Bilişsel İşlevler Bipolar Affektif Bozuklukta Bilişsel İşlevler

advertisement
1
Bipolar Affektif Bozuklukta
Bilişsel İşlevler
Dr.Ümit Gökhan MERİÇLİ
19.02.2010
2
Sunum Planı
• Prefrontal Korteks
• Bilgi İşleme Süreçleri
• Bilişsel İşlevler ve Değerlendirilmesi
• Bipolar Bozuklukta Bilişsel İşlevler
3
Prefrontal Korteks
• İnsan beyni, bütün hayvanlardaki
özellikle prefrontal korteksi en
gelişmiş olanıdır. Prefrontal korteks
tüm korteksin %29’unu
oluşturmaktadır.
• Frontal kortekste birincil motor ve
premotor korteksinin önünde yer
alan prefrontal korteks
yürütücü işlevlerden sorumlu
olan dorsolateral prefrontal
korteks;
dürtü ve duyguların
düzenlenmesinde yer alan
orbitofrontal korteks ve
dikkat güdülenme ve bellek
gibi süreçlerde yer alan ön singulat
bölgelerden oluşmaktadır.
4
Prefrontal Korteks-2
• Prefrontal korteks, bütün diğer kortikal ve subkortikal
alanlarla sıkı bağlantıları iletişim yolları bulunan bir
bölgedir.
• Bu bölge beyne değişik kaynaklardan gelen uyaran
girdilerini taramak, ayıklamak, seçmek, birleştirerek
değerlendirmek, anlam vermek, yeni düşünce, tasarım ve
kararlar oluşturmak gibi yürütücü işlevlerin
bütünleştirildiği ve eyleme geçirildiği bir beyin alanıdır.
5
Prefrontal korteksin işlevlerinin anlaşılmasında katkısı olmuş
olgulardan birisi, Phineas Gage olgusudur.
6
Prefrontal Korteks-4
• Bir demiryolu işçisi olan
Phineas Gage’nin frontal
korteksine bir demir çubuğu
girmiş ve bu kaza sonrası
belirgin kişilik değişiklikleri
gözlenmiştir.
• Kaza öncesinde planlama
yeteneği, kişilerarası ilişkileri iyi
olarak belirtilen Phineas Gage,
kaza sonrasında engelleme eşiği
düşük bir insan haline gelmiştir.
• Bu hastada dil, bellek ile duyusal
ve motor işlevler göreceli olarak
sağlam kalırken, planlı düşünme
kişilik ve davranışta dramatik
bozukluklar gözlenmiştir.
7
Prefrontal Korteks-5
• Prefrontal korteksin orbital
bölgesinin tahrip edilmesiyle
öfori, aşırı hareketlilik,
dürtüsellik ve topluma aykırı
davranışlar ortaya çıkabilirken;
dorsolateral bölgenin tahrip
edilmesiyle apati, ilgisizlik,
hareket ve eylem azlığı ve
bilişsel yetişlerde bozulma
görülebilmektedir.
• DLPFK yürütücü işlevlerden
sorumludur ve farklı
örüntülerde elde edilen duyusal
ve motor bilginin bir araya
getirilmesinde ve davranışsal
yanıtın planlanmasında rol alır.
8
Diğer Psikiyatrik Hastalıklar Prefrontal bölge
• OKB de prefrontal korteksin
orbitofrontal bölgesinde etkinlik
artışı olduğu gözlenmiş, tedavi
sonrasında etkinliğin normale
döndüğü bildirilmiştir.
• Depresyon hastalarında yapılan
çalışmalarda, DLPFK’de kanlanma
azalması, orbitofrontal korteks ve
ön singulatta kanlanma artışı
olduğuna dair bulgular vardır.
• Şizofrenide belirtilerin boyutları
ile frontal bölgedeki kanlanma
azalması arasındaki ilişkinin
araştırıldığı çalışmalarda negatif
belirtiler ile hipofrontalite
arasında ilişki olduğu
gösterilmiştir.
9
Bilgi İşleme Süreçleri
10
Bilgi İşleme Süreçleri-1
• Günümüzde zihin ve biliş, psikolojinin bilişsel
psikoloji olarak adlandırılan alt dalının uğraş alanına
girmektedir. Bilişsel psikoloji dalının 1956’da
kurulduğu kabul edilir; bu tarih Miller’in, kısa- süreli
bellek (KSB) kapasitesini 7 +- 2 olarak ölçtüğü
araştırmasının yayım tarihidir.
• Bilişsel psikolojinin kurulmasını izleyen 50 yılı aşkın
yoğun araştırma faaliyeti sonucu, tekrarlanabilir
nitelikteki güvenilir bulgulara ulaşılmıştır.
11
Bilgi işleme süreçleri-2
• Bilgi işlemedeki ilk basamağın işlevi; uyarıcının sıklık,
şiddet, süre ve karmaşıklık gibi fiziksel özelliklerin
kodlanmasıdır.
• Duyu organı ile serebral korteks arasında yer alan bu
sistemde, uyarıcının fiziksel özellikleri kodlanır. Bu
kodlar sinirsel faaliyetteki zamansal örüntüler (pattern)
ve faaliyetlerin beyindeki yeri şeklinde, özel duyusal
kodlar (specific sensory code) niteliğindedir.
• Bu aşamada uyarıcıya ilişkin “bilgi”, sadece
elektrofizyolojik ve biyokimyasal faaliyetler
düzeyindedir. Söz konusu sistem çevrede tüm
uyarıcılarla etkilenmektedir.
12
Bilgi işleme süreçleri-3
• Ancak, bilgi işleme sistemine paralel olarak giren ve uyarıcıdan
sonraki ilk 100 milisaniye içinde oluşan bu süreçler; otomatik,
dikkatten- bağımsız ve bilinç dışıdır. Kişi tarafından kontrolü
olanaklı olmayan bu süreçlerin ve yol açtığı etkinliklerin büyük
kısmı, sinirsel işleyiş ilkeleri doğrultusunda, milisaniyeler içinde
silinerek ortadan kalkar.
• Bilgi işleme sistemindeki ikinci işlem basamağı duyusal kayıt
sistemince (sensory register), sağlanmaktadır. Duyusal kayıt
sisteminin ilk işlevi, özel duyusal kodları açmak( decode) ve
uyarıcıların fiziksel özellikleri konusunda bilgi sağlamaktır.
• Bu sistemin işleyişi sonucu elde edilen duyusal izler (sensory trace)
duyu organında uyarıcının oluşturduğu faaliyetin tam bir
kopyasıdır.
13
Bilgi işleme süreçleri-4
• İşitsel iz örüntüleri eko, görsel iz örüntüleri ise ikon
olarak adlandırılmaktadır.
• Duyusal kayıt sistemi, serebral hemisferlerdeki duyusal
alanlardan oluşmaktadır
• Yine duyusal sistemde olduğu gibi, kayıt sistemince
sağlanan kod açma işlemi ve bunun sonucunda oluşan
duyusal izin taşıdığı bilgi, adlandırma-öncesi
(presemantik) niteliktedir.
• Bu doğrultuda sistemin sağladığı bilgi, dikkattenbağımsız ve otomatiktir.
14
Bilgi işleme süreçleri-5
• Duyusal kayıt sisteminin ikinci işlevi, duyusal izi, 100
milisaniye ile 2 saniye arası depolamaktır. Daha ileri
bilişsel işlemlere tabi tutulabilmesi için, duyusal
bellekteki (DB) bu izler, bilinç-öncesi (preconscious)
nitelikte korunur.
• Bilinç öncesi izler; kişinin bilincinde olmadığı, ancak
belli bir gayretle bilinçli hale getirebildiği izlerdir. Birey,
gerçekleştikleri sırada bilinç-öncesi izlerin farkında
olmamıştır.
• Ancak, daha sonraki bir zamanda bunları bilincine
getirebilir yani farkına varabilir. Bilince getirme işlemi,
duyusal izin ‘okunması’ (readout) olarak bilinir; buna bir
örnek “kokteyl parti fenomeni”dir.
15
Bilgi işleme süreçleri-6
• Bilgilerin farkına yani bilincine varılması için
KSB’ye geçmeleri gerekir.
• Bilgiler KSB’ye iki şekilde geçer; Aktif dikkat ve pasif
dikkat yolu ile. Aktif dikkat DB’deki bilgiler arasında
bazılarının, bireysel nedenler veya görevin bir gereği
olarak seçilmesini ve KSB’ye getirilmeyen bilgi ise
100 milisaniye ile 2 saniye gibi bir sürenin sonunda
pasif olarak silinir (pasive decay) veya bir başka izin
yerine geçmesi suretiyle ( interference) aktif olarak
ortadan kalkar.
16
Bilgi işleme süreçleri-7
• KSB ve çalışma belleği (ÇB; working memory)bilgi işlemede ki
bir diğer işlem aşamasıdır. KSB/ÇB’nin işlevleri, bilgiyi
depolamak ve depolanmış bilgilerin üzerinde işlemler
yapmaktır. Depolama ve bilgi işlemenin yerine getirilmesi
için; öncelikle, işleme tabi tutulacak bilgiye karar verilmesi
gerekmektedir.
• Zira KSB’nin kapasitesi sınırlıdır. ( S Karakaş, Yalın ve Irak,1999; S Karakaş,
Yalın, Irak ve Erzengin, 2002; Miller 1956). Karar verme işlemi ise bireyin
bilinçli ve istemli (voluntary) olarak yaptığı bilişsel bir
davranıştır.
• KSB/ÇB’de bilgiler yeniden kodlanır (recode). Yeniden
kodlama, duyusal kayıt sistemine özgü kodların bir başka
kodlama sistemine dönüştürülmesidir. KSB’deki bu kodlama
öncelikle akustiktir; insan çoğu durumda sessel (phonetic)
veya sözel (verbal) olarak kodlar.
17
Bilgi işleme süreçleri-8
• Telefon defterinde belirlediğimiz bir numarayı akılda
tutmak için bunu, sözel olarak tekrar ederiz (articulatory
loop). Bazı uyarıcılarda ise, sessel-sözel kodlama
yapılamaz; örneğin insan yüzleri ancak görsel olarak
kodlanabilir. Bilginin bellekte kalımı ise KSB’de
yürütülen temrin işlemleri (rehearsal ) yoluyla sağlanır.
• Tekrarlama suretiyle temrin ( repetitive rehearsal),
bilginin kısa süreler için hatırlanmasını sağlar.
Yukarıdaki örnekte telefon numarasını kısa bir süre için
hatırlamamız gerekiyorsa bunu üst üste tekrarlarız. Bu
şekilde hatırlanmaya çalışılan bilgilerin çoğunda olduğu
gibi, numarayı çevirdikten sonra da unuturuz.
18
Bilgi işleme süreçleri-9
• Ezberleyerek yapılan öğrenmede tekrarlayıcı temrin
yapılmaktadır. Öte yanda özümseyici temrin (elaborative
rehearsal ) bilginin bellekte uzun süreler boyunca
kalmasını sağlar.
• Özümseyici temrinde, uzun-süreli bellekteki
(USB)bilişsel bilgiler, kural ve stratejiler KSB’ye getirilir;
işlem görmekte olan bilgi USB’den gelen bu öğeler
doğrultusunda öğrenilir ve bu şekilde öğrenilmiş olan
bilgiler USB’ye geçer.
• Bilgilerin düzenlenerek, sınıflandırılarak,
ilişkilendirilerek ve anlamlandırarak öğrenip belleğe
atılması, özümseyici temrin sürecini ifade etmektedir
( S Karakaş 1999)
19
Bilgi işleme süreçleri-10
• KSB/ÇB, gerek bilgilerin seçimi gerekse bunların ileri
işleme tabi tutulması bakımından dikkat ve bilişsel
çabayı gerektirir.
• Buna göre, evrimsel olarak insanda en üstün halini alan
frontal lob ve ayrıca hippokampus işlevselliğinin bir
sonucu olan KSB/ÇB, bilgi işlemedeki darboğazdır.
• Aktif veya pasif dikkat yoluyla bu darboğazı geçen
bilgiler, insanın bilinçli olarak farkında olduğu
deneyimlerdir.
• Ancak KSB/ÇB’nin kalım süresi 2 saniye ile dakikalar
arasında olduğundan; bu süre içinde USB’ye
aktarılmamış olan bilgiler pasif olarak veya aktif süreçler
sonucu ortadan kalkar yani unutulur.
20
Bilgi işleme süreçleri-11
• Bilgi işlemedeki son işlem basamağı USB süreçlerini
içerir. Bu belleğin işlevi bilgileri, öncelikle, uzun-süreli
depolanmaya uygun olacak şekilde özümseyerek
kodlamaktır (encode).
• Özümseyerek kodlama, yeni bilginin, bireyin daha
önceki bilgileriyle özümsenmesini sağlayarak, bilgilerin
yeniden organize edilerek zenginleştirilmesini,
depolanmasını sağlar
• USB deki sözel ve anlamsal bilgiler anlamsal
belleğe(semantik bellek) ; anolojik olarak kodlanan
bilgilerde imgesel veya epizodik belleğe yol açar.
İmgesel bellek çoğunlukla görsel imgelere ilişkin
bellektir.
21
Bilgi işleme süreçleri-12
• Anlamsal bellek dünya hakkındaki bilgilerin ve
kavramların bilgisini içerirken, episodik bellek
belirli yer ve zamanda oluşan otobiyografik belleği
içerir.
• USB’nin kapasitesi çok büyük, bilgilerin kalım süresi
ise teorik olarak daimidir. Ancak yinede öğrenilmiş
olan bir bilgi hatırlanamayabilir.
• Hatırlayamama çeşitli nedenlerden kaynaklanır.
Bunların arasında bilginin kullanılmaması nedeniyle
aşınması, bozucu etkiler nedeniyle ortadan kalkması
bulunur. Ya da bilgi depoda olduğu halde geri
çağırma (retrieval) işlemleri bunu bilince getiremez.
22
Bilişsel İşlevler
23
Yönetici işlevler: Bir nöropsikolojik
kavram
• Bilişsel sistem; uyarıcının sadece duyumsanıp
algılanmasını, öğrenilip belleğe yerleştirilerek
gerektiğinde hatırlanmasını, sağlayan bir sistem değildir.
• Etkili bir bilişsel sistem şema ve kurulumları
koruyabilmeli, gerektiğinde değiştirip düzenleyebilmeli,
onları yeniden oluşturabilmeli, bozucu
etkilere(interference) karşı koyabilmeli, zaman ve mekan
üzerinde olayları bütünleştirebilmeli, belleği
tarayabilmeli, stratejiler kurup değiştirebilmeli, planlar
yapabilmelidir.
• Kısaca bütünüyle zihinsel faaliyetleri
yönetebilmelidir.(HM Karakaş 2000, Welsh ve
Penningtob 1998)
24
Yönetici işlevler-2
• İnsan bilgi işlemesinde sürdürülen bu işlemlerin tümüne
yönetici işlevler(executive function) denir.
• Yönetici işlevler; bir amaca ulaşmak için uygun problem
çözme kurulumunun korunması olarak tanımlanabilir.
• Ancak detaylandırıldığında yönetici işlevler
kavramsallaştırma, perseverasyon, kurulumu sürdürme,
başarısızlık ve öğrenme gibi, soyutlama yeteneğine
ilişkin alt yetenek alanlarını içerir. (Heaton 1981, Lezak 1995)
• Yönetici işlevler, ayrıca akıl yürütme problem çözme,
zihinsel esneklik yaratıcılık karar verme, planlama
bozucu etkiye karşı koyabilme ve tepki ketlemesi
(response inhibition) yapabilmeyi içerir.(Solso 1995)
25
Yönetici işlevler-3
• Yönetici işlevler algılamadan sonra ve davranıştan
önce mutlaka gerçekleşiyor olmalıdır.
• Pennigton ve Ozonoff 1996 yılında yaptığı literatür
taramasında yönetici işlevler kapsamına giren
özelliklerin altı farklı sınıfta toplanabileceğini
söylemişler:
•
•
•
•
•
•
Kurulumu koruma ve değiştirebilme
Planlama
Bağlamsal (contextual) bellek
Ketleme (bozucu etkiye karşı koyabilme)
Zaman ve mekanda olayları bütünleştirebilme
Çalışma belleği
26
Yönetici işlevler-4
• Barkley’in (1997) sınıflamasında ise yönetici işlevler,
çalışma belleğinin yanında , güdü, duygulanım ve
genel uyarılmışlık durumunun düzenlenmesi,
davranışın analiz ve sentezini içerir.
• Barkleye göre bütün bu yönetici işlevlerde ortak olan
bunların oluşumuna meydan hazırlayan unsur
ketlemedir. Ketlemenin çeşitlerini ise potansiyel bir
davranışı ketleme, süregiden bir davranışı ketleme
ve bozucu tepkinin kontrolü olarak belirlemiştir.
• Bu çalışmalar yönetici işlev örüntüsünde iki işlevin
kritik olduğunu göstermektedir.; ketleme ve
çalışma belleği
27
Yönetici işlevler-5
• Yürütücü işlevler, prefrontal loblar ve birbirleri
arasındaki bağlantılar yönetsel işlevleri kontrol
etmede önemli bir rol oynar.
• Muriel Lezak tarafından kavramlaştırılmış olan bu
yürütücü işlevler, amaç belirleme, (Ör. Bir hedefin
formulasyonu, bu hedefe ulaşmadaki motivasyon ve birinin bu
hedefe ulaşma becerisinin farkında olması) planlama, hedefe
yönelik hareketler (tepki başlangıcı, süreklilik) ve yönetme
ki bu kişinin kendini monitorize etmesini ve
düzeltmesini, aynı zamanda zaman-mekansal olarak
tepkinin kontrolünü gerektirir.
28
Martha Denchla, yürütücü işlevleri zayıf olan bir hastayı
tanımlamaktadır.
Belirli bir yemeği yapacak olan, yemek kitabındaki tarifi
okuyabilen, raflarında gerekli tüm malzemeleri ve iyi
donatılmış bir mutfağı olan birini düşünün.
Buna karşın, raflardan tarif ile ilgisi olan tüm
malzemeleri almamaktadır. Fırını tarifteki ısıya
ulaşabilmesi için zamanında açmamaktadır ve ana
malzemesinin buzunu çözmemektedir. Bu kişinin raflar
arasında gidip geldiği, tarifte belirtilen bir sonraki
baharatı aradığı, etin buzunu çözmekte telaşlanıp fırını
yaktığı ve buna benzer şeyleri yaptığı görülebilir. Tüm
gereçleri, malzemeleri ve tarifi olduğu halde, bu istekli
ve dağınık aşçı yemeği büyük olasılıkla istenen vakitte
sofraya getiremeyecektir.
Bu resim yürütücü işlevleri zayıf olan bir hastaya aittir.
29
Yönetici işlevler-7
• Yönetici işlevler testlerinin başında Wisconsin
Kart Eşleme Testi (Wisconsin Cart Sorting TestWCST) gelmektedir. (Baddeley,1990, Lezak,1995).
• Wisconsin Kart Eslestirme Testi, kavram
olusturma, zihinsel esneklik ve davranislarin
çevreden gelen uyarilara göre düzenlenmesi
yeteneklerinin degerlendirilmesinde
kullanilmaktadir
(Weintraub, 2000).
30
Wisconsin Kart Eslestirme Testi
• Testte üzerinde farkli renkte (kirmizi, sari,
yesil,mavi), farkli sayida (1, 2, 3,4) ve farkli
geometrik sekiller (üçgen, yildiz, arti, daire)
bulunan 64 kartlik 2 deste kart kullanılmaktadır.
• Bu kartlardan her üç özelliği birbirinden farklı
olan 4 kart şablon(referans) kartı olarak test
süreci boyunca deneğe gösterilir.
31
32
WCST-3
• Denekten kendisine teker teker gösterilen diğer kartların
(cevap kartları) şablon kartlarından biriyle eşleştirmesi
istenir.
• Deneğin her seçiminin ardından test yürütücüsü seçimin
doğruluğuna bir açıklama yapmaksızın yalnızca “doğruyanlış” kelimelerini kullanarak deneğe bildirir.
• Deneğin amacı mümkün olduğunca fazla sayıda doğru
eşleştirme yapmaktır.
• Deneğin doğru eşleştirme yapabilmesi için eşleştirmede
kullanılan kriteri, kendisine daha önceki seçimleri için
verilen cevapları göz önünde bulundurarak ortaya
çıkarması gereklidir.
• Şekil 1’de bir örnek olarak üzerinde 2 kırmızı artı bulunan
cevap kartı, eşleştirme kuralı olarak rengin kullanılması
durumunda 1.referans kartı ile; sayı kullanılması
durumunda 2. referans kartı ile; şekil durumunda ise 3.
referans kartı ile eşleşmektedir.
33
34
WCST-5
• Deneğin eşleştirmenin rastlantısal olarak yapıldığını ya
da karmaşık bir kuralın eşleştirmede kullanıldığını
düşünmesi durumlarında ise cevap kartını 4. referans
kartı ile eşleştirmesi söz konusu olabilmektedir.
• Yapılan doğru eşleştirmeler belli bir sayıya ulaşınca,
eşleştirme kriteri deneyin yürütücüsü tarafından
deneğe haber verilmeden değiştirilir.
• Bu durumda deneğin önceki seçimlerde kullandığı
kriter hatalı eşleştirmeye neden olur ve denek artık
“yanlış” cevapları alır.
• Bu durumda denekten farklı kriterleri denemesi
beklenir.
35
WCST-6
• Sağlıklı denekler birkaç denemeden sonra doğru
kriteri yakalamayı başarır. Ancak, PFC hasarlı
denekler, “yanlış” cevaplarına rağmen kendi
kriterlerinde ısrar ederler (Lezak, 1983)
• PFC hasarları deneklerde soyut düşünme, zihinsel
esneklik ve dışarıdan gelen uyarılara göre
davranışlarını düzenleme konusunda problemlere
neden olduğu için, bu tür deneklerde perseverasyon
olarak adlandırılan ısrarcı davranışlar
gözlenmektedir.
WCST-7
• Perseverasyon WCST
ile ölçülmeye çalışılan
en belirgin davranış
bozukluğudur.
• Bazı hastalar ise
seçimleri doğru olduğu
halde zihinsel
dağınıklıkları nedeniyle
yakaladıkları kriteri
koruyamaz ve doğru
cevaplara rağmen
kriterlerini değiştirirler.
36
37
Stroop Testi
• Stroop tarafından 1935 yılında deneysel bir görev olarak
geliştirilmiştir.
• Stroop etkisi, kelimenin yazılışında kullanılan renk ile
kelimenin ifade ettiği renk farklı olduğunda elde
edilmektedir.
• Stroop bozucu etkisi (interference), ketleme
yapamamaktan; renk isimlerini söylemenin, renkleri
ifade eden kelimeleri okumadan daha uzun zaman
almasından kaynaklanmaktadır.
38
Stroop Testi-1
• Stroop testi, algısal kurulumu değişen talepler
doğrultusunda ve bir “bozucu etki” altında
değiştirebilme becerisini; alışılmış bir davranış
örüntüsünü bastırabilme ve olağan olmayan bir
davranışı yapabilme yeteneğini ortaya koyar (Spreen ve
Straus, 1991).
• Bilgi işlemedeki hızı, otomatik süreçlerin bozucu etkisine
karşı koyabilme ve dikkat edilen uyarıcılarla edilmeyen
uyarıcıları paralel olarak işleme yeteneğini ölçer.
• Dikkat sürecini de ölçer; puanları dikkat için bir “altın
standart”tır (MacLeod, 1992).
39
Stroop Testi-2
• Prefrontal korteksin en önemli özelliklerinden birisi
amaca yönelik davranış geliştirme özelliğidir (Fuster,
1997). Bu özelliğin sağlanabilmesi için, davranış boyunca
amacın bozucu etkenlere karşı korunabilmesi
gerekmektedir. Bu bozucu etkenler dışarıdan
kaynaklanabileceği gibi, otomatik olarak yapılan ancak o
anki davranışa uygun olmayan eğilimlerden de
kaynaklanabilir.
• Böyle durumlarda, PFC otomatik davranışları aktif hale
getiren etkileri bastırmak durumunda kalır.
• Stroop testi bu gibi durumlarda PFC’nin gerçekleştirdiği
bastırma (inhibition) yeteneğini ölçmeyi amaçlamaktadır
(Weintraub, 2000).
40
Stroop Testi-3
• Stroop testinde üzerinde bir takım renk isimlerinin
yazılı olduğu ve renkli kutucukların bulunduğu
kartlar kullanılır.
• Testte deneğin test performansını etkileyeceği düşünülen
okuma ve renk söyleme hızlarının ölçüldüğü üç karttan
farklı olarak, renk kelimelerinin anlamlarından farklı
renkteki mürekkepler ile yazıldığı bir kartda
kullanılmaktadır. Bu kart PFC’nin bastırma yeteneğinin
ölçüldüğü karttır. Denekten önce bu kartta bulunan renk
kelimelerini (24 kelime) okuması istenir ve bu aşama
için geçen süre kaydedilir.
41
Stroop Testi-4
• İkinci aşamada kelimelerin renklerini
söylemesi istenir ve aynı şekilde yine süre
kaydedilir.
• Testin bu bölümünde alışılagelmiş
kelime okuma işlevinin, alışık olmadığımız ancak
istenen renk söyleme işlevi lehine bastırılması
gerekmektedir.
Bu bastırma işlemi yüzünden
sağlıklı denekler de testin renk söyleme
kısmını kelime okuma kısmından daha uzun sürede
tamamlamaktadır. Ancak bu farklılık
prefrontal hasarlı deneklerde daha da artmaktadır.
42
Stroop Testi-5
• Bazı prefrontal hasarlı denekler bastırma
işini ilk seferde başaramayıp önce sözcüğü
okumakta, daha sonra ise hata yaptığını fark
ederek sözcüğün rengini söylemektedir
• Prefrontal hasarlı deneklerde rastlanılan bir
başka davranış biçimi ise hatalarını fark
etmeyerek hızlıca testi tamamlamalarıdır
43
Bölümler
Uyarıcılar Uyarıcı Kartın Kapsamı
1.Bölüm
1. Kart
Siyah basılmış renk isimleri
Renk isimlerini
okuma
2. Bölüm
2. Kart
Farklı renkte basılmış renk
isimleri
Renk isimlerini
okuma
3. Bölüm
3. Kart
Renkli basılmış daireler
Rengi söyleme
4. Bölüm
4. Kart
Renkli basılmış nötr
kelimeler
Rengi söyleme
5. Bölüm
2. Kart
Farklı renkte basılmış renk
isimleri
Rengi söyleme
Görev
44
Stroop Testi TBAG Formu
1. Kart
mavi sarı kırmızı yeşil
yeşil mavi sarı kırmızı
yeşil kırmızı mavi sarı
kırmızı yeşil sarı mavi
sarı kırmızı yeşil mavi
kırmızı mavi sarı yeşil
3. Kart
2. Kart ve 5. Kart
mavi sarı kırmızı yeşil
yeşil mavi sarı kırmızı
yeşil kırmızı mavi sarı
kırmızı yeşil sarı mavi
sarı kırmızı yeşil mavi
kırmızı mavi sarı yeşil
4. Kart
kadar zayıf ise orta
orta kadar zayıf ise
orta ise kadar zayıf
ise orta zayıf kadar
zayıf ise orta kadar
ise kadar zayıf orta
Test..
• 1. Kart
• 2. Kart
• 3. Kart
• 4. Kart
• 2. Kart
sabit sırasında uygulanmaktadır.
45
46
Sözel Akıcılık Testi
• Kontrollü Kelime Çağrışım Testi (Controlled Word Association
Test)
• Bu testin amacı verilen bir harfle başlayan sözcüklerin öngörülen
zaman içinde geri çağrılmasını değerlendirmektir.
• En sık F, A, S harfleri kullanılır, ülkemizde yapılan standardizasyon
çalışmasında K, A, S harfleri kullanılmıştır (Umaç 1997).
• Bu çalışmada toplam hatırlanan sözcük sayısı değerlendirilmeye
alınmıştır.
• Sözel akıcılık testi birçok araştırmacı tarafından frontal lob ve
yürütücü işlevleri araştırmak için kullanılmaktadır.
• Ancak yapılan çalışmalarda bu testlerin temelinde birden fazla
sürecin bulunduğu dikkat çekmektedir. Performans puanları
özellikle sözel bilginin depolanması(semantik bellek), bilgi işlem
hızı, bilginin geri çağırılmasında kullanılan stratejiler gibi bilişsel
süreçlerden etkilenmektedir.
47
BELLEK
• Bellek (hafıza / memory) beyinde depolanan bilgilerin daha sonra bilince
çağrılmasıdır.
• Bir başka tanımla bellek kazanılmış bilgilerin, yaşantıların zihinde saklanması,
gereğinde anımsanması, geçmişle ilgi ve bağlantı kurulmasıdır.
• Bellek birbiriyle sıkı bağlantı gösteren şu süreçlerden oluşur :
1.Fixation : Algılama sonucu kazanılan izlerin tutulması, tespiti, kaydı
2.Recognation : Yeni algıların eski bellek izleri ile birleştirilmesi,
tanınması
3.Conservation : Bunların muhafaza edilmesi
4.Recall : Bellekteki izlerin, anıların canlandırılması, anımsanması
5.Location : Bellekteki izlerin, anıların beyinde belirli bölgelere
yerleştirilmesi
48
Bellekle ilgili serebral yapılar :
• Hipotalamik-Diensefalik bölge ve hipokampal bölge bellek ile
yakından ilişkilidir. Bu bölgelerin lezyonlarında algılanan
materyalin sağlam bir şekilde kayıt edilmesi bozulur.
• Dominant hemisferdeki temporal lob lezyonlarında, sözlü
materyalin öğrenilmesi ve muhafaza edilmesi engellenir.
• Non-dominant temporal lob lezyonlarında, sözel olmayan
materyalin anımsanması bozulur.
• Kodlama, hipokampal işlevlerde özellikle de entorhinal
korteksle ilişkilidir.
• Bellekte olan diğer alanlar amigdalayı (duyusal bellek) ve
mamillariyi içerir.
49
50
Bellek-4
• Özel bellek problemleri, hafıza modelinde, bilgi
işlemenin herhangi bir aşamasında oluşan yıkımdan
kaynaklanabilir. Bu aşamalar;




Dikkat aracılığıyla materyalin kaydedilmesi
Materyalin kısa süreli bellek ile başlangıçta işlenmesi
Uzun süreli bellekte materyalin kodlanıp depolanması
Geri çağırma sürecinde materyalin uzun süreli bellekten
bilince doğru ilerlemesi
51
Hızlı Unutma
YENİ BİLGİ
Alzheimer Hast.
Amnestik
Bozukluk
Dış Uyaranlar
Dikkat Dağınıklığı
Görsel
İşitsel
Duyusal
Stres
Depresyon
Anksiyete
Kısa Süreli
Bellek
Uzun Süreli
Bellek
Dikkat
İşlem Belleği
Depolama
Bilinç
İç Uyaranlar
Düşünceler
Duygular
Alışkanlıklar
Saklama
7 + veya - 2
Kodlama Kayıt Tekrarı
İşlememe
Yüksek Düzeyde Soyutlama
Geri Çağırma (Hatırlama)
52
Üç tür bellekten söz edilebilir :
• 1.İmmediate (Ultrashort) bellek (Anlık Bellek / Çok yakın
bellek / Fixation) : Klinikte kayıt işleminin bozukluğu
anlamına gelir. Hastaya birkaç sözcük söyleyip HEMEN
yinelemesi istenir.
• 2.Recent memory (Current memory / Yakın bellek) : Kayıt
işleminin yanı sıra consolidation (pekiştirme) işlevi de
gerektirir ve bellek depolanır. Hastaya birkaç sözcük söylenir,
bir süre sonra bunları yinelemesi istenir.
• 3.Remote memory (Uzak geçmiş belleği) : Kişinin bütün
yaşamı boyunca anımsadığı materyalin bellediğidir. Anıların
günler, seneler boyu muhafaza edilmesi halidir. Son birkaç ay
içinde olan olayların hatırlanması bu başlık altında yakın
geçmiş olarak değerlendirilebilir.
53
54
Sayı Dizisi Öğrenme Testi
• Zangwill tarafından 1943'te geliştirilmiştir. (SDÖT;
Serial Digit Learning Test)
• SDÖT’te, belirli bir sayı dizisinin doğru olarak
tekrarlanması için gerekli tekrar sayısı ölçülmektedir.
55
SDÖT-2
• Bir kez sunulan sayı dizisine ilişkin anlık hatırlama
ölçülmektedir.(sayı uzamı)
• SDÖT'te:Sayı dizisinin iki kere arka arkaya doğru olarak
söylenmesi için gereken tekrar sayısı belirlenmektedir.
• SDÖT’te bellek söz konusudur; ancak SDÖT’ün ayırt edici
özelliği, öğrenme yeteneği’ni de ölçüyor olmasıdır.
• SDÖT medial temporal alan, hippokampus ve diğer
limbik sistem yapılarının hasarına duyarlıdır
56
SDÖT-3
SAYI DİZİSİ ÖĞRENME TESTİ
SDÖT9 FORMU İÇİN SEÇENEK DİZİLER:
(1)
6-1-3-5-2-8-7-4-9
(2)
3-9-7-4-8-5-2-6-1
(3)
8-5-2-9-4-1-7-3-6
SDÖT8 FORMU İÇİN SEÇENEK DİZİLER:
(1)
9-1-8-5-2-6-7-4
(2)
3-6-5-9-2-7-8-4
(3)
4-7-3-8-2-9-1-6
SDÖT performansıyla ilişkilendirilen beyin sistemleri
• Hippokampus yeni bilginin uzunsüreli belleğe atılması yani bellek
izlerinin
sağlamlaştırılmasından
sorumlu bir yapıdır (H.M. Karakaş,
2000b; Kolb ve Whishaw, 1996;
Penfield ve Milner, 1958);
• Hippokampal
hasarlarda
eski
bellek izlerinin sağlam kaldığı, yeni
öğrenmelerin yapılabildiği, ancak
bunların
uzun-süreli
belleğe
atılamadığı Scoville ve Milner
(1957) ile Penfield ve Milner'ın
(1958) klasik makalelerinden beri
bilinmektedir.
• Bu
bulgular
bütünü,öğrenme
yeteneğini
ölçen
SDÖT’ün,
hippokampus
ve
medial
temporal alan işlevselliğiyle ilgili
olması gerektiğini açıkça ortaya
koymaktadır (Lezak, 1995).
57
58
DİKKAT
• Dikkat bir deneyim alanına odaklanmak için harcanan çaba düzeyi;
kişinin bir aktivite üzerinde odaklanmasını sürdürebilme; konsantre
olabilme yeteneğidir.
• Araştırmalarda dikkat işlevini
Odaklanmış dikkat: Bireyin belirlenmiş göreve ilişkin uygun
uyaranları uygun olmayanlarının arasından seçmesi ve bunlara
yanıt vermesidir. Dolayısıyla algıda ve yanıtta seçiciliği
gerektirmektedir.
Bölünmüş dikkat: Birden fazla görevin aynı anda yapılmasını
gerektiren durumlarda sınırlı olan kaynakların bu görevlere
bölünmesidir.
Sürekli dikkat: Bireyin genellikle uzun bir süre içinde
gösterilen uyaranlar arasından tanımlanan hedefi yakalaması ve
buna yanıt vermesi ile ölçülür. Devamlı bir uyanıklık ve yoğunlaşma
düzeyinin gerekliliği sürekli dikkat yetisinin birçok bilişsel sürecin
temelinde yatan işlevlerden biri olduğu kabul edilmesine yol
açmıştır
59
Sürekli Performans Testi (SPT):
• Dikkatin sürdürülebilme yetisini ölçen bu test uyaran akışı içinde rastgele
meydana gelen değişikliklerin izlenebilmesi esasına dayanır.
• Araştırmada kullanılan SPT bilgisayar monitöründe görünüp kaybolan
harflerle gerçekleştirilmektedir. Örneğin Hedef uyaran olarak her “Z”
harfinden sonra gelen “A” harfi seçilmiştir.
• SPT’nin değerlendirilmesinde elde edilen parametreler şunlardır:
1. Doğru yanıt sayısı: doğru yanıt verilen hedef uyaran sayısını
verir.
2. Atlama (omission) hata sayısı: kaçırılan hedef uyaran sayısını
verir.
3. Hatalı basma sayısı (comission): hedef uyaran dışındaki
uyaranlara verilen yanıt sayısını göstermektedir.
4. Doğru yanıt latansı: deneğin hedef uyaranı saptaması ile yanıtın
verilmesi arasındaki ortalama süreyi belirtir.
5. Hatalı basma latansı: deneğin hatalı yanıtlarının ortalama
süresini verir.
60
• Genel olarak atlama skorları dikkatsizlik, hatalı
basma skorları ise kontrolsüzlük (impulsivite) ile
ilişkili olarak değerlendirilmektedir.
• Düşük test sonuçları dikkatin sürdürülebilmesi ve
konsantrasyon için gerekli temel yapıya ait bir
bozukluğu gösterebilir, ancak, dikkatin dağınık
olması ya da hedef olmayan uyaranlara uygunsuz
tepkinin baskılanmamasından da etkilenir.
• Bu testin süresi, uyaranlar arası süre, uyaranların
görülme sıklığı ve süresi, uyaranın basit ya da
karmaşık oluşu gibi özelliklerin testin duyarlılığında
önemli olduğu belirtilmektedir.
61
İşaretleme Testleri (Cancellation Tests)
• Bir sayfaya sıralı ya da gelişi güzel yayılmış harfler veya şekiller
arasından,hedef harfin/şeklin üzerini ya da çevresini çizmek
şeklinde uygulanır.
• Sürekli dikkat,
• Görsel tarama,
• Tepki hızı,
• Aceleci tepkilerin oluşması ve ketlenmesi ,
• Görsel-motor hız ve uyumu ölçmektedir.
(Kurt ve Karakaş 2000, Karakaş 2007)
62
Çok sayıda işaretleme testi vardır..
a
e p
z
n
z s
u a
h
p
m
i
b
i
b
k
l
a
s
l
s
m
n
t
d
g
y z
r
v b
e
k ü
h
s
e
y
p h
b
k
s
d
y
d a
e
o
y
e
r
z
h
e
z
s
e g
f
s
v
y
i
t
d
h m
l
n
i
e
k
e d
e
k
t
l
u
z u g
i
z i
f
o
u
d
v
h
y
p
n
b
p
p
v
r
l
n
t
y
o
r
z
n
e
p
h t
e
r
a
k
y g
s
o
i
v
a
i
n
a
r
e
k
u
ı
s
g u
l
e
g
v
y
b
o
k
o
r
v
s
e m
k
l
m
a
b
f
o
u
o
e
u f
e
f
k
a
d
v
r
l
f
g
m k
f
z d
n
y
t
g
t
e
d
f
u
m
a
f
l
v
u
t
n
n
g
r
y
m z
i
o
i
m
h
o
d
b
f
p
h
g
r
l
p
e t e
m v
h
63
İT performansı 3 aşamada değerlendirilebilir:
1.
2.
3.
Duyusal bileşen
Motor bileşen
bulunması
Güdüsel bileşen
ilgilidir.
: Algısal hatalar
: Uyarıcıların taranması ve
: Duygudurumu özellikleri ile
Tüm bu özellikleri ile:
Görsel seçicilik ve görsel motor uyum açısından önemlidir.
Sürekli dikkati (sustain attention) ölçmektedir.
64
İz Sürme Testi( A ve B formları)
• Dikkat, yanıtlama hızı, motor kapasiteler, zihinsel esneklik ve
görsel tarama yetilerini ölçen bu testler iki bölümden
oluşmaktadır.
• A formunda bir sayfa üzerine rastgele çizilmiş ve içlerinde
1den 25 e kadar sayılar olan daireler, sıra ile bir çizgi ile
birleştirilmesi istenir.
• B formunda ise 25 adet dairenin içinde sayılar(1-13) ve harfler
(A-L) bulunmaktadır. Denek bu diziyi bir sayı bir harf olacak
şekilde (1-A, 2-B) çizgilerle birleştirir.
• Tamamlama zamanı performans puanı olarak hesaplanır.
• Yapılan çalışmalarda özellikle B formunun dikkatin yanı sıra
hızlı görsel tarama, görsel-mekansal sıralama ve bilişsel
esnekliği ölçtüğünü göstermektedir
65
• İşaretleme Testleri;
- görsel tarama stratejileri,
- hızlı tepkilerin uyarılması ve ketlenmesi,
- dikkatin sürdürülmesi gibi çok sayıda zihinsel işlevin
değerlendirilmesi için kullanılır.
• Bu testlerden düşük puan alınması;
- dikkatin bozulmasından,
- genel bir tepki yavaşlamasından kaynaklanabilir.
(Lezak 1995; Spreen ve Strauss 1991);
66
Görsel Mekansal İşlevler
• Yapılandırma işlevleri; görsel-algısal işlevler, mekan ilişkisi ve
motor işlevlerin bütünüdür.
• Klinik değerlendirmede iki ya da üç boyutlu şekilleri kopyalama,
nesnelerin yerini belirleme, karmaşık şekiller arasındaki farklılıkları
ortaya koyabilme, mekanda yön belirleme gibi çeşitli yöntemlerle
değerlendirilir. Yüksek bilişsel düzeyde gerçekleşen bu görsel-algısal
yetiler genellikle temel duyu-motor problemlerinden farklı olarak
ele alınırlar.
• Çoğunlukla sağ hemisfer işlevleri olan bu yetiler:
• Görsel-Algısal:Görsel nesneyi tanıma, görsel analiz ve sentez, yüz
tanıma, renk ayrıştırma
• Görsel-Mekansal: Mekanda yerleştirme, yön ve uzaklık algıları
• Görsel-Yapılandırma: Parçaların bir araya getirilmesi ve nesnelerin
çizimi
olarak üç grupta toplamışlardır.
67
Görsel Mekansal İşlevler
• Karmaşık geometrik şekilleri çizmede sağ ve sol
hemisfer hasarına bağlı olarak hatalar olabilir.
• Sağ hemisferde lokalize hasar varlığında
bozulmuş performans sıklıkla hastanın bir
çizimdeki global özellikleri kabul etme
becerisindeki yetersizlikle ilgilidir.
• Buna karşın sol hemisferdeki bir hasarda bu
çizimin iç detayları bozulmuş bir biçimde
oluşturulmasına neden olur.
68
Model
Sağ Hemisfer
İnmesi
Sol Hemisfer
inmesi
69
Çizgi Yönünü Belirleme Testi
•
ÇYBT; Benton, Varney ve Hamsher tarafından
1978'de geliştirilmiştir.
•
ÇYBT’nin, görsel-mekansal algılamayı
(visuospatial perception) ölçtüğü kabul
edilmektedir.
•
Bunun temel ögeleri ise yönlenim ve
görselleştirme olarak belirlenmiştir (McGee,
1979).
70
GÖRSEL-UZAYSAL ALGILAMA
GÖRSEL ALGILAMA
Görsel algılama "nesne merkezli“
(allocentric) algılamadır.
Yani görsel algılama bir nesnenin
büyüklüğü, şekli ve rengi
hakkındaki bilgiyi ifade
etmektedir.
Görsel-uzaysal algılama ise "kişi
merkezli"(egocentric)
algılamadır.
Yani görsel-uzaysal algılama
kişinin pozisyonuna göre
değişmektedir.
Görsel-uzaysal algılama
mekandaki nesneler arasındaki
ilişkiyi, nesnenin alt bileşenleri
ve nesneler arasındaki mesafe
yani derinlik algısını, nesne ve
olaya ilişkin içsel temsili yani
imgeleri (image) ifade
etmektedir.
71
Görsel-Uzaysal Süreçler: Uzaysal Biliş
•
•
•
•
•
•
Görselleştirme
İmgeleme
Yönelim
Tarama Tepki Hızı
Ataklık (İmpulsivite)
Dikkat
72
Yapılan çalışmalar primat görme korteksinde birbirinden bağımsız fakat
birbirine parelel iki görsel sistemin bulunduğunu ortaya koymuştur.
Oksipital lobdan inferior
temporal kortekse projekte
olan "ventral" sistem.
Ventral sistem şekil, renk ve
nesne algılama süreçleriyle
ilişkilidir.
Oksipital lobdan posterior
parietal kortekse projekte
olan "dorsal“ sistem.
Dorsal sistem ise nesnelerin
görsel uzaydaki yeri ve
yönelim gibi uzaysal
özelliklerin algılanmasından
sorumludur.
73
Parietal lob
Oksipital lob
İnferior temoporal
74
75
Bipolar Affektif Bozuklukta
Bilişsel İşlevler
76
• Bilişsel işlevler deyiminden; dikkat, bellek, algılama,
konuşma ve yürütücü işlevler gibi nöropsikolojik
işlevler kastedilmektedir.
• Şizofreni hastalarının bilişsel işlevlerinde
yetersizlikler olduğu Kraepelin ve Bleurer’in
gözlemlerine kadar uzanmasına karşın, klasik
bilgilerimiz bipolar bozuklukta bilişsel işlevlerde
yetersizlikler olmadığı yönündeydi.
• Bilgi işleme kuramlarında ki ve ilaç endüstrisindeki
gelişmelere paralel olarak bipolar bozuklukta da
bilişsel işlevler araştırılmaya başlandı.
77
• Bu araştırmalar bipolar bozukluğun sadece aktif
hastalık dönemlerinde değil, remisyon dönemlerinde
de bilişsel işlevlerde yetersizlikler olduğuna işaret
etmektedir.
• Hatta, bu yetersizliklerin hastalık öncesi dönemde de
bulunduğu ile ilgili kanıtlar elde edilmektedir. Bu
yetersizliklerin yaygınlığı ise henüz bilinmemektedir.
• Bununla birlikte hastaların sosyal ve mesleki
işlevselliğini bozduğunu, relapslara zemin
oluşturduğu tahmin edilmektedir.
78
Dikkat:
• Dikkat tüm bilişsel süreçlerin temelini oluşturduğundan,
dikkat alanında meydana gelen bir bozulma öğrenmeyi,
belleği ve diğer alanları da etkilemektedir.
• Bipolar bozuklukta, özellikle seçici dikkatte ve dikkati
sürdürmede yetersizlikler görülmektedir.
• Seçici dikkat, çevrede başka uyaranlar olduğu halde,
kişinin sadece belirli uyaranlara odaklanmasıdır.
• Seçici dikkatteki bozukluk hastalığın aktif döneminde,
özellikle de depresyon döneminde gözlenmektedir.
• Bununla birlikte depresyonun klinik olarak
iyileşmesinden 6 ay sonra dahi seçici dikkatteki
bozukluğun devam ettiğini gösteren çalışmalarda vardır.
79
• Dikkat sürdürme çalışmaları, genellikle Sürekli
Performans Testi (SPT) ile yapılmaktadır.
• Manik hastaların dikkatlerini sürdürme zorluğunun
sadece hastalık döneminde görüldüğü ve zaman
içinde belirtilerle beraber iyileştiği
düşünülmekteydi.
• Ancak, SPT’nin daha hassas bir versiyonu olan SPTözdeş çiftler testi kullanılarak son zamanlarda
yapılan bir çalışma, dikkati sürdürmedeki
bozukluğun manik ya da depresyon dönemi ile
ilişkili olmadığını ve süreklilik gösterdiğini
kanıtlamaktadır.
80
• Dikkatle ilgili çalışmalarda bir çok etmen
sonuçları etkilemektedir. Deneklerin en azından
bazılarının ilaç kullanmaları ve yaş, cinsiyet ve
hastalık süreleri gibi görece farklı örneklem
gruplarında çalışılması araştırmaların
değerlerini azaltmaktadır.
• Yine de, seçici dikkatte ve dikkati
sürdürmede bozukluk olduğu kabul
edilmektedir.
81
Bellek ve öğrenme:
• Bellek üzerinde çalışması en zor alanlardan biridir.
Bunun en önemli nedenleri bellek alt tiplerinin
yeterince iyi tanımlanamaması, öğrenme işlevini bellek
işlevinden ayırt etmenin zorluğu, özellikle
değerlendirme yöntemleri ve farklı örneklem grupları
gibi yöntemsel sorunlardır.
• Bipolar hastalarda, genellikle açık bellek işlevlerinde
bozukluklar görülmektedir.
• Açık bellek, yaşanan, kaybedilen ve bilinçli olarak
anımsanan ve kelimelerle ifade edilebilen olayları veya
zihinsel süreçleri içermektedir.
82
• Açık bellek bozukluklarının bir kısmı dikkat ve
konsantrasyon yetersizlikleri nedeniyle bilginin
kayıt edilememesinden, bir kısmı da bellek
yetersizliği nedeniyle bilgilerin amaca yönelik
düzenlenememesinden kaynaklanmaktadır
• Anımsama( recall) ve tanıma ( recognition )
testlerinde bipolar depresyonu olan hastalarda,
unipolar depresyonu olan hastalardan daha fazla
bozukluk görülmektedir.
83
• Açık belleğin alt gruplarından olan sözel bellek, ötimik
hastalarda sözel öğrenme testleri kullanılarak
araştırılmış ve bu hastaların kontrol grubuna göre daha
zor öğrendikleri ve anımsadıkları saptanmıştır. Aynı
şekilde, görsel bellek alanında da bozukluklar olduğu
dikkati çekmiştir.
• Açık bellekteki sorunlara karşılık, örtük(implicit,
nondenklaratif) bellekte herhangi bir bozukluk
görülmemiştir.
• Örtük belleğin bir bileşeni olan kavramsal öncülleme
(priming) şizofrenlerde bozuk iken bipolar hastalarda
normal olarak değerlendirilmiştir. İşlemsel (Procedural)
öğrenme de ötimik bipolar hastalarda bozulmamıştır.
84
• Sonuç olarak, bipolar hastalar sağlıklı
bireylere göre kısa ve uzun süreli
anımsama gecikmeleri göstermekte, sözel
öğrenmede zorluk yaşamaktadır.
• Hastalar remisyonda olsalar dahi, bu
sorunlar devam etmekte ve onların
günlük işlevlerini olumsuz etkilemektedir.
85
Konuşma :
• Manik hastalar, genelikle hızlı ve basınçlı konuşurken
depresif hastaların konuşmaları yavaş ve ağırdır.
• Önceleri, bipolar depresyonlu hastaların konuşma
akıcılığının unipolarlara göre daha bozuk, şizofrenlere
göre daha iyi olduğu düşünülmekteydi.
• Ancak, gerek psikotik belirtileri dışlayarak, gerekse
sağlıklı bireylerle yapılan karşılaştırmalı çalışmalar
sonucunda bipolar hastaların konuşma akıcılığının
normal olduğu gösterilmiştir.
• Bununla birlikte, son yıllarda yayınlanan iki yazı,
sonuçların birbiriyle çelişmesine karşın, bipolar
bozukluk sözel akıcılıkta sorunlar olduğu yönünde
dikkatleri çekmektedir.(Martinez ve ark. 2004,Kravariti va ark 2005)
86
Psikomotor işlev:
• Depresif hastalarda sıklıkla psikomotor yavaşlama,
manik hastalarda ise aşırı aktivite görülmesi
karakteristiktir.
• Unipolarla karşılaştırıldığında, bipolar-1 hastalarda
psikomotor yavaşlamanın yanında ajitasyonunda
yaygın olduğu bildirilmiştir.
• Bipolar-2 melankolik majör depresyonla unipolar
melankolik majör depresyon karşılaştırıldığında ise
ajitasyon bipolar-2’de, retardasyon ise unipolarda
daha yaygındır
87
• Bipolar-2 hastaların yaklaşık % 43’nde ajitasyon,
unipolarların % 20’nde retardasyon saptanmıştır.
• Hem bipolar-1’de hem de bipolar-2 depresyonlu
hastaların kontrol grubuna göre psikomotor hızının
azaldığı ve daha dürtüsel oldukları kabul
edilmektedir.
88
• Depresyon dönemindeki bu yavaşlama döneme
özgüdür. Psikomotor yavaşlamanın subkortikal
yapılarla, endojen depresyonda görülen ruminatif
düşüncelerle, motivasyonel etkenler ve kullanılan
ilaçlar ilişkili olabileceği vurgulanmaktadır.
• Manik hastalardaki çalışmalar ise çelişkilidir Manik
hastaların dikkatlerini sürdürememeleri psikomotor
işlevlerin ölçümünde kötü sonuç almalarına neden
olmaktadır.
89
• İz Sürme Testi A ile yapılan çalışmalarda
psikomotor aktivitenin ötimik hastalarda normal
olduğu, atak sırasında yavaşladığı saptanmıştır.
• Tepki oluşturma (reaksiyon ) zamanı: Bipolar
hastaların dikkatlerini dağıtıcı durumlar sabit
tutulduğunda, manik ve depresif ataklar sırasında
tepki oluşturma zamanı normalden daha uzun
bulunmuş ve tepki oluşturma zamanının aşırı
yavaşlığının psikotik belirtilerle ilişkili olduğu
belirtilmiştir.
90
• Manik hastaların dikkatlerini dağılması, onların
uygulanan testleri daha yavaş yapmalarına
neden olmakta ve bundan dolayı tepki
oluşturma zamanı uzamaktadır.
• Manik ve deprese hastalardaki tepki oluşturma
zamanının yavaşlığı ötimik hastalarda da
gösterilmiştir.
91
Yürütücü (executive)işlevler:
• Hem şizofren, hem de bipolar hastaların yürütücü
işlevlerinde sorunlar olmasına karşın, bipolar
hastaların yürütücü işlevlerdeki performansları
daha iyi bulunmuştur.
• Kravariti ve ark.(2005), yürütücü işlevler açısından
şizofreni ile bipolar bozukluk arasında farklılık
olmadığını, dezorganize şizofrenlerin negatif belirtili
şizofrenlere ve manik hastaların depresif hastalara
göre daha kötü performans gösterdiklerini ileri
sürmüştür.
92
Yürütücü (executive)işlevler-2
• Deprese bipolar hastalar, unipolar ve normal
kontrol grubuna göre problem çözme testlerinde
düşük puan almıştır. (Martinez ve ark. 2002)
• Manik, deprese ve ötimik bipolar hastalar
sağlıklı bireylerle karşılaştırıldığında yürütücü
işlevler açısından kötü performans
göstermektedirler.
• Bu kötü performans, remisyon döneminde
dahi, hastaların günlük işlevlerini dahi olumsuz
etkilemektedir.
93
Etiyoloji
• Bipolar bozuklukta bilişsel işlevlerin yetersizliğine doğrudan
ya da dolaylı olarak yol açan bir çok etken vardır.
• Gelişimsel eksiklikler: Bazı bilişsel işlevlerdeki yetersizliğin
hastalığın başlangıcından önce olma olasılığı vardır. Ancak bu
konuda yapılmış çalışmalar sınırlıdır.
• Şizofreni ve affektif psikoz ( bipolar bozukluk, şizoaffektif
bozukluk manik tip ve psikotik depresyon ) için yüksek risk
grubunu oluşturan ergen ve genç erişkinlerin normal kontrol
grubu ile karşılaştırıldığı bir çalışmada; şizofreni için yüksek
risk oluşturan bireylerde tüm bilişsel testlerde, affektif psikoz
riski olan bireylerde ise sadece sözel akıcılıkta yetersizlik
görülmüş ve affektif psikozda genel olarak orta derecede
nörobilişsel bir yetersizliğe eğilim olduğu iddia edilmiştir.
94
• Risk altındaki bireylerde yapılan bu çalışmanın
dışında, bipolar bozukluğu olan veya olmayan tek
yumurta ikizleri normal ikizlerle karşılaştırılmıştır.
• Bipolar hastalar ve onların kardeşlerinde görseluzamsal işlevler ve sözel bellek alanlarında hafif
yetersizlik saptanmıştır.
• Benzer şekilde, bipolar bozukluk için yüksek ve
düşük risk taşıyan monozigot ve dizigot ikizlerle de
çalışılmıştır: Bipolar bozukluk riski taşıyanlarda
epizodik bellekte bozukluk görülmüş eğitim
seviyelerinin, mesleki statülerinin daha düşük
olduğu ve işsizliğe eğilim gösterdikleri ve erken
emekli oldukları ifade edilmiştir.
95
• Bipolar bozukluğu olan bireylerde bilişsel
yetersizliğin hastalığa mı , ilaca mı bağlı olduğunu
ortaya koymak için ilaç kullanmayan akut hastalık
dönemindeki ve ilaç kullanan ötimik dönemdeki
çocuklar, sağlıklı çocuklardan oluşan kontrol grubu
ile karşılaştırılmıştır.
• Çalışma sonucunda; ilaca ve hastalık durumuna
bağlı olmaksızın dikkat, yönetsel işlevler, bellek ve
sözel öğrenme alanlarında kontrol grubuna göre
yetersizlikler saptanmıştır.
• Bu sonuçlar bilişsel bozukluğun hastalık öncesinde
bulunduğunu ve genetik geçiş gösterdiğini
desteklemektedir.
96
• Hastalık süresi: Hastalık süresi uzadıkça yönetsel
işlevlerin, psikomotor hızın, görsel-uzamsal bellek
ve sözel belleğin bozulduğu gösterilmiştir.
• Hastanede yatış süresi: Çalışmalar genel olarak
değerlendirildiğinde hastanede yatış süresi bilişsel
işlevleri; özellikle de yönetsel işlevleri, sözel akıcılık,
bellek, psikomotor hız ve görsel belleği belirgin
derecede kötüleştirmektedir.(Robinson ve ark. 2006)
97
• Hastalık dönemleri: Manik atakların sayısıyla
bilişsel işlevler arasında olumsuz bir ilişki bardır..
Özellikle de, sözel bellek ve yönetsel işlevler olumsuz
yönde etkilenmektedir. Depresif ataklarla bilişsel
işlevler arasındaki ilişki de olumsuzdur; ancak, bu
olumsuzluk manik ataklar kadar belirgin değildir.
Depresyon yönetsel işlevleri , sözel öğrenmeyi,
görsel-uzamsal belleği ve belleği etkilemektedir.
• Uyku bozuklukları: Bellek işlevlerinin uyku
bozukluklarından etkilendiği bilinmektedir. Uyku
bozuklukları bipolar bozuklukta, hatta, hastalığın
ötimik dönemlerinde dahi bulunmaktadır.
98
• Madde kullanımı: Madde kötüye kullanımı ve
bağımlılığı bipolar bozuklukta oldukça yaygındır ve
bunun bilişsel işlevlerde bozukluklara neden olduğu
düşünülmektedir. Alkol bağımlılığı olan bipolar
hastalarda, alkol kullanmayan bipolar hastalara ve
sağlıklı kontrollere göre sözel bellekte ve frontal lob
işlevlerinde bozulmalar saptanmıştır.
• Ayrıca, alkol hastalığın şiddetini, hastalık süresini ve
eş tanı durumlarını da olumsuz etkileyerek bilişsel
işlevlerdeki yetersizlikleri artırmaktadır.
99
• İlaç kullanımı: Lityum antidepresanlar,
benzodiazapinler, nöroleptikler ve antikolinerjikler
deneysel çalışmalarda motor hızı ve belleği
etkilemektedir. Yine de bu ilaçların bipolar bozukluğu
olan hastaların bilişsel işlevlerini bozup bozmadığı açık
değildir. Kombine tedaviler ve farklı dozlar nedeniyle bu
durumun tam olarak değerlendirilmesi zordur.
• Atipik antipsikotiklerin, genel olarak bilişsel yan
etkilerinin olmadığı veya çok hafif olduğu kabul
edilmektedir. Klasik antipsikotikleri kullananlar ise
bilişsel testlerde atipik kullananlara göre daha kötü
performans göstermektedirler.
100
• Antidepresanlar genellikle depresyon döneminde
mizaç stabilizatörleri ile birlikte kullanılmaktadır.
Bunların biliş üzerine etkileri ile ilgili çok az veri
olmasına karşın, bilişsel işlevler üzerine masum gibi
görünmektedir.
• Antidepresanlar güçlü bir şekilde histaminerjik
blokaj yaparak uyanıklık ve bilişi olumsuz
etkilemektedir. SSRI ların etkileri ile ilgili veri
yoktur. Tersine bu ilaçlardan Sitalopramın
depresyonu olmayan gönüllülerde USB
performansını arttırdığı saptanmıştır.
101
• Lityum psikomotor hızı yavaşlatmakta ve sözel
belleği bozmaktadır. Bununla birlikte görsel
uzamsal belleği ve dikkati bozmamaktadır.
Antikonvulzan ilaçların bilişsel etkileri bipolar
bozuklukta iyi çalışılmamıştır.
• Antikonvulzan ilaçların bilgilerinin çoğu
epileptik hastalarda edinildiği için Bipolar
bozukluk için anlam çıkarmak zordur.
102
• Bu ilaçlardan Valproik asit epileptik hastalarda,
dikkati görsel motor süreçleri ve genel performansı
bozmaktadır. Sağlıklı gönüllülerde de karar vermede
hafif bir gecikmeye neden olmaktadır.
• Karbamazepin ise sağlıklı gönüllülerde duysal ve
sözel belleği ve reaksiyon zamanını olumsuz yönde
etkilemektedir.
• Okskarbazepinin olumsuz bilişsel etkisi görece daha
hafiftir. Genel olarak bakıldığında VA, KMZ ve
Okskarbazepin arasında bilişsel işlevler açısından
farklılık bulunmamaktadır.
103
FARMAKOLOJİK TEDAVİLER
• Kısa süre öncesine kadar psikiyatrik tedavilerde bilişsel
işlevlerden ziyade klinik belirtiler üzerine
odaklanılmaktaydı.
• Bilişsel işlevler üzerine olumlu etkili yeni ilaçların keşfi
ile birlikte bu konu önem kazanmaya başlamıştır.
• Lityum daha önce söz edildiği gibi psikomotor hızı
yavaşlatmakta ve sözel belleği bozmaktadır. Lityumun bu
yan etkileri birkaç yolla azaltılabilmektedir.
• Bunlardan ilki dozu azaltmaktır. Çünkü serum lityum
seviyesi yükseldikçe yan etkilerde artmaktadır.İkinci
olaral Li ile birlikte kullanılan diğer ilaçların dozunun
azaltılmasıdır. Ayrıca lityum tedavisine T3 eklenmesi
bilişsel işlevlere olumlu katkı sağlayabilir.
104
• Va, KMZ ve Okskarbazepin’in bilişsel işlevler
açısından eşit etkiye sahip olduğu ileri
sürülmektedir. Lamotrijinin bilişsel açıdan olumlu
etkileri vardır.
• Lityum ve Va monoterapisi, bipolar hastalarda
kontrollere göre anlık verbal hafıza bozukluğu ile
ilişkili bulunmuş. (Şentürk ve ark. 2007)
• Epileptik çocuklarda ve bipolar depresyon
Lamotirijin tedavisi ile bilişsel olarak olumlu
sonuçlar alınmıştır.
.
105
• Lamotrijin Gabapentin ve Topiramatın karşılaştırıldığı
bir çalışmada Lamotrijin ve Gabapentin sözel akıcılık
dikkati sürdürme ve konsantrasyon testlerinde daha iyi
performansa yol açmıştır
• Sch hastalarında yapılan çalışmalarda atipik
antipsikotiklerin biliş üzerine olumlu etkileri
düşünülmektedir
• Klasik antipsikotiklerle, sık olarak birlikte kullanılan
biperiden gibi antikolinerjik ilaçların atipik ilaçlarla
nadiren kombide edilmesi ve bu olumlu etkinin
nedenleri arasında sayılmaktadır.
106
• Bundan yola çıkılarak atipik ilaçların bipolar
hastaların bilişsel işlevleri üzerinde olumlu etki
yapacakları düşünülmektedir.
• Klozapin dikkat motor hız ve sözel akıcılık,
Risperidon bellek, yönetici işlevler, USB ve
dikkat; Olanzapin sözel öğrenme ve bellek, sözel
akıcılık ve yönetsel işlevleri; Ketiapin sözel
bellek, dikkat, yönetsel işlevler ve akıcılık
işlevlerini olumlu etkilemektedir.(Martinez 2002,
Macqueen G 2003, Sharma T 1999)
107
• Cognitive Function Across Manic or Hypomanic,Depressed, and
Euthymic States in Bipolar Disorder (Anabel Martínez-Arán, Ph.D. (Am J
Psychiatry 2004)
Bipolar hastalarında kontrollere göre verbal
hafızada ve yürütücü işlevlerde bozulma gözlenmiş.
• Neurocognitive endophenotypes (Endophenocognitypes) from
studies
of relatives of bipolar disorder subjects: A systematic review
Neuroscience and Biobehavioral Reviews 2008
Sözel bellek/öğrenme ve sözel çalışma belleği BB'nin
genetik çalışmaları için en uygun endofenokognitip gibi
görünmektedir
• A meta-analysis of cognitive deficits in euthymic patients with
bipolar disorder Lucy J. Robinson a, Jill M. Thompson (Journal of Affective
Disorders (2006)
Ötimik bipolar hastalarınında kontrollere göre
verbal hafızada ve yürütücü işlevlerde bozulma
gözlenmiş. Acta
• Sustained attention as a potential endophenotype for bipolar
disorder. Ancın I SantosJLPsychiatr Scand. 2010 Jan 25.
108
SONUÇ
• Bipolar bozukluk hastalarında görülen bilişsel
yetersizlikler genel olarak bellek, dikkat, yönetsel
işlevler, psikomotor hız ve reaksiyon zamanını
içermektedir.
• Bilişsel bozukluk hastalığın gidişini kötüleştirmekte
sosyal ve mesleki işlevselliğini bozmaktadır. Bazı bilişsel
bozukluklar hastalıktan önceki dönemde de bulunmakta
ve remisyon dönemlerinde de devam etmektedir.
• Kullanılan bazı ilaçlar, hastalık ve hastanede yatma
süresi, hastalık dönemleri bilişsel bozuklukları olumsuz
olarak etkilemektedir.
109
• Bilişsel işlevler ile ilgili yakınmaları değerlendirirken
kişinin tüm yaşamı göz önüne alınmalı hastalığın
başlangıcından sonraki dönem kullandığı ilaçlar ve
bunların nesnel ve öznel yan etkileri iyi
değerlendirilmelidir.
• Atipik APlerin Sch lı hastalarda bilişsel işlevleri olumlu
etkiledikleri olduğu; bu ilaçların bipolar bozuklukta da
faydalı olabileceği düşünülmektedir.
• TSA ların yerine SSRI kullanılması ve Lamotrijin gibi
bilişsel yapılar üzerine olumlu etki gösteren anti
konvulzanların tercih edilmesi bilişsel işlevleri olumlu
etkileyecektir.
110
• Ayrıca kullanılan ilaçların düşük dozlarda
kullanılması yavaş titre edilmesi ve mümkün olduğu
kadar kombine tedaviden kaçınılması da önemlidir.
• Gelecek çalışmalarda, bazı bilişsel yapılardaki
çelişkiler, hastalık öncesi dönem, önleme,
geciktirme, tedavi ve hatta başlangıç bilişsel işlev
yetersizliklerini iyileştirme üzerine odaklanılmalıdır.
111
Teşekkürler…
Download