T. B. M. M. B : 39 minin kaydî para yaratmasını teşvik eder, kaydı para yaratır bu. Yani, yüzde 35'i eğer Merkez Bankasına bloke ederseniz, banknot hacminin üç katı kadar takriben kredi stoku teşekkül eder. Bunu aşağılara doğru daha çok indirirseniz, kredi stoku ve mevduat o kadar artar. Türkiye'de mevduat niye bu kadar ar­ tıyor?.. Banknot hacmi 2 trilyon, mevduat 9 trilyona dayanmış... Vaktiyle Sayın Başbakan da söylüyordu, «Mevduat hacmi bu kadar değildi; ne kadar para var­ sa, o kadar mevduat vardı.» Onun sebebi burada. Bu da enflasyonu tahrik eden bir faktör; M - 1, M - 2 para göstergeleri bunlar. Şimdi, esas önemli noktaya geliyorum . Kredi faiz­ lerinin düşmemesinin esas sebebi, kamu idaresinin borçlanmasıdır. Türkiye'de belirli bir tasarruf hacmi vardır. Bu tasarruf hacmi kredi olarak verilir. Bu krediye özel sektör taliptir; ama şimdi bunun en bü­ yük müşterisi devlettir. Düşününüz, bir zamanlar Sa­ yın Başbakan, «Endişe etmeyelim beyefendiler; faizler yükselsin. Bu bir arz ve talep meselesidir; ama bir zaman gelecek ki faizler yüksek olduğu için, özel sektör daha az kredi talebinde bulunacaktır ve bu dengelenecektir, kredi faizi düşecektir» buyurmuşlar­ dı; ama görüyoruz ki, kredi faiz oranı düşmüyor. Kre­ di faiz oranları yüzde 80-90'larda. Esasında 51-61 falan denir; ama bir sürü metotlarla bu rakam yük­ seltilir. Ticaretle meşgul olanlar bunun nasıl yüksel­ tildiğini bilirler. Şimdi, devlet buna talip olunca, kamu idaresi buna talip olunca ve yüksek faizle buna talip olunca, bu tasarruf mevduatına, daha doğrusu halkın tasarruf potansiyeline nasıl talip olmuş?.. Bir defa, kamu or­ taklığı senetleri çıkararak ve yüzde 75 mertebesinde faiz vererek bu kaynağı kendisine çekmiş. Başka?.. Devlet tahvili, Hazine bonosu çıkararak. Yüzde 52 53'lerden, şimdi yüzde 48'ler mertebesinde teşekkül eden faiz veriyor, hem de net faiz veriyor. E, o za­ man sanayici, biraz evvel arz ettiğim gibi, işletmesi­ ni döndürmek için, işletme sermayesi ihtiyacını nere­ den karşılayacak?.. Mahkûm oluyor bankalara ve kredi faizi düşmüyor. Düşmeyince, bildiğimiz sıkın­ tılar meydana geliyor; hacizler, iflaslar, kapanmalar zinciri... Ama esasında bu işletme sermayesi de kâfi değil; sanayimizin kendini modernize etmesi lazım. Çünkü sanayi, devamlı yenilenmek isteyen bir konu. Sanayi maMarı üretiyoruz ve dışa açıldık, diyoruz Dışarıyla rekabet edebilmek için onların teknoloji­ sinden en kısa zamanda yararlanmak ve birleşik kap­ lar gibi, o teknolojiyi bizim sanayimize hemen intibak — 51 12 . 12 . 1986 0: 2 ettirmek lazım; ama yıllardu: sanayimizde yenileme de yapılmıyor, modernizasyon da yapılmıyor. Çünkü, bu da yatırım ihtiyacı doğurur. Yatırım yine para me­ selesidir. E, bu para da yine aynı şekilde, biraz evvel arz ettiğim gibi, kredi meselesi; kredinin faizi de bu şekilde düşmüyor değerli milletvekilleri. Şimdi, yine petrol meselesine döneceğim. Bir za­ manlar Sayın Başbakan hep, Türkiye'nin başına ge­ len belaların 1973, 1974'lerde petrolün varilinin 2 do­ lardan 10 dolara çıkması ve yine 1979 ve 1980'lerde varilin 10 dolardan 30 dolara doğru tırmanması ve bunun dış ticaret açığımızı büyüttüğünü, döviz-darbo­ ğazına soktuğunu, devamlı ifade buyurmuşlardır ve yine sanayici ülkelerin bu petrol faturasını ürettik­ leri o mallara yükleyerek, bizim iki yandan tazyik altında olduğumuzu; yani hem petrolden dolayı, hem de sanayi ülkelerinden satın aldığımız malların fiyat­ larından dolayı enflasyon ithal ettiğimizi devamlı söyleyegelmiştir. Yani petrol fiyatlarının artmasının, Tür­ kiye'nin başına en büyük bela olduğunu ifade buyur­ muşlardı. Şimdi, petrol fiyatları düşüyor, yine bela; yani yine göstergeler çok kötü. Bu nasıl iştir ki, pet­ rol fiyatları artarken kötü duruma geliyoruz; petrol fiyatları düşerken yine büyük bir döviz darboğazı ile karşı karşıya geliyoruz?.. Bu çelişkiyi dikkatlerinize sunmak istedim efendim. KİT'lerden biraz evvel bahsettim. Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı deyince, KİT'ler önemli; çünkü, KİT'lerin transferlerini bu kuruluşumuz yapar. Sayın Başbakan buradan, «KİT'lerin zararlarını sübvanse et­ mek doğru değildir» diye ifade buyurdular ve bir eski başbakanın, Sayın Demirel'in Meclisteki konuşmasını misal olarak gösterdiler. Doğrudur; KİT'lerin zarar­ ları kamuya yük olmamalıdır, Hazineye yük olma­ malıdır; ama fahiş kârlar da milletin sırtına yük ol­ mamalıdır. Biraz evvel arz ettim, Türkiye Elektrik Kurumu bir tekel idaresi; o üretiyor yalnız elektriği. O üretince gidip başka yerden satın alamıyorsunuz elektriği. PTT idaresi bir tekel, başka telefon idaresi yok. Mecbursunuz o telefonu kullanmaya işadamı olarak, sanayici olarak, tüccar olarak, ihracatçı ola­ rak. Bunların faturalarını çok büyük şekilde yükseltir ve KİT'lerin kârlarını 1 trilyon 700 milyar lira gibi astronomik rakamlara çıkarırsanız, o zaman böyle sı­ kıntıya girersiniz işte. HİLMİ NALBANTOĞLU (Erzurum) — Türk Ha­ va Yolları da öyle... AHMET SARP (Devamla) — Biraz da bütçe konusuna değineceğim değerli milletvekilleri.