ALLAH’IN MERHAMETİNE MAZHAR OLABİLEN İNSANLAR Doç. Dr. İsmail KARAGÖZ Dünyada bütün insanlar, Allah’ın rahmeti sayesinde varlıklarını sürdürmektedirler. Mümin-kâfir bütün insanlar, kâinattaki Allah’ın nimetlerinden yararlanmaktadırlar. Allah’ın ahiretteki nimetlerinden ise ancak mü’minler faydalanabileceklerdir. Bu, Allah’ın rahman ve rahîm olmasının gereğidir. Yazımızda, önce rahmet, merhamet, ruhm kavramlarının, sonra Allah’ın rahman, rahim ve zü’r-rahmeti sıfatlarının anlamını, daha sonra da Allah’ın rahmetine mazhar olan insanların vasıflarını zikredeceğiz. 1. Rahmet, Merhamet Ve Ruhm Kavramları “Rahmet”, “merhamet” ve “ruhm” kavramları; “rhm” kökünden türeyen kelimelerdir. “Rhm” kökü; merhamet etmek, acımak, esirgemek, korumak, affetmek, bağışlamak, nimet vermek, ikamet etmek ve kadının rahminden şikayet etmesi anlamlarına gelir. “Rahmet” ve “merhamet” kelimeleri isim olarak; hayır, iyilik, ihsan, nimet ve kalp inceliği demektir. Kur’an’da daha çok “rahmet” kelimesi kullanılmıştır (114 ayet). “Ruhm” ve “merhamet” kelimeleri ise birer ayette geçmiştir (Kehf, 18/81, Beled, 90/17). Kur’an’da aynı kökten türeyen “erham” kelimesi de kullanılmıştır ki bu kelime, sim-i tafdîl olarak “en merhametli” ve “rahim” kelimesinin çoğulu olarak “kadının döl yatağı ve yakın akrabalar” anlamında kullanılmıştır (mesela 8/75, 13/8. 12 ayet). Cennet, Kur’an’da “rahmetü’llah” olarak nitelenmiştir: “Yüzleri beyaz/nurlu olanlar, Allah’ın rahmeti (cennit) içindedirler. Onlara orada ebedî kalacaklardır.” (Al-i İmran, 3/107) Aynı kökten türeyen “rahmân”, “rahîm” ve “zü’r-rahmeti” kelimeleri, Allah’ın sıfatı olarak kullanılmıştır. 2. Allah’ın Rahmân İsmi “Rahmân” kelimesi sadece Allah’a özgün bir sıfattır. Kur’an’da 57 defa geçen bu kelime, Allah’tan başkaları için kullanılmamıştır. Bu isim “sıfat-ı gâlibe” olup Allah’ın güzel isimlerinin ikincisidir. Bu kelimenin ikili ve çoğulu yoktur. Kur’an’da da sadece tekil şekli kullanılmıştır. “Rahman” kelimesi Allah’ın ismi-sıfatı olarak; pek merhametli, çok merhamet sahibi, çok nimet verici ve çok müşfik şeklinde anlamlandırmak mümkün ise de Allah’ın ismi olarak bu kelimeyi tam karşılayacak Türkçe bir sözcük yoktur. Türkçe’deki “esirgeyen”,“bağışlayan”, “acıyan” ve “yarlığayan” kelimeleri “rahman” kelimesinin anlamını karşılamamaktadırlar. “Esirgeyen” sözcüğünde “kıskanma” anlamı vardır ki “rahmân” kelimesinde bu anlam yoktur. “Acıyan” sözcüğü, “rahmân” kelimesinin anlamını tam ifade etmemektedir. Çünkü “merhamet"”sadece acımak değil; acıyı, musîbeti, sıkıntıyı, derdi ve belayı giderip yerine sevinci, nimeti, sıhhati, devayı, ferahı ve rahatlığı getiren bir hayır ve iyiliktir. “Bağışlayan” sözcüğü ise “rahmân” kelimesinin değil “vehhâb” ve “afüv” kelimelerinin karşılığıdır. 3. Allah’ın Rahim İsmi Kur’an’da 114 defa geçen “rahîm” kelimesi, bir ayette “rahîm” şeklinde (Tevbe, 9/128) Hz. Muhammed’in (s.a.v.), bir âyette “ruhamâ’ ” şeklinde (Fetih, 48/29) Peygamber ve mü’minlerin sıfatı olarak kullanılmıştır. Bu kelime, “çok merhamet edici” demektir. Kur’an’da çoğul şekli kullanılmıştır (ruhamâ’ ve râhımîn). Allah’ın “rahmân” sıfatı, “rahîm” sıfatından daha kapsamlıdır. Yüce Allah, “rahmân” sıfatının gereği olarak yarattığı bütün varlıklara merhamet eder. Bu konuda mü’min-kâfir ve itâatkâr-âsi ayırımı yapmaz. O’nun merhameti her şeyi kuşatmıştır (A’raf, 7/156) O, rahmeti kendisine farz kılmıştır (ketebe) (En’am, 6/12, 54). Bütün insanları yaratan, yaşatan, sıhhat, akıl, irade ve rızık veren Allah’tır. Dünyayı, içindekileri, ayı, güneşi, yıldızları, gezegenleri, havayı, suyu, rüzgarı, bitkileri, ağaçları, hayvanları, geceyi, gündüzü... kısaca her şeyi insan için yaratmış, insanın hizmetine sunmuş (teshir) (Bekara, 2/29, İbrahim, 14/32-33, Lokman, 31/30) ve insana sayılamayacak kadar çok nimet vermiştir (İbrahim, 14/34). Allah, dünyada insana emeğinin karşılığını verdiği gibi (Necm, 53/39), insanın emeği olmadan da bildiğimiz ve bilmediğimiz pek çok nimet de vermiştir. Yüce Allah, oksijeni, suyu, güneş enercisini, ağaçları, bitkileri, bir çok meyveyi, etinden, sütünden, yününden, derisinden ve gücünden yararlandığımız pek çok hayvanı ve daha nice nimetleri insan emeği olmadan bizlere merhameti sebebiyle vermiştir. Bu, Allah’ın “rahmân” olmasının sonucudur. Bu konuda mü’min, kâfir, ibadet eden ve etmeyen ayırımı da yapmamaktadır. Allah, insanın dünya ve âhirette mutlu olmasını istemektedir. Bunu sağlayacak yolu göstermek için peygamberler ve kitaplar göndermiştir. İlâhî kitaplar, insanlar için bir rahmettir (En’am, 6/154, A’raf, 7/52, 103, Hud,11/17). Kur’an, mü’minler için bir rahmettir (Yunus, 10/57, Nahl, 16/89, İsra, 17/82). Muhammed Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir (Enbiya, 21/107). “Rahîm” ismi “rahmân” ismine göre daha özeldir. Sadece îman edip salih amel işleyenlere, muttakî ve muhsinlere yöneliktir. Dünyada sadece mü’minlerin güzel amellerine sevap verir, âhiret nimetlerinden yararlandırır, onlardan razı olur ve onları cennetine koyar. Mü’min olmayanlar, Allah’ın dünyadaki nimetlerinden yararlanırlarsa da ahiretteki nimetlerinden mahrum kalırlar. “Rahmân” ve “rahîm” kelimelerinin bu anlamı sebebiyle Allah, dünya ve âhiretin, mü’min ve kafir herkesin rahmanı, âhiretin ve mü’minlerin rahîmi denilmiştir. Allah’ın rahmetinin her şeyi kuşattığı, âhirette ise sadece mü’minlere merhamet edeceğini Kur’an’ın şu âyetleri ifade etmektedir: Musa (a.s.); “...(Rabb’im!) sen bizim velimizsin, bizi bağışla, bize merhamet et, sen bağışlayanların en hayırlısısın. Bize dünyada da âhirette de hasene (iyilik, güzellik, nimet) yaz. Biz sana yöneldik” şeklinde dua etmesi üzerine, yüce Allah,; “Dilediğimi azabıma uğratırım. Rahmetim ise her şeyi kuşatmıştır. Merhametimi (kötülüklerden) korunanlara, zekatı verenlere ve âyetlerimize îman edenlere yazacağım” buyurmuştur (A’raf, 7/156). (A’raf, 7/155-156) Peygamberimiz (s.a.v.), yüce Allah’ın cennete, “...Sen benim rahmetimsin, cehenneme de sen de benim azabımsın....” dediğini bildirmiştir (Buhârî, Tevhîd, 25. III, 186). Allah’ın azabı da merhameti de çoktur. Bu hususu, Peygamberimiz (s.a.v.),bu şöyle bildirmiştir: “Eğer, Allah katındaki cezayı bilseydi hiçbir mümin cennete gireceğini ummazdı. Eğer rahmetinin çokluğunu bilseydi hiçbir kafir cennetten ümidini kesmezdi” (Müslim, Tevbe, 23. III, 2109) 4. Zü’r-Rahmeti İfadesi Allah’ın merhametini ifade etmekte kullanılan kavramlardan biri de “zü’r-rahmeti” ifadesidir. Âyette; “Rabb’ın zengin, rahmet sahibidir (zü’r-rahmeti)” (En’am, 6/133), “... De ki Rabb’ınız geniş rahmet sahibidir (zu rahmetin vâsiatin)” buyrulmuştur, (En’am, 6/147). Allah, merhametlilerin en hayırlısı (Müminun, 23/118) ve in merhametlisidir (Yusuf, 12/64). Peygamber imiz (s.a.v.), Allah’ın merhametinin çokluğunu şöyle ifade etmiştir: “Allah, rahmeti yüz parça yapmış, bunun doksan dokuzunu kendisinde tutmuş, bir parçasını yer yüzüne indirmiştir. Bu bir parça rahmet sebebiyle yaratıklar birbirlerine merhamet ediyorlar. O kadar ki hayvanlar, yavrularına zarar verir korkusuyla ayaklarını kaldırmaktadırlar” (Müslim, Tevbe, 17, 19; III, 2108; Buhârî, Edeb, 19. VII, 75). Allah, dilediğine rahmetini ihsan eder. (Bekara, 2/105, Ankebut, Ancak Allah Kur’an’da hangi nitelikteki 29/21, İnsan, 76/31) insanlara rahmetini ihsan edeceğini beyan etmiştir. Bu bölümde Allah’ın rahmetini ihsan edeceğini va’dettiği insanları zikredeceğiz. 5. Allah’ın Rahmetini Va’d Ettiği İnsanlar “Rahmet” kelimesinin geçtiği ayetlere baktığımız zaman iman edip salih amel işleyen, Allah ve peygamberin emir ve yasaklarına uyan, haramlardan ve kötülüklerden sakınan, ibadetlerini en güzel biçimde yapan mümin, muttaki, muhsin, itâatkâr ve sabırlı insanların Allah’ın merhametine,cennet ve nimetlerine mazhar olabileceğini öğreniyoruz. Kur’an’da Allah’ın rahmetine mazhar olacakların yapacakların iman, ibadet, amel, fiil ve davranışlar zikredildikten veya bir emir verildikten veya yasaklardan kaçınanlar zikredildikten sonra ; “Umulur ki merhamet olunursunuz” (En’am, 6/155, A’raf, 7/204, Nur, 24/56, Neml, 27/46), “İşte onlara Allah rahmetini ihsan edecektir” (Tevbe, 9/71), “Allah, onları kendinden bir rahmet ve lutfa (cennete) sokacaktır” (Nisa, 4/175), “İşte onlar Allah’ın rahmetini umarlar” (Bekara, 2/218), “Rableri, onlara kendisinden bir rahmet, rıza ve cennetleri müjdeler” (Tevbe, 9/21), “Rab’leri onları rahmetine dahil edecektir” (Tevbe, 9/99), “Size rahmetinden iki pay versin” (Hadid, 57/28), İfadeleri kullanılmıştır. Şimdi Allah’ın rahmetini ihsan edeceğini bildirdiği kimseleri zikredebiliriz: (1) Muttaki Mü’minler Muttakî insanı daha önce izah etmiştik. muttakî müminlere Allah’ın rahmetini ihsan edeceği şu ayette bildirilmektedir: “Ey mü’minler! Allah’a karşı gelmekten sakının (ittika) ve Peygamberi’ne iman edin ki O size rahmetinden iki kat versin ve sizi ışığında yürüyeceğiniz bir nur lütfetsin, sizi bağışlasın. Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir” (Hadid, 57/28; bakınız A’raf, 7/158). (2) Salih Müminler “Salih mü’min”, salih ameller işleyen mü’minlere denir. “İman edip salih ameller işleyenlere gelince Rab’leri onları rahmetine dahil edecektir. İşte apaçık kurtuluş budur” (Casiye, 45/30) ayeti buna delildir. (3) Kur’an’a Sarıla Mü’minler “Allah’a iman edip O’na sımsıkı sarılan müminlere gelince Allah, onları kendinde bir rahmet ve lütfa dahil edecek ve onları kendine götürecek doğru yola iletecektir” (Nisa, 4/175). Bu ayette, söz konusu edilen “Allah’a sarılmak”tan maksat, Kur’an’ın emirlerine uymaktır. Nitekim bir başka ayette Kur’an’a uyanlara merhamet edeceği bildirilmiştir: “İşte bu (Kur’an), bizim indirdiğimiz mubarek bir kitaptır. Bu (Kur’an)a uyun ve Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin” (En’am, 6/155). (4) İtaatkâr Müminler “Allah’a ve Peygambere itaat edin tâki merhamet edilesiniz” (Al-i Imran, 3/132; bakınız, Tevbe, 9/71, Nisa, 24/56). “Allah ve peygambere itaat”; Kur’an ve sünnete uymaktır. (5) Namaz Kılan Mü’minler Yüce Allah; “Namazı dosdoğru kılın, zekatı verin ve Peygambere itaat edin tâ ki merhamet olunasınız” (Nisa, 24/56; bakınız; A’raf, 7/156, Tevbe, 9/71, Zümer, 39/9); Peygamberimiz (s.a.v.);“Gece karanlıkta mescitlere gidenler, Allah’ın rahmetine gark olacaklardır” buyurmuştur. (İbn Mace, Mesacid, 14. II, 256) “Namaz”; İslam’ın beş temel esasından biri olup, imandan sonra en başta yapılacak görevlerden biri ve “dinin direğidir” (Aclûnî, II, 39-40). Namaz, en faziletli ibadettir. Peygamberimiz (s.a.v.); “Amellerin hangisi en faziletlisidir?” sorusuna “vaktinde kılınan nazdır...” (Tirmizi, Birr, 2. IV, 310); “ilk vaktinde kılınan namazdır” buyurmuştur. (Tirmizî, Zühd, 56, IV, 601) Ergenlik çağından itibaren ölünceye kadar kadın-erkek her müslüman, günden beş vakit namazı kılmak zorundadır. Namaz, insanı bütün kötülük ve haramlardan alı koyar. (Ankebut, 29/45) Firdevs cennetinin varisi olan müminlerin en başta gelen özelliği namaz kılmaktır. (Müminun, 23/1,11) Kur’an’da Namazlarını kılmayanların “gayya” atılacağı .ildirilmiştir (Meryem. 19/59) “Ğayya”, cehennemde bir vadinin adıdır (Kurtubî, el-Cami’ Li Ahkâmi’lKur’an, XI, 125). (6) Zekatlarını Veren Müminler “... Allah buyurdu ki: Kimi dilersem onu azabıma uğratırım. Rahmetim ise her şeyi kuşatır. Onu (rahmetimi), muttakilere, zekatı verenlere ve âyetlerimize iman edenlere yazacağım” (A’raf, 7/156). “Zekat”, zengin müminlerin mallarının belirli bir miktarını Tevbe suresinin 60. ayetinde belirtilen yerele verdiği mâlî bir ibadettir. Zekat Kur’an’da çoğu kez namaz ile birlikte zikredilmiştir. Kur’an’da zekatını vermeyenlerin âhirette cehennemde cezalandırılacağı bildirilmiştir. ( Tevbe, 9/35) (7) Muhsin Müminler “.. Allah’ın rahmeti muhsinlere çok yakındır” (A’raf, 7/ 56). “Muhsin” kelimesinin anlamını daha önce izah etmiştik. (8) Mallarından Allah Yolunda İnfak Eden Müminler “Bedevilerden öylesi de vardır ki Allah’a ve âhiret gününe iman eder. (Hayır) için harcayacağını Allah katında yakınlığa ve peygamberin dualarını almaya vesile edinir. Bilesiniz ki bu, onlar için Allah’a bir yakılıktır. Allah onları rahmetine dahil edecektir.” (Tevbe., 9/99) “İnfak”, zekat ve sadakanın dışında müslümanın Allah için yakınlarına, fakirlere, muhtaçlara ve hayır kurumlarına maddi yardımda bulunmaktır. İnfak, Allah’ın bir emri, müminin bir özelliğidir. (9) Musibetlere Sabreden Müminler Müslümanı üzen her şey musibettir. Allah, açlık, korku, mallardan, canlardan ve ürünlerden noksanlaştırmak suretiyle imtihan edeceğini bildirmekte, musibetlere sabredenlerin müjdelenmesini istemektedir. Musibetlere sabredenler Allah’ın merhametine mazhar olacaklardır. “Andolsun ki sizi biraz korku ve açlık; mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma ile imtihan edeceğiz. Sabredenleri müjdele. O sabredenler kendilerine bir bela geldiği zaman; biz Allah’ın kullarıyız ve biz O’na döneceğiz derler. İşte Rab’lerinden bağışlamalar ve rahmet hep onlaradır. Doğru yolu bulanlar da onlardır.” (Bekara, 2/155-157). (10) Emr-i Bi’l-Ma’ruf ve Nehyi Ani’l-Münker Yapan Müminler “Ekr-i bi’l-ma’ruf”; marufu yani İslam’ın ve akl-ı selimin iyi ve güzel gördüğü şeyleri emretme, İslam’ı insanlara anlatma görevidir. “Nehy-i ani’l-münker” ise, münkeri yani İslam’ın ve akl-ı selimin kötü ve çirkin gördüğü şeyleri men etme, kötülüklerle mücadele etme görevidir. Bunlar, her müslümanın görevidir. Bu görevi yapan müminler Allah’ın merhametine mazhar olacaklardır. “Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. Onlar maruf emreder, münkeri men ederler, namazları kılarlar, zekatı verirler, Allah ve Peygamberine itaat ederler. İşte bunlara Allah rahmet edecektir.” (Tevbe, 9/71). (10) Allah Yolunda Cihat Eden Müminler “İman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda cihat edenler, işte bunlar Allah’ın rahmetini umabilirler. Allah, çok bağışlayan, çom merhamet edendir.” (Bekara, 2/218; bkz; Tevbe, 9/21-22, Nisa, 4/95-96). “Cihat”; bir mümin Allah için İslam’ın bilinmesi, tanınması ve yücelmesi için çalışmaktır. (12) Kötülüklerden Korunan Müminler “... (Melekler), müminlerin bağışlanması için bağış dilerler, ‘Rabb’imiz! Senin rahmetin ve ilmin her şeyi kuşatmıştır. O halde tevbe eden ve senin yoluna uyanları bağışla ve onları cehennem azabından koru. Rabb’imiz! Onları da onların atalarından, eşlerinden ve nesillerinden iyi olanları da kendilerine va’dettiğin Adn cennetlerine koy, şüphesiz aziz ve hakim olan sensin. Onları kötülüklerden koru. O gün (kıyamet günü) kimi kötülüklerden korursan muhakkak ki onu rahmetine mazhar etmiş olursun En büyük kurtuluş, budur,” (Mümin, 40/7-9) (13) Okunan Kur’an’ı Dinleyen Müminler “Kur’an okunduğu zaman onu dinleyin ve susun tâki merhamet olunasınız” (A’raf, 7/204). Okunan Kur’an’ı dinlemek, Allah’ kelamına saygının bir gereğidir. Mümin Kur’an okur, okunan Kur’an’ı dinler, okuduğunu ve dinlediği anlamaya ve öğrenmeye çalışır, öğrendiğini tatbik eder. (14) Ahiretten Korkan Müminler “Ahiretten korkmak”, orada azaba uğramaktan korkmaktır. Ahiretten korkmanın gereği, mümin dünyada ahiretini kazanmaya çalışır. Neticede Allah’ın rahmetine mazhar olur. “Geceleyin secde ederek ve kıyamda durarak ibadet eden, ahiretten çekinen ve Rabb’inin rahmetini dileyen kimse (ahiretten korkmayan kafir kimse gibi) diri?” (Zümer, 39/9). (15) Hoşgörülü Müminler Peygamberimiz (s.a.v.), “Allah, bir şey sattığı, satın aldığı ve borcunu istediği zaman müsâmahakâr olan kişi sever” buyurmuştur. (Buhârî, Büyû’, 16, III, 9). (16) Merhametli Müminler Yüce Allah şu ayetinde müminlerin birbirlerine merhameti tavsiye etmelerini emretmiştir: “Sonra iman edenlerden, birbirlerine sabrı tavsiye edenler ve merhameti tavsiye olmaktır. İşte bunlar sah ashabıdır” (Beled, 90/17-18). Peygamberimiz (s.a.v.) da şu sözleri ile müminlere merhameti tavsiye etmiştir: “Allah. Ancak merhametli olanlara rahmetini ihsan edecektir” (Buhârî, Cenâiz, 33, II, 80), “Rahman merhamet edenlere merhamete eder. Yer yüzündekilere merhamet edin (o zaman) göktekiler de size merhamet eder” (Ebu Davud, Edeb, 66, V, 231), “Allah merhamet etmeyene merhamet etmez” (Buhârî, Tevhît, 2. VIII, 165). “Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimizin hakkını tanımayan bizden değildir (bizim sünnetimi terk etmiştir)” (Ebu Dâvud, Edeb, 66, V, 233). İnsanlarda merhameti var eden de Allah’tır. (Rum, (s.a.v.), “Merhamet ancak şakî insandan söküp alınır” buyurmuştur . (Ebu Davud, Edeb, 66. V, 232) Akra’ b. Hâbis, Peygamberimiz (s.a.v.)’i (torunu) Hasan’ı öperken görmüş ve ‘Benim on çocuğum var, onlardan hiç birini öpmedim” demiştir. Bunun üzerine Peygamberimiz (s.a.v.), ‘Merhamet etmeyene merhamet edilmez” demiştir. (Müslim, Fedail, 65. II, 1808). Hz. Aişe (ra) anlatmıştır: “Bazı bedeviler Peygambere geldiler ve ‘siz çocuklarınız öpüyor musunuz?’ dediler. Peygamber (s.a. v.)’in “evet” demesi üzerine bedeviler, ‘vallahi biz çocuklarımızı öpmüyoruz” dediler. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.), ‘Allah, sizden merhameti (içinizden) söküp aldı ise ben ne yapayım’ demiştir.” (Müslim, Fedail, 30/21).Peygamberimiz 64, II, 1808). Müminler, eşlerine, çocuklarına, yakınlarına, insanlara ve bütün canlılara karşı merhametli olmalı ve Allah’ın kendisine merhamete etmesini de Ondan niyaz etmelidir. Peygamberimiz (s.a.v.), “Allah’ım! Bizi bağışla, bize merhamet et, bizden razı ol, (ibadetlerimizi) kabul et, bizi cennetine koy, cehennemden koru ve bütün işlerimizi ıslah et” diye dua etmiştir.” (İbn Mace, Dua, 2. II, 1261) Allah, rahmetinden ümit kesilmemesini istemektedir: “(Ey peygamberim!) De ki: Ey nefislerine karşı aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Allah, bütün günahları bağışlar. Çünkü O, çok bağışlayan, çok merhamet edendir.” (Zümer, 39/53). Allah’ın rahmetinden ümit kesenler, sapıklar ve kafirler olarak nitelenmiştir: “Sapıklardan başka kim Rabb’ının rahmetinden ümit keser?” (Hıcr, 15/56). “Allah’ın âyetlerini ve O’na kavuşmayı inkâr edenler, işte onlar benim rahmetimden ümidini keserler. Onlar için acı bir azap vardır” (Ankebut, 29/23). Allah’ın âhiretteki rahmeti dünya nimetlerinden daha hayırlıdır. (Al-i İmran, 3/157). Kur’an’da akıllı insanların; “Rabb’imiz! Bizi doğru yola ilettikten sonra kalplerimizi eğriltme, bize katından bir rahmet ver” diye dua ettikleri (Al-i İmran, 3/8). Musa (a.s.)’ın; “Rabb’im! Beni ve kardeşimi bağışla, bizi rahmetinin içine dahil et, merhametlilerin en merhametlisi sensin” diye yalvardığını) öğreniyoruz. (A’raf, 7/151). Nefsin kötü arzularından ve âhiret sıkıntılarından ancak Allah’ın merhamet ettiği insanlar kurtulabilir. (En’am, 6/16, Yusuf, 12/53, Mümin, 40/9, Dühan, 44/40-41). Bu sebeple yüce Allah; “Rabb’imiz! Bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme. Bizi affet, bizi bağışla, bize merhamet et. Sen bizim mevlamızsın. Kafirler toplumuna karşı bize yardım eyle” (Bekara, 2/286) diye dua etmemizi öğretmektedir. Çünkü Allah, insanlara karşı çok şefkatli çok merhametlidir (Bekara, 2/143). İnsanlar ancak Allah’ın rahmeti sayesinde Şeytanın şerrinden korunabilirler. Şu ayetler bunun açık delilidir: “Eğer size Allah’ın lütfu ve merhameti olmasaydı pek azınız hariç Şeytana uyardınız” (Nisa, 4/83). “Eğer size Allah’ın lütfu ve merhameti olmasaydı hiç biriniz asla temizlenemezdi” (Nur, 24/21). “Eğer Allah’ın size lütfu ve merhameti olmasaydı elbette ziyana uğrayanlardan olurdunuz.” (Bekara, 2/64). HÜLASA Allah, merhametlilerin en merhametlisidir. Bütün yaratıklar, Allah’ın merhameti sayesinde varlıklarını sürdürebilmektedir. Allah, çok merhametlidir. Ayet ve hadislerde Allah’ın kimlere, hangi vasıflara sahip insanlara merhamet ettiği bildirilmiştir: Bunlar; muttaki mü’minler, salih müminler, Kur’an’a sarıla mü’minler, itaatkâr müminler, namaz kılan mü’minler, zekatlarını veren müminler, muhsin müminler, mallarından Allah yolunda infak eden müminler, musibetlere sabreden müminler, eEmr-i bi’lma’ruf ve nehyi ani’l-münker yapan müminler, Allah yolunda cihat eden müminler, kötülüklerden korunan müminler, okunan Kur’an’ı dinleyen müminler, âhiretten korkan müminler, hoşgörülü müminler ve merhametli müminlerdir.