PROTEOM → [PROTEin + genOM ] Bir organizma ya da dokunun genomu tarafından ifade edilen proteinler olarak tanımlanmaktadır. PROTEOMİK → [ PROTEin + genOMİC ] Kısaca proteomik şeklinde tanımlanan “Proteom Analizi” ise değişik koşullarda ekspresse edilen proteinlerin identifikasyonlarını, yapısal özelliklerinin tanımlanmasının ve fonksiyonlarının aydınlatılmasının kapsar. Uygulama amacına göre; Fonksiyonel Proteomik Strukturel Proteomik’ten söz edilir. Proteom kelimesi ilk kez 1994 yılı sonuna doğru Siena’da yapılan 2D-Elektroforez toplantısında Marc Wilkins ve çalışma grubu tarafından önerilmiştir. Literatürde 1995 yılında yer almıştır. 1975 yılında Klose, Scheele ve O’Farrell hücresel olayların 2D-Jel elektroforezi ile açıklanabileceğini göstermişlerdir. Restriksiyon endonükleazlarının keşfi ile DNA analizi aştırmacıların gözdesi olmuştur. İnsan genom projesinin şimdiye kadar ki sonuçları protein analizlerinin yeniden yükselen bir değer kazandırmıştır. Protein analizi DNA analizinden kıyaslanamayacak kadar zordur. DNA sadece dört yapı taşından oluşurken doğal proteinler 20 farklı aminositten oluşurlar ve zincirin üç boyutlu yapısı da proteinin fonksiyonunu çok etkiler. Ayrıca problem bu kadarla sınırlı değildir. Post-translasyonel modifikasyonlarda protein analizine yeni bi genişlik kazandırmaktadır. Bir organizmanın bir genomu ama birçok proteomu vardır. Organizma farklı faktörlerin etkisiyle değişik proteinleri oluşturur. Protein Yapısal Analizinin Tarihçesi 1945’te Fred Sanger protein karakterizasyonu için ilk metodlardan birini geliştirdi. Dinitroflorobenzeni peptid zinciri analizinde kullandı ve daha sonra insülin yapısını da aydınlatarak kendisi ilk Nobel ödülünü aldı. Proteinlerin amino asit dizisinin aydınlatılmasında daha etkili bir yöntem olan fenilizotiyosiyanat yöntemi ise Edman tarafından geliştirildi. Edman degradasyonu ile birçok proteinin zincir dizisi aydınlatılmasına rağmen bu yöntem çok zaman alıcı ve uygulanması zordur. Nükleik asit dizi analizindeki gelişmeler ve 1978 yılında DNA dizlieri yardımıyla protein zincir dizilerinin çıkarılması çok büyük bir gelişme ve protein kimyasının bitişi olarak takdim edilmişti. Bu gelişme protein analizinden proteom analizinden proteom analizine geçişin ilk adımı olarak kabul edilebilir. 1989 yılından itibaren uluslararsı bilimsel toplantılarda bu geçişe ait ilk belirtiler kendini göstermiştir. Proteom Analizi veya Proteomik Çalışmaların Tarihsel Gelişimi Proteomik terimi 1995 yılından önce literatürde yer almamasına rağmen moleküler biyoloji ve genomikin gelişimi proteomik için temel oluşturmuştur. Proteom teknolojisinin kalbi sayılan iki yönlü [2D-] jel elektroforezinin 70’li yıllarda geliştirilmesi, DNA dizi analizi ve PCR gibi modern tekniler önemli adımlardır. Yüksek performans MALDI [ Matrix – Assisted Laser Desorption / Ionisation ] ve ESI [ ElectroSpray Ionisation ] kütle spektrometrelerinin [ MALDI-MS ve ESI-MS ] proteinlerin ve bunların parçalanması ile oluşan peptidlerin yüksek rezolüsyon, duyarlık ve doğruluk ile tayinine ve ardından birkaç femtomol proteinden peptidlerin fragmentasyonuna olanak sağlamıştır. İnsan genom projesi yanında bakteri ve hayvan genom analizleri birçok proteinin molekül kütlesi [MW], izoelektrik noktası [PI], hidrofobisite indeksi, aminoasit dizisi ve bileşimi için veri birikimi oluşturmuştur. 1 Genom Dizisi GENOMİK Transkripsiyonel Kontrol mRNA Translasyonel Kontrol Primer Protein Ürünleri PROTEOMİK Post-Translasyonel Kontrol Fonksiyonel Protein Ürünleri Gen Tayini Şekil 1. Gen Ekspresyonundan Fonksiyonel Proteine Kadar Protein Üretim Yol İzi Genomik, gen ile başlar ve genin ürünleri (proteinler) hakkında sonuçlar çıkarır. Proteomik ise fonksiyonel modifiye edilmiş proteinden başlar ve geri üretiminden sorumlu gene ulaşır. FONKSİYONEL GENOMİK PROTEOMİK DNA İzolasyonu ve Klonlama Protein Fraksiyonlama Dizi Analizi 2D Jel Elektroforezi Mutasyon Analizi Gen Ekspresyonu Protein İdentifikasyonu Post-Translasyonel Modifikasyon Şekil 2. Fonksiyonel Genomik ve Proteomik Arasındaki Benzerlik Uygulamanın amacına göre beş tip proteomik vardır. 1. Ekspresyon Proteomik; Hücre veya dokudan ekspresse edilen proteinleri belirleyen. 2. Yapısal Proteomik; Proteinin üç boyutlu tayini ile ilgilenen. 3. Fonksiyonel Proteomik; Bazı yaklaşımlarla proteinlerin fonksiyonlarını inceleyen. 4. Kemoproteomik; Hücreler ile hangi küçük moleküllerin etkileşeceğini inceleyen bir yaklaşımdır. 5. Hücre-Haritası Proteomik; Protein-protein etkileşimi ve proteinlerin subsellüler yerleşiminin belirlenmesini kapsar. Proteom; DNA ve RNA analizlerinin aksine proteinlerin gerçek miktarları ve translasyon sonrası modifikasyonları hakkında bilgi verir. 2 Örnek Hazırlığı / Ön Fraksiyonlama Proteinlerin Ayrılması [ 2D-Elektroforez ] Eğitim Protein İdentifikasyonu [Kütle Spektrometrisi / Peptid Kütle Parmak İzi Analizleri ] Robotik Protein Karakterizasyonu [ Aminoasit Dizi Analizi, PTM Belirlenmesi ] Biyoinformatik ÖRNEK HAZIRLIĞI Örnek hazırlığı ve çözünürleştirme 2D-PAGE tekniğinin tüm performansını etkileyen, tekrarlanabilir sonuçlar alınması açısından en önemli kritik adımdır. Tüm hücre ve doku ekstraktlarında proteinlerin analizleri amacıyla,örnek hazırlanmasındaki ana problem; bunların farklı moleküler kütle, yük, izoelektrik nokta ve çözünürlüğe sahip olmalarıdır. Ayrıca bu aşamada örnek kompleksliğinin azaltılması da önemlidir. Bu nedenle tüm protein kategorileri için tek bir solüsyon yoktur. Analizlenecek örneğe ve hedefe göre örnek hazırlığının optimizasyonu iyi bir ayırma için gereklidir. Proteinlerin solübilizasyonu; kaotropik ajanların (üre, tiyoüre vb,), indirgeyici ajanların (dithiotreitrol, tributylphosphine vb.), deterjanların (CHAPS, CHAPSO, Triton X-100, vb.), tamponların (Tris) ve amfolitlerin (farklı pH aralıklarında gradient oluşturucu) varlığında gerçekleştirilir. Genelde dondurulmuş hücre ve doku örnekleri; sıvı azotta dondurularak öğütme, sonikasyon veya homojenizasyon gibi farklı tekniklerle parçalanır. Proteinler daha sonra sonikasyon, %1’lik DTT vb. deterjanlar, %2’lik amfolitler pH 3-10 ve 10 mM proteaz inhibitörü varlığında çözünürleştirilir. Ancak bazı durumlarda bu standart örnek hazırlama tamponu tüm protein sınıflarının çözünürleştirilmesinde ideal olmayabilir. Özellikle membran proteinlerinin veya diğer hidrofobik proteinlerin hazırlanmasında farklı deterjanların ve indirgeme ajanlarının denenerek tamponda modifikasyonlar yapılması gerekmektedir. Nükleik asitlerin örnek preparatlarında bulunması, IEF ile proteinlerin ayrılmasında problemlere neden olabilmektedir. Örnek hazırlığı aşamasında denatüre edici koşullarda, DNA kompleksleri ayrılarak solüsyonun vizkozitesini artırırlar. Bu ise jele protein girişini ve göçünü yavaşlatır. Buna ilave olarak DNA proteinlere bağlanarak yapay göçlere ve şekilsiz ayrılmalara sebebiyet verebilir. Nükleik asitlerin ortamdan uzaklaştırılmasında yaygın olarak iki yöntem kullanılır. Bunlardan birincisi taşıyıcı amfolitlerle nükleik asitlerin kompleksleştirildikten sonra ultrasantrifüj ile uzaklaştırılmasıdır. Diğeri ise endonükleazlarla enzimatik parçalamadır. PROTEİN VE/VEYA PEPTİTLERİN AYRILMASI VE TANIMLANMASI İki Yönlü Jel Elektroforezi (2D-PAGE): İki yönlü jel elektroforezi, kompleks protein karışımlarının ayrılması ve karakterizasyonunda kullanılan en önemli tekniklerden birisidir. 2D-Elektroforez binlerce proteinin tek adımda ayrılması açısından önemlidir. Bu yöntem prensipte iki ayırma tekniğinin kombinasyonudur. 1. Yönde; İzoelektrik Odaklama(IEF): pH gradientinde yük bağımlı ayırma, 2. Yönde; SDS-PAGE: molekül kütlesine bağımlı bir ayırma metodu. 3 İzoelektrik Odaklama (IEF): İzoelektrik odaklama, bir pH gradiyetinde yapılan elektroforezdir. Bunun için makromoleküller (+) ve (-) yüklere sahip oldukları müddetçe gradient boyunca izoelektrik noktalarına rastlayan pH’ya kadar göç ederler. İzoelektrik noktada net elektriksel yük sıfırdır. pH gradienti düşük molekül ağırlıklı amfoterik maddelerin (amfolitler) yardımıyla oluşturulur. Eğer elektroforezde kullanılan tampon sistemi yerine anotta kuvvetli bir asit, katotta da kuvvetli bir baz kullanılır ve aradaki jel ortamına da gerektiği kadar amfolit solusyonu katılırsa amfolitlerin anoda yakın kısmında (+) katoda yakın kısımda (-) net yükleri olur. Bundan dolayı elektrik verildiğinde bunlar anot ve katot tarafına itilerek merkeze doğru hareket ederler. Bu hareketleri sırasında çevresel ortamın pH’sının kendi izoelektrik noktalarına eşit olduğu bölgelerde hareketsiz kalırlar. Bundan dolayı, en asidik amfolitler katoda yakın olacak şekilde izoelektrik noktalarına göre sıralanırlar. Bunun sonucu jel içinde anottan katoda doğru azalan bir pH gradienti oluşur. Numune tatbik edilip yürütüldüğünde proteinlerin izoelektrik pH’sına geldiği anda net olarak yüksüzleşir. Hareket etmez ve o noktada odaklanır. İzoelektrik odaklamanın sorunları genelde kullanılan amfolitlerden kaynaklanır. Pratikte pH gradientinin zun süre stabil kalması zordur. Bu durum zamanla protein ve gradientin katoda kaymaları ve örnek kaybı ile sonuçlanır. Günümüzde bu sorunu çözmek için immobolize pH gradient [IPG] jellerinin kullanımı yaygınlaştırılmıştır. Jeller ikinci yönde kullanılmayacaklarsa dengeleme tamponların boşaltıldıktan sonra -70°C’de depolanabilirler. Her bir teknik kendi başına 100 bileşiği ayırma kapasitesine sahipken, birleştiklerinde ayırma teorik olarak 104 polipeptide çıkar. 2D-Elektroforez her tip hücre proteinlerinde kullanılabilir (bitki, mikroorganizma, hayvan…) Genel olarak; bir adımda protein izolasyonu, kompleks protein karışımlarının ayrılması, kompleksliğin derecesinin belirlenmesi (heterojenite), polimorfizm tayininde, kalite kontrol ve protein saflığının analizi amacıyla kullanılır. SDS PAGE ( denatüre edici page): SDS ( Sodyum dodesil sülfat) anyonik bir deterjan olup iki amino asitte bir peptit zincirine bağlanarak protein moleküllerini oluşturan alt birimleri birbirinden ayırır. Ayrıca (-) yük taşıdığından peptitlere de yüksek oranda (-) yük kazandırır. Böylece elektrik yükü açısından karışım içerisindeki bütün protein molekülleri eşit duruma getirilir. Jel konsantrasyonu 4 arttırılarak protein moleküllerinin molekül ağırlıklarına göre ayrışmaları sağlanır ve jeldeki moleküller elektrik doğrultusunda ayrılırlar. Akrilamid jel konsantrasyonu etkin ayırmayı sağlayan olgudur. SDSPAGE ikinci yönde yatay ya da dikey sistemler kullanılabilmektedir. Yatay sistemler genellikle hazır jellerde, dikeyler ise aynı anda birçok jelin uygulanmasında tercih edilir. Jel boyutu önemlidir. Küçük jellerde ayırım 1 nokta protein ayırımı, büyüklerde 10.000 protein ayırım yapabilmektedir. SDS-PAGE yöntemi proteinlerin saflığının kontrolü, molekül ağırlıklarının saptanması ve konsantrasyon çeşitliliğinin belirlenmesi amacıyla kullanılmaktadır. Elektroforezde kullanılan jel boyama teknikleri: Elektroforez işleminden sonra jelin analizi için boyama veya otoradyografi gibi yöntemlerden birisi tercih edilir. İkinci yönün tamamlanmasını takiben ayrılan polipeptidler genelde etanol, asetik asit ve su karışımı ile en az 1 saat ya da gece boyunca etkileştirilir. En çok kullanılan analitik yöntem Coomasie Brillant Blue R-250 veya gümüş nitrat ile boyamadır. Coomasie Brillant Blue R-250 sadece 1.0-0.5 mg proteinlerin miktarına kadar gümüş nitrat ise 10 ng protein miktarına kadar duyarlıdır. Eğer proteinler önceden bir radyoaktif izotop ile işaretlenmişse jelin analizi otoradyografi ile gerçekleştirilir. Otoradyografi radyasyon yardımı ile bir radyografik film üzerinde iki veya üç boyutlu görüntü oluşturmaktadır. Görüntü çıplak gözle görülebilir. Ancak önceden bir radyoaktif izotop ile işaretlemeyi gerektirdiği için oldukça pahalıdır. 5 Jellerin Değerlendirilmesi: İki yönlü elektroforez jelleri görsel veya bilgisayar yardımı ile otomatik olarak değerlendirilebilir. Görsel değerlendirme çok açıktır ve %10’luk bir protein spot boyama yoğunluğunda farklılıklar doğru olarak belirlenebilir. Farklı jellerdeki ilgili spotların görsel olarak bulunması otomatik taramadan daha kolaydır. Ayrıca pahalı bilgisayar programlarına gerek duyulmaz. Ancak çok fazla protein spotunun ayrıştırılması gerektiğinde ve çok daha büyük jeller kullanıdığında işlem güçleşmektedir. Bu durumda otomatik değerlendirme için bilgisayar programlarına ihtiyaç duyulur. Otomatik değerlendirme ile ilgili nokta odaklanarak 20 pencerede birden izlenmesiyle yoğunluk farklılanmalarının hesabı da yapılabilir. Elektroforezin Uygulamaları: Elektroforez, proteinlerin ve enzimlerin saflığının kontrolünde, oligo nükleotitlerin analizinde, proteinlerin moleküler ağırlıklarının tespitinde, proteinlerin izoelektrik pH’larının belirlenmesinde ve enzimlerin preparatif eldesinde de kullanılmaktadır. Proteom araştırmaları iki farklı bakış açısıyla yürütülür. Klasik Proteom : İki ya da daha fazla sayıda farklandırılmış örnek grubunun 2 yönlü elektroforezle ayrılması, farklanmaların görüntülenerek kütle spektrofotometresiyle incelenmesi söz konusudur. Basit bir yaklaşım olup, analizlenen protein hakkında bilgi az ya da hiç olmayabilir. Çalışma için seçilen kontrol ve örnek grubundan jelleri oluşturularak protein dağılım seviyeleri belirlenir. Bu sayede farklılanan protein noktaları tespit edilerek incelenmeye geçilir. Buna da substraktif analiz denir. Özellikle hastalık spesifik proteinleri tespit edilerek öncelikli teşhis amacıyla ileri aşamada ise yeni ilaçların geliştirilmesinde farklanan protein kimliklerinden yararlanılır. 2D ELEKTROFOREZ JELLERİN GÖRÜNTÜLENMESİ Jel analiz ve Nokta seçimi JELLERİN DÖKÜMANTASYONU Protein Noktalarının Çıkarılması PI, MW Protein Veri Tabanı Tüm Veriler MS İçin Örnek Hazırlığı Verilerin Karşılaştırması MALDI-TOF [Belirleme Safhası] Fonksiyonel Proteom : Başlangıç biyolojik materyalinde ön fraksiyonlama sonrası her bir örneğin tek tek analizlenip yapılarını birçok alternatif teknik kullanarak aydınlatıldığı fonksiyon ve protein etkileşimlerinin incelendiği daha kapsamlı bir yaklaşımdır. Alternatif teknik olarak en fazla kullanılan N terminal analizi, aminoasit kompozisyonu, antijenik özellikler, Edman Dizi analizi, kütle spektrofotometrik teknikler, HPLC gibi. 6 N Terminal Analizi HASTALIK KOŞULU KONTROL BLOTLAMA BLOTLAMA Protein Noktaları Protein Noktaları Aminoasit Dizi Analizi Aminoasit Kompozisyonu Antijenik Özellikler [Spesifik Antikorlar] VERİ TABANLARI PROTEİN BELİRLENMESİ Oligonükleotid Sentezi Gen Fonksiyon Analizi Polipeptid Sentezi Fonksiyon Antikor KÜTLE SPEKTROFOTOMETRESİ Proteinlerin ve polipeptitlerin kütle spektrofotometrelerinde genelde peptid dizi analizleri, protein belirlenmesi ve haritalama, moleküler kütle ve özellikle post-translasyon modifikasyonların belirlenmesi esastır. Bu amaçla en çok kullanılan sistemler MALDI-TOF, ESI-TOF, olarak sıralanabilir. BİYOENFORMATİK – PROTEOM Veri Tabanları : Protein ve DNA dizilerinin bilinmesibiyolojik sistemlerin anlaşılabilmesi açısından büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle protein primer yapıları translasyon sonrası modifikasyonlar 2 ve 3 boyutlu yapılar ve fonksiyon hakkındaki bilgilerin ulaşılabilecek veri tabanlarında toplanmasının büyük yarar sağlayacağı açıktır. Genetik ve protein veri tabanlarının kıyaslanması ancak yeni bilgilerin ilgili sitelerde toplanmasıyla mümkün olabilecektir. Bu nedenle veri tabanı dizaynı, veri tabanları ve tüm analiz sonuçlarıyla iletişim, sorgulama, arama protein yapısının ve fonksiyonun tahminine olanak sağlayan biyoinformasyon sistemlerinin geliştirilmesi gerekmektedir. Proteom ve Uygulamaları 7 Elektro Blotlama ve İmmün Boyama Elektro transfer, elektroforetik olarak ayrılmış proteinlerin poliakrilamid matriksten protein adsorplayan membran üzerine elektrik alan altında aktarılmasını sağlayan bir yöntemdir. SDS poliakrilamid jel elektroforezi ile elektroblotlamanın korolatif çalışması proteinin mikrogram sevielerinde ileri analizlerini yapabilmek için çok uygun bir metod haline gelmiştir. Bu metodun diğer protein izolasyon metodlarına göre önemli bazı avantajları vardır. 1. Ayırma metodu birinci ve ikinci boyutlarda yüksek çözünürlük vermektedir. Bu komplex proteinler ve özellikle membran proteinlerinin ayrılmasında büyük bir avantaj taşır. 2. Ayrılmış proteinlerin membrana aktarılması ile uygulamada kaynaklanacak hataları en aza indirmiş olur. 3. Az miktarda bulunan proteinlerin çalışılması imkanını verir. Tüm bu kazançların en önemli anahtar noktası proteinlerin uygun membrana immobilizasyonudur. Genel Akış Şeması Proteinlerin Akrilamid jelde Odaklanması Jelin Membran ile Etkileşimde Bulundurulması Elektrotransfer JElin Yüzeyine dik elektrik alan uygulanması Proteinlerin membran üzarine hareketinin sağlanması Proteinlerin Blotlama verimi jelden membrana jelin transferinin başarısına ve proteinin membrana bağlanma başarısına bağlıdır. Proteinlerin jelden membrana olan transferine ve membrana bağlanmasını etkileyen faktörler şunlardır. SDS Jelden Protein Transferine Etki Eden Faktörler PARAMETRELER Proteinler SDS Jel Blotlama Tamponu Blotlama Şartları TRANSFER GELİŞİMİ MR Azalır SDS Konsantrasyonu Akril amid Yapısı Elektroforez sonrası iyonik gerilim İyonik Güç Metanol konsantrasyonu pH Akım / Alan Zaman Artar Azalır Artar Azalır Azalır Artar Artar Artar 8 Proteinlerin Hidrofobik Membranlara Bağlanmasını Etkileyen Faktörler PARAMETRELER Proteinler SDS Jel Blotlama Tamponu Blotlama Şartları Membran Tipi TRANSFER GELİŞİMİ MR Artar SDS Konsantrasyonu Elektroforez sonrası iyonik gerilim İyonik Güç Metanol konsantrasyonu pH Akım / Alan Zaman Azalır Artar Artar Artar Azalır Azalır - Hidrofobik Karakter Artar Blotlama prosesinde ortamda bulunan SDS, elektrik alan etkisinde yüksek asidik sülfat gruplarıyla proteinleri jel matrikste hareket ettiren temel yapıdır. Zaten blotlama için gerekli olan SDS’te elektroforez ortamında sağlanır. Keza blotlama tamponlarına SDS ilavesi mümkün değildir. Çünkü bu deterjanın az bir miktarı bile membrana protein protein adsorpsiyonunu engeller. Transfer tamponu eğer benzer iyonik kuvvetle kullanıldıysa çok önemlidir. Metanol eklenmesi transfer yüzeyinde önemli derecede artışlara neden olur. SDS protein kompleksinin dayanıklılığı metanolden etkilenir. Metanolün artan konsantrasyonlarında bu kompleks daha kolay ayrışır. Ayrılmış SDS molekülleri anoda doğru hareket edecek ve transfer olan protein ile membran arasında daha iyi bir etkileşim olacaktır. Blotlamada Kullanılan Membranlar Poliakrilamid jel proteinlerin ayrılmasında kullanılan çok iyi bir matrikstir. Ancak karakterizasyonlarında moleküler kütlelere ve izoelektrik nokta tahminleri için bir o kadar zayıftır. Birçok protein için jellerden elüsyon %90’ a varan kayıplarla sonuçlanabilir. Proteinlerin bir yüzeye adsorplanmak ve buradan ileri analizlere ek yöntemler kullanılmadan geçilmesi düşüncesi ile membranlar kullanılmaya başlanmıştır. Nitroselülozun proteinlerinin blotlanabileceği matriks olarak çalışma alanına girmesiyle karakterizasyon için birçok yeni çalışmanın önü açılmıştır. Membranlar taşıdıkları modifiye gruplara göre sınıflandırılmışlardır. Proteinlerin kimyasal araştırmaları akrilamid jellerle yapılamaz. Ayrıca nitroselüloz membran üzerinde yürütülen çalışmalarda ise doğrudan otomatik –NH2 terminal analizi ile eşdeğer değildir. Bu bağlamda 2 boyutlu elektroforez tekniği ile protein kimyasal metodların kombinasyonu sonucu proteinlerin yüksek verimlilikte blotlanabilecei inert membranlar geliştirilmiştir. 2 boyutlu elektroforez ile ayrılan proteinlerin polivinilidendiflorür [PVDF] membranla blotlanması ile kompleks protein karışımı olan proteinlerin ayrılması sağlanmıştır. Dizi analizinde problem çıkarmadan çalışan ilk membranlar pozitif yüklenmiş ya da hidrofobik yüksüz gruplar içeren ya da PVDF ya da polipropilen [PP], gibi saf organik polimerler modifiye olmuş membranlardır. Farklı hidrofobik membranlara ve farklı karakterdeki proteinlerin blotlanma affiniteleri değerlendirilmiş ve blotlama mekanizması optimize edilmiştir. Son yıllarda protein aydınlatmasında kullanılan MALDI-MS çalışmalarında elektro blotlanmış proteinler doğrudan membranlardan analizlere gitmektedir. Bu tip çalışmalarda seçilecek olan membran çok önmeli rol oynar. Blotlama Teknikleri Sıkça kullanılan elektrotransfer teknikleri tank blotlama ve semi-dry blotlamadır. Bu teknikler aynı temel prensiplere sahip olmaları yanında jeli tutacak mekanik düzenekte farklılık gösterirler. 1. Tank Blotlama [1980 lerde geliştirilmiştir.] Tank blotlama transfer sırasında çözeltinin elektrik direnci arttığından akımda artar. Bu nedenle çok etkili bir soğutma oluşturmak gerekir. Soğutma yeterli tamponun sirkülasyonda kaldığı durumda 9 soğutucu ile yapılır. Transfer tankları elektrodları tepede ya da yan tarafta bulunan plastik malzemeden yapılmıştır. Sistemin kasetleri jel ile membranı etkileşimde tutar. Kasetler tank ile iletken tamponun içinde dururlar. Tampon işlem sırasında karıştırılırsa daha verimli blotlama sağlanır. 2. Semi-Dry Blotlama Bulut katmanları, filtre kağıtları, membran ve jelden oluşur. Katmanlar yatay olarak hazırlanır. Tank blotlama ile karşılaştıracak olursak kaset ihtiyacı olmadığından hazırlanması kolaydır. Filtre kağıtları tampona batırılır, anod üzerine membran ve jel düzgün bir şekilde yerleştirilir. Bu katların üzerine yine filtre kağıtları konur ve en üstte katod şeklindeki uç kapanır. Çalışma için gerekli olan tampon miktarı filtre kağıtlarının emdiği kadar tampon miktarıdır. Ayrıca blotlamada iyon kaynağı yine bu tamponda emdirilmiş filtre kağıtlarıdır. Elektrot kapakları için platin kaplı grafit iletken polimerik malzemeler kullanılmıştır. Reaksiyon süresinde sürekli bir gaz çıkışı olur. Buna sebep olan elektrokimyasal reaksiyon, Katot ≈ pH : 12 4H2O + 4e- → 2H2 + 4OH- Anot ≈ pH : 2 6H2O → O2 + 4H3O + 4e- Oluşan bu gazların genleşmesi oluşturulmuş blot katmanlarında zamanla genişlemesine neden olacak ve elektrik gerilimini arttıracaktır. Bu istenmeyen durum blot sisteminin üzerine yaklaşık 2 kg. ağırlık konmasıyla engellenbilir. Blotlama Mekanizması Blotlama işlemlerinin başında ilgilenilen proteinler jel içerisinde SDS ile yüklenmiş durumdadır. SDS’nin negatif yükü SDS protein kompleksini anoda doğru çeker, protein hidrofobik membrana temas eder. Bu noktada proteinin hidrofobik bağlanma bölgelerinin membran ile bağlanmasını sağlamak için serbest olması gerekir. Protein buralardan bağlanmaya başlar ve akım devam ettikçe SDS proteinden ayrılarak anoda doğru göçe devam eder. Protein hidrofobik etkileşimlerle membrana bağlanmıştır. Tüm göçün sonunda ise SDS proteinden ayrılacaktır. Bu mekanizmada yüksek molekül kütleli proteinler SDS lerini daha jeli terk etmeden kaybedebilirler. Bu noktada zamanı arttırmak etkiyi arttırmayacaktır. Çünkü negatif yükünü kaybetmiş proteinler jelden dışarı göç edemeyeceklerdir. Blotlama zamanını arttırmak ancak blotlama tamponuna SDS eklenmesiyle bir anlam kazanır. Ayrıca düşük molekül kütleli proteinler yaklaşık 5 kg. daltondan küçük proteinler incelenecek olursa bu yapılarda o kadar hızlı göç edeceklerdir ki, membrana ulaşacakları zaman içinde proteinler SDS’lerinin bazılarından bile kurtulamayacak membran ile hiçbir etkileşime girmeden SDS molekülleri ile beraber gidecektir. İmmün Boyama Membranlara immobolize edilmiş proteinler farklı amaçlar için farklı şekilde belirlenebilir. Bu boyama teknikleri dışında immunolojik tanı tekniklerinde çok önemli uygulama alanına sahiptir. İmmün belirleme yöntemlerinin çok çeşitli şekilleri membranlar üzerine blotlanan antijenik proteinlerin aydınlatılmasında kullanılır. Bu farklı uygulamalarda temel prensip her zaman aynıdır. 4 S P 3 2 1 10 Şekil. Membrana bağlı antijen tanısı 1. Blotlama materyali membranda boşalanları kaplar. 2. Spesifik antijenin spesifik antikoru ile konjugasyonu 3. Enzim konjuge-sekonder antikorunun spesifik antikora bağlanması 4. Belirteç olarak substratın reaksiyonu. İmmün tanı için uygulanan prosedür yedi adımda gerçekleşir. 1. Membrana Transfer 2. Blotlama 3. Primer antikor İnkübasyonu 4. Yıkama 5. Konjuge sekonder antikor-ligand inkübasyonu 6. Yıkama 7. Sinyal / Renk Oluşumu Proteinlerin Enzimatik Parçalanması ve Peptidlerin HPLC ile Ayrılması Proteinlerin fragmanlara ayrılması çoğunlukla primer yapı tayini ve peptit haritalarının çıkarılması amacıyla yapılmaktadır. Yapısal ve fonksiyonel çalışmalar için peptidlerin hazırlanmasında proteinlerin frakmantasyonu son derece yararlıdır. Ayrıca bu sayede proteaz dirençli bölgeler ya da proteinlerin domainler arasındaki polipeptit zincirlerini çapraz bağlanma bölgeleri hakkında bilgi edinebilmekte mümkündür. Frakmantasyon aynı zamanda membran proteinleirinin ---------yararlı bir tekniktir. Peptit fragmanlarının oluşturulmasında genellikle endoproteinazlar kullanılır. Uygun enzim ya da kiyasalların seçimi parçalanmanın spesifikliğini ve verimliliğini belirlemek açısından önemlidir. Ayrıca elde edilecek fragmanların boyutu ve sayıda ilk planlamada etkin diğer kriterlerdir. Primer yapı analizi için birbirleriyle çakışan peptitleri elde etmek amacıyla birçok farklı fragmantasyonun gerçekleştirilmesi önerilmektedir. Parçalama Teknikleri Parçalama tekniği olarak kimyasal veya enzimatik teknikler kullanılabilir. Her iki sistemde parçalanmalar solüsyonda, jelde membrana blotlama sonrası gerçekleştirilebilir. Numune çalışma tamponunda çözülü enzim ilave edilir ve karıştırılarak su banyosunda inkübasyona bırakılır. Tek ya da çift yönlü jeller kullanılarak ayrılan proteinler söz konusu olduğunda birden fazla yaklaşım uygulanabilir. Protein jellerden elektro elüsyon ile uzaklaştırılır ve peptitleri parçalama, solüsyonda gerçekleştirilebilir. Ancak, elektro elüsyonun verimliliği zayıftır ve saf mikrogram için uygulanmaz. Uygun verimlilik jelde ya da membrana blotlama sonrası membran parçalama işlemiyle anılabilmektedir. Burada elde edilen protein dizi bilgileri rutin olarak birkaç pikamol düzeyinde elde edilebilir. Eğer proteinin amino ucu blotlanmış ise enzimatik parçalanma iç dizi bilgilerine ulaşma açısından gereklidir. Proteinin deterjanla muamele edilip proteaz enzimlerine tabi tutulması proteinlerin iç dizi analizleri için uygun peptitlerin elde edilmesinde uygulanan bir tekniktir. Proteaz Enzimleri Proteinin peptitlere parçalanmasında en yaygın olarak kullanılan enzimlerin çoğu serin proteazlardır. Bunun yanı sıra metallo ya da tiol proteazlarda kullanılır. Tripsin : Bir serin proteazdır. Pankreasta inaktif tripsinojen olarak sentezlenir. Çok hızlı bir şekilde amino ucundan hekza peptitin uzaklaştırılması ile aktif hale geçer. Tripsin ile parçalama arginin ve lizin aminoasitlerinin karboksil ucunun peptit bağlarında gerçekleşir. Kemotripsin : Bu da bir serin proteazdır. Optimum pH : 8’dir. Kemotripsin ile parçalanma lösin, tirozin, fenilalanin triptofan, metionin ve alanında gerçekleşir. 11 Termolizin : Aktif merkezinde metal Ca2+ içerir. pH’ı 8,1 dir. Optimum sıcaklığı 50°C’dir. Termolizin ile parçalama izolizin, valin, trionin, tirozin, fenilalanin, triptofan, lösin ve alanında gerçekleşir. Pepsin : Asidik proteinazdır. Optimum pH : 1,8-2,2 arasındadır. Tercihen fenilalanin, metionin, lösin, triptofan gibi hidrofob aminoasitleri amino uçlupeptit bağını hidrolizler. Clostripain : Bir tiol proteazdır. Clostripain ile parçalama arginin karboksil ucunda gerçekleşir. Ayrıca lizinden sonraki peptit bağlarını etkin olarak parçalayabilir. Papain : Bir tiol proteazdır. Parçalama pH : 6 – 7 arasındadır. Arginin, lizin, glutamin, histidin, glisin ve triozinin karboksil ucunda gerçekleşir. Peptitlerin Ayrılması Protein kimyasında yüksek duyarlıklı yöntemlerin geliştirilmesi, yapı analizlerinde önemli bir yer almıştır. Bu teknoloji şimdilik iki yönde gelişmektedir. 1. Başlangıç çalışmaların küçük peptitlerde parçalandıktan sonra orta büyüklükteki polipeptitlere uyarlanması. 2. Aminoasit analizi ve dizi analizi ile yapısal karakterizasyon için çok daha az materyalin kullanılması. Uzun yıllardır zıt faz sıvı kramatografisi polipeptitlerin izolasyon ve karakterizasyonunda yaygın olarak kullanılmaktadır. Ancak kapiler elektroforez gibi alternatif kramatografik tekniklerde peptit izolasyonunda kullanılabilmektedir. HPLC İLE SAFLAŞTIRMA HPLC küçük boyutlu peptitlerin kompleks karışımlarının izolasyonunda çok yararlı bir analitik yöntemdir. Çoğunlukla zıt faz HPLC uygulanır ve küçük boyutlu peptitlerin saflaştırılmasında ve hatta karışımın hidrofobik karakterli fragmanları içermesi durumunda dahi uyumlu bir yöntemdir. Uçucu ve UV geçirgen HPLC tamponlarının kullanılmasının yüksek duyarlıklı ölçümlere, birbirini izleyen direkt aminoasit analizlerine ve mikro dizi analizlerine imkan sağlaması açısından avantajlıdır. Peptit ve Proteinlerin Dizi Analizleri Proteom analizlerinde kısmi aminoasit dizisinin belirlenmesi proteomların tanımlanabilmesi için zorunludur. Dizi hakkında bilgi, kütle spektrometresi ya da klasik Edman reaksiyonunda kullanıldığı kimyasal parçalanma vasıtasıyla elde edilir. Edman parçalanması üç adımda gerçekleşir., 1. Adım : Bağlanma Fenilizosiyanat [PITC] polipeptitin serbest α-amino ucuna bağlanmasıdır. 2. Adım : Parçalanma Halka oluşumu ile ilk amino asidin anilinotiyzolinon formunda ayrılmasıdır. 3. Adım : Dönüşüm Oluşan kararsız türevin fenil tiyohidantiyon [PTH] aminoasit türevine izzomerizasyonudur. Reaksiyon sırasında ortamdan oksijen uzaklaştırılmasına dikkat edilmelidir. Oksijen varlığında reaktifin tiyo grubu ve ayrılan feniltiyohidantoin aminoasit türevleri kağıt ve ince tabaka kramatografisi ile belirlenebileceği gibi çok yüksek duyarlıklı HPLC ile belirlenebilir. Polipeptitin amino ucundan başlayarak birbiri ardına ayrılan PTH türevleri aminoasit dizisini verirler. 12 Proteinlerin ve Peptitlerin Kütle Spektrometresi Kütle spektrometresi yüksek kütle dağılım ve doğrulukta bir analize imkan sağladığı için protein ve peptitlerin tayininde oldukça değerlidir. Aletlerdeki son gelişmeler proteinlerin 1 ve 2 yönlü jellerden parçalanma sonrası kütle parmak izi analizi ile belirlenmesine olanak sağlar. Tanımlama karışımdaki bireysel peptitlerin ölçülen kütleleri ve bir proteinde bulunduğu düşünülen teorikçe türetilmiş peptit kütleleri ile kıyaslama vasıtasıyla gerçekleştirilir. Alternatif olarak ölçümler elektro sprey iyonizasyon [ESI] kütle aletlerinde yapılabilir. Seçilen peptit iyonlarının analizi çarpışma indüklü disosiyasyon [CID] tek tek elde edilen peptit iyonlarının kütle spektrometresiyle MS/MS birbirinin ardına ekli iki spektrometre ile gerçekleştirilebilir. MALDI kütle spektrometresinde triptik-peptit karışımlarındaki farklı kütleler elde edilebilir ki bunların her biri özel protein için karakteristiktir ve eğer protein dizi biliniyorsa protein tanımlanmasında bulunabilir. Elektro sprey aletleri HPLC birleştirildiyse bazı peptit iyonlarından kütle parmak izi analizi ve ilave kısmi dizi bilgileri elde edilebilir. Kullanılan aletin tipine bağlı olarak tek bir deney boyunca aynı örneğin minimum 100 fenta mol, en yüksek ise 2 pikamollük miktarı belirlenebilir. Doğru proteinin belirlenmesi büyük oranda aminoasid ya da gen dizisi verilerinin varlığına bağlıdır. İleri aşamada ise spektrumların hızlı değerlendirilmesi ve veri taban aramasına imkan sağlayan uygun biyoinformatik araçların kullanılması önemlidir. 13 14