YENİ KEŞFEDİLEN YÖNLERİYLE VİTAMİN D Doç. Dr. Aysel KIYICI Selçuk Üniversitesi Selçuklu Tıp Fakültesi Tıbbi Biyokimya Anabilim Dalı Sunu Planı Vitamin D’ nin Genel Özellikleri Vitamin D’ nin İlişkilendirildiği Hastalıklar Vitamin D ve Kanser Kanserin Önlenmesinde Vitamin D Kanserin Tedavisinde Vitamin D Vitamin D ve İnsülin Rezistansı, Metabolik Sendrom ve Diabetes Mellitus Vitamin D ve Kardiyovasküler Hastalıklar Vitamin D ve Nörodejeneratif Hastalıklar Vitamin D ve Psikiatrik Hastalıklar Vitamin D ve İmmun Sistem Vitamin D ve Otoimmun Hastalıklar SONUÇ Giriş Yağda eriyen vitaminler grubundan bir vitamin olmasına rağmen; ciltte üretildikten sonra farklı organlarca aktif formuna dönüştürülerek kan dolaşımına verilmesi, diğer dokular üzerinde etki göstermesi ve bu etkisinin “feedback” mekanizmalarla düzenlenmesi nedeniyle vitaminden çok steroid yapılı bir hormon olarak değerlendirilir. İki hidroksilasyon aşamasından sonra aktif forma dönüştüğü için prohormon olarak da değerlendirenler vardır. Vitamin D Formları Vitamin D3 (kolekalsiferol), hayvansal kaynaklıdır, UV ışınları yardımıyla deride sentezlenir. Vitamin D2 (ergokalsiferol), ise bitkisel kaynaklıdır. Yapılan araştırmalar insan vücudunda Vitamin D3’ ün Vitamin D2’ ye göre çok daha etkili olduğunu göstermiştir. Vitamin D Formları Vitamin D’ nin, 25-hidroksikolekalsiferol [25-(OH)D3] ve 1,25-dihidroksikolekalsiferol [1,25-(OH)2D3] metabolitleri mevcut olup bunlardan 1,25-(OH)2D3 aktif formdur. 25-(OH)D3, 1,25-(OH)2D3 ’ ün 1/500-1000 etkinliğine sahiptir, daha çok D vitamini deposu gibi davranır. Vitamin D Formları Vitamin D için RDA Erişkin için RDA= 5 μg kolekalsiferol (veya 200 IU) Vitamin D için belirlenen günlük tavsiye edilen miktar, kişinin vücut yüzeyinin 30 dakika güneşe maruz kalması ile sağlanabilir. Bu sentez fonksiyonu, ülkenin bulunduğu enlem, mevsimler, güneş ışınlarının yeryüzüne geldiği açı, deri pigmentasyonu, hava kirliliği düzeyi, deriye sürülen koruyucu kremler, giyinme tipi gibi faktörlere bağlıdır. Vitamin D için RDA Vitamin D ile ilgili son gelişmeler ışığında çoğu uzman, Vitamin D için tavsiye edilen günlük alımın çocuklarda ve erişkinlerde güneş ışınlarından yeterli faydalanılamadığı durumlarda 800-1000 IU’ ya (20-25 μg) yükseltilmesi gerektiğini savunmaktadır. Vitamin D’ nin Sentezi 7-dehidrokolesterol, UV ışınlarının etkisi ile deride önce previtamin D’ ye, sonra karaciğerde vücut ısısı ile hızla 25-(OH)D3’ e, daha sonra ise böbrekte 1,25-(OH)2D3 ’e dönüşmektedir. 25-hidroksilaz ve 1-alfahidroksilaz enzimleri p450 enzim ailesine aittir. Vitamin D’ nin Sentezi 25-hidroksilasyonunun % 90’ ı karaciğerde, %10’ u fibroblast, böbrek, duodenum ve kemik gibi diğer dokularda gerçekleşir. Böbrekte özellikle proksimal tübül hücreleri, 1-alfahidroksilaz enzimi açısından zengindir. Ayrıca meme dokusu, prostat, kolon ve makrofajlarda da 25-(OH)D3’ ün 1,25-(OH)2D3’ e dönüşebildiği gösterilmiştir. Vitamin D’ nin Taşınması D vitamini, vitamin D bağlayıcı protein (VDBP)’ e bağlanarak taşınır. Bu protein albümine benzerdir ve vitamin D metabolitleri olan 25-(OH)D3, 1,25-(OH)2D3 ve 24,25-(OH)2D3’ e yüksek oranda afinite gösterir. VDBP, alfa globülin yapısında olup karaciğerde sentezlenir. Östrojen kullanımı ve gebelikte VDBP düzeyi artar. Vitamin D’ nin Genel Özellikleri Vitamin D’ nin Hücre İçindeki Etkileri Aktif metabolit 1,25-(OH)2D3 hücreye girer ve nükleer vitamin D reseptörüne (VDR) bağlanır. Bu kompleks retinoid X reseptör ile bir heterodimer oluşturur ve ilgili gen üzerindeki vitamin D duyarlı elemente bağlanır. Bu olayı transkripsiyon, translasyon takip eder ve kalsiyum bağlayıcı protein veya osteokalsin gibi proteinler meydana gelir. Vitamin D’ nin Hücre İçindeki Etkileri Vitamin D’ nin Kalsiyum, Fosfor Metabolizması Üzerine Etkileri 1,25-(OH)2D3 kemik, bağırsak, böbrek gibi hedef organlar üzerindeki etkisini göstermekte ve kan kalsiyum düzeylerini arttırmaktadır. Serum Vitamin D Düzeyleri Normal 30-60 ng/mL Eksiklik<20 ng/mL Yetersizlik <30 ng/mL Vitamin D’ nin Katabolizması D vitamininin katabolize olma yolu hem karaciğer hem de böbrekte 24hidroksilasyondur. 24,25-(OH)2D3 daha polardır. Hızlı olarak böbrekten atılır. 1,25-(OH)2D3 ise 24-hidroksilasyonla “kalsitroik aside” dönüşür ve safra yolu ile atılır. Vitamin D ile İlişkisi Kurulan Hastalıklar Kanser İnsülin Rezistansı, Metabolik Sendrom ve Diabetes Mellitus Kardiyovasküler Hastalıklar Nörodejeneratif Hastalıklar Psikiatrik Hastalıklar İmmun Sistemle İlgili Bozukluklar Otoimmun Hastalıklar Vitamin D ve Kanser Her ne kadar D vitamini fonksiyonları en çok kalsiyum ve kemik metabolizması ile ilişkili olsa da çok farklı biyolojik rolleri olduğu da ortaya konmuştur. Antikanser etki de bunlardan biridir. Bu alandaki çalışmalardan ilki Apperly’ nin Kuzey Amerika’ da kanser mortalitesi ve solar radyasyon arasındaki ilişki ile ilgili gözlemidir. Vitamin D ve Kanser Bu konunun yoğun araştırma alanı haline gelmesi ise Garland ve Garland’ın 30 yıl önce kanser oranları ile Kuzey-Güney ilişkisini ortaya koymaları ile başlamıştır: Kuzeyde yüksek, güneyde düşük. Bu hipotez daha sonra vitamin D’ nin prostat kanserine karşı koruyucu olduğu şeklinde genişletilmiştir. Kanser Önleyici Olarak Vitamin D Garland’ ın yazısından 25 yıl sonra Giovannuci yazısında popülasyon bazlı çalışmalardan alınan sonuçların D vitamininin kanser koruyucu olduğu hipotezini güçlendiren sonuçların altını çizmektedir: Yüksek doz Vitamin D alımının kolon kanseri riskini azalttığı, 25-OH D3’ ün prediagnostik serum düzeylerinin yüksek olmasının düşük kanser riski ile ilişkili olduğu, Kanser Önleyici Olarak Vitamin D Kolon, prostat ve meme kanserinden ölümlerin yaz aylarında ciltteki Vitamin D sentezinin yüksek olduğu zamanlarda %30 daha az olduğu, Düşük Vitamin D düzeylerinin pek çok kanser için artmış risk anlamına geldiği, Vitamin D sinyal yolaklarındaki proteinleri kodlayan genlerdeki polimorfizmlerin artmış kanser riski ile ilişkili olduğu gibi. Kanser Önleyici Olarak Vitamin D Çocukluktan itibaren güneş ışınlarından yararlanan veya işi dış ve güneşli mekanlarda olanlarda ve D vitamininden zengin beslenenlerde meme kanseri riskinin azaldığı (% 40-50) saptanmıştır. Ayrıca 25-(OH)D3 düzeyi 52 ng/ml üstünde olanlarda meme kanseri riski % 50 daha az bulunmuştur. Bu nedenle bazı araştırmacılar günde en az 1000 IU D vitamini alınmasını önermektedir. Kanser Önleyici Olarak Vitamin D Yapılan başka bir çalışmada da menapoz öncesi dönemde kalsiyum ve D vitamini alımının meme dansitesini azalttığı saptanmıştır. Bu sonuçlar, özellikle genç kadınlarda yeterli miktarda D vitamini ve kalsiyum alımının meme kanserine karşı ek koruma sağlayabileceğini düşündürmektedir. Vitamin D’nin Kanser Önleyici Etkilerinin Mekanizmaları İlgili Hipotezler Aktif D vitamini formu olan 1, 25 dihidroksivitamin D ve hedef hücreleri 1, 25 dihidroksivitamin D sinyal yolakları ile ilgili moleküler mekanizmalar a) Vitamin D reseptörü üzerinden transkripsiyonel aktivasyon b) 1, 25 dihidroksivitamin D’ nin hızlı, membran aracılıklı etkileri Vitamin D’nin Kanser Önleyici Etkilerinin Mekanizmaları • 1,25 dihidroksivitamin D tarafından düzenlenen genetik hedefler • Hücre proliferasyonunu kontrol eden genlerin D vitamini aracılıklı regülasyonu 1,25 (OH)2D3 ve Hedef Hücreler Vitamin D’ nin en iyi çalışılmış antikanser etkisi cilt, meme, kolon ve prostat kanserinde çoğalan epitelyal hücrelerin büyümesini duraklatmasıdır. Bu etki ilk olarak Colston ve arkadaşları tarafından Vitamin D verilen melanoma hücrelerinin büyüme oranlarında doz bağımlı azalma olarak rapor edilmiştir. Daha sonra büyümedeki inhibitör etkileri kolon, meme ve prostat kanseri hücrelerinde de gösterilmiştir. 1,25 (OH)2D3 ve Hedef Hücreler Başka araştırıcılar da 1,25(OH)2D3’ ün apoptozu etkilediğini öne sürmüşlerdir, ancak bu etki hep aynı değildir. Örneğin; 1,25(OH)2D3 verildikten sonra MCF-7 meme kanseri hücre serilerinde ve değişik kolon kanseri hücre serilerinde apoptozu uyardığı gözlenmiştir. Ancak LNCaP prostat kanseri hücre serilerinde büyümeyi duraklatsa da apoptozu indüklemediği görülmüştür. 1,25 (OH)2D3 ve Hedef Hücreler Stromal-epitelyal hücre etkileşimine etkisi? Prostat kanserinde stromal hücre serilerinin büyümesi üzerine inhibitör etkisi vardır, ancak stromal-epitelyal hücre etkileşimi üzerine etkisi olup olmadığı tam olarak açık değildir. Kolon, karaciğer ve mide kanserinde inflamasyonun karsinogenezin önemli bir bileşeni olduğu gösterilmiştir. Bu da Vitamin D’nin antikanser etkilerinde immünolojik mekanizmaları akla getirmektedir. 1,25 (OH)2D3 ve Hedef Hücreler Genelde 1,25 (OH)2D3 immüntolerans ve immünbaskılanma oluşturur. Bu etkileri dendritik hücre farklılaşmasını değiştirerek, T helper hücre aktivasyonu için gerekli olan NFkβ sinyalini baskılayarak ve immünbaskılanma için gerekli olan düzenleyici T hücrelerinin aktivitesini artırarak gerçekleştirir. Bu etkileriyle Vitamin D’nin dokuları kansere giden proinflamatuar stres kaynaklı bir süreçten koruduğu düşünülebilir. 1,25 (OH)2D3 ve Hedef Hücreler Vitamin D reseptörü üzerinden transkripsiyonel aktivasyon 1, 25 dihidroksivitamin D’ nin hızlı, membran aracılıklı etkileri VDR Üzerinden Transkripsiyonel Aktivasyon VDR 1,25(OH)2D3 -aracılıklı etkiler için gereklidir. Örneğin; 1,25(OH)2D3 ile uyarılmış büyümede duraklama VDR’ si olmayan fare keratinositleri, SaOS-2 osteosarkoma hücrelerinde kaybolmuştur. Öte yandan VDR’lerin 1,25(OH)2D3 ile uyarılmış artmış ekspresyonunda DU-145, PC3 ve JCA-1 hücreleri gibi prostat kanser hücre serilerinde büyümede duraklamanın uyarıldığı görülmüştür. VDR Üzerinden Transkripsiyonel Aktivasyon VDR, Vitamin D hedef hücrelerinin hem nükleus hem de stoplazmasında bulunur. D vitamininin VDR’ ye bağlanması VDR’ nin retinoid X reseptör ile etkileşmesini ve heterodimer oluşumunu sağlar. Bu heterodimer oluşumu RXR-VDR- 1,25(OH)2 D3 kompleksinin stoplazmadan nükleusa göçü için gereklidir. Bu kompleks çekirdekte spesifik Vitamin D cevap elementleri (VDRE) ni etkileyerek gen transkripsiyonunu düzenler. Kanser Tedavisinde D Vitamini 1α,25(OH)2D3 uygulanması sonu gelişen fatal hiperkalsemi Vitamin D’nin kanserli hastalarda yüksek dozlarda tedavi amacıyla kullanımını sınırlamaktadır. Bunun üstesinden gelebilmek için büyüme üzerine inhibe edici etkisi daha güçlü olan ancak daha az kalsemik etkileri olan 1α,25(OH)2D3 analogları geliştirilmeye başlanmıştır. Ancak bu Vitamin D analoglarının antikanser etkileri daha çok hayvan modellerinde ya da kanser hücre serilerinde araştırılmıştır. Kanser Tedavisinde D Vitamini Sınırlı sayıda klinik araştırma da da vitamin D analoglarının antitümör etkileri incelenmiştir. Beer ve arkadaşları yaptıkları Faz II çalışmada Vitamin D’ yi docetaxel ile kombine ederek PSA düzeylerinde >%50 azalma gözlemişlerdir. İnsanlar üzerinde Vitamin D’ nin kanser tedavisinde kullanımı ile ilgili devam eden pek çok çalışma vardır. Kanser Tedavisinde D Vitamini Bizim gerçekleştirdiğimiz bir çalışmada kemik metastazı olan meme kanserli hastalara rutin olarak uygulanan Vitamin D tedavisinin apoptosis üzerine olan etkisi araştırılmış ve apoptozun dolaşımdaki bir göstergesi olarak kullanılan yeni bir belirteç olan M30 antijeninin serumdaki düzeylerini tedavi öncesine göre artırdığı görülmüştür, dolayısıyla apoptozu uyardığı düşünülmüştür. Vitamin D ve İnsülin Rezistansı Bu konudaki ilk sonuçlar 1989’a uzanmaktadır. Bu çalışmalarda, hemodiyalizdeki üremik hastalarda intravenöz 1,25-(OH)2D3 uygulanması ile serum PTH, iyonize kalsiyum, fosfor, magnezyum veya potasyum konsantrasyonunda bir değişiklik olmaksızın, glukoz toleransında akut bir düzelme, insülin üretiminde artma gözlendiği rapor edilmektedir. Mak RH. Kidney Int Suppl. 1989 Nov;27:S227-30. Mak RH. Pediatr Nephrol. 1992 Jul;6(4):345-8. Vitamin D ve İnsülin Rezistansı Daha sonra yapılan çalışmalarda normal glukoz toleransı olan Japonlarda plazma insülin düzeyleriyle VDBP ve bu proteine ait varyasyonlar arasında ilişki olduğu gösterildi. Bu sonuçların hemen peşinden sağlıklı ve yine normal glukoz toleransı olan beyazlarda vitamin D reseptör polimorfizminin glukoz metabolizmasını etkilediği ve insülin sensitivitesi ile ilişkili olduğu rapor edilmiştir. Hirai M, et al. J Clin Endocrinol Metab. 2000 May;85(5):1951-3. Chiu KC, et al. BMC Med Genet. 2001;2:2. Vitamin D ve Metabolik Sendrom Vitamin D eksikliğinin beta hücre disfonksiyonu, Tip I DM gelişimi ve Tip II DM’ deki insülin rezistansı ile ilişkisini ortaya koyan çok sayıda çalışmayı Vitamin D ve metabolik sendrom ve obesite ilişkisini öne süren yayınlar takip etmiştir. Vitamin D düzeylerinin, abdominal obezite, hipertrigliseridemi ve hiperglisemi ile negatif korelasyon gösterdiği bulunmuştur. Yine Vitamin D eksikliğinin morbid obez olan metabolik sendromlularda daha sık olduğu gösterilmiştir. Ford ES, et al. Diabetes Care. 2005 May;28(5):1228-30. Botella-Carretero JI, et al. Clin Nutr. 2007 Oct;26(5):573-80. Vitamin D ve Diabet Tip IDM’ deki beta hücre disfonkisyonu ve Tip II DM’ deki insülin rezistansı ile Vitamin D eksikliği arasında ilişki olduğunu gösteren çok sayıda çalışmanın yanında Vitamin D düzeyleri ile glisemik kontrol ve insülin rezistansının ilişkisiz olduğunu öne süren raporlar da mevcuttur. Yine Vitamin D verilmesinin hem glisemik kontrol hem de insülin sensitivitesi üzerine etkili olduğunu savunanlar kadar böyle bir etkinin olmadığını belirtenler de vardır. Vitamin D ve Hipertansiyon Vitamin D ile kan basıncı arasındaki ilişkiyi ortaya koyan hayvan deneyi çalışmalarının sonuçları oldukça ikna edicidir. Şöyle ki; VDR knock out farelerde ve buna paralel bir başka çalışmada da 1α-hidroksilaz eksikliği olan farelerde anlamlı olarak yüksek renin aktivitesi ve yüksek plazma Anjiyotensin II düzeyleri olduğu gösterilmiştir. Bu farelerde hipertansiyon ve kardiak hipertrofi gelişmiş ve bu tablonun RAS antagonistlerinin veya 1,25 (OH) 2 D3 verilmesiyle düzeldiği gözlenmiştir. Vaidya A, Williams JS.Metabolism. 2012 Apr;61(4):450-8. Vitamin D ve Kardiyovasküler Hastalıklar Ülkemizde yapılan bir çalışmada da koroner anjiyografi yapılan kişilerde Gensini skorunun Vitamin D düzeyleri ile negatif korelasyon gösterdiği ve geleneksel ve yeni kardiyovasküler risk faktörleri uyarlaması yapıldıktan sonra bile vitamin D’nin koroner arter hastalığı şiddetinin bağımsız bir prediktörü olduğu gösterilmiştir. Bir hayvan deneyi çalışmasında da Vitamin D eksikliğinin aortik kapak ve damar kalsifikasyonu için bir risk faktörü olduğu ve bu bölgelerde osteogenik anahtar faktör ekspresyonunun stimülatörü olduğu ortaya konmuştur. Akin F, et al. J Investig Med. 2012 Apr 24. [Epub ahead of print] Schmidt N, et aI.PLoS One. 2012;7(4):e35316. Epub 2012 Apr 20. Vitamin D ve Kardiyovasküler Hastalıklar ABD’ de yürütülen NHANES ilişkili bir mortalite çalışmasında, hipertansiyonu olan Amerikalı erişkinlerde kardiyovasküler mortalitenin 25(OH) D3 düzeyleri ile ters ilişkili olduğu ve Vitamin D alımının artırılmasının prematür ölümleri azaltacağı rapor edilmiştir. Yine yapılan yayınlarda, vitamin D ile periferik arter hastalığı arasında anlamlı bir ilişki olduğu ve düşük Vitamin D düzeyine sahip kişilerde periferik arter hastalığı ve kardiyovasküler advers olaylar gelişme riskinin artmış olduğu ve yine bu kişilerde yüksek amputasyon oranlarının izlendiği belirtilmiştir. Zhao G, et al. J Hypertens. 2012 Feb;30(2):284-9. Chua GT, et al. Vasc Health Risk Manag. 2011;7:671-5. Review. Vitamin D ve Nörodejeneratif Hastalıklar Vitamin D reseptörlerinin beyinde yaygın olduğu, 1,25 (OH)2D3’ün amiloid plakların temizlenmesi de dahil pek çok nöroprotektif etkilerinin olduğu ve düşük 25 (OH) D3 düzeylerinin hem Avrupa hem de ABD’ de Alzheimer ve demanslla ilişkili olduğunu gösteren bulgular vardır. Yine kognitif fonksiyonlardaki bozulmanın ciddi Vit D eksikliği olanlarda yeterli plazma 25(OH) D3 düzeyi olanlara göre dört kat daha fazla görüldüğü de rapor edilmiştir. Soni M, et al.Scand J Clin Lab Invest Suppl. 2012;243:79-82. Vitamin D ve Nörodejeneratif Hastalıklar Parkinson ve Vitamin D ilişkisini ortaya koyan çalışmalar da vardır. Parkinsonlu hastalarda vitamin D eksikliğinin kontrole göre daha sık olduğu hastalık gelişiminde vitamin D eksikliğinin rolü olduğu ileri sürülmektedir. Multipl skleroz da vitamin D ile ilişkisi araştırılan nörolojik hastalıklardandır. MS başlangıcından önce vitamin D alımının hastalığa bağlı nörodejenerasyonu yavaşlatacağı ve ilerleyici türlerinde de hastaların hareketsizliğe ilerlemesini geciktireceği belirtilmektedir. Yine yaşamın erken dönemlerinde vitamin D verilmesinin MS’ e karşı faydalı etkilerinin olduğu deneysel çalışmalarda gösterilmiştir. Evatt ML, et al.Arch Neurol. 2008 Oct;65(10):1348-52. McDowell TY, et al.Neuroepidemiology. 2011;37(1):52-7. Fernandes de Abreu DA, et al.J Neurol Sci. 2011 Dec 15;311(1-2):64-8. Vitamin D ve Psikiatrik Hastalıklar Depresif semptomların gelişiminde D vitamini eksikliği suçlanmakta ve Vitamin D takviyesi ile semptomlarda düzelme olduğu bildirilmektedir. Vitamin D’ nin intihar vakalarını azaltmada bir rolünün olup olamayacağı da tartışılan konular arasındadır. Doğulan mevsimle şizofreni arasında ilişki kuran ve bunun da Vitamin D ile bağlantılı olabileceğini ileri sürenler de vardır. Högberg G, et al.Acta Paediatr. 2012 Feb 28. [Epub ahead of print] Tariq MM, et al.Int J Adolesc Med Health. 2011;23(3):157-65. Review. Schwartz PJ.Med Hypotheses. 2011 Jun;76(6):785-93. Vitamin D ve Psikiatrik Hastalıklar Vitamin D ile otizmin ilişkili olabileceği düşünülmüş ve annelerin vitamin D düzeyindeki düşüklüğün infantil otizmi gelişimi için bir risk oluşturduğu, bunun Vitamin D’nin beyin gelişimi üzerindeki etkileri ile birlikte annenin immun sisteminin olumsuz etkilenmesinden kaynaklanabileceği belirtilmiştir. Başka bir çalışmada da Mısırlı otistik çocuklarda Vitamin D düzeylerinin düşük olduğu gözlenmiştir. Cannell JJ. Acta Paediatr. 2010 Aug;99(8):1128-30. Grant WB, Soles CM.Dermatoendocrinol. 2009 Jul;1(4):223-8. Meguid NA, et al. J Altern Complement Med. 2010 Jun;16(6):641-5. Vitamin D ve İmmun Sistem İmmun sistem üzerindeki etkileri ve ilişkili olduğu hastalıklar çok çeşitlidir. Makrofajlar, lenfositler (T helper), nötrofillere ilişkin fonksiyon kayıpları; antimikrobiyal proteinlerin (katelisidin) ekspresyonunda ve antiviral etkilerde azalma bunlar arasında sayılabilir. Vitamin D eksikliği ile immun sistem ilişkili hastalıklar dendiğinde ise MS’ den allerjik hastalıklara, enfeksiyonlardan otoimmun hastalıklara uzanan geniş bir yelpaze karşımıza çıkar. Frieri M, Valluri A. Allergy Asthma Proc. 2011 Nov-Dec;32(6):438-44. Vitamin D ve Otoimmun Hastalıklar FMF, romatoid artrit, SLE, sistemik skleroz ve psöriasis gibi çok farklı otoimmun hastalık, bu hastalıklara ait alevlenmeler ve yine bu hastalarda kardiyovasküler olay sıklığında artma da yine Vitamin D eksikliği ile ilişkilendirilmiştir. Erten S, Altunoğlu A, Ceylan GG, Maraş Y, Koca C, Yüksel A. Rheumatol Int. 2011 Dec 23. [Epub ahead of print] Gopinath K, Danda D. Int J Rheum Dis. 2011 Oct;14(4):332-9. Reynolds JA, et al.Rheumatology (Oxford). 2012 Mar;51(3):544-51. Gisondi P, et al.Br J Dermatol. 2012 Mar;166(3):505-10. SONUÇ D vitamininin tümör hücreleri üzerinde antiproliferatif, prodiferansiyatif, apoptotik ve antianjiogenik etkileri olduğuna dair çok sayıda veri mevcuttur. Ancak bu da bilinen bir gerçektir ki Vitamin D’ye aynı dokuda bile farklı hücreler tarafından verilen cevaplar çok heterojendir. Vitamin D’nin hem kansere karşı korunmada hem de kanser tedavisindeki etkilerinin ve bu etkilerin mekanizmalarının aydınlatılmasına yönelik çalışmaların artarak süreceğini ve çok yakın bir gelecekte kanser tedavisi seçenekleri arasına gireceğini düşünüyoruz. SONUÇ Vitamin D, diabetten obeziteye, hipertansiyondan kalp ve damar hastalıklarına, nörodejeneratif hastalıklardan immun sistemle ilişkili bozukluklara kadar pek çok hastalık ve klinik durumla ilişkilendirilmekte ve bu listeye hergün bir yenisi eklenmektedir. Her ne kadar vitamin D kullanımı ile ilgili birçok hastalık için ümit verici gelişmeler yaşansa da literatürdeki bulgulara yaklaşımda herhalde önemli olan vitamin D’ nin eksikliği için ortaya konan düzeylerin farklılığı ve ölçüm yöntemlerinde ve hassasiyetlerindeki çeşitliliğin mutlaka hesaba katılmasının gerektiğidir. SONUÇ Güneşin dört mevsim görüldüğü yurdumuzda günlük 20-30 dakika süre ile güneşten faydalanarak belki de toplumumuzda kanser başta olmak üzere ve bir çok hastalığın oranlarını azaltabiliriz. Teşekkür Ederim