T.C. İZMİR KÂTİP ÇELEBİ ÜNİVERSİTESİ BİLİMSEL ARAŞTIRMA PROJELERİ KOORDİNASYON BİRİMİ SAGİTTAL SPLİT RAMUS OSTEOTOMİSİ SONRASI REZORBE OLABİLEN PLAKVİDA İLE TİTANYUM PLAK-VİDA FİKSASYON SİSTEMLERİNİN STABİLİTELERİNİN BİYOMEKANİK TEST VE SONLU ELEMANLAR ANALİZİ İLE KARAŞILAŞTIRILMASI Proje No: 2013-2-TSBP-21 Proje Türü: GAP SONUÇ RAPORU Proje Yürütücüsü Yrd. Doç. Dr. Murat ULU Diş Hekimliği Fakültesi Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi AD Araştırmacı Yrd. Doç. Dr. Hakan OFLAZ Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi Biyomedikal Mühendisliği Bölümü Araştırmacı Arş. Gör. Dt. Seyfi Kelebek Diş Hekimliği Fakültesi Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi AD Ocak 2016 İZMİR ii İÇİNDEKİLER Sayfa No İÇİNDEKİLER III ŞEKİLLER IV TABLOLAR V GRAFİKLER VI ÖZET VII ABSTRACT VIII 1. GİRİŞ 1 2. GENEL BİLGİLER 2 3. GEREÇ VE YÖNTEM 6 4. BULGULAR 15 5. TARTIŞMA VE SONUÇ 22 6.KAYNAKLAR 25 iii ŞEKİLLER Şekil 1: Obwegeser’in tanımladığı teknik Şekil 2: Tel osteosentezi Şekil 3: Arch bar ve teller ile intermaksiller fiksasyon yöntemi Şekil 4: Miniplaklar yardımıyla yapılan fiksasyon Şekil 5: Titanyum vida Şekil 6: Rezorbe plaklarla yapılan fiksasyon Şekil 7: Rezorbe olabilen vida sistemi. Şekil 8: Sagittal split yapılan mandibula modeli. Şekil 9: Bilateral sagittal split yapılmış modelde ters L şeklinde rezorbe vidalar ile fiksasyon. Şekil 10: Bilateral sagittal split yapılmış modelde rezorbe 4 delikli plak ve vidalar ile fiksasyon. Şekil 11: Bilateral sagittal split yapılmış modelde ters L konfigürasyonu şeklinde titanyum vidalar ile yapılan rijit fiksasyon. Şekil 12: Bilateral sagittal split yapılmış modelde dört delikli titanyum plak ve titanyum vidalarla yapılan rijit fiksasyon Şekil 13. Modellerin biyolojik kabin içerisine fiksasyonu ve bası testi için geliştirilen aparat. Şekil 14: Özel olarak hazırlanmış sıvı tankına yerleştirilen test aparatı ve modelin tamamı PBS solüsyonu içerisine yerleşmiştir. Şekil 15: sagittal kesi bölgesinde oluşan deformasyonu ölçen hassas kamera. Şekil 16. Fikse edilmiş model, biyolojik kabin ve ekstansiyometre. Çelik tel ile çekme kuvvetinin uygulanışı ve oluşturulan salıncak modelle istenilen dişlerin üzerine kompresif kuvvetin uygulanışı. Şekil 17: Bikortikal vidalar (a) ve plak üzerindeki vidalar (b) üzerine yerleştirilen gerinim ölçerler. Resimde rezorbe materyallere uygulananların aynısı titanyum materyallere de uygulanmıştır. Şekil 18. Ekstansiyometre tarafından uzaklık ölçülmesi için yerleştirilen belirteçler. Şekil 19. Test ünitesi, biyolojik kabin ve fikse edilen modellerin genel görünüşü Şekil 20. 3B Tarama Sonucunda Elde Edilen Mandibula Modelleri Şekil 21. 3B Tarama Sonuçlarının Geomagic Studio 12 Kullanılarak Onarılması ve Katı Modele Dönüştürülmesi. iv v TABLOLAR Tablo 1: Grupların oluşumu ve kullanılan fiksasyon yöntemleri. Tablo 2: Farklı kuvvetlerde 4 mandibula modelinde ortaya çıkan ekstansiyon miktarları. Tablo 3: Kuvvetler karşısında 4 modelde ortaya çıkan ortalama ekstansiyon miktarı. Tablo 4: Farklı kuvvetlerde PLLA/PGA plak ile fikse edilmiş 4 mandibula modelinde ortaya çıkan ekstansiyon miktarları. Tablo 5: Kuvvetler karşısında 4 modelde ortaya çıkan ortalama ekstansiyon miktarı. Tablo 6: Farklı kuvvetlerde Titanyum vida ile fikse edilmiş 4 mandibula modelinde ortaya çıkan ekstansiyon miktarları. Tablo 7: Kuvvetler karşısında titanyum vidalar ile fikse edilen 4 modelde ortaya çıkan ortalama. Tablo 8: Farklı kuvvetlerde Titanyum plak ile fikse edilmiş 4 mandibula modelinde ortaya çıkan ekstansiyon miktarları. Tablo 9: Kuvvetler karşısında titanyum plaklar ile fikse edilen 4 modelde ortaya çıkan ortalama ekstansiyon miktarı. vi GRAFİKLER Grafik 1: Kuvvetler karşısında 4 modelde ortaya çıkan ortalama ekstansiyon miktarını gösteren grafiktir. Grafik 2 : Kuvvetler karşısında 4 modelde ortaya çıkan ortalama ekstansiyon miktarı rezorbe olabilen plak grubu için grafikteki gibidir. Grafik 3: Rezorbe vida (PV) ile rezorbe plaklarda (PP) oluşan farklı kuvvetlerde oluşan ekstansiyonların karşılaştırması. Grafik 4 : Kuvvetler karşısında titanyum vidalar ile fikse edilen 4 modelde ortaya çıkan ortalama ekstansiyon miktarı titanyum vida grubu için grafikteki gibidir. Grafik 5 : Kuvvetler karşısında titanyum plaklar ile fikse edilen 4 modelde ortaya çıkan ortalama ekstansiyon miktarı titanyum plak grubu için grafikteki gibidir. Grafik 6 : Kuvvetler karşısında titanyum plaklar ve vidalar ile fikse edilen modellerde ortaya çıkan ortalama ekstansiyon miktarlarının karşılaştırılması grafikteki gibidir. Grafik 7 : Kuvvetler karşısında PLLA/PGA ve titanyum plaklar ile PLLA/PGA ve titanyum vidalar ile fikse edilen modellerde ortaya çıkan ortalama ekstansiyon miktarlarının karşılaştırılması grafikteki gibidir. Grafik 8 : Kuvvetler karşısında PLLA/PGA plak ve vidalar ile fikse edilen modellerde görülen ortalama ekstansiyon değerleri ile titanyum plaklar ve vidalarla yapılan fiksasyon sonrası modellerde ortaya çıkan ortalama ekstansiyon değerlerinin karşılaştırılması grafikteki gibidir. Grafik 9 : Kuvvetler karşısında PLLA/PGA plak ve Titanyum plaklar ile fikse edilen modellerde görülen ortalama ekstansiyon değerleri (A) ile PLLA/PGA vidalar ve titanyum vidalarla yapılan fiksasyon sonrası modellerde ortaya çıkan ortalama ekstansiyon değerlerinin (B) karşılaştırılması grafikteki gibidir. vii ÖZET Sagittal Split Ramus Osteotomisi (SSRO) bozuk olan çene ilişkilerinin cerrahi olarak düzeltilmesinde sıklıkla kullanılan osteotomi tekniklerindendir. SSRO uygulanmasını takiben fiksasyon ve stabilizasyon sağlamak amacıyla yıllar içerisinde tel osteosentezinden metal plak ve vidalara kadar birçok teknik geliştirilmiş ve uygulanmıştır. Bununla beraber kullanılan titanyum plak ve vidaların geri alınması için ikinci cerrahi gereksinimi ve metalik fiksasyonların bilinen dezavantajları, rezorbe olan materyallerin geliştirilmesine öncülük etmiştir. Rezorbe olabilen plak ve vidaların kullanımında son yıllarda artış olsa da elde edilen fiksasyonun stabilitesi konusunda operasyonu gerçekleştiren cerrahların duymuş olduğu kaygı rezorbe olabilen fiksasyon sistemlerinin kullanımını sınırlandırmaktadır. Literatürde titanyum plak-vida sistemleri ile rezorbe plak-vida sistemlerinin stabilitelerinin karşılaştırıldığı çalışmaların sayısı tatmin edici düzeyde değildir. Çalışmada 16 adet tam mandibula modeli kullanılmıştır. Modeller üzerinde bilateral sagital split osteotomisi modeli oluşturularak 2.0mm x 13mm PLLA/PGA materyalden vidalar ve dört delikli lineer plaklar ile 2.0mm x 13mm titanyum vidalar ve 4 delikli lineer plaklar kullanarak toplamda 4 ana grup altında fikse edilmiştir. Her bir fiksasyon yöntem grubu altında dörder örnek oluşturularak mekanik testler gerçekleştirilmiştir. Mekanik testler ağız ortamını en iyi şekilde stimule eden test düzeneği içerisinde ve sınır şartlarında gerçekleştirilmiştir. Her bir model üzerinde 400 N’a kadar çekme kuvveti uygulanarak, maksimum kuvvet değerine kadar olan uzama miktarı ekstansiyometre verisi olarak kaydedilmiştir. Uygulanan kuvvet her iki dişe eşit bölünerek her bir diş üzerinde max. 200N olacak şekilde 20Hz frekansında deney verileri kaydedilmiştir. Aynı zamanda her bir vidanın aldığı gerilim ve stres miktarını eşzamanlı ölçebilmek için strengeç denilen özel kuvvet algılayıcılar yerleştirilmiştir. Alınan veriler ışığında fiksasyon sisteminin hangi bölgesinde stres yada gerilim olduğu görülmüştür. Son olarak katı modeller taranarak katı modeller üzerinde sonlu elemanlar analizi yöntemi kullanılarak fiksasyon sistemlerinin stabiliteleri bilgisayar ortamında da değerlendirilmiştir. Bu sayede sonlu elemanlar analizi yöntemi ile elde edilen veriler biyomekanik testler ile elde edilen verilerle karşılaştırılmıştır. Anahtar kelimeler: SSRO, SEA, Rezorbe Plak , Titanyum Plak viii ABSTRACT Different configurations of titanium plate-screw systems and resorbable fixation systems have been used subsequent to sagittal split ramus osteotomy (SSRO) operation. SSRO is an osteotomy technique frequently used in the treatment of jaw discrepancies in a surgical way. A wide range of techniques and materials to begin with wire osteosynthesis until miniplates and scews have been developed and performed for fixation and stabilization following SSRO. Nevertheless , the known disadvantages related to titanium plate and screws like a second surgical intervention necessity for their removal and metalic fixation has lead the need of developing a resorbable material. Even though there is observed an increase in last years of the plate and screws usage the concern of the practicing surgons about the atteined fixation stability has limited the usage of the resorbable plate-screw systems. In literature, the number of studies comparing the stability of titanium plates/ screws systems to resorbable plate/screw systems is not quite satisfactory In this study, 16 mandibles were used. Bilateral sagittal split osteotomies were made and fixed under four groups with 2.0mm x 13mm screws and four holey linear plates of PLLA/PGA material and 2.0mm x 13mm screws and four holey linear plates of titanium material. Biomechanic tests were made under each fixation methods by forming four each group. Biomechanic tests were made within test apparatus which imitates oral cavity and limit conditions. The pulling force was applied to reach up 400N and extension amount untill maximum force value was saved as extensionmeter record. Also, special strain gages were used to meausre strain and stress of all screws and plates. Finally, the fixation system stabilities were evaluated in computer by using the solid models and the finite elements analysis taken from the model mandibles. By the help of this way, we got opportunity of comparison the data from fine elements analysis and data from biomechanic tests. Keywords: SSRO, FEA, Resorbable Plate, Titanium Plate ix 1. GİRİŞ Sagittal Split Ramus Osteotomisi (SSRO) yüz bölgesindeki birçok konjenital ya da kazanılmış deformitenin düzeltilmesinde kullanılmaktadır. Obwegeser ve Trauner tarafından tanımlanmış ve zamanla Dal Pont ve Hunsuck tarafından modifiye edilerek son halini almıştır. SSRO uygulanmasını takiben fiksasyon ve stabilizasyon sağlamak amacıyla tel osteosentezinden metal plak ve vidalara kadar birçok teknik geliştirilmiş ve uygulanmıştır. 1980’li yıllardan itibaren rijit internal fiksasyon sağlamak amacıyla miniplak ve vidalar ortognatik cerrahide yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır. Cerrahi sonrası alt çene kemik segmentleri arasında stabilizasyonu sağlamak amacıyla yıllar içerisinde farklı teknikler ve materyaller geliştirilmiştir. Günümüzde ise en yaygın kullanılan yöntem titanyumdan imal edilen plak ve vidalarla yapılan rijit fiksasyondur. Ancak enfeksiyon yada zamanla hastaya rahatsızlık verdiği gibi birtakım sebeplerle geri çıkartılmak zorunda olmaları bu yöntemin bilinen en önemli dezavantajlarındandır. Bu dezavantajı bertaraf etmek adına özellikle de son yıllarda kraniomaksillofasiyal cerrahide rezorbe olan materyallerin kullanımı yaygınlaşmaktadır. Ancak; SSRO sonrası fiksasyon için rezorbe olabilen plak ve vida kullanımının fonksiyonel kuvvetler karşısında gösterdiği stabiliteyle ilgili literatürde sınırlı sayıda çalışma vardır. Bu çalışmayla literatürden farklı olarak, çok sayıda model üzerinde titanyum ve rezorbe olabilen fiksasyon materyallerinin stabilitelerini biyomekanik test ve sonlu elemanlar analizi yöntemleri kullanılarak değerlendirilmesi amaçlanmaktadır. Bu sayede yapılan sonlu elemanlar analizinin güvenilirliği de bir ölçüde test edilmiştir. 1 2. GENEL BİLGİLER Maksillofasiyal bölgede meydana gelen travma sonrası yada dentofasiyal defotmitelerin düzeltilmesi amacıyla yapılan ortognatik cerrahi sonrasında kemik segmentlerinin fiksasyonu konusunda özellikle de geçmiş dönemlerde önemli zorluklar ve komplikasyonlar yaşanmıştır (Gear ve ark, Fernandes ve ark). Hareketli segmentlerin yeniden eski konumlarına getirilmesi (redüksiyon, repozisyon) ve parçaların hareketsizliğini sağlamak amacıyla yıllar içerisinde çeşitli yöntem ve materyaller kullanılmıştır. Bu fiksasyon yöntemlerinde bazı değişiklikler (plak tipleri, vida şekilleri ve yerleri v.b) olsa da asıl amaç, hareketli segmentler arasındaki fiksasyon stabilitesini arttırmaktır. Günümüzde bu amaçla plak ve vida sistemlerinin kullanılması standart bir yaklaşım haline gelmiştir. 1950’li yıllarda Obwegeser tarafından tanımlanan SSRO dentofasiyal bölgedeki birçok konjenital ya da kazanılmış deformitenin düzeltilmesinde kullanılmaktadır (Trauner ve ark) (Şekil 1). Şekil 1: Obwegeser’in tanımladığı teknik. SSRO uygulanmasını takiben fiksasyon ve stabilizasyon sağlamak amacıyla tel osteosentezinden metal plak ve vidalara kadar birçok teknik geliştirilmiş ve uygulanmıştır (Şekil 2 v3 5) (Schwartz ve ark). 1980’li yıllardan itibaren rijit internal fiksasyon sağlamak amacıyla miniplak ve vidalar ortognatik cerrahide yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır. Şekil 2: Tel osteosentezi 2 Şekil 3: Arch bar ve teller ile intermaksiller fiksasyon yöntemi Şekil 4: Miniplaklar yardımıyla yapılan fiksasyon. Şekil 5: Titanyum vida 3 Şekil 6: Rezorbe plaklarla yapılan fiksasyon. Şekil 7: Rezorbe olabilen vida sistemi. Yaklaşık yirmi yıldır bikortikal veya monokortikal titanyum plak ve vidalar travma cerrahisinde ve ortognatik cerrahi sonrası segmentlerin fiksasyonu amacıyla gerek biyouyumlu olmaları gerekse güvenli stabilite sağlamaları açısından altın standart olarak kabul edilmektedir (Şekil 4 ve 5). Ancak titanyum plak ve vidaların gelişebilecek enfeksiyon sonrası yada zamanla dokuların altından hissedilmeye başlanmasıyla hastayı rahatsız etmesinden dolayı çıkartılmak zorunda kalmaları ikinci bir operasyonu gündeme getirmektedir (Frisken ve ark). Aynı zamanda titanyum bulunan hastalarda radyoterapide, radyolojik görüntüleme işlemlerinde problem oluşabilmektedir. Titanyuma bağlı dezavantajları gidermek amacıyla maksillofasiyal tramvalarda ve ortognatik cerrahi sonrasında fiksasyon amacıyla son yıllarda rezorbe olabilen vida ve plak sistemleri (ROVPS) geliştirilmiştir (Thaller ve ark, Suuronen ve ark) (şekil 6 ve 7). Kullanılan rezorbe olabilen materyaller; saf poliglikolik asit (PGA), saf L- poly laktit (poly-L-laktit/ PLLA) ve bu iki materyalin polimeri(PLLA-PGA), kendiliğinden şekillenen çok katmanlı SR- PLLA, D-laktit katılmış SR-PLLA ve polidioksanondur (PDS). ROVPS in vitro da 16 hafta, in vivo da 12 hafta başlangıç gerilme direncini koruyabildiklerinden osteotomi veya kırık tedavisinin iyileşme periodu boyunca yeterli direnci sağlayabilirler (Nieminen ve ark). ROVPS ile yapılan fiksasyonun, hem klinik hem de in vitro da yapılan biyomekanik çalışmalarda 4 titanyum fiksasyon sistemleri kadar stabil olduğu gösterilmiştir (Bouwman ve ark, Turvey va ark.). Burak ve ark. nın titanyum plak-vida sistemleri ile rezorbe olabilen plak-vida sistemlerinin fiksasyon stabilitelerini karşılaştırdıkları in vitro çalışmada biyomekanik yükleme testi altında farklı kuvvetlerde her iki fiksasyon sistemi arasında stabilizasyon değerleri açısından anlamlı fark bulamamışlar (Burak ve ark.). Cilasun ve ark. yapmış oldukları başka bir in vitro çalışmada titanyum vidalar ile rezorbe olabilen vidaların SSRO sonrası fiksasyon stabilitelerini kıyaslamışlar ancak her iki fiksasyon sistemi arasında stabilizasyon değerleri açısından anlamlı fark bulamamışlar (Cilasun ve ark.). Rezorbe olabilen miniplak ve vidaların materyali suya ve karbondioksite ayrışarak vücut tarafından tamamen absorbe edildiklerinden, plağın ve/veya vidanın çıkartılmasına ihtiyaç duyulmaz (Botsman ve ark., Peltoniemi ve ark.). Rezorbe olabilen plak ve vida sistemlerin, metal plak sisteminin en büyük dezavantajlarından olan osteopörotik değişiklik, kemik rezorbsiyonuna sebep olan stres hattı, büyümekte olan çocuklarda büyümenin kısıtlanması gibi dezavantajları yoktur (Peltoniemi ve ark.). Metallerin aksine resorbe olan vidaların ve plakların serbest iyon oluşturma ve organlarda birikme gibi dezavantajları da yoktur(Thaller ve ark.) Ayrıca bu materyallerle, radyograflardaki artifaktlar ve saçılma da elimine edilebilmektedir. Bununla beraber, rezorbe olabilen fiksasyon sistemlerinin de çeşitli dezavantajları vardır. Majör dezavantajları self-tapping olmamalarıdır (Pensler ve ark.). Bu nedenle diğer yöntemlere oranla daha fazla operasyon zamanı gerektirirler. Ayrıca, ekonomik olmamaları, uyumlama ya da yerleştirme sırasında kırılabilmeleri ve lokal dokuda yabancı madde reaksiyonuna neden olabilmeleri de diğer dezavantajlarıdır. Ortognatik cerrahi sonrası ve travma cerrahisinde kullanılan miniplak-vida sistemlerinin fonksiyon altında maruz kaldıkları kuvvetleri değerlendirmek için sonlu elemanlar analizi yöntemi kullanılmaktadır. Literatürde bu konu ile ilgili son yıllarda az sayıda da olsa yayına rastlanmaktadır. Arbağ ve ark. yaptıkları çalışmada BT görüntüsü ile elde ettikleri mandibula modelinde sonlu elemanlar analizi kullanarak angulus bölgesine farklı konfigürasyonlarda miniplak ve vida yerleştirmişler. Çalışmanın sonucunda fonksiyonel kuvvet altında iki adet mini plakla osteosentez yapılan modellerde daha az stres birikimi olduğu sonucuna varmışlar (Arbağ ve ark.). 5 GEREÇ VE YÖNTEM Çalışmada 16 adet tam mandibula modeli (Synbone 8598, Switzerland) kullanılmıştır (Şekil 8). Modeller üzerinde bilateral sagital split osteotomisi modeli oluşturularak 2.0mm x 13mm PLLA/PGA materyalden vidalar (Şekil 9) ve dört delikli lineer plaklar şeklinde (Şekil 10) 2 grup altında rezorbe biyomateryaller ile fikse edilmiştir. Aynı şekilde modeller üzerinde bilateral sagital split osteotomisi modeli oluşturularak 2.0mm x 13mm titanyum vidalar (Şekil 11) ile ve dört delikli lineer plaklar (şekil 12) şeklinde titanyum plaklar ile 2 grup altında fiksasyon yapılmıştır. Çalışmada toplam 4 grup bulunmaktadır. Her bir fiksasyon yöntem grubu altında dörder örnek oluşturularak mekanik testler gerçekleştirilmiştir. Tam mandibula modellerinin biyolojik kabin içerisine fiksasyonu amacıyla bağlantı ve bası aparatı tasarımı bilgisayar destekli tasarım yazılımı (Autodesk Inventor 2014, USA) kullanılarak gerçekleştirilmiş ve paslanmaz çelik malzemeden ürettrilmiştir (Şekil 13). Şekil 8: Sagittal split yapılan mandibula modeli. 6 Şekil 9: Bilateral sagittal split yapılmış modelde ters L şeklinde rezorbe vidalar fiksasyon. Şekil 10: Bilateral sagittal split yapılmış modelde rezorbe 4 delikli plak ve vidalar ile fiksasyon. 7 ile Şekil 11: Bilateral sagittal split yapılmış modelde ters L konfigürasyonu şeklinde titanyum vidalar ile yapılan rijit fiksasyon. 8 Şekil 12: Bilateral sagittal split yapılmış modelde dört delikli titanyum plak ve titanyum vidalarla yapılan rijit fiksasyon. Şekil 13. Modellerin biyolojik kabin içerisine fiksasyonu ve bası testi için geliştirilen aparat. İstenilen yükseklikte mandibula örnekleri sistem üzerinde askıya alınarak istenilen dişler üzerine bası kuvvet oluşturulacak şekilde ön ayarlama sonrası deneye hazır hale gelmektedir. Mekanik testler ağız ortamını en iyi şekilde sitmüle eden test düzeneği içerisinde ve sınır şartlarında gerçekleştirilmiştir. Bu nedenle mekanik testler, universal aksiyel bası çeki cihazının (Shimadzu AG-IC, Japonya) biyolojik sıvı kabini içerisinde sabit sıcaklık (37°C), sabit pH ve sabit osmolariteye sahip fosfat tamponlu salin (PBS) solüsyonu içerisinde gerçekleştirildi (Şekil 14). Şekil 14: Özel olarak hazırlanmış sıvı tankına yerleştirilen test aparatı ve modelin tamamı PBS solüsyonu içerisine yerleşmiştir. Deneyler Trapezium X yazılımı ile kontrol edildi ve sagital kesi bölgesindeki deformasyon temassız video ekstansometre (TRViewX Digital Video Extensometer, Japonya) ile 9 gözlemlendi. Deformasyon ölçümleri ccd kamera üzerinde 25mm’lik lens ile 30 cm uzaklıktan yapıldı, kuvvet ölçümleri de max. 500N kuvvet değerinde ki çift yönlü kuvvet ölçer ile yapıldı (Şekil 15). Şekil 15: sagittal kesi bölgesinde oluşan deformasyonu ölçen hassas kamera. PBS ile doldurulan biyolojik kabin içerisine yerleştirilen aparat üzerinde yer alan ayarlanabilir diş modelleri, sabitlenen mandibula üzerinde 6 numaralı diş üzerine bası yapacak şekilde ayarlanarak, osteotominin vertikal komponentine 1cm distal olarak yerleştirilen 2mm kalınlığında çok damarlı elastik çelik tel ile çekme yapılmış ve bu sayede ilgili bölgeye bası uygulanmıştır (Şekil 16). Şekil 26. Fikse edilmiş model, biyolojik kabin ve ekstansiyometre. Çelik tel ile çekme kuvvetinin uygulanışı ve oluşturulan salıncak modelle istenilen dişlerin üzerine kompresif kuvvetin uygulanışı. 10 PLLA/PGA vidalar ve plaklar kullanılarak fikse edilen osteotomi modellerinde yer alan vidaların üzerine 2mm uzunluğunda gerinim ölçerler (TML, Japonya) yerleştirilerek mekanik testlerle eş zamanlı olarak vidalar üzerinde oluşan gerinim değerleri veri toplayıcı (IMC, Almanya) kullanılarak kaydedilmiştir. Gerinim ölçerler her model için 4 adet olacak şekilde vida bağlantı noktalarına sabitlenerek numaralandırılmıştır (Şekil 17). İlk olarak, ekstansiyometre kalibrasyonu gerçekleştirilmiş ve kesi bölgesi üzerine ekstansiyometre ile uzama tayini için belirteçler yerleştirilmiştir (Şekil 3). Vidalar üzerine yerleştirilen gerinim ölçerlerin veri toplayıcı sistem bağlantıları yapılmış ve gerinim ölçerlerin kazanç faktörü 2.11 % ve iç direnci 119.6 Ω olarak yazılıma tanımlanmıştır. a b Şekil 3. Ekstansiyometre tarafından uzaklık ölçülmesi için yerleştirilen belirteçler. Şekil 17: Bikortikal vidalar (a) ve plak üzerindeki vidalar (b) üzerine yerleştirilen gerinim ölçerler. Resimde rezorbe materyallere uygulananların aynısı titanyum materyallere de uygulanmıştır. İlk olarak, ekstansiyometre kalibrasyonu gerçekleştirilmiş ve kesi bölgesi üzerine ekstansiyometre ile uzama tayini için belirteçler yerleştirilmiştir (Şekil 18). Vidalar üzerine yerleştirilen gerinim ölçerlerin veri toplayıcı sistem bağlantıları yapılmış ve gerinim ölçer faktörü 2.11 % ve direnci 119.6 Ω olarak yazılıma tanımlanmıştır. Şekil 18. Ekstansiyometr e tarafından uzaklık ölçülmesi için yerleştirilen belirteçler. 11 Bu işlemlerin ardından biyolojik kabine yerleştirilen ve elastik çelik tel bağlantıları yapılan modeller üzerinde birikmiş yük manuel olarak alınarak 0 N başlangıç kuvvetine getirilmiştir. Deney parametreleri uzama kontrollü olarak seçilmiş ve 5mm/dak hıza ayarlanmıştır. Her bir model üzerinde 400 N’a kadar çekme kuvveti uygulanarak, maksimum kuvvet değerine kadar olan uzama miktarı ekstansiyometre verisi olarak kaydedilmiştir. Uygulanan kuvvet her iki dişe eşit bölünerek her bir diş üzerinde max. 200N olacak şekilde 20Hz frekansında deney verileri kaydedilmiştir. Eş zamanlı olarak veri toplayıcıdan alınan gerinim değerleri ile veri tablosu oluşturulmuş ve kuvvete karşılık gerinim değerleri de ayrıca grafik üzerinde gösterilmiştir. Şekil 19. Test ünitesi, biyolojik kabin ve fikse edilen modellerin genel görünüşü. 12 Tam mandibula modellerine uygulanan SSOR sonrası, sonlu elemanlar analizi gerçekleştirilebilmesi amacıyla mandibula modellerinin bilgisayar ortamına aktarılması gerekmektedir. Bu amaçla kesik mandibula ve kulaklar ayrı ayrı beyaz ışık 3B tarayıcı (HDI Advance R2, 3D3 Solutions, Kanada) kullanılarak tarandı ve 3B tarama yazılımı FlexScan (FlexScan3D 3.2, LMI Technologies, Kanada) ve 3B mühendislik yazılımı (Geomagic Studio12, 3DS, ABD) kullanılarak hizalama, boşluk doldurma, onarım işlemleri gerçekleştirildi ve .stl formatında dışa alım gerçekleştirildi. Tarama sonuçları ve model onarım işlemleri sırasıyla şekil 20 ve 21’de verilmiştir. Şekil 20. 3B Tarama Sonucunda Elde Edilen Mandibula Modelleri 13 Şekil 21. 3B Tarama Sonuçlarının Geomagic Studio 12 Kullanılarak Onarılması ve Katı Modele Dönüştürülmesi. Fiksasyon amacıyla kullanılacak olan vida ve plak modelleri 3B çizim yazılımı (SolidWorks2014, D’assault Systems, ABD) kullanılarak hazırlandı. SSOR oluşturulmuş mandibula modellerinin vida ve plaklar ile fiksasyon işlemlerinin gerçekleştirilebilmesi için Geomagic Studio 12 kullanılarak katı modele dönüştürüldü ve montaj işlemleri SolidWorks2014 üzerinde yapıldı. Bu işlemler sonucunda, titanyum vida, titanyum plak, rezorbe olabilen vida ve rezorbe olabilen plak olacak şekilde 4 adet bilgisayar modeli elde edildi. Oluşturulan modeller .STEP formatında dışa alınarak, sonlu elemanlar analiz yazılımına (Workbench 15.0, Ansys, ABD) aktarıldı. 14 BULGULAR Çalışmada toplam 16 adet bilateral olarak sagittal split yapılmış tam mandibula modeli kullanılmıştır. Toplamda 4 grup olarak dizayn edilen çalışmada her grup için ayrılan 4 mandibula modeli olmuş ve her model sağ ve sol tarafta aynı yöntemle rijit olarak fikse edilmiştir (Tablo 1). GRUPLAR PLLA/PGA plak PLLA/PGA vida Titanyum plak Titanyum vida Tam 4 4 4 4 Bilateral split Evet Evet Evet Evet Fiksasyon dizaynı Düz 4 delikli plak + Ters L dizaynda 3 Düz 4 delikli plak + Düz 4 delikli plak + 4 vida vida 4 vida 4 vida mandibula sayısı Tablo 1: Grupların oluşumu ve kullanılan fiksasyon yöntemleri. Çalışma için özel olarak dizayn edilmiş tam mandibula modelinin bağlandığı özel aparat (Şekil 13); ağız modelini taklit etmesi için yine özel olarak hazırlanmış içerisi PBS ile dolu sıvı tankına yerleştirilmiştir (Şekil 14). Universal aksiyel bası çeki cihazı ile her modelde çift taraflı olarak birinci molar dişin üzerine toplamda 40, 120, 240, 280, 360 ve 400 N kuvvet uygulanarak kuvvet ve ekstansiyon miktarı özel kamera ile görüntü olarak kaydedilmiştir. Sonuçlar her grup için aşağıdaki gibidir. PLLA/PGA vida ile fiksasyon yapılan mandibula modellerinde sırasıyla 40, 120, 240, 280, 360 ve 400 N kuvvet uygulandığında vertikal keside oluşan ekstansiyon miktarları aşağıdaki tabloda ki gibidir (Tablo 2, Grafik 1). 40 N’luk bir kuvvet uygulandığında vertikal keside oluşan ekstansiyon miktarı tüm 4 mandibula için ortalama 0.267 mm’yken bu miktar 400 N kuvvete kadar artarak devam etmekte ancak uygulan kuvvet ile ekstansiyon miktarı arasındaki ilişki farklı kuvvet değerlerinde istatiksel olarak anlamlı değildir (Tablo 3). Uygulanan 40N 120N 240N 280N 360N 400N PV1 0,183552625 0,5380151 0,66977695 0,697265633 0,765172967 0,8080893 PV2 0,280466756 0,591375825 1,125686 1,223382667 1,332749667 1,38405 PV3 0,296701609 0,787519029 1,364384333 1,443389333 1,578273 1,65314 PV4 0,305689107 0,90632725 1,140339 1,2061265 1,305469667 1,366328 Ortalama 0,266602524 0,705809301 1,075046571 1,142541033 1,245416325 1,302901825 Std. Dev. 0,04879349 0,148436722 0,252382279 0,273568256 0,296926239 0,307454924 kuvvet PV: rezorbe vida Tablo 2: Farklı kuvvetlerde 4 mandibula modelinde ortaya çıkan ekstansiyon miktarları. 15 Tablo 3: Kuvvetler karşısında 4 modelde ortaya çıkan ortalama ekstansiyon miktarı Grafik 1: Kuvvetler karşısında 4 modelde ortaya çıkan ortalama ekstansiyon miktarını gösteren grafik PLLA/PGA 4 delikli plak ile yapılan rijit fiksasyonda sırasıyla modellere 40, 120, 240, 280, 360 ve 400 N kuvvet uygulandığı zaman vertikal kesilerde meydana gelen ekstansiyon miktarı Tablo 4’te görülmektedir (Tablo 4, Grafik 2). 40 N kuvvet uygulandığında 4 mandibula modelinde meydana gelen ayrılma miktarı 0.128’ken 400 N kuvvet uygulandığında bu miktar 0.789 olmaktadır (Tablo 5). Uygulanan 40N 120N 240N 280N 360N 400N kuvvet Model No PP1.2 0,273760345 0,33336615 0,3757 0,417822833 0,5736561 0,6884947 PP2.2 0,131018038 0,3715 0,735898633 0,83986 1,043490333 1,132442 PP3.2 0,039058687 0,074578763 0,1304426 0,16195295 0,22387 0,258152 PP4.2 0,067495347 0,4734273 0,9812851 1,1307325 1,313553 1,396878 Ortalama 0,127833104 0,313218053 0,555831583 0,637592071 0,788642358 0,868991675 Std. Dev. 0,090590349 0,146985071 0,326664205 0,373708071 0,420019517 0,434100885 PP: rezorbe plak Tablo 4: Farklı kuvvetlerde PLLA/PGA plak ile fikse edilmiş 4 mandibula modelinde ortaya çıkan ekstansiyon miktarları. Grafik 2 : Kuvvetler karşısında 4 modelde ortaya çıkan ortalama ekstansiyon miktarı rezorbe olabilen plak grubu için grafikteki gibidir. Tablo 5: Kuvvetler karşısında 4 modelde ortaya çıkan ortalama ekstansiyon miktarı PLLA/PGA vida ile PLLA/PGA dört delikli plaklar ile yapılan fiksasyonda vertikal keşide farklı kuvvetlerde oluşan ekstansiyon miktarları gruplar arası karşılaştırıldığında 120 N kuvvet 16 uygulandığında plak ve vida grupları arasında istatiksel anlamlı fark varken diğer kuvvet miktarlarında istatiksel anlamlı ekstansiyon farklılığı söz konusu değildir (Grafik 3). Grafik 3: Rezorbe vida (PV) ile rezorbe plaklarda (PP) oluşan farklı kuvvetlerde oluşan ekstansiyonların karşılaştırması. Titanyum vida ile fiksasyon yapılan mandibula modellerinde sırasıyla 40, 120, 240, 280, 360 ve 400 N kuvvet uygulandığında vertikal keside oluşan ekstansiyon miktarları aşağıda tabloda ki gibidir (Tablo 6, Grafik 4). 40 N’luk bir kuvvet uygulandığında vertikal keside oluşan ekstansiyon miktarı tüm 4 mandibula için ortalama 0.167 mm’yken bu miktar 400 N kuvvete kadar artarak devam etmekte ancak uygulan kuvvet ile ekstansiyon miktarı arasındaki ilişki farklı kuvvet değerlerinde istatiksel olarak anlamlı değildir (Tablo 7). Uygulanan 40N 120N 240N 280N 360N 400N kuvvet Model No TV1 0,167380675 0,3488517 0,6207538 0,6682749 0,7481489 0,7930083 TV2 0,06625986 0,12740005 0,2919004 0,3208432 0,2818077 0,2820637 TV3 0,1595865 0,4341737 0,7057838 0,7819185 0,9018035 0,947063 TV4 0,09429121 0,1523046 0,2363749 0,254096 0,2993717 0,3180375 0,121879561 0,265682513 0,463703225 0,50628315 0,55778295 0,58504312 Ortalama 5 Std. Dev. 0,042856834 0,129694819 0,202769738 0,223719974 0,272730658 0,29042918 2 TV: titanyum vida Tablo 6: Farklı kuvvetlerde Titanyum vida ile fikse edilmiş 4 mandibula modelinde ortaya çıkan ekstansiyon miktarları. 17 “ Tablo 7: Kuvvetler karşısında titanyum vidalar ile fikse edilen 4 modelde ortaya çıkan ortalama ekstansiyon miktarı Grafik 4 : Kuvvetler karşısında titanyum vidalar ile fikse edilen 4 modelde ortaya çıkan ortalama ekstansiyon miktarı titanyum vida grubu için grafikteki gibidir. Titanyum plak ile fiksasyon yapılan mandibula modellerinde sırasıyla 40, 120, 240, 280, 360 ve 400 N kuvvet uygulandığında vertikal keside oluşan ekstansiyon miktarları aşağıda tabloda ki gibidir (Tablo 8, Grafik 5). 40 N’luk bir kuvvet uygulandığında vertikal keside oluşan ekstansiyon miktarı tüm 4 mandibula için ortalama 0.104 mm’yken bu miktar 400 N kuvvete kadar artarak devam etmekte ancak uygulan kuvvet ile ekstansiyon miktarı arasındaki ilişki farklı kuvvet değerlerinde istatiksel olarak anlamlı değildir (Tablo 9). Uygulanan 40N 120N 240N 280N 360N 400N kuvvet Model no TP1 0,104454875 0,2709146 0,4042754 0,4353795 0,4724078 0,4955039 TP2 0,0757885 0,3365238 0,5976343 0,6573739 0,7328491 0,7621469 TP3 0,284473 0,47100495 0,8246231 0,8895588 1,002429 1,056319 TP4 0,358667475 0,7173338 0,9571152 0,9980097 1,072218 1,110401 Ortalama 0,205845963 0,448944288 0,695912 0,745080475 0,819975975 0,8560927 Std. Dev. 0,119092109 0,170918503 0,211839604 0,217056627 0,237334086 0,24678603 TP: titanyum plak Tablo 8: Farklı kuvvetlerde Titanyum plak ile fikse edilmiş 4 mandibula modelinde ortaya çıkan ekstansiyon miktarları. Tablo 9: Kuvvetler karşısında titanyum plaklar ile fikse edilen 4 modelde ortaya çıkan ortalama ekstansiyon miktarı Grafik 5 : Kuvvetler karşısında titanyum plaklar ile fikse edilen 4 modelde ortaya çıkan ortalama ekstansiyon miktarı titanyum plak grubu için grafikteki gibidir. 18 3 adet 13 mm uzunluğundsa ters L şeklinde konfigürasyonla yapılan titanyum vida fiksasyonunu 4 delikli titanyum plak ile yapılan fiksasyonla karşılaştırıldığında ugulanan farklı kuvvetlerin hiç b,r,nde oluşan ekstansiyon değerleri arasında istatiksel olarak anlamlı farklılık bulunmamıştır (Grafik 6). Grafik 6 : Kuvvetler karşısında titanyum plaklar ve vidalar ile fikse edilen modellerde ortaya çıkan ortalama ekstansiyon miktarlarının karşılaştırılması grafikteki gibidir. PLLA/PGA plak ve titanyum plak ile yapılan toplam 8 modelde oluşan ortalama ekstansiyon miktarları ile PLLA/PGA vida ve titanyum vida yapılan toplam 8 modelde oluşan ortalama ekstansiyon miktarları farklı kuvvetlerde karşılaştırıldığında aşağıdaki şekilde görüldüğü gibi plaklarda oluşan ortalama ekstansiyon her kuvvette daha az bulunmuştur ancak aralarındaki fark istatiksel olarak anlamlı bulunmamıştır (Grafik 7). Grafik 7 : Kuvvetler karşısında PLLA/PGA ve titanyum plaklar ile PLLA/PGA ve titanyum vidalar ile fikse edilen modellerde ortaya çıkan ortalama ekstansiyon miktarlarının karşılaştırılması grafikteki gibidir. 19 PLLA/PGA plak ve vidalara farklı kuvvetler uygulandığında ortaya çıkan ekstansiyon miktarlarının ortalaması titanyum vida ve plaklar ile ortaya çıkan ortalama ekstansiyon miktarlarıyle karşılaştırıldığında tüm kuvvetlerde titanyum materyali ile yapılan fiksasyonda daha az ekstansiyon söz konusu olmuştur. Ancak sonuçların istatiksel olarak anlamlı farklılığı görülmemiştir (Grafik 8). Grafik 8 : Kuvvetler karşısında PLLA/PGA plak ve vidalar ile fikse edilen modellerde görülen ortalama ekstansiyon değerleri ile titanyum plaklar ve vidalarla yapılan fiksasyon sonrası modellerde ortaya çıkan ortalama ekstansiyon değerlerinin karşılaştırılması grafikteki gibidir. PLLA/PGA plaklar ile oluşan fiksasyon sonrası uygulanan kuvvetler karşısında ortaya çıkan ekstansiyon değerleri titanyum plaklar ile karşılaştırıldığında 400N kuvvete kadar PLLA/PGA plaklarda daha az ekstansiyon olduğu görülmüş ancak 400N kuvvette PLLA/PGGA plaklarda daha fazla ekstansiyon görülmüştür. Değerlerin hiçbirisinde istatiksel olarak anlamlı farklılık görülmemiştir (Grafik 9A). İki materyal ile yapılan vida fiksasyonunda ise tüm kuvvetdeğerlerinde ortalam ekstansiyon değerleri titanyum vidalarda daha az bulunmuştur. Ancak değerler arasındaki farklılık istatiksel olarak anlamlı değildir (Grafik 9B). A B Grafik 9 : Kuvvetler karşısında PLLA/PGA plak ve Titanyum plaklar ile fikse edilen modellerde görülen ortalama ekstansiyon değerleri (A) ile PLLA/PGA vidalar ve titanyum vidalarla yapılan fiksasyon sonrası modellerde ortaya çıkan ortalama ekstansiyon değerlerinin (B) karşılaştırılması grafikteki gibidir. 20 Yukarıdaki verilerin değerlendirmesi yapıldığında en stabil fiksasyon yöntemi olarak Titanyum vida ortaya çıkmaktadır. Aynı şekilde en zayıf fiksasyon yöntemi PLLA/PGA vidalarla yapılan fiksasyon yöntemleridir. Fiksasyon yöntemlerinin stabilitelerinin en azdan en çok olana doğru sıralaması şu şekildedir: PLLA/PGA vida, Titanyum plak, PLLA/PGA plak, Titanyum vida. 21 TARTIŞMA VE SONUÇ SSRO mandibuler iskeletsel deformitelerin düzeltilmesi amacıyla 1950’lerden itibaren kullanılmaktadır. Bu tarihten itibaren cerrahi başarıyı ve stabiliteyi arttırmak amacıyla cerrahi işlemler ve fiksasyon tekniklerinde birçok modifikasyon yapılmıştır. Lag vidalar, pozisyonel vidalar, konvansiyonel miniplak ve vidalar, rezorbe olabilen plaklar ve kilitli vida ve plak sistemleri SSRO’dan sonra fiksasyon amacıyla kullanılmaktadır. Titanyum vida ve plak sistemlerinin geliştirilmesiyle SSRO’da rijit fiksasyon standart hale gelmiş bu sayede Maksillo Mandibular fiksasyonun dezavantajlarından uzaklaşılarak stabilite artmış, cerrahi öncesi fonksiyonlar ve beslenme yetisi daha kolay kazanılmış ve relaps azalmıştır. Yaklaşık yirmi yıldır maksillofasiyal ve ortopedi alanında yaygın olarak kullanılan titanyum plak ve vidaların dezavantajlarını gidermek amacıyla maksillofasiyal tramvalarda ve ortognatik cerrahi sonrasında fiksasyon amacıyla son yıllarda rezorbe olabilen vida ve plak sistemleri geliştirilmiştir. Kullanılan rezorbe olabilen materayller; saf poliglikolik asit (PGA), saf L- poly laktit (poly-L-laktit/ PLLA) ve bu iki materyalin polimeri(PLLA-PGA), kendiliğinden şekillenen çok katmanlı SR- PLLA, D-laktit katılmış SR-PLLA ve polidioksanondur (PDS). Rezorbe olabilen plak ve vidalar in vitro16 hafta, in vivo 12 hafta başlangıç gerilme direncini koruyabildiklerinden osteotomi veya kırık tedavisinin iyileşme peryodu boyunca yeterli direnci sağlayabilirler. İki nokta biyomekanik test modellerinde in vitro olarak hayvan veya kadavra çeneleri ya da plastik replikalar insan mandibulasını simule etmeleri amacıyla kullanılmaktadır. Bu şekilde yapılan çalışmaların ortak özelliği farklı fiksasyon sistemi uygulanmış modellerin 2 noktadan sabitlenip, çiğneme kuvvetinin geldiği bölgeden tek noktada basma ya da çekme hareketiyle; yer değiştirme , kopma kuvveti ve sertlik derecesinin ölçülmesi prensibine dayanmaktadır. Rezorbe olabilen plak vida sitemlerinin stabilitelerinin değerledirildiği bu çalışmanın sonunda elde edilen veriler daha önce yapılan çalışmalarla benzerlik göstermektedir. Ancak diğer çalışmalardan farklı olarak ısı ile şekil değiştiren rezorbe olabilen vida-plak sistemlerini vücut sıcaklığını taklit eden ortamda test edildiğinde stabilitelerini kaybetmedikleri gözlemlendi. 22 Literatürde sonlu elemanlar analizi yöntemi ile SSRO yapılmış ve biyomekanik inceleme yapılan birçok araştırma bulunmaktadır. Bu çalışmada da sonlu elemanlar analizi yöntemi kullanılmış ve klasik titanyum vida ve plak ile rezorbe olabilen vida ve plak sistemlerinin kemiğe uyguladığı kuvvetler ve kemikte oluşan deformasyon karşılaştırılmıştır. Bu çalışmada bilateral SSRO yapılmış mandibula modellerinde ters L konfigürasyonunda üç adet bikortikal 13 mm vida ile titanium vida ve rezorbe olabilen vida ile fiksasyon yapılmıştır. Aynı şekilde bilateral SSRO yapılmış mandibula modellerinde rezorbe olabilen plak ve titanium plaklarla fiksasyon yapılmıştır. Çalışmayı ayrıcalıklı kılan en temel özellik biyomekanik testlerin yapıldığı özel bir tank hazırlanıp içerisinin PBS ile doldurulmuş olmasıdır. Tank içindeki sıvının sıcaklığının vücut sıcaklığına yakın olması sağlanarakbir in vivo ortam taklit edilmeye çalışılmıştır. Bu şekilde özellikle yüksek sıcaklıkta (yaklaşık 600 C) şekillendirilerek fiksasyon sağlanan rezorbe plakların ve vidaların göstereceği stabilite test edilmek istenmiştir. Çalışmada 4 grup şeklinde toplam 16 mandibula modeli kullanılmıştır. Modellerin her biri bilateral olarak split edilmiş olup rijit olarak fikse edilmiştir. Çalışma için özel olarak hazırlanan aparat modelleri kondil bölgesinden sabitleyerek Temporamandibular eklem taklit edilmiştir. Aynı zamanda çene modellerine çelik bir tel ile çift traflı çekme kuvveti uygulayarak aparatın iki tarafından birinci molar dişlerin üzerine yerleştirilen metal çubuk vasıtasıyla fonksiyon sırasında gelen çiğneme kuvvetleri osteotomi ve fiksasyon hattına iletilerek gerçek bir çene- kuvvet ilişkisi elde edilmeye çalışılmıştır. Çalışmada elde edilen bulgulara gore en iyi fiksasyonu sağlayan teknik bikortikal olarak yerleştirilen titanium vidalardır. En kötü fiksasyonu yani stabiliteyi sağlayan teknik ise PLLA/PGA vida ile elde edilen fiksasyondur. Şaşırtıcı bir şekilde PLLA/PGA plak ile edilen stabilite 400N kuvvete kadar titanium plaktan daha iyi bulunmuştur. Ancak 400N kuvvette bu durum tersine dönmüştür. Titanium materyali ile yapılan iki yöntemdeki fiksasyonun ortalama stabilitesi rezorbe olabilem materyal ile karşılaştırıldığında; vida ve plak ekstansiyon ortalaması titanium malzemesinde daha az bulunmuştur. Yani titanium malzemesi rezorbe meteryale gore daha stabildir. Her iki malzeme kullanıldığında vida ile gösterdikleri ortalama ekstansiyon değerleri titanium vida ve rezorbe vidanın ortalama ekstansiyon değerleri daha fazla bulunmuştur. Kısacası iki materyalin combine etkisine bakıldığında plaklar daha stabil bulunmuştur. Ancak bu durumun nedeni; diğerlerine gore daha iyi stabilizasyonu titanium vidalar sağlasa da rezorbe vidaların gösterdiği stabilitenin diğerlerinden çok daha az 23 olmasıdır. Yukarıdaki verilerin hiçbirinde istatiksel olarak anlamlı bir farklılık yoktur. Burada çalışmanın bir yetersizliği olan gruplardaki model sayısının yetersiz olmasına bağlı olarak sonuçlarda oratya çıkan geniş aralıktaki standart sapma, istatiksel olarak anlamlı sonuçların çıkmamasına neden olmuştur. Sonuç olarak literatürde bir çok in vitro çalışmada ortaya çıktığı gibi bu çalışmada da fiksasyon teknikleri içerisinde en stabil olan yöntem bikortikal olarak yerleştirilen vidalardır. Daha iyi mekanik direnç gösterme nedeni olarak bikortikal vidaların; minplak veya monokortikal vidalara gore iki farklı segment arasında daha fazla kemik yüzey teması sağlaması olduğunu bağlayabiliriz. Deneysel modeller ve linik gözlemlere bakıldığında mandibular ilerletmede olduğu gibi proksimal ve distal segmental arasında oluşan boşluk boyunca bir fiksasyon sistemi yerleştirildiğinde kemik destekleme etkisi yoktur. Kemik segmentleri arasındaki direk aksiyel yüklemenin olmaması fiksasyon sistemlerinden maksimum stabiliteye gereksinim duymaktadır ve sonuçta eğilme-bükülme direncinin büyüklüğü tamamen fiksasyon için kullanılan materyalin özelliklerine ve geometrisine bağlı olmaktadır. Bu çalışmada da bikortikal titanium vidaların gösterdikleri stabiliteye balıldığında benzer bir sonuca varılmaktadır. 24 KAYNAKLAR 1. Schuchardt G. Ein beitrag zur chirurgischen kieferorthopadie unter berücksichtigung ihrer für die behandlung angeborener und erworbener kieferdeformitaten bei soldaten. Dtsch Zahn Mund Kieferheilkd 9:73-89, 1942. 2. Neurosensory disturbance after bilateral sagittal split osteotomy. Chapter 2. Review of literature. Erişim: (http://herkules.oulu.fi/isbn9514267508/html/c237.html) 3. Obwegeser H, Trauner R. Zur operationstechnik bei der progenie und anderen unterkiefer anomalien. Dtsch Zahn Mund Kieferheilkd 23:H 1&2, 1955. 4. Dal Pont G. Retromolar osteotomy for correction of prognathism. J Oral Surg Anesth Hosp Dent Serv 19:42-7, 1961. 5. Hunsuck EE. A modified intraoral sagittal splitting technic for correction of prognatism. J Oral Surg 26(4):250-253, 1968. 6. Epker BN. Modifications in the sagittal osteotomy of the mandible. J Oral Surg 35(2):157-159, 1977. 7. Bell WH, Schendel SA. Biologic basis for modification of the sagittal ramus split operation. J Oral Surg 35(5):362-369, 1977. 8. Cilasun Ü. Sagittal split ramus osteotomisinde rezorbe olabilen ve titanyum bikortikal vida fiksasyonlarının stabilitelerinin karşılaştırılması. Doktora tezi, Başkent Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi, Ağız, Diş, Çene Hastalıkları ve Cerrahisi Anabilim Dalı, Ankara, 2005. 9. Fonseca RJ. Oral and Maxillofacial Surgery Vol. 2, USA: W.B. Saunders Company, Section IV, 297-310, 2000. 10. Robert Finkbeiner Illustrations. Sagittal (http://finkbeiner.com/Surgical/jaw.html) split osteotomy. Erişim: 11. Anucul B, Waite PD, Lemons JE. In vitro strength analysis of sagittal split osteotomy fixation: noncompression monocortical plates versus bicortical position screws. J Oral Maxillofac Surg 50(12):1295-1299, 1992. 12. Murphy MT, Haug RH, Barber JE. An in vitro comparison of the mechanical characteristics of three sagittal ramus osteotomy fixation techniques. J Oral Maxillofac Surg 55(5):489-494, 1997. 13. Peterson GP, Haug RH, Van Sickels J. A biomechanical evaluation of bilateral sagittal ramus osteotomy fixation techniques. J Oral Maxillofac Surg 63(9):13171324, 2005. 14. Ozden B, Alkan A, Arici S, Erdem E. Invitro comparison of biomechanical characteristics of sagittal split osteotomy fixation techniques. Int J Oral Maxillofac Surg 35(9): 837-841, 2006. 25 15. Gutwald R, Alpert B, Schmelzeisen R. Principle and stability of locking plates. Keio J Med 52(1):21-24, 2003. 16. Arbağ H., Korkmaz H.H.,Öztürk K., Uyar Y., Comparative Evaluation of Different Miniplates for Internal Fixation of Mandible Fractures Using Finite Element Analysis. J Oral Maxillofac Surg 66:1225-1232, 2008 17. Bouwman JP, Tuinzing DB, Kostense PJ. A comparative in vitro study on fixation of sagittal split osteotomies with Wu¨rzburg screws, Champy miniplates, and Biofix (biodegradable) rods. Int J Oral Maxillofac Surg 1994;23:46Y48 18. Bayram B, Araz K, Uçkan S, Balcik C. Comparison of Fixation Stability of Resorbable Versus Titanium Plate and Screws in Mandibular Angle Fractures J Oral Maxillofac Surg 67:1644-1648, 2009 19. Cilasun U, Uckan S, Dolanmaz D, et al. Immediate mechanical stability of sagittal split ramus osteotomy fixed with resorbable compared with titanium bicortical screws in mandibles of sheep. Br J Oral Maxillofac Surg 2006;44:534Y537 20. Fernandez J, Gallas M, Burguera M, et al: A three-dimensional numerical simulation of mandible fracture reduction with screwed miniplates. J Biomech 36:329, 2003 21. Frisken KW, Dandie GW, Lugowski S, et al: Study of titaniumrelease into body organs following the insertion of single threaded screw implants into the mandibles of sheep. Aust Dent J 47:214, 2002 22. Gear A, Apasova E, Schmitz J, et al: Treatment modalities for mandibular angle fractures. J Oral Maxillofac Surg 63:655, 2005 23. Nieminen T, Rantala I, Hiidenheimo I, et al. Degradative and mechanical properties of a novel resorbable plating system during a 3-year follow-up in vivo and in vitro. J Mater Sci Mater Med 2008;19:1155Y116 24. Schwartz HC, Relle RJ. Bicortical-monocortical fixation of the sagittal mandibular osteotomy. J Oral Maxillofac Surg 1996; 54:234-5. 25. Suuronen R, Kallela I, Lindqvist C. Bioabsorbable plates and screws: current state of the art in facial fracture repair. J Craniomaxillofac Trauma 2000;6:19Y27 26. Thaller SR, Huang V, Tesluk H. Use of biodegradable plates and screws in a rabbit model. J Craniofac Surg 1992;2:168Y173 27. Trauner R, Obwegeser H: The surgical correction of mandibular prognathism and retrognathia with consideration of genioplasty. I. Surgical procedures to correct 26 mandibular prognathism and reshaping of the chin. Oral Surg Oral Med Oral Pathol 10:677, 1957 28. Turvey TA, Bell RB, Phillips C, et al. Self-reinforced biodegradable screw fixation compared with titanium screw fixation in mandibular advancement. J Oral Maxillofac Surg 2006;64:40Y46 29. Bostman O, Vainionpaa S, Hirvensalo E, Makela A, Vihtonen K, Tormala P, Rokkanen P. Biodegradable internal fixation for malleolar fractures. A prospective randomised trial. J Bone Joint Surg 69:615-619, 1987. 30. Peltoniemi HH, Tulamo RM, Toivonen T, Hallikaınen D, Tormala P, Waris T. Biodegredable semirigid plate and miniscrew fixation compared with rigid titanium fixation in experimental calvarial osteotomy. J Neurosurg 90:910-917, 1999. 31. Peltoniemi HH, Hallikainen D, Toivonen T, Helevirta P, Waris T. SR-PLLA and SRPG miniscrews: biodegradation and tissue reactions in the calvarium and dura mater. J Craniomaxillofac Surg 27:42-50, 1999. 32. Thaller SR, Huang V, Tesluk H. Use of biodegradable plates and screws in a rabbit model. J Craniofac Surg 2:168-173, 1992. 33. Bessho K, Fujimura K, Ilzuka T. Experimental long-term study of titanium ions eluted from pure titanium miniplates. J Biomed Mater Res 29:901-904, 1995. 34. Pensler JM. Role of resorbable plates and screws in craniofacial surgery. J Craniofac Surg 8:129-134, 1997. 27