•Konuşurken veya yazarken amacımız ,duygu ve düşüncelerimizi başkalarına iletebilmektir.İşte bu iletişim işi için başvurduğumuz yönteme anlatım diyoruz. •Düşüncelerimizi doğru olarak iletilmesini engelleyen,dil ve anlamla ilgili yanlışlıkların tümüne de anlatım bozukluğu denir. Anlatım bozukluğu konusuna geçmeden önce,iyi bir cümlenin özelliklerine kısaca değinelim: 1. Doğruluk :Cümlenin dilbilgisi kuralarına ve anlam özelliklerine göre eksiklik taşımamasıdır. 2.Açıklık : Cümleyi okuyan ya da dinleyenin ondan tek anlam çıkarmasıdır. 3.Duruluk:Duygu,düşünce ve gözlemlerin,gerektiği kadar sözcükle anlatılmasıdır. 4.Yalınlık:Duygu, düşünce ve gözlemleri anlatırken gereksiz ifadelere yer vermemektir • • • • Bugün; ilkokul mezunu vatandaşımızdan yüksek öğrenim yapan öğrencimize, memurumuzdan amirimize, işçimizden işverenimize varıncaya kadar, toplumun bütün kademelerinde -Türkçe sevdalıları ve bu konuda hassasiyet gösterenler hariç- dilimizin imlâsı ve telâffuzu hesaba katılmamakta ve tam anlamıyla Türkçe konuşulup yazılmamaktadır. Şüphesiz, herkes; yazısında ve konuşmasında, kelime ve cümlelerinin ses, ahenk ve anlam bakımından kusursuz olmasını arzu eder. Ama, bunu istisnaların dışında birçoğumuz beceremeyiz. İyi bir cümle; dilbilgisi, açıklık, duruluk, sadelik, tabiîlik, mantık ve bilgi yönlerinden doğru olan cümledir. İyi bir cümlenin niteliklerini taşımayan cümlelerde anlatım bozukluğu vardır. Bu bölümde; bir daha tekrarlanmaması, üzerine yenilerinin eklenmemesi ümit ve arzusuyla, Türk dilinin imlâsı ve telâffuzuyla ilgili olarak yapılan yanlışlar ve anlatım bozuklukları ile güzel yazmak, güzel konuşmak için nelerin yapılması ve yapılmaması gerektiği üzerinde duracağız. CÜMLE BOZUKLUKLARI Doğrudan doğruya cümlenin yapısını bozan anlatım bozukluklarına, cümle bozuklukları denir. Cümle bozukluklarına yol açan asıl sebep, cümleyi meydana getiren unsurların söz dizimi kaidelerine aykırı olarak kullanılmasıdır. Cümle bozuklukları, başlıca dört şekilde ortaya çıkar: 1-) Eksiklik : Cümlede herhangi bir unsurun eksik olmasıdır. “Teyzem bana ne sarıldı, ne de öptü.” (Teyzem bana ne sarıldı, ne de beni öptü. ) Bu cümlede beni sözü unutulmuştur. “Şimdi artık kimi sevdiğimi, saygı duyduğumu bilmiyorum.” ( Şimdi artık kimi sevdiğimi, kime saygı duyduğumu bilmiyorum.) Bu cümlede, kime sözü unutulmuştur. 2-) Fazlalık : Cümlede bazı eklerin, kelime veya kelime gruplarının lüzumsuz olarak kullanılmasıdır. “Öğrenciler arasındaki mevcut ikilik büyüyor.” (Öğrenciler arasındaki ikilik büyüyor.) “Haksız yere uğradığı iftiraya kurban gitti.” ( İftiraya kurban gitti. ) 3-) Sıra yanlışlığı : Bir cümlede önce gelmesi gereken unsurların sonra, sonra gelmesi gereken unsurların da önce bulunmasıdır. Buna takdim tehir yanlışı denir. “Yüzme, en iyi denizde öğrenilir.” ( En iyi yüzme denizde öğrenilir. ) “Yapılan oylamada önerge 235’e karşı 17 oyla reddedilmiştir.” (Yapılan oylamada önerge 17’ye karşı 235 oyla reddedilmiştir. ) 4-) Uyumsuzluk: Cümledeki unsurların birbirleriyle uyum hâlinde olmamaları demektir. Bilhassa, fiil ile cümlenin veya kelime gruplarının diğer unsurları arasında uyumsuzluklara sık sık rastlanmaktadır. “Devlet memurlarının hayat şartlarının artırılması gerekir.” ( Devlet memurlarının hayat şartlarının düzeltilmesi gerekir. ) “Şurası da muhakkak ki, öğrencilerin isteklerini de göz önünde tutmak gerekir sanıyorum.” (Şurası da muhakkak ki, öğrencilerin isteklerini de göz önünde tutmak gerekir.) Kullanıştan Düşmüş Kelime ve Tamlamaları Kullanmak: Yazıklı ( günahkâr ), sağaltman ( doktor ), bark ( apartman ), gözgü ( ayna ), selce ( istiridye ), zaviye tan-mütekabile tan-ı dahile tan ( iç ters açılar ) v.b. Dilimizin, telâffuzunu değiştirdiği bazı kelimeleri aslî şekilleriyle kullanmak da doğru değildir. Müşkil ( müşkül ), mümkin ( mümkün ), terceme ( tercüme ), kitab ( kitap ), club ( kulüp ), cart ( kart ), auto ( oto ), laser ( lâzer ) v.b. Bir kelimenin Türkçe’si varken, yabancı dillerden alınan karşılığını kullanmak: Generation ( kuşak ), moncher ( azizim ), fair - play ( dostluk ) hello ( merhaba ), showroom ( teşhir salonu ), shopping center ( alış veriş merkezi ), gross market ( büyük alış veriş merkezi ), consensus ( uzlaşma ) , mösyö ( bay ) , hat - tick ( bir maçta üç gol atmak ), discount market ( indirim marketi ), final four ( çeyrek final ) v.b. Yabancı Kelimelerle Türkçe Kelimeleri Birleştirmek ve Türkçe Kelimelere Yabancı Ekler Yabancı Kelimelere de Türkçe Ekler Getirmek: Makro düzey, mikro düzey, makro dilbilim, gayri pratik, gayri sosyal, en asgarî, en azamî, güzergâh üzerinde, hakem triosu (hakem üçlüsü ), drive etmek ( sürmek ) v.b. Derskolik, çaykolik, dokunmatik, ayriyeten, direkman, kardeşane... İş Yerlerine, Televizyon Kanallarına, Radyo İstasyonlarına ve Ürünlere; Yarı Türkçe Yarı Yabancı Veya Tamamen Yabancı Adlar Vermek ve Bu Adların Kısaltmalarını Batı Aksanıyla Söylemek: Millenium Flowers, Blue Radio, MMC ( Mega Music Channel ), Bilgi Bilişim Center, Show, İnter Star, Cine 5, Number One FM, Mega Market, Pasta Bank, Ali’s Hause, Narin Shoes, Lâle Socks v.B anlatım bozukluğu • “..meslektaşlarımız dâhi olsa..” Etv, Günün Yorumu, Bu cümlede dahi şeklinde kullanılması gereken, ‘bile’ anlamına gelen kelimenin, dâhi şeklinde kullanılmasıyla cümleden ‘uzman ya da üstün zekalı’ anlamı çıkmaktadır. • “Çünkü sana yaptıkları için nasıl teşekkür edeceğimi bulamadım.” SHOW, Dizi: Cesur ve Güzel Bu cümlede de ‘bilemedim’ kelimesi yerine ‘bulamadım’ kelimesi kullanılarak bir dil yanlışlığı yapılmıştır. • “Öğrenciler uzun bir tatile çıkacak olmanın sevincini...” Kanal A, Haber Burada okulların kapatılması ve dolayısıyla ‘tatile girmek’ söz konusudur. ‘Tatile çıkmak’ başka anlamdadır. • “Hem yurt içinde hem yurt dışında dış gelişmeleri sizlere vermeye devam ediyoruz.” Kanal 7, Dünyadan Yansımalar Yurt içinde dış gelişme olamayacağı için, ifadede bir mantıksızlık vardır. Ayrıca içinde ve dışında kelimelerinin de içinden, dışından şeklinde olması gerekir. • “Evet ilk görüntüleri sayın Abdullah Akalp’ten dinliyoruz.” OLAY, Padok Bu cümlede “görüntü dinlemek” şeklinde bir ifade karşımıza çıkmıştır. Hâlbuki görüntü ya “seyredilir” ya da “izlenir”. Cümlede yanlış bir fiil kullanıldığı için anlam uyumsuzluğu ortaya çıkmıştır. • “Ayşe arkadaşımızın söylediği soruya cevap vereyim.” SHOW, Güne Merhaba Yapı bakımından doğru bir cümledir. Ancak burada “soru söylemek” şeklinde ifade edilen kavram, cümledeki cevap vermek kavramı ile uyumlu değildir. “Soru söylemek” yerine “soru sormak” ifadesi, cümleye uygun düşmektedir. Cümleyi şöyle düzeltebiliriz: “Ayşe arkadaşımızın sorduğu soruya cevap vereyim.” veya “Ayşe arkadaşımızın sorusuna cevap vereyim.”. • “Tebrik edeyim sizi galiba.” ATV, Ayşe Özgün Bu cümlede fiilin kipi istek bildirmektedir. Böyle bir fiille, “ihtimal” ifadesi taşıyan galiba kelimesi kullanılamaz. • “Beşiktaş’la Fenerbahçe arasındaki derbi maçına Beşiktaş 10 önde başladı.” SHOW, Haberler Bilindiği üzere tüm karşılaşmalar 0-0 başlar. Bu cümlede Beşiktaş’ın maçın başlarında bir gol bulduğu anlatılmak istenirken bir anlatım bozukluğu yapılmıştır. • “Kapalı spor salonu ful dolu.” NUMBER 1, Geveze Show Cümlede anlatılmak istenen salonun hıncahınç dolu olduğudur. Fakat bu cümlede biri Türkçe diğeri İngilizce olmak üzere aynı anlama gelen iki ayrı kelime kullanılmıştır. • “Bursa Özel Nilüfer Lisesi’nden Gökhan Mumcu en yüksek puanları alarak birinci geldi.” KENT, Haber ‘Birinci geldi’ yerine ‘birinci oldu’ söz grubu kullanılmalıydı. • ATV’nin ünlü dizisi “Böyle mi Olacaktı?”dan ilginç konuşmalar : - Hastalığı neymiş? - Nevroz bozukluğu. - Nasıl tedavi etmeyi düşünüyorsun? - Bir kamyondan kumu kürek kürek boşaltmak gibi hastalığı azar azar yok edeceğim. Bu konuşmanın; biri genç, güzel ve deneyimsiz, öteki deneyimli ve “hoca” konumundaki iki doktor arasında geçtiğine inanmak güç; ama öyle! Taze doktor, hastaya “nevroz bozukluğu” tanısı koymuş. Hocası: “Bak kızım; ‘nevroz’ dediğin zaten hastalıktır. ‘Nevroz bozukluğu’ diye bir şey olmaz. Olursa bu, iyileşme belirtisi bile sayılabilir.” demiyor; nasıl tedavi edeceğini soruyor! Aynı bölümün bir yerinde de kendisini tanıtırken “Ben Öğretmen Rifat’ın kızıydım.” diyor. “O zamanlar” yani. Sonra doktor olmuş; artık Öğretmen Rifat’ın kızı değil! • “Riziko” adlı yarışma programında -belki hatırlayanlarınız vardır- ‘günün fırsatı’ diye bir puan yükseltme olanağı vardı. Fakat bunların sonuncusu ‘günün son fırsatı’ olarak değil de ‘son günün fırsatı’ olarak söylenirdi. Riziko’nun sunucusu Serhat Hacıpaşalıoğlu’nun, İstanbul âdeti olduğunu sandığımız bir de konuşması var yarışmacılarla : “Evet Ragıp, siz?” Bu da irkiltici; çünkü adıyla seslenecek kadar yakın olduklarımıza genellikle “siz” demeyiz. • MEDYANIN KİRLETTİĞİ TÜRKÇE Temel Karamollaoğlu bir konunun çok konuşulduğunu bildirmek için, “Bugüne kadar defaatlerce tekrar edilen...” diyor. Aynı kişi, aynı konuşmada meclis başkanına şöyle sesleniyor : “Sayın başkan, burada bir cümle sarf edilirken elbette bu bir cümleyle olmaz.” İlk ‘cümle’ deyişinde ne demek istediğini Allah bilir. • Başka bir siyasi, Tansu Çiller, “Af konusundaki çalışmalarımızı sürdürdüğümüzü ve başlattığımızı...” diye giriyor söze. • Şimdi Demirel’in adının geçtiği bir habere bakalım: “Anıtkabir’de sergilenen fotoğrafları ilk kez Cumhurbaşkanı Demirel gezdi.” Fotoğrafları gezmese de sergiyi gezse olmaz mıydı? • Şimdi de felaket haberleri: “Hızı saatte 120 km’yi bulan fırtına, İskenderun’da başta elektrik direkleri olmak üzere pek çok ağacın devrilmesine yol açtı.” Elektrik direkleri neden ağaçlara dahil? • “Merkez üssü Adana’da meydana gelen deprem 6,3 şiddetinde..” Şiddet mi büyüklük mü? ‘Merkez üssü Adana’da meydana gelen’ ne demek? Merkez üssü Adana’ysa başka nerede meydana gelecek? • “Bunlar gecenin haberleri. Gecede ne varsa Gece Hattı’nda var. Çünkü bildiğiniz gibi Gece Hattı habere doymuyor.” Bu cümle ne anlama geliyor? Gece Hattı dedikleri bir çeşit “haber canavarı” olmalı. • Bir de fantezi müziğimizden bir şarkı sözüne göz atalım: Senin için ağladım yalan mı, yalan mı? Diz çöküp de yalvardım yalan mı, yalan mı? Gençliğimi harcadım yalan mı, yalan mı? Yalanmış meğer! Bütün söylediklerini yapmış mı bu kişi, yapmış. Onun için ağlamış, diz çöküp yalvarmış, gençliğini harcamış. “Yalan mı?” diye sorması, “Ağlamadım mı, yalvarmadım mı, harcamadım mı?” anlamında bir onaylatma isteği. Peki “yalanmış meğer” ne oluyor öyleyse? Ortada yalan olan bir şeyler olabilir; ama bu, kesinlikle kişinin yaptığına bu kadar emin olduğu davranışlar olamaz. “Buradaki ‘yalan’ farklı anlamda.” diyorsanız; bir başka parçaya kulak verin: “Şarkılar yazmışım onun uğruna / Ben böyle birini tanımıyorum.” Buradaki “tanımıyorum” da mı farklı anlamda? Ama zaten biz bu farkın peşindeyiz. •Bunlar da günlük hayatta bir çoğumuzun kullandığı, kalıplaşmış anlatım bozuklukları: - Yangın yanıyor! - Ölü ölmüş! - Ayak topuğu! - SBS Sınavı! - Fidan ektik! - Tohum diktik! ANLATIYORUM VE ANLAŞIYORUM! ANLATAMIYORUM VE ANLAŞAMIYORUM!!! HAZIRLAYAN: ASLI ÇALIŞKAN