İndir - Radio Shema

advertisement
UET Çocuklarda Sosyal Fobi
Merhaba sevgili Radio Shema dinleyicileri,
Fm 98 Radio Shema'da yeni bir Umut Engel Tanımaz Programında
sizlerle birlikteyiz.
Bu hafta Umut Engel Tanımaz Programında son birkaç haftadır olduğu
gibi yine çocuklarımızla ilgili önemli bir konuya bakacağız birlikte.
Biliyorum ki bizim gibi birçoğunuz için de çocuklarla ilgili konular
zaten fazladan önem taşıyor. Çocuklarımız bize Tanrı'dan en değerli
armağanlardır. Onlara özenle bakmak ve ilgilenmek, ihtiyaçlarını doğru
bir şekilde karşılamak istiyoruz, bir sorun olduğunda iyi anlayabilmek
ve en doğru müdahelelerde bulunmak istiyoruz. Sanırım bu noktada
bilgi sahibi olmak ve donanımlı olmak en önemli şey olsa gerek.
Uzmanlar çocukların %10 unun aşırı çekingen ve utangaç olduğunu
söylüyor. Çok da az bir oran sayılmaz gibi sanki. Aşırı utangaç olmak
acaba bir sorun mudur? Aşırı çekingen olmak sosyal fabi anlamına
gelir mi? İşte bugün tüm bunlara; çocuklarda da görülen bir
rahatsızlık olan sosyal fobi konusuna bakalım ve bilgi sahibi olalım,
Pedagoji Uzmanı Sevil Yavuz'a kulak verelim.
Sevgili Umut Engel Tanımaz dinleyicileri, çocuklarda sosyal fobi
konusu hakkında Pedagoji uzmanı Sevil Yavuz'un aktarımıyla bilgi
sahibi olduk.
Konuyu işlemeye haber ve makalelerle devam etmeye devam edeceğiz
ama önce güzel bir müzik arası verelim;
Müzik
Sevgili Radio Shema dinleyicileri, Umut Engel Tanımaz programında
çocuklarda sosyal fobi bu hafta konumuz. Müzik aramızdan önce konu
hakkında uzmanımızın aktarımıyla konu hakkında bilgi sahibi olmuştuk
şimdi ise haber ve makalelerle konuyu işlemeye devam ediyoruz;
İlk makalemiz biraz giriş niteliğinde olsun;
Çocuklarınız çok mu çekingen ???
Sizde çocuğunuzun diğer çocuklarla hemen kaynaşmasını istiyorsunuz,
ama bir türlü olmuyor. Her gittiği yer de geri planda kalmayı tercih
etmesi sizi üzüyor. Çocuğunuza gerekli ilgi ve sevgiyi gösterdiğinize
de inanıyorsunuz. Hisar Intercontinental Hospital Çocuk ve Ergen
Psikiyatri Uzmanı Dr. Zerrin Topçu Bilgen bu durumun nedenlerini ve
yapabileceklerinizi şöyle açıklıyor.
Çekingen çocuklar kimdir?
Hisar Intercontinental Hospital Çocuk ve Ergen Psikiyatri Uzmanı Dr.
Zerrin Topçu Bilgen çekingen çocukları şöyle tarif ediyor: "Sınıfta
parmak kaldırmayan, iyi bildikleri bir konu bile olsa söz almayan,
topluluk içersinde görüşlerini ifade etmeyen, hata yapmaktan aşırı bir
biçimde kaçınan, yaşıtlarıyla oyunlarında hep bir köşede davet
bekleyen oyun kurucusu olmaktan kaçınan çocuklardır. Kendilerini
ifade etmeye zorlandıklarında yoğun bir sıkıntı yaşadıkları
gözlemlenir. Yüzü kızarır, cümleleri toparlamakta zorlanır, kekeler,
sesi kısılır, eli ayağı birbirine dolaşır. Tam da korktukları gibi biri
olabilirler. Çünkü en büyük korkuları " Rezil olmak, aptalca şeyler
söylemek" tir. Zihinlerindeki kendileriyle ilgili bu fantezi öyle
baskındır ki, bir türlü "yeterli" biri olduklarına inanamazlar. Hep bir "
aşağılık duygusu" taşırlar. Zihindeki bu kaygı yükü o kadar yoğundur ki
bir türlü rahat hareket edemez ve tam da korktukları senaryoların
içinde bulurlar…"
Sosyal fobik çocuklar
Bu tip çocuklar ve ergenler genellikle çevrelerinde fazla talepte
bulunmayan, okul ve toplumsal kurallara uyumda dikkat çekmeyen "
kendi halinde, uslu" bireyler olarak tanımlanırlar. Dolayısıyla bazen
yaşadıkları sıkıntı tam olarak aile ve öğretmen tarafından fark
edilemeyebilir. Profesyonel yardım almakta gecikebilirler. Oysa
yaşadıkları kaygı ve çekingenlikleri nedeniyle potansiyellerini tam
olarak kullanamadıklarından akademik olarak başarısızlık, aldıkları
görevleri rahatça yerine getirebilmelerinde önemli sıkıntılar ortaya
çıkabilir. Ancak bunlar oluştuktan sonra ebeveyn ve öğretmenin
dikkatini çekebilirler. Zerrin Topçu şöyle diyor: "Psikiyatrik
sınıflamada "sosyal fobi" olarak tanımlanan bu durum toplumda 10
kişiden birinde rastlanmaktadır. Sosyal fobik bireylerin %40ı 10 yaşın
altındadır."
Anne – baba etkisi var mı?
Zerrin Topçu anne ve babaların yanlış tutumları sebebiyle çocukların
çekingen olduğunu belirterek anne – baba hatalarını şöyle sıralıyor:
"Bu çocukların ebeveynleri aşırı katı, disiplinli, mükemmeliyetçi ya da
çocuklarını aşırı koruyan kollayan bireylerdir. Çocuklarının hata
yapmasına izin vermezler. Çocuklarına "aşırı eleştirel tutumlar ya da
bir bebekmiş gibi davranırlar. Örneğin "üzerini giy yoksa hasta
olursun", "derslerini çok çalış" gibi aşırı müdahil tutumlar ya da
"neden diğerleri gibi değilsin. Sen aptal mısın?" gibi kıyaslayıcı
tutumlarda bulunabilirler. Bu tip ebeveynler çocuklarının " zarar
verici" ile "rahatsız edici" davranışlarını pek birbirinden
ayıramadıklarından çocuklarının her an mükemmel davranışları
olmasını beklerler. Oysa henüz gelişmeye başlayan çocukların bazı
rahatsız edici davranışlarına izin verilse bir süre sonra çocuk uygun
davranışları kendisi oluşturabilecektir. Bu izin verme çocukların
insiyatif alabilme, karar verme ve özgüven duygularının gelişimine
yardımcı olacaktır. Örneğin kendisini ifade etmeye çalışan bir çocuk
anne ve babası sözünü keserek "Aslında şunu demek istiyor. Kendini
yanlış anlatıyor" gibi araya girebilir. Bu tutum karşısında çocuk "İşte
yine kendimi anlatamadım. Herkese rezil oldum. Annem ve babam da
beni beğenmiyor" duygusu yaşayabilir. Bu da bir sonraki kendini ifade
etme adımında daha şiddetli bir kaçınmasına yol açmaktadır. Yani
ebeveyn de çocuklarının yanında sürekli "tercüman" rolünü oynayarak
çocuğunun "Ben yetersizim" senaryosuna yardımcı olmaktadır.
Sosyal fobik çocuklar/ergenlerin tedavilerinde mutlaka aile
bireylerinin de tutumları üzerinde çalışmak gereklidir. Çünkü bu
durumun asıl kaynağı aile içersindeki ilişki biçimi ve çocuğa
aktarılandır. Tabii ki çocuklarla da çocuğun yaşına göre psikoterapi
yöntemleri ile çalışmak gereklidir."
İlk makalemiz böyle idi,ikinci makalemize geçelim;
Aşırı korumacılık sosyal fobi yaratıyor
Ailenin kaşırı koruyan ve baskılayan tutumu, çocukta sosyal fobi
gelişme riskini 3 kat artırıyor.
Utangaçlıkla karıştırılmaması gereken ruh sağlığı sorunu sosyal
fobide, ailenin aşırı koruyan ve baskılayan tutumu, çocukta sosyal fobi
gelişme riskini 3 kat artırıyor.
Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı Klinik
Şefi ve Başhekim Yardımcısı Doç Dr. Nesrin Dilbaz, kongre
başkanlığını üstlendiği KKTC’de düzenlenen 6. Ulusal Anksiyete
Kongresi’nde AA muhabirine yaptığı açıklamada, sosyal kaygı
bozukluğunun (sosyal fobi) sık rastlanan bir ruh sağlığı sorunu
olduğunu ve dünya genelinde yüzde 13 sıklıkta görüldüğünü söyledi.
Toplum önünde başkalarıyla birlikteyken yanlış bir şey yapacağından
korkma, başkaları tarafından alay edilecek, aşağılanacak endişesi
taşıma ve bundan dolayı toplum içinde yapılacak işlerden kaçınma
davranışının sosyal fobi olarak tanımlandığını belirten Dilbaz, bunun
çocuğun sosyalleşeceği 13-14 yaşlarında başladığını ifade etti.
Dilbaz, hekime başvuru yaşının genellikle hastalığın başlangıcından 1525 yıl sonra olduğuna dikkati çekerek, bu gecikmenin sosyal kaygı
bozukluğunun tedavi edilebilir bir hastalık olduğunun bilinmemesi ve
bunun kişilik özelliği olarak görülmesinden kaynaklandığını söyledi.
“UTANGAÇLIKLA KARIŞTIRILMAMALI”
Dilbaz, ergenlik çağında çocuğun içine kapanmasının ve toplum içinde
olmaktan kaçınmasının utangaçlıkla karıştırılmaması gerektiğini
vurguladı.
Önceden girişken, neşeli olan ancak birden bire içine kapanan
kişilerde sosyal fobi gelişmiş olabileceğine işaret eden Dilbaz, bu
belirtilerin aileler tarafından ergenlik ya da okul değişimi gibi
nedenlere bağlanarak gözden kaçırıldığını dile getirdi.
Dilbaz, şu bilgiyi verdi:
“Örneğin, üniversite dönemlerinde karşı cinsle arkadaşlık kuramama,
kültürel etkinliklerin içinde yer alamama, bir toplantıda konuşma
yapamama, önceden hazırlanmış bir raporu sunamama, başkalarının
yanında yemek yiyememe-içememe, başkalarının oturduğu odaya
girmekten kaçınma, ısrarlı bir satıcıya karşı duramama, arkadaş
toplantısına, partiye girememe sosyal fobinin en belirgin özellikleridir.
Göz temasından kaçınma, ses tonunun düzleşmesi, iki büklüm başı öne
eğik duruş, özür dileme ve kendini değersiz hissetme cümleleri, bir
yabancı ile tanışma veya tanıştırılmaktan kaçınma, utanacak veya
küçük düşecek bir şey yapma endişesi, ellerinin titremesinden korkma
bu kişilerin yaşadığı sıkıntılar arasında yer alıyor.”
“YÜKSEK OKUL BAŞARISI, SOSYALLEŞMEYİ
GERİLETEBİLİYOR”
Sosyal fobinin görülme sıklığı açısından Orta Doğu Teknik
Üniversitesinde (ODTÜ) bin öğrenciyi kapsayan bir araştırma
yaptıklarını belirten Dilbaz, öğrencilerin bu okula çok iyi puanlarla
girdiğini, yüksek okul başarısına sahip olduğunu, araştırma için
ODTÜ’nün bu yüzden seçildiğini anlattı.
Dilbaz, araştırma sonucunda “öğrencilerin yüzde 21′inde sosyal fobi
çıktığını” ifade ederek, “Yüksek okul başarısı, bu çocuklarda
sosyalleşmeyi geriletebiliyor, baskılayabiliyor. Başarılı olabilmek için
sosyal aktivitelerden uzak kalan gençler, başarılı ancak içine kapanık
olabiliyor” dedi.
“AİLE, ÇOCUKTA SOSYAL FOBİ RİSKİNİ 3 KAT ARTIRIYOR”
Doç. Dr. Dilbaz’ın verdiği bilgiye göre, sosyal fobisi bulunan kişilerde
aile yapısı çok önem taşıyor.
Sürekli eleştiren ebeveynler, çocuklarında sosyal fobi gelişmesine
neden olabiliyor. Çocukların yetiştirilirken ketlenmemesi gerekiyor.
Yaptığı güzel davranışların ödüllendirilmesi ve çocuğun onore edilmesi
isteniyor. Olaylar karşısında ‘Niye böyle yaptın? Bak olmadı işte’
yerine ‘Şu yolu da deneyebilirdin, belki şansın artardı’ gibi cümlelerin
kurulması öneriliyor. ‘Yapamazsın, anlamazsın’ gibi olumsuz cümleler
kullanılmaktan kaçınılması gerekiyor.
Ketleyen ailesi olan çocuğun, sosyal fobi sahibi olma riski 3 kat
artıyor. Bu nedenle, öncelikle anne ve babanın daha çocukluktan
itibaren çocuğuna ‘yapabilirsin, başarabilirsin, istersen olabilir’ gibi
olumlu cümleler kurması ve onu teşvik etmesi tavsiye ediliyor.
Sosyal kaygıda doğum sırası da önem taşıyor. En utangaç çocuklar tek
çocuklar olup, onları takiben ilk çocuklar geliyor. En küçükler en az
utangaç olanlar. Buna göre kardeşlerin olması sosyal becerileri
öğrenme ve test etme olanağını veriyor.
“YÜKSEK ORANLARDA ALKOL VE MADDE KULLANIMI
GÖRÜLÜYOR”
Sosyal fobisi olan kişilerde korktukları durumlarla karşılaştıklarında
sıklıkla çarpıntı, titreme, terleme, kaslarda gerginlik, midede burulma
duygusu, ağızda kuruma, ateş basması ve üşüme duygusu ve kafada
basınç duygusu ya da baş ağrısı gibi belirtiler görülüyor.
Bugün artık on kişiden birinde yaşamının bir döneminde sosyal fobi
görülebildiği düşünülüyor. Stresli ve küçük düşürücü bir yaşantıdan
sonra birden başlayabileceği gibi yavaş yavaş da ortaya çıkabiliyor.
Çoğunlukla sürekli bir gidiş gösteriyor, erişkinlikte şiddetlendiği ya da
kısmen hafiflediği olsa da hastalık genellikle yaşam boyu sürüyor. Bu
kişilerde ayrıca yüksek oranlarda alkol ve madde kullanımı da
görülüyor.
Sosyal fobisi olan kişilerin intihar etme olasılıkları genel toplum
ortalamasının yaklaşık iki katı olarak dikkati çekiyor.
“TEDAVİYİ ALMAYANLAR, KARİYER YAPMA ŞANSINI
KAYBEDEBİLİYOR”
Sosyal fobi, çok uzun soluklu bir tedaviyi gerektiriyor.
Tedavide, ilaç ve psikoterapi uygulanıyor. Bireysel terapinin dışında
özellikle grup terapisinden büyük yarar sağlanıyor.
İlgili tedaviyi almayanlar, işlerinde kariyer yapma şansını
kaybedebiliyor. Örneğin, imza atarken ellerinin titremesinden endişe
eden bir bankacı, kendisine gelen müdürlük görevini reddediyor,
viyolonsel çalan bir öğrenci, birebirken yüksek performans
gösterirken arkadaşlarının yanında çalamadığından konservatuvarı
bırakmak zorunda kalabiliyor.
Sonuç olarak, zamanında tedavi edilmeyen kişiler, mesleklerinde
ilerleyemiyor, genellikle bekar oluyorlar. Çünkü, evlilikte başarı
gösteremiyorlar, ilişki kuramıyorlar. Kırsal kesimde, genellikle görücü
usulü ile evleniyorlar. Kapanık, içine dönük oluyorlar.
Sevgili Umut Engel Tanımaz dinleyicileri, oldukça önemli bilgiler
içeren bir makaleydi, erken fark edilip tedavi yollarına girilmesinin
önemi açıkça görülüyor.
Geçelim ikinci müzik aramıza sizin için seçtiğimiz güzel şarkıyı
dinleyelim sonrasında Umut Engel Tanımaz Programı devam edecek.
Müzik
Sevgili Umut Engel Tanımaz dinleyicileri güzel bir müzik arasının
ardından çocuklarda Sosyal Fobi konusunu işlemeye devam ediyoruz;
Çocuklarda Sosyal Fobi Tedavi Altına Alınmazsa
Tüm Hayatını Etkiler
Eğer çocuğunuz toplumda bulunmaktan korkuyor ve dikkatleri
üzerinde hissettiğinde fiziksel tepki veriyorsa bir an önce uzmana
danışmanızda fayda var
Tedavi edilmediği takdirde kişinin tüm yaşamını etkisi altına alan ve
toplum içinde kendisini olduğu gibi ifade edip, "var olmasını"
engelleyen sosyal fobi, genellikle çocukluk yıllarında etkisini
göstermeye başlar. Genetik özellikler veya ailenin yanlış tutumu bu
hastalığın filizlenmesine neden olabilir. Ancak bilindiği gibi, çocukluk
çağında yaşanan korkular oldukça yaygındır ve bu korkuların bir kısmı
belirli dönemlerde doğal sayılır. Oyun çağı çocuğunda karanlık,
canavar ve asansör korkuları, okul çağı çocuğunda da karanlık, hırsız
ve ölüm korkuları görülebilir ve bunlar normal karşılanır. Normal
olarak değerlendirilmemesi gereken, sosyal ortamlarda gelişen ve
çocuğun rahat davranmasına engel olan korkudur. Toplumsal alanlarda
bulunmaktan hoşlanmayan ve sosyal ortamlarda kalp çarpıntısı,
titreme gerginlik, baş dönmesi gibi fiziksel tepkiler veren çocukların
bu şikayetleri dikkate alınmalı ve bir an önce gerekli önlemler
alınmalıdır.
Sosyal fobisi olan çocuk ve ergenlerde sıklıkla, sınıfta arkadaşlarının
önünde konuşamama ya da tahtaya yazı yazamama, öğretmen ya da
karşı cinsten arkadaşları ile konuşamama, okul tuvaletlerini
kullanamama, toplu halde yemek yiyememe gibi problemler görülür.
Ayrıca, bu tür toplumsal durumlarda yaşadıkları endişeyi diğer
insanların anlayacağından ve gülünç duruma düşeceklerinden
korkarlar.
Çocuklar ruhsal gelişimleri sırasında sosyal olamama, çekingenlik ya da
sosyal içerikli utanma yaşayabilir.
Sosyal olmayan çocuklar, yaşıtlarıyla ilişki sorunu yaşamamalarına
karşın, onlarla birlikte olmak yerine yalnız olmayı yeğlerler.
Çekingenlik, çocukta erken gelişim döneminde yabancılara karşı
ortaya çıkar ve huy olarak kabul edilir. Çocuk tanıdığı kişilerle olan
etkileşiminde rahattır. Sosyal içerikli utanma, tanıdık ortamlarda ve
uzun süreli arkadaş ilişkilerinde bile anormal utangaçlık
yaşanmaktadır.
YALNIZLIK İSTEĞİ
Sosyal fobisi olan çocuk ve ergenler çoğunlukla, sınava girme gibi
başkalarınca dolaylı olarak değerlendirilebilecekleri durumlardan
korkarlar. Bu da sınav korkusu ya da sınıftaki katılımlardan
kaçınmaya, dolayısıyla okul başarısında düşmeye neden olur. Daha ileri
durumlarda okuldan atılabilirler. Arkadaşları ya yoktur ya da bir
kişiye aşırı bağlıdırlar. Aile ortamından uzaklaşamazlar.
Sosyal fobisi olan çocuklarda sıkıntı, ağlama, huysuzluk, donakalma ya
da tanıdık olmayan insanların olduğu toplumsal durumlardan uzak
durma şeklinde belirtiler görülebilir. Göz ilişkisi kuramama gibi
toplumsal becerilerde yetersizlik gösterebilirler ya da soğuk ve nemli
eller, titrek bir ses gibi sıkıntı belirtileri görülebilir. Bunların yanı
sıra çarpıntı, nabızda artış, titreme, terleme, kas gerginliği, karında
huzursuzluk hissi, ağız ya da boğaz kuruluğu, ateş basması, ya da
üşüme hissi, yüz kızarması, başta basınç hissi ya da baş ağrısı ve
bacaklarda güçsüzlük şeklindedir.
BAŞARIYI ETKİLER
Sosyal fobisi olan çocukların anne babaları, diğer anne babalara göre
çocuğu daha reddedici, bununla birlikte daha fazla koruyup kollayan
kişilik yapısına sahiptirler. Anne ya da baba ileri derecede heyecanlı
ve panik bir kişilik yapısına sahip olup çocuk üzerinde aşırı koruyucu
ve kollayıcı olabilirler ve bu da çocuğun kendi başına davranmasını
engeller. Anne babanın bu tür davranışları, çocuğun özerkleşmesini ve
kendine güven kazanmasını zorlaştırır. Bu da ileriki dönemlerde
sorunlu bir kişilik yapısının oluşmasına neden olur. Sosyal fobisi olan
ergenler ve erişkinler korkularının aşırı ya da anlamsız olduğunu
bilirler ama bu korkularının kendi başlarına üstesinden gelemezler.
TEDAVİ YÖNTEMLERİ
Çocuk ve gençlerde sosyal fobinin tedavisinde pek çok yöntem bir
arada kullanılıyor. Tedavi hastayla yapılan birebir psikoterapiler,
çocuk veya gencin ailesiyle birlikte yapılan terapiler ve grup
terapilerinin yanı sıra ilaç tedavisini de kapsıyor. Eğer ailede çocuğa
karşı yanlış davranışlar varsa önce bunlar düzeltiliyor. Bunun yanı sıra
uygulanan grup terapileri de oldukça yararlı olabiliyor. 7-8 kişiden
oluşan gruplar çocuklar için dışarıdaki dünyanın küçük bir modeli.
Kimsenin eleştirmediği çocuk, kendini daha rahat ifade edebiliyor. Bu
gruplarda sosyal fobisi olan çocuklarla, uyum sorunu olan ve okul
başarısı düşük olanlar bir araya getiriliyor. Antisosyal ve hiperaktif
çocuklar ise bu gruplara alınmıyor. İlaçlar bir ay sonra etkisini
gösteriyor. Grup terapileri de 8-10 hafta devam ediyor. Psikiyatrik
tedaviler daha uzun sürüyor. Ortalama iki ay gibi bir sürede sonuç
alınması mümkün olabiliyor.Hayallerinizi bir kenara bırakmayın
Sosyal fobisi olan kişinin yaşadığı korku ve kaçınma, kişinin günlük
işlerinin, toplumsal etkinliklerinin, eğitimle ilgili işlevselliğinin önemli
ölçüde bozulmasına neden olur. Sosyal fobisi olan kişi, tüm toplumsal
etkinliklerinde sorun yaşadığı için başarısızlık, iletişim kuramama gibi
problemler yaşar. Toplumsal hayatta peşini bırakmayan bu korku,
zamanında tedavi edilmediği takdirde kişinin var olan yeteneklerinin
farkına varamamasına, kendini geliştirememesine ve hayalini kurduğu
başarılı hayata bir türlü ulaşamamasına neden olur. Unutmayın ki
içinizdeki enerjiyi açığa çıkarıp, toplum tarafından sevilen ve takdir
edilen biri olma hayalinizin önünde duran o 'aşılmaz' engel de, sizi
kurtarmasını beklediğiniz kahraman da sizsiniz...
"Tedavide erken teşhis önemli"
Sosyal fobi; kişinin toplum içinde konuşma, yemek yeme, biriyle
tanıştırılma gibi durumlardan ve sosyal ortamlardan kaçınması ve
korku yaşamasıdır. Sosyal fobide kişinin başlıca korkusu, başkalarının
yanında küçük düşeceği, sıkıntı ya da utanç duyacağı bir şekilde
davranacağı ile ilgilidir.
Çocuk ve Genç Psikiyatristi Uzman Dr. Ülkü Deniz "Sosyal fobi her
dönem için önemli bir sorundur. Utangaçlık olarak
değerlendirilmemelidir. Bizim toplumumuzun değer yargılarına göre
çekingenlik, sessiz kalma gibi davranışların takdir edilmesinden dolayı,
sosyal fobi sorun olarak görülmez. Çocuklukta belirti veren sosyal
fobi erken tanınmalı ve ilerleyen dönemlerde sorunların artmadan
tedavisi yapılmalıdır" diyor.
Sevgili Umut Engel Tanımaz dinleyicileri sizinle paylaşmak istediğimiz haber ve makaleler
bu şekildeydi; böylece çocuklarda Sosyal Fobi konusunda etraflıca bilgi ve fikir sahibi olduk.
Şimdi size bir film önerimiz olacak; konuyla da ilgili, mutlaka izlenmesi gereken bir film.
taare zameen par : Yerdeki Yıldızlar olarak
Türkçeye uyarlanmış
Yönetmen Aamir Khan imzalı 2007 yılı yapımı oldukça başarılı bir film.
konusuna gelince;
9 yaşında bir hayli tembel ve yaramaz bir çocuk olan ishaan üçüncü
sınıfı ikinci kez okumaktadır. onunla boşuna uğraştıklarını sanan orta
halli ailesi ishaan'ı okuldan alır ve uzak bir yerde yatılı okula verir.
Burada da düzelme eğilimler göstermeyen ishaan gittikçe dibe doğru
sürüklenirken kimseyle düzgün iletişim kuramaz. ta ki Ram Shankar
Nikumbh * adında vekil bir resim öğretmeni gelene dek...
Keyifli seyirler diliyoruz...
Sevgili Umut Engel Tanımaz dinleyicileri geldik bu hafta da bir Umut
Engel Tanımaz Programının daha sonuna;
Programlarımızla ilgili olarak bizlere ulaşmak isterseniz, bizimle görüş
ve önerilerinizi paylaşmak isterseniz iletişim bilgilerimizi
hatırlatayım.
Bizlere; Soru@radioshema.com veya Umut Engel Tanımaz isimli FB
sayfasından da bize ulaşabilirsiniz. telefonla ulaşmak isterseniz 0 312
230 77 34 telefon numaramız. SMS atmak isterseniz de 98 yazıp
boşluk bırakıp 3854 e yollayabilirsiniz.
Haftaya tekrar buluşmak dileğiyle esen kalın umutla kalın umutlarınız
engel tanımasın.
Download