KAMU PERSONEL SEÇME SINAVI ÖĞRETMENLİK ALAN BİLGİSİ TESTİ DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ ÖĞRETMENLİĞİ TG – 1 ÖABT – DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ Bu testlerin her hakkı saklıdır. Hangi amaçla olursa olsun, testlerin tamamının veya bir kısmının “İhtiyaç Yayıncılık”ın yazılı izni olmadan kopya edilmesi, fotoğrafının çekilmesi, herhangi bir yolla çoğaltılması, yayımlanması ya da kullanılması yasaktır. Bu yasağa uymayanlar, gerekli cezai sorumluluğu ve testlerin hazırlanmasındaki mali külfeti peşinen kabullenmiş sayılır. AÇIKLAMA DİKKAT! ÇÖZÜMLERLE İLGİLİ AŞAĞIDA VERİLEN UYARILARI MUTLAKA OKUYUNUZ. 1. Sınavınız bittiğinde her sorunun çözümünü tek tek okuyunuz. 2. Kendi cevaplarınız ile doğru cevapları karşılaştırınız. 3. Yanlış cevapladığınız soruların çözümlerini dikkatle okuyunuz. DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ ÖĞRETMENLİĞİ 2016 – ÖABT / DKAB 1. Araplar arasında “Nesî” usulü uygulanmaktaydı. Buna göre Araplar yılın on iki ayı Zilhicce ile sona erdikten sonra, bu ay ile Muharrem arasına bir on üçüncü ay eklerler ve onu da haram aylardan saymazlardı. Bu defa ayların yeri kayardı. Yani Muharrem Safer’e, Safer de Rebîülevvel’e kayardı ve bu kayma da böylece devam ederdi. Nesî’ uygulamasını, başlangıçta hac mevsimini ılıman bir aya denk getirmek için yaparlarken daha sonraları da rahatça baskın ve yağma yapabilmek için uygulanmaya başlanmıştı. Çünkü peş peşe gelen Zilkade, Zilhicce ve Muharrem aylarında baskın yapamıyorlardı. İslam, nesî uygulamasını yasaklamıştır. 4. A B C D E 2. Ebu Cehil, cehaletin babası anlamına gelir. Hz. Muhammed zamanında yaşamış, Ebu Leheb ile birlikte İslam’a en çok tavır almış birkaç kişiden biridir. Bu tavrının sebebi büyük ölçüde ekonomiktir (Kâbe’nin bir putperest tapınağı olarak getirisi). Zamanında ebu’l hakem olarak da anılan Ebu Cehil Mahzun kabilesindendir, gerçek adı Amr bin Hişam’dır. Bedir Savaşı’nda öldürülmüştür. İhtilafü’l-hadis ilmi, görünüşte manaları birbirleriyle çelişen ancak dikkatle incelendiğinde araları uzlaştırılan ve aralarındaki zıtlığın çözüm yolları gösterilen hadisleri konu alır. Muhtelifü’l-hadis ve Müşkilü’l-hadis adıyla da anılan bu disiplinde, hadislerde gerçek çelişkiden değil, sadece zahirde bir ihtilaftan ve karışık görüntüden söz edilebilir. Çünkü burada çelişki gibi görünen şey, aslında çözülebilen bir ihtilaftan ibarettir. Söz konusu ihtilafların giderilmesinde sırayla cem ve telif, nesh, tercih, tevakkuf yöntemi uygulanır. Şüphesiz bu uygulama için temel dinî ilimlerde derinlik, ehliyet ve liyakat vasfı aranır. Bu yüzden İbn Huzeyme gibi çok yönlü bir hadis âliminin şu tespiti oldukça anlamlıdır: “Resûlullah’tan sahih isnadla birbirine zıt iki hadis rivâyet edildiğini bilmiyorum. Kim böyle iki hadis biliyorsa getirsin aralarını telif edeyim!”. Çünkü bir Peygamber olması itibarıyla Resûlullah’ın birbirine zıt veya tutarsız sözler söyleyip çelişkiye düşmesi mümkün değildir. Bazen özel durumlarda, Hz. Peygamber’in söz ve fiillerinde görülen farklılık birbirine ters sanılır. Söz gelimi, Hz. Peygamber’in namazda secdeye giderken önce dizlerini, sonra ellerini yere koyduğu ve öyle yapılmasını emrettiği bilinir. Bazı rivayetlere göre ise önce ellerin konulması gerekir. Hâlbuki önce ellerin konulması gerektiği bilgisini veren uygulamanın yaşlılık, zorluk, rahatsızlık gibi durumlarla ilgili olduğu görülür. TG – 1 6. A B C D E 7. A B C D E Hz. Ali, Peygamber Efendimiz’in isteği doğrultusunda Muhammed bin Mesleme ile birlikte Mute Savaşı’na katılmamış ve Medine’de kalmıştır. Savaş komutanı Zeyd b. Hârise’nin şehit düşmesi üzerine sancağı Câfer b. Ebû Tâlib almıştı. O da kahramanca çarpıştıktan sonra şehit olunca sancağa Abdullah b. Revâha sahip çıkmış. O da şehit düşünce Müslümanlar sancağın Halid b. Velid’e verilmesini kararlaştırmıştır. Kur’an kelimesi, hemzesiz “Karine/”قرينة kelimesinin çoğulu olan “el-Karâin/”القرائن kelimesinden türemiştir. Bu görüş Ebu Zekeriyya el-Ferra’ya aittir. Ona göre Kur’an âyetlerinin bazısı birbirine benzer, birbirini tasdik ve teyid eder. Bazen bir âyet diğerine karinedir. Ancak şu bir gerçektir ki Arapçada kelimeler ya fiilden ya da mastardan türetilir. A B C D E A B C D E 3. İttihamu’r-Ravi bi’l Kizb râvînin Hz. Peygamber’e yalan isnad ettiği bilinmemekle birlikte, günlük hayatta yalan konuştuğu için hadis rivayetinde de yalancılık ithamına maruz kalmasıdır. Bazı âlimler, daha da ileri giderek hayvanları aldatmayı bile bu kapsamda değerlendirirler. Yalancılıkla itham edilen bir râvînin rivayeti kabul edilmez. Dinin temel kurallarına aykırı olması, uydurma belirtileri taşıması ve sadece bir râvî tarafından haber verilmesi durumunda ise mevzu hadis muamelesi görür. Ancak, böyle bir râvî yalancılıkla itham edilmesine sebep olan söz ve davranışlardan tevbe ederse sonraki rivayetleri kabul edilir. 5. Ramehurmuzi’nin El-Muhaddisü’l-fâsıl beyne’r-râvî ve’l-vâî isimli eseri hadis âlimlerince yazılmış günümüze ulaşan ilk müstakil hadis usulü kitabı kabul edilmektedir. A B C D E 8. El-Mesânî: Kur’an-ı Kerim’de hikmetler, kıssalar, mev’izeler tekrar edildiği için bu isim kullanılmıştır. el-Mesânî ismi Kur’an’ın bütününü ifade ettiği gibi, Kur’an (Hicr, 15/87) ve hadis deliliyle, tekrar tekrar okunan ve kendisiyle Allah Teâlâ’nın sena edildiği, övüldüğü sûre anlamında Fâtiha sûresi için de kullanılmaktadır. A B C D E A B C D E 3 Diğer sayfaya geçiniz. 2016 – ÖABT / DKAB 9. TG – 1 Kur’an’ın sûrelere ayrılması, belirlenmesi Allah Teâlâ’nın tevkîfı/emri ile olmuştur. Bir sûrenin bazen iki veya daha fazla ismi bulunabilir. Ancak ekseriyetle Kur’an sûrelerinin tek ismi vardır. Tam sûre olarak nazil olan ilk sûre Fâtiha sûresi, en son nazil olan ise Nasr sûresidir. 12. Rivayet tefsir geleneğine göre eser yazan en meşhur müfessirler şunlardır: Taberi, Semerkandi, Vahidi, Begavi, İbn Atiyye, İbn Kesir, Suyuti, İshak es-Salebi ve İbn Kesir. Beyzavi’nin “Envaru’t-Tenzil” isimli eseri ise dirayet tefsiri alanında yazılmış bir eserdir. A B C D E 15. A B C D E Hudus delili, evrenin yaratılmış olduğu ve her yaratılmışın da bir yaratıcıya muhtaç olduğundan hareketle Allah’ın varlığını ispata çalışan delildir. Bu delile birçok âyette temas edilmektedir. Kur’an’da canlı cansız bütün kâinatın kendi kendine var olamayacağı dile getirilmekte, böylece insan hem kendisi hem de dış dünya üzerinde düşünmeye davet edilmektedir. Soruda verilen âyet hudus deliline güzel bir örnektir. A B C D E 13. 10. Ahzâb sûresi 40. âyette Allah’u Teâlâ şu şekilde buyurmaktadır: “Ey mü’minler! Muhammed sizin erkeklerinizden herhangi birinin babası değildir fakat o Allah’ın resulü ve peygamberlerin sonuncusudur: Zaten Allah her şeyi en ince ayrıntısına kadar bilmektedir.” İcmali iman, tevhid ve şehadet cümleleri ile özetlenen inanılacak olan prensiplere toptan inanmayı ifade eden imanın en kısa ve en özlü olanı olarak açıklanan iman çeşididir. Mümin sayılabilmek için icmalî iman yeterli olmakla birlikte, kişinin dinin diğer hükümlerini ve inanılması gerekli olan şeylerin her birini teker teker öğrenip onlara da inanması zorunludur. 16. A B C D E A B C D E Bu melekler mukarrebun melekleridir ve bunlara illiyyûn veya kerrûbiyyûn melekleri de denilmektedir. Bunlar Kur’an’da ulûhiyet makamına en yakın melekler olarak zikredilirler (Nisâ 172). Bu meleklerin Allah Teâlâ’nın huzurunda bulundukları, O’na sürekli olarak ibadet ettikleri ve gece gündüz O’nu yücelttikleri kaydedilmektedir. Arşı taşıyan ve onun çevresinde bulunan melekler de bu gruba girer. A B C D E 14. 11. Asr sûresi, İnşirâh sûresinden sonra Mekke-i Mükerreme’de nazil olmuştur. Üç âyet-i kerîmeden oluşmaktadır. Asr’a/ Dehr’e yemîn ile başladığı için bu isim verilmiştir. Bu sûreden önceki “Tekâsür” sûresinde insanların çoklukları ile mağrur olarak felakete düçar olacakları anlatılır. Asr sûresinde kendilerini felaketten kurtaran zatların kimler olduğu haber verildiği için bu iki sûre arasında önemli bir bağlantı vardır. Ayrıca sahabeler karşılaştıklarında ve ayrılacakları zaman birbirlerine devamlı olarak bu sûreyi okurlardı. A B C D E İmanın dünyada hür iradeye dayalı bir tercih olması, baskı, tehdit veya dünya hayatından ümit kesme (ye’s) durumunda gerçekleşmemiş bulunması gerekir. Daha önce mümin olmayan bir kimsenin, hayattan ümidini kestiği son nefesinde uğrayacağı azabı fark edip “İman ettim.” demesi hâlinde, onun bu imanı geçerli olmaz. Mümin, iman esaslarından birini inkâr anlamına gelen tutum ve davranışlardan kaçınmalıdır. Mesela Allah’u Teâlâ’yı ve bütün peygamberleri tasdik edip de Hz. Muhammed’in peygamberliğine inanmayan yahut farz veya haram olduğu kesin olarak bilinen bir hükmü, mesela namazın farz, şarap içmenin haram olduğunu kendi hür iradesiyle inkâr eden yahut alaya alan, puta, haça vb. şeylere tapan bir kimseye mümin denilemez. Mümin Allah’ın rahmetinden ne ümitsiz ne de emin olmalıdır. Korku ile ümit arasında bulunmalıdır. Müminin “Nasıl olsa imanım var, o hâlde muhakkak cennete giderim.” düşüncesiyle kendinden emin olması veya “Çok günah işledim, ben muhakkak cehennemliğim.” diye Allah’ın rahmetinden ümit kesmesi imanını kaybetmesine sebep olabilir. 17. İmamın, namazda kıyamdayken gizli okunacak yerde açıktan, açıktan okunacak yerde de gizliden okuması durumu sehiv secdesini gerektirir. A B C D E A B C D E 4 Diğer sayfaya geçiniz. 2016 – ÖABT / DKAB 18. TG – 1 Haccın şartlarından olan ihram hac ya da umre yapmaya niyet eden kişinin kendisine mübah olan bazı fiil ve davranışları hac ve umre ibadeti tamamlanıncaya kadar kendisine haram kılması demektir. İhramlıyken saç veya sakal tıraşı olmak, eldiven veya çorap giymek, başı ve yüzü örtmek, ihramlıya yasak olan fiillerdendir. Harem bölgesindeki av hayvanlarının avlanması, bitkilerin kesilmesi veya koparılması ihramlı, ihramsız herkes için yasaktır. İhramlı iken gölgelenmek ve şemsiye kullanmakta bir beis yoktur. 21. Eş’ariye’ye göre, kişi, fiillerinin yaratıcısı değildir. Fiillerin yaratıcısı Allah’tır. İyi ve kötü, insanlara nispet edilirse fiiller değer kazanır ve sorumluluk oluşur gibi düşünceler Eş’ari ekolün ahlak görüşleridir. 24. A B C D E A B C D E A B C D E 19. Hanefi mezhebine göre, cuma namazı ile yükümlü kişilerin cuma günü zeval vaktinden sonra hatibin minberde olduğu vakte kadar alışveriş yapmaları tahrimen mekruh olmakla birlikte yapılan alışveriş geçerlidir. Diğer mezheplere göre ise bu saatte yapılan tüm alışverişler haramdır ve bu esnada yapılan akdin geçerli olmayacağı kanaati hâkimdir. 22. Yüreklilik, iffet erdemi altında yer alan alt erdemlerden değil, cesaret erdemi altında yer alan alt erdemlerden biridir. Diğer seçeneklerdeki erdemler ise iffet erdeminin alt erdemleridir. 25. A B C D E A B C D E 20. İcma asli delillerden biridir. Ashab-ı kiramın söz birliğine icma denir. Bir şeyi, Ashab-ı kiram, söz birliğiyle bildirmediyse tabiinin söz birliği bu şey için icma olur. Tabiin de bu şeyi söz birliğiyle bildirmediyse Tebe-i tabiinin söz birliğiyle bildirmeleri, bu şey için icma olur, çünkü bu üç asrın âlimleri yani müçtehitleri, Hadis-i Şerif’le övülmüştür. Bunlara Selef-i salihin denir. Bu dönemlerin dışında İslam âlimlerinin bir konuya ilişkin söz birliğine de icma deneceği kanaati hâkimdir. Günümüze ulaşabilen İslam mimarisine ait hastanelerin çoğu Osmanlı Dönemi’nde yapılmıştır. İmparatorluğun en parlak devrinde Mimar Sinan tarafından İstanbul’da inşa edilen, bugüne sağlam ulaşan Haseki Hastanesi (1538–1550), Süleymaniye Külliyesi’ndeki şifahane ile tıp medresesi (1550–1557) ve Atik Valide Hastanesi (1583–1587) her türlü hastanın yanı sıra akıl hastalarının da tedavi edildiği ünlü Osmanlı hastaneleridir. İmarethane ise akıl hastalarının tedavi edildiği yer değil, günümüzdeki aşevleridir. Yesarizade Mustafa İzzet, hat sanatının en önemli yazı türlerinden Ta’lik ekolünün mucidi kabul edilen sanatkârdır. Osmanlı ta‘liki XX. yüzyılda Sami Efendi gibi bir üstadın elinde son şeklini almıştır. Talebeleri Ömer Vasfi, Mehmed Nazif Bey, Hulusi Efendi (Yazgan), Necmeddin Okyay, Kemal Batanay onun yolunda hizmet etmiş ve sanat dünyasına güzel eserler kazandırmışlardır. A B C D E 23. Osmanlı kültür ve medeniyeti, mimari başta olmak üzere hemen hemen bütün sanat dallarında birçok eser vermesine karşın resim ve heykel sanatında gelişme gösterememiştir. Bunun en önemli nedeni dinimizin özellikle heykele olan bakış açısıdır. Tarihin birçok döneminde insanların resim ve heykelleri ilah edinip tapınmaları İslam’ın bu sanatlara yaklaşımının menfi olmasına sebebiyet vermiştir. A B C D E A B C D E 26. Tehafutu’l Felasife isimli eser, bağımsız İslam filozoflarından Gazali’nin felsefeye yönelik eleştirilerini dile getirdiği en önemli eseridir. Bu eser, İbn-i Sina anlayışı üzerinde yoğunlaşmış olsa da İmam Gazali’nin Batı felsefesini ciddiyetle incelediğini ve takip ettiğini biliyoruz. Eş’ari mezhebine mensup Gazali’nin bu eseri, İbn-i Sina’nın fikirlerini eleştiren yirmi bölümden oluşur. On yedi bölümde İbn-i Sina ve takipçilerinin yanıldığı noktaları göstererek onları küfür içinde olmakla itham eder. Diğer üç bölümde ise fikirlerinin tamamen İslam dışı olduğunu söyler. Filozoflara karşı öne sürdüğü suçlamaların arasında Allah’ın varlığını ve Allah’tan başka tanrı olmadığını kanıtlayamamaları vardır. A B C D E 5 Diğer sayfaya geçiniz. 2016 – ÖABT / DKAB 27. TG – 1 İslam filozofları, İslam felsefesi içindeki en önemli konulardan “varlık” konusunu metafizik kapsamı içinde incelemektedirler. Metafiziği tanımlamaktaki zorluk Aristoteles’in bu alana ismini verdiği yüzyıldan bu yana bu alanın gösterdiği değişimden kaynaklanmaktadır. Metafiziğin konusu olmayan konular metafizik içine dâhil edilmiştir. Yüzyıllarca metafiziğin içinde olan din felsefesi, aklın felsefesi, algı felsefesi, dil felsefesi ve bilim felsefesi gibi konular bu gün kendi alt başlıkları altında incelenmeye başlanmıştır. Temel metafizik sorunları hep metafiziğin konusu olagelmiş konular olarak tanımlamak mümkündür. Bu sorunların ortak niteliği ise hepsinin ontolojik (varlıksal) sorunlar olmasıdır. 30. Yapısalcı - fonksiyonel kuram, toplumsal değişim içinde değerlendirilen büyük boy kuramlardan değil, orta boy kuramlardan biridir. Bu kurama göre, toplum belli fonksiyonlara sahip ögelerden oluşur. Bu ögeler fonksiyonel bir bütünleşme içinde toplumu oluşturur. Toplum birbiriyle bağımlı ve ahenkli ögelerden oluşmaktadır. Temsilcilerinden en öne çıkanlar; Parsons, Metron ve Ogbum’dur. 33. Dindarlık, kişi ve gruplara göre değişen ve gelişen, dinamik bir yapı ve süreçtir. Kişi ve grupların dine bakış açıları, belli değerlere ve uygulamalara verdikleri öneme göre değişebilmektedir. Dindarlık, hayatın her alanında etkisini göstermektedir. A B C D E A B C D E A B C D E 34. 28. Soruda görüşleri verilen fırka Dürziliktir. Dürzilikte; Hâkim – Biemrillâh’ın İlâh olduğuna inanmak, eşyanın ilk illeti, yaratılışın aslı olan “emr”i yani Hamza b. Ali’yi bilmek, Hamza’nın yardımcıları olan Hudûd veya vezirleri tanımak, yedi esası (hisâl / vesâyâ) bilmek ve gereğini yerine getirmek en önemli inanç şartları arasındadır. 31. Otobüs durağında bekleyen kişiler toplumsal olgulardan yığın kapsamına girmektedir. Yığın olarak değerlendirilen kalabalıklar çoğunlukla tesadüfi olarak aynı yerde bulunmaktadırlar. Kozmolojik delilin ilk ve basit delillerini Platon’un Kanunlar isimli eseri ile Aristoteles’in Metafizik isimli eserinde görmekteyiz. Kozmolojik delil daha sonraki dönemlerde geliştirilerek özellikle İslam kelamı ve felsefesini etkilemiş, Kindi, Farabi, İbn Sina, Gazali gibi İslam âlimleri tarafından sıklıkla kullanılmıştır. Yeni Çağ’da ise özellikle Leibniz tarafından kullanılmıştır. A B C D E A B C D E A B C D E 29. Nusayrilikte, İslam inancı ile temelde çatışan görüşe göre Ali, Allah’tır. Kendi nurundan Muhammed’i yaratmıştır. Ali “mana” dır; Muhammed de “isim”dir. Muhammed ise Selman el-Farisi’yi yaratmıştır ve o da “bab” dır. Bu A (Ayn), M (Mim), S (Sin) sembolüyle ifade edilir ve sırdır. Bu üçlü sistemde A (Ali), M (Muhammed) ile tezahür etmiş ve S (Selman) “Mana” nın resulü olmuştur. Bu fırkanın günümüzde yaklaşık üç milyon müntesibi bulunmaktadır. 35. 32. İbn Sina, Es-Salâtü ve mâhiyetühâ (Namaz ve Mahiyeti) isimli risalesi ile felsefi ve psikolojik açıdan namaz ibadetini inceleyen İslam âlimidir. A B C D E Thomas Aqinuas; din dilinin anlamlı olduğunu ve aynı zamanda bir gerçekliğe referansta bulunduğunu iddia etmiştir. Tenzihi yaklaşımı Tanrı’nın ne olduğunu yeterince söylemediği için doğru bir yaklaşım olarak kabul etmemiştir. Bu nedenle, bu iki yaklaşım arasında bir orta yol bulmaya çalışmış ve bunu da analojik yaklaşım olarak ifade etmiştir. A B C D E A B C D E 6 Diğer sayfaya geçiniz. 2016 – ÖABT / DKAB 36. TG – 1 Trimurti; Brahma, Vişnu ve Şiva tanrı üçlemesine birlikte verilen isimdir. Birçok dinsel figürde bu izler görülmektedir. Aslında Trimurti “üç yüzlü ilah” anlamına gelir. Yani üç ayrı fonksiyonu olan tek bir ilah söz konusudur: Brahma olarak yaratır, Vişnu olarak hükmeder, Şiva olarak yok eder. Bir başka deyişle üç ayrı ilah yoktur; tek bir birimin üç ayrı fonksiyonunu gösteren üç tezahür söz konusudur. Hint geleneğinde üçgen tarafından çevrili daire ise Trimurti’yi simgeler. Trimurti sık sık üç yüze sahip insan figürleriyle de betimlenmiştir. 39. Kyoto Protokolü, küresel ısınma ve iklim değişikliği konusunda mücadeleyi sağlamaya yönelik uluslararası bir metindir. 43. A B C D E Çocuğun dinî gelişimi zihinsel gelişimiyle doğru orantılıdır. Çocuk, zihinsel gelişimi ilerledikçe dinle ilgili kavram ve durumları daha iyi anlar. Zihinsel gelişimi yeterli olmayan kişi zaten dinen sorumlu değildir. Dinî sorumluluğun birinci şartı kişinin mümeyyiz vasfını kazanmasıdır. A B C D E A B C D E 40. Resmi törenler din hizmetlerinde rehberlik alanlarına örnek değildir. Cami ve mescitler, hastaneler, hapishaneler ve iş dünyası ise din hizmetlerinde rehberlik alanlarına örnektirler. A B C D E 37. Mecusilerin ibadetlerinin temelini oluşturan dinî ritüel Dua’dır. Beş vakit dua Zerdüştlüğün günlük ibadetleri arasında oldukça önemli görülmektedir. Güneş doğarken, öğlen tepedeyken, öğleden sonra, güneş batarken ve gece olmak üzere bu beş vakitte her Mecusi güneşe, ışığa ya da ateşe dönerek dua okur. Ateşgede kutsal tapınaklarına verilen isimdir. Mecusiliğin kurucusu Zerdüşt’tür. Dastur ise başrahiplerine verilen isimdir. 44. 41. A B C D E Mezhebi/Doktriner yaklaşım parçada dile getirilen çok kültürlü veya çoğulcu anlayışa uygun değildir. Mezhebi/ Doktriner yaklaşıma örnek verilebilecek ülkelerin başında İran gelmektedir. İran kendi mezhebini katı kurallar ile uygulayarak dışa kapalı bir anlayış sergilemektedir. “Hafız-ı Kur’an” yetiştirilmek üzere Diyanet bütçesine “Hafız Muallimleri Ücuratı” adlı özel ödenek konması doğrultusunda verilen önergenin TBMM’de kabul edilmesi 1925 yılındadır. Diğer gelişmeler ise 1924 yılında yapılan yasa ile gerçekleştirilen gelişmelerdir. A B C D E A B C D E 38. Eski Ahit olarak da isimlendirilmektedir. Tevrat, dünyanın başlangıcından Musa’nın ölümüne kadar geçen döneme ait tarihî kronolojik bilgileri içermektedir. Tevrat’tan sonra mukaddes kabul edilen sözlü emirlerin toplandığı bölüme Tanah değil, Talmut denilmektedir. Talmut’ta bulunan Dua sözlü emirler, “Mişna” ve “Gamara” olmak üzere iki kısma ayrılır. Tevrat kendi içinde beş bölüme ayrılmaktadır. 42. Dinî inancın gelişmesinde var olan etkenlerin içinde en önemlisi anne-baba etkisidir. Zaten din için birinci sosyalleşme alanı olarak kabul edilen olgu ailedir. Kişinin din hakkında ilk öğrendiği kavramların kaynağı ailedir. A B C D E 45. Din eğitiminde materyal geliştirme süreci teorik anlatımı kısmen azaltsa da ortadan kaldıramaz veya gereksiz kılamaz. Çünkü özellikle bazı dinî konuların anlaşılabilmesi için mutlaka teorik bilgilerin aktarılması gerekmektedir. Zaten din eğitiminde en çok kullanılan metotlar soru-cevap ve anlatım metodudur. A B C D E A B C D E 7 Diğer sayfaya geçiniz. 2016 – ÖABT / DKAB 46. TG – 1 Diğerlerinin her zaman dışlanan, reddedilen ve küçük görülen olması gerektiğini fark ettirmek din eğitiminin amacı olamaz. Sadece insan olma vasfı bile bireyin değerli olduğunun kanıtıdır. 49. A B C D E Panel, 3-5 kişilik bir grubun önceden belirlenmiş bir konuyu dinleyici grubu önünde, bir yöneticinin başkanlığında samimi bir hava içinde tartışmasıdır. Panelde resmî olmayan bir ortam yaratılır ve tartışmaların ardından sınıftaki diğer kişilere soru sorma olanağı tanınır. Panelde amaç bir fikri savunmak ya da çürütmekten ziyade konuyla ilgili yetkin kişilerin veya o konu hakkında hazırlanmış öğrencilerin bilgilerini, bakış açılarını grupla paylaşmalarıdır. A B C D E 47. Esasicilik geleneksel eğitim yaklaşımlarından biridir. Geçmiş deneyimler ve kültürel miras bu akımda önemli yer tutar. Esas olan değişim değil, değişmemedir. Dolayısıyla kültürel mirasın, geçmiş deneyimlerin aktarılması söz konusudur. Yine bu akıma göre, İnsan aklı doğuştan boştur. Tüm bilgiler sonradan öğrenilir (aposteriori). Bunun için öğrencinin ders işlenirken soru sorması olanaksızdır. O yalnız öğretmeni dinleyecek, onun dediklerini hiç itiraz etmeden yapacak, bilgileri ezberleyecektir. Her insan her şeyi öğrenemez. Eğitim sıkı ve zor bir iştir. Disiplin ve çaba ister. A B C D E 50. 48. Nilay Öğretmen’in öğrencilerinin gelişim sorunu ile ilgili dikkate aldığı gelişim aşaması hazırbulunuşluktur. Hazırbulunuşluk; kişinin olgunlaşma ve öğrenme sonucunda belli bir davranışı göstermeye hazır olmasıdır. Bir konunun, bir yaşantının istenen düzeyde öğrenilebilmesi için o konunun gerektirdiği temel ön yaşantılara o konuyu öğrenecek kişinin sahip olması gerekir. Okul çağına gelmiş olan bir çocuğun yaşı ve gelişimi kadar okula karşı tutum ve motivasyonu da onun okula hazırbulunuşluk halini belirleyici olmaktadır. Örneğin, dalma eylemi yapmasını öğrenecek olan çocuğun hem dalma ile ilgili özellikleri kavrayabilecek olgunluğa ulaşması ve öğrenmeye hazır olması hem de dalmak için gerekli olan temel bilgi ve becerilere sahip olması gerekir. Bir yaşantıyı öğrenmeye hazır olmayan çocuğa o yaşantıyı öğretmeye çalışmak çocukta birtakım kalıcı izli olumsuz davranışlar bırakabilir. Örnek olay yönteminde, öğrencilerin günlük hayatta, karşılaşılabilecek gerçek ya da hayalî bir problemin ayrıntılı bir şekilde incelenmesi ve sınıf ortamında çözülmesi yoluyla öğrenmenin sağlanması amaçlanmaktadır. Örnek olay yöntemi kazanımların edindirilmesinde kullanılmaktadır. Öğrenciler örnek olayı okur, seyreder, anlar, yorumlar, analiz eder ve değerlendirir. A B C D E A B C D E 8