UET Çocuklarda Sosyal Fobi Merhaba sevgili Radio Shema dinleyicileri, Fm 98 Radio Shema'da yeni bir Umut Engel Tanımaz Programında sizlerle birlikteyiz. Bu hafta Umut Engel Tanımaz Programında son birkaç haftadır olduğu gibi yine çocuklarımızla ilgili önemli bir konuya bakacağız birlikte. Biliyorum ki bizim gibi birçoğunuz için de çocuklarla ilgili konular zaten fazladan önem taşıyor. Çocuklarımız bize Tanrı'dan en değerli armağanlardır. Onlara özenle bakmak ve ilgilenmek, ihtiyaçlarını doğru bir şekilde karşılamak istiyoruz, bir sorun olduğunda iyi anlayabilmek ve en doğru müdahelelerde bulunmak istiyoruz. Sanırım bu noktada bilgi sahibi olmak ve donanımlı olmak en önemli şey olsa gerek. Uzmanlar çocukların %10 unun aşırı çekingen ve utangaç olduğunu söylüyor. Çok da az bir oran sayılmaz gibi sanki. Aşırı utangaç olmak acaba bir sorun mudur? Aşırı çekingen olmak sosyal fabi anlamına gelir mi? İşte bugün tüm bunlara; çocuklarda da görülen bir rahatsızlık olan sosyal fobi konusuna bakalım ve bilgi sahibi olalım, Pedagoji Uzmanı Sevil Yavuz'a kulak verelim. Sevgili Umut Engel Tanımaz dinleyicileri, çocuklarda sosyal fobi konusu hakkında Pedagoji uzmanı Sevil Yavuz'un aktarımıyla bilgi sahibi olduk. Konuyu işlemeye haber ve makalelerle devam etmeye devam edeceğiz ama önce güzel bir müzik arası verelim; Müzik Sevgili Radio Shema dinleyicileri, Umut Engel Tanımaz programında çocuklarda sosyal fobi bu hafta konumuz. Müzik aramızdan önce konu hakkında uzmanımızın aktarımıyla konu hakkında bilgi sahibi olmuştuk şimdi ise haber ve makalelerle konuyu işlemeye devam ediyoruz; İlk makalemiz biraz giriş niteliğinde olsun; Çocuklarınız çok mu çekingen ??? Sizde çocuğunuzun diğer çocuklarla hemen kaynaşmasını istiyorsunuz, ama bir türlü olmuyor. Her gittiği yer de geri planda kalmayı tercih etmesi sizi üzüyor. Çocuğunuza gerekli ilgi ve sevgiyi gösterdiğinize de inanıyorsunuz. Hisar Intercontinental Hospital Çocuk ve Ergen Psikiyatri Uzmanı Dr. Zerrin Topçu Bilgen bu durumun nedenlerini ve yapabileceklerinizi şöyle açıklıyor. Çekingen çocuklar kimdir? Hisar Intercontinental Hospital Çocuk ve Ergen Psikiyatri Uzmanı Dr. Zerrin Topçu Bilgen çekingen çocukları şöyle tarif ediyor: "Sınıfta parmak kaldırmayan, iyi bildikleri bir konu bile olsa söz almayan, topluluk içersinde görüşlerini ifade etmeyen, hata yapmaktan aşırı bir biçimde kaçınan, yaşıtlarıyla oyunlarında hep bir köşede davet bekleyen oyun kurucusu olmaktan kaçınan çocuklardır. Kendilerini ifade etmeye zorlandıklarında yoğun bir sıkıntı yaşadıkları gözlemlenir. Yüzü kızarır, cümleleri toparlamakta zorlanır, kekeler, sesi kısılır, eli ayağı birbirine dolaşır. Tam da korktukları gibi biri olabilirler. Çünkü en büyük korkuları " Rezil olmak, aptalca şeyler söylemek" tir. Zihinlerindeki kendileriyle ilgili bu fantezi öyle baskındır ki, bir türlü "yeterli" biri olduklarına inanamazlar. Hep bir " aşağılık duygusu" taşırlar. Zihindeki bu kaygı yükü o kadar yoğundur ki bir türlü rahat hareket edemez ve tam da korktukları senaryoların içinde bulurlar…" Sosyal fobik çocuklar Bu tip çocuklar ve ergenler genellikle çevrelerinde fazla talepte bulunmayan, okul ve toplumsal kurallara uyumda dikkat çekmeyen " kendi halinde, uslu" bireyler olarak tanımlanırlar. Dolayısıyla bazen yaşadıkları sıkıntı tam olarak aile ve öğretmen tarafından fark edilemeyebilir. Profesyonel yardım almakta gecikebilirler. Oysa yaşadıkları kaygı ve çekingenlikleri nedeniyle potansiyellerini tam olarak kullanamadıklarından akademik olarak başarısızlık, aldıkları görevleri rahatça yerine getirebilmelerinde önemli sıkıntılar ortaya çıkabilir. Ancak bunlar oluştuktan sonra ebeveyn ve öğretmenin dikkatini çekebilirler. Zerrin Topçu şöyle diyor: "Psikiyatrik sınıflamada "sosyal fobi" olarak tanımlanan bu durum toplumda 10 kişiden birinde rastlanmaktadır. Sosyal fobik bireylerin %40ı 10 yaşın altındadır." Anne – baba etkisi var mı? Zerrin Topçu anne ve babaların yanlış tutumları sebebiyle çocukların çekingen olduğunu belirterek anne – baba hatalarını şöyle sıralıyor: "Bu çocukların ebeveynleri aşırı katı, disiplinli, mükemmeliyetçi ya da çocuklarını aşırı koruyan kollayan bireylerdir. Çocuklarının hata yapmasına izin vermezler. Çocuklarına "aşırı eleştirel tutumlar ya da bir bebekmiş gibi davranırlar. Örneğin "üzerini giy yoksa hasta olursun", "derslerini çok çalış" gibi aşırı müdahil tutumlar ya da "neden diğerleri gibi değilsin. Sen aptal mısın?" gibi kıyaslayıcı tutumlarda bulunabilirler. Bu tip ebeveynler çocuklarının " zarar verici" ile "rahatsız edici" davranışlarını pek birbirinden ayıramadıklarından çocuklarının her an mükemmel davranışları olmasını beklerler. Oysa henüz gelişmeye başlayan çocukların bazı rahatsız edici davranışlarına izin verilse bir süre sonra çocuk uygun davranışları kendisi oluşturabilecektir. Bu izin verme çocukların insiyatif alabilme, karar verme ve özgüven duygularının gelişimine yardımcı olacaktır. Örneğin kendisini ifade etmeye çalışan bir çocuk anne ve babası sözünü keserek "Aslında şunu demek istiyor. Kendini yanlış anlatıyor" gibi araya girebilir. Bu tutum karşısında çocuk "İşte yine kendimi anlatamadım. Herkese rezil oldum. Annem ve babam da beni beğenmiyor" duygusu yaşayabilir. Bu da bir sonraki kendini ifade etme adımında daha şiddetli bir kaçınmasına yol açmaktadır. Yani ebeveyn de çocuklarının yanında sürekli "tercüman" rolünü oynayarak çocuğunun "Ben yetersizim" senaryosuna yardımcı olmaktadır. Sosyal fobik çocuklar/ergenlerin tedavilerinde mutlaka aile bireylerinin de tutumları üzerinde çalışmak gereklidir. Çünkü bu durumun asıl kaynağı aile içersindeki ilişki biçimi ve çocuğa aktarılandır. Tabii ki çocuklarla da çocuğun yaşına göre psikoterapi yöntemleri ile çalışmak gereklidir." İlk makalemiz böyle idi,ikinci makalemize geçelim; Aşırı korumacılık sosyal fobi yaratıyor Ailenin kaşırı koruyan ve baskılayan tutumu, çocukta sosyal fobi gelişme riskini 3 kat artırıyor. Utangaçlıkla karıştırılmaması gereken ruh sağlığı sorunu sosyal fobide, ailenin aşırı koruyan ve baskılayan tutumu, çocukta sosyal fobi gelişme riskini 3 kat artırıyor. Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı Klinik Şefi ve Başhekim Yardımcısı Doç Dr. Nesrin Dilbaz, kongre başkanlığını üstlendiği KKTC’de düzenlenen 6. Ulusal Anksiyete Kongresi’nde AA muhabirine yaptığı açıklamada, sosyal kaygı bozukluğunun (sosyal fobi) sık rastlanan bir ruh sağlığı sorunu olduğunu ve dünya genelinde yüzde 13 sıklıkta görüldüğünü söyledi. Toplum önünde başkalarıyla birlikteyken yanlış bir şey yapacağından korkma, başkaları tarafından alay edilecek, aşağılanacak endişesi taşıma ve bundan dolayı toplum içinde yapılacak işlerden kaçınma davranışının sosyal fobi olarak tanımlandığını belirten Dilbaz, bunun çocuğun sosyalleşeceği 13-14 yaşlarında başladığını ifade etti. Dilbaz, hekime başvuru yaşının genellikle hastalığın başlangıcından 1525 yıl sonra olduğuna dikkati çekerek, bu gecikmenin sosyal kaygı bozukluğunun tedavi edilebilir bir hastalık olduğunun bilinmemesi ve bunun kişilik özelliği olarak görülmesinden kaynaklandığını söyledi. “UTANGAÇLIKLA KARIŞTIRILMAMALI” Dilbaz, ergenlik çağında çocuğun içine kapanmasının ve toplum içinde olmaktan kaçınmasının utangaçlıkla karıştırılmaması gerektiğini vurguladı. Önceden girişken, neşeli olan ancak birden bire içine kapanan kişilerde sosyal fobi gelişmiş olabileceğine işaret eden Dilbaz, bu belirtilerin aileler tarafından ergenlik ya da okul değişimi gibi nedenlere bağlanarak gözden kaçırıldığını dile getirdi. Dilbaz, şu bilgiyi verdi: “Örneğin, üniversite dönemlerinde karşı cinsle arkadaşlık kuramama, kültürel etkinliklerin içinde yer alamama, bir toplantıda konuşma yapamama, önceden hazırlanmış bir raporu sunamama, başkalarının yanında yemek yiyememe-içememe, başkalarının oturduğu odaya girmekten kaçınma, ısrarlı bir satıcıya karşı duramama, arkadaş toplantısına, partiye girememe sosyal fobinin en belirgin özellikleridir. Göz temasından kaçınma, ses tonunun düzleşmesi, iki büklüm başı öne eğik duruş, özür dileme ve kendini değersiz hissetme cümleleri, bir yabancı ile tanışma veya tanıştırılmaktan kaçınma, utanacak veya küçük düşecek bir şey yapma endişesi, ellerinin titremesinden korkma bu kişilerin yaşadığı sıkıntılar arasında yer alıyor.” “YÜKSEK OKUL BAŞARISI, SOSYALLEŞMEYİ GERİLETEBİLİYOR” Sosyal fobinin görülme sıklığı açısından Orta Doğu Teknik Üniversitesinde (ODTÜ) bin öğrenciyi kapsayan bir araştırma yaptıklarını belirten Dilbaz, öğrencilerin bu okula çok iyi puanlarla girdiğini, yüksek okul başarısına sahip olduğunu, araştırma için ODTÜ’nün bu yüzden seçildiğini anlattı. Dilbaz, araştırma sonucunda “öğrencilerin yüzde 21′inde sosyal fobi çıktığını” ifade ederek, “Yüksek okul başarısı, bu çocuklarda sosyalleşmeyi geriletebiliyor, baskılayabiliyor. Başarılı olabilmek için sosyal aktivitelerden uzak kalan gençler, başarılı ancak içine kapanık olabiliyor” dedi. “AİLE, ÇOCUKTA SOSYAL FOBİ RİSKİNİ 3 KAT ARTIRIYOR” Doç. Dr. Dilbaz’ın verdiği bilgiye göre, sosyal fobisi bulunan kişilerde aile yapısı çok önem taşıyor. Sürekli eleştiren ebeveynler, çocuklarında sosyal fobi gelişmesine neden olabiliyor. Çocukların yetiştirilirken ketlenmemesi gerekiyor. Yaptığı güzel davranışların ödüllendirilmesi ve çocuğun onore edilmesi isteniyor. Olaylar karşısında ‘Niye böyle yaptın? Bak olmadı işte’ yerine ‘Şu yolu da deneyebilirdin, belki şansın artardı’ gibi cümlelerin kurulması öneriliyor. ‘Yapamazsın, anlamazsın’ gibi olumsuz cümleler kullanılmaktan kaçınılması gerekiyor. Ketleyen ailesi olan çocuğun, sosyal fobi sahibi olma riski 3 kat artıyor. Bu nedenle, öncelikle anne ve babanın daha çocukluktan itibaren çocuğuna ‘yapabilirsin, başarabilirsin, istersen olabilir’ gibi olumlu cümleler kurması ve onu teşvik etmesi tavsiye ediliyor. Sosyal kaygıda doğum sırası da önem taşıyor. En utangaç çocuklar tek çocuklar olup, onları takiben ilk çocuklar geliyor. En küçükler en az utangaç olanlar. Buna göre kardeşlerin olması sosyal becerileri öğrenme ve test etme olanağını veriyor. “YÜKSEK ORANLARDA ALKOL VE MADDE KULLANIMI GÖRÜLÜYOR” Sosyal fobisi olan kişilerde korktukları durumlarla karşılaştıklarında sıklıkla çarpıntı, titreme, terleme, kaslarda gerginlik, midede burulma duygusu, ağızda kuruma, ateş basması ve üşüme duygusu ve kafada basınç duygusu ya da baş ağrısı gibi belirtiler görülüyor. Bugün artık on kişiden birinde yaşamının bir döneminde sosyal fobi görülebildiği düşünülüyor. Stresli ve küçük düşürücü bir yaşantıdan sonra birden başlayabileceği gibi yavaş yavaş da ortaya çıkabiliyor. Çoğunlukla sürekli bir gidiş gösteriyor, erişkinlikte şiddetlendiği ya da kısmen hafiflediği olsa da hastalık genellikle yaşam boyu sürüyor. Bu kişilerde ayrıca yüksek oranlarda alkol ve madde kullanımı da görülüyor. Sosyal fobisi olan kişilerin intihar etme olasılıkları genel toplum ortalamasının yaklaşık iki katı olarak dikkati çekiyor. “TEDAVİYİ ALMAYANLAR, KARİYER YAPMA ŞANSINI KAYBEDEBİLİYOR” Sosyal fobi, çok uzun soluklu bir tedaviyi gerektiriyor. Tedavide, ilaç ve psikoterapi uygulanıyor. Bireysel terapinin dışında özellikle grup terapisinden büyük yarar sağlanıyor. İlgili tedaviyi almayanlar, işlerinde kariyer yapma şansını kaybedebiliyor. Örneğin, imza atarken ellerinin titremesinden endişe eden bir bankacı, kendisine gelen müdürlük görevini reddediyor, viyolonsel çalan bir öğrenci, birebirken yüksek performans gösterirken arkadaşlarının yanında çalamadığından konservatuvarı bırakmak zorunda kalabiliyor. Sonuç olarak, zamanında tedavi edilmeyen kişiler, mesleklerinde ilerleyemiyor, genellikle bekar oluyorlar. Çünkü, evlilikte başarı gösteremiyorlar, ilişki kuramıyorlar. Kırsal kesimde, genellikle görücü usulü ile evleniyorlar. Kapanık, içine dönük oluyorlar. Sevgili Umut Engel Tanımaz dinleyicileri, oldukça önemli bilgiler içeren bir makaleydi, erken fark edilip tedavi yollarına girilmesinin önemi açıkça görülüyor. Geçelim ikinci müzik aramıza sizin için seçtiğimiz güzel şarkıyı dinleyelim sonrasında Umut Engel Tanımaz Programı devam edecek. Müzik Sevgili Umut Engel Tanımaz dinleyicileri güzel bir müzik arasının ardından çocuklarda Sosyal Fobi konusunu işlemeye devam ediyoruz; Çocuklarda Sosyal Fobi Tedavi Altına Alınmazsa Tüm Hayatını Etkiler Eğer çocuğunuz toplumda bulunmaktan korkuyor ve dikkatleri üzerinde hissettiğinde fiziksel tepki veriyorsa bir an önce uzmana danışmanızda fayda var Tedavi edilmediği takdirde kişinin tüm yaşamını etkisi altına alan ve toplum içinde kendisini olduğu gibi ifade edip, "var olmasını" engelleyen sosyal fobi, genellikle çocukluk yıllarında etkisini göstermeye başlar. Genetik özellikler veya ailenin yanlış tutumu bu hastalığın filizlenmesine neden olabilir. Ancak bilindiği gibi, çocukluk çağında yaşanan korkular oldukça yaygındır ve bu korkuların bir kısmı belirli dönemlerde doğal sayılır. Oyun çağı çocuğunda karanlık, canavar ve asansör korkuları, okul çağı çocuğunda da karanlık, hırsız ve ölüm korkuları görülebilir ve bunlar normal karşılanır. Normal olarak değerlendirilmemesi gereken, sosyal ortamlarda gelişen ve çocuğun rahat davranmasına engel olan korkudur. Toplumsal alanlarda bulunmaktan hoşlanmayan ve sosyal ortamlarda kalp çarpıntısı, titreme gerginlik, baş dönmesi gibi fiziksel tepkiler veren çocukların bu şikayetleri dikkate alınmalı ve bir an önce gerekli önlemler alınmalıdır. Sosyal fobisi olan çocuk ve ergenlerde sıklıkla, sınıfta arkadaşlarının önünde konuşamama ya da tahtaya yazı yazamama, öğretmen ya da karşı cinsten arkadaşları ile konuşamama, okul tuvaletlerini kullanamama, toplu halde yemek yiyememe gibi problemler görülür. Ayrıca, bu tür toplumsal durumlarda yaşadıkları endişeyi diğer insanların anlayacağından ve gülünç duruma düşeceklerinden korkarlar. Çocuklar ruhsal gelişimleri sırasında sosyal olamama, çekingenlik ya da sosyal içerikli utanma yaşayabilir. Sosyal olmayan çocuklar, yaşıtlarıyla ilişki sorunu yaşamamalarına karşın, onlarla birlikte olmak yerine yalnız olmayı yeğlerler. Çekingenlik, çocukta erken gelişim döneminde yabancılara karşı ortaya çıkar ve huy olarak kabul edilir. Çocuk tanıdığı kişilerle olan etkileşiminde rahattır. Sosyal içerikli utanma, tanıdık ortamlarda ve uzun süreli arkadaş ilişkilerinde bile anormal utangaçlık yaşanmaktadır. YALNIZLIK İSTEĞİ Sosyal fobisi olan çocuk ve ergenler çoğunlukla, sınava girme gibi başkalarınca dolaylı olarak değerlendirilebilecekleri durumlardan korkarlar. Bu da sınav korkusu ya da sınıftaki katılımlardan kaçınmaya, dolayısıyla okul başarısında düşmeye neden olur. Daha ileri durumlarda okuldan atılabilirler. Arkadaşları ya yoktur ya da bir kişiye aşırı bağlıdırlar. Aile ortamından uzaklaşamazlar. Sosyal fobisi olan çocuklarda sıkıntı, ağlama, huysuzluk, donakalma ya da tanıdık olmayan insanların olduğu toplumsal durumlardan uzak durma şeklinde belirtiler görülebilir. Göz ilişkisi kuramama gibi toplumsal becerilerde yetersizlik gösterebilirler ya da soğuk ve nemli eller, titrek bir ses gibi sıkıntı belirtileri görülebilir. Bunların yanı sıra çarpıntı, nabızda artış, titreme, terleme, kas gerginliği, karında huzursuzluk hissi, ağız ya da boğaz kuruluğu, ateş basması, ya da üşüme hissi, yüz kızarması, başta basınç hissi ya da baş ağrısı ve bacaklarda güçsüzlük şeklindedir. BAŞARIYI ETKİLER Sosyal fobisi olan çocukların anne babaları, diğer anne babalara göre çocuğu daha reddedici, bununla birlikte daha fazla koruyup kollayan kişilik yapısına sahiptirler. Anne ya da baba ileri derecede heyecanlı ve panik bir kişilik yapısına sahip olup çocuk üzerinde aşırı koruyucu ve kollayıcı olabilirler ve bu da çocuğun kendi başına davranmasını engeller. Anne babanın bu tür davranışları, çocuğun özerkleşmesini ve kendine güven kazanmasını zorlaştırır. Bu da ileriki dönemlerde sorunlu bir kişilik yapısının oluşmasına neden olur. Sosyal fobisi olan ergenler ve erişkinler korkularının aşırı ya da anlamsız olduğunu bilirler ama bu korkularının kendi başlarına üstesinden gelemezler. TEDAVİ YÖNTEMLERİ Çocuk ve gençlerde sosyal fobinin tedavisinde pek çok yöntem bir arada kullanılıyor. Tedavi hastayla yapılan birebir psikoterapiler, çocuk veya gencin ailesiyle birlikte yapılan terapiler ve grup terapilerinin yanı sıra ilaç tedavisini de kapsıyor. Eğer ailede çocuğa karşı yanlış davranışlar varsa önce bunlar düzeltiliyor. Bunun yanı sıra uygulanan grup terapileri de oldukça yararlı olabiliyor. 7-8 kişiden oluşan gruplar çocuklar için dışarıdaki dünyanın küçük bir modeli. Kimsenin eleştirmediği çocuk, kendini daha rahat ifade edebiliyor. Bu gruplarda sosyal fobisi olan çocuklarla, uyum sorunu olan ve okul başarısı düşük olanlar bir araya getiriliyor. Antisosyal ve hiperaktif çocuklar ise bu gruplara alınmıyor. İlaçlar bir ay sonra etkisini gösteriyor. Grup terapileri de 8-10 hafta devam ediyor. Psikiyatrik tedaviler daha uzun sürüyor. Ortalama iki ay gibi bir sürede sonuç alınması mümkün olabiliyor.Hayallerinizi bir kenara bırakmayın Sosyal fobisi olan kişinin yaşadığı korku ve kaçınma, kişinin günlük işlerinin, toplumsal etkinliklerinin, eğitimle ilgili işlevselliğinin önemli ölçüde bozulmasına neden olur. Sosyal fobisi olan kişi, tüm toplumsal etkinliklerinde sorun yaşadığı için başarısızlık, iletişim kuramama gibi problemler yaşar. Toplumsal hayatta peşini bırakmayan bu korku, zamanında tedavi edilmediği takdirde kişinin var olan yeteneklerinin farkına varamamasına, kendini geliştirememesine ve hayalini kurduğu başarılı hayata bir türlü ulaşamamasına neden olur. Unutmayın ki içinizdeki enerjiyi açığa çıkarıp, toplum tarafından sevilen ve takdir edilen biri olma hayalinizin önünde duran o 'aşılmaz' engel de, sizi kurtarmasını beklediğiniz kahraman da sizsiniz... "Tedavide erken teşhis önemli" Sosyal fobi; kişinin toplum içinde konuşma, yemek yeme, biriyle tanıştırılma gibi durumlardan ve sosyal ortamlardan kaçınması ve korku yaşamasıdır. Sosyal fobide kişinin başlıca korkusu, başkalarının yanında küçük düşeceği, sıkıntı ya da utanç duyacağı bir şekilde davranacağı ile ilgilidir. Çocuk ve Genç Psikiyatristi Uzman Dr. Ülkü Deniz "Sosyal fobi her dönem için önemli bir sorundur. Utangaçlık olarak değerlendirilmemelidir. Bizim toplumumuzun değer yargılarına göre çekingenlik, sessiz kalma gibi davranışların takdir edilmesinden dolayı, sosyal fobi sorun olarak görülmez. Çocuklukta belirti veren sosyal fobi erken tanınmalı ve ilerleyen dönemlerde sorunların artmadan tedavisi yapılmalıdır" diyor. Sevgili Umut Engel Tanımaz dinleyicileri sizinle paylaşmak istediğimiz haber ve makaleler bu şekildeydi; böylece çocuklarda Sosyal Fobi konusunda etraflıca bilgi ve fikir sahibi olduk. Şimdi size bir film önerimiz olacak; konuyla da ilgili, mutlaka izlenmesi gereken bir film. taare zameen par : Yerdeki Yıldızlar olarak Türkçeye uyarlanmış Yönetmen Aamir Khan imzalı 2007 yılı yapımı oldukça başarılı bir film. konusuna gelince; 9 yaşında bir hayli tembel ve yaramaz bir çocuk olan ishaan üçüncü sınıfı ikinci kez okumaktadır. onunla boşuna uğraştıklarını sanan orta halli ailesi ishaan'ı okuldan alır ve uzak bir yerde yatılı okula verir. Burada da düzelme eğilimler göstermeyen ishaan gittikçe dibe doğru sürüklenirken kimseyle düzgün iletişim kuramaz. ta ki Ram Shankar Nikumbh * adında vekil bir resim öğretmeni gelene dek... Keyifli seyirler diliyoruz... Sevgili Umut Engel Tanımaz dinleyicileri geldik bu hafta da bir Umut Engel Tanımaz Programının daha sonuna; Programlarımızla ilgili olarak bizlere ulaşmak isterseniz, bizimle görüş ve önerilerinizi paylaşmak isterseniz iletişim bilgilerimizi hatırlatayım. Bizlere; Soru@radioshema.com veya Umut Engel Tanımaz isimli FB sayfasından da bize ulaşabilirsiniz. telefonla ulaşmak isterseniz 0 312 230 77 34 telefon numaramız. SMS atmak isterseniz de 98 yazıp boşluk bırakıp 3854 e yollayabilirsiniz. Haftaya tekrar buluşmak dileğiyle esen kalın umutla kalın umutlarınız engel tanımasın.