Bilişsel işlevler ve psikiyatri Emre Bora DESTEKLER TÜBİTAK BİDEB 2232 YURDA DÖNÜŞ BURSU Bilgi beyinde nasıl temsil edilir? Bilişsel işlevlere özgü beyin bölgeleri var mıdır? Nöropsikolojinin doğuşu ve holistik ve lokalizasyoncu/bağlantıcı görüşler arasındaki tartışma Franz Joseph Gall- Phrenology Jean Pierre Flourens Broca Afazisi • Bouillaud 1825: Frontal hasar ve konuşma kaybı vaka serileri • Dax 1836: Sag hemipleji, sol hemisfer hasarı ve afazi 3 vaka. Broca gibi ciddiye alınmadı • Broca 1861: ‘Nous parlons avec l hémisphère gauche’ . Sol hemisferdeki lezyon lokalizasyonunu detaylandırdı • Lashley özgül lezyonlardan çok lezyonun kütlesinin bilişsel işlev bozukluğu için belirleyici. • Lashley ayrıca, günümüzdeki plastisite kavramının öncülü sayılabilecek, beynin eşpotansiyelliliği (her kortikal bölgenin başka davranışlarının kontrolünü ele alabilmesi) fikrini ortaya atmıştır Bağlantıcılık • Wernicke-Geschwind modeli önemli rol Bağlantıcılık: basit/kompleks ve ne kadar lokalizasyoncu/holistik Beynin kompleks yapısı Small-world topology, highly connected hubs and modularity Network teorisinin dili Broca alanı yada TPJ gibi özelleşmiş beyin bölgeleri doguştan mı tanımlanır? • Bilişsel işlevlerin kavramsallaştırılmasında, erişkinlerdeki nöropsikolojik çalışmalar dışında gelişimsel psikoloji de önemli bir oynamıştır. • Gelişimsel öğrenme kuramları, erişkinlerdeki lezyon çalışmalarına benzer şekilde bilişsel işlevlerin ya genel (domain-general) ya da alana-özgü (domain-specific) mekanizmalarla geliştiğini öne sürmüştür • Piaget'in bilişsel gelişim kuramı alana özgü olmayan genel bir kuramdır. • Alana-özgü gelişimsel kuramı savunan yazarlarsa, bebeğin doğuştan alana özgü modüllere (örneğin, dil, zihin kuramı ve yüz işleme) sahip olduğunu öne sürer. • Neo-Konstrüktivist görüşse beynin başlangıçta genel bilişsel bir yapıya sahip olduğunu ve özelleşme ve alanaözgü bilişsel yetilerin gelişim boyunca ortaya çıktığını savunur • Günümüzde, hem genel hem de alana-özgü mekanizmaların bilişsel işlevler için önemli olduğu bilinmektedir. Psikiyatri, nöropsikoloji ve bilişsel alanların tanımlanması • Bilişsel işlevleri birbirinden bağımsız modüler yapıların sonucuysa diğer bilişsel işlevlerden bağımsız ve farklı beyin bölgelerinin etkinliği sonucu ortaya çıkan çok sayıda bilişsel yeti. • Bilişsel işlevleri genel ve tekil bir bilişsel alanın yansıması olarak ele alan görüşlere göreyse, farklı gibi gözüken bilgi alanları birbirine bağımlıdır ve gerçek anlamda bağımsız bilişsel alanlardan bahsetmek çok doğru değildir. • Günümüzde, bilişler alanları daha çok bağlantıcılık perspektifinden, farklı beyin bölgeleri arasındaki karşılıklı etkileşim sonucu ortaya çıkan görece sınırlı sayıda bilişsel yetiler olarak tanımlamaktayız. Yürütücü işlevler • Yürütücü işlevler birbiriyle ilişkili bir grup bilişsel işleve verilen genel bir addır. – Otomatik ve dürtüsel yanıtları bastırıp üzerinde düşünülmüş bir yanıt vermemiz, – Farklı düşüncelerimizi aklımızda tutup, bu düşünceleri farklı açılardan değerlendirmemiz, – Strateji oluşturmamız ya da değiştirmemiz gerektiğinde önemli olan yetiler yürütücü işlevler kapsamındadır • Dikkat, işlem hızı, bellek ve sosyal biliş gibi diğer bilişsel alanlar kapsamında değerlendirilen nöropsikolojik testlerin birçoğunun yürütücü işlev bileşeni vardır ve bu bileşenin önemi zor görevlerde artar • Prefrontal korteks merkezli nöral devreler yürütücü işlevler açısından kritik bir öneme sahiptir • Yürütücü işlevleri ve bileşenlerini tanımlayan çok sayıda teorik model öne sürülmüştür • Çalışma belleği (işleyen bellek), inhibitör kontrol, bilişsel esneklik, ve ileri seviye yürütücü işlevler (akıl yürütme, problem çözme ve planlama) İnhibitör kontrol • Baskın ya da otomatik bir davranışı ketleyip, onun yerine hedef olarak seçilen ya da daha adaptif olan davranışın ortaya konabilme yetisidir. • İnhibitör kontrol, çalışma belleğine göre çok daha heterojen bir kavramdır. • Bu çeşitli bilişsel yetileri tek bir inhibitör kontrol kavramı altında kavramsallaştırmanın tartışmalı yanları vardır. • Dikkati çeldirici uyaranın ya da baskın motor ve bilişsel yanıtın inhibisyonu birbirlerine daha benzerdir ve enterferans kontrol olarak kavramlaştırabilir. • Diğer yandan, ödüllendirilmeyi erteleme, sıkıcı ve zor olsa da başlanılan işe devam etme, iştah açıcı/akıl çeldirici uyaranlara direnme gibi yanıt inhibisyonu tipleri enterferans kontrolden çok daha farklı nöral devrelerle ilişkili olabilir. • Bu bilişsel yetilerin ortak noktası, kısa vadeli bir kazanca (ödül, lezzetli yiyecek, eğlence) ulaşma isteğini uzun vadeli bir kazanç için engellemeyi içermeleridir Yürütücü işlevler diğer bilişsel alanlarla kesişir • • • Aslında, Baddeley’in çalışan bellek modelindeki merkezi yürütücü ile yürütücü dikkat ağı örtüşen kavramlardır. Dikkatin kaydırılabilmesi ve bölünebilmesi gibi en üst seviye dikkat süreçlerinin belirgin bir yürütücü işlev bileşeni vardır. Posner yürütücü dikkat ağı iki alt tipe ayirdi sonraki yillarda Bellek • Bellek bilgi ve yaşantıları kaydetme, depolama, saklama, tanıma ve geriye çağırma yetisidir. • Belleği türlü şekillerde sınıflandırmak mümkündür. Süre yönünden duyusal bellek, kısa süreli ve uzun süreli bellekten bahsedilebilir. • Kısa süreli bellek, çok kısa bir ömrü olan duyusal bellekten gelen bilginin bir kısmını bir süre akılda tutabilmeye yarar. Bu bilginin bir kısmının tekrarlama yoluyla öğrenilerek uzun süreli belleğe kaydedildiği düşünülür. • Baddeley’in çalışma belleği kavramı, kısa süreli bellek kavramını, bu bilginin işlenmesini de açıklayacak şekilde genişletmiştir • Uzun süreli bellek bildirimsel (deklaratif) ve işlemsel (prosedüral) bellek türlerini içerir. Bildirimsel bellekte, hatırlama için bilinçli geri çağırım gerekmektedir. Olaysal (epizodik) ve anlamsal (semantik) bellek arasındakı fark nedir? • Uzun süreli bellek kavramının sınıflandırılmasında Tulving’in önemli katkıları olmuştur • Bildirimsel bellek anlamsal (semantik) ve olaysal (epizodik) bellek olarak ayrılabilir. • Semantik bellek öznel bir bağlantı ve olaydan bağımsız bilgileri hatırlamayı içerir (Örneğin, Yunanistan’ın başkenti ya da arkadaşımız Ahmet’in hangi okula gittiği). • Epizodik bellekte ise, hatırlanan olay öznel ayrıntıları (örneğin, nerede, ne zaman, kimle oldu) ile birlikte kodlanır. Semantik bellek büyük ölçüde, zamanla öznelliğini kaybeden epizodik bellek yaşantılarından yapılan genellemeler ile oluşur. Otobiyografik bellek epizodik mi yoksa semantik bellekle mi ilişkilidir? Semantik bellekteki bilgi nerede depolanır ve nasıl geri çağrılır? Hippokampus hasarı semantik bellekteki bilginin hatırlanmasını etkiler mi? Semantik bellek ve hub and spoke modeli Anterior temporal lob semantik bellek için kavşak noktası (Ralph et al 2017) Epizodik bellek ve hipokampus • Hippokampus ve parahipokampal girus, bildirimsel belleğin kısa süreli bellekten uzun süreli belleğe kayıt süreci için kritik öneme sahiptir. Epizodik bellekte bilginin hatırlanmasında da belirgin rol Yürütücü işlevlerin bellek için önemi nedir? Prefrontal korteks kayıt ve hatırlamada önemli “g” faktörü nedir? Genel bilişsel bozukluk ve “g” faktörü • Alana özgü bilişsel işlev bozukluklarının tanımlanmasında lezyon çalışmaları önemli bir rol oynamıştır. Ancak bu yaklaşımın psikiyatrik hastalıkların nöropsikolojik bulgularını anlamak için kullanılması yanlış çıkarımlara yol açabilir. • Nörogelişimsel anormallikler sonucu oluşan nöropsikolojik bulgularda alana özgüden çok genel bilişsel bozukluk modeli daha uygun olabilir. • Örneğin, şizofrenide hastalığın nöropsikolojik profilinin genel bir bilişsel bozukluğu yansıttığını gösteren güçlü kanıtlar vardır. • Bu hastalıkta çok farklı bilişsel alanlarda gözlenen performans düzeyi birbiriyle güçlü ilişki gösterir ve tek bir bilişsel faktör şizofreni hastalarındaki bilişsel işlevlerdeki varyansın yaklaşık yarısını açıklar. • Şizofrenideki bilişsel işlevlerin gizil (latent) yapısı birkaç tane özgül bilişsel alan faktörünün yüklendiği genel bilişsel faktörü içeren hiyerarşik bir ilişkiyi yansıtır. Bu üst düzey genel bilişsel bileşen “g” faktörü olarak adlandırılır • Daha da önemlisi, şizofreni-kontrol grupları arasındaki farkın büyük bir bölümü (% 60) bu “g” faktöründeki gruplar-arası farklarla açıklanabilir. • Aslında, sağlıklı kontrollerle yapılan nöropsikolojik çalışmalarda da “g” faktörü bilişsel işlevlerdeki varyansın önemli bir bölümünü açıklar. • Kimi yazarlara göre “g” faktörü genel bilişsel yetiye işaret etmekten çok kullandığımız testlerin psikometrik özelliklerinin bir yansımasıdır. • Yaygın olarak kullanılan nöropsikolojik testlerin her biri birden çok bilişsel alanı ölçer ve aslında tek bir bilişsel alanı ölçmek çok zordur. • Dolayısıyla, “g” faktörü testlerin ölçtüğü yetilerin örtüşmesine ikincil ortaya çıkabilir. • Cattell ve Horn gibi yazarlarsa, “g” faktörünün birden çok bileşeni olabileceğini öne sürer. Bu bileşenler “Gf” (fluid intelligence (akıcı zeka)) ve “Gc” (kristalize zeka) olarak ikiye ayrılır. • Gf problem çözme, akıl yürütme ve soyutlama yeteneği olarak görülebilir. Yeni bilgileri hızlı ve etkin bir şekilde kaydetmek, altta yatan kuralları bulmak ve bu kuralları karşımıza çıkan yeni sorunları çözmekte kullanmak Gf sayesinde mümkün olur. – Gf performansı 20 li yaşlara kadar artar sonra yavaşça düşmeye başlar. Gf performansı beyin hasarına daha duyarlıdır. • Gc ise hayat boyu öğrenilen bilgi ve bazı bilişsel becerileri içerir. • Psikiyatrik popülasyonlarda, erişkinlere verilen bilişsel bataryalar genellikle Gc den çok Gf ile ilişkili testleri içerir. • Dolayısıyla bu popülasyonlarda yapılan çalışmalarda “g” büyük ölçüde “Gf” ile eşdeğerdir. Psikiyatrik hastalıklarda bilişsel işlevler neden bozulur? Genel mi yoksa alana özgü bozuklukların sonucudur? Burada tartışılanların ayrıntıları ile tartışılmayan sorular ve yanıtları için Psikiyatride Güncel dergisine başvurmanızı öneririm