ROMA VE BİZANS DÖNEMLERİNDE GERMANİCİA (MARAŞ) İlyas

advertisement
76
ROMA VE BİZANS DÖNEMLERİNDE GERMANİCİA (MARAŞ)
İlyas GÖKHAN
Özet
Bu bildiride, Ortaçağ’ın Latince, Grekçe ve Arapça kaynaklarından faydalanarak, Germanicia’nın
Roma ve Bizans İmparatorluğu Dönemindeki siyasi tarihi ele alınacaktır. Günümüzde Antik Germanicia
şehrinde çıkarılan mozaikler söz konusu devletler dönemine aittir. Maraş M.Ö. (B.C.) 58’de Büyük Roma
İmparatorluğu’nun eline geçti. Hititler zamanındaki “Markasi” olarak geçen şehre Romalılar devrinde
Germanicia adı verildi. Roma İmparatorluğu zamanında Maraş, Kommegene Krallığına bağlıydı. Roma
döneminde Germanicia Anadolu ile Suriye arasındaki geçitler üzerinde bulunmasından dolayı stratejik
bakımdan önemli bir yerdi. İmparatorluğunun ikiye ayrılmasından sonra Germanicia şehri Doğu Roma
tarafından idare edilmeye başlanmıştır. Germanicia 635’de Arap akınlarına uğramış ve bundan sonra sık sık
Müslümanlar ile Hıristiyanlar arasında el değiştirmiştir.
Germanıcia (Marash) at the Reign of Roman and Byzantium
Abstract
In this paper, political history of Germanicia during Roman and Byzantium will be studied with the
help of Latin. Greek and Arabic sources. Mozaics dug in the present belong to period of these states. Marash
was taken in 58 B.C. by Roman Empire. City’s name “Markasi” Hittite time, become Germanicia in Roman
time. The city was an important place of passes between Eastern Roma and Syria. After division of Roma,
the city came under Eastern Rome. Germanicia started to be raided by Arabic in 635 (A.D.) and become a
conflict center between these two sides.
Giriş
Markasi’den Germanicia’ya: M.Ö. (B.C.) IX. Yüzyıl ortalarında Asur krallarından
Tiglatplazer zamanında başlayan ve II. Sargon devrinde M.Ö. (B.C.) VIII. yüzyıl sonlarına kadar
bu krallığın her yıl Anadolu’da yaptığı askeri seferlerden bahseden yıllıklarda Maraş’tan
bahsedilmektedir. Bu yıllıklarda Gurgum krallığının ve krallığın merkezi olan Markas veya
Markasi adı geçmektedir. M.Ö. (B.C.) 858 yılına ait III. Salmanasar’ın yıllığında kralın Gurgum ve
Kumuh’u (Adıyaman tarafları) fazla zorlamadan haraca bağladığı anlatılmaktadır. II. Sargon’un
M.Ö. (B.C.) 711 yılına ait yıllığında ise Gurgum’da karışıklıklar çıktığı, Asurlulara bağlı Gurgum
kralı Tarkhulara’nın kendi oğlu Mutallu tarafından öldürüldüğü, bunun üzerine Asurluların bölgeyi
istila ederek Markasi halkını sürgüne gönderdiği ve şehre yeni bir vali atandığı belirtilmektedir. Bu
bilgilerden Maraş’ın Geç Hitit devletlerinden biri olan Gurgum’un merkezi olduğu anlaşılmaktadır.
Gurgum kelimesinin de Anadolu’nun bilinen ilk halkı Levilerin dilinden geldiği ileri sürülmektedir.
Hitit kralı I. Şuppililumma’nın zamanına (M.Ö. (B.C.)1370–1335) ait bir metinde geçen Uru karkum-ma sözcüğünün zamanla veya Asur kaynaklarında Gurgum’a dönüştüğü kabul edilmektedir
(Zoroğlu 2005: 303; Köseoğlu: 2).
Makedonyalılar Dönemi (M.Ö. (B.C.) 333–323)
M. Ö. (B.C.) 334 yılı ilkbaharında Makedonya kralı II. Philip’in oğlu Büyük İskender 35
bin askerle Küçük Asya’ya geçti. Perslerin üzerine yürüyerek İssos Muharebesini kazanıp III.
Darius’u öldürdü. Perslere bağlı Kapadokya Satraplığı Hâkimiyetinde olan Maraş, M.Ö. (B.C.) 333
yılında İskender İmparatorluğu'na bağlandı (Abu’l-Farac 1999: 108; Günaltay 1987: 50). Bundan
sonra Maraş, Helenizm uygarlığı etkisi altına girdi. M.Ö.323'de Büyük İskender ölünce Maraş şehri
İskender'in generallerinden Selefkus'un hissesine düştü.
Selefkoslar Dönemi (M.Ö. (B.C.) 323-M.Ö. (B.C.) 64)
İskender’in ölümünden sonra komutanları arasında devam eden uzun mücadelelerden sonra
Selecus Nikator (Selefkos) Anadolu, Suriye ve Irak’ı içine alan ve merkezi Antakya olan bir devlet

Prof. Dr. Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Fen- Edebiyat Fak. Tarih Bölümü
77
kurdu. Kilikya bölgesi de bu devletin toprakları içindeydi. Bu devlet zamanında Maraş’ın başkent
Antakya’ya yakın olmasından dolayı önemli bir şehir olduğu tahmin edilmektedir (Köseoğlu: 3).
Süryani tarihçisi Abu’l-Faraç, Selefkos’un bölgede Antakya, Urfa gibi şehirlerin yanında Maraş’ı
da yani Germanicia’yı da kurduğunu yazmaktadır (Abu’l-Farac 1999: 110). Suriye'yi içine alan
Asya krallığı topraklarından sayılan Maraş, bir süre sonra Kapadokya Krallığı'na yeniden bağlandı.
Gerek Selefkoslar gerekse Romalılar zamanında Maraş önemli stratejik yollar üzerinde
bulunmasından dolayı ehemmiyetini muhafaza etmiştir (Ramsay 1961: 309).
Selefkos İmparatorluğunun hâkimiyetinin sonlarında M.Ö. (B.C.) 1. yüzyılda Maraş bölgesi
Trakya’dan gelen Galatlar ile doğudan gelen Ermenilerin saldırılarına uğradı. Ermeni Kralı Dikran
Maraş bölgesine kadar gelerek yağma ve katliamlarda bulundu. Ermenilerin bölgedeki nüfuzunu
kıran Romalılar Maraş bölgesini ele geçirdiler (Balcı 2001: 18).
Germanicia Üzerinden ve Yakınından Geçen Yollar
Roma İmparatorluğu zamanında Efes’ten başlayıp Anadolu’yu boydan boya geçerek doğuya
giden kral yolunun mühim bir kısmı askeri karargâh olan Arabissos’tan geçmekteydi. Bu yol
Comana-(Tufanbeyli- Şar) Ptanadaris (Tanır)- Cocusos yoluydu (Ramsay 1961: 50). Cocusos’tan
(Kokkoussos) geçen bu yol buradan da kuzeye doğru Komana ve Ariarrathia üzerinden
Sebasteia’ya ulaşırdı. Arabissostan Sabestiaya ulaşan mühim bir Roma yolu daha vardı. Bu yol
Aristil, Hurman, Kaşanlı, Elmalı ve Gürün üzerinden geçerdi.
Toroslardan Kommegenaya açılan iki yol vardı. Bunlardan biri Malatya üzerinden diğeri
de Kokussos’tan Germanicia’ya açılan boğazdan geçerdi. Bu ikinci yol IX. Asırdan itibaren işlek
hale gelmişti.
Toros Dağları’nın doğusundan geçerek Komageneye ulaşan üç yolun izleri bulunur.
Bunlardan birisi Kokussos’tan Germanicia’ya, ikincisi Arabissos’tan Germaniciaya, üçüncüsü de
Melitine’den Samsat’a giden yoldu. Bu üç geçit de yakın zamanlara kadar kullanılmıştır. Eski ismi
Arabissos olan, günümüzde Afşin adı verilen Kahramanmaraş’ın bu ilçesi yolların kesişme
noktasındaydı (Ramsay 1961: 305). Germanicia’dan Adata, Delük ve Samsota taraflarına giden
yollar da vardı. Bir yol da Germanicia üzerinden Kastabala ve Ayn ı Zerbe’ye geçmekteydi. Ayrıca
Göksun- Geben üzerinden Ayn- Zerbe ve Ayas ve Misis’e inen bir yol daha bulunmaktaydı.
Germanicia’nın Hıristiyanlık Tarihi Bakımından Dört Önemli Olay
M.Ö. (B.C.) 300’lerde Kilikya’nın kuzey doğusunda ve Kapadokya’nın doğusunda
Komana (Şar-Tufanbeyli- Mağara) şehri putperest Pagan dininin merkeziydi. Bu şehri ziyaret eden
Strabon burada 6000 rahip olduğunu yazmaktadır (Strabon 1991: 4-6). Bu dinî anlayışa inanan
insanlar Göksun, Maraş, Elbistan ve Arabissos (Efsus) gibi yörelerde yaşamaktaydılar. Helenistik
dönemde (M.Ö. (B.C.) 330-M.Ö. (B.C.) 58) yöreye hâkim olan Makedonyalılar kendi inançlarını
bölgeye yaydılar. Arkasından da Roma İmparatorluğunun bölgeyi işgali ile bu defa Eski Yunan
putperestliği bölgeye girdi. Neticede Pagan, Yunan ve Roma din anlayışları Efsus ve çevresinde
yaşayan halk üzerinde etkili oldu. Ashabü’l-Kehf olayı M.S. (A.D.) 200’li yıllarda yaşanmış olup
bu dönemde Anadolu’da Hıristiyanlık yayılmaktaydı ve bölgeye Büyük Roma İmparatorluğu
hâkimdi. Eski putperest inançlarını bırakarak Hıristiyanlığı kabul eden ahaliye Roma zulüm
uygulamaktaydı, bundan dolayı da Hıristiyanlar Kapadokya’da yeraltı mağaralarına sığınmışlardı.
Dönemin Roma İmparatoru Decius (Dakyus-Dakyanus) (249–251) zamanında Efsus’ta Yedi genç
eski dinlerini bırakarak Hıristiyan olmuşlardı. Bölgede bulunan Roma Tema (Eyaleti) valisinin bu
gençleri cezalandırmak amacıyla harekete geçmesiyle onların bir mağaraya sığınarak burada 309
yıl uyumaları ile Ashabü’l-Kehf olayı gerçekleşmişti. Bu geçen süreçte Büyük Roma
İmparatorluğu batı ve doğu (Bizans) olmak üzere ikiye ayrılmıştı. Gençler uyandıklarında Afşin
yöresine Bizans (Doğu Roma) İmparatorluğu hâkimdi ve Hıristiyanlık resmi devlet dini olmuştu.
Dönemin Bizans İmparatoru II. Teodosios (408–451) Yedi Uyurlar hadisesini duyunca karısı ile
birlikte Efsus’a kadar gelerek mağarayı ziyaret etmişti. Bundan sonra Hıristiyanlar tarafından
kutsal bir yer olarak kabul edilen Efsus’la ilgili kaynaklarda çeşitli bilgiler, efsaneler ve rivayetler
yer almaya başlamıştır. Bu konu ile ilgili VII. Yüzyıl Süryani kaynaklarında bilgiler
bulunmaktadır.
78
İkinci önemli olay ise Göksun’a sürgün edilen ve Hıristiyanlığın en önemli vaaz risalelerini
yazan İstanbul patriği Ionnes Khrysostomos’tur. Bu şahıs Bizans İmparatoriçesi Eudokia ile
anlaşmazlığa düşmüş ve 404–407 yılları arasında Göksun’da sürgün hayatı yaşamıştır. Buradan
İstanbul’daki taraftarlarına gönderdiği dini mektupları vardır (Texier 2002: 132).
Üçüncü önemli olay ise Germanicia’da doğan ve Nasturi mezhebini kuran Nestorius’tur.
Hıristiyanlıktaki teslisi kabul etmeyen bu şahıs da Hz. İsa’nın tek tabiatlı bir varlık olduğunu iddia
etmiş, bu yüzden de Mısır’a sürgün edilmiş ve orada ölmüştür.
Dördüncü önemli olay ise Bizans Anadolu’sunun doğu ve orta bölgesinde ortaya çıkan
heretik akımlardan biri olan Pavlikan hareketinin Germenika bölgesini de etkilemesidir. VI- IX.
Yüzyıllar arasında varlığını sürdüren bu akımın mensupları IX. Yüzyılda I. Basil tarafından etkisiz
hale getirilmişlerdir. Divriği merkez olmak üzere bağımsız bir siyasi teşekkül de kuran bu akım
mensupları Hıristiyanlığın resmi kabul göre inanç sistemine karşı çıktıklarından dolayı ilk
Protestanlar olarak kabul edilmektedirler (Özışık 2007: 1-3). İmparator V.Konstantinos zamanında
Pavlikanlar, dağıtılmak ve asimile edilmek amacıyla Trakya’ya doğru sürülürken bir kısmını da
Germanicia ve Melitine taraflarına yerleştirilmişlerdir. 969’da İmparator John Zimisces (Ioannes
Çimiskes) ( 969–976) Pavlikanları Antakya tarafından Trakya’ya sürgün etti (Özışık 2007: 95).
Haçlı seferleri sırasında bu mezhep mensupları hâlâ Maraş ile Antakya arasında varlıklarını
sürdürmekteydiler (Komnena 1996: 470; Francorum: 27).
Roma Dönemi ( M.Ö. (B.C.) 64 - M.S. (A.D.) 395)
Maraş, Selefkosların idaresinin sona ermesinden sonra M.Ö. (B.C.) 58’de Roma
İmparatorluğu hâkimiyetine girdi. Bazen müstakil bazen de Roma İmparatorluğuna bağlı olan
Kommagene Krallığı’na bağlı olan Maraş, krallığın en batı ucunda yolların kesiştiği bir noktadaydı.
Roma İmparatorluğu bölgeyi ele geçirince Maraş'ın adı Germanicia olmuştur. Ermeni, Süryani ve
Roma kaynaklarında bu isim değişikliği doğrulanmaktadır. Hatta Süryani tarihçisi Abu’l-Faraç
Maraş’a Romalıların Germenika dediklerini belirtmektedir. Urfalı Mateos da şehri Germenika
olarak anmaktadır (Mateos 1987: 299; Abu’l-Farac 1999: 258; Honigmann 1997: 312). Maraş
adının Germenika’ya çevrilmesi konusunda çeşitli rivayetler vardır.
Bunlara göre; Şehrin adı Romalılar zamanında Kayseria Germanicia biçiminde değiştirilir.
Roma imparatoru Kaligula zamanında, yani M.S. (A.D.) 37–41 yılları arasında bu isim değişikliği
olmuştur. Tam adı Gaius Caesar Augustus Germenicus olan bu şahsın ismindeki Germanicus’tan
alınan Germanicia ve imparator kenti anlamındaki Kaiseria sözçükleri birleştirilerek Maraş’a
Kaisereia Germanicia denmiştir. Bazı kaynaklar ise Maraş’a bu adı M.S. (A.D.) 17’ de
Kaligula’nın ricasıyla İmparator Tiberius’un (14–37) verdiğini ileri sürmektedir. Tiberus’un yeğeni
Germenicus öldürülmüştü. Tiberus ölünce yerine öldürülen yeğeni Germenicus’un oğlu Gaius
(Caligula) getirilir. Onun öldürülmesinden sonra da yerine amcası Tiberius Claudius Drusus Nero
Germanicus (41–54) getirildi. Romalılar tarafından Germanicia, Melitine, Samsat ve Dülük
arasında bulunan Kommegane bölgesinin kralığı IV. Antiokhos’a verilmişti. Bazı kaynaklara göre
de Maraş’a asıl bu adı veren kişi IV. Antiokhos olup, Roma imparatoru Caius’un (37–41)
(Kaligula) gözüne girmek amacıyla şehrin adını değiştirmiştir. Bazı tarihçiler ise IV. Antiokhos’un
dedesi olup Nemrut tümülüsünde gömülü bulunan I. Antiokhos’un (M.Ö. (B.C.) 54-M.Ö (B.C.) 37)
Maraş’a kendi adını verdiğini ileri sürülmektedir. Buna göre Maraş, Antiokheia yani Antakya
olarak anılmış ve diğer Antakya’dan ayırmak içinde Toroslardaki Antakya (Antiokheia Pros Tauro)
denmiştir (Darkot 1997: 31; Zoroğlu 2005: 305-306). Bir imparatorun adına kurulması ya da
isminin onun adına değiştirilmesinden dolayı büyük önem verilen Germanicia’ya imparatorluğun
üst düzey idarecisinin ve halkının yerleştirildiği tahmin edilmektedir. Germanicia M.S. II. yüzyılda
Ptolemaios’un eserinde geçmektedir. Bu dönmemde Roma İmparatoru adına şehirde para
basılmıştır. Bu paraların üzerinde Kent tanrıçası Tykhe ve ayaklarının dibinde Irmak tanrısının
figürü vardır. Bu ırmak Ceyhan (Pyramos) olmalıdır. Bu sikkeler imparator Marcus Aurelius,
Lacius ve Commodus dönemlerinde basılmıştır. Roma İmparatorluğu döneminde M.S. (A.D.)
341’de Germanicia yeni kurulan Kommegene topraklarında Fırat’ın batısında merkezi Herapolis
olan Syria Cuele eyaletine bağlıydı (Tekin 2010: 173).
79
1835’te Maraş’ı ziyaret eden Charles Texier de şehrin eski isminin Antiochia ad Taurum
olduğunu ve yeni şehrin buranın üzerine kurulduğunu yazmaktadır. Bizanslıların söz ettiği
şehirlerden biri olduğunu belirten müellif buranın Kilikya Antiochesi olduğunu yazmaktadır.
Texier şehirde eski eserlerden hiçbir iz kalmadığını da belirtmektedir (Texier 2002: 141–142).
Bunun yanında Bizans kaynaklarında ise şehrin adı Marasin veya Marasion olarak da
görülmektedir (Ramsay 1961: 345).
Kommagene Krallığının en batı ucunda olan Germanicia şehrinde Helenizim uygarlığı
etkilerini gösterdi. Bu şehri yukarıda da bahsedildiği gibi IV. Antiokos kurdu ya da daha önce var
olan şehri helenleştirmek için Germanicia adını verdi. Germanicia adı Gaius ve Claudius’u
şereflendirmek üzere verilen isimden gelmektedir. Şehir, Suriye ve Kapadokya sınırına yakın
dağların güney eteklerinde iyi sulanan bir düzlüğe uzanan kısımda kurulmuş olup güney ve batıyla
kolay ulaşım sağlayacak bir noktadadır. Germanicia’nın doğusunda bulunan Samsato ve Zeugma
ile irtibatı vardı (Magie 1950: 549). M.S. 71’de Kommagene Krallığının Roma’dan ayrılıp,
İranlılara bağlanma eğilimi üzerine, bu krallık tamamen kaldırılarak Germanicia Suriye eyaletine
bağlanmış ve bölgeye Rome Lejyonları yerleştirilmiştir (Tekin 2010: 65-167).
Germanicia’nın doğusunda Adata (el-Hades)1 bulunmaktaydı. Bu şehir günümüzde tamamen
yıkılmıştır. Germanicia ve Adata Orta Çağ İslâm ve Hıristiyan kaynaklarında birlikte geçer.
Araplar Germanicia’ya Maraş demekteydiler. Maraş hakkında bilgi veren ilk İslam müellifi elBelâzurî’dir. Yazar, Fütûhu’l-Büldân adlı eserinde Maraş’ın Müslümanlar tarafından nasıl, kim
tarafından ve ne zaman fethedildiğini açıklar, bu bölgelerde Müslümanlar ile Hıristiyanların
mücadelelerini ayrıntılı bir şekilde ortaya koyar (el-Belâzurî 1987: 270).
Germanicia (Maraş)’ın ilk defa nerede kurulduğu hep tartışma konusu olmuştur. Maraş'ın
Hititler tarafından bugünkü bulunduğu yerde kurulduğu, bilhassa da kalenin çevresinde olduğu,
daha sonra ise Mağaralı Mahallesi'ne doğru genişlediği de iddialar arasındadır. Germanicia’nın
neresi olduğu sorusu bugün artık cevap bulmuştur. Ancak Germanicia’nın Müslümanlar tarafından
fethedilmesinden sonra onların kurduğu şehrin neresi olduğu tam aydınlatılamamıştır.
Germanicia’nın terk edilmesi ne zaman nasıl olmuştur. Bu tartışma günümüze kadar devam edip
gelmiştir. Müslümanlar Suriye, Mısır ve Kuzey Afrika’yı aldıkları zaman ele geçirdikleri şehirlerin
kenarlarına bir askeri üs kurarlardı. 637’de Germanicia’yı aldıktan sonra da bunu yapmışlardır. Bu
bilgiler ışığında Germanicia’nın VII. yüzyılın ortalarında terk edildiğini söyleyebiliriz.
Ermeni, Süryani, Bizans, Haçlı ve Arap kaynaklarının tamamı 1114’de Maraş’ta büyük bir
deprem olduğunu ve 40.000 kişinin öldüğünü yazmaktadırlar. Bu depremin Maraş’ın altını üstüne
çevirdiği, bütün binalarını yıktığı, içinde yaşayan insanları ve hayvanları telef ettiği kayıtlıdır.
Hatta deprem öyle şiddetli olmuş ki, dağların (muhtemelen Ahırdağ) yamaçlarında bulunan
Hıristiyanlara ait Manastırlar dahi yıkılmış ve içinde bulunan din adamları tamamen ölmüştür. Bu
depremle Germanicia’nın üzerinin örtüldüğünü söyleyebiliriz.
Başka bir iddiaya göre ise; Ahır dağından gelen bir sel baskını Maraş’ı çamur deryası altına
alarak yıkmıştır (Canpolat 1945: 15). Bunun üzerine Dulkadir Bey’i Alaüddevle Maraş’ı şimdiki
yerinde yeniden kurmuştur. Maraş’ın Kuyucak Mahallesinde Şekerli Camii’nde bulunan
Selçuklulara ait 1240’lı yıllara ait bir kitabe yeni yorumlara sebep olmaktadır.
Maraş M.Ö. (B.C.) 64 yılına kadar Selefkuslara bağlı kalmıştı. Bu tarihte bu krallığın
merkezi Antakya'nın Romalılar tarafından alınmasıyla birlikte Maraş da onların eline geçti. Maraş'ı
Roma'ya bağlayan komutan Pompeius'tu. Yukarı Suriye ve Maraş civarında oturan Kommagenler,
Romalıları bir hayli uğraştırarak ayaklanmalar çıkardılar (Köseoğlu: 3). Bazen bağımsız bazen de
Roma'ya bağlı olan Kommagene Krallığı, Maraş bölgesini de yönetti. Bu dönemde Sasanilerin
Maraş'a kadar akınlar yaptığı görülmektedir.
1
Hades-Göynük: Pazarcık ile Çağlayancerit arasındaki ovanın kuzeyindeki boğaz ağzında olup, şimdiki Bozlar köyünün
olduğu yerde bulunan tarihi şehirdir. İslâm-Bizans çatışmalarına sahne olan Hades, Haleb-Dülük- Elbistan- Kayseri
askerî ve ticaret yolunun üzerinde bulunan başta Akçaderbent olmak üzere birçok geçidin kontrol edilmesi açısından
da önemli bir mevkideydi. Hades, Göynük, Hadesü’l-Hamra, Derbü’s-Selam, Adata, Mehdiye, Muhammediye gibi
isimlerle de anılmıştır. Hades’in toprağı kırmızı olduğu için Hadesü’l-Hamra yani Kızıl Hades deniyordu. Burası
birkaç defa yakıldığı için Türkçe yanık anlamına gelen Göynük de denildiği iddia edilmektedir (Sümer 1993: 4-8).
80
Bizans İmparatorluğu: (M.S. (A.D.) 395- 1086) Doğu Roma İmparatorluğu hissesine
düşen Germanicia bu dönemde de önemini korudu. Bizans İmparatoru I. Justinianus döneminde
Maraş toprakları Bizans-Sasani çatışmalarına sahne oldu. 544 yılında Sasani kisrası Kisra b. Kavad
Antakya’yı tahrip edip Maraş yakınlarına kadar geldi (Abu’l-Farac 1999: 161). Abu’l-Faraç’ın
belirttiğine göre Bizans imparatoru Tiberius (578–582) ölmeden önce kızı Augusta’yı Arabisos
(Efsus-Afşin) kökenli Mauricius’a ( Mavrikus) ( 582–602) verdi. Kayın pederinin ölümünden sonra
bu şahıs 20 yıl Bizans İmparatorluğunu yönetti(Abu’l-Farac 1999: 164). Bir süre Sasaniler Maraş’ı
Bizanslılardan aldılar. 605–611 yılları arasında Sasanilerin elinde kalan kent tekrar Bizans'ın eline
geçti.
Germenicia Üzerinde İslam-Bizans Çatışmaları (637-962)
Halife Hz. Ömer devrinde, Halid b. Velid adlı Müslüman komutan 636-637’de Suriye’de
Minas adlı bir komutanın yönetimindeki Bizans ordusunu hezimete uğratmıştı. Bu mağlubiyet
karşısında çaresiz kalan İmparator Herakleios artık Suriye’yi elinde tutamayacağını anlamış ve
Urfa’dan Samsat’a çekilmişti. Hatta bir rivayete göre yüksekçe bir tepe üzerine çıkarak Suriye
tarafına dönmüş ve hüzünlü bir şekilde “Ey Suriye! Artık seninle bir daha buluşmamak üzere
elveda! Ebediyen elveda!” demişti (Abu’l-Farac 1999: 177; Ebû’l-Fidâ 1997: 224; İbnü’l-Verdi
1996: 137).
Suriye’den Hâlid b. Velid Maraş’a gönderilir. İslâm orduları Maraş’a girdiğinde şehir
halkının bir kısmı kaçmış, bir kısmı da kaleye çekilerek direnişe geçmişti. Şehir ahalisi
direnişlerinin nafile olduğunu görüp yapılan bir anlaşmayla Germanicia’yı 637 tarihinde Hâlid b.
Velid’e teslim etti (el-Belâzurî, 1987: 270; İbnü’l-Adim 1988: 235; Ebû’l-Fidâ 1997: 224). Bir halk
inanışına göre ise Maraş’ı Mikdâd b. Esved, Cimcime adlı Bizans valisinin elinden aldı.2 Maraş
fethedildiği sıralarda bölgenin kuzeyinde bulunan Arabissos da İslam askerleri tarafından tahrip
edildi (Yinanç 1997: 243). Maraş’ı alan Müslümanlar şehri sulhla aldıkları için Hıristiyan halka
dokunmadılar. Yapılan teslim anlaşması ahalinin can ve mallarına dokunulmayacağı şartını
taşımaktaydı. Maraş’ta bulunan Hıristiyanların şehri serbestçe terk etmeleri sağlanmış, yerlerine
Müslüman ahali yerleştirilmişti. Müslümanlar Maraş’ta bir askerî garnizon kurarak Anadolu
içlerine yapılacak seferler için burayı bir üs haline getirdiler.3 Maraş’ın alınmasıyla birlikte bölgede
bulunan Dülük, Raban (Araban), Hades gibi yerler de fethedildi. Maraş yakınlarında olan Adata
(Hades), İyaz b. Ganim’in gönderdiği Habib b. Mesleme el-Fihrî tarafından ele geçirildi (Belâzurî
1987: 273; Yakut: 227–278; Demirci 2005: 320; Hades 1997: 42). Kısa bir süre sonra Maraş
Bizanslılar tarafından geri alınsa da Hz. Osman zamanında, 651’de Süfyan b. Avf el-Amidî
yeniden fethetti. Bu sırada Şam valisi olan Muaviye 650–51’de, çatışmalarda tahrip olan şehri imar
ettirip, Hıristiyanların Suriye hudutlarına girişini engellemek ve Anadolu’da yeni yerler fethetmek
için buraya asker yerleştirip tahkim etti. Maraş, Muaviye’nin Şam valiliği sırasında Müslümanların
Anadolu içlerine yapacakları seferler için askeri bir üs yapıldı (el-Belâzurî 1987: 270–271;
Honigmann 1997: 313; Yinanç 1340: 283).
Emeviler Dönemi(661–750):Hz. Ali-Muaviye arasındaki hilafet tartışmaları sırasında
Bizanslılar Maraş’ı geri alarak Suriye hudutlarına dayandılar. Şehirde yaşayan Müslüman ahali
Suriye’ye çekildi. Emevi halifesi Abdülmelik (685–705) döneminde Bizanslılar Antakya’ya kadar
ilerlediler. Bunun üzerine halife Hıristiyanlara karşı bir ordu gönderdi. İslâm ordusu Hıristiyan
ordusunu Torosların gerisine çekilmeye mecbur etti. Bunun üzerine Bizanslılar Müslümanlarla
barışa razı oldular. Halife bir miktar para vererek Hıristiyanların bölgeden çekilmesini sağladı. İki
taraf arasında barış kısa sürmüş, 694 yaz aylarında İslâm orduları Muhammed b. Mervan’ın
komutasında Anadolu içlerine yürümüştür. Ancak Ağustos-Eylül 694’de Bizanslıların karşı atağa
geçip Maraş’tan ilerleyerek Amik’e indikleri görülmektedir. Bunun üzerine İslâm ordusu başında
Eban b. Velid ve Ukbe b. Ebî Muayt adlı komutanlar olduğu halde harekete geçmiş Maraş ovasında
2
Bu halk inanışını Maraş’a yaptığı seyahatinde duyan Evliya Çelebi eserine kaydetmiştir (Evliya Çelebi Seyahatnamesi
1985: 135).
3
Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde geçen rivayetlere göre, Haleb üzerinden Ayıntab ve Maraş bölgesine yaklaşan Hz.
Ali, Maraş Kaszeri (Maraş Valisi) olan Cimcime ve ahaliyi İslâm’a davet eden bir mektup yazarak Mikdâd b. Esved.
ile gönderir. Bunun üzerine mektubu alan Maraş valisi ve ahalisi Şir Dağına doğru kaçarlar. Boşaltılan şehre giren
Mikdâd b. Esved kalesini yıktırır ( Evliya Çelebi Seyahatnamesi 1985: 135; Atalay 1339: 21).
81
karşılaştığı Bizans ordusunu ağır bir yenilgiye uğratmıştı. Müslümanlar Hıristiyan ordusunu takip
ederek pek çok askeri öldürdüler. Halife Velid’in oğlu, el-Abbâs b. el-Velid b. Abdulmelik,
Maraş’a gelerek, savaşlarla harap olan şehri yeniden imar ettirip güçlendirir ve buraya Müslüman
ahali yerleştirir. Bu sırada Maraş’a büyük bir cami de inşa edilir. Maraş’ın Bizans saldırılarına karşı
korunması için, Kınnesrin bölgesi halkının buraya her yıl belirli sayıda asker göndermesi de
zorunlu hale getirilir (el-Belâzurî 1987: 271; İbnü’l-Adim 1988: 236; İbn-i Kesir 1995: 17; Avcı
2003: 75).
696’da Yahya b. Hakem adlı Müslüman komutan, Maraş üzerinden Bizans topraklarına
akınlarda bulundu. Yine 697’de İslâm orduları Velid b. Abdülmelik komutasında Malatya
tarafından Anadolu’ya girer. Darende’yi fetheden Müslümanlar Maraş’ın güvenliğini sağlamış
oldular. Bir süre sonra İslâm orduları daha kuzeydeki Kemah bölgesini de ele geçirip burada
bulunan ve Bizanslıların baskılarına maruz kalan Ermeni ahaliyi Maraş’a yerleştirirler (el-Belâzurî
1987: 266; Demirci 2005: 322). Aynı yıllarda İslâm orduları Bhasipolis adı verilen Ablastin’i
(Elbistan) de fethederler( Abu’l-Farac 1999: 190). 731-732’de Muaviye b. Hişâm, Maraş
üzerinden Bizanslıların üzerine bir akın düzenler (İbn-i Kesir 1995: 498). Bizanslılar 741’de
Malatya ve Maraş üzerine yürüyünce İslâm orduları Hişam b. Abdulmelik’in karşı hareketi ile
onları geri püskürtür.
Bizans İmparatorluğu tahtına 717’de aslen Maraşlı olan ve daha önce Trakya’ya sürgün
edileni III. Leon4 (717–741) geçer. Hanedana adını veren bu kişi zamanında Maraş üzerinde
Bizans-Emevi çatışmaları şiddetlenir (Ostrogorsky 1999: 144-145). III. Leon çocukluğunun geçtiği
Maraş’ta daha önce Araplarla birlikte yaşamış ve onların dilini öğrenmiş olup İslâm kültürüne de
vakıf biriydi. İslâm dini ve kültürünü iyi tanıyan III. Leon zamanında Bizans ülkesinde Hz. İsa ve
Meryem ile Hıristiyan azizleri temsil eden ikonalar (resim) yasaklanır ve tahrip edilir. Aynı
sıralarda Emevi halifesi Ömer b. Abdülaziz de Hıristiyanlardan alınan yerlerdeki ikonların ortadan
kaldırılmasını emretmişti. III. Leon, aile bağlarının bulunduğu Maraş bölgesini ele geçirmek için
Müslümanlarla şiddetli bir mücadeleye girişir (Ostrogorsky 1999: 149–150; Demirci 2005: 322–
323).
Son Emevi halifesi II. Mervan (744–750), zamanında Maraş üzerinde Bizanslılarla
çatışmalar hızlandı. III. Leon’un oğlu Bizans İmparatoru V.Konstantin (741–775) 746’da Maraş'a
yürüdü. Theophanes’ten nakiller yapan Ramsay, 745’te Hıristiyanlar tarafından Maraş’ın geri
alındığını yazmaktadır (Ramsay 1961: 306). Bu sırada Maraş valisi olan el-Kevser b.Ziver b. elHaris el-Kilâbî, kaleye çekilerek Bizanslılara karşı direnişe geçti. Fakat askerlerinin azlığı
sebebiyle V. Konstantin’e karşı koyması mümkün değildi. Bu yüzden vali daha fazla zayiat
vermemek için şehri Bizans İmparatoruna sulh ile teslim etti. Maraş’ta yaşayan Müslüman halk
şehri terk ederek Suriye ve el-Cezire taraflarına çekildi. Maraş’a giren Bizans ordusu şehri tahrip
etti. V. Konstantin, babasının memleketi olan Maraş’tan Suriye’nin kuzeyine kadar uzanan
bölgeleri dolaşarak akrabaları olduğu gerekçesiyle bölge halkının bir kısmını Trakya’ya götürdü.
Bu sırada Maraş’ta yaşayan Hıristiyan ahaliden Nasturîleri de sürgün etti. Maraş’a da asker ve
etraftan topladığı bazı Hıristiyanları iskân etti. Bir süre sonra II. Mervan, Maraş’ı Bizanslılardan
geri aldı. İslâm orduları Maraş’a girdiklerinde yıkık, harap ve ahalisi sürgün edilmiş bir şehirle
karşılaştılar. Halife buraya yeniden Müslüman ahali ve askeri birlikler gönderdi. II. Mervan, iki
tarafı dere olan5 şehrin etrafına bir de sur inşa ettirdi. İçeride ise kalenin surlarını tamir ettirip
askerler yerleştirdi (el-Belâzurî 1987: 272; İbnü’l-Adim 1988: 395; Ebû’l-Fidâ 1997: 297;
Ostrogorsky 1999: 155). Emevilerin son halifesi olan II. Mervan, Maraş’a büyük ehemmiyet
vererek sürekli Bizanslıların saldırısına uğrayan ve Müslümanlar ile Hıristiyanlar arasında el
değiştiren şehirde hâkimiyetini sağlamlaştırmak istiyordu. Bunu gerçekleştirmek için de hem
kalenin surlarını yaptırmış hem de şehri bir dış sur ile çevirtmiştir. Bu surlar halifenin isminden
dolayı “Mervanî” olarak isimlendirildi. Kısa süre sonra Bizanslılar Maraş’ı yeniden alırlar. Bunun
4
5
III.Leon: Maraş kökenli bir Hıristiyan olup tahta çıktıktan sonra Bizans imparatorluğunu yeniden Araplara karşı
güçlendirdi. Uzun yıllar tahta kalan bu imparator 733 yılında veliaht oğlu Konstantin’i Hazar Hanı’nın kızıyla da
evlendirerek Müslümanlara karşı Türklerin desteğini elde etmeyi hedefledi (Ostrogorsky 1999: 146; Avcı 2003: 153).
Maraş kalesi doğu tarafında Akdere, batı tarafından ise Şekerdere arasında bir tepe üzerine kurulmuştur. Bu iki dere
kale önünde birleşerek aşağıya doğru akar.
82
üzerine Mervan, el-Velid b. Hişâm’ı Maraş’a gönderdi. Amik Ovası üzerinden Maraş üzerine
yürüyen İslam ordusu şehri tekrar fethetti. Velid, Bizanslılar tarafından yıkılmış olan Maraş
kalesinin surlarını yeniden yaptırdı (Demirci 2005: 323–324). Abbasîlerin Emevi iktidarına son
verdiği günlerde Maraş yeniden Bizans’ın eline geçti.
İki taraf arasında sürekli el değiştiren Maraş ve etrafı bir süre sonra insansızlaştırıldı.
Bizanslılar daha çok Süryani, Nasturi ve Ermeni gibi kendi mezheplerinden olmayan Hıristiyan
ahaliyi bölgeden sürgün ederlerdi. Çünkü bu gruplar, Rumların mezhep taassupları yüzünden İslâm
idaresini Bizans idaresine tercih ederlerdi. İki taraf arasındaki sürekli çatışmalar sebebiyle sınır
bölgesi güvensiz ve insansız tampon bir bölge olmuştu. Taberi ve İbnü’l-Esir gibi İslâm tarihçileri
Müslüman ve Hıristiyan devletleri arasında oldukça geniş bir arazi şeridinin sahipsiz hudut bölgesi
kabul edildiğini, bundan dolayı da Arapça ed-davahî (İnglizce= no man’s land) yani sahipsiz arazi
dendiğini yazmaktadırlar (Honigmann 1970: 36-37).
Abbasiler Dönemi (750–940): 750’de Abbasîler hilafeti ele geçirdikleri esnada,
Bizanslılar Maraş’ı yeniden ele geçirdiler. Halife Ebû Cafer Mansur (753–775) zamanında Şam
valisi olan amcası Salih b. Ali, Maraş’ı yeniden mamur hale getirip tahkim ettirdi. Halife de
etraftan Müslüman ahaliye arazi ve maaş vaat ederek buraya yerleştirdi. Müslümanlar Maraş ve
Hades şehirlerinin surlarını tamir ettirip asker ve ahali yerleştirdiler (İbn-i Kesir 1995: 130;
Demirci 2005: 319). 769’da Hıristiyanların Maraş taraflarında bir İslâm keşif kolunu ele
geçirdikleri haberi gelince, bu çevreye yürüyen Müslüman askerler Hıristiyanları esir alıp
Filistin’de Remle’ye sürgün ettiler (Abu’l-Farac 1999: 200). Bizanslıların Orta Anadolu’dan
Güneydoğu Anadolu ve Suriye’ye geçiş kapısı olan Elbistan ile Hades arasındaki Derbü’l-Hadid
denilen Akçaderbent Müslümanların eline geçmişti (Hitti 1957: 442-443). Bu geçit ağzında
bulunan el-Hades şehri ise stratejik konumuyla ön plana çıkmaktaydı.
Ebû Cafer Mansur’un komutanlarından biri olan Züfr b.Asım b.Abdullah b.Yezid b. elHilâlî komutasındaki İslâm ordusu 770–771’de Misis taraflarına girmiş, burada Bizanslılar ile
çeşitli çatışmalara girerek pek çok ganimet ele geçirip Maraş taraflarını da dolaşıp geri dönmüştü
(Halifet b. Hayyât 2001: 510).
Halife el-Mehdî (775–785) zamanında 777-778’de Bizans İmparatoru IV. Leon, Mihail elPatrik komutasında 80 bin kişilik bir Bizans ordusunu bölgeye gönderdi. Bu ordu Hades’i geçerek
Maraş’a ulaştı. Bu sırada Maraş’ta vali olan halife Mehdî’nin büyük amcası İsâ b. Ali, Sâlim elBurnûsî adlı Müslüman komutanla birleşerek Bizanslılarla savaşa tutuştu. Maraş’ı kuşatan
Bizanslılar, çatışmanın başlangıcında şehrin Müslüman valisinin askerlerinden bir kısmını hezimete
uğratmalarına rağmen surlarını geçip içeri giremediler. Mihail daha sonra Maraş üzerinden Ceyhan
tarafına geçti. Mülâle b.Hikmet adlı bir Müslüman komutan, Mihail ile Hades geçitlerinde
karşılaştı. Burada iki taraf arasındaki şiddetli muharebede Müslüman askerler ağır bir hezimete
uğradıkları gibi başlarındaki komutan Mülâle de öldü. Bu çatışmadan Müslüman askerlerden çok az
bir kısmı kaçarak kurtulabilmişti (Halifet b. Hayyât 2001: 520). Bizans İmparatoru IV. Leon da
Maraş bölgesinden çok sayıda insanı Trakya’ya sürgün etti (Grousset 2005: 318).
Abbasîlerle Bizanslılar arasında çatışmalar sürüp giderken, 778-779’da Hasan b. Kahtaba
et-Tâî (ö.779) 80 bin askerle Anadolu’ya bir sefere çıkmıştı. Birçok yeri yağmalayan, Hasan
dönüşte Maraş’a da gelmiş, bölgede bulunan Hıristiyan ordusunu geri püskürterek faaliyetlerine
son vermişti. Hasan’ın akınlarından Anadolu’nun yerli Hıristiyanları öyle yılmışlardı ki,
kiliselerine korkularından onun resimlerini astıkları rivayet olunmaktadır.
777–780 yılları arasında el-Mehdî, oğlu Hârûn ile birlikte Anadolu’ya sefere çıktı. Haleb’e
gelen halife burada ortaya çıkan bir isyancı gurubu temizledikten sonra oğlu Hârûn’u başkomutan
olarak görevlendirip yanına Hasan b. Kahtaba ile Hasan b. Süleyman el-Bermekî’yi katarak
Ceyhan nehrine kadar geldi. Abu’l-Farac, Abbâsi halifesinin Arabisos’a kadar ulaştığını ve çadırını
Puraman (Hurman) nehri kenarına kurduğunu yazar (Abu’l-Farac 1999: 204). M.Halil Yinanç’a
göre bu mıntıkayı çok beğenen halife el-Mehdî burada bir şehir inşa etmek istediyse de bunu
yapmaya zamanı olmadı (Yinanç 1997: 224).
Hârûn Reşid (786–809) halife olduktan sonra Maraş, Hades ve Dârende şehirleri sürekli
Bizanslılar ile Müslümanlar arasında çatışma alanı oldu (Honigmann 1970: 39). Halife 806–807’de
83
Maraş’ın doğusunda bulunan Hades’e kadar gelerek Ermeniyye valisi Said b. Müslim b. Kuteybe
el-Bâhîlî’yi Maraş valiliğine atadı. Tarsus, Hades ve Malatya valileri azledilerek yerlerine daha
güçlü ve halifeye bağlı olanlar getirildi. Halife, Sugûru ayrı bir vilayet yaparak el-Cezire ve
Kınnesrin’den ayırdı. Sugûr valiliğini Sâbit b. Nasr el-Huzâî’ye verdi. Bundan sonra Maraş valileri
Sugûr valilerine tabi olmaya başladı. Maraş valiliğine getirilen Sâbit, 808’de üzerine gelen Bizans
kuvvetlerine karşı koydu. Bunun üzerine Hıristiyanlar geri çekilmek zorunda kaldılar. 809’da
Maraş valisi Sâbit, Bizanslılar üzerine bir akın yaptı ve bazı fetihlerde bulundu (el-Belâzurî 1987:
188; İbn-i Kesir 1995: 349). Harun Reşid ise Maraş’ın doğusunda olan Hades’i yeniden imar ettiği
gibi şehrin batısında kendi adı verilen Haruniye kalesini inşa ettirdi.
Nasr b. Şit adlı bir Arap komutanı halife Me’mun’a (813–833) isyan ederek bir süre
Keysun ve Maraş taraflarında müstakil bir şekilde yaşadı. Me’mun kendisine hizmetlerinden dolayı
veziri Fazl b. Sehl’in kardeşi Hasan b. Sehl’e bazı yerleri ikta ettiği gibi Maraş ve Keysun
taraflarını da ona bıraktı (Abu’l-Farac 1999: 218; Yinanç 1340: 286). Halife Me’mun 831–832
Anadolu seferi sırasında Tarsus üzerinden ilerleyerek Tuvana’a (Niğde sınırları içindeki
Kilisehisar-Kemerhisar) ulaşmıştı. Buradan seferine devam eden Halife Kayseri- Göksun ve Maraş
üzerinden Tarsus’a geri döndü (Abu’l-Farac 1999: 222; Darkot 1997: 18).
Halife Mu’tasım (833–842) 838’de Türk askerleriyle birlikte Hades üzerinden Anadolu
içlerine sefere çıktı. 841’de ise onun komutanlarından Ebû Said Muhammed b. Yusuf, Maraş ve
Malatya üzerinden Anadolu’ya sefere çıkmasına rağmen Bizanslılar onu püskürtmüşler ve söz
konusu şehirler ile Hades’i istila ederek Müslümanlardan birçok esir götürmüşlerdi (Abu’l-Farac
1999: 229; Honigmann 1997: 313; Sümer, 1993: 6).
868-905 yılları arasında Mısır’da bir Türk devleti kuran Tolunoğlu Ahmed Adana, Tarsus ve
Maraş bölgesini de bir süre elinde tuttu (Atalay 1339: 31; Yinanç 1340: 287). Tarsus’tan Maraş’a
kadar uzanan bölgeyi idare eden Ahmed 868’de Mısır’da müstakil bir devlet kurduğunda Suriye
bölgesine ek olarak Sugûr’un idaresi de kendisine verildi. Bu sırada bölgenin nüfusunun
ekseriyetini Türk, İranlı ve Araplar oluşturuyordu. Bunun yanında Ermeni, Süryani, Nasturî ve
Rum unsurlar da vardı. Bizanslılar Müslümanlarla giriştikleri mücadele sırasında Balkan
milletlerinden birçok asker toplamışlardı. Bu askerlerin içlerinde Avrupa’ya yürüyen Türk
kavimlerinden Bulgar, Peçenek, Uz ve Kumanlar da vardı (Demirci 2005: 328–329).
Makedonya Hanedanı’nı kuran I.Basileious (867–886) 877’de 877’de Kayseri’den hareket
ederek Zibatra ve Samsat üzerinden geçerek Keysun ve Raban yoluyla Maraş üzerine bir taarruz
planlamıştı. Ancak bu güzergâh üzerinde Müslümanlar savunma tetbirleri alınca imparator yolunu
değiştirerek Zamantı (Karmalas Suyu) nehrini geçerek Sarız (Saroz) ve Göksun’a (Kukasos) ulaşıp
Maraş’a yürüdü. Maraş’a gelmeden önce, Honigmann’a göre Maraş ile Göksun arasında bulunan
Kallipolis ve Padasia (Tekir çayı kenarında yerleşim yerleri olmalıdır) üzerinden geçen imparator
Torosların doğusundaki geçitler üzerinden Maraş’a yürüdü. İmparator Ceyhan nehrini (Pyramus)
Zeytun hizasından geçtikten sonra bu nehir kenarındaki el-Kussuk Boğazı’nı aşarak Paradeisos
çayını geçti. Burası Maraş’ın yukarısında Ceyhan’a karışan Bertiz veya Pertus çayıdır. Buradan
ilerleyen Bizans ordusu Maraş üzerine yürüdüyse de muhasaraya cesaret edemedi. El-Hades de
kuşatıldı fakat alınamadı. Ancak yakınında bulunan Geron ya da Gerento adındaki bir kale ele
geçirilip Kayseri’ye dönüldü. 881 ve 882’de Maraş ve Hades üzerine Bizanslılar bir saldırı daha
planladılar (Ramsay 1961: 332-333; Honigmann 1970: 60-62; Honigmann 1997: 314). Yine aynı
yıllarda 100 bin kişilik bir Bizans ordusu Malatya tarafını istila etmek için yürümüştü(Demirci
2005: 330). Bizanslıların Malatya tarafına saldırılarına karşı koymak üzere Maraş’ta bulunan
Müslümanlar oraya sevk edildi (İbn-i Kesir 1995: 88).
904-905’da Tolunoğulları hanedanı yıkıldığı zaman Sugûr valisi Ebû’l-Aşâyir zamanında
Bizans komutanı Andronikos, Maraş ve Tarsus taraflarını istila etti (Honigmann 1997: 366).
Bunun üzerine halife el-Müktefî valiyi azlederek yerine Rüstem b. Berdu’yu tayin eder. 915-916’da
Bizans ordusu bir kez daha Maraş bölgesine kadar gelerek yağma ve tahribatta bulundu. Bizanslılar
ile işbirliği yapan Ermeni asıllı Mleh, Maraş bölgesini yağmalattı. Bizanslılar Maraş’tan Tarsus’a
kadar olan bölgede 50 bin kişiyi esir edilip sürgüne gönderidiler. Mleh, Maraş’ın kuzeyinde
Zamantı’ya doğru uzanan bölgede Bizans’a bağlı bir askeri bölgenin (Theme) yöneticisiydi. Bu
84
sırada Ermeniler Anadolu’nun doğusunda küçük devletçikler oluşturmuşlardı. Bunlardan biri de
Malatya’yı ele geçiren Ermeni Pavlikianlar’dır.6 Araplar, Bizans ve Ermenilerin bu saldırılarına
karşılık vererek 916–17-18’de Tarsus’tan Malatya’ya kadar olan yerleri ele geçirdiler. Bir süre
sonra Maraş ve Hades yeniden Bizanslıların eline geçti.
Germanicia Üzerinde Bizans - Hamdanî Mücadelesi: (940–962): Musul’dan Haleb’e kadar
uzanan bölgeyi ele geçirerek bir devlet kuran Hamdâniler Sugûr bölgesini Bizans’a karşı koruma
görevini de üslenmişlerdi. Hamdanilerin Musul kolunu idare eden Nâsıruddevle Hasan adına Haleb
kolunu kardeşi Seyfüddevle Ali b. Hamdan yönetmekteydi. 944 yılından itibaren Haleb’in
kuzeyine doğru Bizans’ın elinde bulunan memleketleri ele geçirmeye başlayan Seyfüddevle, Hades
ve Maraş’ı Bizanslılardan aldı. Ancak kısa süre sonra 948’de Bizanslılar Hades’i alarak tahrip
ettiler ve arkasından da 949’da Maraş’ı işgal ettiler. Bizanslılar, İslâm ülkesi Suriye’ye yaptıkları
seferlerde daha çok Maraş ve Hades yanında bulunan geçitleri kullanmaktaydılar. Bu geçitlerden
biri Göksun üzerinden Tekir çayı boyunca Zeytun’dan geçerek Maraş’a ulaşıyordu. Bu yol aynı
zamanda Zeytun- Bertiz üzerinden Hades’e de gidiyordu. Diğer bir yol ise Efsus- Elbistan ve
Hades üzerinden Suriye’ye gitmekteydi. Hamdanî hükümdarı Seyfüddevle ile Bizanslılar
arasındaki çatışmalar daha çok bu geçitlerde cereyan etti (el-Antakî 1990: 77; Abu’l-Farac 1999:
258; Honigmann 1970: 83; Işıltan 1997: 538).
Bizans’ın Hades ve Maraş’ı işgali üzerine Seyfüddevle, 950 yılında İbn-i Kesir’in ifadesine
göre 30 bin askerle Hades geçitlerini aşarak Arabissos (Afşin) üzerinden Zamantı, Harşana ve
Şariha’ya kadar ilerledi. Bu şehirler alınamamıştı ancak etrafları tahrip edilip bol ganimet ele
geçirildi. Anadolu içlerinden bol esir ve ganimetle dönmekte olan Seyfüdedevle’nin önü,
Bizanslılar tarafından Hades yakınlarında Derbü’l-Kengerün’de kesilmişti. Burası Zeytun’un
yakınında Ceyhan nehrinin batısında Kankrut olabilir. Mağlup bir şekilde geriye doğru çekilen
Seyfüddevle, Derbü’l-Cevzat ve el-Enfar geçitlerinde bir kez daha tuzağa düşmüş ve ağır kayıplar
vererek geriye doğru çekilmeye devam etmiştir. Derbü’l-Cevzat’ın yeri Ceyhan nehrinin
doğusunda olan Engizek Dağı bölgesinde olmalıdır. Bu isim Enkuzut yani “bol cevizli bir yer”
anlamına gelmektedir. Bundan sonra sarp bir tepede düşmanla karşılaşan Hamdanî ordusu sabahtan
akşama kadar savaşmış fakat akşamın karanlığı olunca askerler Seyfüddevle’yi terk etmişlerdi.
Seyfüddevle Hades Gölü (İnekli, Çınarlı Göl) yakınında bir tepeye ulaştığında yanında çok az kişi
kalmıştı. Burada düşmanla bir kez daha karşılaşınca yenilmekten kurtulamadı ve Haleb’e doğru
çekildi. Seyfüddevle’nin bu çatışmalarda ordusu 5 bin ölü ve 3 bin de esir vermişti. Bu ağır
mağlubiyet nedeniyle Araplar bu olaya Gazâü’l-musibe (Belalı Sefer- Felaketli sefer) ismini
verdiler (26 Ekim 950 veya 15 Kasım 13 Aralık 950) (İbnü’l-Esir 1991: 416; Abu’l-Farac 1999:
258; İbn Kesir 1995: 383; Yinanç 1944: 23; Honigmann 1970: 83; Sümer 1993: 6-7; Işıltan 1997:
538).
Bu yenilgiden sonra Bizanslılar ile Hamdanîler arasındaki çatışmalar Seyfüddevle’nin
lehine gelişti. Seyfüddevle, 952-953’de Maraş yakınlarında Bizanslıları ağır bir yenilgiye uğratarak
Hades ve Maraş’ın kontrolünü tamamen ele geçirdi. Savaşlar sırasında harap olan birçok kaleyi
onarttığı gibi 948’den beri harap halde bulunan Maraş’ı da yeniden inşa ettirdi. Bundan dolayı
Arapların meşhur kaside yazarı El-Mütenebbî onun için 44 beyitten oluşan bir kaside yazdı.7
Seyfüddevle 18 Ekim 954’te bizzat Hades önlerine gelerek daha önce Bizanslılar tarafından
yıkılarak harap hale getirilmiş şehri yeniden inşa etmeye başladı. Buranın yeniden mamur hale
getirilmesiyle bizzat ilgilendi (Yakut: 228; İbnü’l-Verdî 1996: 276; Sümer 1993: 7). Hades’i imar
ettiği ve mamur hale getirdiği için Seyfüddevle’nin özel şairi el-Mütenebbî Hades’i8 ve onun
banisini öven bir kaside kaleme aldı (el-Antakî 1990: 84-85; Yakut: 228).
6
İranlıların dinine inanan ve Bizanslıların sapık bir inanca sahip insanlar olarak bahsettikleri bir Ermeni cemaatidir.
Can fedayız sana ey mesken, artırsan da hüznümüz
Zira sende battı güneş akşam, sende doğdu gündüz
Uzağı Yakın eden bir hızla tuttu geldi Maraş’a
Üzerine bir vardın; ürktü, geçti hemen kaçışa,
Hayret edişine insanların şaşırmalı aslında
Yuh onlara! Diyorlar:”Nasıl etti Maraş’ı inşa, bkz. (Özdemir 2006: 168-172).
8
Bu şiirle ilgili bk. (Yakut: 228).
7
85
Seyfüddevle’nin karşı saldırısı ile Hades ve Maraş’ın yeniden fethedilmesi sırasında
yapılan savaşlarda Bizans Domestikos’u Caesar Bardas Phokas’ın oğlu Konstantinos Phokas esir
edilmişti. Domestikos’un Nikkephoros ve Konstantinos adlarında iki oğlu daha vardı. Hades ve
Maraş şehirleri imar edilirken, 50.000 kişilik güçlü bir Bizans ordusu babası Domestikosun
kumandanlığı devrettiği oğlu Nikophoros Phokas komutasında Hades önlerinde göründü.
Bizanslılar bu orduya Bulgar, Rus ve diğer unsurları da katmışlardı. Seyfüddevle Hades’in
yakınlarında Uhaydip (Kamburcuk) tepesinde Bizans ordusunu mağlup etti (30 Ekim 954). Bu
çatışmada başta Phokas’ın damadı, torunu ve yakınları olmak üzere birçok esir alındı. İbnü’l-Esir,
Seyfüddeevle’nin bu çatışmalar sırasında Domestikos’un Konstantin’i ismindeki oğlunu
öldürdüğünü yazmaktadır. Ancak onun esir alınıp, Haleb’te öldüğü de rivayet edilmektedir. Ölen
Konstantin’in cesedini kefenleten Seyfüddevle, Haleb’teki Hıristiyanların da katılımıyla ona bir
merasim düzenledi. Zafere müteakip Hades’in inşasına devam edilmiş ve Kasım 954’de
tamamlanmıştır. Bu mücadeleler sırasında Seyfüddevle büyük başarılar kazanmıştır (el-Antakî
1990: 83-84; İbnü’l-Esir 1991: 439; Yakut: 228; Ebû’l-Fidâ 1997: 437; İbnü’l-Verdî 1996: 275;
Sümer 1993: 7; Ostrogorsky 1999: 263; Işıltan 1997: 538; Karaarslan 1997: 447).
Arap kaynakları başta İbnü’l-Esir olmak üzere 956’da sonbaharında Seyfüddevle’nin Hades
geçitlerini ikinci kez aşarak Elbistan-Afşin üzerinden Sarız’ı (Saros) geçip Kayseri bölgesine doğru
ilerlediğini yazarlar. Seyfüddevle bu seferinde Maraş ve Hades üzerinden çıkarken dönüş yolu
olarak Toros boğazlarını tercih etmiş ve Adana’ya gelmiştir (İbnü’l-Esir 1991: 447-448; Ebû’l-Fidâ
1997: 438-439; İbni’l-Verdî 1996: 278).
Bizans güçleri Maraş ve Hades üzerinde Hamdanîlerle mücadeleye devam ettiler. Bardas
Phokas’ın oğlu Nikephoros Phokas, 957 Haziran ayında Hades’i ele geçirip surlarını yıktırarak
halkını Haleb’e gönderir. 958 yılında Bizans İmparatorluğu orduları İoannes Çimiskes komutasında
ilerleyerek 958’de şiddetli bir saldırıyla Samsat’ı işgal eder (Ostrogorsky 1999: 263). El-Antakî,
960 Ocak ayında Bardas Phokas’ın kardeşi Leon’un Tarsus taraflarına geldiğini, Müslümanları
katlederek Maraş’ın batısında bulunan Hârûniye şehrini işgal ettiğini yazmaktadır (el-Antakî 1990:
91).
Bizans’ın saldırılarına cevap vermek amacıyla Seyfüddevle, 960 yılında 30.000 kişilik
ordusuyla Hades üzerinden Anadolu’ya üçüncü bir serfe çıktı. Efsus ve Zamantı üzerinden
Harşana’ya kadar ilerledi. Dönüş yolunda Bizans’ın bölgedeki komutanı Domestikos’un
komutanlarından Maleinos’un ve diğer themaların başında bulunan komutanların tuzağına düştü.
Bazı kaynaklar Seyfüddevle’nin Harşana’dan dönüş yolunun Tarsus ve Misis üzerinden olduğunu
yazsalar da, Honigmann bunun doğru olmadığını belirterek, onun yine Maraş ve Hades üzerinden
Haleb’e çekildiğini yazmaktadır. Seyfüddevle, Zamantı, Sarus, Efsus yolunu takip ederek Arapların
derb olarak zikrettikleri geçitlere girmiştir. Ceyhan Nehri kıyısındaki mağaranın bulunduğu elKussuk’tan geçen Seyfüddevle, Hades’e 12 mil (27 km) uzaklıkta olan Alişar Dağı kenarından
Mahazatü’l-Alevî’yi (Aleviler Geçidi) geçerek ilerlemiştir. Bu bölgede yine Hades’e 15 mil
uzaklıkta Rahvat Mâlik bulunmaktaydı. Seyfüddevle’nin geçtiği bu geçitler Hades’in kuzey
batısında bulunmaktaydı. Seyfüddevle, bu geçitlerde Bizanslıların pususuna düşerek ağır kayıplar
vermiş ancak yanında kalan 300 kişiyle geri çekilebilmiştir. Bu onun kesin mağlubiyeti olup
bundan sonraki çatışmalar onun yenilgileriyle sonuçlandı (Abu’l-Farac 1999: 260; Honigmann
1970: 84–85).
962’de Domestikos Nikephoros Phokas9 yeniden Seyfüddevle ile mücadele için
görevlendirildi. Bizanslılar üç asırdan beri Maraş üzerinde mücadele ettikleri Müslümanlara karşı
üstünlük kurarak 962’de Maraş’ı işgal ettiler. Aynı yıl içinde Maraş’ın etrafında bulunan Ayn-ı
9
Toprağı kırmızı olan Hades’in rengini,
Onu bir bulut gibi sulayan iki nehiri biliyor musun?
Onu bina etti ve yüceltti, başarı başarıyı çağırır,
Halbuki onun etrafında ölüm dalgaları etrafını örüyor
Nikephoros Phokas: Anadolu’da Seyfüddevle’ye karşı kazandığı başarılarla şöhreti artan bu şahıs 963’te İmparator II.
Romanos’un ölümü üzerine, Kayseri’de ordu tarafından imparator ilan edilerek İstanbul’a geldi. Bunun zamanında
tüm Sugûr bölgesi Bizanslıların eline geçti. 969’da bir suikasta kurban giden Nikephoros Phokas’ın yerine Ionnes
Çimiskes geçti. Bk. (Mateos 1987: 10-11; Ostrogorsky 1999: 265–272).
86
Zarba’nın, 963’te Dülük’ün ve 965’te Misis ve Tarsus’un zaptı takip etti. Kısa süre içinde tüm
sugûr şehirleri Bizanslıların eline geçti. Bizans kuvvetleri 962’de Haleb’i bile tehdit etmeye
başladılar. Hamdanîler Devleti’nin yıkılmasından sonra Haleb’te onların yerini alan Mirdasiler ile
Suriye’nin büyük bir kısmını ele geçiren Fâtımiler de Bizanslılar ile mücadeleye devam ettiler.
Ancak Bizans karşısında Araplar başarılı olamadılar. Fâtımî orduları bazen Antakya’yı aşıp
Maraş’a kadar uzandıysa da yapılan fetihler kalıcı olmadı (el-Antakî 1990: 97; İbnü’l-Esir 1991:
459; Abu’l-Farac 1999: 261–262; Mateos 1987: 2; İbnü’l-Verdî 1996: 279–280; Ostrogorsky 1999:
265; Işıltan 1997: 539; Grousset 2005: 479; Kopraman: 337; Demirci 2005: 330–331).
Sonuç
Ortaçağ’da bazen Germanicia bazen de Maraş olarak bilinen şehir Roma İmparatorluğu
zamanında kurulmuştu. Ancak asıl gelişmesi Doğu Roma İmparatorluğu zamanında olmuştur. Geç
Roma ve Erken Bizans dönemi ile tarihlendirilen Mozaiklerin de şehrin Müslümanların eline
geçmesinden önce yapıldığını zannedilmektedir. Maraş bölgesinde Bizans dönemine ait birçok
tarihi kalıntıya rastlamak mümkündür. Büyük Roma sonrası Bizans tarafından yönetilen Efsus’ta,
Ashabü’l-Kehf’teki kutsal mekâna eserler inşa etmişlerdir. Maraş’ta da Roma ve Bizans’a ait
kalıntılar daha çok Zeytun, Yenicekale, Çukurhisar, Pazarcık, Andırın ve Afşin gibi yerleşim
yerlerinde görülmektedir.
Yukarıda da ayrıntılı bir şekilde ortaya konulduğu gibi Germanicia şehri üzerinde
Müslümanlar ve Hıristiyanlar arasındaki mücadele aşağı yukarı 300 yıldan fazla sürmüştür. Bu
süreç içinde şehir pek çok kez yıkılmış, tahrip edilmiş ve sonra yeniden inşa edilmiştir. Roma ve
Bizans şehri olan Germanicia bulunmuştur ancak Müslümanların kurduğu Maraş şehri hala
kayıptır. Bu şehrin surları ve dini mekânlarının olduğunu biliyoruz. Bilhassa Seyfüddevle’nin
kurduğu Maraş neresidir? Bu soruya da cevap aramak gerekir.
KAYNAKÇA
ABU’L-FARAC, Gregory,1999, Abu’l-Farac Tarihi, C.I-II, (Süryancadan çev. R.A.W.Budge, Türkçe çev.
Ö.R.Doğrul), TTK Yay., Ankara.
ANNA KOMMENA, 1996,Alaexiad, İnkılap Yay.,(çev. B. Umar), İstanbul.
ATALAY, Besim, 1339, Maraş Tarihi ve Coğrafyası, Matbai-i Âmire, İstanbul.
AVCI, Casim, 2003, İslâm Bizans İlişkileri, Klasik Yay., İstanbul.
BALCI, Mekselina, 2001, Çivi Yazılı Belgeler Işığında Maraş Bölgesi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Eskiçağ Tarihi Anabilim Dalı, Yayınlanmamış Master Tezi, Ankara.
BAŞKUMANDAN SİMBAT, Vekayiname, (951–1334), (Çev.: Hrant D. Andreasyan), Türk Tarih Kurumu
Tercümeler Kısmı.
EL-BELÂZURÎ, 1987, Fütühu’l-Buldân,(çev. Mustafa Fayda), Kültür Bakanlığı Yay., Ankara.
CANBOLAT Selman, 1945, Etiler Zamanında Maraş, İş Matbaası Yay., Maraş.
DARKOT, Besim, 1997, Maraş, İA, MEB Yay, Eskişehir, 310-312.
---------------------, 1997, Tarsus, İA, MEB Yay., Eskişehir, s.19-24.
DEMİRCİ, Mustafa, 2005, “İslam-Bizans Mücadelesinde Bir Serhat
I.Kahramanmaraş Sempozyumu, K. Maraş Belediyesi Yay., İstanbul.
Şehri”,
C.I,
Maraşder
EBÛ'L-FEREC Yahyâ b. Saîd b. Yahyâ el-Antakî, 1990, Tarihü'l-Antakî, (Tahk.: Ömer Abdüsselam
Tedmurî) Jarrous Pres, Trablus.
EBÛ’L-FİDÂ, 1997, el-Muhtasar fi Ahbari’l-Beşer, C.I, (neşr. Mahmud Deyyub), Darü’l-Kütübü’l-İlmiye,
Beyrut.
EVLİYA ÇELEBİ, 1985, Seyahatname, C.IX, X, ( Sadeleştiren: Mümin Çevik), Üçdal Neşriyat, İstanbul.
GESTA FRANCORUM, 1962, The Deeds Of The Franks and The Other Pilgrims to
Jerusalem,
(Edited by: Rosalind Hill), Reader in History in The University of London, Thomas Nelson And Sons Ltd.
87
GROUSSET, René, 2005, Başlangıçtan 1071’e Kadar Ermenilerin Tarihi, (çev. Sosi Dolanoğlu), Aras
Yay., İstanbul.
GÜNALTAY, Şemdettin, 1987, Yakın Şark IV I. Bölüm Perslerden Romalılara Kadar Selevkoslar,
Nabatiler, Galatlar, Bitinya ve Bergama Krallıkları, TTK Yay., Ankara.
Hades, 1997, İA, C.V/I, MEB Yay.,Eskişehir, s.42.
HALİFET B. HAYYÂT, 2001, Tarihu Halifet b. Hayyât, (Çev.: A. Bakır), Bizim Büro Basımevi, Ankara.
HİTTİ, Philip K, 1957, History of Syria, Macmillan-Co Ltd, New York . St. Martin’s press, London.
HONİGMANN, Ernest, 1970, Bizans Devletinin Doğu Sınırı, (terc. F. Işıltan), İstanbul Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi Yay, İstanbul.
---------------------------, 1997, Maraş,İA, C.VII, MEB Yay., Eskişehir, s.312-315.
……………………….., 1997, Misis, İA, MEB Yay., Eskişehir.
IŞILTAN, Fikret, 1997, Seyf-üd-devle, İA, C. X, MEB Yay., Eskişehir.
İBNÜ’L-ADİM, 1988, Bugyetü’t-Taleb Fi Tarih-i Haleb, C.I, X, (neşr. Seyyal Zekkar) Darü’l-Fikr,
Dımaşk.
İBNÜ’L-ESİR, 1991, İslam Tarihi , (el-Kâmil fi’t-Tarih), C. VIII, (çev. Ahmet Ağırakça),Bahar Yay.,
İstanbul.
İBN-İ KESİR, 1995, Büyük İslam Tarihi(el-Bidaye ve’n-Nihaye), (çev. M. Keskin), Çağrı Yay., İstanbul.
İBNÜ’L-VERDÎ, 1996, Tarihu İbni’l-Verdî, C. I ,Darü’l-Kütübi’l-İlmiye, Beyrut.
KARAARSLAN, Nasuhî Ünal, 1997, Hamdâniler”, DİA, C. XV, İstanbul.
KOPRAMAN Kâzım Yaşar, 2005 “Abbâsiler Zamanında Bizans Sugûrunda Türklük Faaliyetleri”,
Makaleler, (Yay. Hazr. S. Yalçın, A. Çetin), Berikan Yay., Ankara, s.331-346.
KÖSEOĞLU, Cengiz, “Maraş İlinin Uygarlık
Yayınlanmamış Maraş Tarihiyle İlgili Notları
Tarihi”,
Kahramanmaraş
Müze
Müdürünün
OSTROGORSKY, Georg, 1999, Bizans Devleti Tarihi, (çev. F. Işıltan), TTK Yay., Ankara.
ÖZDEMİR, Abdurrahman, 2006, el-Mütenebbî’nin Şiirinde Maraş, Sakarya Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Dergisi, Sayı, 14, Sakarya, s.159–185.
ÖZIŞIK, Sakin, 2007, Ortaçağ Hıristiyan Heresi Gruplarından Pavlikanlar, Cumhuriyet Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Basılmamış Yüksek- Lisans Tezi, Sivas.
RAMSAY, W. M., 1961, Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası, (çev. M. Pektaş), MEB Yay, İstanbul.
STRABON, 1991, Coğrafya Anadolu (Kitap:XII,XIII, XIV), (çev.A. Pekman), Arkeoloji ve Sanat
Yayınları, İstanbul.
SÜMER, Faruk, 1993, el-Hades (Göynük) Şehri, Türk Dünyası Tarih Dergisi, İstanbul Eylül, s. 4-8.
------------------, 1989, Eshabü’l-Kehf (Yedi Uyurlar), Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, İstanbul.
TEKİN, Oğuz, 2010, “Pers İmparatorluğundan Türk-İslam Egemenliğine Kahramanmaraş Tarihi”, Kültür
ve Para, Dağların Gazeli Maraş, YKY, İstanbul.
TEXİER, Charles, 2002, Küçük Asya, (çev. A. Suat), C.III, Ankara.
URFALI MATEOS, 1987, Vekâyinâmesi ve Papaz Grigor’un Zeyli, (Türkçeye Çev. H.D. Andreasyan,
Notlar: E.Dulaurer, M. H. Yinanç, TTK Yay., Ankara.
YAKUT-EL-HAMEVÎ, Mucemü’l-Buldân, C. V., Dar Sader, Beyrut trhz.
YİNANÇ, M. H., 1997, Elbistan, İA, C.VI, MEB Yay, Eskişehir, s.243-230.
-------------------, 1340, Maraş Emirleri, TOEM, V, (82), s. 283-299.
-------------------, 1944, Türkiye Tarihi Selçuklular Devri, Anadolu’nun Fethi I, İstanbul Üniversitesi
Yay., İstanbul.
ZOROĞLU, Kamil Levent, 2005, “Kahramanmaraş’ın İlkçağdaki Yeri”, Maraşder I. Kahramanmaraş
Sempozyumu Bildirileri C. I, K. Maraş Belediyesi Yay., İstanbul.
Download