilemiş olması söz konusudur. Pozitif bir alfa değeri aynı zamanda portföy yöneticisinin de üstün performans sergilediğinin bir göstergesidir. Alfa değerinin negatif olması ise portföyun piyasanın altında performans sergilediğinin bir göstergesi olup, portföy yöneticisinin değerlendirilmesi açısından da olumsuz bir göstergedir(Sevil, 2001:87). Sonuçlar grafiksel olarak aşağıda gösterilmiştir: Km 14,8 14,0 K M 0,10 0,092 B Rf=5 Beta Şekil 3-B, M ve K portföyleri için Jensen Endeksi Smith ve Tito (1969)tarafından Jensen endeksi düzeltilerek bu yeni ölçüte düzeltilmiş alfa adı verilmiştir(Karan, 2004:683). 13 Düzeltilmiş Alfa = αp / bp Bu modelde αp seçme yeteneğini, bp ise ortalama pazar riskini temsil etmektedir. 3.1.2.4.Değerleme Oranı (Appraisal Ratio) Gerek Jensen Alfası, gerekse Treynor endeksi portföyün sistematik olmayan riskini dikkate almamaktadır. Değerleme oranı ise portföyün alfasını sistematik olmayan riske bölerek, bu düzeltmeyi yapmaktadır(Teker ve diğ., 2008:96). αp AR = ur 3.1.3.Piyasa Zamanlama Ölçütleri 3.1.3.1. Fama Ölçütü Eugene Fama (1972) beklenen getiriyi aşan getiriyi, toplam risk primine göre ölçmüştür. Fama (1972) yatırım fonu performansının yöneticinin seçicilik (selectivity) ve zamanlama yeteneğine bağlı olarak belirlendiğini göstermiştir. Buna göre(Teker ve diğ., 2008:96): Fp = Fon Getirisi - Risksiz Getiri - Toplam Riske Göre Getiri Fp = ( Rp – Rf ) – p ( Rm – Rf ) m Rp : Portföyün getirisi p : Portföyün volatilitesi m: Pazar portföyünün volatilitesi Fama (1978) yöneticilerin tahmin kabiliyetlerini aşağıdaki şekilde ikiye ayırmıştır(Arslan, 2005): Tek tek menkul kıymetlerin fiyat hareketlerinin tahmini (mikro tahmin) Pazarın genel fiyat hareketlerinin tahmini (makro tahmin) 14 Portföy yöneticisi ilk olarak yanlış (düşük) değerlendirdiğine inandığı menkul kıymetleri seçerek portföyüne ekleyecektir. Bu yöneticinin seçicilik kabiliyetidir. Daha sonra pazarın gelecek hareketlerini tahmin ederek portföy bileşimini yeniden gözden geçirecektir. Bu ise yöneticinin pazar zamanlama kabiliyetidir(Arslan, 2005:7). 3.1.3.2.Kuadratik Regresyon Modeli 1966 yılında Treynor ve Mazuy tarafından geliştirilen bu modelin temelinde portföyün sistematik riskinin zaman içinde değişken olabileceği öngörüsü yatmaktadır(Arslan, 2005:11). Treynor ve Mazuy, yöneticilerin zamanlama kabiliyetini ölçmek için kullanılan temel lineer modele yeni bir terim (C) ekleyerek kuadratik (ikinci dereceden) regresyon modelini, aşağıdaki gibi formüle etmişlerdir(Akel, 2006:10): ( Rit – Rft ) = αi + βi ( Rmt – Rft ) + C (Rmt - Rft )² + εit Burada karsımıza çıkan C katsayısı, fon yöneticisinin piyasa zamanlamasını ölçmektedir. C’ nin pozitif olması, fon yöneticisinin piyasa zamanlaması kabiliyetinin yüksek olduğunun, negatif C katsayısı ise yöneticinin zamanlama kabiliyetinin hiç olmadığının göstergesidir(Arslan, 2005:.6). 3.1.3.3.Kukla Değişkenli Regresyon Modeli Henriksson ve Merton (1981), portföy yöneticilerinin zamanlama kabiliyetlerinin doğrusal ve doğrusal olmayan yöntemlere göre nasıl ölçülebileceğini incelemişlerdir ve bunun sonucunda da portföy yöneticilerinin sadece piyasanın yönünü tahmin edebildiklerini, bu trendin uzunluğunu ise tahmin edemediklerini varsaymışlardır. Yükselen ve düşen piyasada yöneticinin zamanlama kabiliyetini ölçmek üzere kukla değişkenli iki doğrusal regresyon kullanılmaktadır. Buradaki kukla kavramı ( D )yükselen ve düşen piyasaları temsil eder. Kukla değişkenli regresyon modeli, aşağıdaki eşitlik şeklinde formüle edilmiştir(Akel, 2006:11): ( Rit – Rft ) = αi + βi ( Rmt – Rft ) + C ( (Rmt - Rft ) D ) + εit Yükselen piyasalarda : (Rm > Rf)→ D= 1 değerini almakta iken; 15 Düşen piyasalarda : (Rm < Rf)→ D= 0 değerini alır(Korkmaz ve Uygurtürk, 2007:74). Tablo 1-Portföy Performans Kriterleri Karşılaştırması (Teker ve diğ., 2008:97) Portföy Performans Değerleme Yöntemleri Sharpe M² Sortino Treynor T² Jensen Değerleme Oranı Fama Ölçütü Sistematik Sistematik Aşağı Risk Olmayan Yönlü Risk Risk X X X X X X X X X X X X X X X Karşılaştırmalı Tek Yönetici Perf. Başına Performansı Göstergesi Perf. Göstergesi X X X X X X X X X X X 3.1.4.Sharpe, Treynor ve Jensen Modellerine Getirilen Eleştiriler Günümüzde bir portföyün performans seviyesi çoğu kez CAPM temel alınarak belirlenmektedir(Sevil, 2001:85). CAPM’e dayalı olarak yaygın şekilde kullanılan performans ölçüm yöntemleri Sharpe, Treynor ve Jensen endekslerine Roll’un getirdiği eleştiriler şu şekildedir(Karan, 2004:684-685): Jensen ve Treynor ölçütleri pazar portföyünün varlığı üzerine kurulmuştur. Gerçek hayatta böyle bir portföyün varlığından bahsedemeyiz. Eğer CAPM o pazarda geçerliyse pazar portföyünün etkin olduğunu varsaymak durumundayız. Ancak gerçek pazar portföyü olmadığı için bunu test etmek mümkün değildir. Eğer pazar portföyü olarak etkin olmayan bir endeksten yararlanılmışsa pazar portföyündeki en küçük değişmeler bile, portföy performans sıralamasını büyük ölçüde farklılaştıracaktır. Bu eleştirilerin yanı sıra, Sharpe ölçütü pazar portföyüne dayanmamakla beraber, gerçek hayatta dikkate alınması gereken maliyet unsurlarını (fon yönetim giderleri, alım satım komisyonları, fonu yöneten kişi veya kurumların alacakları ücretler, vb.) dikkate almamaktadır(Karan, 2004:685). 16 3.1.5.Veri Zarfı Analizi (DEA) Yaklaşımı Geleneksel performans ölçütlerine bir alternatif olarak kullanılabilecek VZA göreceli bir etkinlik ölçümüdür(Eken ve Pehlivan, 2009:89). VZA bir dizi kavram ve yöntemlerden oluşan bir yöntem olup, ortak girdi ve çıktılara dayanmakta ve her bir karar verme biriminin performansını etkinliğe bağlı olarak ölçmektedir(Karan, 2004:685). Bu yöntemde kaynaklar girdi, sonuç ürünleri ise çıktı olarak değerlendirilmektedir. Matematik programlama tabanlı bir teknik olan VZA, çok girdi ve çok çıktının tek bir veri setine (toplam girdi-çıktıya) dönüştürülemeyeceği durumlarda performansı ölçmek için kullanılır. Yöntem ilk olarak Charles, Cooper ve Rhodes tarafından, ürettikleri mal ve hizmetler açısından birbirine benzeyen ekonomik karar birimlerinin göreceli etkinliklerini ölçmek amacıyla geliştirilmiş ve daha sonra finans alanında da kullanılmaya başlanmıştır. Başlangıçta banka ve sigorta şirketleri gibi karar birimlerinin performansını ölçmede kullanılan VZA daha sonra yatırım fonları performansının ölçülmesinde de sıklıkla başvurulan bir performans ölçüm yöntemi olmuştur. Murthi (1997), VZA’ nın yatırım fonları performansına uygulandığı ilk çalışmayı yapmıştır. Bu çalışmasında Murthi, yatırım fonu performans endeksinin tanımlanmasında, yatırım maliyetlerini hesaplamalara dahil etmiştir. Devam eden yıllarda (1997, 1999 ve 2001) Basso ve Funari, İtalyan finansal piyasasında faaliyet gösteren 47 yatırım fonunun performansının ölçülmesinde VZA’ yı kullanmıştır. Mc Mullen ve Strong (1998), Bowlin (1998), Morey ve Morey (1999) ve son olarak Choi ve Murthi (2001) de yaptıkları çalışmalar ile yatırım fonları performansının ölçülmesinde bu analizden faydalanmışlardır. Gregoriu (1997), (2001), (2003), (2005) ise farklı yıllarda yaptığı çalışmalarda VZA ile 168 yatırım fonunun performansını incelemiştir(Eken ve Pehlivan, 2009:89). VZA diğer geleneksel ölçütlerle karşılaştırıldığında aşağıdaki sonuçlara ortaya çıkmıştır(Eken ve Pehlivan, 2009:96-97): Geleneksel ölçütlerde tek girdi-tek çıktı söz konusuyken, VZA’ da çoklu girdi ve çoklu çıktı vardır. Dolayısıyla VZA çok faktörlü verimlilik ölçme modeli olarak da adlandırılabilir. VZA geleneksel ölçütlerden farklı olarak CAPM gibi herhangi bir modele ihtiyaç duymamaktadır. 17 VZA’ nın diğer performans ölçüm modellerine göre en büyük avantajlarından biri de etkin olmayan fonun sebebini ve optimum etkin seviyeye nasıl yaklaşacağını göstermesidir. VZA hesaplamasında kullanılacak girdi ve çıktılar çok farklı birimlere sahip olabilirler. Bu durumda onları aynı biçimde ölçebilmek için çeşitli varsayımlar kullanmaya, dönüşümler yapmaya gerek yoktur. , SONUÇ 18 KAYNAKÇA Kitaplar Karan, M. B. (2004). Yatırım Analizi ve Portföy Yönetimi. Gazi Kitabevi Sevil, G. (2001). Finansal Risk Yönetimi Çerçevesinde Piyasa Volatilitesinin Tahmini ve Portföy VaR Hesaplamaları. Eskişehir. Makaleler Arslan, M. (2005). A Tipi Yatırım Fonlarında Yöneticilerin Zamanlama Kabiliyeti ve Performans İlişkisi Analizi:2002-2005 Dönemi Bir Uygulama. Ticaret ve Turizm Eğitim Fakültesi Dergisi, Sayı 2. Demirtaş, Ö. Ve Güngör, Z. (2004). Portföy Yönetimi ve Portföy Seçimine Yönelik Uygulama. Havacılık ve Uzay Teknolojileri Dergisi, 1 (4) 103-109. Eken, M. H. ve Pehlivan, E. (2009). Yatırım Fonları Performansı Klasik Performans Ölçümleri ve VZA Analizi. Maliye Yazıları Dergisi, Sayı 83:85-114. Korkmaz, T. ve Uygurtürk, H. (2007). Türkiye’deki Emeklilik Fonlarının Performans Ölçümü ve Fon Yöneticilerinin Zamanlama Yeteneği, Akdeniz İİBF Dergisi (14) 66-93 19 Akdeniz İ.İ.B.F. Dergisi (14) 2007, 66-93. Kurun, E., Akçay, M. B., Dayıoğlu, A. Ve Yücel, S. (2008). Yatırım Fonlarının Performans Analizinde Kullanılan Risk Bazlı Ölçüm Teknikleri ve Türk Yatırım Fonları Üzerinde Bir Uygulama. http://bsy.marmara.edu.tr/Konferanslar/2008/23.pdf, 171-185. Redman, A. L., Gullett, N. S. Ve Manakyan, H. (2000). The Performance of Global and International Mutual Funds. Journal of Financial and Strategic Decisions, Vol. 13, 7585. Taner, A. T. Ve Kayalıdere, K. (2002). 1995-2000 Döneminde İMKB’de Anomali Araştırması. Yönetim ve Ekonomi Dergisi, Cilt 9, Sayı 1-2. Teker, E., Karakurum, E. ve Tav, O. (2008). Yatırım Fonlarının Risk Odaklı Performans Değerlemesi. Doğuş Üniversitesi Dergisi, 9 (1) 89-105. Yıldız, A. (2005). A Tipi Yatırım Fonları Performansının İMKB ve Fon Endeksi Bazında Değerlendirilmesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 14:185-202. Tezler Kayalıdere, K. (2002). 1995-2000 Döneminde İMKB’de İşlem Gören Hisse Senetlerinin Piyasa Değeri (Firma Büyüklüğü) ve Fiyat/Kazanç Oranına Göre Oluşturulan Portföylerin Performanslarının İncelenmesi, Celal Bayar Üniversitesi, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. İnternet Kaynakları Akel, V. (2006). Ders Notları http://iibf.bozok.edu.tr/akademik/veli_akel/portfoy_performansi.pdf (Erişim Tarihi: 03 Aralık 2009). 20