19.org Burası, Müslüman Dünyanın nesillerdir akıllarına ve Kuran`ın

advertisement
19.org
Burası, Müslüman Dünyanın nesillerdir akıllarına ve Kuran’ın mesajına ihanet ederek işledikleri
adaletsizlik, despotluk, batıl inançlar, kadın düşmalığı, gericilik ve cahilliğe karşı mücadele için İslamı
(Tanrı’ya Teslimiyeti) anlayış ve uygulamada reforma teşvik eden tektanrıcıların evi konumundadır.
Bu site, Allah dilerse, din ve siyaset alanında bir değişim modeline doğru etkinliklerimizde eşgüdüm,
iletişim ve düzenleme sağlayan bir zemin olarak hizmet edecektir.
Bu sitenin asıl amacı, insanları AKLETMEYE ve kula kulluğa karşı TEVHİD’in ÖZGÜRLÜĞÜNE davet
etmektir. Bireylerin kritik düşünmesinin, akletmesinin, ve tevhid (birleme) paradigmasının getirdiği
özgürlüğün önünde tarih boyunca en büyük engeller dinadamları, şeyhler, papazlar, hahamlar,
“efendiler”, ruhbanlar olmuşlardır… Bireysel özgürlük kazanıldıktan sonra toplumsal alanda barış
(islam) ve eşitlik (adalet) için tanıklar olmak ve bu konuda mücadele etmemiz gerekiyor.
Bu sitede çeşitli konularda makaleler ve video linkleri bulacaksınız. Önemine binaen buraya MESAJ
adlı Kuran çevirimin Sunuş yazısını alıntılıyorum:
“Kuran’ı Mesaj İçin Kolaylaştırdık; Yok mu Öğüt Alan?”
Muhammed Peygamberin vefatından kısa süre sonra cahiliyye devrinin kabileciliğini ve putperestliğini
hortlatan münafıklar, birçok müslümanı öldürmüşler ve Emevi’lerin başlattığı sapkınca halifelikle
birlikte islam’ın mesajını tahrif etmek ve onu ortaçağ Arap kültürüne dönüştürmek için maaşlı
dinadamlarını seferber etmişlerdir.
İslam dininin biricik kaynağı olan Kuran’ın anlaşılmaz, detaysız ve yetersiz olduğunu ileri süren müşrik
dinadamları, yalnız Allah’a özgülenmesi gereken dini Allah + Peygamber + sahabe + tabiin + mezhep
imamları + mezhepte müctehitler + eski alimler ve şeyhler + daha sonra gelen alimcikler ve
şeyhciklerden oluşan bir anonim şirketin ortaya koyduğu bir beşerî din çorbası haline dönüştürdüler.
(Lütfen şu sure ve ayetlere bakınız: 7:29; 9:31; 16:52;39:2,11,14; 40:14,65; 42:21; 98:5).
Zamanımıza kadar etkileri süren bu felaketli dönemde Kuran’ın yeterli olmadığı inancı yaygınlaşmış ve
ciltlerle hadis ve fıkıh kitapları uydurulmuştur. Bu “mişna”ları kabul etmeyenler sapık ve mürted
(dinden dönenler) olarak damgalanmışlar ve hatta işkenceler altında katledilmişlerdir. Ebu Hanife,
hadis uydurukçularının gazabına uğrayan ve Emevi ve Abbasi zalimlerinin işkencehanelerinde çile
çeken mazlumlardan sadece birisidir. Oldukça şiddetli bir devlet terörünün estiği o günlerde Kuran’a
rağmen bambaşka dinler oluşturulmuştur. Kurandaki kavramların anlamını kaydırmak için seferber
olunmuştur.
Peygamberin okuma yazma bilmediği yalanından, onun insanların gözlerini kızgın çivilerle oyup çölde
ölüme terkettiği iftirasına kadar… Taşla öldürme iftiralarından, Kuran’da nasih-mensuh ayetler
bulunduğu şeklindeki melanete kadar… Aç bir keçinin yiyerek Kuran’dan çıkardığı taşlama ayetinden,
halktan korktuğu için onu Kuran’a sokamıyan hazrete kadar… Mezhepçiliğin kutsanmasından, şefaat
mitolojilerine kadar… Hacerül esved denilen işaret taşının putlaştırılmasından, peygamber mezarının
ziyaretinin faziletlerine kadar… Peygamberin 30 erkeğin cinsel gücüne sahip oluşundan, sahabenin
kadınlarına koşarken orgazm oluşlarına kadar… Aişe anamızın 53 yaşındaki Peygamberle evlenirken 9
yaşında olduğu yalanından, Peygamberin bir gecede 9 kadinla cinsel ilişkide bulunuşuna kadar…
Peygamberin Medine’de bir Yahudi tarafından büyülendikten sonra haftalarca şaşkın şaşkın
dolaşmasından, açlıktan ötürü zırhını bir yahudinin yanına bir kaç kilo arpa karşılığında rehin bırakmış
olarak ölmesine kadar… Alimlerin icmasının dini kaynak oluşundan, sevadül azamyani büyük
karaltı masallarına kadar… Miracta Allah ile namaz pazarlığından, ayın mucizevi bir biçimde yarılıp bir
parçasının Ali’nin bahçesine düşmesine kadar… Dinden dönenin öldürülmesinden, namaz kılmayanın
dövülmesi veya öldürülmesi gerektiğine kadar… Erkeklerin kadınlardan üstün oluşundan, hayızlı
kadınların camiye girmemeleri ve Kuran’a el sürmemelerine kadar… kadınları eşekler ve köpeklerle
aynı kategoride değerlendirmekten, cehennemi kadınlarla doldurmaya kadar… haremlik ve selamlık
yoluyla kadınları hayattan soyutlamaktan, kadınları peçe ve çarşafla örtüp kimliklerinden soymalarına
kadar… Erkeklere altın ve ipeğin haram kılınışından, müziğin resmin ve satrancın haram edilişine
kadar… Boşama haklarını gasbederek kadınları köleleştirmekten, erkeğin ağzından kazara çıkan bir
kaç sözle aileleri dağıtmaya kadar… Zekatı senede bir kereye indirmekten, Haccı birkaç güne
sıkıştırmaya kadar… Namazı üç vakitten beşe çıkarmaktan; sünnet, nafile ve teravih namazları
uydurmaya kadar… Hayvanlarla ilgili yüzlerce haramlar uydurmaktan, Kureyş’in ağız zevkinin bu
konuda dini ölçü kabul edilmesine kadar… Hilafetin Kureyş’in hakkı oluşundan, La ilahe
illallah demedikçe insanları öldürmenin gerekliliğine kadar… Sakal bırakmanın ve sarık sarmanın
faziletinden, kabak sevmemenin peygambere hakaret sayılmasına kadar… Peygambere uymanın
hadis kitaplarına uymakla eş anlamlı oluşundan, hadislerin ayetleri iptal edebileceği küstahlığına
kadar…
Profesyonel din adamları, insanları Kuran’dan uzaklaştırmak için Kuran’ın zor, anlaşılmaz ve mücmel
olduğu yalanını yüzyıllarca empoze ettiler. Kuran’ın anlaşılması için yüzlerce ciltlik rivayet kitaplarının
didik didik edilmesi gerektiğine kananlar, Kuran’ı öğrenmeye vakit bula-madılar. Vakit bulanlar ise
kafalarını binlerce hurafeyle doldurduklarından ve üstelik Kuran’ı bunlara muhtaç kabul ettiğinden
onu anlama şansını baştan kaybettiler. Nitekim, Allah’ın korunmuş Kelamını korunmamış kul sözlerine
muhtaç görenler, Kuran’ın anlaşılmasının zor olduğunu iddia edip durdular.
Seneler önce İlahiyat fakültesinin bazı öğretim görevlilerinin katıldığı bir açık oturuma dinleyici olarak
katılmıştım. Oturumun konusu “Kuran’ın Anlaşılması” üzerine idi.
Oturuma katılan fıkıh hocası, “fıkıh ve fıkıh usulü bilinmedikçe Kuran anlaşılamaz,” dedi. İslam tarihi
hocası ise “İslam tarihi bilinmeden Kuran anlaşılamaz,” dedi. Tasavvufçuya göre “Tasavvuf
kavranmadıkça Kuran anlaşılamaz”dı. Hadis hocasına göre de “Hadis ve hadis usulü bilinmeden Kuran
anlaşılamaz”dı.
Açıkoturuma katılan dört öğretim görevlisi Kuran’ın anlaşılmazlığında ittifak ve hatta icma etmişlerdi.
Fıkhı, hadisleri, tasavvufu, ve İslam tarihini anlamak ve doğruları yanlışlardan ayırmak için Kuran’ın,
herşeyden önce Kuran’ın bilinmesi gerektiğini söyleyeceklerine; tam tersi bir yolla Kuran’ın önüne
yüzlerce ciltlik külliyatı ve çelişki dolu uydurmaları koyuyorlardı.
Muhammed peygamberin biricik şikayetinin halkının Kuran’dan uzaklaşması hakkında olması çok
ilginç (25:30). Buna rağmen, son peygamberin halkı, daha hicri birinci yüzyılda hadis üretim fabrikaları
kurmaya başladı. Bu felaketli davranışın sonucunda Kuran’ı anlamaya verilen mesai alabildiğine
azaldı, bunun yerine binlerce çelişkiyi içeren ilkel rivayetler üzerinde ihtisaslaşma baş gösterdi.
Rivayet kitaplarını değerlendirmede ortaya çıkan ihtilafları kurumlaştırıcı usul ve mezhep
çalışmalarıyla bu sapkınca tuzak güçlendirilerek orijinal evrensel mesaj Arap, Yahudi ve Hristiyan
kültürlerinin karması bir din haline dönüştürüldü.
Peygambere yakıştırılan yalanların Hadis ve Sünnet adıyla anılacağını önceden bilen Tanrı, Hadis (söz)
kelimesini ayetlerden başka bir söz için kullandığında genellikle kötü bir anlamda kullanır
(12:111; 31:6; 33:53; 45:6; 52:34; 66:3). Sünnet (ya-sa) kelimesi de sürekli “Tanrı’nın sünneti” olarak
tanımlanır (33:38,62; 35:43; 40:85; 48:23). Dahası, Hadis ve Sünnet’in yanında uydurulan üçüncü
öğreti olan İcma (toplu karar) kelimesi de Allah hariç kimin için kullanılmışsa olumsuz bir anlamla
mahkum
edilir
(20:60; 70:18; 104:2; 3:173; 3:157;10:58; 43:32;26:38; 12:15; 10:71; 20:64; 17:88; 22:73; 54:45; 28:78
; 7:48; 26:39; 26:56; 54:44…).
Kuran’ı yeterli görmeyen inkarcılar, Tanrı tarafından Kuran’ı anlamaktan engellenmişlerdir
(17:45; 18:57). Çok ilginçtir ki, Kuran’ı kaynak olarak yeterli görmeyenler Kuran’ın anlaşılması ile ilgili
ayetlerin bizzat kendilerini anlamamışlardır. Nitekim, 7:3; 17:46; 41:44; 56:79 ayetleri, hem-tez-hemkanıt olan özgün bir dille kanıtı tezin içine gömen birer sanat eseridir.
Hemen hemen tüm Kuran ciltlerinin arka kapağında Arapça üç ayet yer alır. Elinizdeki Kuran’a
bakarsanız büyük olasılıkla 56:77-79 ayetlerinin yazıldığını göreceksiniz. Bütün Kuran’ın içinden neden
bu ayetler icma ile seçiliyor merak ettiniz mi? Neden, ellinin üzerindeki isim-sıfatı arasından sadece
bir kez burada geçen Kerim (Şerefli/Yüce) seçiliyor? Neden Kuran için sıkça kullanılan Zikr (Mesaj),
Hakim (Hikmetli), Mübin (Apaçık), Nur (Işık) gibi kelimeler değil de bu ayette geçen Kerim? Neden bu
ayet? Neden örneğin, Kuran’ın anlaşılır bir kitap olduğunu üstüste dört kez vurgulayan ayet değil
(54:17,22,32,40)? Veya neden 12:111; 15:1; 17:9; 17:88; 17:89; 30:58; 41:3; 55:2 . . . ayetlerinden biri
değil? Mesajın “dirileri” uyarmak için gönderildiğini bildiren biricik ayeti içeren YaSin suresini, inadına
ölülere hasredenlerin niyetlerinden kuşkulanmaya hakkımız var (36:70).
Kuran’ın bilgisine sahip olanlarınız bu sorunun cevabını iyi bilirler: Müşrik din adamları, bu üç ayeti
(56:77-79) icma ile anlamamışlar ve anlamadıkları biçimiyle onların halkın büyük çoğunluğunu
Kuran’dan uzaklaştırabileceğini düşünmüşlerdir. Nitekim onlar bu ayetlerin anlamını, abdestsiz
olanların Kuran’a DOKUNMAMAları olarak çarpıtırlar. Hayızlı kadınları pisolarak değerlendirdiklerini
de düşünürsek, anlamı icma ile çarpıtılmış bir ayeti en popüler ayet ve o ayette geçen Kerim
kelimesini en popüler sıfat haline getirmelerinin sapkınca bir melanetin ürünü olduğu anlaşılır.
Kuran’ın bir cep kitabı, bir başucu kitabı olmasını engellemek, Kuran’ı rafa kaldırmak ve duvara
çivilemek amacını güden plan ne yazık ki büyük oranda başarıya ulaşmıştır. Kuran, bir tren gibi,
yüksek voltajlı bir trafo veya cin gibi çarpacak tehlikeli bir nesneye çevrilmiştir. Kuran, anlaşılması çok
zor, dokunulması tehlikeli, ve ulaşılması imkansız yüce bir kitap olunca, hoşgelsin hadisler, sünnetler,
mezhepler ve din ticareti yapan parazitler.
Günümüz Müslümanlarının bildiği ve uygulamaya çalıştığı İslam, yüzyıllar boyu, din adamlarının
uydurdukları kurallarla öylesine bozulmuştur ki Muhammed’in bildirdiği islam diniyle ilgisi
kalmamıştır. “Ulema” geçinen din adamları, o kadar çok şeriatlar, haramlar, çarşaflar, peçeler, gıdasal
yasaklar, sakallar, sarıklar, istincalar, istibralar, misvaklar, sağ ayaklar, sol ayaklar, hadisler, sünnetler,
şefaatler, hazretler, efendiler, kerametler, melanetler, evliyalar, şerifler, seyyitler, hırkai şerifler, kılı
şerifler, takiyyeler, takkeler, tespihler, tekkeler, mezhepler, tarikatlar, şatahatlar, muskalar,
istihareler, hülleler, hileler, türbeler, nafileler, mekruhlar, menduplar, sevaplar, müstehaplar, fetvalar
ve palavralar uydurmuşlardır ki İslam dinini Allah’ın doğadaki ayetleriyle çelişen, karmaşık ve
yaşanmaz bir dine çevirmişlerdir. Müslüman halkların dünyanın bu kadar gerisinde kalmalarının en
önemli sorumluları bu müşrik dinadamları ve onları kullanan politikacılardır. Tanrı bu durumu
düzeltmek ve mesajını hurafe ve bidatlerden arındırmak için “büyüklerden biri” diye nitelediği mesajı
gönderdi bize (74:30-35).
Maalesef, bugün müslümanlık iddiasında olanların büyük çoğunluğu, Muhammed peygamberin tebliğ
ettiği din yerine onun baş düşmanları olan Ebu Cehil’in ve Ebu Leheb’in savunduğu şirk ve cehalet
dinini izlemektedirler. Ne var ki Allah’ın verdiği söz gelmiş ve yüzyıllardır anlaşılmaz ve yetersiz diye
damgalanarak köşeye atılan Kuran’ın mesajı karanlıkları dağıtmaya başlatmıştır.
Ördükleri örümcek ağlarının ve cehalet duvarlarıyla oluşturdukları karanlıklarının dağılacağını
hisseden profesyonel dinadamları ve onların kör izleyicileri büyük görültüler koparabilir. Bu çevirinin
halka ulaşmaması için ellerindeki tüm imkanları kullanabilirler; hakaret, iftira ve yaygaralar ile
gerçeğin işitilmesini engellemek isteyebilirler.
Çırpınışları boşunadır. Zira, mesaj tüm aydınlığıyla artık dünyayı aydınlatıyor. Ne ülkelerin sınırları
bunu engelleyebilir, ne despot yönetimlerin yargıçları ve yasaları, ne de engizisyon mantalitesine
sahip olanların fetvaları. İslam’da reform gerçekleşecek ve din sadece Allah’a has kılınacaktır. Allah’a
Hamdolsun.
Kuran, tüm Kuran, başka şey değil sadece Kuran.
Ocak,
Ekim,
Arizona, USA
Edip Yüksel
1999
2010
Download