SAKARYA ÜNİVERSİTESİ Kamu Yönetimi Hafta 4 Yrd. Doç. Dr. Hale BİRİCİKOĞLU Bu ders içeriğinin basım, yayım ve satış hakları Sakarya Üniversitesi’ne aittir. "Uzaktan Öğretim" tekniğine uygun olarak hazırlanan bu ders içeriğinin bütün hakları saklıdır. İlgili kuruluştan izin almadan ders içeriğinin tümü ya da bölümleri mekanik, elektronik, fotokopi, manyetik kayıt veya başka şekillerde çoğaltılamaz, basılamaz ve dağıtılamaz. Her hakkı saklıdır © 2013 Sakarya Üniversitesi 2 Üçüncü Bölüm Sakarya Üniversitesi İdari Teşkilata Hakim Olan İlkeler Türk Kamu Yönetiminin Örgütlenmesi ve Temel Özellikleri Hedefler Bu üniteyi çalıştıktan sonra; o 1982 Anayasası’nda kamu yönetiminin örgütlenmesine ilişkin temel ilkeleri öğrenmek o Türk kamu yönetimini Anayasada yer alan ilkeler çerçevesinde sınıflandırmak o Türk kamu yönetimi bütçeleri çerçevesinde sınıflandırmak o Türk kamu yönetiminin temel özelliklerini o Anahtar Kavramlar Türk kamu yönetimi, merkezden yönetim, yerinden yönetim, İçindekiler I) Kamu Yönetiminin Örgütlenmesinde Anayasal İlkeler II) Türk Kamu Yönetiminin Örgütsel Yapısı A) Anayasa’da Yer Alan Örgütlenme İlkeleri Çerçevesinde Yapılan Sınıflandırma B) Bütçelerine Göre Yapılan Sınıflandırma III) Türk Kamu Yönetimin Temel Özellikleri İdari Teşkilata Hakim Olan İlkeler I. KAMU YÖNETİMİNİN ÖRGÜTLENMESİNDE ANAYASAL İLKELER Hedef: 1982 Anayasası’nda kamu yönetiminin örgütlenmesine ilişkin temel ilkeleri öğrenmek 1982 Anayasasında kamu yönetiminin örgütlenmesi ve işleyişi konusunda çeşitli ilkeler bulunmaktadır. Anayasanın “Cumhuriyetin Nitelikleri” başlığı altında “Türkiye Cumhuriyetinin, … demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti” olduğu belirtilmiştir. Diğer bir maddesinde, “Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür” hükmü (md.3) yer almıştır. Bu ilke ve hükümler, Devletin nitelikleri olmakla beraber, kamu yönetimini de etkilemektedir. Anayasa’da kamu yönetimini doğrudan etkileyen ilke ve hükümler, “IV.İdare” başlığı altında düzenlenmiştir. Anayasa, “kamu yönetimi” ya da “yönetim” kavramı yerine “idare” terimini kullanmıştır. İdare kavramı, Anayasa’da yerine göre “örgüt”, “yönetsel faaliyet” veya “sevk ve idare” anlamında kullanılmaktadır. 1982 Anayasası’nda sıralayabiliriz: kamu yönetime ilişkin özellikleri şu başlıklar halinde 1) Yönetimin Bütünlüğü: Anayasa’nın kamu yönetiminin örgütlenmesi ve faaliyetleriyle ilgili ilkelerinden birincisi, “yönetimin bütünlüğü” dür. Anayasa’ya göre, “idare, kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve kanunla düzenlenir.” (md.123). İdarenin bütünlüğü, çeşitli yönetim ilkeleriyle örgütlenen ve farklı statülere sahip olan kamu kurumları arasında birlik ve uyumu sağlamayı amaçlamaktadır. Merkezden yönetim ve yerinden yönetim ilkeleri, değişik örgüt yapıları, farklı görev ve yetkiler itibariyle ilk bakışta kamu yönetimi kurumları arasında parçalı bir görünüm varmış gibi bir manzara ortaya koyabilir. Kamu yönetimini meydana getiren kurumların örgüt ve görevleri bakımından aralarındaki uyumu “hiyerarşik denetim” ve “vesayet denetimi” sağlamaktadır. Hiyerarşik denetim, ast-üst biçiminde örgütlenmiş her bir kamu kurumunun kendi içindeki bütünlüğünü; “vesayet denetimi” de, merkezi yönetimle yerinden yönetim kuruluşları arasındaki bütünlüğü sağlamak amacıyla ortaya çıkan mekanizmalardır. 2) Yasal Yönetim: Anayasa’ya göre kamu yönetimini oluşturan tüm kurumlar, ya doğrudan doğruya kanunla veya kanunun açıkça verdiği bir yetkiye dayanarak kurulmaktadır. İdarenin görevlerinin de kanunla düzenlenmesi öngörülmektedir. Anayasa, kamu tüzel kişiliğinin ancak kanunla veya kanunun açıkça verdiği y etkiye dayanılarak kurulmasını öngörmüştür. 3 4 Sakarya Üniversitesi İdari Teşkilata Hakim Olan İlkeler 3) Merkezden Yönetim ve Yerinden Yönetim İlkeleri: Anayasa’da kamu yönetiminin kuruluş ve görevleriyle ilgili üçüncü ilke, “merkezden yönetim” ve “yerinden yönetim” ilkeleridir. Anayasa, “İdarenin kuruluş ve görevleri, merkezden yönetim ve yerinden yönetim esasına dayanır” demek suretiyle her iki ilkeye birlikte yer vermiştir (md.123). Faydası ve etkisi ülke geneline yayılmış genel kamu hizmetleri, merkezden yönetime; mahalli müşterek nitelikteki kamu hizmetleri de yerinden yönetim ilkesine göre örgütlenir. Anayasa, hangi hizmetlerin merkezden yönetim ilkesine göre örgütlenmesine ilişkin bir hüküm ortaya koymamıştır, fakat yerel yönetimlerin kuruluş ve görevleri ile yetkilerinin, “yerinden yönetim” ilkesine uygun olarak düzenlenmesini özellikle hükme bağlamıştır. Hangi hizmetlerin hangi ilkeye göre örgütleneceği konusunda, dünyada ortak standartlar ve uygulamalar yoktur, bununla birlikte gelişmiş demokratik ülkelerde benzerliklerin, farklılıklardan daha çok olduğunu, farklılıkların ise ülkelerin tarihi, siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel özelliklerinden kaynaklandığı söylenebilir. Dolayısıyla, ne bütünüyle merkezden yönetim ve ne de bütünüyle yerinden yönetim ilkesine göre kamu hizmetlerinin yürüten ülke söz konusudur. Her ülkede bu ilkeler birlikte uygulanmaktadır. Ülkemizde yerinden yönetim ilkesi olarak, “idari yerinden yönetim” uygulanmaktadır ve kamu yönetimi yapımız buna göre düzenlenmiştir. İdari yerinden yönetim de, “coğrafi” veya “mekân” yönünden yerinden yönetim; “fonksiyonel” veya “hizmet” yönünden yerinden yönetim olmak üzere iki biçimde uygulanmaktadır. Yerel yönetimler, kamu iktisadi kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, üniversiteler, TRT, düzenleyici ve denetleyici kurumlar, idari yerinden yönetim ilkesine göre kurulmuşlardır. 4) Yetki Genişliği: Yetki genişliği ilkesi Anayasa’da “illerin idaresi” için söz konusu edilmiştir. Bunun uygulaması olarak valilere yasada, bazı konularda, merkeze danışmadan kendiliğinden karar alıp uygulama olanağı tanınmıştır. II. TÜRK KAMU YÖNETİMİNİN ÖRGÜTSEL YAPISI Hedef: Türk kamu yönetimini Anayasada yer alan ilkeler çerçevesinde sınıflandırmak Türk kamu yönetimi bütçeleri çerçevesinde sınıflandırmak Her ülkenin kamu yönetimi sistemi, başta anayasa ve yasalar olmak üzere, kültürel, sosyal, siyasal, ekonomik ve tarihi faktörlerin etkisi altında şekillenir ve gelişir. Söz konusu faktörler, bir ülkenin daha çok iç şartlarıyla ilgilidir. Bu iç şartlar nedeniyle kamu yönetiminin örgüt yapısının ve işleyişinin ülkeler arasında önemli farklılıklar göstermesi doğaldır. İdari Teşkilata Hakim Olan İlkeler Ülkemizin kamu yönetimi yapısı, iki biçimde sınıflandırılabilir. Birinci sınıflandırma, anayasada belirtilen örgütlenme ilkelerine; ikinci sınıflandırma ise kamu mali yönetim mevzuatına dayanmaktadır. A) Anayasa’da Yer Sınıflandırma Alan Örgütlenme İlkeleri Çerçevesinde Yapılan Anayasada belirtilen örgütlenme ilkelerine göre kamu yönetimi sistemi, merkezden yönetim ve yerinden yönetim kuruluşları olarak iki ana gruba ayrılır. Merkezden yönetim kuruluşları, kendi içinde “başkent örgütü” ve “taşra örgütü” olmak üzere ikiye ayrılır. Merkezden yönetim kuruluşlarının başkent örgütüne, “merkez örgütü” de denilir. Bu yapı, Cumhurbaşkanı, Bakanlar Kurulu ve Bakanlıklar ile bunlara “bağlı” ve yardımcı nitelikte fonksiyonlar yürüten kurumlardan meydana gelir. Merkezi yönetimin temel örgütlenme birimi bakanlıklar ve bunlara bağlı kuruluşlardır. Merkezi yönetimin taşra örgütü ise, “il”,”ilçe”,”bucak” ile “bölge kuruluşları”ndan oluşur. Yerinden yönetim kuruluşları ise, Yerel Yönetimler, Kamu Kurumu Niteliğindeki Meslek Kuruluşları, YÖK, üniversiteler, Düzenleyici ve Denetleyici Kurumlar, KİT’ler ve TRT gibi kurumlardan meydana gelir. Yerinden yönetim kuruluşlarından “yerel yönetimler” ile “Kamu Kurumu Niteliğindeki Meslek Kuruluşları” nın dışındaki diğer kurumların genel yönetim bakımından bakanlıklarla bir bağı söz konusudur. Bu bağ, “ilgili” ve “ilişkili” kuruluş olarak ikili bir kavramlaştırmaya konu olmuştur. Örgütlenme ilkelerine göre ortaya çıkan kamu yönetiminin yapısı genel hatlarıyla aşağıda gösterilmiştir. TÜRK KAMU YÖNETİMİ MERKEZİ YÖNETİM KURULUŞLARI Başkent Örgütü Cumhurbaşkanı Bakanlar Kurulu Bakanlıklar Taşra Örgütü İl İlçe Bucak Yardımcı Kuruluşlar YERİNDEN YÖNETİM KURULUŞLARI Milli Güvenlik Kurulu Devlet Planlama Teşkilatı Danıştay Sayıştay Bağlı Kuruluşlar Vakıflar Genel Müdürlüğü Devlet Personel Başkanlığı Türkiye İstatistik Kurumu Bölge Coğrafi Yerinden Fonksiyonel Yerinden Yönetim Kuruluşları: Yerel Yönetimler Yönetim Kuruluşları İl Özel İdaresi Belediye Köy Üniversiteler KİT’ler Meslek Kuruluşları Düzenleyici ve Denetleyici Kurumlar 5 6 Sakarya Üniversitesi İdari Teşkilata Hakim Olan İlkeler 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu, kamu kurumlarını bütçelerine göre sınıflandırmıştır. Buna göre kamu yönetimi örgütü, bütçelerine göre, “Genel Yönetim” kapsamındaki idarelerin bütçeleri başlığı altında, “Merkezi Yönetim”, “Sosyal Güvenlik Kurumları” ve “Mahalli İdareler” olmak üzere üçe ayrılmıştır. Burada mahalli idarelerin “Genel Yönetim” kapsamı içinde değerlendirilmesi, kavramsal bir sorun olarak dikkati çekmektedir. Merkezi yönetim bütçesi; “Genel Bütçe Kapsamındaki Kamu İdareleri”, “Özel Bütçeli İdareler” ile “Düzenleyici ve Denetleyici Kurumlar” ın bütçelerinden meydana gelmektedir. Genel bütçe, Devlet tüzel kişiliğine dâhil olan kamu idarelerinin bütçeleridir. Bunlar, TBMM, Cumhurbaşkanlığı, Yargı organları, Başbakanlık ve Bakanlıklar ile bakanlıklara bağlı statüdeki kamu kurumlarını kapsamaktadır. Özel bütçe; bir bakanlığa bağlı veya ilgili olarak belirli bir kamu hizmetini yürütmek üzere kurulan, gelir tahsis edilen, bu gelirlerden harcama yetkisi verilen, kuruluş ve çalışma esasları özel kanunla düzenlenen kamu idarelerinin bütçesidir. Özel bütçeli idareler kapsamında, YÖK, Üniversiteler ve İleri Teknoloji Enstitüleri ile özel bütçeli diğer idareler girmektedir. B) Bütçelerine Göre Yapılan Sınıflandırma Bütçelerine göre yapılan sınıflamaya göre kamu yönetiminin görünümü şöyle tablolaştırılabilir. GENEL YÖNETİM Merkezi Yönetim Sosyal Güvenlik Kurumları Genel Bütçeli İdareler Özel Bütçeli İdareler Düzenleyici ve Denetleyici Kurumlar Mahalli İdareler İdari Teşkilata Hakim Olan İlkeler III. TÜRK KAMU YÖNETİMİNİN TEMEL ÖZELLİKLERİ Hedef: Türk kamu yönetiminin temel özelliklerini öğrenmek Kamu yönetimi sistemimiz; anayasa, kanunlar, idari düzenlemeler, yönetim ilkeleri, anlayışı, kültürü ve uygulamalardan kaynaklanan çeşitli özelliklere sahiptir. Bu özellikler ana hatlarıyla şöyledir. 1. Kamu yönetimi, örgüt yapısı bakımından, merkezden yönetim ve yerinden yönetim kuruluşları olarak iki ana grupta toplanır. Merkezden yönetim kuruluşları, kendi içinde “başkent örgütü” ve “taşra örgütü” olmak üzere ikiye ayrılır. Merkezden yönetim kuruluşlarının başkent örgütüne, “merkez örgütü” de denilir. Bu yapı, Cumhurbaşkanı, Bakanlar Kurulu ve Bakanlıklar ile “bağlı” ve yardımcı nitelikte fonksiyonlar yürüten kurumlardan meydana gelir. Merkezi yönetimin temel örgütlenme birimi, Bakanlıklar ve bunlara bağlı kuruluşlardır. Merkezi yönetimin taşra örgütü ise, “il”, “ilçe”, “bucak” ile “bölge” kuruluşlarından oluşur. 2. Yerinden yönetim kuruluşları ise, yerel yönetimler, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, YÖK, Üniversiteler, düzenleyici ve denetleyici kurumlar, KİT’ler ve TRT gibi kurumlardan meydana gelir. Yerinden yönetim kuruluşlarından “yerel yönetimler” ile “kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları” nın dışındaki diğer kurumların genel yönetim bakımından Bakanlıklarla bir bağı söz konusudur. Bu bağ, “bağlı” statüdeki kuruluşlar dışında, “ilgili” ve “ilişkili” kuruluş olarak ikili bir kavramlaştırmaya konu olmuştur. 3. Ülkemizde kamu yönetimi, kuruluş ve görevleriyle bir bütündür. Kamu yönetiminin bu bütünlüğü, üniter devlet sisteminin bir gereğidir. Kamu yönetimi, merkezi yönetim, mekan yönünden yerinden yönetim ve fonksiyonel yerinden yönetim kuruluşları gibi çeşitli birimlerden meydana gelse de, söz konusu birimler arasında belirli bir bağ, uyum ve düzen bulunmaktadır. Aslında bu birimler, bir bütünün ya da sistemin parçalarıdır. Bu parçalarla ana sistem arasındaki ilişkiyi, “hiyerarşik” ve “idari vesayet” denetimleri sağlamaktadır. 4. Kamu yönetimi sistemi, yargı denetimi bakımından “idari yargı” düzenine, uygulanan hukuk dalı yönünden “idare hukuku” na tâbidir. Bu sisteme “idari rejim” denilmektedir. İdari rejim, “iki ayrı hukuk ve iki ayrı yargı sistemi” esasına dayanır (Günday, 2002: 24). İdari yargı düzeninde, yönetimin faaliyet ve işlemlerinden zarar gören kişiler, bu amaçla oluşturulmuş idari yargı organlarına başvururlar. Yönetimle ilgili davalar, “adli” mahkemeler yerine, doğrudan doğruya “idari” mahkemelerde görülür. Başta Fransa olmak üzere, Almanya, Belçika, İtalya ve Hollanda gibi ülkeler bu sistemi uygulamaktadırlar. Türkiye, 1868 yılında Fransız modeli Danıştay’ı alarak idari yargı düzenini kabul 7 8 Sakarya Üniversitesi İdari Teşkilata Hakim Olan İlkeler etmiştir. Danıştay ve idare mahkemeleri bu düzenin yargı organlarıdır. Ülkemiz bu yönüyle Anglo-sakson yönetim sisteminden ayrılmaktadır. Anglo-sakson sisteminde, kural olarak, kamu yönetimiyle ilgili olarak ayrı bir hukuk düzeni ve ayrı bir yargı sistemi bulunmamaktadır. Bu ülkelerdeki sisteme de “adli idare sistemi” denilir. Adli idare sisteminde, idare ile bireyler arasında bir ayırım yapılmamaktadır. 5. Türkiye’nin Tanzimat’tan bu yana en önemli özelliği, yönetimde merkeziyetçiliktir. Merkeziyetçilik, kamusal yetkilerin ve kaynakların başkent örgütlerinin elinde toplanması ve onlar tarafından kullanılmasıdır. Merkeziyetçilik iki biçimde ortaya çıkmaktadır. Birincisi, “coğrafi merkeziyetçilik”, diğeri ise “örgütsel merkeziyetçilik” tir. Coğrafi merkeziyetçilik, merkezi yönetimin taşra kuruluşlarına ve yerel yönetimlere verilen yetki ve görevlerin dar tutulmasıdır. Örgütsel merkeziyetçilik ise, bir kurumda karar alma ve uygulama yetkisinin en üst otorite ve organlarda toplanmasıdır. Buna “yetki merkezciliği” denilir. Merkeziyetçilik, hem “idari”, hem de “mali” alanda kendini göstermektedir. İdari merkeziyetçilik, temel kamu politikası kararlarının belirlenmesinin ve yürütülmesinin merkezdeki organların elinde toplanmasını ifade eder. Mali merkeziyetçilik, gelirlerin toplanması ve harcamaların yapılması konusundaki yetkinin yine merkezde toplanmasıdır ki, bu özellik idari merkeziyetçiliğin doğal bir sonucudur. 2003 yılında kabul edilen 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu çerçevesinde ortaya çıkan “harcama yetkilisi” kavramı, bir ölçüde mali desantralizasyona işaret etmektedir. 2003 yılından itibaren uygulanan kamu yönetimi reformlarıyla yerel yönetimler yeniden düzenlenmiş, yerinden yönetime önem verilmeye başlanmıştır. Yerel yönetimlerin idari ve mali kapasitelerini güçlendirici adımlar atılmıştır. Yerel yönetim yasalarında ilk kez, yerel yönetimlerin idari ve mali özerkliğinden söz edilmiştir. 6. Türkiye parlamenter demokrasi ile yönetilmektedir. Yürütme organı (hükümet), Parlamentonun (TBMM) içinden çıkmakta ve ona karşı siyasi sorumluluk taşımaktadır. Kamu yönetiminin sorumluluğu ise, idaridir ve bakanlara karşıdır. Yerinden yönetim kuruluşlarında bu sorumluluk, yürütme ve karar organlarıyla sağlanır. Kamu yönetiminin Parlamento ile ilişkileri hükümet yoluyla yürütülür. Hükümet ve kamu yönetimi, yasama faaliyetinin ana malzemesinin (kanun tasarılarının) hazırlanması ve Parlamentoda yasalaşması sürecinde çok etkili bir işlev görmektedir. TBMM’de görüşülen ve yasalaşan kanunların büyük bir kısmı, hükümet tasarısıdır. Öte yandan Anayasa’da yapılan bir değişiklikle (31.05.2007), Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi hükme bağlanmıştır. Cumhurbaşkanının önceden olduğu gibi TBMM’ce seçilmesi esası yerine halk İdari Teşkilata Hakim Olan İlkeler tarafından doğrudan seçilmesi yöntemine geçilmesi, makamını siyaseten daha güçlü bir konuma çıkarmıştır. Cumhurbaşkanlığı 7. Kamu yönetiminin örgütlenmesi, görev ve yetkilerin düzenlenmesi biçimi, uygulanan usul ve kurallar itibariyle, formel olarak Max Weber’in kavramlaştırdığı “hukuki-rasyonel” bürokrasi modelini esas almıştır. Türk kamu bürokrasisi, biçimselliğe, formalitelere ve sadakate önem veren bir geleneğe sahiptir. Hukuki rasyonel bürokrasi modeli, uygulamada yer yer “patrimonyal” (geleneksel) bürokrasinin özelliklerini de yansıtan görünümler sergilemektedir. Bu görünüme “neo-patrimonyal bürokrasi” denilebilir. Neo-patrimonyal bürokrasi kavramı, modernleşme sürecine yönetici elit’in öncülüğünde giren, fakat Batı’nın hukuki-rasyonel bürokrasi modelini öz itibariyle alamayan, ama bazı biçimsel yönlerini aktarmayı başaran, gelenek ile modernliği birlikte barındıran gelişmekte olan ülkelerin bürokrasileri için kullanılmaktadır. Hukukilik ve rasyonellik anlayışında yüzeysellik ve biçimsellik dikkati çeker. Örneğin personel sisteminde liyakat ilkesi yazılıdır, ama uygulamada kayırma sisteminin bazı unsurlarının (adam kayırmacılığı, hemşehricilik, sosyal aidiyet vb. faktörlerin) geçerli olduğuna ilişkin bir algı söz konusudur. Son zamanlarda yeni kamu yönetimi anlayışının, bürükrasinin yapısı ve işleyişi üzerinde önemli etkiler yapmaya başladığını da belirtmek gerekir. Bu çerçevede Türk kamu bürokrasisi, neo-patrimonyal bürokrasi görünümünden uzaklaşma eğilimi içindedir, verimli, etkin, saydam, hesap verebilir, katılımcı, sosyal sorumluluğu yüksek bir bürokrasi anlayışına geçmek için çalışmaktadır. 8. 1980’den sonra başlayan ve 2000’den sonra hızlanan kamu yönetimi reformları çerçevesinde, “stratejik plan”, “performans programı”, “vizyon”, “misyon”, “saydamlık”, “hesap verebilirlik”, “katılımcılık”, “etik”, “hizmette yerellik”, “verimlilik ve etkinlik”, “özelleştirme”, “halkın memnuniyeti”, “hizmet standartları” gibi kavramlar, kamu yönetimi mevzuatımıza girmiştir. Bu kavramlar, geleneksel kamu yönetiminden yeni kamu yönetimi anlayışına geçiş çabalarına işaret etmektedir. 9. Bugünkü kamu yönetimi örgütü, genel çizgileri ile Osmanlı dönemindeki yapının bir devamı niteliğindedir. Devletin temel kuruluşları (Danıştay, Sayıştay, Yargıtay ve bakanlıklar gibi) ile yerel yönetimler Osmanlı’dan Cumhuriyet’e aynen miras olarak intikal eden kurumların başında gelmektedir. Aradaki en önemli fark, söz konusu kurumların gelişmesi ve yayılması bakımındandır. Cumhuriyet döneminde söz konusu kuruluşlar yapı, işlev, hizmet alanları ve yöntemleri itibariyle yeniden yapılanmışlardır. Osmanlı’dan Cumhuriyet’e yalnızca yönetim kurumları değil, aynı zamanda yönetim anlayışı, kültürü ve geleneklerinin de önemli ölçüde intikal ettiği söylenebilir. 9 10 Sakarya Üniversitesi İdari Teşkilata Hakim Olan İlkeler 10. Kamu yönetimi, önceleri, yapı ve işleyiş bakımından “gizlilik” ve “resmi sır” esasına göre yapılanmış iken, 2003 yılında Bilgi Edinme Hakkı Kanunu’nun kabul edilmesiyle birlikte, yönetimde saydamlık ilkesine geçilmiştir. Bilgi edinme vatandaşların bir hakkıdır ve bu hakkın kullanımına ilişkin her kurumda bilgi edinme birimleri faaliyet göstermektedir. Batı ülkelerine göre geç başlamamıza rağmen, bu alanda önemli mesafeler alındığını belirtmek gerekir. 11. Kamu personel rejimi, yasal olarak, “sınıflandırma”, “kariyer”, “liyakat” ve “tarafsızlık” ilkelerine dayanmaktadır. Sınıflandırma; işe alma, ücret, eğitim, terfi ve emeklilik gibi personel işlemlerinin aynı şartlara tabi tutulması gereken benzer nitelikteki hizmetlerden oluşmuş gruplara ayrılmasıdır. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu, memurların statüsünü on hizmet grubuna ayırarak düzenlemiştir. Kariyer, memurluğun meslekleşmesi olgusudur. Liyakat ise, memurluğa girişte ve memuriyetteki yükselmelerde bilgi, ehliyet ve diplomayı esas alan bir ilkedir. Anayasa’ya göre, kamu hizmetlerine girişte temel ilke, “görevin gerektirdiği nitelikler”dir (md. 70). 1999 yılından itibaren, kamu kurumlarına yeni alınacak olan personelin sınavları ÖSYM tarafından yapılmakta, yerleştirmeler ise ÖSYM veya kurumların bilgi-işlem merkezleri tarafından gerçekleştirilmektedir. Bazı memuriyetler (bir kısım memuriyetlerde merkezi yazılı sınavı kazananlar arasında mülakat yapılmaktadır) dışında işe almalar ve ilk yerleştirmeler, merkezi sınavlara göre bilgisayar ortamında yapılmaktadır. İşe almalarda ve atamalarda, bilgi teknolojilerinin kullanımı, eşitlik, tarafsızlık ve liyakat gibi ilkelerin hayata geçmesini sağlamaktadır. Bu uygulamalar, kamuoyunda yönetime karşı güven unsurunu geliştirmektedir. 12. Kamu yönetiminin çeşitli birimlerindeki yöneticiler ve çalışanlar, sosyal köken itibarıyla orta tabakaya dayanmaktadır. Memurluk, çoğu ülkelerde bir orta tabaka mesleğidir. Bir takım ülkelerde ise memurluk, üst tabakaya mensup kişilerin daha etkili olduğu bir istihdam yeridir. Türkiye’de memurluk, çalışanların sosyal kökenleri itibariyle seçkinci bir özellik göstermez. Geleneksel olarak bir çiftçi, köylü ve kapıcı çocuğu da, liyakati sebebiyle en üst devlet görevlerine kadar yükselebilmektedir. Bu uygulama, tarihte olduğu gibi günümüzde de geçeli olan bir personel politikasıdır. ÇALIŞMA SORULARI 1) 1982 Anayasası’nda kamu yönetimine ilişkin yer alan düzenlemeler nelerdir? 2) Türk kamu yönetimini merkezden yönetim-yerinden yönetim ilkeleri çerçevesinde nasıl sınıflandırabiliriz? 3) Bütçelerine göre Türk kamu yönetimini nasıl sınıflandırırız? 4) Türk kamu yönetiminin temel özellikleri nelerdir? KAYNAKÇA ERYILMAZ, Bilal (2011), Kamu Yönetimi, Okutman Yayıncılık, Ankara.