PROTEOMICS Yirminci yüzyılda bilimsel keşiflerin baş döndürücü ilerleyişi günlük yaşamlarımıza da önemli etkiler yaptı Endüstrileşmiş ülkelerde görülen hayat beklentisi ve yaşam kalitesindeki artış tıp ve biyolojik biimlerdeki keşiflerle bağlantılıdır Yirminci yüzyılın başında,tıp ve biyoloji makroskopik fenomenleri anlamayı amaçlayan tanımlayıcı bilimlerdi Yüzyılın bitişiyle birlikte, bu bilimler yaşamlarımızdaki biyolojik süreçlerde etkileri daha çok anlaşılan mikroskopik ve nanoskopik dünyalara giriş yaptılar Yeni binyılın doğuşu genomik bilginin de çok fazla birikmesiyle birlikte, karmaşık çokgenli hastalıkların ve sistem biyolojisinin anlaşılması için yeni bir paradigmayı gündeme getirmiştir. Yüzyılın son çeyreğinde bazı bilim adamlarının DNA sekans dizisinin çıkarılabileceğini öngörmesiyle yeni bir çağ başladı. Teknolojinin gelişmesi ve yeni araçların keşfiyle genom çalışmaları büyük bir hız kazandı. Özellikle, büyük genomların daha uygun sürelerde sekanslamasını yapabilmek için araç ve gereçler geliştirildi(Dovichi,1997). Bu araç ve gereçler, biyolojiyi ve hastalıkları daha iyi anlamamızı sağlayacak kapsamlı yaklaşımların iskeletini oluşturmamızı sağladı Daha da önemlisi biyolojik süreçlerin sadece genomik sekanslamayla çözülemeyeceği çok kısa bir sürede anlaşıldı Daha sonra bakışlar RNA ekspresyon seviyelerine çevrildi. Ribonükleik asitin ekspresyon seviyelerinin kantitatif analizlerinin hızlı bir şekilde yapılmasını sağlayacak olan bir dizi araç kullanıma sokulmuştur. DNA/RNA array teknolojisinin ve gen ekspresyonunun seri analizi (SAGE) nin ortaya çıkışı RNA altbirimlerinin ve tamamının kantitatif ekspresyon profillerinin elde edilmesini kolaylaştırmıştır. Bu teknikler kullanılarak farklı RNA ekspresyon profilleri elde edilebileceği gibi, hücreler farklı bir durumdayken ya da farklı hücreler karşılaştırılırken genlerin up ya da down regüle edildikleri tespit edilebilir. RNA çalışmalarıyla inanılmaz büyüklükte bilgi ortaya çıkarılmıştır. Bununla birlikte, RNA ekspresyonunun tek başına gen işlevlerini ve biyolojik prosesleri açıklamakta yetersiz olduğu ortaya çıktı RNA ekspresyonunun protein seviyesinde meydana gelen değişikliklerle zayıf bir doğrusal ilişkiye sahip olduğu farklı çalışma grupları tarafından elde edilen kanıtlarla ortaya konurken Maya genomu üzerinde yeni yapılmış geniş ölçekli bir çalışma DNA chip sonuçları ve protein ekpresyonları arasında zayıf bir ilişki bulunduğunu açıkça göstermiştir. Bu çalışmada,bir genle bağlantılı olan protein sevitesinde önemli derecedeki değişim, RNA ekspresyon seviyesinde bir değişim olmadan gen-altucundaki (downstream) regülasyon mekanizmalarıyla gerçekleştirilebileceği bulunmuştur. Protein çalışmaları, kısmen proteinin yapısını kesin ve kolay bir şekilde tanımlayacak olan metodların eksikliğinden dolayı her zaman küçük ölçeklerde yapılmıştır 2 boyutlu jel elektroforezi tipik olarak proteomik çalışmalarında profil çıkartmak için kullanılır, ve bu yöntemin en önemli işlevi farklı koşullarda ifade edilen proteinlerin farklı gösterimleridir Halihazırda kullanılan protein ekstraksiyon protokolleri tüm biyolojik örneklerin hepsine uygulanamamaktadır, ve ekstrakte edilmiş olan proteomdaki proteinin gösterilebilmesi anlamında da sınırlılıkları vardır Hidrofobik proteinler kolaylıkla ekstrakte edilemez ve 2D jel üzerinde gösterilemez Bir proteomda beklenen proteinlerin önemli bir miktarı hidrofobiktir 2D elektroforezi ve kütle spektrometresi ile tanımlanan proteinlerden elde edilen bilgi önemli miktarda hidrofobik proteinin eksik olduğunu göstermektedir. Son yıllarda, Rabillout ve grubunun önemli çabaları hidrofobik proteinlerin tekrar eldesi (geri kazanımı) için kullanılabilecek geliştirilmiş kimyasallar ve protokoller sağlamıştır Buna rağmen, proteomik çalışmalarında hidrofobik proteinlerin ekstraksiyonu halen önemli bir hedeftir. Proteom çalışmalarında özellikle her biri kendi proteomuna sahip, farklı safhalarda bulunan birçok farklı hücreden oluşan dokularla çalışıldığında problemler ortaya çıkmaktadır. Doku parçalarının lize edilmesi sonucunda bir proteom çorbası meydana gelir. Bu sorunu bertaraf etmek için hücre kültürüyle çalışılmaya başlanmıştır. Bitki, hayvan ve klinik örneklerden de proteomik çalışmları yapılmıştır. Dokulardan elde edilen hücrelerin fraksiyonlara ayrılması proteomun karmaşıklığını azaltır. Belli hücre tiplerine özgü immobilize antibadiler kullanılarak, proteomik çalışmaları için hücre populasyonlarını ayıracak immünomagnetik teknikler keşfedilmiştir. İki boyutlu Jel Elektroforeziyle Protein Ayrıştırılması Proteomların bazıları, diğerleri binlerce protein taşırken , birkaç yüz ya da daha az protein taşıyan göreceli olarak daha küçük proteomlardır. Proteomics çalışmalarında, 2D jel elektroforezinde en sık yapılan şey, birinci boyutta proteinleri pI larına göre daha sonra da ikinci boyutta MA’larına göre ayırmaktır Açıkçası, pI ve MA bazında ayırmanın kombinasyonu yapıldığında doğru bir ayırım vermekte ve bu durum 2D jel elektroforezinin eşsiz çözme(ayırma) gücünü yansıtmaktadır. Her ne kadar 2D elektroforez sistemi güçlü bir ayrıştırma tekniği olsa da, başlangıçta oldukça kullanışsızdı 80’lerin ortalarında immobilize pH gradiyenti (IPG strip) ortaya konarak bu teknik ticari olarak kullanılabilir hale geldi 1980’lerin ortalarında, amfolit özellikteki akrilamid monomerleriyle akrilamidin düşük çapraz bağlarla kopolimerlerize edilmesiyle pH gradiyentinin stabilize ve immobilize olabileceği görülmüştür Uygun bir IPG şerit elde edildiğinde, protein ekstraktı ve yükleme tamponu karışımı bu şeride yüklenir Şerit boyunca küçük bir elektrik akımının verilmesi proteinlerin IPG şeride transferini artırır Şerit tam olarak yüklendiğinde, daha büyük bir alanı IPG şeridi boyunca uygulanır Pozitif yüklenen proteinler katoda doğru hareket ederler ve pI’larına ulaşana kadar artan pH’la karşılaşırlar Negatif yüklenen proteinler ise anoda doğru hareket ederler ve pI’larına ulaşana kadar azalan pH’a maruz kalırlar Her bir protein kendilerine ait pI’larında odaklanırlar. İki-Boyutlu Jel Elektroforeziyle Ayrılmış Proteinlerin Tespiti Jel elektroforeziyle ayrıştırılmış proteinleri görüntülemek için yıllar boyu farklı metodlar geliştirilmiştir. Her ne kadar farklı kimyasallar kullanılsa da, kullanılan metod ya birinci boyuttan sonra proteinlerin etiketlenmesini ya da ikinci boyuttan sonra proteinlerin etiketlenmesini içerir 2D jel elektroforezinden önce gerçekleştirilen protein önetiketlenmesi sıklıkla büyüme ortamına radyoizotopik olarak etiketlenmiş amino asitlerin eklenmesiyle gerçekleştirilir Proteinlerin önetiketlenmesinde kullanılan başka bir yaklaşım nötral kvalent bağlanan floresan boyalar kullanılmasıdır Bu boyalar 2D jel elektroforeziinden önce proteinlere kovalent olarak bağlanır Yüklü olmadıklarından dolayı, boyalar proteinlerin izoelektrik noktalarını minimal bozmaları avantajını taşırlar Bununla birlikte, bu yaklaşımın duyarlılığı absorpsiyonun zayıflığından dolayı kötü etkilenmektedir Yeni elde edilmiş floresan boyalar 2D jel elektroforeziyle ayrılmış proteinler için nanogram seviyesinde hassasiyet kazandırmıştır Bu yaklaşımın dezavantajı ise bir floresan tespit sisteminin ve her bir protein lekesinin daha ileri prosesleri için otomatize edilmiş bir leke toplayıcıya gerek duyulmasıdır Proteinlerin seperasyon sonrası tespiti,2D-jelde ayrılmış proteinlerin görüntülenmesinde en çok tercih edilen yoldur Özellikle, kullanımlarının kolaylığı ve duyarlılıklarından dolayı koloidal komasi boyama ve gümüş boyama tercih edilen metodlardır Koloidal komasi boyama genellikle 25 ila 50 ng civarında proteinlerin tespitini sağlarken, gümüş boyama 5ng seviyesindeki proteinlerin tespitine izin verir.