الصالة ّ احلمد هلل احلمد هلل احلمد هلل حنمده ونستعينه ونستغفره ونتوب اليه و حممد وعلى اله وصحبه امجعني ونعوذ ابهلل من شرور ّ السالم على رسولنا ّ و مضل له ومن يضلل فال هادى له ّ انفسنا ومن سيّئات اعمالنا من يهد هللا فال نشهد ان ال اله اال هللا وحده ال شريك له ونشهد ان سيّدان حممدا عبده ورسوله اللهم صلى على سيدان حممد وعلى ال سيدان حممد ّاما بعد فياعباد هللا اوصيكم بتقوي هللا وطاعته ا ّن هللا مع الذين اتقوا والّذين هم حمسنون اعوذ ِ الشيطان الرجيم بسم هللا الرمحن الرحيم وأَ ْن لَيس لِ ْ ِْلنْس ان إِاَّل َما ّ ابهلل من َ ّ ّ َ ْ َ ّ ف يُ َرى صدق هللا العظيم وقال رسول هللا (صلى هللا َ َس َعى َوأَ ان َس ْعيَهُ َس ْو ِ ِ َج َرهُ قَ ْب َل أَ ْن ََِي ا ف َع َرقُهُ صدق رسول هللا فيما قال ْ ري أ َ عليه وسلم) أَ ْعط األَج او كما قال İŞÇİ İLE İŞVEREN AHLAKI Muhterem Müslümanlar! İslam dinine göre; dünya ve ahiret mutluluğunun temeli çalışmaktır. Çalışmak, insanı daima güzel düşüncelere, saadet yollarını aramaya, hayatı kurtarmaya ve yükselmeye sevk eder. Bir insanın, ihtiyaçlarını temin etmek üzere helal kazanç peşinde koşmasından daha güzel erdem düşünülemez.Yüce dinimiz İslam, çalışmayı, gayretli ve başarılı olmayı övmüş; toplumun ihtiyaç duyduğu iş ve hizmetleri yerine getirmeyi farz-ı kifâye olarak telakkî etmiş; İslâm’a uygun olan her işe değer vermiştir. İslam, tembelliği, hayata emeksiz tutunmayı yermiştir. Cenab-ı Hakk: “İnsan için kendi çalışmasından başka bir şey yoktur.” buyurarak, başarı ve kazancın ancak çalışma neticesinde elde edileceğine dikkatlerimizi çekmiştir. İslam dini gevşekliği, vurdumduymazlığı, umursamazlığı hem işçi hem de işveren açısından kötülemiştir. Aynı zamanda çalışmak, insanı başkalarına muhtaç olma zilletinden kurtardığı için zihnin ve gönlün yorucu meşguliyetini azaltır. Çalışmak; gelecek ve rızık endişesini hafifleterek maneviyatımızın güçlenmesine katkı sağlar. Muhterem Müminler! Dünya hayatı bir gölgelik gibi geçici faydalar diyarıdır. İnsanoğlunun ebedi olmadığı bu diyarı, yaşadığı sürece imar ve ıslah edip huzur ve sükûnet diyarı haline getirmesi için çalışması gerekmektedir. Bu nedenle Yüce dinimiz İslam, bu uğurda dikkatli ve gayretli olmamızı ve geçimimizi kendi elimizin emeğiyle sağlamamızı emretmiştir. Bu uğurda çekilen sıkıntıları da bir kısım günahlara kefaret saymıştır. Peygamber Efendimiz (s.a.v); “Kim işinden yorulmuş olarak geceyi geçirirse Allah’ın mağfiretini kazanarak gecelemiş olur.” sözleriyle çalışıp kazanma ve el emeğinin önemini vurgulamaktadır. Gerek istihdam oluşturmak, gerekse emeği ile çalışmak dinimizce teşvik edilmiş, tembellik ve dilencilik çirkin görülmüştür. Bu konuya Efendimiz (s.a.v) şöyle dikkat çekmektedir; “Sizden birinizin bir ip alıp, evinden çıkması sırtına odun yükleyip getirerek pazarda satması elbette halktan yardım istemesinden çok daha şereflidir.” Yine Resul-i Ekrem Efendimiz (s.a.v) çoluk çocuğunun nafakasını temin etmek için kendi bahçesinde çalışan Sad b. Muaz’ın nasırlaşmış ellerini görerek “İşte bu eller Allah’ın sevdiği ellerdir. Bu elleri cehennem ateşi yakmayacak.” buyurmuştur. Muhterem Müslümanlar! İslâmiyet'te işçinin de, işverenin de sorumlulukları vardır. İşçinin yükümlülüğü işini dürüst yapmak, işini icra ederken iyi niyet ve maharetini kullanmaktır. Bunun tersi, kul hakkı almak olur. Kul hakkı ise sahibi ile helalleşmeden Allah'ın affetmediği haklar arasındadır. Peygamber Efendimiz (s.a.v) bir hadîs-i şeriflerinde; “İşçi, işverenin malının koruyucusudur.” anlamındaki mübarek sözü işçinin iş yerini emanet olarak bilmesine ve kendi malı gibi korumasına işaret etmektedir. Diğer bir hadisi şeriflerinde Efendimiz (s.a.v); “Muhakkak ki Allah, sizden birinizin yaptığı işi sağlam ve güzel yapmasından hoşnut olur.” buyurarak çalışan kimselerin işlerine özen göstermeleri gerektiğini vurgulamıştır. İşverenin yükümlülüğü ise, işçiye ancak gücünün yeteceği işi yüklemek, ona zulmetmemek ona değer vermek ve ücretini alnının teri dahi kurumadan veya tam zamanında ödemektir. İş yerinde sağlık ve iş güvenliği tedbirlerinin yanında ibadet için de zaman ve mekân ayırmalıdır. Bu konuda Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) şunları buyurmaktadır: "Sizden birinin kardeşi onun elinin altında bulunursa ona yediğinden yedirsin, giydiğinden giydirsin, ona gücünün üstünde yük yüklemesin", "Allah, zayıfların hakkını vermeyen bir milleti yüceltmez", "Mahiyeti altındakilerin hak ve nafakalarını kısmak, bir kimseye günah olarak yeter." Muhterem Müminler! İslam’a göre çalışma hayatında karşılıklı sevgi, saygı, hukuk ve adalet prensiplerine uygun olarak hareket edilmelidir. Bu itibarla İslam dini, çalıştırdığı kişileri ezen, onların hak ve hukukunu ihlâl eden bir işvereni tasvip etmediği gibi; iş vereniyle iyi geçinmeyen, yaptığı işin gereklerini yerine getirmeyen çalışanı da tasvip etmez. O halde sorumluluğunun bilincinde olan Müslüman kişi ister işveren veya âmir, ister işçi veya memur olsun hak ve hukuka riayet etmelidir. İş hayatımızı “sevap ve günah kazanılacak bir imtihan alanı” olarak görmeli; makam ve mevkiimiz ne olursa olsun, işçi de olsak işveren de olsak sorumluluklarımızı çok iyi düşünmeli, ebedi hayattaki kazancımızın lehimize mi yoksa aleyhimize mi olduğunu daima hesap etmeliyiz. Hutbemi bir hadis-i kudsi ile bitiriyorum: “Aziz ve Celil olan Allah Teâlâ: “Üç kimse, kıyamet gününde beni karşısında bulacaktır: Benim adımı kullanarak haksızlık eden; hür bir insanı satıp parasını yiyen; bir işçiyi çalıştırıp da ona ücretini vermeyen!”