T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENTİTÜSÜ TARİH ANABİLİM DALI ESKİÇAĞ TARİHİ BİLİM DALI PERS-GREK ASKERİ VE SİYASİ MÜNASEBETLERİ YÜKSEK LİSANS TEZİ HAZIRLAYAN CEVRİYE DOĞAN DANIŞMAN PROF. DR. İLHAMİ DURMUŞ ANKARA-2013 T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENTİTÜSÜ TARİH ANABİLİM DALI ESKİÇAĞ TARİHİ BİLİM DALI PERS-GREK ASKERİ VE SİYASİ MÜNASEBETLERİ YÜKSEK LİSANS TEZİ HAZIRLAYAN CEVRİYE DOĞAN DANIŞMAN PROF. DR. İLHAMİ DURMUŞ ANKARA-2013 i ÖZET DOĞAN, Cevriye, Pers-Grek Askeri Ve Siyasi Münasebetleri, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2013. Pers- Grek savaşları M.Ö. 499-449 yılları arasında belirli aralıklarla hem karada hem de denizde eşit olmayan iki kuvvet arasında gerçekleşmiş bir dizi muharebenin adıdır. Savaşlar, İon şehir devletlerinin isyan girişimleriyle ateşlenecek ve Kallias Barışı yapılana kadar da devam edecektir. Pers- Grek savaşları, Persler adına gururlarına dokunacak derecede kayıplar verdikleri savaşlardır. Kimi zaman doğa koşulları kimi zaman da Greklerin beklenmeyecek derecede ki başarılı mücadeleleri savaşların beklenen sonucu getirmemesini sağlamıştır. Grek şehir devletleri bu savaşlara kadar bir araya gelme fikrinde olmamışlar. Her şehir devleti kendisinden sorumlu olmuştur. Ancak bu savaşlar dizisi Grek şehir devletlerini dahi bir araya getirmiş ve Delos Birliği adı altında toplanmalarına neden olmuştur. Savaşlar sırasında Grek şehir devletlerinden Atina ve Sparta yıldızlarını parlatmış, özellikle Atina lider olma yolunda önemli politikalar üretmiştir. Persler açısından ise I. Darius ile başlayan mücadeleler Kserkses ile devam etmiş ve kısa zamanda zaferle sonuçlandıracaklarını düşündükleri savaş uzun bir süreye yayılarak bekledikleri gibi sonuçlanmamıştır. Grekler için büyük bir zafer, Persler için onur kırıcı bir mağlubiyet olan bu savaşlar dizisini anlattığım çalışmamda bu iki güç arasında ki askeri mücadelelere, bu mücadelelerin seyrine ve bu seyir sırasında etkili olan hem politik hem askeri şahsiyetlere değinerek, M.Ö. 499-449 yılları arasında gerçekleşen Pers-Grek mücadelelerini anlatmaya çalıştım. Anahtar Kelimeler: 1.Atina, 2.Sparta, 3.Pers, 4.Kserkses, 5.Grek ii ABSTRACT DOĞAN, Cevriye, Persian-Greek Military And Political Relations, Master Thesis, Ankara, 2013. Persian-Greek Wars are supposed to be a name of a stream of battles which, during the years between 499 to 449 BC, at certain intervals and between two unequal forces, are fought both on land and sea. These wars would catch fire by the insurgent attempts of Ioniancitystates, and go on till the Peace of Callias is established. Persian- Greek wars are supposed to be those wars whereby the Persians have given casualties as to feelabased. Sometimes the natural conditions and sometimes the successful struggles which are given by the Greeks at an unpredic tablelevel, have precluded these wars to yield the expected results. Greek City States, up to the outbreak of these wars, have not fostered the idea of uniting together. Each citystate has been held responsible of itself. However, the stream of these wars, has alsoled the Greek City States to unite with each other and gatherunder the name of Delos Unity. During the course of these wars, the cities of Athens and Sparta, have becomeblazed, and especially Athens has developed significant policies towards the capturing of leader shipposition. On the otherhand, in respectwith the Persians, thestruggles which were commenced by Darious I, have been continued with Kserkses, and this war for which the Persians were in the conviction of gaining a victory within a short time, has spredout and lastedfor a longperiod and not yielded the result expected by them. Through my such study where in I have explained the stream of wars which considered to be a greatvictoryfor the Greeks on onehand, and a derogatory defeat for the Persians on the otherhand, afterreferring to the military struggles that took place between these two powers, and also military personalities who were both effective during the course of thistrend, I havetried to narrate the struggles which, between years 499 to 449 BC, were made between Persians and Greeks. iii Key Words: 1.Atina, 2. Sparta, 3.Persian, 4.Xerxes, 5.Greek ÖNSÖZ Tarihin seyri içinde hem Pers İmparatorluğu, hem de Grekler önemli konumlara gelmişlerdir. Bir imparatorluk olan Persler’e karşı, Grekler kendi içlerinde teşkilatlanmış farklı farklı şehir devletlerinden oluşmuşlardı. İki gücün önderliğindeki savaş, İmparatorluğun, Polislere olan savaşıydı. M.Ö. 499- 449 yılları arsında gerçekleşen savaşlar dizisi Grekler’in kesin başarısıyla sonuçlanacağı şeklinde yorumlanıyordu. Ancak Grek şehir devletleri gerçekleşmesi en zor olanı başararak bir araya gelmiş ve Pers tehlikesine karşı beraber direnmişlerdir. Bu direnişi savaşın seyri sırasında daha kapsamlı bir kurum olan Delos Birliğini kurarak devam ettirmişlerdir. Pers İmparatorluğunda ise Darius ile başlayan mücadeleler I. Artakserkses’in, Grekler’den gelen barış teklifini kabul etmesine kadar sürdü. Savaşlar sürecinde en büyük mücadeleler elbette ki Kserkses döneminde gerçekleşmiştir. Ancak ordusunun büyüklüğünü küçültürcesine gerçekleşen savaşlarda kimi zaman doğa olayları olumsuz roller oynamış, kimi zaman da başarısız komutanlar sebebiyle ordusu büyük kayıplar vermiştir. Pers-Grek mücadelelerini anlatmaya çalıştığım bu çalışmamın ilk bölümünde mücadelelerin iki büyük gücü olan Pers İmparatorluğu ve Grekler hakkında bilgi vererek iki gücün ordularını anlatmaya çalıştım. Çalışmamın ikinci bölümünde ise Grekler’in Delos Deniz Birliği’ni kurana kadar ki gerçekleşen savaşlardan Delos Birliği’nin kurulmasıyla devam eden mücadeleler ve son olarak bu mücadeleleri sonlandıran barış anlaşması ile ilgili bilgi vermeye çalıştım. Pers-Grek mücadelelerini çalışırken günümüze ulaşan antik kaynaklar, Türkçe kaynaklar, yabancı dilde yazılmış eserlerin Türkçeleri ve çeşitli dergilerde yer almış makalelerden yararlandım. Özellikle Herodotos’un ‘’Tarih’’ adlı eseri bu çalışmam sırasında başlıca kaynak eser oldu. v Tüm bu çalışmalarım boyunca da bilgi ve tecrübesiyle görüşlerini ve yardımlarını esirgememiş olan tez danışmanım Prof. Dr. İlhami Durmuş hocama teşekkürlerimi bir borç bilirim. Eğitim hayatım boyunca desteklerini üzerimden çekmeyen annem babam ve tezimin yazılışı sırasında yardımlarıyla çalışmamı kolaylaştırmış olan sevdiklerime teşekkürlerimi sunarım. CEVRİYE DOĞAN vi İÇİNDEKİLER ÖZET ............................................................................................................... İ ABSTRACT ..................................................................................................... İİ ÖNSÖZ .......................................................................................................... İV İÇİNDEKİLER ................................................................................................ Vİ GİRİŞ ............................................................................................................. 1 I. BÖLÜM PERS İMPARATORLUĞU VE GREK ŞEHİR DEVLETLERİ 1.1. PERSLER ............................................................................................... 4 1.1.1.Büyük Kyros ..................................................................................... 5 1.1.2. Kambyses ....................................................................................... 8 1.1.3. I. Darius........................................................................................... 9 1.1.3.1. I. Darius’un Askeri Mücadeleleri ............................................ 10 1.1.3.2. I. Darius’un Reformları .......................................................... 11 1.1.4. Pers Ordusu .................................................................................. 14 1.1.4.1. Ölümsüzler ............................................................................ 18 1.1.4.2. Atlı Birlikler ............................................................................ 19 1.1.4.3. Pers Donanması ................................................................... 20 1.2. GREKLER ............................................................................................. 21 1.2.1. Grek Kent Devletleri ..................................................................... 23 1.2.1.1. Atina ...................................................................................... 25 1.2.1.2. Sparta ................................................................................... 31 1.2.2. Grek Ordusu ................................................................................. 33 1.2.3. Grek Donanması ........................................................................... 36 vii II. BÖLÜM DELOS BİRLİĞİ’NİN KURULMASININ ÖNCESİNDE VE KURULMASININ SONRASINDA PERS-GREK MÜCADELELERİ 2.1. İONLAR’IN BAĞIMSIZLIK MÜCADELESİ............................................. 38 2.2. MARATHON MUHAREBESİ ................................................................. 43 2.3. THERMOPYLAİ VE ARTEMİSİON MUHAREBELERİ .......................... 47 2.3.1. Kserkses’in Tahta Çıkışı ............................................................... 47 2.3.2. Muharebe Öncesinde Persler ....................................................... 48 2.3.3. Muharebe Öncesinde Grekler ....................................................... 50 2.3.4. Thermopylai Muharebesi............................................................... 52 2.3.4.1. Leonidas ................................................................................ 55 2.3.5. Artemision Muharebesi ................................................................. 56 2.4. SALAMİS DENİZ MUHAREBESİ .......................................................... 60 2.5. TEMİSTOKLES ..................................................................................... 66 2.6. PLATAİA ÖNCESİ ASKERİ VE SİYASİ ÇEKİŞMELER ........................ 67 2.6.1. Plataia Muharebesi ....................................................................... 71 2.7. MYKALE MUHAREBESİ ....................................................................... 73 2.8. DELOS BİRLİĞİNİN KURULMASI VE PERS SAVAŞLARI ................... 75 2.8.1. Delos Deniz Birliği ......................................................................... 75 2.9. EURYMEDON MUHAREBESİ ÖNCESİNDE KİMON’UN ASKERİ MÜCADELELERİ ......................................................................................... 80 2.9.1. Eurymedon Muharebesi ................................................................ 81 2.10. MISIR SEFERİ .................................................................................... 84 viii 2.11. DOĞU AKDENİZ SEFERİ ................................................................... 85 2.12. KALLİAS BARIŞI ................................................................................. 86 SONUÇ ........................................................................................................ 88 KAYNAKÇA ................................................................................................. 91 GİRİŞ İlk insanların Afrika Kıtası’nda ortaya çıkması ve yayılmasıyla dünya elbette ki eskisi gibi olmayacaktı.1 İnsanoğlu’nun yeryüzünde ki varlığı itibarı ile insan-doğa, insan-insan ilişkileri ile başlayan süreç daima değişti. İnsan olgusundan aileye, aileden ise imparatorluk sistemine uzanan bir insani zincir süreci gerçekleşti. Tüm bunlar ile beraber insan artık durmak bilmez bir gelişim, değişim ve dönüşüm sürecinin daima içinde oldu. İnsanoğlu’nun içinde olduğu bu süreç içinde, yaşamını etkileyen etmenlerin en önemlileri beslenme, korunma ve üreme olmuştur.2 Bu sebeple de insanın ilk mücadelesi kesinlikle doğaya karşı olmuştur. Öyle ki ateşi kullanmaya başlayan insanoğlu doğaya karşı ilk zaferini almış olduğu düşünülmektedir. Ateş insanoğlunu soğuktan, etobur hayvanlardan korurken aynı zamanda insanoğlu’nun yiyeceklerini pişirmesini de sağlamaktaydı.3 Bu şekilde yaşamını idame ettiren insan barınma, ısınma, giyinme, yiyecek ihtiyacı gibi pek çok gereksinimini doğadan karşılayacak ve daima bilinmez doğa karşısında zafer kazanmaya çalışacaktır. İnsanoğlu’nun doğa karşısında verdiği mücadeleye zamanla kendi türüyle olan mücadeleleri de dâhil olmuştur. İnsanoğlu önce doğaya sonra kendisiyle ve şimdide diğer insanlara karşı verdiği mücadeleler varoluşunun getirdiği bir durum olmuştur. Giderek büyüyen ihtiyaçlar, bilgi birikimleri yaşam alanları savaşları beraberinde getirmiştir. İnsanoğlu kendisini artık bitmek tükenmek bilmeyen bir savaşın içerisinde bulmuştur. Temel ihtiyaçlarını gidermek için tanıştığı savaş zamanla kent devletlerinin kurulması ve imparatorlukların ortaya çıkmasıyla farklı bir boyuta ulaşmış ve ilk düzenli ordular bu dönemde ortaya çıkmıştır. Antik çağda ortaya çıkmış olan bu ilk ordular, önceleri insanoğlu’nun avlanmak için kullandıkları araç gereçleri savaş araç gereci olarak 1 Martin, 2012:25. Şenel, 2010:17. 3 Diakov-Kovalev, 2008:24. 2 2 kullanmaya başladılar. Dolayısıyla da ilk ordular yay ve mızrak kullanan ordular olarak karşımıza çıkmaktadır. Şüphesiz artan bilgi birikimi ve daha büyük savaşların gerçekleşmesiyle hem kullanılan araç gereçler geliştirilmiş hem de yenileri kullanılmaya başlanmıştır. Eşek ve öküzlerin çektiği savaş arabalarının kullanılmasıyla daha hızlı hareket imkânı sağlamışlar ve nihayetinde atın kullanılmaya başlanmasıyla savaş arabaları, savaşların vazgeçilmezi olmuş. Böylece savaşların kazanılmasını kolaylaştırmıştır. Ancak, M.Ö. 2000’li yıllarda kullanılmaya başlayan savaş arabaları her bölge için uygun değildi. Bu sebeple de dağlık alanlarda savaş arabalarının yerini yine yaya askerler almıştır. Pers İmparatorluğu topraklarında Persler kurulmadan evvel etkili olan savaş arabaları zamanla etkinliğini yitirmiş ve onun yerini atlı askerler almıştır. Zamanla atların da giderek güçlenmesiyle mızrak ve yay kullanan atlı askerler önem kazanmıştır. Buna karşın Grek dünyasında atlı araba, ya da atlı birlikler karşısında tamamen farklı bir oluşum vardı. Grekler daha çok falanks taktiğiyle kara savaşlarında önemli başarılar elde etmiştir. Persler, Grekler’in karşısına büyük bir kara ve deniz ordusuyla çıkmıştır. Persler kullandıkları taktik bakımından büyük bir yıpratıcılığa sahipti. Uzaktan başlattıkları ok atışlarıyla düşman ordusunu yıpratır ve sonrasında da süvari birlikleriyle saldırıya geçerlerdi. Leonidas komutasında Üç Yüz Spartalı asker, Thermoplai savaşında maruz kaldıkları Pers okları karşısında ‘’İyi haber gölgede savaşacağız.’’ demiş olması bize Pers okçularının saldırılarının şiddetini özetlemektedir.4 Orduların giderek büyümesi, teknolojinin gelişmesi, imparatorlukların kurulması, daha fazla toprağa ve halka hükmetme isteği sonucu deniz aşırı savaşlarda yapılmaya başlanmıştı. Tarihi süreç içinde kaydedilmiş ilk deniz savaşı M.Ö. 1210’da Hitit kralı II. Şuppiluliuma zamanında gerçekleşmiştir.5 Büyük 4 5 çaptaki deniz Martin, 2012:188. Brandau-Schickert, 2011:295. savaşları ise Pers-Grek savaşları döneminde 3 yaşanmıştır. Özellikle Artemision ve Salamis savaşlarında hem taktiklerin inceliği hem de trirem adı verilen gemiler bu savaşları diğer deniz savaşlarından ayırmaktadır. Pers-Grek savaşları döneminde deniz savaşlarının vazgeçilmezi triremler olmuştur. Üç katlı bu gemilerin en üst katında otuz bir kürekçi, daha altındaki iki katta yirmi yedişer kürekçinin görev aldığı 170 kişilik bir mürettebat grubu ve otuz kırk kadar asker bulunmaktaydı6. Bu dönemde gemiler bazen bir kanattan yaklaşarak kürekleri yıpratmak bazen de düşman gemisini mahmuzlayarak etkisiz hale getirmek şeklinde olmuştur. 7 Kimi zamanda düşman gemisi bordalayarak geçiş yapılır ve kara savaşlarını aratmayan mücadeleler gerçekleşirdi. İnsanın varoluşuyla başlayan doğa mücadeleleri ve insanların kendi aralarında ki mücadeleleri sonrasında artık devletler, milletler, imparatorluklar arasında ki savaşalar gerçekleşmeye mücadelesinin 6 7 devam durdurulamaz eden hale savaşlar gelmiştir. insanlar bitmediğini Ağar, 2007:36. Bingham,Chandler,Chisholm, Harvey,Miles,Reid,Taplin, 2012:179. Günümüze arasındaki de hâkimiyet göstermektedir. I. BÖLÜM PERS İMPARATORLUĞU VE GREK ŞEHİR DEVLETLERİ 1.1. PERSLER Pers olgusu günümüz İran ve Azerbaycan topraklarında M.Ö. IX. yy’da karşımıza çıkmıştır. Tarihin bu sürecinde tanıdığımız Persler, daha çok Med adıyla anılmaktaydı. Medler; Bus, Paretaken, Strukhat, Arizont, Budi ve Mag boylarından oluşmuştur. Aslında, Persler ve Medler’in aynı soydan gelmiş oldukları ağırlıklı olarak düşünülmektedir.8 M.Ö. IX. yy. ile birlikte tarih sahnesinde rol oynamaya başlayan Medler, yaklaşık M.Ö. VI. yy’a kadar da isimlerini tarihe yazdırmaya devam etmişler. Ancak M.Ö. VI. yy’da Persler’e özgürlük getiren kişi olarak bilinen Büyük Kyros tarih sahnesine çıkmıştır ve Kyros’un varlığı Medler’in sonu olacaktır. Persler’in kralı olarak karşımıza çıkacak bu isim, farklı soylardan olan Persler’in bir kısmını bir araya getirip onları Med kralı olan dedesi Astyages (İstuvegu)’e karşı isyan ettirir.9 Persler muhtemelen Med kralı Astyages’ten memnun değildiler. Bu yüzden Kyros’un yanında yer alarak kralları Astyages’e karşı isyan ettiler. Büyük Kyros olarak nam salacak olan Kyros dedesi Astyages’in karşısındaydı. Med kralı Astyages, Büyük Kyros’un başlattığı bu isyanın başarılı olmaması için emir vermişse de Kyros kral karşısında başarılı olmuştu. Özgürlük Kyros’a aitti ve o artık Büyük Kyros olmak için en önemli adımı atmıştı. Med kralına karşı giriştiği isyan hareketinde Persler’in en soylularından olan Pasargadlar’da Kyros’un yanındalardı. Pasargadlar dışında Maraphlar ve Massapiler de Persler’in en soylu boylarındandı. Pers 8 9 Herodotos, I.101. Mansel, 2011:253. 5 kralları da Pasargad boyunun kollarından biri olan Ahamenidler’den gelmekteydiler.10 Asur kaynaklarında bir dönem hem Pers hem Med yönetiminden bahsediliyorken M.Ö. VI. yy’a gelindiğinde Kyros’un isyanının sonrasında artık yalnızca Pers ya da Ahamenid adı geçmektedir. Persler kendi yazılı kaynaklarında ise kendilerini yalnızca Pers olarak adlandırmışlardır. 11 Medler'in kölesi olmaktan çıkıp, efendilerini köleleştirip, köleliklerini efendiliğe çeviren Persler; İran’dan Anadolu’da ki Kızılırmak’a kadar uzanan alanda hâkimiyetlerini kurdular.12 Persler etkin bir güç olarak ortaya çıkana kadar bölgenin en etkin gücü Babil Krallığı idi. Bu güç dışında bölgenin batı yönünde bulunan Lidya Krallığı, Akdeniz ve Ege ticaretini elinde tutmaktaydı. Bu yüzden de Persler’in özgürlüklerini kazanmalarının ardından kimlerle uğraşacakları belli olmuştu. 1.1.1. Büyük Kyros Pers dilinde ‘’Kuraş’’ olarak bildiğimiz13 Kyros’un adının anlamı yine kendi dillerinde ‘’güneş’’ demekti.14 Kyros M.Ö.559-529 yıllarında Pers tahtının sahibi olmuştur.15Kyros, Kambyses ve Mandane’nin oğluydu. Persler çocuklarını öyle yetiştiriyorlardı ki onlar diğer bölgelerde ki çocuklar gibi suç işleyince cezalandırılmıyorlardı. Çünkü onlar suç işlemeyecek biçimde bir kültür ile yetiştiriliyordu. Pers çocukları açlığa susuzluğa alıştırılır. Zor şartlar onlar için sıradanlaştırılmaya çalışılırdı. Yine çocukluk dönemlerinde ok ve cirit atmayı öğrenirlerdi. Yaşları on yedi olduğunda artık delikanlı sayılırlar ve daha ağır bir eğitime tabii tutulurlardı.16 10 Herodotos, 1.125. Garthwaıite, 2011:20. 12 Mansel, 2011:253. 13 Mansel, 2011:253. 14 Plutarkhos, I. 15 Tekin, 2012:95. 16 Ksenophon, I.II. 11 6 Kyros henüz on iki yaşındayken dedesi Astyages’in yanına gittiğinde kendisine babasını mı yoksa dedesini mi seçeceğini sorarlar. Kyros ise daha bu yaşta verdiği politik cevapla aslında dedesine isyan edeceğini belli ediyordu sanki ve ‘’Benim babam Persler’in en güzelidir. Dedem ise Medler’in en güzelidir.’’ dedi. 17 Bu cevabıyla hem kralın gönlünü yapıyor hem de kendi soyunu da hiçe saymıyordu. Kyros tahta geçişiyle askeri işlere girişmişti. Pers egemenliğini kabul ettirmesi gerekiyordu ve bunu kuşkusuz başarılı bir biçimde gerçekleştirecekti. Pers Devleti’nin kurulduğu bölgede Babil Krallığı siyasi bir tehdit unsuruyken Lidya Krallığı ise Akdeniz ve Ege ticaretini elinde bulundurması bakımından Pers yayılmacılığının önünde bir engel teşkil etmekteydi. Lidya Kralı Kroisos’ta, Medler'i yenen Persleri tehlike olarak görüyordu ki, Babil Kralı Nabonidus ve Mısır Kralı Amesis ile bir araya gelerek Persler’e karşı birleşme anlaşması yaptılar.18 Büyük Kyros aralarında anlaşmış olan bu üç krallığa karşı da askeri mücadeleye girişecekti. Lidya Kralı Kroisos, Mısır ve Babil krallarıyla yaptığı anlaşmaya güvenerek M.Ö. 547’de harekete geçerek Pers hükmünün geçtiği Kapadokya bölgesine saldırdı. Ancak Kyros yönetiminde bulunan Pers boyları Lidya kralını durdurarak M.Ö. 546’da onu esir aldılar ve Lidya Krallığını yıktılar.19 Büyük Kral, Lidya Kralı Kroisos’u yenilgiye uğratınca Krallığın başkenti olan Sardes şehrini ele geçirmiş ve bölgede iki yüz yıl sürecek olan Pers hâkimiyetini başlatmıştır.20 Batı Anadolu ticaret yolunu ele geçirme amacında olan Kyros, bölgeye saldırdı ve İon şehirlerini birer birer ele geçirmeye başladı. Fokiya ve Teos şehirleri ele geçirilmiş ve bu şehirlerin halkı gemilere binerek şehirlerini terk 17 Ksenophon, I.III. Mansel, 2011:253. 19 Mansel, 2011:253. 20 Tekin, 2008:73. 18 7 etmişlerdir. İon şehirleri arasında büyük ve güçlü olmasıyla öne çıkan Miletos ise daha öncesinde Lidya Krallığı ile yapmış olduğu anlaşmayı şimdi Persler ile tazeliyordu. Böylece şehir Pers saldırısından kurtulmuş oluyordu.21 Persler, İon bölgesinde ele geçirdikleri yerlerde askeri garnizonlar kurmuş ve yönetimlerini satraplara bırakmışlardır. Coğrafi anlamda ki uzaklık, Persler’in bu bölgelerden uzak kalmasına neden olmuştur. Dolayısıyla neredeyse sonsuz yetkilere sahip olan satraplar, İon şehirlerinin başlarına kendi taraftarları olan tiranları getirmeye çalışmışlardır. 22 Kyros’un sıradaki hedefi Babil Krallığı idi. M.Ö. 539 yılında Kyros Babil Krallığı’nı ortadan kaldırdığında Babil Sürgünü’ne de son vermiştir. M.Ö. 587 yılında Babil Kralı II. Nabukadnezar tarafından bugünkü İsrail’den sürgün edilerek Babil’e getirilen Yahudiler, yurtlarına gönderilmişlerdir.23 Babil’i ele geçiren Kyros, şehri yağma ettirmemiş ve Babil’in tanrılarını koruduğu için Babil rahiplerinin sevgisini kazanmıştır. Kyros Babil’i fethetmesinden sonra ‘’dört kıta kralı’’ ilan edildi.24 M.Ö. 538 yılında Fenikeliler ’de Persler ’in gücüne karşı koyamayarak donanmalarını Pers hâkimiyetine bırakmışlardır. Fenikeliler’in Pers yönetimine girmiş olmaları İon şehir devletlerinin Pers egemenliğine girmesinden daha önemliydi. Çünkü Fenikeliler daha güçlü bir ekonomik yapılanmaya sahipti ve gemi yapımında kendilerine özgü teknikleri vardı. Fenikeliler bu yeteneklerini Persler’in Grekler’e karşı giriştiği savaşta gemi ve köprü yapımında Mısır’la işbirliği yaparak göstereceklerdir.25 Sıra üçlü ittifakın sonuncusu Mısır’a gelmişti. Ancak bunun öncesinde Kyros, İran’ın kuzeydoğusuna yerleşmiş olan Bozkır kavimlerinden olan İskitler’e karşı bir sefer düzenlemişti. Kyros bu sefer sırasında İskitler ile çok 21 Mansel, 2011:253. Mansel, 2011:253-254. 23 Tekin, 2012:95. 24 Mansel, 2011:254. 25 Mansel, 2011:254. 22 8 fazla mücadele etmiş ve M.Ö. 529 yılında aşağı Oxus bölgesinde yapılan bir savaşta ölmüştür. İskit seferi Perslere beklenilen sonucu getirmemişti.26 1.1.2.Kambyses Kyros ölünce Pers tahtı, Kyros’un Pharnaspes kızı Kasandane’den olma oğlu Kambyses geçti.27 Kambyses (M.Ö. 528-522)’in28 Pers dilindeki şekliyle Kambuzya’nın amacı Kartaca’ya kadar uzanmaktı. Kambyses, babasına göre hayalleri daha büyük bir kraldı.29 Öncelikle babası Kyros’un gerçekleştiremediği Mısır seferinin hazırlıklarına başladı. Mısır’a karşı, Fenike, Kıbrıs ve Samonlular’ın oluşturduğu donanma kuvvetiyle savaş açtı. Mısır’ın Kralı ise III. Psammenitos’tu. İktidarı yeni ele geçirmiş olan Psammenitos, Pers saldırısıyla karşı karşıya kaldı ve Persler Mısır’ı M.Ö. 525 yılında egemenlikleri altına almış oldular.30 Kambyses’te babasının Babil’i fethinin ardından Babilliler’in tanrılarına göstermiş olduğu saygının aynısını Mısırlıların tanrılarına gösterdi. Yukarı ve Aşağı Mısır’ın Firavun’u olarak taç giymiştir.31 Kambyses Mısır krallarının alabildiği unvanların hepsine sahip olmuştur. Fakat yönetimini Mısırlılara kabul ettirmesi kolay olmamıştır. Bu sebeple kral Mısır’da uzun bir müddet bulunmak zorunda kalmıştır. Mısır’da bulunduğu sürece de kendisine karşı sık sık isyan girişimleri olunca Kambyses, Mısır halkına ve halkın dini inanışlarına karşı sert girişimlerde bulunmuştur.32 Kambyses, babası Büyük Kyros kadar başarılı bir siyaset izleyemedi. Kambyses’in Mısır’da bulunduğu sırada ülkesinde, kendisinin öldürttüğü kardeşine çok benzeyen ve isimleri de aynı olan Smerdis’i, Maglar yönetimi ele geçirmek için kullanmışlardı. Maglar’ın destekledikleri Smerdis’i, Kyros’un Durmuş, 2007:88. Herodotos, II.2. 28 Mansel, 2011:254. 29 Diakov-Kovalev, 2008:217. 30 Mansel, 2011:254. 31 Garthwaite, 2011:28. 32 Mansel, 2011:254. 26 27 9 oğlu olan Smerdis’e olan benzerliğini kullanıp onu, tahta oturtarak artık Kambyses’in değil, Smerdis’in sözünün geçeceğini duyurdular.33 Bu isyanın amacı kesinlikle Med yönetimini tekrar etkin kılmaktı. Ancak isyan başarılı olmasa da Kambyses bu isyanı bastırmak üzere yola çıktığında öldü. Nasıl öldüğü konusu karanlıkta kalan Kambyses’ten sonra krallık artık I. Darius’un eline geçti ve Darius öncelikle ülkede çıkan isyanı bastırmakla uğraşacaktı. 1.1.3. I. Darius Kambyses’in ölümünün ardından Pers tahtına kimin sahip olacağı konusu tartışılmaya başlanmıştı. Hatta Persler kendi aralarında yönetimin nasıl olması gerektiğini dahi tartışıyorlardı. Maglar’ın isyanı sırasında kendisini göstermiş olan Darius yönetimin Monarşi olması gerektiğine inanıyordu.34 Kambyses’in ardından Pers tahtına M.Ö. 522 yılında reformculuğuyla tanıdığımız I. Darius geçmiştir.35 Pers kralları tahta çıkışlarında öncelikle kendilerinden önceki kralların gerçekleştiremedikleri hedeflerini gerçekleştirme amacını taşıyorlar ve fethettikleri bölgedeki halklarla barışık halde yaşamaya özen gösteriyorlardı. Ancak ülke içinde durum biraz karışıktı. Medleri devirerek tahtı ele geçiren Persler durmaksızın savaşıyorlardı. Bu savaşlar artık halkı bıktırmıştı. I. Darius tahta çıktığında halkın bu rahatsızlığı artabileceği kadar artmış ve sonucunda da isyanlar başlatmışlardı. Pers ülkesinde baş gösteren bu isyanlar gün geçtikçe diğer eyaletlere de yayıldı. Pers ülkesinde çıkan isyanların bastırılması kolay olmuşsa da diğer eyaletlerdeki isyanları bastırmak Darius için çok kolay olmamıştır. İsyanları bastırarak huzuru sağlamaya çalışan Darius askeri mücadelelerinin ardından huzuru sağlamak amacıyla da yönetimde yenilikler yapmıştır. Bu sebeple de Persler’e 33 Herodotos, III.61. Herodotos, III.80. 35 Tekin,2008:74. 34 10 özgürlüklerini getirmiş olan Büyük Kyros gibi o da Büyük Darius olarak anılacaktır. 1.1.3.1. I. Darius’un Askeri Mücadeleleri Büyük Kyros ve Kambyses’in ardından tahta çıkan Darius hem haleflerinin ele geçirdiği bölgeleri korumak hem de yeni bölgelere fetihler düzenlemek amacındaydı. Ancak yeni fetihlere girişmeden evvel Darius tahta çıktığı sıralarda baş göstermiş olan isyanları bastırmalıydı. Darius, öncelikle isyan halinde olan Babil’e bir sefer düzenledi ve Darius’un bu seferi çok uzun sürmedi. Babil Kyros’un ardından, Darius tarafından ikinci kez ele geçirilmiş oldu. Darius, daha sonrasında sık sık isyan eden İskitler üzerine yürümüştür. Darius, İskit seferi sırasında öncelikle Behistun Kitabesi’nde de belirttiği üzere onların bir kısmını yenmiş ve İskit liderlerinden Sakunkha’yı esir almıştır. Darius, bu seferi sırasında kendi askerlerine, İskit kıyafeti giydirerek İskitleri yanıltmış ve yaptığı bu hile sonucu İskit liderlerinin bir kısmı mağlup olmuştur. Ancak Darius İskit ülkesinin tamamını ele geçirememiştir.36 Orta Asya İskitlerine giriştiği bu mücadelenin ardından Darius, denizin ötesindeki İskitlere karşıda bir sefer düzenlemiştir. Denizin ötesinde bulunan İskitlere karşı düzenlenen bu sefer muhtemelen daha sonra Greklere karşı düzenlenecek seferin hazırlığı olmalıydı.37 Çünkü Denizin Ötesindeki Sakalar, Greklerin buğday ve kereste ihtiyacını karşıladıkları kedileri için hayati öneme sahip bir bölgeydi. Greklerin bu bölge ile ilişkisini kesebilmesi için Darius’un bu bölgeyi ele geçirmesi gerekiyordu. Fakat Persler için denizin ötesindeki İskitleri ele geçirmek o kadar kolay olmadı. İskitler karşılıklı çarpışmak yerine, geri çekilmeye başladılar. Kendilerini takip eden Persler’e arada saldırıya geçerek onları yıpratmaya çalıştırlar. Bu yolla Persler’i kendi 36 37 Durmuş, 2008:37-38. Durmuş, 2008:38. 11 ülkelerinden çıkarmış olacaklardı. Bu taktik doğrultusunda İskitler kuzey yönünde ilerlemeye başlamışlar ve izlerini kaybettirerek ülkelerine dönebilmişlerdir.38 Darius, ise bu takibin ardından tekrar İskit ülkesine dönmüş ve İskit kralına bir elçi göndererek, eğer gücü varsa kendisiyle savaşmasını söylemiştir. İskitlerin amacı ise savaşmaktan ziyade, Persleri oyalayarak güçlerini kırmaktı. Nitekim İskitler’in Persler karşısında uyguladığı bu plan işliyordu. Darius ordusunda kıtlık baş gösterdi. Günden güne güç kaybeden Perslere, İskit kralı bir elçi aracılığıyla bir kuş, bir fare, bir kurbağa ve beş tane ok göndermiştir. İskitler’in bu armağanları, Persler tarafından şu şekilde yorumlanmıştı; Persler, eğer kuş olup uçmazsanız, fare gibi yerin altına girmezseniz, ya da kurbağa olup bataklığa atlamazsanız, yurdunuza dönemeyecek, oklarla vurulacaksınız. Bu mesajın ardından gittikçe tükenen Persler, denizin ötesindeki İskitlere karşı giriştikleri seferde savaşmadan başarısız olmuş ve Karadeniz'de bulunan İskitlerin savaş taktikleri başarılı olmuştur.39 İskit seferinin ardından Darius, Trakya’yı ve bazı Ege adalarını egemenliği altına alarak Grek seferine girişmiştir. 1.1.3.2. I. Darius’un Reformları Medler’i devirerek tahta oturan Persler’in, yayılmacı politikaları sonucu sınırları genişlemiş ve sürekli savaş halinde olunması sebebiyle de yönetimden ve askeri hareketlilikten hoşnutsuz bir halk oluşmuştu. Darius tahta çıktığında bu hoşnutsuzluk en üst seviyeye gelmişti. Darius bu sebeple daha önce yapılmamış olanı yaparak halkı yatıştırmak ve ülkeyi huzura kavuşturacak bir takım reformlar gerçekleştirmiştir. Öncelikle sınırları genişlemiş olan imparatorluğun yönetimini kolaylaştırmak amacıyla ülkeyi yirmi üç satraplığa ayırmıştır. Bu yirmi üç satraplığın adını; Eski Persçe, Elamca ve Akadca olmak üzere üç dilde 38 39 Herodotos, IV.120-125. Durmuş, 1997:51-52. 12 yazılan ‘’Behistun Yazıtı'' 'nda vermiştir. Bu kitabede; ‘’ Ben Pers Kralı Darius, Hystaspes’in oğlu, Ahameniş Krallar Kral’ı, Persli, Pers Kralı. Kral Darius der ki; Beni dinleyen ülkeler bunlardır. Tanrı Ahuramazda’nın himayesiyle ben onların kralıyım: Pers, Elam, Urartu, Kapadokya, Babil, Asur, Arabistan, Mısır, Deniz Ülkesi, Sardes, İonya, Medya, Parthya, Drangiyana, Aria, Harezm, Baktria, Sogdiyana, Gandhara, İskitya, Saddagydia, Arakhosia ve Maka, toplam yirmi üç ülke.’’40 Pers ülkesi ve fethedilen yerler kralın malıydı. Burada yaşayan halklar toprağı yalnızca işleme hakkına sahipti. Kral sahip olduğu bu topraklarda sözünün geçmesi için buraları satraplıklara ayırmış ve her satraplığa birde satrap atamıştır. Ülke satraplıklara ayrılırken coğrafi bütünlük değil etnik birliktelikler belirleyici unsur olmuştur. Kralın etnik birliktelikleri olan bu satraplıklara atadığı yöneticiler, bölgenin yönetimsel ve hukuksal açıdan kralın bölgedeki ayak izleri gibiydi.41 Satrapların yetkisi dışında kalan askeri kontrol ise, satraplıkta halkın içinden seçilen ve merkezi yönetime doğrudan bağlı garnizon komutanları tarafından yürütülüyordu. Elbette ki bu satraplıklardaki yönetici unsur ile askeri komutanlar bir araya gelerek krala karşı isyan ederek bölgenin yönetimini ele geçirebilirlerdi. Ancak Darius bu tür isyanların gerçekleşmemesi için önlemini almış ve oluşturduğu satraplıklarda ajanlık sistemi de kurmuştur. Bu ajanlar sayesinde satraplıklarda olup bitenler Darius’un kulağına fısıldanmış ve kral gölgesini ele geçirdiği her yerde daima hissedilir kılmıştır.42 Darius’a ekonomik anlamda sorumlu olan bu satraplıklar mal ya da para olmak üzere belli zamanlarda vergilerini öderlerdi. Darius’un bu satraplıklardan elde ettiği yıllık gelir on dört bin beş yüz altmış Euboia talantı ediyordu. Pers ülkesi vergiden muaf tutulmuştu. Vergiye tabii olmayan ancak 40 Mieroop, 2004:329-330. Diakov-Kovalev, 2008:218-219. 42 Diakov-Kovalev, 2008:219. 41 13 kendi istekleriyle, Darius’a hediyeler sunan Mısır sınırında yaşayan Etiyopyalılar’da vardı. Satraplıklar'ın Pers hazinesine ödediği bu paralar Darius tarafından eritiliyor ve toprak kaplara doldurtuluyordu. Gerektiği zaman da Darius bu madenlerden ihtiyacı olduğu kadar para bastırıyordu. 43 Darius Pers kralları içinde para basan ilk kral olmuştur.44 Darius ‘’Darik’’ adı verilen altın parayı kullanıma soktu ve bu parayı basma hakkını yalnızca kendisine ait kıldı. Satraplara ve yerel yöneticilere ise gümüş ve bakır para basma hakkı verdi.45 Darius’un para bastırmış olması ticarete de katkı sağlamaktaydı. Fakat Darius’un ticarete en büyük katkısı ‘’Kral Yolu’’ olmuştur. Darius fetihleri sonucunda ele geçirdiği yerlerden gelir elde etmiş olsa da o asıl geliri bu yol aracılığıyla Doğu-Batı arasında gerçekleşecek ticari faaliyetler sonucunda elde edecekti. Kral Yolu Ankara, Kapadokya, Fırat Nehri’nin üst kısımları, Babil’den Sus şehrine kadar uzanan yaklaşık iki bin üç yüz kilometrelik bir yoldu. Bu yol boyunca tüccarların ticari faaliyetlerinde sıkıntı çekmemeleri amacıyla konaklama tesisleri kurulmuş ve güvenlik önlemleri de alınmıştır. Güvenlik konusu üzerinde önemle durulan bir konuydu. Burada yapılan ticarette tüccarların mallarını korumak amacıyla güvenlik oldukça sıkı tutuluyordu. Ticari amaçla kurulan bu yol Perslere yalnızca ekonomik anlamda hizmet etmemişti. Aynı zamanda askeri birliklerin ve malzemelerin hızla nakledilmesi ve eyaletler arası haberleşmenin de kısa zamanda gerçekleşmesini sağlıyordu. Kral Yolu üzerinde belli aralıklarla yerleştirilen atlılar ilk postacılık örgütlenmesinin temellerini attığının göstergesidir. Bu yol üzerinde yerleştirilen atlılar, haberi birbirlerine aktararak iletilecek haberin ulaşması gereken yere daha hızlı ulaşmasını sağlıyorlardı.46 Darius bu uygulamalarının yanı sıra, ekonomik ve kültürel değeri olan şehirlerin gelişimi için de inşa faaliyetlerinde bulunmuştur. Sus, Persepolis ve 43 Herodotos, III.90-97. Garthwaite, 2011:32. 45 Diakov-Kovalev, 2008:220. 46 Tekin, 2008:74. 44 14 Elam bu şehirlerdendir. Sus Şehri, Darius için yılın yarısını geçirdiği önemli bir şehirdi. Bu sebeple de bu şehirde yoğun inşa faaliyetlerine girişilmiştir. Bu yapılar arasında en göze batanı Babil tarzındaki ‘’Apadana’’ adı verilen saraydır.47 Darius bu reformlarıyla Pers İmparatorluğu’nun ikinci kurucusu olarak kendisini kabul ettirmiştir. Onun kurduğu bu sistem kendisinden sonra gelen Pers kralları tarafından da uygulanmıştır. Darius reformlarıyla ayağının basmadığı, sesinin duyulmadığı uzak eyaletlere de ulaşmış ve böylece imparatorluğu merkezileştirme amacını gerçekleştirmiştir. 1.1.4. Pers Ordusu Darius’un Grekler’e karşı giriştiği mücadelelerin başarısızlıkla sonuçlanmış olmasından dolayı Darius’un halefi olan Kserkses, kendisini Grekler’e karşı başarılı olmaya adamıştı. Darius yaptığı reformlarla ülkede ki karışıklıklara son vermiş, yeni yönetim usulleri uygulamış ve Pers ülkesini yaşanılır hale getirmişti. Ancak Greklere saldırısında başarılı olamamıştı. Kserkses iç politika da sorunsuz görünen bir imparatorluğa sahipti. Bunun sonucunda Grekler’e karşı mücadeleye Darius’un başlattığı yerden devam etmeliydi. Herodotos’un bildirdiğine göre, Kserkses kendisine vergi ve asker vermekle yükümlü yaklaşık olarak kırk üç ulusla birlikte Grekler’e saldırmıştır.48 Darius’un Grekler’i himayesi altına almak için gerçekleştirdiği savaşta kara ordusunun toplam sayısı yüz yetmiş myriad kişi olarak belirlenmiştir. Bir myriad on bin anlamına gelmekteydi. Yani Pers kara ordusu bir milyon yedi yüz bin kişiden oluşuyordu. Ordunun sayımı şu şekilde yapılıyordu. Önce on bin kişi bir alanda toplanıyor ve etrafı bir çemberle çiziliyordu. Bu çember askerlerin bel hizasına kadar duvarla örülüyordu. Sonrasında ise çemberin içindeki on bin 47 48 Diakov-Kovalev, 2008:220. Herodotos, VII.60-88. 15 kişi dışarı çıkıyor ve onların yerine başka bir grup asker de çemberin içine giriyordu. Çember içinde yer kalmadığında çemberin içinde on bin kişi olduğu kabul ediliyordu. Aynı sayım askerlerin tümü bitene kadar yapılmıştı ve öyle anlaşılıyor ki bu sayım yüz yetmiş kez yapıldı. Çember içine aldığı asker sayısı bakımından bir myriada denk düşüyordu. Sayım sonrasında ise askerler ait oldukları ulusun birliğine dönüyorlardı.49 Kara ordusu askerlerinin başlıkları ‘’Tiara’’ dedikleri yumuşak keçeden yapılıyordu. Kollu zırh giyen askerlerin zırhları demir pullarla işlenmişti. Ayaklarına geniş poturlar giyen askerlerin, kalkanları Sokun Ağacı’ndan yapılmıştı. Kısa mızrak, büyük yay, kamış ve ok askerlerin silahlarıydı. Sağ bacaklarına da kemer takmak suretiyle hançer yerleştirmişlerdir. Pers kara ordusunun donanımı bu şekildeydi ve ordunun başında Kserkses’in kayın babası Otanes vardı.50 Aynı soydan gelen Medler ve Persler aynı şekilde kuşanmışlardı. Aslında bu kuşanma şekli Med kökenliydi. Medler’in yönetimini yıkıp hâkim güç olan Persler, pek çok alanda zaten Medler’in devamı gibiydiler. Askeri kıyafetleri de dolayısıyla aynıydı. Persler ile aynı donanıma sahip Med ordusunun başında Tigranes vardı. Yine Pers ve Medler ile aynı görüntüde ki askere sahip diğer bir ulus Kissialılar’dı. Başlarında bir Pers komutanı olan ve babası da Pers ordusunun başında bulunan Otanes’in oğlu Anaphes vardı. Kissialı askerler, Pers ordusundan farklı olarak sivri bir başlık giyiyordu ve bu başlık keçeden yapılmış bir başlık değildi.51 Asur askerleri tunçtan örülmüş başlıklar giymişlerdi. Kalkan, mızrak ve hançerle donanmışlardı. Pers ordusu içinde Asurlular muhtemelen fark yaratmış olmalıydılar. Geçmişte üç yüzyıllık bir imparatorluğun sahibi olan 49 Herodotos, VII.60. Herodotos, VII.61. 51 Herodotos, VII.62. 50 16 Asurlular elbette hem savaş konusunda hem de donanım konusunda değerli tecrübelere sahiplerdi. Asurluların komutası ise Artakhaies oğlu Otaspes’ti.52 Baktrialılar ise Med başlıklarına benzeyen keçeden yapılmış bir başlık giymişlerdi. Silahları ise kamış yaylar ile kısa mızraklardı. Bu silahlar Baktrialılar’ın ulusal silahlarıydı. İskitler ise koni şeklindeki başlıklarıyla dikkat çekiyorlardı. Ayaklarına bol poturlar giymişler yay ve hançer kullanmışlardır. Baktrialılar ve İskitler’in başında Attossa’dan olma oğlu Hystaspes vardı.53 Hintliler pamuk kıyafetler giyiyorlardı. Kamıştan yapılmış ok ve yay kullanan askerlerin başında Artabatos oğlu Pharmazathres vardı. Ariler’in yayları Medler’inkine benzese de bunun dışındaki donanımları Baktrialılar’ınkiyle aynıydı. Ariler’in başında Hydarnes oğlu Sisamnes vardı. Parthlar, Khorasmialar, Sogdlar, Gandarlar ve Dadikler seferde Baktrialılar gibi donanmışlardı. Parth ve Khorasmialılar’ın komutanı Pharnakes oğlu Artabazos’tu. Sogdlular’ın ise Arteios oğlu Azanes, Gandar ve Dadikler’in komutanı da Artabanos oğlu Artyphios’du.54 Kaspiyenliler deri abalar giymişlerdi. Kendi uluslarına özgü kamış yay ve palaları olan Kaspiyenler'in komutanı Ariomardos’tu. Sarangialılar, Med yayları ve mızrakları kullanıyorlardı ve bunlar dizlerine kadar uzanan çizmeler giymişlerdi. Bu ulusun komutası ise Megabazos oğlu Pherendates’ti. Paktlar kürklü deriler giymişler, kendi ulusal yay ve hançerlerini kullanmışlardır. Paktlar’ın komutanı olan İthamitres oğlu Artayntes’ti.55 Utialılar, Mykler, Parikanlar ise Paktlar gibi giyinmişlerdi. Utialılar ve Mykler’in başında Darius’un oğlu Arsamenes, Parikanlar’ın başındaysa Oiobazos oğlu Siromitres vardı. Araplar uzun bir elbise giymişler ve bu 52 Herodotos, VII.63. Herodotos, VII.64. 54 Herodotos, VII.65-66. 55 Herodotos, VII.67. 53 17 elbiseyi bir kemerle bellerinden bağlamışlardır. Sağ ellerinde büyük yaylar taşımaktaydılar.56 Etiyopyalılar ise panter ve aslan postları giymişlerdi. Palmiye saplarından yapılmış uzunca bir yay taşımalarına rağmen okları küçüktü ve kamıştan yapılmıştı. Oklarının ucunda taşlar vardı. Etiyopyalılar aynı zamanda mızrakta kullanıyorlardı ve vücutlarını boyamışlardı. Komutanları ise Darius’un oğlu Arsames’ti.57 Libyalılar deriyle kuşanmışlar ve mızrak kullanmaktaydılar. Komutanları ise Oairozos oğlu Massages’ti. Paphligonyalılar örme başlıklar giymişler, kalkan, kısa kargı, mızrak ve hançer kullanmışlar ve dizlerine kadar uzanan çizmeler giymişlerdi. Lygyalılar, Matienler, Mariandinler ve Suriyeliler, Paphligonyalılar ile beraberlerdi. Paphligonya ve Matienler’in başında Megasidros oğlu Dotos vardı. Mariandynler ile Suriyeliler ise Darius’un Goblias’ın komutasındaydılar.58 Frigyalılar’ın ve Ermeniler’in donanımları aynıydı. Bunların komutası ise Darius’un damadı Artokhmes’teydi. Lidyalılar ve Maysialılar’da Pers ordusuna dâhil olmuşlardı ve onların komutası Artaphirenes’in oğlu Artaphirenes’ti. Traklar savaşa tilki derisinden yapılmış başlıklarla ve dizlerine kadar uzanan geyik derisinden yapılmış çizmeler giyerek mızrak, kalkan ve hançerle donanmışlardır. Traklar’ın başında Artabanos’un oğlu Bassages vardı. Bu ulusların dışında Pers ordusunda Kabalar, Moskhoiler, Tibarenler, Makronlar, Mossinoikler, Marlar, Eritria Denizindeki adalarda oturan uluslar ve Sagartlar yer almaktaydı.59 Kara ordusunun komutanı Gobryas oğlu Mardonios ve Yunanistan seferine çıkmak istemeyen Artabanos’un oğlu Tritantaikhmes’di. Bu iki komutan arasında Mardonios ün bakımından daha şanslıdır. Çünkü giriştiği savaşları kaybetmiş olsa da savaşa girilmeden önce kurulan mecliste 56 Herodotos, VII.68-69. Herodotos, VII.69. 58 Herodotos, VII.71-72. 59 Herodotos, VII.73-80. 57 18 Kserkses’in yanında olduğuna dair yaptığı konuşma ve daima onun yanında olması ona ün getirecektir.60 1.1.4.1. Ölümsüzler Pers kara kuvvetleri içinde en önemli birimi on bin kişinin oluşturduğu ‘’Ölümsüzler’’ olarak bilinen askeri birlikler oluşturmaktadır. Bu on bin kişinin her biri Persli idi. Bunlar Perslilerin en seçkinlerinden oluşturuluyordu. On bin kişinin oluşturduğu, bu seçkin Persler’den bin tanesi ise kralın özel muhafız alayını oluşturuyorlardı.61 Ölümsüzler, sportif faaliyetler sonucu seçiliyor ve özel olarak besleniyorlardı. Kılıç kullanma, ok atma ve binicilik konularında eğitimliydiler. Ölümsüzler teoride aldıkları bu eğitimi uygulamaya koymak için iki yıl süre ile ülkenin farklı eyaletlerine gönderilirler ve buralarda savaşlara katılarak tecrübe edinirlerdi. En sahici olan bu eğitimlerini hayatta kalıp tamamladıklarında artık asker değil ölümsüz olurlardı. Ölümsüzler diğer askerler gibi kuşanmazlardı. Onlar zırh giymezlerdi. Mızrak, balta, kılıç, hançer, ok, yay ve kalkan ile kuşanmışlardı. Zırh giymeyen Ölümsüzler, görünümleriyle gayet gösterişliydiler. Donanımlarının üzerinde bol bol altın yıldız vardı. Thermoplai Savaşında etkinliklerini gösteren, Ölümsüzler savaşa giderken haremlerini ve hizmetçilerini yanlarında götürmüşlerdi. Yiyecekleri ise deve ve yük hayvanlarının üstünde özel olarak taşınıyordu. 62 On bin seçkin Persli’nin oluşturduğu bu askeri birliğin adının Ölümsüzler olmasının bir sebebi vardı. Bu birlik içinde her hangi bir sebeple eğer bir ölümsüz eksilirse yerine hemen biri geçiyordu ve böylece sayıları hiçbir zaman azalmamış oluyordu. Sayıları on bin olarak sabitlenen bu birliğin komutası Hydarnes’teydi.63 60 Herodotos, VII.82-83. Mansel, 2011:260. 62 Herodotos, VII.83. 63 Herodotos, VII.83. 61 19 Kimi tarihçiler Ölümsüzler adı verilen bu grubun, Grekler'in, Eski Persçe ‘’anuşiya’’ yani ‘’mahiyetindeki kişiler’’ kelimesini, ‘’anauşa’’ yani ‘’ölümsüzler’’ şeklinde okuyarak bu askeri birliği onların ünlendirdiğini düşünmekteyse de bu fikir taraftar bulamamıştır. Öyle ki bu askeri birlik bir yanlış okuma sonucu ünlenmiş olamaz. Zaten her koşulda da zor bir eğitimden geçmiş olan bu birlik gerçekti. Adları Ölümsüzler olsun ya da olmasın Greklerin Hoplitleri karşısında var olmuş güçlü bir askeri birlikti.64 Ölümsüzler, Sus şehri ve Persopolis’teki rölyefler üzerinde de ölümsüzleştirilmişlerdir. Bu rölyeflerdeki Ölümsüz betimlemesi ise saçlarında bir bağ olan, uzun ve pileli bir elbise giymiş, ayakkabı giymiş şekildedir. Ayrıca ölümsüzlerin içinden oluşturulmuş, kralın bin kişilik özel muhafız alayı ise yuvarlak uçlu mızraklarını öne doğru çıkarmış, ayaklarının ününe bu mızrağı yuvarlak ucu aşağı bakacak şekilde koymuşlardır. Ok, yay ve okluklarını omuzlarında taşıyorlardı. Kalkanları, dörtgen biçiminde söğüt ve kamıştan yapılmıştı. Kule biçiminde bir miğfer giyiyorlar. Beyaz bir pantolon giydiği bilinen bu askerlerin komutanlarının ‘’chiton’’ adlı üstlükleri ise renkliydi.65 1.1.4.2. Atlı Birlikler Atlı birlikler Persçe, ‘’Aşabara’’ adını almışlardır.66 Persler ile birlikte savaşa giren ulusların çoğu zaten at binmeyi biliyorlardı. Ancak atlı birlik olarak Pers ordusunda yerini alan uluslar Sagartlar, Pakthyalılar, Medler, Kissialılar, Baktrialılar, Kaspiyenler ve Libyalılar’dı. Atlı birlikler develer ve arabalar dışında seksen bin kişilik bir orduydu. Atlı birliklerin komutası ise Harmamithres ve Tithaios’a bırakılmıştı.67 64 Wiesehöfer, 2003:144. Wiesehöfer, 2003:144-145. 66 Wiesehöfer, 2003:141. 67 Herodotos, VII.84-88. 65 20 Hançer ve örme kayıştan kement kullanan atlı birlikler, bu silahlarıyla düşmanın üzerine korkusuzca ilerler ve düşmanlarını işlevsizleştirirlerdi.68 Atlı birlikler kendi donanımlarını sağlamakla yükümlüydüler ve ‘’Uşabari’’ adı verilen deve sürücüleri ise Araplardan oluşuyordu. Bunlarda atlı birlikler kadar hızlıydı.69 1.1.4.3. Pers Donanması Grekler’e karşı oluşturulan kara ordusunun ardından sıra donanmaya gelmişti. Zira bu dönemde Grekler güçlü bir kara ordusunun yanında iyi de bir donanma gücüne sahiptiler. Dolayısıyla Persler’in kesin bir zafer elde etmeleri için iyi bir deniz gücüne de ihtiyaçları olacaktı. Persler donanmada tririmlere yer vermişlerdi. Savaş gemileri olarak kullanılan Trirem, kelime anlamıyla ‘’üç sıralı’’ demekti.70 Fenike ve Suriyeliler üç yüz gemi ile Pers donanmasında yer almışlardır. Bunlar deri başlıklar, keten zırh, kalkan ve mızrak ile donanmışlardır. Mısırlılar ise iki yüz gemi ile savaşa katılmışlardır. Mısırlılar denizci mızrakları, balta, kalkan ile kuşanmışlardı ve pek çoğu zırh giyiyordu.71 Persler’in donanmasına katkıda bulunan Kıbrıslılar, yüz elli gemi getirmişlerdi. Kıbrıs krallarının kafalarında sarıklar vardı. Silahları Grek silahlarını andıran Kıbrıslılar’ın içlerinde farklı etnik gruplar vardı. Bunların kimi Salamis’ten, kimileri Kythnos ya da Fenike’den gelmişlerdi.72 Kilikyalılar, yüz gemi getirmişlerdi. Kilikyalıların kalkanları, tabakalanmış öküz derisinden yapılmıştı. Yün gömlek giymiş olan Kilikyalı 68 Herodotos, VII.85. Wiesehöfer, 2003:144-145. 70 Ağar, 2007:33-38. 71 Herodotos, VII.89. 72 Herodotos, VII.90. 69 21 mürettebat iki kılıç ve iki mızrak taşıyorlardı. Pamphylialılar otuz gemi getirmişler ve tamamen bir Grek gibi donanmışlardır.73 Likyalılar elli gemi ile katılmışlar ve Kızılcık ağacından yapılmış yay kullanmışlardır. Asya Dorisleri otuz, Karyalılar altmış gemi getirmişlerdir. Pelasg ırkından olanları ise on yedi gemi,74 Grekler gibi donanmış olan Aiollar altmış gemi, İon ve Doris kolonilerinin bir kısmı da savaşa yüz gemi ile katılmışlardır.75 Yaklaşık bin iki yüz yedi triremin oluşturduğu Pers donanmasının en sağlam gemileri Fenikeliler’e ve Sidonlular’a ait olanlardı. Triremlerin dışında otuz ve elli kürekli gemiler, hafif gemiler, at taşıyan küçük gemiler de vardı ve bunların sayısı yaklaşık olarak üç bindi. Triremlerde Pers, Med ve Sakesler'den oluşturulmuş deniz askerleri vardı. Donanmanın başında Darius’un oğlu Ariabignes, Aspathines oğlu Pireksaspes, Megabates oğlu Megabazos ve Darius’un oğlu Akhaimenes bulunuyordu. Ariabignes komutasında İonlar ve Karialılar, Akhaimenes’in komutasında Mısırlılar vardı. Diğer iki komutan ise diğer ulusları kendi aralarında paylaşmışlardı.76 Donanmadaki deniz subayları içinde birde Halikarnassos soyundan Artemisia adında bir kadın vardı ki cesareti, yönetimi ve gemileriyle Grek savaşlarında kendisini göstererek Kserkses’in hayranlığını kazanmıştır. Salamis Deniz Savaşı sırasında Artemisia’nın gösterdiği yararlılıklar sonucu Kserkses; ‘’Bugün erkeklerim kadın, kadınlarımda erkek gibi savaşıyor.’’ demiş olduğu rivayet edilmektedir.77 1.2. GREKLER Grekler, yerleşim bölgeleri olan Hellas’ın kendilerine sunmuş olduğu fırsatlar ve kısıtlamalar çerçevesinde Ege Denizi ve onun birçok adasını 73 Herodotos, VII.91. Herodotos, VII.93-95. 75 Herodotos, VII.95. 76 Herodotos, VII.97-98. 77 Herodotos, VIII.88. 74 22 çevreleyen bölgede yerleşim göstermişlerdir. Akdeniz’e ait bu alan batı Balkan yarımadası, doğuda Anadolu kıyıları ile sınırlanırken Girit ve Kıbrıs Adaları’nda, Kuzey Afrika kıyılarında, Güney Fransa’da, Karadeniz’de, Güney İtalya’da ve en modern kentlerin var olduğu Sicilya’da varlık göstermişlerdir.78 Hellas fiziki şartları dolayısıyla kent devletlerinin ortaya çıkışını kolaylaştırmıştır. Dağlar, aynı soya sahip Grekler’i farklı kent devletleri halinde örgütlüyorken, deniz Grekler’i soydaşları olmayanlardan doğal bir biçimde koruyordu. Dağların bu olumsuz etkisine karşı, deniz de doğal korunak olmanın yanında ekonomik anlamda Hellas için büyük bir şanstı. Çünkü tarım ve hayvancılık için coğrafi şartlara uygun olmayan Hellas’ta denizcilik adına her şey ilk devirlerden itibaren gelişme göstermişti.79 Coğrafi şartlar Grekler’e özgürlük ve demokrasi kavramlarını benimsetecek ve bu kavramları vazgeçilmez kılacaktı. Grekler’de özgür düşüncenin sonucu olarak Aristo, Herodotos, Ksenophon, Sokrates, Euripites, Aristofones gibi isimler yetişmişti. Bu isimler Grek dünyasında önemli eserler vererek isimlerini gelecek nesillere aktarmayı başarmışlardır. Öyle ki bu şahısların yapıtları günümüz dünyasında dahi önemini korumakta ve eskimeyen bilimsel çalışmalar sıfatını taşımaktadırlar. Günümüzde dahi yapılmakta olan bilimsel tez ve teorilere ışık tutabilecek bilgi birikimine sahip olan bu isimlerin eserleri, o dönemin düşünürlerinin kısıtlı şartlar da dahi çağlarının ilerisini görebilen eserler verdiklerini gösterir niteliktedir. Grekler’in, Grekçe konuşan ilk halkının M.Ö. ikinci bin yılın, ikinci yarısından itibaren ortaya çıkan Mikenler olduğunu söyleyebiliriz. Bu tarih itibariyle bölgeyi net bir biçimde Grek olarak adlandırabiliriz. Miken Uygarlığı’nın ortaya çıktığı bu süreçten bölgenin Roma İmparatorluğu tarafından fethine kadar olan süreç Grekler’in bölgede etkin olduğu zaman 78 79 Martin, 2012:21. Diakov-Kovalev, 2008:278-279. 23 dilimidir.80 Grek tarihinin dokuz yüz yıla yayılan dönemini Karanlık dönem, Arkaik dönem, Klasik dönem ve Helenistik dönem olarak inceleyebiliriz. 1.2.1. Grek Kent Devletleri Politika kelimesiyle yakın bir bağ olan ‘’Polis‘’ Grek dünyasının kent devletleridir. Polis adını verdiğimiz bu coğrafi bütünlüğe sahip teşkilatlanmanın Grek toplumunda tam olarak ne zaman ortaya çıktığı tartışma konusudur. Bu sorunun cevabı net olarak verilememektedir. Fakat Polislerin ortaya çıkışı ile ilgili ortak görüş ise en eski kent devleti olarak kabul edilen Smyrna (İzmir) olduğudur. Bu şehrin kuruluşu M.Ö. XI. yy’la tarihlendirilmiştir. Ancak Grek şehir devletlerinin Polis ismine sahip olabilmeleri için kentin mutlaka demokrasi olgusuna sahip olması gerekiyordu. Bu sebeple de Grek coğrafyasında M.Ö. VI. yy’a kadar tiranlıkla ya da krallıkla yönetilmiş olan Yunan şehir devletleri Polis olarak kabul edilmemiştir. M.Ö. VI. yy’ın sonlarına doğru demokratik rejimin kurulması ile gerçek anlamda şehir devletinin kurulması arasında bir paralellik söz konusudur. Grekler’in kent devleti konumundaki siyasal organizasyonunda halk (Demos) ve Bule Meclisi iki önemli unsurdu.81 Kenti oluşturan halk kente adını veren önemli bir unsurdu. Bu önemli unsur kent devletlerinde hemşerilik anlayışını, ulusçuluk anlayışından daha değerli hale getirmişti.82 Hemşehrilik anlayışı polislerin yerel bağlılıklarını güçlendirmiş ve giderek artan Grek olma anlayışını ortaya çıkararak önemli kılmıştır. Her kent devletinin bir koruyucu tanrısı vardır ve bu tanrılara yapılan tapınaklar zamanla kentin gururu haline gelmiştir. Bu anlayış Grek şehir devletleri arasında en büyük tapınağa sahip olma yarışını başlatmıştır. 83Bu yarış sonucu şehir devletleri coğrafi bakımdan yüksek bir alana Akropol inşa 80 Martin, 2012:43. Tekin, 2011:62-63. 82 Şenel, 2010:121. 83 Freeman, 2010:114-115. 81 24 ediyorlardı. Akropollerde tapınağın yanı sıra kamu binaları da inşa edilmişti. Etrafını surlarla çevirdikleri akropol alanının dışında da yurttaşların evleri yer alırdı.84 Özellikle M.Ö. VI. yy’da kentin etrafını surla çevirmek yaygınlaşmıştır. Sur yapımı fazlaca emek ve harcama istediğinden kenti çevreleyen en kısa mesafe esas alınarak yapılırlardı.85 Grek dünyasının tipik özelliği haline gelen kent devletleri özgürlük, bağımsızlık ve ekonomik bağımsızlık olmak üzere bu üç ana unsura sahip olmak zorundaydılar. Polisi’n temelindeki özgürlük ve bağımsızlık hem diğer Polislere karşı tutumunu hem de dışarıdan gelebilecek saldırılara karşı tutumunu oluşturan unsurlardı.86 Ekonominin canlanması kent devletlerinin kuruluş sürecini hızlandırmıştı. Ticaret aracılığıyla giderek zenginleşenler de şehir devletinin üzerinde seslerini daha fazla duyurur oldular. Giderek büyüyen ticaret ağı şehir devletleri arasındaki ticaretin de gelişmesini sağlamış ve bunun sonucu olarak ekonomik bağımsızlıklarını koruma amacında olan şehir devletleri bu unsuru da devletlerinin vazgeçilmezi haline getirmişlerdir.87 Yönetim ve ticaretin iç içe girdiği polislerde yurttaşlar siyasetle yakından ilgiliydiler. Her erkek yurttaş polisin belli bir alanında toplanır ve yönetimle alakalı konuşmalar yaparlardı. Ancak bu konuşmaların yapılacağı alan için özel bir mimari çalışma yapılmamıştı. Fakat şehir devleti ne tiyatrosuz ne de Agora’sız düşünülemezdi. Kent devletinin bağımsızlığını gösteren başka bir unsurda sikke basımıydı ve bu durum kent devleti için önemli bir unsurdu. Özgür düşünce sonucunda demokrasinin gelişmiş olduğu Grek dünyasında söz hakkının yalnızca erkek yurttaşlara ait olması bu demokrasinin kısıtlı bir biçimde uygulandığının göstergesidir. Fakat Grekler’in 84 Tekin, 2011:64. Atasoy, 2001:4-5 86 Tekin, 2011:66. 87 Martin, 2012:115. 85 25 tiranları ve kralları yıkarak oluşturdukları bu yönetim biçimi demokrasi olarak adlandırılabilir. 1.2.1.1. Atina Neolitik çağlardan itibaren yerleşimlerin görüldüğü Atina, Grek dünyasında M.Ö. VII. ve VI. yy’lara gelindiğinde siyasi anlamda adından bahsettirecek ve Grek dünyasının önderi olabilecek bir pozisyonda bulunuyordu. İlk olarak Grek dünyasının ortaçağ döneminde Arhon adı verilen üç yüksek memur Atina’nın başında bulunmaktaydı. Bu Arhon’ların her birine farklı alanda yönetim yetkisi verilmiştir. Mülki idareyi elinde bulunduran görevli Arhon unvanı ile karşımıza çıkmaktadır. Basileus ünvanlı Arhon ise dini işleri yürütmekle görevlidir. Polemarhos ünvanlı Arhon ise askerlik işlerinden sorumluydu. Bunlar aristokratik yönetime sahip hükümetin başında bulunan ilk üç yöneticiydi. Arhon, Basileus ve Palemarhos’un ardından Tesmotet adıyla altı Arhon daha vardır ve bunların görevi ise hukuki işlerle ilgilenmek ve yargıçlık yapmaktır.88 Arhon’lar genel olarak seçkin ailelerin bireyleri arasından seçilmişlerdir. Bu durum kendini seçtirme savaşına ve seçkin erkekler arasında da rekabete yol açmasını kaçınılmaz hale getiriyordu. Bu dönemde Bir tarafta zengin Atina halkına karşılık diğer tarafta borçlarından dolayı köle olmuş pek çok Atinalı vardı. Atina’da toplum sınıfların eşitsizliği ve seçkin zenginlerin kendi aralarındaki mücadelesi halini almıştı. Gittikçe artan borçları dolayısıyla Atina’yı birkaç zenginin eline bırakmışlardı ki bunlardan Megara tiranı Teagenes’in damadı Kilon tiranlık girişiminde bulundu.89 Kilon bu girişimi esnasında bir taraftan kayınbabasının askeri gücüne güveniyorken bir taraftan da M.Ö. 640 yılındaki Olimpiyat başarısında kazandığı üne güveniyordu. Ancak Atinalılar özellikle de eski ve asil bir aile olan Alkmaionidler'den Arhon Megakles olmak üzere tüm yüksek memurlar 88 89 Mansel, 2011:183. Mansel, 2011:184. 26 ve bazı köylüler aristokrasiye sadık kalmışlardı. Kilon’un tiranlık girişiminin sonuçsuz kalmasıyla Atina’yı terk etmiş ve onun bu girişimi Atina’da bir takım reformların yapılması gerektiği fikrini canlandırmıştır. Bu fikrin gerçekleşmesi içinde Drakon görevlendirilmiştir.90 Drakon, Atinalılar’dan aldığı yetkilerle buradaki istikrar ve eşitliği sağlaması adına yasa hazırlama girişiminde bulunmuştur. Ancak onun hazırladığı yasalar bir anayasa olmaktan çok ceza kanunu niteliği taşımaktadır. Bu kanunlar ağır ceza hükümleri içermekteydi. Ancak aristokratların haklarını koruma altına almış olan Drakon’un hazırladığı yasanın yetersizliği üzerine Salamis’te başarılar göstermiş olan Solon odak noktası haline geldi.91 Salamis Savaşı’nın olduğu süreç ekonomik bakımdan Atina’nın karışıklık içinde olduğu bir süreçtir. Aristokratların giderek zenginleşmesine karşın giderek fakirleşen ve sefalete sürüklenen bir halk tabakası vardı. Atina’nın Solon’a verdiği görev ise giderek zenginleşen aristokratların tiranlık iddiasında bulunmasına engel olmak ve iki grup arasındaki uçurumun oluşturacağı kargaşaya engel olmaktı. Solon soylu bir ailenin üyesiydi ve Arhon seçilmesinin ardından görevini yerine getirerek ‘’Solon Reformları’’ adıyla bildiğimiz sosyal düzensizliği ortadan kaldırmayı amaçlayan metni hazırladı.92 Solon öncelikle borçlarından ötürü aristokratlar karşısında ezilmekte olan halkın borçlarını yok saydı. Borçları yüzünden köle durumuna düşmüş ve Atina dışına köle olarak satılmış olanlara da Atina’ya dönebilmeleri için hak tanımıştır. Solon’un bu uygulaması köleci toplumun önemli bir unsur olduğu Grekler’de toprağa bağlı kölelik ortadan kalkmış oldu.93 Borçluları rahatlatmak adına Aigina para sistemi yerine Euboia para sistemini uygulattı. Bu uygulamayla yüz yeni drahmi yetmiş üç eski drahmiye eşitti. Böylece 90 Mansel, 2011:184-185. Mansel, 2011:185-186. 92 Özçelik, 2009:158. 93 Mansel, 2011:187. 91 27 borçluların borcu yeni para sistemiyle yüzde yirmi yedi oranında azalmış oluyordu. Solon’un tüm bu önlemleri köylü sınıfı kurtarmayı amaçlıyordu.94 Solon hazırladığı yasalarla doğuştan soylu sınıfın yönetimi yerine ekonomik servete dayalı yönetim biçimi oluşturuyordu. Solon anayasası erkek yurttaşları mal, mülk ve gelirlerine göre dört tabakaya ayırıyordu. İlk tabakadakiler beş yüz kile üretim ve geliri olan erkeklerdi. Bu erkekler dört yüzler meclisine girebilecekler ve savaşlara süvari olarak katılabileceklerdi. İkinci gruptakiler ise üç yüz ile beş yüz kile arasında geliri olan erkeklerdi. Bunlarda yine dört yüzler meclisine ve halk meclisine girebilecek ilk gruptaki erkekler gibi savaşa süvari olarak katılabileceklerdi. Üçüncü gruptakiler ise iki yüz ile üç yüz kile üretim ve geliri olan erkeklerdi. Bunlar dört yüzler meclisine girebilecekken savaşa ilk iki gruptaki erkeklerden farklı bir şekilde yaya olarak katılabileceklerdi. Dördüncü gruptakiler ise iki yüz elli kileden az üretim ve geliri olan erkeklerdi ve bunlardan vergi alınmayacaktı.95 Demokrasi adına en büyük adım Solon tarafında atılmış oldu. Dört yüzler meclisi hakkında elimizde fazla bilgi olmasa da bu meclisin üyelerinin Aeropag Meclisi ve halk tabakalarının ilk üçü oluşturuldu. Solon’un uygulamaları elbette ki Atina’ya tam demokrasiyi getirmemişti. Uzun zamandır Grek dünyasının bünyesinde bulunan kurumlardan kurtulmaları kolay değilse de Solon reformları Atina’ya bir nefes aldırdı ve zaten Persler ile mücadele de etkin rol oynayacak Atina’da iç savaşı engellemiş oldu. Solon’un reformları Atina’yı diğer şehir devletleri arasında önemli bir konuma getirdi ve Solon siyasi, ekonomik ve hukuki alandaki reformlarıyla adını günümüze getirirken ’’ Herkes için eşitliği sağladım’’ demiştir.96 Solon M.Ö. 594’te yapmış olduğu reformlar M.Ö. VI. yy’ın ortalarına kadar etkilerini sürdürmüştür. M.Ö. 586’da ise Peisistratos tiranlık iddiası ile ortaya çıkmıştır. Solon’a karşı bir güç olarak Atina’da beliren Peisistratos, Solon’un mücadele sırasında ölmesi sebebiyle rakipsiz kalır. Ekonomik gücü 94 Diakov-Kovalev, 2008:324. Özçelik, 2009:159. 96 Özçelik, 2009:159. 95 28 sayesinde Atina’yı ele geçiren Peisistratos, Solon’un reformlarına dokunmamışsa da kurumlara kendi yandaşı olan kişileri yönetici olarak atamıştır.97 Tiran Peisistratos dönemi Atina’nın ekonomik refaha kavuşmuş bir dönem oldu. Peisistratos köylülere ihtiyaç duydukları tarımsal donanımları elde etmeleri için mali yardım sağladı ve Zeus Tapınağı ile kentin içme suyu tedarikini arttırma amaçlı çeşmeler ve bayındırlık projelerinde yoksullara iş vererek onlara destek çıktı. Peisistratos döneminde ekonomi öylesine gelişmişti ki Atina çömlek ihracatında Korinthos’u geçmişti. Peisistratos’un M.Ö. 527’deki ölümünden sonra tiranlık makamını oğlu Hippias aldı. 98 Hippias dönemi babasının dönemindeki gibi parlak olmadı. Çünkü hem iç siyasette Hippias’ı istemeyen akrabaları hem de dış siyasette Pers saldırıları vardı. Bunlar sonucunda Kleisthenes Atina’nın yönetimin ele geçirdi. Solon’un attığı demokrasi adımı Kleisthenes tarafından atılacak olan demokrasi adımına katkı sağlayacaktır. Kleisthenes M.Ö. 508’de Arhon seçilmiş ve Grek dünyasının klasik döneminin demokrasisinin kurucusu olmuştur.99 Kleisthenes döneminde Atina çok daha halkçı bir duruma gelmiştir.100 Kleisthenes reformları daha önceki reformlardan farklı olarak mevcut düzen üzerinde bazı değişiklikler yapmaktan ziyade en küçük ayrıntısına kadar düşünülmüş ve aristokrasiyi kökünden kaldırarak tam anlamıyla düzenli hükümet şeklini oluşturmak ve tüm yurttaşları bu hükümete katmak amacı taşıyordu. Kleisthenes daha önceki reformculardan farklı olarak toplumu soy, gelir ya da sınıf birliği esasına değil coğrafi bölge temeline dayalı olarak on File (Philai)’ ye böldü. Bu File’ler belli bölgelerde oturan halk topluluklarını içeriyordu. Taşra köylerini ve Atina kentinin mahallelerini Atina’nın siyasi örgütlenmesinin kurucu birimleri haline getirdi. Bu bölgelerde Özçelik, 2009:160. Mansel, 2011:193. 99 Martin, 2012:156. 100 Aristoteles, 22. 97 98 29 on sekiz yaşının üzerindeki erkekler oy hakkına sahiplerdi. Kleisthenes Attika’yı kent (Asty), kıyı (Pardia) ve iç bölge (Mesogeia) olmak üzere üç ana bölgeye ayırdı ve bunları da kendi aralarında iç bölgelere ayırmıştır. 101 Attika kent, kıyı ve iç bölge olarak yeni bir siyasi oluşum halini aldı. Üç ana bölge on bölüme ayrıldı. Böylece Attika otuz bölüme ayrılmış oldu. Dört yüzler meclisinin yerine, beş yüzler meclisi kuruldu. Beş yüzler meclisine bir yıl süre ile hizmet etmesi şartıyla her File’den elli temsilci seçildi. En yüksek sivil ve askeri otoriteye sahip görevliler olan Strategoioslar yine her File’den olmak üzere on erkek şeklinde seçilmekteydiler.102 Beş yüzler meclisinin yasama yetkisi yoktu. Kanunlar Eklesia yani Halk Meclisi tarafından müzakere edilerek kabul edilirdi. Tiranlığın geri gelmemesi için Kleisthenes, ‘’Ostrakismos’’ yani ''çanak çömlek mahkemesini'' kurdu. Bu mahkeme de halk tiranlık iddiası gösterebilecek bir kişiden şüphelenirse onun adını çanak çömlek parçalarının üzerine yazarak oy kullanıyordu. Eğer herhangi bir kişi altı bin oy alırsa tiranlık iddiasında bulunduğu düşünülüyor ve o kişi Atina’dan gönderiliyordu.103 Solon’un reformları gibi Kleisthenes’in reformları da kadınlara yer vermeyen bir demokrasi anlayışı içeriyordu. Kadınlar yine yönetimde yerlerini alamamış olsalar da bu reformlar Atina’da halk arasındaki karışıklıklara son vermiş oldu. İç politika da durumunu düzeltmiş olan Atina, dış politika sıkıntılı günler yaşayacaktı. M.Ö. 506 yılında Klesithenes reformlarını uygulamaya koymuştu ki Atina kadar güçlü bir şehir devleti olan Sparta, Atinalılar üzerine saldırıya geçti. Sparta’nın bu saldırısı Kleisthenes’in beklemediği bir saldırıydı ve Atinalılar, Persler’den yardım istediler. Persler’in yardıma karşılık ağır maddeler içeren anlaşma şartları Atinalılar tarafından kabul edilmedi. Bu durum o dönem dünyasında hükmü geçen gücün Pers İmparatorluğu olduğunu göstermektedir. Atina, Sparta’ya karşı bir Grek birliği yerine 101 Mansel, 2011:201-202. Martin, 2012:156-157. 103 Mansel, 2011: 204. 102 30 Persler’i seçtiyse de yalnız kalmıştı. Fakat bu yalnızlık Atina’nın başarısızlığı anlamına gelmiyordu. Sparta’nın çekingen siyaseti dolayısıyla Atina bu saldırıdan kurtuldu.104 Grek dünyasının iki başlıca gücü arasında ki çekişmeler daha sonra yerini Persler’in Grek dünyasına yaptığı saldırılar sonucunda müttefikliğe bırakacaktı. Atina bu siyasi hareketliliğin ardından Persler’in saldırılarına karşı koymak amacıyla Sparta’nın da üyesi olduğu Helen Birliği’ne dâhil olmuştur. Helen Birliği’nin amacı Persler’i topraklarından atmak ve bu tehlikeye son vererek özgür yaşamlarını devam ettirmekti. Bu sebeple de Grek şehir devletleri bir araya gelmişlerdi. Helen Birliği içinde savaş sırasında kendini gösterecek olan şehir devleti Atina olacak ve kendisini üstün bir konuma getirecekti. Atina’nın bu lider konumu Pers saldırıları sırasında diğer Grek şehir devletlerine göre daha çok zarar görmesine neden olacaktı. Persler, Atinalılar’ın şehrini iki kez yakıp kullanılmaz hale getirmişlerdi. Fakat lider rolündeki Atina, Helen Birliği yerine tam bir siyasi, ekonomik bir teşkilatlanma olan Delos Birliği’ni kurmuştur ve uyguladığı akılcı politikalar sonucunda Delos Birliği’ni kendi himayesine çekmiş, birliğin adının AttikaDelos Birliği olarak anılmasını sağlayamamıştır. Bu birliğe ödenen vergiler Atina’yı giderek zenginleştirecek ve Atina Persler’in geri püskürtülmesiyle beraber bir imparatorluk haline dönüşecektir. Dolayısıyla da bu durum Grek şehir devletleri arasında huzursuzluğa yol açacak ve beraberinde iç savaşı getirecektir. Pers mücadelesi sırasında Atina’da Perikles, Kleisthenes’in yolundan gidecek kişi olarak ortaya çıktı. Zaten Perikles, Kleisthenes’in yeğeniydi ve soylu bir aileden geliyordu.105 Atina’ya en parlak dönemini yaşatacak olan Perikles, Pers saldırılarını sonuçlandıracak Kallias Barışı’nın yapılmasında önemli bir rol oynayacaktı. Grek şehir devletleri arasında gerçekleşen 104 105 Mansel, 2011:206. Plutarkhos, III. 31 Peloponnesos Savaşı’nın ardından Perikles, kendisini Atina’ya adamıştır. M.Ö. 446-430’lu yıllarda kendisini her yıl stategos (Başkomutan) seçtirdi.106 Perikles’in amacı Grek şehir devletlerini bir çatı altında toplamaktı. Yönetimde kaldığı süre boyunca demokrasinin gelişmesi için elinden geleni yaptı. Aeropag meclisini yıkıp Atina’da dördüncü tabakanın devlet hizmetine girmesini sağladı. Dış politika da Atina’yı yükseltecek siyasi bir yol izliyordu. Bu uygulamaları sayesinde Perikles, tüm siyasi oluşumların ötesinde halkın sevgisini kazanan bir lider haline geliyordu. Yine Perikles’in uygulamaları Grek şehir devletlerini bir çatı altında toplamak amacını gerçekleştirmemiş olsa da Atina’yı imparatorluk haline getirdi.107 1.2.1.2. Sparta Sparta, M.Ö. IX. yy’da kurulduğu anlaşılan bir şehir devletidir. Bu kent Lakedeamon adı verilen ve Antik Yunan’ın Peloponnessos yarımadasındaki Euratos Nehri kıyısında bulunan ve günümüzde de Laconia sınırları içinde yer alan antik bir kenttir.108 Şehir adını Lakedaemon adlı kralın karısı olan Sparta’dan almıştır. M.Ö. IX. yy.’ın sonunda Pithana, Meson, Limnai ve Kynosura ile Euratos vadisinin bir kısmını da kaplamak üzere beş köme (köy)’ nin birleştirilmesiyle kurulmuştur. 109 Sparta; Spartiatlar, Perioikoslar ve İlotlar (Helotlar) olmak üzere üç toplumsal katmandan oluşuyordu. Şehrin egemen sınıfı Spartiatlar’dı. Perioikoslar ise Akhalar'ın oluşturduğu gruptu. İlotlar şehrin köle grubuydu. Perioikoslar, Spartiatlar ile evlenemezler ve Sparta’nın yönetiminde söz sahibi olamazlardı. Sayıları otuz bin dolaylarında Perioikoslar toprak ve taşınır mallara sahip olabiliyorlardı. Tarım, zanaat ve ticaretle uğraşır ve 106 Mansel, 2011:307. Özçelik, 2009:167. 108 Diakov-Kovalev, 2008:312. 109 Diakov-Kovalev, 2008:313. 107 32 Spartiatlar’a vergi öderlerdi. Ayrıca askerlik görevlerini de yerine getirirlerdi.110 İlotlar devlete ait kölelerdi ve bunlar bir tür ekonomik özgürlüğe sahiplerdi. Bu özgürlük devlete ait olan toprağı işlemek anlamına geliyordu. Buna karşılık İlotlar, Spartiatlar’a Apophora adı verilen bir vergi ödüyorlardı. Bu vergi İlotlar’ın üretimlerinden elde ettikleri ürünlerden oluşuyordu ve ödedikleri verginin ardından ellerinde kalan ürün kendilerini güçlükle besliyordu. Bunların aynı zamanda askerlik görevleri de vardı. 111 İki kral tarafından yönetilen Sparta’nın krallarının dini ve askeri görevleri de bulunuyordu. Bunlar aynı zamanda altmış yaş üstü ve otuz üyeli bir meclis olan Gerusia’nın üyesiydiler.112 Sparta, Grek dünyasında Atina’nın en büyük rakibi olmuştur. Fakat tarihsel süreç hiçbir zaman Sparta’yı Atina’ya karşı şanslı bir konuma getirmemiştir. Atina başarılı politik zekâsı olan kişilere sahip iken Sparta güçlü savaşçılarıyla tanınıyordu. Atina politik uygulamaları ile Grekler’i bir araya getirmek için yeterli derecede girişimlerde bulunmuşsa da Sparta’nın bunu yapacak ne siyasi ne de ekonomik gücü vardı. Çünkü Atina denizci bir toplumdu ve bu sebeple de tarımla uğraşan Sparta karşısında güçlü bir ekonomiye sahipti. Askeri anlamda güçlü Sparta, Atina’ya karşı saldırılarda bulunsa da bu onu Grek dünyasında öncü hale getirmiyordu. Grek şehir devletlerinin bir araya gelerek kurduğu Delos Birliği zamanla Atina’ya hizmet eder hale gelmiş ve Sparta bu birlikten ayrılarak Peloponessos Birliği’ni kurmuştur. Bir çatı altına birleşmeyi başaramayan Grek dünyası şimdi iki farklı çatı altında örgütleniyordu. Bu iki güç zaman içinde karşı karşıya gelecek ve Grekler’in lideri olmak için savaşacaklardı. 110 Diakov-Kovalev, 2008:314. Diakov-Kovalev, 2008:314-315. 112 Freeman, 2010:145. 111 33 1.2.2. Grek Ordusu Şehir devletleri şeklinde örgütlenmiş olan Grekler, Pers saldırıları karşısında bir araya gelmek zorunda kalmışlardı. Her Grek şehir devleti kendi işleriyle alakadar olurdu ve şehir devletleri kendi aralarında kimi zaman mücadele halinde olurlardı. Genel olarak ise Grek kent devletleri tarımla uğraşmaktaydı ve bu durum onları asker olmaya sürüklemişti ve savaş sırasında da kendi askeri masraflarını karşılamak durumundaydılar. 113 Kent devletleri için yaz savaş anlamına geliyordu. Atina da askeri masrafları karşılayamayacak olanlar donanmada kürekçi olarak görev alıyorlardı. Savaş bittiğinde ise herkes evine dönüyordu.114 Pers saldırılarının yaşandığı dönemde de ana savunmayı, yuvarlak bronz kalkan ile yapan tam zırhlı, mızrak kullanan ve çiftçilerin oluşturduğu hoplit orduları en önemli unsurdu.115 Ağır piyadeler olarak adlandırılan hoplit orduları; M.Ö. VII. yy.’ın başlarında kurulmuştu. Savunma silahı olarak seksen ile yüz yirmi santimetre çapında sol ellerinde taşımak üzere yuvarlak kalkan kullanmışlardır. 116 Hoplitlerin kalkanları üzerinde kentleriyle özdeşleşmiş olan ya da sikkeleri üzerinde bulunan işaretleri kalkanlarının üzerine işlerlerdi. Samos’lu hoplitler İon isyanının ardından kalkanlarında aslan başı figürünü kullanmışlardır. Bu tür standartlaştırmak, yani tek tip giyinme durumu Sparta öncülüğünde başlamıştır. Argos kenti kalkanlarını ise hydra yani bir su yılanı ile işlemişlerdi. Fakat bazı kalkanlar vardı ki hoplitlerin yiğitliğinin kanıtıydı. Hoplit kalkanının üzerini yiğitliğini gösteren işaretler ile süslerlerdi. Bu işaretleme yöntemi ise standartlaşmanın ötesinde kalkanlarını kendilerine özel bir biçimde işlediklerini gösterir. 117 113 Freeman, 2010:139. Akarca, 1998: 97. 115 Sekunda, 2011:7. 116 Akarca, 1998: 98. 117 Sekunda, 2011:9-10. 114 34 Aristofanes’in; ‘’Severler onu, nefret ederler ondan ve gene de yapamazlar onsuz.’’ dediği kişisel yaşamında lükse düşkün Atinalı Alkibiades, kalkanının üzerine Atinalıların geleneksel simgesi yerine, Eros’u elinde tuttuğu yıldırımla silahlanmış bir şekilde altından olan kalkanına işletti. 118 Hoplit kalkanları genel itibarıyla tahtadan yapılmış olsa da kimi zaman sağlamlığı arttırmak amacıyla, kalkanının kimi zaman ortasını, kimi zaman kenar kısımlarını kimi zamanda kalkanlarının tüm yüzeyini tunçla kapamışlardır. Hoplitin kalkanı koluna geçirebilmesi için yine tunçtan ‘’porpaks’’ yapılmıştır. Kolunu kalkana geçirerek, eliyle kalkanı daha rahat bir şekilde kavraması içinde elinin geldiği yere porpaks ile aynı hizada ‘’antilable’’ denilen bir köprücük yapılırdı. Hoplit, sol kolunu geçirdiği kalkanını bu köprücük yardımıyla daha rahat kavrar ve kullanımı kolaylaşırdı. Hoplitin sol tarafını koruyan kalkan, savunma ve hareket açısından kısıtlıydı. Bu nedenle hoplitin sağ tarafını korumak, sağ tarafında savaşan hoplitin göreviydi.119 Hoplitler etraflarını daha iyi görebilmek amacıyla Korint Miğferi giyerdi. Korint Miğferi, tunçtan yapılıyordu ve rahat bir kullanım sağlıyordu. Daha önceki kullanılan miğferlerden farkı ise askerin kulaklarını açıkta bırakıyor olmasıydı. Asker böylece savaş sırasında söylenenleri daha rahat duyuyordu.120 Miğferin alın kısmına gelen yerinin ortasından itibaren, ense kısmına doğru uzanan püskülleri vardı ki bunların bazen ense kısmına denk gelen yerlerindeki püskülleri uzun olabilirdi. 121 Miğferlerdeki bu püsküller genelde at kılından yapılırdı.122 Vücudu korumak için kalkan ve miğferin dışında hoplitler bacaklarının alt kısmını korumak için baldır zırhı denilen tunçtan bir bacak siperi kullanıyordu.123 Hoplitlerin dizlikleri bacaklarının dize kadar olan kısmını 118 Plutarkhos, XVI. Akarca, 1998: 99. 120 Bingham, Chandler, Chisholm, Harvey, Miles, Reid, Taplin, 2012:177. 121 Sekunda, 2011: 10. 122 Bingham, Chandler, Chisholm, Harvey, Miles, Reid, Taplin, 2012:177. 123 Bingham, Chandler, Chisholm, Harvey, Miles, Reid, Taplin, 2012:176. 119 35 örtüyordu ve dizlik arka tarafından sabitleniyordu. M.Ö. VI. yy’da gelindiğinde hoplit zırhları tarihsel sürece uğrayarak değişim göstermiştir. Bu tarihe gelindiğinde artık üzeri madeni pullarla işlenmiş deri zırh kullanmaya başlamışlardır. Deriyi ise at idrarıyla sertleştirerek sağlamlığını arttırmışlardır. Hoplit zırhının birde etek kısmı bulunuyordu.124 Hoplitler iki boy mızrağa sahiplerdi. Hoplitlerin sahip olduğu bu mızrakların uçları çeşitli şekillerdeydi. Kullandıkları başka bir saldırı aracıda kılıçtı. Bu ağır piyadelerin donanımlarının ağırlığı otuz kilogram kadardı.125 Pers savaşlarında hoplitler ordunun ağırlıklı kısmını oluştururken, Peltast ve Psiloi denen hafif piyadelerde savaşta yer oluşturuyorlardı. Öyle ki Plateia Muharebesinde, Psiloslar önemli rol oynayacaklardı. Peltastlar kullandıkları küçük kalkanlarının adı olan ‘’pelte’ ’den adlarını alıyorlardı. 126 Önemsiz görünen Psiloslar ise taş atıcılarıydılar. Bunlar basit bir kumaştan tunikle kuşanırlardı. Başlarında ise keçe bir başlık vardı. Kalkanları ise hoplit kalkanlarının yanında fazlasıyla gösterişsiz, hayvan postundan yapılan bir kalkandı. Bu post Psilos tarafından sol kollarına bağlanırdı. 127 Hoplit orduları savaş sırasında birbiri ardına dizilen, sol kollarında kalkanları, sağ kollarında mızraklarıyla, sağ tarafındaki hoplitide korumaya almak suretiyle ilerlerlerdi. Bu ilerleyiş sırasında hoplitler inanılmaz çığlıklar atarlardı.128 Hoplitlerin bu düzenine falanks adı verilmektedir. Falanks genel olarak sekiz sıralı uzun bölüklerden oluşurdu. Falanks düzenindeki açık ise sağ kanattı.129 Falanks düzenindeki askerlerin düzenlerini bozmamak ve sıralı bir biçimde ilerleyişlerini sağlamak için flüt çalmışlardır. Savaş sırasında ise 124 Akarca, 1998: 99. Akarca, 1998: 99. 126 Sekunda, 2011: 14. 127 Sekunda, 2011: 22-23. 128 Freeman, 2010:139. 129 Bingham, Chandler, Chisholm, Harvey, Miles, Reid, Taplin, 2012:177. 125 36 mızraklarını kullanma biçimlerine göre duruş şekli almışlardır. 130 Falanks düzeni en mükemmel halini İskender döneminde oluşturdu. Çarpık düzen falanksı ile normal falanks düzenindeki açıkta kalan sağ kanat bu sistem ile korunmasız olmaktan kurtuluyordu. Falanks düzenindeki askerler hareket etmeye başladığında ilk dört ya da beş sıra asker mızraklarını ileriye doğru, diğerleri ise yukarı doğru tutuyordu. Yukarı doğru tutulan mızraklar düşman askerinin oklarına engel oluyordu131 Pers ordusuna karşılık olarak oluşturulan hoplit ordularının başarılı olma durumu aslında çokta beklenmeyen bir durum değildi. Çünkü bir hoplit için savaşmak ve kazanmak onlara en büyük kazanç olan gururu kazandırırdı. Onlar savaşa giderken dahi özenle hazırlanırdı. Asıl ilgi çekici savaş iki hoplit ordusu arasında olan savaş olmalıydı. İnançları, sertlikleri, gururları, amaçları tek, iki farklı grup. İzlenmeye değer bir gövde gösterisi sergileniyor olmalıydı. 1.2.3. Grek Donanması Pers donanması karşısında sayıca büyük eksikleri olan Grekler kendilerine üstünlük sağlayacak antik dünyanın en güçlü ve ünlü savaş gemisi triremlerin yaratıcılarıydılar. Grekler, triremleri, tamamen ekonomik çıkarları doğrultusunda üretmişlerdi. Amaçları Doğu Akdenize hakim olmak ve düşmanla savaşta üstün durumda olma amacıyla Grekler trirem adı verdikleri savaş gemilerini inşa etmişlerdir. Savaş gemisi olarak kullanılan Trirem, kelime anlamıyla ‘’üç sıralı’’ demekti. Triremlerde yüz yetmiş kürekçinin bulunduğu toplamda iki yüz kişilik bir mürettebata sahipti. İki yüz kişilik mürettebatın dışında ise deniz subayları, 130 131 Bingham, Chandler, Chisholm, Harvey, Miles, Reid, Taplin, 2012:259. Bingham, Chandler, Chisholm, Harvey, Miles, Reid, Taplin, 2012:259. 37 askerler, okçular ve güverte görevlileri triremlerin vaz geçilmeziydi. 132 Triremlerin boyu otuz metre kadardı.133 Saatte on beş kilometre hızla ilerleyen triremler çok hızlıydılar. Dolayısıyla savaş sırasında kolayca hareket ettirip, durdurmak ya da döndürmek kolay oluyordu. Uzun yolculuklarda kullanılan yelkenler savaş sırasında indiriliyor ve savaş sırasında kürekçilerin yardımı ile hareket ediliyordu.134 Triremler de, Thranit adı verilen en üstteki kürekçiler iki sıra halinde otuz birer kişi olarak dizilmişlerdir. Orta katta ise Zygit adlı kürekçiler yer almış ve bunlar da yirmi yedişer kişi olarak çift sıra oluşturmuşlar, en alt katta ise Thalamit adıyla bildiğimiz kürekçiler yine çift sıra olmak üzere yirmi yedişer kişiden oluşmuşlardır.135 Grekler ürettikleri bu gemilerle Pers donanması karşısında üstün konuma geleceklerdir. Pers donanması sayıca fazla olmasının yanı sıra Grek triremlerinden daha büyük gemileri vardı. Ancak bu onlar için dez avantaj oldu. Grekler, Pers gemileri karşısında daha küçük olan ve hareket kolaylığı sağlayan bu gemiler ile deniz savaşlarında şaşılacak başarılar elde etmişlerdir. Grek triremleri, modern dünyayı da fazlasıyla etkilemiş olacak ki 1985 yılında ‘’Olympias’’ adı verilen, antik dünya triremleri boyutlarında bir trirem inşa edildi. Bu tirerem, Yunanistan’da Pire Limanı yakınında bulunan Neon Faliron’da sergilenmektedir. 136 132 Bingham, Chandler, Chisholm, Harvey, Miles, Reid, Taplin, 2012:179. Ağar, 2007:33-38. 134 Bingham, Chandler, Chisholm, Harvey, Miles, Reid, Taplin, 2012:179. 135 Bingham, Chandler, Chisholm, Harvey, Miles, Reid, Taplin, 2012:179. 136 Bingham, Chandler, Chisholm, Harvey, Miles, Reid, Taplin, 2012:178. 133 II. BÖLÜM DELOS BİRLİĞİ’NİN KURULMASININ ÖNCESİNDE VE KURULMASININ SONRASINDA PERS-GREK MÜCADELELERİ 2.1. İONLAR’IN BAĞIMSIZLIK MÜCADELESİ İonlar’da tıpkı Dor ve Aiollar gibi Anadolu’nun batı kıyılarına Balkanlar’dan gelip yerleşmişler ve bölgenin kendi adlarıyla anılmasını sağlamışlardır. İonya, batı da Ege, doğu da Lidya, güneyde ise Karya ve Dor şehirleriyle komşudur. Balkanlar’dan gelip yerleştikleri Batı Anadolu kıyılarında İonlar’ın M.Ö. 1000’lerde bu bölgede şehir devletleri kurdukları bilinmektedir. Kurdukları bu şehir devletleri; Efes, Miletos, Kolofon, Myus, Prine, Lebedus, Eretria, Klazamansa, Phokia, Smyrna, Khios’dur. İonlar’ın kurdukları bu şehirler kısa zamanda batının uygarlık merkezleri haline geldi. İon şehir devletleri denizcilikle uğraşıyor ve Akdeniz limanlarında ticaret yaparak hayatlarını kazanıyorlardı.137 İon kent devletleri M.Ö. 540 yılı dolaylarında Pers İmparatorluğu tarafından ele geçirilmişti. Bu tarihten itibaren her kent, o kentin yurttaşı olan ve Sardes’teki Pers satrapı tarafından tayin edilen bir tiran tarafından yönetiliyordu. Tiran olarak seçilen kent yurttaşı elbette ki Pers Sarayı ile işbirliği içinde olacak biri olmalıydı. İon kent devletlerinin durumları Pers egemenliğine girilmesiyle birlikte pek çok bakımdan değişmişti. Kendi aralarında ekonomik ve kültürel ilişkiler olan şehir devletlerinin arasında ortak köke dayalı bir dostluk vardı. Persler’in gittikçe artan vergileri ve talepleri bu şehir devletlerinin günlük yaşamlarını alt üst etmişti. Artık siyasal bağımsızlıklarını yitirmiş olan ve tiranlıkla yönetilen şehir devletlerinde Persler’e karşı büyük bir hoşnutsuzluk oluşmuştu. Bu şehir devletleri ağır vergiler ödemek zorunda bırakılmalarının yanında 137 Tekin, 2008:42. 39 Persler’in desteklediği Fenikeliler ile denizcilikte rekabet halinde olmaları da kent devletlerinin ekonomik durumunu ve dolayısıyla da hayatlarını zora sokuyordu. İon şehir devletlerinin yaşadığı bu sıkıntıya ek olarak Persler, Mısır’ın en büyük ticaret merkezi olan Naukratis’i tahrip etmişlerdi. Durumları zaten zora girmiş olan İon şehir devletleri ellerindeki en büyük ticaret merkezinin de tahrip edilmesiyle daha da zor durumu düşmüşlerdi. 138 Darius’un seferi sonrası, Boğazlar’ın, Karadeniz ve Marmara’nın bir kısmını ele geçirmesiyle İonlar’ın Karadeniz kolonileri ile olan ticari ilişkilerine engel olmuşlardı. Ulaşımın boğazlardan sağlanması dolayısıyla artık deniz aşırı ülkelerde koloni kurmaları mümkün olmayan İonlar’ın durumu daha vahim bir hal almıştı. Persler, Hellespontos’un iki kıyısına, Trakya’ya komşu bölgelere, kendilerine Pontos’un kapısını açan Byzantium, Khalkedon ve Perinthos’u ele geçirmelerinin ardından İon şehir devletlerinin ticareti bir çıkmaza girmişti. Aynı zamanda Persler, Khios, Sakız, Samos, Sisam ve Lesbos’u ele geçirerek Asya kentleri ile Grekler arasındaki ticareti bozmuş oldular.139 Ekonomik ve siyasi anlamda yaşanan karışık durumlar M.Ö. VI. yy’ın sonlarına doğru İonya’da Persler’e karşı bir araya gelinmesi fikri doğmuştu. Bu fikre herhangi birinin sahip çıkması ve önder olması durumunda artık İon şehirlerinin isyan etmesi kaçınılmaz olurdu. İon ayaklanması M.Ö. V. yy’de İon kent devletlerinin bir kısmının bir araya gelerek Persler’e karşı gerçekleştirdikleri askeri ayaklanmadır. M.Ö. 500’de Miletos’un başında Aristogoras, kayınbabası Histiaios’un yerine tiran olarak göreve gelmişti. Bu ikili İon ayaklanmasının ana dinamikleri olacaklardı. Aristogoras, Sardes satrabı Artafanes’i Naksos Adası’na karşı bir sefer yapması için destekliyordu. Artafanes, Aristogoras’ın dolduruşlarına gelerek Naksos Adası’na M.Ö. 499’da bir sefer düzenledi. Yaklaşık dört ay süren Naksos seferi başarısızlıkla sonuçlanınca Aristogoras, Miletoslular’ı 138 139 Freeman, 2010:179. Diakov-Kovalev, 2008:335-336. 40 Pers hâkimiyetine karşı ayaklandırmaya başladı. İonlar’a karşı ekonomik ve siyasi sıkıntılar yaşatan Persler’e karşı gelişecek olan herhangi bir hareketin yalnızca bir öndere ihtiyacı vardı. Halkı hareketlendiren ve İonlar’ın kurtarıcısı olarak ortaya çıkan Aristogoras, bu hareketin önderi oldu. 140 İsyana karşı olan İonlu düşünür Hekataios, Persler’i aşılmaz bir güç olarak görüyordu. Bu görüşü dolayısıyla da İonlar’ı isyan etmemeleri için uyarmıştı. Fakat Aristogoras, Hekataios’un görüşüne karşılık Persler’in Ege dışında tüm Anadolu’dan da atılabileceğine inanıyordu. Onun bu görüşü Miletos dışında da taraftar buldu. Çünkü İon şehir devletleri için bağımsızlık vazgeçilmez unsurdu. Fakat Pers gücü karşısında Hekataios haksız sayılmazdı. İsyanın başarıya ulaşması için tüm İon şehirlerinin desteği gerekiyorsa da bir araya gelme fikri İon şehir devletleri arasında henüz olgunlaşmamış bir düşünceydi.141 Aristogoras M.Ö. 499 kışında İon şehir devletleri ile görüşmelere girişip, onlardan Persler’e karşı girişilecek olan isyan hareketine destek vermelerini istedi. Fakat her şehir devleti kendi işleriyle meşguldü ve diğer şehir devletlerinin durumu ile ilgilenmiyorlardı. Aristogoras’ın yardım için çaldığı kapılardan Sparta, Argos şehri ile aralarının açık olması ve deniz aşırı seferlerden hoşlanmamaları dolayısıyla isyana destek vermemişlerdi. Oysa Sparta, Grek şehir devletlerinin en güçlü askeri devletiydi. Ama yardım etmeme kararlılığındaydı.142 Yıldızını yükseltmekte olan Atina ise Sparta’ya karşın Aristogoras’ın isteğine sıcak bakıyordu. Persler’in bölgeden çıkarılmaları Atinalılar’ında ekonomik çıkarları doğrultusunda sağlam bir adımdı. Eskiden beridir ekonomik ve kültürel ilişki içinde oldukları İonya’ya yardım etmeyi Hippias önderliğinde kabul ettiler. Bu karar üzerine Atina, İon ayaklanmasına asker 140 Mansel, 2011:266-277. Mansel, 2011:268. 142 Martin, 2012:182. 141 41 göndermek için komşuları olan Euboia’daki, Eretria kent devletine katılma kararı aldılar. İonya’ya yirmi Eretria’ya ise beş gemi gönderdiler.143 Aristogoras, Atina’ya gidip Atina’dan yardım amaçlı asker ve gemiler alarak Miletos’a geri döndüğünde Persler’in burayı kuşatmış olduğunu gördü. Persler’in dikkatini başka tarafa çekmek isteyen Aristogoras Atinalılar ile beraber, Sardes’e saldırdı. Sardes’i ele geçirememiş olsalar da şehri yakmışlardır. Persler, Aristogoras’ın bu hareketine karşılık, Sardes’e doğru yola çıktı. Pers Kralı Darius, Sardes’in yakılması olayından Atinalıları sorumlu tuttu. Atinalılar’ın isyana destek verdiklerini öğrendiğinde Kral Darius, Atinalılar’a iki kat kızmıştır. Darius’un bu kızgınlığının sebebi yalnızca Atinalılar’ın isyana destek vermesi değil aynı zamanda ona itaatlerini gösteren toprak ve su andaçlarını sunduktan sonra isyan etmiş olmalarıydı. Bu sebeple de Darius, Grekler’in kendisine ihanet ettiğini düşünerek onlardan intikam almaya yemin etti. Öyle ki Darius’un her yemekte kölesine üç kere kendisine ‘’Efendimiz Atinalılar’ı unutmayın.’’ demesini emrettiği rivayet edilmektedir.144 Sardes’e karşı girişilen harekât başarısız olsa da İon şehir devletlerini harekete geçirdi ve yardıma yanaşmayan Karya, Likya ve Kıbrıs gibi şehir devletleri de ihtilale destek verdi. İsyan böylece daha da büyümüş oldu. Hellespontos’tan, Karya’ya kadar tüm şehir devletleri isyana katıldılar. Bu şehir devletlerinin Persler karşısındaki eksikliği ise aralarında birliktelik olmaması dolayısıyla nizamdan yoksun disiplinsiz bir halde olmalarıydı. 145 Grekler hazırlıklarını tamamlamışlar ve bir araya gelmişlerdi. Persler ile küçük çaplı mücadelelerde yaşanmıştı. Ancak Persler M.Ö. 497’de isyana karşı hazırlıklarını tamamlamış ve isyana son vermek için ordularını harekete geçirmişlerdi. Persler’in hazırlıklarını tamamlamalarının ardından isyanın seyri değişti ve Persler bundan sonra saldırıya geçerken isyan edenler savunma da kalacaklardı. Karya’nın isyana katılması Persler’in için çizdikleri 143 Martin, 2012:182. Martin, 2012:183. 145 Mansel, 2011:268. 144 42 yol haritasını değiştirmişti. Persler en güçlü ordularını Karya üzerine gönderdi ki bu ordu Halikarnassos yakınlarında Pedassa yakınlarında tuzağa düşürülüp imha edildi. Pers ordusu ve donanması yeni bir yol haritası ile Grekler’e karşı tekrar saldırıya geçtiler. Ancak bu saldırı bu defa Miletos üzerine gerçekleştirildi. İonlar’ın Miletos’u denizden koruma isteğine karşılık Sisam isyana verdiği destekten elini çekince Persler, Grekler’i, Miletos önlerindeki küçük bir ada olan Lade Adası’nda büyük bir bozguna uğrattılar. Bu kazancın üzerine Persler, Miletos’u hem karadan hem denizden kuşatarak saldırdılar. Kent yerle bir edilirken Miletos halkından hayatta kalanlar ya tutsak edildi ya da köle olarak Basra Körfezi’ndeki Ampe’ye satıldılar. Didyma’daki Apollon Tapınağı’nı yaktılar. İon kent devletleri Persler karşısında aldıkları yenilgiler dolayısıyla çok fazla direnemeden Pers hâkimiyetini kabul ettiler. Böylece Persler M.Ö. 494 yılında Küçük Asya’daki en önemli ticaret ve deniz ulaşım yollarını ele geçirerek İonya’da egemenlik kurdular. 146 Pers Kralı Darius’un isyana son vererek kazanmış olduğu başarı onun için yeterli değildi. Darius, Atinalılar’ın Sardes’i yakmalarını unutmamıştı. Bunun intikamını Atina’dan almaya kararlıydı. Zaten tam olarak Batı Anadolu kıyılarında net bir hâkimiyet kuramamış olan Darius, bunun gerçekleşmesi için artık yeni politikalar üretmeye başlayacaktı. Persler isyanın ardından ele geçirdikleri bölgelerde uzlaşmacı bir tutum sergilediler. Böyle bir tutum sergilemelerinin nedeni ise bölgedeki ekonomik çıkarları dolayısıyladır. Eğer Darius, bu bölgede yıkım politikaları uygularsa bu seferden herhangi bir çıkar elde etmemiş olacaktı. Barışçıl politikaları sonrasında Darius, damadı Mardonios’u Batı Anadolu’da barışı sağlamakla görevlendirdi. Mardonios bu bölgede demokratik bir yönetim kurmaya çalışarak, bölgedeki despotları yok etmek istiyordu. Mardonios sorunları çözmek adına halkın seçtiği temsilcileri bir araya topladı ve bu topraklarda reformlar gerçekleştirdi. Yeni yollar yaptırdı ve ticaretin 146 Diakov-Kovalev, 2008:336-337. 43 gelişmesini sağladı. Aynı zamanda Pers ve Grek soylu aileleri arasında evlilik bağları kurmaya çalıştı. Pers yönetimi altındaki Miletos, daha önce ulaşmadığı refaha ulaşmış oldu.147 Mardonios yönetim alanında gerçekleştirdiği bu reformların yanı sıra M.Ö. 492 yılında bir donanma ile Persler’e karşı isyan eden bazı Trak kabileleri ile savaştı. Mardonios’un ordusu karadan ve denizden ilerliyordu. Ancak Pers donanması Atos burnu yakınlarında bir fırtınaya yakalandı ve donanma yok oldu. Kara ordusu ise Traklar’a karşı verilen mücadele sırasında Mardonios’un yaralanması üzerine harekâtı sürdürmekten vazgeçti. Mardonios’un ilk seferi başarısızlıkla sonuçlansa da bu sefer daha sonrasında Grekler’e karşı gerçekleştirilecek seferler için ön adım oldu.148 Bu reform hareketleri ve sefer sonrasında dahi Batı Anadolu kıyıları Persler’e karşı yine ayaklanabilirlerdi. Darius böyle bir durumun gerçekleşmemesi için İon kent devletlerine elçiler göndererek onlardan toprak ve su istedi. İon kent devletlerinin çoğu bu fikre sıcak bakıyorken Atina ve Sparta toprak ve su göndermeyeceğini bildirdi. Sardes’in yakılması olayını zaten unutmamış olan Darius, Atina ve Spartalılar’ın bu cevabı sonrasında tüm Hellas’ı istila etme kararı aldı ve hazırlıklara başladı. 2.2. MARATHON MUHAREBESİ Lade Adası’nda gösterdikleri başarının ardından Grekler’e karşı bir sefer hazırlığına başlamışlardı. Pers ordusunun gücü zaten dillere destandı. Grek ordusu Pers ordusu karşısında küçük bir birlik gibiydi. Bu nedenle de Grekler’in, Persler’e karşı başarılı olmasının tek yolu şehir devletlerinin bir araya gelerek kendi iç dünyalarından çıkıp birbirlerine yardım etmesinden geçiyordu. Pers ordusunun başında Datis ve Artaphernes bulunuyordu. Pers ordusunun sayısı hakkında net bir şey söylenemese de yirmi bin ile altmış bin 147 148 Tekin, 2012:101. Diakov-Kovalev, 2008:336-337. 44 arasında piyade, bin süvari kara askeri sayısı olarak kabul edilmektedir. 149 Ancak bunlar fethedilen değişik bölgelerden oluştuğu için aralarında birlik yoktu. Darius’un Marathon’a gönderdiği altı yüz triremden oluşan donanma muazzam bir büyükteydi.150 Grek ordusu ise Atina ve Plataia şehirlerinden oluşmaktaydı. Plataia kuvvetleri destek olarak bin kişilik bir kuvveti Atina’ya göndermişti. Atina ordusu ise dokuz bin kişilik ağır piyadelerden oluşmuş disiplinli bir orduydu. Bu savaşçılar ‘’Hoplit’’ olarak adlandırılırlardı. Hoplit donanımı gayet gösterişliydi ve bu donanımın ağırlığı otuz kilo kadardı. Ağır zırhlı hoplitlerin yanı sıra hafif silahlı askerlerde savaşta görevlendirilmişlerdi.151 Persler, ilk saldırılarını Ege Denizi’nde bulunan Kiklad Adaları’na gerçekleştirdiler. Buraya boyun eğdirmelerinin ardından Euboia’ya doğru ilerlemeye başladılar. Yenilmeyeceği düşünülen Pers ordusu Grek sınırında tüm ihtişamıyla ilerliyordu. Euboia açıklarında bulunan Eretria’da Persler’in eline geçmişti. Sardes’in Atinalılar tarafından yakılması sırasında Atinalılar’a yardım eden Eretria’dan intikam alma zamanı gelmişti. Şehrin ele geçirilmesiyle Eretria Persler tarafından tamamen tahrip edildi ve halkı Susa şehrine sürgüne gönderildi. Darius intikamının ilk aşamasını tamamlamış ve Eretria kıyımının ardından Atina’ya doğru yola koyulmuştur. 152 Persler Atina’ya gerçekleştirecek saldırı öncesinde onlardan toprak ve su istediler. Bu istek teslim olma anlamına geliyordu ve Atinalılar, Persler’e karşı giriştikleri mücadeleyi sonuna kadar götürmek istediklerinden dolayı bu isteği ret ettiler. 153 Atinalılar bu durum karşısında Sparta’ya bir haberci göndererek Persler’e karşı yardım istemişlerdir. Ancak o sırada Sparta dini bir kutlama içinde olduğundan Atina’nın yardım çağrısına olumlu verse de göndereceği 149 Mansel, 2011:273. Diakov-Kovalev, 2008:339. 151 Tekin, 2012:102. 152 Herodotos, VI.95. 153 Tekin, 2012:102. 150 45 yardımın gecikeceğini belirtmiştir. Sparta’dan alınan bu cevap Atinalılar için tek başına savaşmak anlamına geliyordu. Çünkü Atinalılar’ın bekleyecek kadar zamanı yoktu. Plataia’dan gelen bin kişilik yardım kuvveti ile birlikte Atinalılar Marathon’a doğru yola çıktılar. Halk Meclisi, Atina ordusunun başına Miltiates’i getirdi. 154 İki ordunun sayısal değerlerine bakıldığında Pers ordusu, Grek ordusundan çok üstündü. Grekler’in bu savaşı kazanması adeta bir mucize olarak değerlendirilebilirdi. Pers ve Grek orduları Atina yakınlarında mevzilendiler ve Grek ordusu koşarak, Perslere karşı saldırıya geçtiler. Persler beklemedikleri bu saldırı karşısında acilen toparlandılar.155 Grek kuvvetlerinin kalabalık Pers ordusu karşısındaki avantajı zırhlarının sağlamlığı, iradelerinin güçlülüğü ve savaş sırasında uygulanan hoplit falanks taktiğinin yanı sıra savaş sırasında herkesin savaşırken yanındaki kişiyi kendisinin seçmiş olması ordu da birliği sağlamıştı. Grek ordusunun komutanı merkez komutanları olan Temistokles ve Aristides’e dört hat oluşturmalarını ve bu dört hattın kanatlarında yer alan diğer kuvvetlerin de sekiz hat oluşturmasını istedi. Saldırı öncesi iki kuvvetin arasındaki mesafe sekiz station yani yaklaşık olarak bir buçuk kilometredir.156 Muharebe başladığında Persler oklarıyla Grek kuvvetlerini yıpratacaklarını sanıyorlardı. Ancak Pers oku Grek hoplitlerinin kalkanları üzerinde yalnızca bir iz oluşturuyor gibiydi ki Grekler’i durdurmaya yetmiyordu. Bu durum Pers piyadelerini endişelendirmeye başlamıştı. Çünkü Pers askeri yakın savaşa alışık değildi. Grekler’in göğüs göğse çarpışma taktiği yenilmez Pers ordusunu yenilgiye uğratabilirdi.157 Persler’in korktuğu gerçekleşti ve Grekler ile göğüs göğse savaşmak zorunda kalan Persler Grek kuvvetleri karşısında tutunamayarak kaçmaya başladılar. Pers ordusunun bir kısmı kaçış yolunda bölgeyi tanımadıklarından 154 Martin, 2012:183. Mansel, 2011:274. 156 Herodotos, VI.112. 157 Herodotos, VI.112-113. 155 46 karşılarına çıkan bataklıkta boğuldular. Gemilere doğru kaçan Pers askerlerini takip eden hoplitler gemileri yakmaya çalıştılar ve Pers donanmasının büyük çoğunluğu uzaklaşmayı başarırken yedi Pers triremi Grekler tarafından ele geçirildi. Datis, Sunion Burnu’nu dolaşarak Atina yöresinde Faleron’da ikinci bir çıkarma girişiminde bulunduysa da Atinalılar’ın buraya tam zamanında yetişmeleri üzerine Datis, Anadolu’ya dönmek zorunda kaldı.158 Darius, Sardes’in intikamını almak isterken elinde bir yenilgiyle kendisini ülkesinde bulmuştur. Darius’un Marathon Savaşı sırasındaki maddi kaybı onun için çok önemli değildi. Ancak manevi boyuttaki kaybı onun için paha biçilemezdi. Darius’un Marathon seferi yalnızca onun intikam duygusunu körüklemişti ve Grekler’e karşı yeni bir saldırının hazırlıklarına başlamıştı. Marathon zaferinin yankıları Grek dünyasında büyük yankılar uyandırdı. Marathon savaşçısı tabiri büyük bir onursal isim haline geldi. Bu zafer Grek dünyasında dededen toruna anlatılacak süslü bir zaferdi. Aşılmaz Pers ordusu Grekler’in taktiksel üstünlüğü ile aşılmıştı. Savaştan sonra yalnızca savaştan sağ çıkanlara değil savaşta ölenlere de büyük saygı gösterilmişti. Büyük bir devlet mezarlığı olan ve önemli kişilerin gömüldüğü yere Marathon Savaşı’nda ölen askerler de gömülmüşlerdi. Grekler savaşta yanlarında Olympos Tanrıları’nın olduğuna inanıyorlardı. Bu sebeple de ele geçirdikleri ganimetlerin bir kısmını onlara sundular. Savaşın kahramanları Miltiates ve arkadaşlarının heykelleri tanrılarının da heykellerinin bulunduğu Delfoi’deki kutsal alana dikildi. Savaş sonrası Artemis’e kurbanlar sunuldu ve sonrasında bu durum gelenek haline geldi. Bundan sonra Atina altın çağını yaşamaya başladı.159 158 159 Mansel, 2011:274. Mansel, 2011:275. 47 2.3. THERMOPYLAİ VE ARTEMİSİON MUHAREBELERİ 2.3.1. Kserkses’in Tahta Çıkışı Persler M.Ö. 490 yılında Marathon’da, Grekler karşısında beklemedikleri bir mağlubiyet almışlardı. Greklere nefret dolu olan Darius bu yenilginin ardından, kesin bir Grek zaferi için sefer hazırlığına girişmişti. Darius, Greklerden intikamı almak için harekete geçtiği ve Marathon’a giderken hazırlanan ordudan daha büyük bir ordunun hazırlanması, gemiler toplanmasını, yiyecek ve giyecek stokunun yapılmasını emretmişti. Ancak tam bu önemli zamanda, Kambyses’in ele geçirdiği Mısır, Pers yönetimine karşı isyan etti.160 Grek mücadelesi hazırlıklarının üçüncü yılında olan Persler ilgisini Mısır üzerine yöneltmek zorunda kaldı. Fakat Darius iki yönlü bir mücadeleyi planlıyordu. Bir taraftan Mısır üzerine gidecek, bir taraftan da Grekleri itaati altına alacaktı. Pers geleneklerine göre kral sefere çıkmadan önce kendisinden sonra kral olacak kişiyi belirlemesi gerekiyordu. Bu gelenek sonucunda da Darius’un oğulları arasında taht kavgası çıktı. Şimdi Darius’un uğraşması ve kesinlikle halletmesi gereken bir konu daha ortaya çıkmıştı.161 Darius’un daha kral olmadan önce evlendiği karısından üç çocuğu vardı. Kral olduktan sonra ise, Kyros’un kızı Attosa ile evlenmişti. Darius ve Attosa’nın dört çocuğu olmuştu. Darius’un ilk evliliğinden en büyük oğlu Artobazanes’ti. Kral olduktan sonra ise evlendiği Attosa’dan olan en büyük oğlu Kserkses’ti. 162 Darius, Artobazanes ve Kserkses arasında seçim yapmalıydı. Kral olmak için iki aday mücadele halindeydi. Ancak, adaylar arasında Kserkses kral olmak adına daha şanslı görünüyordu. Çünkü Kserkses, Perslere özgürlüklerini getirmiş olan Kyros’un torunuydu. Annesi Attosa eğer 160 Herodotos, VII.1. Herodotos, VII.2. 162 Herodotos, VII.2. 161 48 Kserkses’in kral olmasını isterse o kral olurdu. Kserkses annesi tarafında yeteri derecede soyluydu. Diğer taraftan da Artobazanes, Darius daha kral olmadan önce doğmuştu ve bu durumda şansı azalıyordu. Tüm bu şartlar altında Darius kararını Kserkses’ten yana kullandı ve Mısır üzerine harekete geçeceği sırada M.Ö. 486’da 36 yıllık saltanatı son buldu ve Darius öldü.163 2.3.2. Muharebe Öncesinde Persler M.Ö. 486’da tahta çıkan Kserkses M.Ö. 465’e kadar tahtın sahibi olacaktı. Kserkses, Asya, Afrika ve Avrupa’da toprakları olan bir imparatorluğu devralıyordu. Elbette bu imparatorluğu yönetmek kolay olmayacaktı. Tahta çıkışıyla beraber askeri mücadeleler ile uğraşmak zorunda kalacaktı. Bir tarafta da Mısır isyanı varken diğer tarafta Grekler vardı. Darius’un yapamadan öldüğü Mısır isyanını bastırmak Kserkses’in öncelikli hedefi oldu. Babil’in yönetimini de iki büyük satraplığa ayıran Kserkses Mısır’da çıkan isyanını bastırarak, Mısır’ı yeniden köle yaptı ve buranın başına kardeşi Akhaimenes’i getirerek yönetimde değişiklikler yaptı.164 Perslerin önlerinde Grek seferi için artık bir engel kalmamıştı. Kserkses, Greklere karşı gerçekleşecek seferin kesinlikle başarıya ulaşacağına inanıyordu. Ancak törelerine uygun olarak sefer öncesinde bir meclis kurdu. Bu toplantıda Grek zaferinin başarıya ulaşacağını ve bu zaferin onlara ne gibi kazançlar sağlayacağını anlattı. Sonrasında ise Pers ileri gelenlerinin Grek seferi hakkındaki görüşlerini aldı. İlk olarak Mardonios söz aldı. Mardonios, Kserkses’in en güvendiği kişilerdendi ve o Darius’un kız kardeşinin oğluydu. Dolayısıyla Kserkses ile kardeş çocukları oluyorlardı. Bu sebeple de Kserkses, Mardonios’a çok değer veriyordu. Görüşleri de onun için elbette önemliydi. Mardonios, meclisteki 163 164 Herodotos, VII.3-4. Garthwaıite, 2011:33. 49 konuşmasında Kserkses’i destekledi. Mardonios’ta tıpkı Kserkses gibi saldırıdan yanaydı. Mardonios, Grekler ile daha önce karşı karşıya geldiğini ve onların cesaretsizliğine tanık olduğunu, kendileriyle savaşı göze alamayacaklarını söylüyordu. Böylece zafere kaçınılmaz bir sonuç olarak bakıyordu. Kserkses, Mardonios’un bu sözleriyle sefer için daha da yüreklendi ve aslında duymak istediklerini duymuştu.165 Kserkses ve Mardonios’un konuşmasının ardından sözü Artabanos aldı. Artabanos, Kserkses’in amcasıydı. Artabanos, Mardonios’un sözlerini yalanlıyordu. Grekler’in iyi birer savaşçı olduklarını söylüyor ve savaşın yapılması için zamanın uygun olmadığını söylüyordu. Darius’u, başarısız olduğu İskit seferine çıkarken de uyardığını ancak kendisini dinlemeyen kralın seferden beklediği sonucu alamayarak döndüğünü söylüyordu. Grekler’in ise bahsi geçen ulustan çok daha güçlü olduğunu, hem karada hem de denizde pek çok yiğitlikleri olduğunu belirtiyordu. Ama eğer kralın kararı savaşmak olacaksa da, Pers ülkesinden ayrılmaması gerektiğini söyledi.166 Kserkses, amcasının bu sözlerine fazlasıyla kızdı. Onun duymak istedikleri bunlar değildi. Kserkses’in gördüğü rüyalarda Maglar tarafından zaferle sonuçlanacağı ve bütün insanların ona köle olacağı şeklinde yorumladılar. Kserkses, nihayetinde kendisine zafer getireceğini planladığı seferin hazırlığına girişti.167 Denizde ve karada gerçekleşecek savaş için Kserkses daha önce görülmemiş büyüklükte bir ordunun hazırlığına girişmişti. Savaşa katılan her ulus sorumlukları dâhilinde ordunun masraflarını karşılayacaktı. Ordunun yiyecek-içecek, giyecek ihtiyaçları maddi giderler, donanmanın oluşturulması ve donanım için büyük masraflar yapılıyordu. Daha öncede belirtildiği üzere Pers kara ordusu askerileri bir milyon yüz yetmiş kişiyi buluyordu. Bunların yanında Pers ordusunda birde ‘’Ölümsüzler’’ vardı. 165 Herodotos, VII.5-9. Herodotos, VII.10-11. 167 Herodotos, VII.19. 166 50 2.3.3. Muharebe Öncesinde Grekler Siyasi anlamda sıkıntılarını gideren Persler savaşa hazırlık sürecinde ordunun ihtiyaçlarını tamamen gidererek gittikçe büyüyen bir ordu oluşturmuşlardı. Ancak Grekler’de durum biraz daha farklıydı. Siyasi bütünlükten yoksun Grekler’in bir araya gelmeleri zor olacaktı. Öncelikle kendi aralarında ki çekişmeye son verip yönetimlerindeki açıklıkları gidermeliydiler. Marathon Savaşı sonrası Persler’in kinini kazanan Atina’nın durumu değişmiş, savaşta mücadele eden köylüler ve Kleisthenes’e bağlı halk ön saflara geçerek göndermişlerdi. tiranları Bunun ve sonucu onların olarak taraftarlarını da devlet Atina’nın dışına teşkilatlanmasında değişiklikler yapmışlardı. Arhonlar'ın seçilme usulünün daha demokratik bir hale getirerek aristokratların etkisini kırmak istemişlerdir. Bu nedenle önce dokuz arhon seçiminde etkili olan halk meclisinin yetkilerini elinden alıp, bu arhonların, demoslar tarafından aday gösterilecek beş yüz isim arasından adçekme yöntemi ile belirlenecekti. Bu uygulama ile ilk arhon artık bir cumhurbaşkanı gibi değil de daha çok idari işlerden sorumlu bir memur haline geldi. Halk komutanların yetkilerini arttırarak, memuriyeti önemli hale getiriyordu. Atinalılar, Marathon Savaşı sırasında ordunun tüm sevk ve idaresinin bir kişiye bırakılması gerektiği tecrübesini edinmişlerdi. Edindikleri bu tecrübe doğrultusunda da başkomutanlık makamı oluşturdular ve stetogosları yani on piyade alayının komutanlarını, bu komutanın yetkisine bıraktılar. Başkomutanın görev süresi ise bir yıl ile sınırlandı. 168 Marathon Savaşına katılarak büyük yararlılıklar göstermiş ve heykelleri kutsal alana dahi yapılmış olan Miltiates M.Ö. 489’da Pers yanlısı Paros’a karşı düzenlediği seferin başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından, Grekler’in Miltiates’e olan bağlılıkları azalmış ve yerine Temistokles yükselen bir değer olarak onun yerine geçti. Temistokles’in halkın gözünde büyümesinin nedeni onları yaklaşmakta olan Pers tehlikesine karşı Grekler’in varlarını yoklarının 168 Mansel, 2011:275-276. 51 ortaya koymalarını istemesinden kaynaklanıyordu. Çünkü kendisi de bu isteğine uygun çalışmalar içindeydi. Bu durum Temistokles’i halkın gözünde güvenilir biri konumuna getiriyordu. Temistokles, Lavrion’daki gümüş maden yataklarında yeni rezervler bulunca derhal buradan elde ettiği gelirle gemi yapılması emrini verdi.169 Kısa sürede iki yüz gemilik bir donanma oluşturuldu. Pers donanması kadar gösterişli bir donanmaya sahip olmasalar da Atinalılar iki yıl gibi kısa bir sürede Greklerin en güçlü deniz gücü haline gelmişlerdi.170 Atina dışında Grek şehir devletleri arasında da Pers saldırısı konuşuluyor ve bunun için hazırlıklar yapılıyordu. Sparta’da tıpkı Atina gibi Pers hâkimiyetine karşıydı ve durum değerlendirmesi yapmak üzere Atinalılar ile bir araya geldiler. Atina ve Sparta, Grek şehir devletlerini bir araya getirme hususunda çalışmalar yapmaya başladırlar ve bunu sonucunda ‘’Hellen Birliği’’ kuruldu. Bu birlik içindeki Grek şehir devletleri arasında sorunlar ortadan kalkmış ve ortak düşmana karşı bir araya gelinmişti. Grek şehir devletleri arasında Perslere toprak ve su vererek itaatlerini bildirenler vardı. Grekler bu şehir devletlerini savaş sonrasında cezalandırmaya karar vermişlerdi. Çünkü bu şehirler Grek dünyası için vazgeçilmez olan özgürlüklerini daha savaşmadan teslim etmişlerdi. Thermoplai ve Artemision muharebesinden önce de Greklere, Persler tarafından elçiler gönderilerek toprak ve su istenmişti. Ancak elçi gönderilmeyen iki şehir devleti vardı. Bunlar Atina ve Sparta idi. Perslerin bu şehir devletlerine elçi göndermemiş olmasının sebebi daha önce Darius zamanında gönderdikleri elçilerini mahkûmlarını içine attıkları çukur olan barathron’a atarak öldürmüş olmalarıydı.171 Grekler savaş öncesi orakllere danışmışlardı. Greklerin aldıkları orakller umut verici değildi. Savaşı kaybedecekleri yönünde haberler almışlardı. Fakat artık savaş kaçınılmazdı Atina ve Sparta imkânsızı 169 Mansel, 2011:276-277. Diakov-Kovalev, 2008:340. 171 Herodotos, VII.133. 170 52 gerçekleştirerek bir araya gelmişlerdi. Bu durum bir mucizeyi doğurabilirdi ve belki Grekler, Pers gücü karşısında başarı elde edebilirlerdi. Marathon zaferi onlar için umut kaynağıydı ve yine aynı sonucu almak üzere hazırlıklarını tamamlamışlardı. Bundan sonra yapılacak tek şey Greklere zaferi hediye etmekti. 2.3.4. Thermopylai Muharebesi Tüm Hellas’ı ele geçirmek üzere hem karadan hem denizden yapılacak olan saldırı planlarının sonlarına gelmiş olan Kserkses’in öncülüğünde Persler, savaşın karadan gerçekleşecek kısmı için Thermopylai Geçidi’ne gelmişlerdi. Persler, Thermopylai Geçidi’nde gerçekleşecek olan savaşa Grekler’e verilecek bir cevap olarak bakıyorlardı. Sebebi ise M.Ö. 490 yılında Marathon’da ağır bir yenilgi ile yurtlarına dönmüş olmalarıydı. İki büyük gücün orduları aslında çeşitlilik gösterse de Persler için savaşın en önemli birliğini ‘’Ölümsüz Persler’’ oluşturuyordu. On bin kişiden oluşan bu birliğe karşılık ise Grekler’de, Sparta Kral’ı Leonidas önderliğinde üç yüz kişilik Sparta birliği vardı. Pers saldırısının gerçekleşeceği bu zaman dilimi, Grekler için farklı anlamlar taşıyordu. Olympia Oyunları bu tarihe denk gelmişti ve aynı zamanda Spartalılar savaşmayı yasaklayan Apollon Karnesios Bayramı’nı kutluyorlardı. Grekler’in çoğu Olympia Oyunları’na katılırken Sparta’da bayram kutlanıyordu ve bu nedenle savaşa daha az kişi gönderdiler.172 Pers donanması Thermopylai yolunda büyük bir fırtınayla karşılaştı. Hellespontoslu denilen bu fırtına dört gün boyunca Persler’i zor durumda bıraktı. Persler fırtına karşısında büyüler yapıp, kurbanlar kesip, afsunlar yakıp fırtınayı sonlandırmaya çalışmışlardı. Fırtına karşısında direnilebilir gibi 172 Herodotos, VII.206. 53 değildi. Dolayısıyla da fırtına Persler’e yaklaşık dört yüz gemiye mal olmuştu. Bu maddi kayıpların yanında sayısız insan kaybı da yaşanmıştı.173 Fırtına bir Pers felaketi haline dönüşmüştü. Daha savaşmadan Persler kayıplar vermeye başlamışlardı. Ancak Grekler için fırtınanın çıkmış olması bir avantajdı. Grekler bu fırtınayı savaş öncesinde yardıma çağırdıkları kuzey rüzgârı olan Boreas Tanrı’sının yardımıyla gerçekleştiğine inanıyorlardı. Dolayısıyla da hem Boreas’a hem de Poseidon’a dualar etmeye başladılar. Tanrılarının şerefine kutsal sular serptiler. Bu fırtına sonrası Poseidon’un değerini de yükseltmişlerdir.174 Kserkses, saldırı öncesi saldırı öncesi keşif amacıyla atlılarından birini Grekler’in tarafına göndermişti. Grekler’in safına geçerek onlar hakkında bilgiler edinen atlı bu bilgileri Kserkses’e anlattığında Kserkses duydukları karşısında çok şaşırdı. Çünkü atlı ona Spartalılar’ın bir kısmının jimnastik yaptığını bir kısmının saçlarını taradığını gördüğünü söyledi. Atlının gördükleri Persler tarafından ciddiyetsizlik olarak algılansa da daha sonra kral, Grek Demeratos’tan öğrendi ki Spartalılar’ın adetleri böyleydi. Onlar ölümü göze aldıklarında saçlarını tarayıp kendilerini buna hazırlıyorlardı. Onlar göğüs göğse dövüşte kimseden hiçbir ulustan aşağı kalmazlardı. Yani bu durumu ciddiyetsizliğin göstergesi değil, aksine ölüme gitmeye karar verdiklerinin göstergesiydi.175 Üç gün sürecek olan savaş öncesinde Kserkses, Grekler’in kendisinden korkarak kaçacaklarını ya da af dileyeceklerini düşünerek dört gün boyunca bekledi. Fakat Grekler’in af dileme gibi bir düşüncesi yoktu. Dolayısıyla beşinci günün doğumundaki güneş, savaşı da başlatmış oluyordu.176 Grekler karşılaşmak için öncelikle Tselya’da olmayı planlıyorlardı. Bu bölge Grekler’in en iyi süvari askerlerine sahip olsa da bölgenin yalnızca üç 173 Herodotos, VII.188-192. Herodotos, VII.192. 175 Herodotos, VII.208-209. 176 Herodotos, VII.210. 174 54 geçide sahip olmasından dolayı bölge Spartalılar tarafından korunacaktı. Fakat Kserkses, Thermoplai’de durdu ve Greklerin planları tutmadı. Fakat burasıda korunabilecek bir alandı ve sadece Grekler’in sandıklarından daha uzak bir yerde gerçekleşecekti savaş.177 Leonidas komutasındaki üç yüz Spartalı, dört bin Peloponnesoslu ve üç bin kadar çeşitli şehir devletlerinin oluşturduğu Grek askerleri tarafından korunmaktaydı. M.Ö. 480’de Pers Ölümsüzleri ve ölüme giden üç yüz Spartalı arasında efsanevi bir çarpışma meydana gelecekti. Persler sayıca üstünlerdi. Fakat Grekler’in ölümüne verdikleri savaş, Persler’in bekledikleri durumun aksini yaşatıyordu. Persler kimi zaman düzenli birlikler halinde saldırıya geçiyor, kimi zaman da farklı yollarla Grekler’e saldırıyorlarsa da Grek direnişini kıramıyorlardı.178 Savaşın ilk iki günü bu şekilde geçmişti. Ancak zor durumda olan Persler’in imdadına Malisli Ephialtes yetişmiş ve belki de savaşın sonucunu değiştiren kişi o olmuştur. Ephialtes, Kserkses’e Grek hattının gerisine çıkan dağ yolunu göstermişti. Burayı koruyan Spartalılar Leonidas önderliğinde kahramanca savaşsalar da Persler, bu yoldan geçerek burayı tutan Spartalılar’ı arkadan ve önden sıkıştırarak kılıçtan geçirmişlerdir. Ölümsüzler, Ephialtes’in Pers Kralı Kserkses’ten ödül alacağını zannederek Persler’e verdiği bu bilgi Grekler tarafından onun hain ilan edilmesine neden oldu.179 Grekler karşısında başarılı olan Kserkses, Hellas’ın orta bölgesinde istila hareketlerini başlatmışlardı. Boitotia ve Tebai teslim oldular ve işgalden kurtuldular. Kutsal bölge olan Delpoi’e gelmiş olan Persler, bölgedeki rahiplerin teslim olması ve Pers hâkimiyetini kabullenmesi sonucu Tapınaklarının yağmalanmasını engellediler. Ancak Atina Pers yenilgisinden nasibini büyük oranda almıştı. Persler burayı yaktı ve buradaki halk Salamis’e çekildi.180 Persler’in Atina’yı yakmış olmalarının altındaki en büyük 177 Freeman, 2010:188. Mansel, 2011:281-282. 179 Herodotos, VII.213. 180 Mansel, 2011:282-285. 178 55 neden Atinalılar’ın, Sardes’i yakmış olmalarıydı. Böylece Darius’un Atinalılar’a olan intikamı soydaşları tarafından alınıyordu. Kserkses’in, Grekler karşısında artık yüzü gülüyordu. Bekledikleri zafer ne şekilde gelmiş olursa olsun sonunda elde edilmişti. Thermoplai geçidine daha sonra Sparta askerleri adına dikilen kitabede; ‘’Ey yolcu var söyle onlara Lakedaimon’da, emirlere itaat ettik biz, işte yatıyoruz burada.’’ yazmaktadır.181 2.3.4.1. Leonidas Spartalılar’ın belki de bildiğimiz ve çok önemli olan en belirgin özellikleri askeri alandaki disiplinli tavırlarıydı. Askeri güç ve organizasyonları Lakedaimonlular tarafından oldukça gizli tutuluyordu.182 Sparta’da erkek çocuklara altı yaşından itibaren sıkı bir eğitim veriliyordu. Spartalı erkekler bu sıkı eğitimi otuz yaşına kadar sürdürüyordu. Bu yaşlarından itibaren zorlu yaşamlarından sıyrılarak, normal bir aile hayatı kurabiliyorlardı. Elbette bu durumda pay sadece erkeklere değil, Spartalı kadınlara da düşüyordu. Erkek çocuk doğurmuş olan her Spartalı anne oğlunu asker olarak yetiştirmek zorundaydı. Anneler, oğullarını altı yaşına kadar sağlıklı ve dayanıklı olma yolunda eğitmeye başlıyorlardı ve çocuk altı yaşından itibaren devlet tarafından alınıp, zor koşullara dayanabildiği kadar bir askeri disiplin ile yetiştirilirdi. Eğitim halinde geçen yirmi yılın sonunda artık bir asker olurlar ve Sparta’ya hizmet ederlerdi. Otuz yaşına kadar da bu görevlerini yerine getirirlerdi. Bu yaştan sonra faal bir şekilde askerlik görevini sürdürmeyi bırakan Spartalı bundan sonra savaş zamanlarında orduda yer alırdı.183 Sertlik bu askerler için çok önemliydi. Yaşam tarzlarının temeli buydu. Spartalı Leonidas’ta bu sert eğitimden geçmişti. Küçük yaşından itibaren 181 Freeman, 2010:190. Sekunda, 2011:8. 183 Sekunda, 2011:8. 182 56 zaten bir asker olan Leonidas, aldığı eğitimi yetenekleriyle birleştiriyordu ve o aynı zamanda 300 Spartalı’nın da komutanıydı. Leonidas, Spartalı bir asker olmanın yanında aynı zaman da Sparta’nın kralıydı. Kendisinden iki büyük kardeşi olan Leonidas’ın kral olma şansı çok az olmamasına rağmen, kendisinden büyük iki ağabeyinin şansızlığı onun şansını doğurmuş ve Sparta’nın kralı olmuştu. Şimdi sıra ismini tarihin sayfalarına yazdıracağı yerdeydi. 300 Spartalı’nın başında, Kserkses’in ordusu karşısında kaybetmiş olsalar da savaş alanında aldıkları eğitimin hakkını vermişlerdi. Göğüs göğüse çarpışmaya alışık olan Spartalılar’a, Pers ordusunun meşhur okçularının gökyüzünü oklarıyla karartması karşısında dahi ‘’ İyi haber gölgede savaşacağız.’’ demiştir.184 Leonidas komutasındaki askerlerle birlikte savaş alanında öldürüldü. Kserkses savaştan sonra bölgeyi gezerken Leonidas’ın cesedini görür. Pers geleneklerine uygun olmayan bir biçimde Leonidas’ın başını kestirir ve vücudunu çarmıha gerdirir.185 2.3.5. Artemision Muharebesi Grekler, Pers güçlerine karşı mücadelelerini karada Thermoplai ’de gösterirken eş zamanlı olarak denizde Artemision’da gösteriyorlardı. Persler Grekler’e iki koldan saldırıyorlardı. Artemision’da Pers donanması Fenike ve Suriyeliler’in üç yüz, Mısır’ın iki yüz, Kıbrıs’ın yüz elli, Kilikia’nın yüz, İonya’nın yüz, Pontos’un yüz, Karya’nın yetmiş, Aiolis’in altmış, Likya’nın elli, Doria’nın otuz, Pamfilya’nın otuz, Kiklad Adaları’nın on yedi trireminden oluşan güçlü bir Pers donanması Grekler’in karşılarına çıkacaklardı. Pers donanma kuvvetlerinin başında Darius’un oğulları olan Ariabignes, Akhaimenes’in dışında Preksaspes ve Megabates’ti. Ancak bu komutanlar arasında bulunmayıp da Kserkses’in övgüsünü kazanacak kişi Artemision olacaktı. Artemision’un oğlu küçüktü ve 184 185 Martin, 2012:188. Herodotos, VII.238. 57 eşi ölmüştü. Babası tarafından Halikarnososlu olan Artemision beş trirem ile savaşa bizzat katılmıştı.186 Grekler ise Atina’dan yüz yirmi yedi, Khalkis’den yirmi, Sparta’dan on, Korint’den yirmi, Megara’dan yirmi, Aegina’dan on sekiz, Eretria’dan yedi, Sikyon’dan on iki, Epidauaroslular’dan sekiz, Troizenler’den beş, Styra’dan iki, Keos’dan iki, Lokrisliler elli, gemiyle Grek donanmasını oluşturuyorlardı. 187 Görünüşe göre Pers donanması, Grek donanmasının üç dört katı kadardı. Pers donanması savaş öncesinde çıkan fırtınada donamasının bir kısmını kaybetmiş olsa da yine de Grek gücü Pers donanması karşısında küçük bir gemi topluluğu gibi kalıyordu. Grek donanması Thermoplai hizasında, Euboia Adası’nın kuzeybatı tarafında bulunan Artemision’da demirlemişti.188 Pers donanmasının durumundan haberi olmayan Grekler, Artemision’da iken gemilerinden üç tanesini Pers tehlikesine karşı gözcü olarak yola çıkardılar. Ancak bu gemilerden ikisi Persler tarafından ele geçirildi. Kurtulan Grek gemisi Atina’ya aitti ve bu gemi sayesinde Grekler Pers donanmasının büyüklüğü hakkında bilgilenmiş oldular. Pers donanmasının büyüklüğü Grekleri korkutunca onlarda yolu Euboia’ya çekilmekte buldular. Fakat Grek donanması komutanı Eurybiades, savaşın Artemision’da gerçekleşmesi gerektiği fikrindeydi. Euboialılar ise komutanın aksine Perslere karşı girişilecek deniz savaşının Euboia’da gerçekleşmesini istiyorlardı. Bu istekleri doğrultusunda da Grek donanmasının yardımcı komutanı Themistokles’e rüşvet verdiler ve savaşı Euboia’da gerçekleştirmesini istediler. Temistokles ise Euboialılar’dan aldığı rüşvetin bir kısmını diğer komutanlara dağıtarak Euboia’da savaşmalarını istedi ve bu girişimler sonucu hiç olmazsa savaşın bir kısmı Euboi’da gerçekleşecekti.189 186 Herodotos, VII.89-99. Herodotos, VIII.1. 188 Mansel, 2011:282. 189 Herodotos, VIII.3-6. 187 58 Pers kuvvetleri Grek kuvvetlerini tamamen yok etme amaçlarına uygun olarak taktiklerini belirlemeye çalışıyorlardı. Grek donanmasını durumundan haberleri olan Persler iki yüz parçalık bir donanma gücü ile Euboia’nın güney batı ucundaki Euripas’a doğru yönelecek ve kendilerini Greklere sezdirmeden arkalarından saldıracaklardı. Bu bölgede bulunan Grek donanmasını yok ettikten sonra ise Grek donanmasının kalan kısmını ise denizde gerçekleşecek savaşta yenmeyi planlıyorlardı. Asıl amaçları ise Atina gemileriydi. Atina gemilerini ele geçirerek Kserkses’ten ödül alabilmek için ellerinden geleni yapmaya hazırdılar. Persler’in planları bu şekildeydi. Greklerin ise henüz saldırı niyetleri varmış gibi durmuyorlardı. Özellikle de Pers donaması hakkında aldıkları bilgilerin ardından sığınacak bir yer aradıkları apaçık ortadaydı. Perslerin donanmalarına ait bilgileri olan Grekler Skyllias adlı bir Skioneli’den onların planlarını da öğrenmişlerdi. Bu bilgi üzerine onlarda hedeflerini belirlediler ve Perslerin üzerlerine gelmekte olan iki yüz parçalık donanmasını yok etmeye karar verdiler.190 Grekler, karada savaşmakta olan kardeşleri gibi yiğitliklerini ortaya koymak istiyorlardı. Bu sebeple de Pers donanması üzerine saldırıya geçtiler. Sayıca daha az olan Grek donanması gemilerinin burunlarını, Pers donanmasına çevirmek suretiyle bir çember oluşturdular. Bu şekilde gerçekleşmiş olan ilk saldırıda otuz Pers gemisini ve Salamis Kralının yeğenini rehin aldılar.191 Öyle görülüyor ki Pers donanma ordusunun lehine her hangi bir durum gelişmiyordu. Pers donanmasının kimi fırtınada yok oluyor kimi küçük gördükleri Grek donanmasının eline geçiyordu. Bu şekilde gerçekleşen durum karşısında da Pers donanmasının askerlerinin savaşa olan inançları da azalmış olmalıydı. Büyük zafer amacıyla donanmasının peşini aksilikler bırakmıyordu. 190 191 Herodotos, VIII.7-8. Herodotos, VIII.11. çıktıkları yolda Pers 59 Savaşın ilk safhasının gerçekleşmesinin ardından yağmur bastırmıştı. Persler Bir taraftan Greklerle savaşırken bir taraftan da Doğaya karşı mücadele veriyorlardı. Yine yağmurun ardından bir fırtına çıkmış ve Pers donanmasının Euboia’daki kuvvetlerinin karaya oturmasına neden olmuştu. Ephialtes kara savaşları sırasında Grekleri arkadan vurarak Persler’in şans getirmişse de, kader denizde Greklerin yanında gözüküyordu. Savaşın ikinci safhası başlamış oldu. Pers donanması sefere çıkarken ki donanmasının yarısını kaybetmişti. Grekler ise, Atina’dan elli parçalık bir donanma yardımı daha almışlardı. Olayların bu şekilde gerçekleşmesi Grekleri cesaretlendiriyordu. Aldıkları takviye birlikler ile Kilikya’daki Pers gemilerini imha ederek Artemision’a çekilmişlerdi. 192 Hem karada hem denizde eş zamanlı olarak mücadele eden Pers ve Grek kuvvetleri savaşların son safhasına gelmişlerdi. Karada yüzü gülen Kserkses deniz savaşlarında çılgına dönmüştü. Küçümsediği Grekler’in üstesinden gelemiyordu. Savaşa hazırlık sürecinde amcası Artobazanes’in Grekler hakkında söylediklerini hatırlıyor olmalıydı. Gerçekten de amcası haklı çıkmıştı. Grekler, Artobazanes’in söylediği gibi kahramanca savaşıyorlardı. Grekleri bu kadar küçük görmekle Kserkses hata yapmış olmalıydı. Güvendiği kalabalık donanama üstünlüğü ele geçiremiyorsa da kara savaşlarında iyi haberler alabiliyordu. Grek donanması Artemision’da dinleniyordu. Kserkses’in donanması ise Artemision’da dinlenmekte olan Grek donanması üzerine saldırıya geçmek üzere hareket etti. Artemision’da sonuçlanacak olan deniz savaşında Pers donanmasına ait savaş gemileri hem daha hızlı hem de daha büyüktü. Ancak bu durum Persler’in aleyhine gerçekleşecekti. Gemiler büyüklükleri dolayısıyla rahat hareket edemiyorlar ve Grekler tarafından sıkıştırılıyorlardı. İki tarafında kayıpları giderek artıyordu. Mısırlılar Pers donanma kuvvetleri 192 Herodotos, VIII.14. 60 arasında ilgi çeken grup oldu. Savaş bu seyirdeyken iki tarafta geri çekilme planları yapmaya başladılar.193 Temistokles’in denizde devam etmekte olan savaşı bitirmek gibi bir niyeti yoktu. Temistokles’i göre Pers donanma kuvvetlerinden İonlar ve Karialılar ayrılırsa, karada kaybediyor olsalar da denizde kazanabilirlerdi. Bu fikir dolayısıyla da İonlar’ın geçecekleri yol üzerine, ya savaşa kendi yanlarında devam etmelerini, bunu yapamıyorlarsa da savaştan çekilmelerini söylüyordu. Grekleri köleleştirmeye çalışmalarını haksız bir mücadele olarak görüyordu.194 Artemision’da bulunan Greklere Thermoplai’nin kötü haberi gelmişti. Kardeşleri karada Pers kuvvetlerine karşı yenik düşmüşlerdi. Thermoplai’deki bu sonuç Artemision’da ki savaşında sonucunu belirleyecekti. Temistokles bu haber üzerine yeni bir saldırıdan vazgeçti. Esasen Artemision iki taraf içinde net bir zafer ya da kayıp değildir. Grekler içinse Pers kuvvetleri karşısında cesaretlenecekleri bir savaş vermişlerdir. Büyük Pers gücü karşısında yok olmamış, sahillerini korumuşlardır. Persler ise yarı yarıya bir başarı elde etmişlerdi. Karada kesin galibiyet elde etmişken, denizde kesin zafer elde edilememişti. Savaş öncesi ve savaş sırasında çıkan fırtınalar Grekler’in saldırılarından daha acımasız olmuş ve Pers donanmasının büyük kısmını yok etmişti. 2.4.SALAMİS DENİZ MUHAREBESİ Persler’in, Thermoplai ’de ki zaferi Artremision’daki sonuçsuz savaşı yeni bir savaşın habercisi olmuştu bile. Grekler ise Pers donanması karşısında yok olmadıklarını düşündüklerinden denizdeki savaşı kendilerini cesaretlendirecek büyük bir karşı koyuş olarak değerlendiriyorlardı. Ancak Thermoplai’de adından söz ettirecek mücadeleler vermiş olan Üç yüz Spartalı yavaş yavaş yok edilmişti. İki taraf içinde kesin sonuçlu bir savaş 193 194 Herodotos, VIII.16-18. Herodotos, VIII.19. 61 gerekliydi, Thermoplai ve Artemision savaşlarının ardından derhal yeni savaşın hazırlıkları başladı. Grek donanması Artemision savaşı sonrasında Atinalılar’ın isteği üzerine Salamis’e çekilmişti. Salamis diğer şehirlere göre daha az tehlikeli gibiydi ve savaş hazırlıkları burada daha rahat bir şekilde gerçekleştirilebilirdi. Zaten Persler’in Atina’yı yakmasının ardından da pek çok Atinalı, Salamis’e gelmişti. Salamis’e gelen donanma derhal bir karar yayınlayarak halkın bölgede bulunan güvenli bölgelere çekilmesini söylediler. Grekler Artemision’da aldıkları yenilgi üzerine donanmalarını kuvvetlendirmeleri gerektiğini düşünüyordu. Temistokles’in kararıyla Lavrion gümüş madenlerinin geliri artık halka dağıtılmayacak, savaşta kullanılmak üzere donanma yapımında harcanacaktı. M.Ö. 483’te Lavrion’da yeni gümüş yataklarının bulunmasıyla zaten mali bir talih Atinalılar için parlıyordu. Temistokles liderliğinde de bu ekonomik talihi kullanmayı başardılar.195 Atinalılar’dan yüz seksen, Korint’ten kırk, Aegina’dan otuz, Halkis’den yirmi, Megara’dan yirmi, Sparta’dan on altı, Sikyon’dan on beş, Eretria’dan yedi, Epidourus’dan on, Ambracia’dan yedi, Trozen’den beş, Naksos’tan dört, Lefkado’dan üç, Ermioni’den üç, Styron’dan iki, Kytnos’dan bir, Kea’dan iki, Sifnos’dan bir, Serifol’dan bir, Certone’den bir ve Milos’dan iki trirem ile Grek donanması hazırlanmıştı.196 Donamaya katkıda bulunan bu Grek şehirlerinin liderleri Salamis’te toplanmış ve bir meclis kurmuşlardı. Savaşın nerede ve ne şekilde gerçekleşeceğini tartıştılar. Hem fikir oldukları nokta İstmos’a çekilmek ve düşman donanması ile Peloponnesos önlerinde karşılaşmaktı. Eğer Salamis’te kalıp burada savaşırlarsa hiçbir şehir devleti kendi şehrini koruyamayacaktı. 195 196 Martin, 2012:188. Herodotos, VIII.41-48. Ancak Peloponnesos önlerinde yapılacak savaşta 62 kaybedecek olurlarsa her şehir devleti kendi şehrine hareket edecek ve orayı koruyacaktı.197 Temistokles savaş meclisinin aldığı karardan memnun değildi. O, savaşın Salamis’te olması gerektiğine inanıyordu. Bunun sebebini de şu şekilde açıklıyordu. Eğer savaş Salamis’te değil de, Peloponnesos önlerinde olursa Grek şehir devletlerinin başına Atina’nın başına gelen gelebilirdi. Ancak, Themistokles, Grek şehir devletlerini ikna edecek olan sözlerini daha söylememişti. Grek şehir devletlerini asıl ikna edecek olan fikri ise Salamis adasının, Peloponnesos Adası önlerine göre daha dar olmasıydı. Artemision’da yaptıkları gibi Pers triremlerini Salamis’in dar alanlarında sıkıştırılarak manevra kabiliyeti az olan triremlerini bu sefer etkisiz hale getirebilirler ve sonucu belli bir savaşa girmiş olurlardı.198 Temistokles’in bu fikirleri Grek şehir devletlerini ikna etmeye yetmemişti. Aralarında çıkan tartışmalar sonucunda çoğunluğun isteği üzerine İstmos’a doğru yola koyulmaya karar verdiler. Ancak Temistokles fikrinden vazgeçecek birisi değildi. Savaşın Salamis’te gerçekleşmesi içinde Sinnios adlı bir köleyi yanıltıcı bir haber vermek üzere Pers filosuna yolladı. Köle, Persler’e Grek donanma komutanları arasında anlaşmazlık çıktığını, Temistokles’in Büyük Kral’ın safına geçmek istediğini ve kendisini de onun gönderdiğini ve Grekler’in savaşamayacak derecede korktuklarını söyledi.199 Temistokles’in amacı Kserkses’in bir an önce Salamis’te bulunan Grek donanmasına saldırması ve savaşın burada gerçekleşmesiydi. Kserkses bir an önce savaşın gerçekleşmesini istiyordu. Havalar soğumaya başlamıştı ve kış geliyordu. Persler’e gönderdiği haberin ardından Temistokles, savaş meclisi ile konuşmak istediğini ve Eurybiades’in bir an önce meclisi toplamasını istedi. Meclis, Temistokles’in fikrinden yana değildi. Ancak, Atinalı Temistokles’in 197 Mansel, 2011:282. Herodotos, VIII.49. 199 Herodotos, VIII.71-76. 198 63 elinde büyük bir koz vardı. Eğer bir savaş olacaksa, bu savaşa katılacak gemilerin neredeyse yarısını Atina gemileri oluşturuyordu. Atina’nın savaşmaması demek olacak savaşın kaybedilmesi anlamını taşıyordu. Temistokles, Grek şehir devletlerini tehdit edercesine eğer savaş Salamis’te gerçekleşmeyecekse triremlerini alıp ülkesine döneceğini söyledi.200 Temistokles’in iki siyasi manevrasında başarılı olmuştu. çaresiz Salamis’te savaşmayı kabul ettiler. Kserkses ve Grekler donanma komutanları da Temistokles’in gönderdiği kölenin söylediklerine inanarak hemen harekete geçtiler. Savaşın gerçekleşme süreci Temistokles tarafından hızlandırılmıştı. Salamis savaşı öncesi Grekler arasında karışık durumlar söz konusuydu. Peloponnesoslular ise savaşın kendi toprakları üzerinde gerçekleşmesini çok istiyor gibi görünmüyorlardı. Savaşı Atina’yı kurtarmak için girdikleri bir savaş olarak görüyorlardı ve bu savaşa girmeye değer miydi karar veremiyorlardı. Savaşacakları Pers donanması verdiği kayıplara rağmen yine de büyük bir donanmaydı. Savaşın diğer başrolü olan Persler ise sadece yağma yıkım ve intikam ile hareket etme amacındaydılar. Denizde de tıpkı Thermoplai’deki gibi büyük bir zafer elde etmek istiyorlardı. Kserkses kölenin verdiği haber üzerine de zaferin kaçınılmaz oldoğu fikrine artık tamamen inanıyordu. Pers donanmasında denizde savaşılmaması gerektiğini yalnızca Artemisia düşünüyordu. Özelliklede Salamis’te yapılacak savaşı Persler için zaferle sonuçlanmayacağını söylemiş olsa da altı yüz-yedi yüz parçalık donanması ile Kserkses hareket etmişti.201 Büyük Kral Kserkses’in bu saldırıyı Temistokles’in oyununa gelerek yaptığını düşünmek Kserkses’i hafife almaktan başka bir şey olmaz. Muhtemelen Kserkses saldırıyı yaparken güvendiği en büyük şey donanmasıydı. Hem sayıca daha fazlalardı hem de daha büyük ve gelişmiş 200 201 Diakov-Kovalev, 2008:343. Herodotos, VIII.68. 64 savaş gemilerine sahiplerdi. Kserkses gerçekleşecek savaşın zafere giden yolunda yalnızca bu zaferi izlemeyi planlıyordu. M.Ö. 27 Eylül 480 yılında Persler Salamis’e girdiler. Burada bulunan Psittaleia adasını işgal ettiler ve donanmalarına yarım ay şeklinde savaş düzeni aldırdılar. Pers ordusunun sağ kanadı Fenikeliler’in, sol kanadı ise İonlar’ın denetimindeydi. Aynı zamanda Pers donanması Grekler’in kaçmaması için Salamis’in güneyini de kapatmışlardı.202 Grek donanması, Persler’in bu hareketleri sonucunda denize açılmaya başladılar. Persler, Grekler’in karşılarına çıktıklarını görünce derhal saldırıya geçtiler. İki donanma kuvveti arasında çarpışmalar yaşanırken, Atinalıları Persler’in sağ kanadını yıpratarak onların içlerine girmeye başladılar. Grek triremlerinin daha küçük olması hareket etmelerini kolaylaştırırken boyutları bakımından daha büyük olan Pers triremlerinin arasına girince onların düzenini bozdu ve bu Pers donanması arasında kargaşaya yol açtı ve Psittaleia adası Atinalı hoplitler tarafından alındı.203 Pers donanması, Grek taktiği karşısında zor duruma düşmüştü. Sağ kanadı koruyan Fenike, Atinalılar’ın karşısında artık tutunamıyordu. Persler, ileri gelenlerinden bazılarını Salamis’te yitirmişti. Pers donanmasında büyük yararlılıklar gösterenlerde olmuştu ve bunlara Orosanglar deniliyordu. Sol kanatta ise Spartalılar, İonlar ile savaşıyorlardı. Öyle ki Temistokles’in savaş öncesinde İonlar’a yaptığı çağrı işe yaramamıştı. Pers donanma kuvvetleri düzensiz bir çekilemiyorlardı. biçimde Çünkü savaşmaya Kserkses’in devam ediyorlardı. savaştan Bazıları çekilirlerse geri kendilerine yapacaklarından korkuyorlardı. Grekler ise savaşa başladıkları düzende mücadeleye devam ediyorlardı. Savaşın stratejisini eleştiren ve deniz savaşına karşı çıkan Artemisia savaşta Kserkses’in övgüsünü kazanacak biçimde savaşıyordu.204 202 Mansel, 2011:286. Mansel, 2011:288. 204 Herodotos, VIII.85-87. 203 65 İki kuvvet arasındaki savaşı Grekler, Pers kuvvetlerini tamamen yok edemeseler de kazanmışlardı. Pers ordusundan geriye kalanlar ise savaşabilecek durumda değildiler ve bir an evvel Grek topraklarını terk etmeleri gerekiyordu. Hareket eden Pers donanma gemilerini Andros adasına kadar takip etmiş olan Grekler burada takibi bırakmışlar ve Persler kışı geçirmek üzere Sardes’e yola koyulmuşlardı. Kserkses, Atina’yı ele geçirip burayı yaktığında ülkesine haber göndermiş ve bu haberle ülkede kurbanlar kesilip bayram havası oluşturuldu. Ancak bu ikinci haber hiç parlak değildi ve sıra yasa gelmiş olmalıydı.205 Kserkses kötü haberlerle yurduna dönecekti. Sefere çıkmadan kurduğu mecliste herkesin fikrini alan Kserkses’i en çok destekleyen Mardonios çoktan savaşın sorumlusu ilan edilmişti bile. Mardonios alınan bu yenilgiyi gururuna yediremiyordu ve bunun telafisini yapabileceğini düşünüyordu. Bu nedenle de Büyük Kral Kserkses’e yeni bir savaş teklif etti. Kserkses, Salamis Savaşını desteklemeyen Artemision ile konuştu ve Mardonios’a savaşa girmeyeceğini ama eğer savaşmak istiyorsa kendisine en iyi Persleri vereceğini söyledi. Bu sonuç üzerine Mardonios Theselya’da bir grup askerle birlikte Kserkses’ten ayrıldı.206 Grekler aşılması zor Pers donanmasını aşmışlardı. Greklerin zaferi dillere destan oldu. Marathon’dan sonra da büyük bir zafer kazanmış oldular. Temistokles’in zekice kurgulayıp uyguladığı politik oyunlar, savaşın Grek topraklarında gerçekleşmesi dolayısıyla onların kendi bölgelerini daha iyi tanıyıp taktiklerini bunlara göre belirlemeleri, Atina ve Argana’nın yararlılıkları ile Grekler zaferin sahibi oldular. Ödül onlar için kaçınılmaz bir sondu. Üç altın yıldızlı bir direk Aigina’ya gönderilmişti. Savaş sırasında kimin daha yiğit olduğu konusunda da seçim yapılmıştı. Birincilik için herkes kendisine oy kullanırken, ikincilik Temistokles’e veriliyordu. Herkes kendince daha yiğitti ve Temistokles ikinci olurken yiğitlikte birincilik ödülü donanma komutanı Eurbdion’a verildi. Temistokles ise akıllıca uyguladığı politik kararlar 205 206 Herodotos, VIII.100-101. Herodotos, VIII.101-102. 66 sonucunda akıllılık ödülü aldı ve her iki komutana zeytin dalından bir taç hediye edildi.207 Grekler aldıkları bu zaferin ardından artık Pers savaşlarını kendilerinin aldığı büyük bir zafer sonrasında sonuçlanacağını düşünüyorlardı.208 2.5. TEMİSTOKLES Temistokles geldiği aile bakımından pek parlak değildi. Ancak ne kadar sıradan bir aileden gelmiş olsa da, Temistokles atılgan, heyecanlı ve keskin kavrayışlı bir kişiliğinin olması onu devlet işlerinde ve orduda önemli yerlere getirmeye yetecekti. Eğitimi esnasında öğretmenlerinde asla önemsiz bir kişi olmayacağını duyan Temistokles’in amacı da buydu.209 Temistokles kendini önemli yapacak olan girişimini Lavrion Gümüş Madenlerinde yeni rezervler bulunduğunda gösterdi. Buradan elde edilen geliri Perslere karşı girişilen mücadelelerde harcanmasını önerdi ve buradan elde edilen gelirle Atina 180 tane yeni trireme sahip oldu. Bu yeni gemiler Grekler’in, Salamis Savaşında fazlasıyla işine yarayacaktı. Fikirleri Atina’da etkili olan Temistokles Atina’yı bir hoplit ordusu olmaktan çıkardı. Onları kalkan ve kılıçtan arındırarak kürekli ve kalkanlı birer denizci haline getirdi. 210 Pek çok politik liderin olduğu Atina’da elbette Temistokles yalnız rakipsiz değildi. Karşısında Kimon vardı. Kimon, Temistokles’e göre çok daha şanslıydı. Öncelikle Kimon soylu bir aileden geliyordu. Bu durum Temistokles’i, Kimon karşısında zayıf düşürmek için yeterliydi. Ancak Temistokles, Salamis savaşındaki politik kurnazlığıyla kahraman olmayı başardı ve Atina’da önemli işler yapacak olan Kimon karşısında başarılı oldu. Delos Birliği’nin temel politikaları Temistokles’e aitti. Atina’yı kalkındıran Temistokles, Sparta karşısında da üstünlüğü Atina’ya kazandırmıştı. 207 Herodotos, VIII.12-125. Diakov-Kovalev, 2008:344. 209 Plutarkhos, II. 210 Plutarkhos, VI-V. 208 67 Temistokles kendisini yok etmek isteyenler karşısında dayanamadı ve Atinalılar onu ostrasizm’e başvurarak ortadan kaldırdılar. Ostrasizm yalnızca bir sürgün cezası değildi. Aynı zamanda seçkin kişileri değersizleştirmek içinde Atinalılar’ın başvurduğu bir oylama yöntemiydi.211 Temistokles üzerine oynanan oyunlar bitmedi. O tamamen yok edilmek isteniyordu anlaşılan. Pausanias önderliğinde Temistokles’e bir oyun oynandı ve o hainlikle suçlandı. Bu suçlamanın ardından Argos’a yerleşen Temistokles burada da rahat bırakılmadı212. Pers sempatizanlığı olan Medismos ile suçlandı ve idam cezasına çarptırıldı. Ardından M.Ö. 465’te Pers Kralı Artakserkses’e sığındı.213 Kral kendisine Greklerin göstermediği saygıyı gösterdi ve Temistokles’in hayatı Pers ülkesinde son buldu. Temistokles’in, Artakserkses’e sığınmasının ardından Atina’da Kimon etkili olmaya başladı. 2.6.PLATAİA ÖNCESİ ASKERİ VE SİYASİ ÇEKİŞMELER Persler ve Grekler arasında durmak bilmez savaşların ardı arkası kesilmiyordu. Bir tarafta Kserkses’in ihtişamıyla anılan deniz ve kara kuvvetleri diğer tarafta ölseler de savaşacakları bilinen Grek kuvvetleri. İki kuvvette her girdikleri savaştan yıpranarak çıkıyor ancak çok geçmeden kendilerini yenileyip tekrar savaşa giriyorlardı. Ailelerinden evlerinden uzakta olmak zor gelmeye başlamıştı. En azından Grekler kardeşlerinin topraklarındaydı; ancak Persler yurtlarına tamamen hasret kalmışlardı. Grekler, Pers tehlikesi karşısında bir olmak zorundalardı. Özgürlük için savaşan Grekler, Perslere köle olmak istemiyorlardı. Bunun içinde inanılmaz bir çaba harcıyorlardı. Hellas’ın özgürlüğü artık onlar için gurur meselesi haline gelmişti ve asla köle olmamaya kararlı gözüküyorlardı gösterdikleri çabalarla. Greklerin başarılı olamadıkları nokta, kazandıkları zaferi sonuçlandırmamalarıydı. Salamis’te de, Temistokles’in hırs ve zekâsıyla 211 Plutarkhos, XXII. Mansel, 2011:301. 213 Fridel, 2011:167. 212 68 önemli başarılar elde etmiş olsalar da zaferden sonuç çıkarma konusunda başarılı oldukları söylenemezdi. Salamis’in ardından savaşa devam etme kararında olanlarda vardı. Bunlardan biri yine Temistokles'ti. Ancak Grekler de artık savaşacak durumda değillerdi. Temistokles yine bir deniz savaşı teklif ediyorsa da, Sparta kara savaşlarında kendini gösterebiliyordu ve deniz savaşlarına destek vermiyordu. Bu kararsızlık sonucu Grekler’de kararlarını savaşmamaktan yana aldılar. Persler’de ise zaferlere olan inançları azalmıştı. Salamis savaşı henüz sonuçlanmıştı. Bu yenilgi hem Persler’in hem de Kserkses’in zaferlerle süslü hayallerini yok etmiş ve artık Kserkses yorgun ordusu ile birlikte evinin yolunu tutmuştu. Savaşa devam etmek isteyen tek kişi Mardonios’du. Mardonios’da yorulmuştu ancak sebep olduğu yenilgilerin intikamını alıp kırılan gururunu onarmak istiyordu bu sebeple Büyük Kral’ın izniyle yeni bir savaşa kalkışacaktı. Büyük kayıplar veren Persler yine de Grekleri rahat bırakmayacaklardı. Mardonios dışında, Artabazos, Olynthos’u Persler’e karşı gelmesi sebebiyle kuşattı, burada yaşayanların kanını akıtarak, şehri Khalkislilere bıraktı. Ardından sıra Potidaia’ya geldi. Artabazos, Potidaia’ya saldırıya geçtiği sırada deniz yükselmeye başlamıştı. Artabazos’un askerlerinin bir kısmı ne olduğunu anlamadan denizde boğulmuştu. Denizin yükselişinden kurtulanlar ise Potidaia halkı tarafından kılıçtan geçirildi. Yaşadığı talihsizlik üzerine Artabazos, Grekler’e saldırıya geçecek olan, Mardonios’un yanına geçti.214 Artabazos’un yanına gittiği Mardonios sefer için kararlıydı. Sık sık kâhinlere danışan Mardonios savaşın sonucunun kendi lehine sonuçlanacağı şekilde yorumlar duymak istiyordu kâhinlerden. Mardonios öncelikle Hellen Birliğini bozmak amacıyla yurtları yıkılan Atinalılar’a toprak teklif ediyordu. Bu teklifi Kserkses’in ona verdiği yetki ile yapıyordu elbette. Kserkses, Mardonios’u Atinalılar’a iletmesi için şu şunları söylüyordu. Atinalılar’a 214 Herodotos, VIII.126-128. 69 istedikleri toprakları ver, istedikleri yeri egemenlikleri altına alsınlar ve kendilerinin ne kadar tapınaklarını yaktımsa bana bağlanmaları şartıyla bu tapınakları yeniden yaptıracağımı ilet. 215 Pers-Grek mücadeleleri başlamadan evvel Pers krallarından önce Darius, sonra da Kserkses, Grek şehir devletlerine elçiler göndererek onlardan toprak ve su isteyerek, kendilerine itaat etmelerini istiyorlardı. Ancak Salamis Deniz Savaşı sonrasında durum değişmiş olacak ki Büyük Kral olarak anılan Kserkses, Atinalılar’a toprak teklif ediyor ve Atinalılar’ı askeri bir anlaşma yapmaya davet ediyordu. Kserkses’ten aldığı emri uygulamak Atinalılarla iletişime geçen Mardonios, Atinalılar’dan beklediği cevabı alamadı. Spartalılar’da, Atinalılar’ın, Kserkses’ten aldığı bu teklif üzerine telaşa kapılmışlardı. Çünkü Atina bu teklifi kabul ederse Grekler’in savaşı kazanmaları mümkün olmazdı. Teklifi kabul etmeyi düşünmeyen Atina, Sparta’dan yardım istedi. Spartalılar, Atina’nın Kserkses ile anlaşmasını istemediklerinden dolayı yardım isteğini kabul ettiler. 216 Mardonios, Atinalılar’ın cevabı üzerine ordusunu derhal hazırlamaya başladı. Kaybettiği savaşın yanı sıra bir tarafta da siyasi arenada başarısız olmuştu. Kırılan gururunu tamir etmek isterken daha fazla darbe alan Mardonios tekrar Atina’ya saldırdı. Daha önce yurtları yakılmış olan Atinalılar, Mardonios’un yurtlarına saldırdığı sırada Salamis’telerdi. Dolayısıyla Mardonios bomboş bir kente saldırmış oldu. Mardonios hırsla kalkıştığı bu saldırıda iki kez yaktıkları Atina’yı kılıcıyla ele geçirmişti.217 Sparta, Atina’ya göndereceği ordunun başına Thermopylai’de ölümüne savaşmış olan Sparta kralı ve üç yüzlerin komutanı olan Leonidas’ın oğlu Pleistorkhos’u getirdi. Fakat Pleistorkhos’un yaşının küçük olmasından dolayı 215 Herodotos, VIII.136-140. Herodotos, VIII.141-143. 217 Herodotos, IX.1-4. 216 70 komuta Pausanias’a verildi. Sparta ordusu Periek adı verilen Spartalılar arasından seçilmiş beş bin hoplit ile Atina’ya yardım için yola koyuldu. 218 Atina ve Sparta yeniden bir araya gelmiş ve Persler’e karşı yeni bir mücadelenin başlaması için siyasi ve askeri girişimlerde bulunmuşlardı. Mardonios ise Atina ve Spartalılar’ın anlaşmış olduklarını öğrenince derhal harekete geçti ve Sparta ordusunun Megara’da bulunan kısmına bir saldırı gerçekleştirdi.219 Bu girişimiyle Mardonios, Sparta ordusuna kayıplar verdirerek şehri kendince cezalandırmış oldu. Mardonios’un ordusunda bugüne kadar almış olduğu başarısızlıklar sonucunda yine başarısız olacağı ve savaşı kaybedeceği konuşuluyordu. Mardonios’un kâhinlerden aldığı oraklar ise bir savunmada kalmayıp Grekler’e saldırırlarsa savaşı kazanabileceklerini söylüyordu. Grekler ise İsthmos’ta toplanıyorlardı. Savaşın kendi lehlerine sonuçlanması için tanrılarına kurbanlar kesiyorlardı. Grekler İsthmos’tan, Boiatia’ya geldiklerinde kısa bir zaman önce burada bulunan Mardonios ve askerlerinin Asopos’ta kamp kurduğunu öğrendiler. Mardonios’un üzerine saldırıya geçmeyen Grekler, Kithairon eteklerinde mevzilendiler.220 Grekler’in kendisine saldırmadığını gören Mardonios, başında Masistios adında ünlü bir generalin bulunduğu süvari birliğini Grekler’in üzerine sürdü. Bu süvari birliği meşhur Nesaia atına binmişlerdi. Bu süvari birliği Grekler’e çok fazla kayıp verdirdi. Persler bu saldırı sonrasında Grekler’e ‘’Küçük hanımlar!’’ diye bağırmışlardı. Pers saldırıları sırasında Megaralılar tutunamayacaklarını anladıklarında yardım çağrısında bulundular. Atina bu talep üzerine üç yüz kişilik bir grubu Megaralılar’a yardıma gönderdi. Atinalılar’ın gönderdiği bu yardım sonrasında Grekler güçlerini toparlamaya başlamışlar ve Persler’i zora sokmuşlardı. Savunmadan saldırıya geçen Grekler, Persler’in gösterişli süvari birliğinin komutanı olan Masistios’un ele geçirerek öldürdüler. Bu olay Persler 218 Herodotos, IX.10-11. Herodotos, IX.14-15. 220 Herodotos, IX.16-19. 219 71 arasında yas ilan edilmesine neden oldu ve Persler gelenekleri gereğince saçlarını kazıttılar.221 Grekler, Persler karşısında bir zafer daha kazanmışlardı. Ancak kesin zafer elde edilememişti. Bu sebeple de savaşın sonucunu netleştirmek için Plataia’ya doğru hareket ettiler. 2.6.1. Plataia Muharebesi Eskiden Boiotia olarak bilinen Plataia şehri, Kithairon dağının eteklerinde kurulmuştur.222 Grekler ve Persler yine bir savaş için burada karşı karşıya geleceklerdi. Ancak bu savaş öncesinde gerçekleşen mücadeleler sonrasında Grekler Plataia’da, Persler ise bu şehrin yakınındaki Asapos nehrinde ordugâhlarını kurmuşlardı. Grek birlikleri Pausanias komutasında beş bin hoplit, beş bin perioikoi ve otuz beş bin heliottan oluşuyordu. Savaşa otuz bir Grek kent devleti katılmıştı. Öyle ki Greklere’e köle olmak cazip gelmiyordu. Özgürlükleri uğruna da imkânsızı başararak bir araya gelmişlerdi.223 Persler, Mardonios önderliğinde stratejilerini belirliyordu. Mardonios Sparta karşısına Persler’i çıkarmayı planlıyordu. Mardonios, Spartalılar’ı ancak Pers kuvveti içinden özenle seçtiği askerlerin yeneceğini düşünüyordu. Bunun dışında da Mardonios stratejik planlarını tamamlamıştı. Kurbanlar kesilmiş, kâhinlere danışılmış ve savaş hazırlıkları tamamlanmıştı. Ancak Mardonios için büyük bir sorun vardı. Kâhinler, Mardonios’a saldırı yapmamasını söylüyorlardı.224 İki ordu karşılıklı olarak bekliyorlardı. Ne Grekler’de ne de Persler’de herhangi bir hareket söz konusu değildi. Kâhinlerden saldırmaması yönünde haberler alan Mardonios, Grekler’i kışkırtarak saldırının onlar tarafından gerçekleşmesini 221 Herodotos, IX.20-24. Develi, 2009:72. 223 Freeman, 2010:192. 224 Herodotos, IX.31-37. 222 sağlamaya çalışıyordu. Mardonios, Grek ordusuna 72 Peleponnessos’tan yiyecek getiren adamları yakalatarak hepsini öldürdü. Bu şekilde on gün karşılıklı saldırı olmadan geçmişti. Mardonios artık sıkılmıştı. Mardonios’un yanındaki Artabazos’ta saldırı yapmaktan yanaydı. 225 Karşılıklı beklenilen on birinci günün sabahında da Persler saldırı yapmaya hazırlıklara karar verdiler. başladılar. Grekler Grekler’e saldırıyı Pers haber saldırısı aldıklarında haberini derhal getiren ise Makedonya Kralı Alexandros’tu.226 Mardonios saldırı öncesinde Spartalılar’a bir teklifte bulundu ve iki tarafın askerlerinin yiğitliklerini göstermeleri için eşit sayıda meydana çıkıp savaşmayı teklif etti. Sparta böyle bir savaşı kabul etmedi ve Mardonios Grekler’i kışkırtmaya devam etti. Grekler’in su kaynaklarını kirleterek onları susuz bıraktı. Önce yemek ihtiyaçlarını ellerinden almış olan Mardonios şimdi de orduyu susuz bırakıyordu. İhtiyaçlarını gideremeyen ordu mevzilendiği yerden ayrılarak Plataia kasabasına hareket etti. Mardonios bu durumu Grek geri çekilişi olarak yorumladı ve peşlerine takıldı. İhtiyaçlarını gidermek için çıktıkları yolda Grekler kendilerini bir anda savaşırken buldular.227 Başta Spartalı askerler olmak üzere Grekler kararlı bir direniş gösteriyorlardı. Mardonios’un Spartalılar’ın karşısına çıkarmak için seçtiği özel birlikleri tehlikeli bir durumdaydı. Mardonios’a bu birliklerin arasındaydı. Savaş devam ederken Mardonios öldü. Mardonios’un ölümü Persler için teslimiyeti beraberinde getirdi. Pers karargâhının hazineleri Grekler’in eline geçmişti. Persli bir grup asker Asya’ya doğru hızla kaçmıştı. 228 Persler, Grek falanksı karşısında duramamışlardı. Spartalılar bu savaşta adeta ün yapmak istercesine savaşmışlar ve büyük cesaret örneği göstermişlerdi. Savaşta toplanılan hazine Delphoi tanrısına sunuldu. 225 Herodotos, IX.39-41. Herodotos, IX.44-45. 227 Freeman, 2010:193. 228 Freeman, 2010:192-193. 226 73 Bayramlar düzenlendi ve üzerinde Pers savaşlarında ölen askerlerin adlarının yazılı olduğu sütun Delphoi Apollon’una sunuldu.229 M.Ö. 479-478 yılında gerçekleşen Plataia Savaşı’nın kahramanı Spartalı Pausanias oldu. Grekler onun önderliğinde net bir zafer elde etmişlerdi. Bu zafer Spartalılar’ın kara savaşında neden bu kadar ısrarcı olduklarında aslında bir göstergesiydi. Grekler cömertçe giriştikleri bu savaşı zaferle süslediler.230 Böylece bütün Hellas’ın toprakları kurtarılmış oldu. Sırada denizler vardı ve zaten bir taraftan da Grekler, Persler’i denizlerinden de kovmaya çalışıyordu.231 2.7.MYKALE MUHAREBESİ Pers donanmasının bir kısmı Mykale’de bulunmaktaydı. Ancak savaşacak durumda değillerdi. Zaten kurdukları meclis sonrasında da savaşmayacaklarına karar vermişler burada beklemeye koyulmuşlardı. Üstüne Mardonios’un Plataia’da öldüğü haberi savaşmama kararlarını destekledi. Eğer savaşırlarsa bir felaketle karşılaşacaklarını düşünen Pers donanması, aldığı haberle daha büyük bir karamsarlık içine düşmüş ve kesinlikle karabulutların üzerlerinden ayrılmadıklarına inanmışlardı. Aslında pek haksız sayılmazlardı. Büyük Kral dahi Grekler karşısında çekilmiş Plataia’da Atinalılara toprak dahi sunmuştu. Grekler, Plataia’daki zafer ardından cesaretlerini tazelemişler ve Persler’i korunmasız, acınası bir kuvvet olarak görmeye başlamışlardı. Pers ordusunun Mykale’de karaya çıkmaya başladıklarının duydukları da ise derhal bu bölgeye hareket etmişlerdi. Spartalılar yiğitliklerini Plataia’da kanıtlamışlardı. Mykale’de de aynısının olmasını istemeyen Atinalılar zaferden büyük payı elde etmek için burada 229 adeta Spartalılar’ın Mansel, 2011:292. Martin, 2012:190. 231 Diakov-Kovalev, 2008:345. 230 güçleriyle yarışacak gövde göstermeye 74 çalışacaktı. Pers ordusu Grekler karşısında zayıflıyordu. Savaşa katılan ulusların bir kısmı geri çekilmeye başlamışlardı. Hatta öyle ki Grekler karşısında yalnızca Pers askerleri vardı. Persler’in yanında savaşa girmiş olan İonlar ise saf değiştirmek istemişlerdi. Ancak onların bu isteğine Spartalılar kesin bir biçimde karşı çıktılar ve İonya ‘Hellen Birliğine’’ kabul edilmedi. İon adalarının en gözdelerinden olan Lesbos, Samos ve Khios ise talepleri sonucu birliğe kabul edilmişlerdi.232 Savaşın yıldızı Atinalı bir güreşçi olan Hermolyos oldu.233 M.Ö. 479’da gerçekleşen savaşta Atinalılar, savaşın gözdesi olma planlarını gerçekleştiriyorlardı. Grekler ele geçirdikleri tüm Pers donanmalarını ateşe verdiler. Durmak bilmeyen Grekler, Byzantion’a kadar gelmişlerdi. Persler askeri anlamda Anadolu’da tüketilmişti. Hellespontus ve Byzantion’un kontrolü, buğday ticaret yollarının kontrolü demekti ve bu sebeple burası ticari öneme sahipti.234 Ardı ardına gelen Salamis, Plataia ve Mykale zaferleri Greklerin büyük kayıplar vermesine yol açmışsa da Grek şehir devletleri bir süreliğine de olsa bir araya gelerek ortak düşmanlarına karşı hep birlikte karşı koymuşlardı. Bu zaferler onlara her şeyin ötesinde bağlı oldukları özgürlüklerini getiriyordu. Pers hâkimiyetinin izleri elbette Anadolu’dan tamamen silinememişti ancak artık Persler’in askeri anlamda Anadolu’da söz hakları bulunmuyordu. Grekler de savaşlardan yorgun düşmüşlerdi ve evin yolu onlar için de gözüküyordu. Evlerine dönen Grekler kısa zaman içinde yeni bir savaşın içinde daha olacaklardı. Ancak bu kez sorun kendi içlerinden çıkacak Greklerin en güçlüleri olan Atina ve Sparta öncülüğünde iki farklı kuvvet Hellas’a hâkim olmaya başlayacaktı. 232 Mansel, 2011:292. Herodotos, IX.105. 234 Mansel, 2011:289-293. 233 75 2.8. DELOS BİRLİĞİNİN KURULMASI VE PERS SAVAŞLARI 2.8.1.Delos Deniz Birliği Grekler, Perslere karşı giriştikleri mücadelelerden beklenmeyen sonuçlar elde etmişlerdi. Grekler bu mücadeleler ile hem yurtlarını korumuşlar hem de özgürlüklerini cesurca savunmuşlardı. Her bir Grek şehri kendi özgürlüğünden mesuldü ancak zaman onları bir araya gelmek zorunda bırakacaktı. Perslerin, kendilerine karşı başlattıkları mücadeleler dizisinde ortak amaçları etrafında Yaklaşık otuz bir Grek şehir devleti ‘’Hellen Birliği’’ oluşturmuştu. Savaşın bitimiyle beraberde her Grek şehir devleti yine kendi işleriyle alakadar olacaktı ve kurdukları Hellen Birliği etkisiz kalacaktı. O halde bu birlik yalnızca savaş süresince Perslere karşı giriştikleri mücadele için kurulmuş bir birlikti. Grek şehir devletleri arasında Sparta başat devletlerdendi ve Sparta kendi içinde Peloponnesos Birliğine öncülük ediyordu. Peloponnesos devletleri tarımla geçimlerini karşılamaktaydılar. Bu sebeple esasen ekonomik anlamda güçlü devletler değillerdi. Peloponnesos Birliğinin mali kaynaklarının yetersizliği ve siyasi olgunluğunun yetersiz olması nedeniyle, tüm Grek şehir devletlerinin bu birliğin denetimi altında toplanması olanaklı değildi. Zaten Grekler’in asıl gücü donanmalarındaydı. 235 Deniz, Grekler için başlı başına bir güç demekti. Dolayısıyla da eğer Grekler ortak bir amaç için birleşecekleri bir oluşumu meydana getireceklerse bu gücünü kesinlikle denizden almalıydı. Bu durumda da Sparta’nın tarımla olan ilişkisine karşılık Atina’da bir deniz gücü olarak karşımıza çıkıyordu. Kurulacak her hangi bir birliğin en yıldızlı adayı kesinlikle Atina idi. Aslında hem Atina hem de Sparta, Perslere karşı yeteri derecede cesurluklarını kanıtlamışlardı. Böylece de şimdi Atina ve Sparta için akıllıca bir politika izleyip. Grekleri bir çatı altında 235 Thukydides, I.LXXIV. 76 toplayamasalar da, onları bir birlik çatısı altında ortak amaçlar etrafında birleştirilebilirlerdi. Atina kurulacak olan bu birlik için Sparta’dan daha hızlı ve akıllı davrandı. M.Ö. 478-477 yıllarında Grek şehir devletlerini yeni bir Pers tehlikesine karşı bir araya getirecek olan birlik için Atinalı lider Aristades diğer Grek şehir devletleriyle görüşmeler yaparak onları ikna etmişti.236 Aristades’in diğer Grek şehir devletlerini iknası üzerine Atina’nın öncülüğünde İonlar’ın da yardımıyla Delos Symmakhiası adıyla bir anlaşma imzalandı. Bu anlaşma sonucunda Delos Birliği resmen kurulmuş oldu.237 Atina, birliğin kurulmasında İonlardan destek almıştı; ancak birlik içinde çıtırdama daha kuruluşundan itibaren sezilebiliyordu. Çünkü Spartalılar, İonlar’dan pek de hoşlanıyor sayılmazlardı. İonlar'a karşı duydukları bu sevgisizlik hissinin sebebi ise Pers savaşları sırasında daha Plataia zaferine kadar İonlar’ın düşmanları olan Persler’in kuvvetleri arasında yer almış olmasından kaynaklanıyordu. İonlar, Plataia Savaşı sırasında kuvvetlerinden ayrılarak artık onların Grekler ile görüşüp Pers yanında savaşmak istediklerini belirtmişlerdi. Spartalılar, İonlar’ın bu istediğine o zaman da karşı çıkmıştı. Birlik kurulma aşamasında da öne çıkan İonlar’ı güvenilmez olarak değerlendiriyorlardı. Tüm bunların yanı sıra Sparta toprağıyla özdeşleşmiş bir şehir devletiydi. Dolayısıyla da Spartalı hoplitler için deniz aşırı mücadeleler uygun değil de ve kurulan bu birliğe lider olmak onları; ancak huzursuz ederdi. Sparta kendi şehir devletleri içindeki bu durum sebebiyle, Atina ya da İonlar’ın kurulan birliğin lideri olma durumuna ses çıkarmayacaktı. Yaklaşık üç yüz Grek şehir devletinin oluşturduğu Delos Birliği tüm müttefikler arası eşitlik ve ortak düşmana karşı düşmanı dosta karşı dost 236 237 Martin, 2012:191. Diakov-Kovalev, 2008:345. 77 olma kararı ile kurulmuş oldu. Müttefikler, Synodos adlı meclislerini, Delos Adasında Apollon tapınağının yanında topluyorlardı. 238 Zaten birlik adını burada toplanıyor olmaktan alıyordu. Synodos Meclisi ilk toplandığı zaman anayasasını da hazırlamıştı. Bu anayasaya göre; Hangi şehirlerin para, hangi şehirlerin birliğe gemi sağlayacağı belirlendi İlk vergilendirme (phoros) yapıldı Delos hazine hizmeti görecekti Birlik toplantıları Delos’ta yapılacaktı Üyeler özerk olacaklardır kararları alındı. Birliğin ilk toplantısında oluşturulan bu anayasada ekonomik kararlar daha ağırlıklıydı.239 Delos Birliğinin hazinesi ‘’Hellenotomies’’ adını verdikleri on Atinalı maliye memurunun elindeydi. Müttefik şehir devletleriyse istedikleri zaman Delos’ta bulunan birlik hazinesini denetleyebiliyorlardı. Birliğinin hazinesinin yalnızca Atinalı hazine memurlarına bırakılmış olması aslında birliğin ağırlık merkezinde Atina’nın bulunduğunun göstergesiydi. Eşitlik esasıyla kurulmuş olan birlikte yalnızca Atinalı maliye memurlarının görev alması diğer Grek şehirlerini şimdilik rahatsız etmiş görünmüyordu. Bu şekilde ilk meclisin toplanmasıyla temellerinin atılmış olduğu Delos Birliği, müttefiklerin karşılıklı yeminleriyle anayasasıyla birlikte tasdik edildi.240 Delos Birliğinin kurulmasıyla Grekler her hangi bir Pers tehlikesine karşı daha hızlı bir şekilde toplanabilecekti. Bu birlik onları daha hızlı bir araya getirmekle kalmayıp ödedikleri vergiler sonucunda da hem hazır bir donanma elde etmelerini hem de ani bir saldırı sonucu savaş masraflarının şehir devletlerine yük olmadan karşılanması anlamına geliyordu. Hellenotomies adlı on hazine memurunun toplamış olduğu vergiye Phoros 238 Diakov-Kovalev, 2008:345. Boyana, 2007:13. 240 Boyana, 2007:13. 239 78 adı veriliyordu ve ilk toplanan phorosların miktarı dört yüz altmış talantondu.241 Perslere özgürlüklerini kaptırmamak amacıyla bir araya gelen Grek şehir devletlerinin oluşturduğu Delos Birliği zaman içinde, Grek şehir devletlerine hizmet etmekten çok Atina’ya hizmet eder hale gelmişti. Kuruluş evresinde baskınlığını hissettiren Atina artık iyiden iyiye birliğin hâkimi olduğu izlenimi veriyordu. Buna kanıt olarak da Atina, Birliğin Delos’ta bulunan hazinesini güvende olmadığı gerekçesiyle Atina’ya aldırtmıştı. Bu ilk adımının ardından Atina, birliğin meclisi olan Sinodos’un toplantılarının da Atina’da yapılmasını sağlayarak artık bu birliğin Attika-Delos Birliği adıyla anılmasını ve birliğin kendisine hizmet etmesini sağlayacaktı. Eşitlik kavramı etrafında ortaya çıkan birlik. Kuruluş ilkesiyle çelişiyordu ve birliğe Atina öncülüğünde üstünlük kavramı girmiş oluyordu. Birliğin Atina’yı zenginleştirmek ve Atina’ya hizmet etmek gibi bir amacı olmasa da, Grek şehir devletlerinin ödediği vergiler ile Atina, şehrini görkemli bir şekilde donatıyordu.242 Atina’nın belki de en başından beri hedeflediği sonuç buydu. Perslerin savaş sırasında yakıp yıktıkları Atina’yı yoktan var edip, Greklerin kendi istek ve yeminleriyle kurduğu birliğin lideri olup Grek şehir devletlerini hâkimiyeti altına almak. Atina’nın izlediği politika tamamen bu sonuçları gösteriyordu ve karşımızda Grek şehir devletlerinin vergileriyle süslenmiş bir Atina duruyordu. Atina’nın bu politikaları ve uygulamaları onu tam olarak birliğin lideri yapmamıştı. Bu sebeple de Atina bunlarla yetinmeyerek Grek şehir devletlerine son yaptırımını da açıkladı. Müttefik devletler artık Atina’nın para birimini kullanacaktı. Zaten birliğin maliye memurları da Atinalıydı ve müttefiklerin Atina’nın para birimini kullanmayı kabul etmesi durumunda birliğin mali kontrolü ve gücü Atina’ya ait olacaktı. Lider Atina gözünü sadece birliğin ekonomisine dikmemişti. Sıra da müttefikler arası anlaşmazlıkları 241 242 Thukydides, I.XCVI. İplikçioğlu, 2007:38. 79 çözen Heliaia Mahkemesi’ni Atina’da toplamak amacındaydı. Böylece adli işler içinde müttefikler Atina’ya gelmek zorunda bırakılacaklardı. 243 Birlik artık kuruluş amacının dışına tamamen çıkmış görünüyordu. Artık Atina ne derse o olurdu. Dolayısıyla da şehir devletleri Atina’nın bu tutumuna karşı sessiz kalmazlardı. Atina’nın, birliğin müttefiklerinden zorla vergi alması bardağı taşıran son damla oldu ve Naksos Adası isyan etti. Fakat müttefiklerin birliğe katılırken etmiş oldukları yemin dolayısıyla birlikten ayrılamıyorlardı. Atinalılar’ın güç uygulaması sonrasında Naksos Adası’ndaki isyana son verildi ve Naksos bağımsızlığını kaybetti. Naksos dışında da bazı müttefik şehir devletleri isyan etmiş ve onlarında sonu Naksos’unkiyle benzer olmuştur.244 Thasos Adası da, Eurymedon savaşından sonra Thakia’da işlettikleri madenler hususundaki anlaşmazlık sebebiyle birlikten ayrıldı. 245 Atina ve Thasos arasındaki bu çatışma savaşa doğru yol aldı. Thasos, Atina’yla tek başına baş edemeyince Sparta’dan yardım istedi. Spartalılar, Thasoslular’a yardım edeceklerini söyleseler de deprem dolayısıyla yardım gönderemediler. Yardım alamayan Thasos, Atina karşısında yenik düştü. Bu yenilgi sonucunda da Atina’ya vergi ödeyecek, gemiler verecek ve Tharakia madenlerindeki hakkından vazgeçecekti.246 Bu isyanlar dışında farklı sebeplerle de isyan eden kent devletleri oldu. Bunlardan kimi ağır vergiler sebebiyle, kimi askerlik durumları sebebiyle gerçekleşiyordu. Atinalılar müttefiklerinden artık fazlaca şey istiyordu. Gemi ya da asker vermekle yükümlü şehir devletleri, vergilerini para şeklinde ödeme teklifinde bulundular. Bu teklif Atina’yı daha güçlü kılmak için yeterliydi. Bir tarafta büyüyen Atina’ya karşılık durumları gittikçe güçleşen bir müttefikler yığını vardı. 243 Mansel, 2011:300. Thukydides, I.XCVIII. 245 Thukydides, I.C. 246 Thukydides, I.CI. 247 Thukydides, I.XCIX-CI. 244 247 80 Delos Birliği, Persler’in, Grek şehir devletleri üzerindeki yıkım faaliyetlerinin intikamını almak üzere giriştiği mücadeleyi bir tarafa bırakmış görünüyordu. Atina, Delos Birliği sayesinde kendisini diğer Grek şehir devletlerinden askeri ve mali anlamda üstün konuma getirmişti. Peloponnesos şehirleri Atina’nın bu tutum ve konumundan rahatsızdı. Bu durum Atina ve Sparta arasında bir kutuplaşmayı da beraberinde getirmişti ve Grekleri bir iç savaşa doğru sürüklüyordu. Atina tüm bu uğraşları sonucunda bir deniz imparatorluğuna dönüşmüş olsa da, birliğe karşı isyanların dinmek bilmemesi sonucunda amacını yitiren ve farklı bir oluşum haline gelen birlik M.Ö. 404’te ortadan kalkmıştır. 248 2.9.EURYMEDON MUHAREBESİ ÖNCESİNDE KİMON’UN ASKERİ MÜCADELELERİ Delos Birliği kuruluş amacına uygun olarak Grek şehirlerinde etkisi devam etmekte olan Pers yönetimini yok etmek üzere harekete geçmiştir. Kimon, Delos Birliği’ne bağlı müttefik donanmasıyla M.Ö. 476 yılında ilk olarak Eion üzerine yelken açtı.249 Eion Kuşatmasındaki amaç buradaki Pers askeri kalıntılarını buradan kovmak, tamamen temizlemekti. Trakya bölgesinde, Strymon ağzında bulunan Eion hem geniş ormanlara sahipti ve hem de ekonomik değeri olan gümüş madenlerine sahipti. Bu iki durum Eion’u önemli kılmaya yetiyordu.250 Eion’a düzenlenen seferi Kimon yönetiyordu. Kimon, Marathon kahramanı Miltiades’in oğluydu. Kimon kısa süre içinde Atinalılar’ın güvenini kazanmıştı. Askeri yeteneklerini ve servetini akıllıca kullanan Kimon siyasi arenada Peloponnesos Devletleriyle arayı iyi tutarak, Persler’e şiddetle saldırmak fikrindeydi.251 248 Boyana, 2007:45. Aslan, 2009:60. 250 Thukydides, I. XCVIII-XCIX. 251 Mansel, 2011:302. 249 81 Eion Kuşatması, Delos Birliğine ve Kimon’a ilk zaferi kazandırdı. Kuşatma sırasında Kserkses’ten korktukları için Kimon’a direnen halk, kuşatmanın ardından köleleştirilmiştir. 252 Eion’un ardından Skyros’u da ele geçirmiş olan Kimon’un hedefi İskiri idi. İskiri’ye gidilmesinin amacı burada bulunan deniz korsanlarını yok etmekti. Kimon burayı ele geçirince bölgede farklı bir uygulamaya gitti. Bölgeye Atinalılar’ı yerleştirerek burayı ekonomik bir üs haline getirdi. Ege denizinin kuzey kısımları Kimon liderliğindeki Delos Birliği tarafından ele geçirilmiş ve bölgedeki Pers tehlikesi sonlandırılmıştı. Ancak tahıl ticareti için önem taşıyan Boğazlar başta olmak üzere diğer şehirlerinde Delos Birliğine ait olmasını sağlamış oldular. Kimon ele geçirdiği bölgelerde Eion’da uyguladığı politikayı uyguluyordu. Bu politika ile ele geçirilen yerlerde hâkimiyet pekiştirilmiş oluyordu. Seferleri Delos Birliği kazanıyor ancak ele geçirilen bölgelere Atinalılar yerleştiriliyordu. Bu durum Birliğin açıkça Atina’ya hizmet ettiğini gösteriyordu. 2.9.1.Eurymedon Muharebesi Miltiades’in oğlu Kimon Atina’da siyasi ve askeri anlamda etkin olmak amacıyla bazı girişimlerde bulunuyordu. Temistokles’in artık bir suçlu sayılıp cezalandırılmasıyla da Kimon daha fazla öne çıkmıştır. Kimon, Temistokles’e göre geldiği aile bakımından daha şanslıydı. Bu sebeple Temistokles’in insanların kendisine saygı duymasını sağlamak için giriştiği çabaları kendisinin göstermesine gerek yoktu. Zaten geldiği aile ona saygı duyulmasını sağlıyordu.253 Eurymedon Savaşı’da en az Maraton Savaşı kadar önemli olacaktı. Kimon ılımlı bir siyaset yürütmüş, Peleponesos devletleri ile özellikle de Sparta ile siyasi anlamda denge kurma yönünde bir politika ile hareket etmiştir. İç siyasette ılımlı bir politika izleyen Kimon, dış politikasında 252 253 Thukydides, I.XCVIII. Mansel, 2011:302. 82 Persler’e karşı şiddetli bir saldırı yapma düşüncesindeydi. Kimon’un Atina’ da yürüttüğü bu politika Delos Birliği’nin politikasına tam da uygun bir politikaydı. Kimon, Eurymedon Muharebesi öncesinde Kuzey Ege ve boğazları ele geçirmişti. Sonrasında M.Ö. 466’da Karya ve Likya şehirlerini savaşmadan birliğe kattı. Şimdi sırada Pers ordusunu Eurymedon’da yok etmek vardı. Böylece bölgenin ele geçirilmesiyle bölge ticaretinin tamamı birliğin kontrolüne geçmiş olacaktı.254 Kimon komutasındaki birlikler ile M.Ö. 466 yılında Pamphylia bölgesindeki Eurymedon’da Persler’e karşı bir mücadeleye girişti.255 Bu bölgedeki savaş hem karada hem de denizde gerçekleşiyordu. Gün boyunca Pers donanması ile uğraşan Delos Birliği, günün sonlarına doğru karada savaşmaya başladı. Delos Birliği, Kserkses’in bu bölgedeki donanmasını işlevsizleştirdi.256 Savaşı Grekler hem karada hem de denizde zaferlerle süslediler. Bu savaş Delos Birliği’nin ve Kimon’un ilk zaferi olmasa da ilk büyük zaferleri oldu. Bu savaşın ardından Persler Güney Anadolu kıyılarından tamamen çıkarıldılar. Zaferin büyüklüğünün sebebi kahramanca mücadele verilmiş olmasından değil, Grekler’e getirdiği ekonomik kazançlardan ötürüydü. Delos Birliği Güney Anadolu’daki bütün ticaret yollarını ele geçirmişti. Delos Birliği’nin kazandığı bu zafer sonrasında Persler Güney Anadolu kıyılarından uzaklaşmış ve Fenike, Suriye, Filistin ve Mısır’a çekilmişlerdi.257 Savaş sonrasında Kimon’un ılımlı siyaseti bozulmaya yüz tutmuştu. Sparta artık Delos Birliği’nin uygulamalarından rahatsız olmaya başlamıştı. Birlik üyeleri ayrılma amacıyla isyan etmeye başlamışlardı. Birlik üyelerinin isyan etmelerinin sebebi ise birliğin artık Atina’ya hizmet eder hale gelmiş olmasıydı. Thasoslular, M.Ö. 465 yılında Atina ile yaşadığı anlaşmazlıktan 254 Mansel, 2011:302. Mansel, 2011:302. 256 Thukydides, I.C. 257 Mansel, 2011:302. 255 83 dolayı Delos Birliği’nden tek taraflı olarak ayrıldı. Thasos ile birliğin arasındaki anlaşmazlığın sebebi Thasoslular’ın Trakya’da işlettikleri altın madenlerinin denetiminin kimde olacağı tartışmasıydı.258 Thasoslular’ın isyanı sonrasında Atinalılar bölgeye asker çıkartarak burada bir deniz savaşı yaptılar. Savaşı kazandıktan sonrada bölgeyi kuşatmaya başladılar. Bu durum üzerine Thasoslular, Atina’ya karşı Sparta’dan yardım istediler. Spartalılar yardım edeceklerini söyleseler de bu tarihte gerçekleşen bir deprem sonrasında Spartalı askerlerin yaralanması sonucu yardım gönderilememişti.259 Thasoslular çaresiz kalınca anlaşma yapmak zorunda kaldılar. Atinalılar diğer birlik üyelerinin isyanlarını engellemek için bu bölgede sert girişimlerde bulundular. Bölgeye yüksek oranda haraç ve para cezası verdiler.260 Kimon komutasındaki Atinalılar sonucu belli bir zafer elde etmiş olsalar da artık Persler’e karşı giriştikleri savaşlarda iç çekişmelerde yaşamaya başlamışlardı. Birliğin uygulamaları tamamen Atina’yı zenginleştirmek, iki kez yakılmış olan Atina’yı daha gösterişli bir hale getirmekti. Birlik Thasos’a uyguladığı cezai yaptırımlar sonucu aslında diğer şehir devletlerinin gözünü korkutmamış aksine onları birliğe karşı cephe alır hale getirmiş ve kimi şehir devletleri Sparta’ya sığınmışlardı. Pers ülkesinde bu savaşın ardından bir taht değişikliği yaşanmıştı. Darius’un başlattığı Grek seferlerini devralan Kserkses kendisinden sonra kral olarak yerine Darius’u seçmiştir. Ancak hem Kserkses hem de Darius sarayda öldürülünce yeni kral I. Artakserkses olmuştur. I. Artakserkses öncelikle Mısır’daki olaylar ile uğraşmak zorunda kalmış sonrasında ise Grek Savaşlarına son vermek amacıyla Kallias Barışının imzalanmasını kabul etmiştir.261 258 Martin, 2012:193. Thukydides, I.CI. 260 Martin, 2012:193. 261 Garthwaite, 2011:34. 259 84 2.10. MISIR SEFERİ Güney Anadolu kıyılarını tamamen ele geçirmiş olan Grekler artık Pers gücünü taarruz edemeyecek hale getirmişlerdi. Grekler’inde artık seferlere çıkış amaçları değişmiş, askeri ve siyasi mücadeleleri bir tarafa bırakarak ekonomik çıkarları uğruna seferler düzenlemeye başlamışlardı. Zaten Delos Birliği’nin başında Atina bulunuyordu ve özellikle de kendi ekonomik çıkarları için tüm Grekler’i yayılmacı politikası gereğince savaşlara sokuyorlardı. Bunlardan bir tanesi de Mısır üzerine yapılan savaştı. Mısır Seferi aslında Atina ve Sparta’nın anlaşmazlıklarının doruk noktasına ulaştığı bir zamanda gerçekleşiyordu. Mısır ise M.Ö. 460-459 yıllarında içten içe kaynamaya başlamıştı.262 Daha kısa bir zaman evvel M.Ö. 486 yılında Mısır bir ayaklanma gerçekleştirmişti. Pers yönetiminden memnun olmayan Mısır, merkezi Mariea olmak üzere İnaros komutasında ikinci bir isyan başlatmışlardı. Pers kuvvetlerine karşı direnmekte olan İnaros artık yalnız başına Pers kuvvetlerinin karşısında duramayarak Atina’ya haber göndermiş ve onlardan yardım istemişlerdir.263 Atina, Mısır’ın yardım talebini geri çevirmedi. Yardım etme amacının altında yine ekonomik nedenler yatıyordu. Akdeniz’in doğusunda Mısır ve Akdeniz ülkeleri ile yapılan ticarette Persler’in yanında yer alan Fenikeliler, Atinalılar’ın ticaretine engel oluyorlardı. Fenikeliler bu bölgedeki pazarları Grekler’e kapatmak için ellerinden geleni yapıyorlardı. Bu sebepler dışında Attika buğday ihtiyacını Mısır’dan elde edemez hale gelmişti ve bu sebeple de Mısır’a yardım etmeyi kabul etti. İki yüz parçalık Delos Birliği donanması İnaros’un isyanına destek için yola çıktı. Donanma Mısır’a ulaştığında önce başkent Memphis’i kuşattı.264 Atinalılar’ın Memphis’te hesap etmedikleri bir durum ortaya çıktı. Pers ordusu Atinalılar’ı burada sıkıştırdı ve şehri ele geçirdiler. Grekler’in çoğu 262 Mansel, 2011:305. Thukydides, I.CIV. 264 Mansel, 2011:305. 263 85 burada öldü. Çok az kişi canını kurtarabildi. İsyanı başlatan İnaros ise yakalandı ve öldürüldü.265Memphis’teki Grekler’in durumundan haberdar olmayan ve destek için yola çıkmış olan Grek donanması da yolda imha edildi.266 Grekler Mısır’a yardım ettikleri sırada bir taraftan da Kıbrıs’ta mücadele ediyorlardı. Ancak Mısır’da umduklarını bulamamış, gemilerini kaybetmiş ve çok sayıda can kaybı yaşamışlardı. Persler ise uzun süren Pers- Grek mücadelelerinde art arda gelen yenilgilerin ardından bir başarı elde etmiş oldular.267 2.11. DOĞU AKDENİZ SEFERİ Kimon’un, M.Ö. 461 yılında uğratıldığı sürgün artık bitmişti. O döner dönmez, Perikles’i saf dışı bırakmış ve Sparta ile beş yıllık bir anlaşma yapmıştı.268 İç siyasetinde sorunları halletmiş gözüken Kimon Mısır’ın intikamını almak üzere altmış trirem ile de Mısır’a, diğer taraftan da iki yüz yeni trirem ile Kıbrıs’a hareket etti.269 Kıbrıs’ı kuşatan Kimon, büyük bir ticaret merkezi olan Kition şehrine kadar ulaşmış ve burayı kuşatmıştı. Ancak Kimon isteklerine henüz ulaşamadan burada ölmüştür. Ölümü için kimileri hastalık sebebiyle kimileri de savaş sırasında yaralanarak öldüğünü söylemektedir. Ölümü gizli tutulan Kimon ölürken denizden bir saldırıya gerçekleştirilmesini söylemiştir. Kimon’un buradaki zenginlikleri Hellas’a taşıma amacı gerçekleşmese de ölürken söylediği yapılmış, donanma bir saldırı düzenlemişse de başarılı olmamıştır.270 Kimon ölünce onun yerini Perikles aldı. Kıbrıs’ta bulunan Grek donanmasına dönüş yolunda Salamis civarında Kıbrıslılar ve Fenikeliler bir 265 Thukydides, I.CX. Mansel, 2011:306. 267 Mansel, 2011:306. 268 Plutarkhos, XVIII. 269 Mansel, 2011:306. 270 Plutarkhos, XVIII-XIX. 266 86 saldırı düzenlediler.271 Grekler bu saldırı karşısında başarılar gösteriyorlardı. Ancak barış taraftarı olan yeni lideri Perikles artık barış çareleri arıyor ve savaşı sonlandırmaya çalışıyordu. M.Ö. 449’da Persler ile barış görüşmeleri yapan Perikles Kallias adlı diplomatı Susa’ya gönderdi. Kıbrıs’ta zafer kazanmış olan Grekler Perikles önderliğinde anlaşma yapınca kendilerine karşı düzenlen saldırıdan karlı çıkamadılar. Dolayısıyla Doğu Akdeniz üzerine gerçekleştirilen sefer başarıya ulaşmadı. Persler ise aslında savaşların başından beri şanssızlardı ve kendilerine gelen bu barış teklifini geri çevirmeyeceklerdi.272 2.12. KALLİAS BARIŞI M.Ö. VI. yy’ın sonu, M.Ö. V. yy’ın başlarında Pers-Grek mücadeleleri başlamıştır. Savaşların ilk safhası Perslerin saldırıları şeklinde gerçekleşirken, sonrasında özelliklede Grekler’in Delos Birliğini kurmasıyla Persler savunmaya geçmişlerdir. M.Ö. V. yy’ın ortalarına doğru hem Persler hem de Grekler için çok şey değişti. Persler beklemedikleri yenilgiler sonucunda Kserkses önderliğinde yurtlarına umutsuzca geri dönüyordu. Grekler ise iç politikalarında savaşlar veriyor, Peloponnesos Devletleri Atina karşısında direniş gösteriyordu. Ancak yine liderlik savaşları veren Greklerde Atina’nın başına barış taraftarı olan Perikles geçince M.Ö. 449 ‘da Kallias’in arabuluculuğu ile barış yapıldı.273 Tarihe ‘’Kallias Barışı’’ olarak geçen bu anlaşma da Grekler Kıbrıs ve Mısır’dan tamamen vazgeçiyordu. Pers Kralı Artakserkses ise İon Bağımsızlık hareketin siyasi sonuçlarını dikkate alırken toprakların elden çıkmasına izin vermeyerek donanmasının ve kara ordusunun sınırlarını çiziyordu. 274 271 Thukydides, I.CXII. Mansel, 2011:306. 273 Mansel, 2011:306. 274 Mansel, 2011:306. 272 87 Bu anlaşma muhtemelen özgürlükleri için savaş vermiş herkes de hayal kırıklığı yaşatmıştır. Özellikle hırslı politikacılarıyla tanıdığımız Atina Perikles’in bu girişiminden memnun olmamalıydı. Ancak Perikles’in amacı askeri yönden bir başarı eğil siyasi yönden bir başarı sergileyerek Persler ile yeni ticari anlaşmalar yaparak Atina’yı ve Delos Birliğini kalkındırmaktı. Anlaşmanın imzalanmasından sonraki yaklaşık yirmi yıllık süreç gerçekten de Atina’nın en parlak dönemi olacaktır. Bu süre elbette Perikles’in Atina üzerinde 275 Mansel, 2011:306-307. etkili olduğu dönemdir. 275 SONUÇ Pers İmparatorluğu ile yapılan Kallias Barışı’nın ardından, Grek dünyası Delos Birliği’nin uygulamaları sebebiyle iç politikada sorunlar yaşamaktaydı. Delos Birliğinin uygulamaları kimi zaman mücadele halini alıyordu. Bir mucize gerçekleştirerek bir araya gelen Grek şehir devletleri çok geçmeden yeniden ayrılmaya başlamışlardı. Grek dünyasının pek hoşnut kalmadığı Kallias Barışı Perikles’in girişimleri sonucu gerçekleşmişti. Barış sonrasında da Atina’da Perikles yönetimi ve uygulamaları etkili olacaktı. Perikles, Persler ile son verdiği savaşın ardından ezeli rakip olan Spartalılar ile görüşmeler başlatmış ve onlarla da barış görüşmeleri gerçekleştirmiştir. Otuz Yıl anlaşması ya da Perikles Barışı olarak bildiğimiz bu anlaşma iki büyük güç arasında on beş yıl süresince geçerli olacaktır. Savaşlara son vermiş olan Atina, Delos Birliğinin kendisine aralıksız hizmet etmesi sonucu da barış dönemi süresince en parlak dönemini yaşayacak ve Atine giderek yükselen bir yıldız olacaktır. Bu on beş yıl süresince Perikles kendini her sene yapılan seçimler de başkomutan seçtirerek Atina üzerindeki etkinliğini daimi kılmıştır. Pers savaşları dolayısıyla duraksayan İon ticareti savaşın bitimiyle birlikte yeniden canlanmış ve Atina’ya hizmet eder hale gelmiştir. Perikles’de zaman içinde Delos Birliği Hazinesi’nin gelir ve giderleri hakkında üye kentlere bilgi vermemeye başlayınca zaten bir kıvılcım bekleyen Grek kent devletleri birbirlerine karşı cephe almışlar ver Kent devletleri isyana girişmişlerdir. Sparta önderliğinde birleşen Gren kent devletleri, Atina ile bir olan Grek kent devletlerinin karşısında olacak ve Peloponnessos Savaşı adı verilen savaşlar dizisi başlayacaktır. Grek dünyasında aralıklarla sürecek olan bu savaşlar yirmi yedi yıllık bir sürece yayılmıştır. Atina‘nın - Sparta ‘ya, demokrasinin - aristokrasiye, kara ordusunun - deniz ordusuna mücadelesi şeklinde gerçekleşecekti. 89 Savaşlar sırasında Persler M.Ö. 449’da imzaladıkları Kallias Barışını bozarak Grekler arasında gerçekleşen Peloponnesos Savaşlarında rol oynamaya başlamışlardır. Barışı kabul eden I. Artakserkses M.Ö. 424’te ölünce onun yerine II. Darius tahta geçmiştir. Atinalılar’a olan kinleri geçmemiş olacak ki Persler, Sparta ile anlaşma yaptılar. Bu anlaşma Peloponnesos Devletlerini güçlendirmek için yeterliydi. Alkibiades komutasındaki Atinalılar Pers yardımları sonucu zayıflatılmış ve İonya’yı haraca bağlamışlardır. Persler ve Grekler yine savaş alanında karşı karşıyaydılar. Ancak bu kez Sparta’nın yanında Atina değil Pers İmparatorluğu vardı. Peloponnesos Savaşları süresince Grekler kimi zaman kıtlık sıkıntısı kimi zaman da hastalıklarla baş etmek zorunda kalmışlar ve savaşların sonlarına doğru artık Atina yalnız kalmaya başlamış, müttefikleri Sparta’nın safına geçmiştir. Atina ve Sparta arsında yapılan anlaşma sonucu savaşlar son bulmuş. Atina İmparatorluğu tüm ihtişamını kaybetmiş. Sparta ise, Grekler’in lideri konumuna gelmiştir. Pers tahtında II. Darius ölünce onun yerine oğlu II. Artakserkses geçti. Ancak Artakserkses, kardeşi Kyros’un tahta sahip olmak için gerçekleştirdiği isyan baş gösterdi. Kyros tahtın sahibi olmak için giriştiği isyanı hayatıyla ödedi. II. Artakserkses’in Pers tahtına sahip olduğu süre içinde Mısır yeniden isyan etti ve bu sefer Persler’in hükmü altında olmaktan kurtuldular. Çok defa Mısır’da yeniden hâkimiyet kurmak için buraya saldırılar düzenleseler de Persler III. Artakserkses’e kadar Mısır’a yeniden hâkim olamayacaklardır. Artakserkses’ten sonra Pers Tahtına sırasıyla IV. Artakserkses, III. Darius geçmiştir. Ahameniş soyunun son kralı Darius, Makedonyalı İskender karşısında başarılı bir savunma göstermiş olsa da başarıya ulaşamamıştır. Böylece Persler, İskender’in hâkimiyeti altına girmişlerdir. Peloponnesos Savaşları’nın ardından hâkim güç olan Sparta ise giderek güç kaybetmiş ve elde ettiği başarının sonrasında etkin bir güç 90 olamamıştır. Önce Tebai’ye yenilmiş olan Sparta sonrasında da İskender’in kontrolü altına girmiştir. Bu sürecin ardından birbirlerine güç gösterisinde bulunamayacak olan Grek şehir devletleri, İskender’in hâkimiyetine girmiştir. 91 KAYNAKÇA AĞAR, Belkan; ‘’Antik Çağ’da Deniz Gücü Ve Önemli Deniz Savaşları’’, Konya, 2007. AKARCA, Aşkıdil; ‘’Yunan Arkeolojisinin Ana Hatları I Şehir Ve Savunması’’, Türk Tarih Kurumu Basımevi, 3. Baskı, Ankara, 1998. ARİSTOTELES; ‘’Atinalılar’ın Devleti’’, çev. Furkan Akderin, Alfa Yayınları, İstanbul, 2005. ASLAN, Murat; ‘’Ancident History, Numismatic and Epigraphy In The Mediterraneon World Studies In Memory Of Clemens E. Bosh And Sabahat Atlan And In Honour Of Nezahat Baydur, Ege Yayınları, İstanbul, 2009. ATASOY, Sümer; ‘’Hellen ve Roma Döneminde Anadolu Kenti’’, Promete Yayıncılık, İstanbul, 2001. AYDOĞMUŞ, Yusuf; ‘’Atina Şehir Devletleri’nde Politik Ve Sosyal Reformlar (İ.Ö. 600-400)’’, Muğla, 2008. BAĞCE, Hüseyin Emre; ‘’Antik Yunan Kent Devletlerinde Demokrasi Deneyimi Ve Yerel Yönetimler Üzerine’’, Yerel Siyaset Dergisi, Sayı: 27, Ankara, 2008, s. 26-28. BAKIRGEZER, Güven; ‘’Antik Yunan Düşüncesinde Kölelik’’, A. Ü. Siyasal Bilimler Fakültesi Dergisi, Cilt:63, Sayı:1, Ankara, 2008, s.17-54. BINGHAM, Jane- CHANDLER, Fiona- CHISHOLM, Jane- HARVEY, GillMILES, Lisa- REID, Struan- TAPLIN, Sam; ‘’Antik Dünya Ansiklopedisi’’, çev. Zeynep Tür, Tübitak Yayınları, 2. Baskı, Ankara, 2012. BOYANA, Hülya; ‘’Delos Birliğinin Anayasası Ve Atina Hegemonyası’’, Tarih İncelemeleri Dergisi, Cilt:21, Sayı:1, İzmir, 2001, s. 19-48. 92 BOYANA, Hülya; ‘Vergi Listelerine Göre Attika-Delos Deniz Birliği Ve İonia İle İlişkileri’’, Tarih İncelemeleri Dergisi Cilt:22, Sayı:2, İzmir, 2007, s. 11-20. BRANDU, Birgit-SCHICKERT, Hartmut; ‘’Hititler Bilinmeyen Dünya İmparatorluğu’’, Arkadaş Yayınevi, 3. Baskı, Ankara, 2011. DAVIES, Norman; ‘’Avrupa Tarihi- Doğu’dan Batı’ya Buz Çağı’ndan Soğuk Savaşa Urallar’dan Cebelitarık’a Avrupa’nın Panoraması’’ , çev. Burcu Çığman, Elif Topçugil, Kudret Emiroğlu, Suat Kaya, İmge Kitapevi, 2. Baskı, Ankara, 2011. DEVELİ, Özgür; ‘’Antik Çağ’da Kuşatmalar’’, İstanbul, Arkeoloji Ve Sanat Yayınları, İstanbul, 2009. DIAKOV, V. - KOVALEV, S; ‘’İlkçağ Tarihi Cilt:1 Orta Doğu, Uzak Doğu, Eski Yunan’’, çev. Özdemir İnce, Yordam Kitap, İstanbul, 2008. DURMUŞ, İlhami; ‘’İskitler’’ Kaynak Yayınları, Ankara, 2007. DURMUŞ, İlhami; ‘’İskitler(Sakalar)’’, Genel Kurmay Askeri Tarih Ve Stratejik Etüt Başkanlığı Yayınları, Ankara 2008. DURMUŞ, İlhami; ‘’Saka-Pers Mücadelesi’’, Bilig, Cilt:4, Ankara, 1997, s. 49-53. ERHAT, Azra; ‘’Mitoloji Sözlüğü’’, Remzi Kitapevi, 15. Baskı, İstanbul, 2007. ERZEN, Arif; ‘’Atina’nın Dış Siyaseti Pers Yunan Mücadelesi’’ Akademi Fikir Hareketleri, Cilt 1, Sayı 4, İstanbul, 1946, s. 15-18. FREEMAN, Charles; ’’ Mısır, Yunan Ve Roma - Antik Akdeniz Uygarlıkları’’, çev. Suat Kemal Angı, Dost Kitapevi Yayınları, 3. Baskı, Ankara, 2010. 93 FRIDEL, Egon; ‘’Antik Yunan’ın Kültür Tarihi’’, çev. Necati Aça, Dost Kitapevi Yayınları, 3. Baskı, Ankara, 2011. GARTHWAITE, Gene R., ‘’İran Tarihi Pers İmparatorluğundan Günümüze’’, çev. Fethi Aytuna, İnkılap Kitapevi, İstanbul, 2011. HERODOTOS; ‘’Tarih’’, Türkiye İş Bankası Yayınları, 7. Baskı, İstanbul, 2011. İPLİKÇİOĞLU, Bülent; ‘’Hellen ve Roma Tarihinin Anahatları’’, Arkeoloji ve Sanat yayınları, 1. Baskı, İstanbul, 2007. KISAKÜREK, Arda, KISAKÜREK, Evin Esen; ‘’Bizimkiler- Anadolu Merkezli Dünya Tarihi M.Ö. 560- M.Ö.270 İmparatorluklar 3. Kitap’’, 2009. KSENOPHON; ‘’Kyros’un Eğitimi’’, çev. Furkan Akderin, Alfa Yayınları, İstanbul, 2007. MANSEL, Arif Müfid; ‘’Ege Ve Yunan Tarihi’’, Türk Tarih Kurumu Basımevi, 9. Baskı, Ankara, 2011. MARTIN, Thomas R.; ’’Eski Yunan Tarih Öncesinden Antik Çağ’a’’, çev. Ümit Hüsrev Yolsal, Say Yayınları, İstanbul, 2012. MIEROOP, Marc Van De; ‘’Antik Yakındoğu’nun Tarihi İÖ 3000-323’’, çev. Sinem Gül, Ankara, 2006. NEPOS, Cornelius; ‘’Miltiades’’, çev. Mehmet Ali Kaya, Tarih İncelemeleri Dergisi, Sayı:13, İzmir, 1998, s.251-255. NEPOS, Cornelius; ‘’Temistokles’’, çev. Mehmet Ali Kaya, Tarih İncelemeleri Dergisi, Cilt:17, Sayı:2, İzmir, 2002, s.85-92 PELLING, Christopher; ‘’Aiskhlos’un Persler Oyunu ve Tarih’’, çev. Ayşen Sina, A.Ü. Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, Cilt:46, Sayı:1, 2006, s.109-136. PLUTARKHOS; ‘’Alkibiades-Coriolanus’’, çev. Meriç Mete, İdea Yayınevi, İstanbul, 2011. 94 PLUTARKHOS; ’’Artakserkses’’, çev. Ayşen Sina, A.Ü. DTCF Tarih Araştırmaları Dergisi, Cilt:29, Sayı:48, 2010, Ankara, s.137-166. PLUTARKHOS; ‘’Perikles-Fabius’’, çev. Meriç Mete, İdea Yayınevi, İstanbul, 2011. PLUTARKHOS; ‘’Themistokles-Camilus’’, çev. Meriç Mete, İdea Yayınevi, İstanbul, 2011. PLUTARKHOS; ’’Kimon’’, çev. Ayşen Sina, Tarih İncelemeleri Dergisi, Cilt:24, Sayı:2, İzmir, 2009, s. 103-129. RUSCHENBUSCH, E.; ‘’İlk Atina Deniz Birliğinde Tributum/Haraç Miktarı Ve Vatandaş Sayısı’’, çev. Ayşe Gül Akalın, A.Ü. DTCF Tarih Araştırmaları Dergisi, Cilt:22, Sayı:34, Ankara, 2003, s. 149-173. ROBERTS, J.M. ; ‘’Avrupa Tarihi’’ , çev. Fethi Aytuna, İnkılâp Kitapevi, İstanbul, 2010. SEKUNDA, Nicholas; ‘’Antik Yunan Savaşçıları’’, çev. Mete Aksan, Türkiye İş Bankası Yayınları, İstanbul, 2011. ŞENEL, Alâeddin; ‘’Siyasal Düşünceler Tarihi- Tarih Öncesinde İlkçağda Ortaçağda ve Yeniçağda Toplum ve Siyasal Düşünüş’’ Bilim ve Sanat Yayınevi, 2. Baskı, Ankara, 2010. THUKYDIDES; ‘’Peloponnesos Savaşları’’, çev. Furkan Akderin, Belge Yayınları, İstanbul, 2010. TEKİN, Oğuz; ‘’Eski Yunan Ve Roma Tarihine Giriş’’, İletişim Yayıncılık, 7. Baskı, İstanbul, 2012. TEKİN, Oğuz; ‘’Eski Yunan Tarihi, İletişim Yayıncılık, 9. Baskı, İstanbul, 2007. ÖZÇELİK, Nazmi; ‘’İlk Çağ Tarihi Ve Uygarlığı’’, Nobel Yayıncılık, 4. Baskı, Ankara, 2009. USTA, Sadık; ‘’Sparta’da Mükemmel Toplum Likurgos Yasaları’’, Kaynak Yayınları, Ankara, 2005. 95 YETİŞ, Mehmet; ‘’Antik Atina’da Demokrasinin Geşlişimi Ve Solon’cu Pasif Devrim’den Peisistratos’un Tiranlığına’’, Cilt:54, Sayı:2, Ankara, 1999, s. 163-197. WIESEHÖFER, Josef; ‘’Antik Pers Tarihi’’, çev. Mehmet Ali İnci, Telos Yayıncılık, İstanbul, 2003. 96 ÖZET DOĞAN, Cevriye, Pers-Grek Askeri Ve Siyasi Münasebetleri, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2013. Pers- Grek savaşları M.Ö. 499-449 yılları arasında belirli aralıklarla hem karada hem de denizde eşit olmayan iki kuvvet arasında gerçekleşmiş bir dizi muharebenin adıdır. Savaşlar, İon şehir devletlerinin isyan girişimleriyle ateşlenecek ve Kallias Barışı yapılana kadar da devam edecektir. Pers- Grek savaşları, Persler adına gururlarına dokunacak derecede kayıplar verdikleri savaşlardır. Kimi zaman doğa koşulları kimi zaman da Greklerin beklenmeyecek derecede ki başarılı mücadeleleri savaşların beklenen sonucu getirmemesini sağlamıştır. Grek şehir devletleri bu savaşlara kadar bir araya gelme fikrinde olmamışlar. Her şehir devleti kendisinden sorumlu olmuştur. Ancak bu savaşlar dizisi Grek şehir devletlerini dahi bir araya getirmiş ve Delos Birliği adı altında toplanmalarına neden olmuştur. Savaşlar sırasında Grek şehir devletlerinden Atina ve Sparta yıldızlarını parlatmış, özellikle Atina lider olma yolunda önemli politikalar üretmiştir. Persler açısından ise I. Darius ile başlayan mücadeleler Kserkses ile devam etmiş ve kısa zamanda zaferle sonuçlandıracaklarını düşündükleri savaş uzun bir süreye yayılarak bekledikleri gibi sonuçlanmamıştır. Grekler için büyük bir zafer, Persler için onur kırıcı bir mağlubiyet olan bu savaşlar dizisini anlattığım çalışmamda bu iki güç arasında ki askeri mücadelelere, bu mücadelelerin seyrine ve bu seyir sırasında etkili olan hem politik hem askeri şahsiyetlere değinerek, M.Ö. 499-449 yılları arasında gerçekleşen Pers-Grek mücadelelerini anlatmaya çalıştım. Anahtar Kelimeler: 1.Atina, 2.Sparta, 3.Pers, 4.Kserkses, 5.Grek 97 ABSTRACT DOĞAN, Cevriye, Persian-Greek Military And Political Relations, Master Thesis, Ankara, 2013. Persian-Greek Wars are supposed to be a name of a stream of battles which, during the years between 499 to 449 BC, at certain intervals and between two unequal forces, are fought both on land and sea. These wars would catch fire by the insurgent attempts of Ioniancitystates, and go on till the Peace of Callias is established. Persian- Greek wars are supposed to be those wars whereby the Persians have given casualties as to feelabased. Sometimes the natural conditions and sometimes the successful struggles which are given by the Greeks at an unpredic tablelevel, have precluded these wars to yield the expected results. Greek City States, up to the outbreak of these wars, have not fostered the idea of uniting together. Each citystate has been held responsible of itself. However, the stream of these wars, has alsoled the Greek City States to unite with each other and gatherunder the name of Delos Unity. During the course of these wars, the cities of Athens and Sparta, have becomeblazed, and especially Athens has developed significant policies towards the capturing of leader shipposition. On the otherhand, in respectwith the Persians, thestruggles which were commenced by Darious I, have been continued with Kserkses, and this war for which the Persians were in the conviction of gaining a victory within a short time, has spredout and lastedfor a longperiod and not yielded the result expected by them. Through my such study where in I have explained the stream of wars which considered to be a greatvictoryfor the Greeks on onehand, and a derogatory defeat for the Persians on the otherhand, afterreferring to the military struggles that took place between these two powers, and also military personalities who were both effective during the course of thistrend, I havetried to narrate the struggles which, between years 499 to 449 BC, were made between Persians and Greeks. Key Words: 1.Atina, 2. Sparta, 3.Persian, 4.Xerxes, 5.Greek