Ses ve Müzik Fiziği (Physics of Voice and Music) Doç.Dr. Ercan Akbay Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı, Kırıkkale İletişim: Dr. Ercan AKBAY Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Uygulama ve Araştırma Hastanesi Kulak Burun Boğaz Poliklinikleri Yenişehir - Kırıkkale Tel: +905054975049 e-mail: ercanakbay@yahoo.com Ses ve Müzik Fiziği Özet Ses ve konuşma sosyal iletişimin vazgeçilmez unsurudur. Kulak burun boğaz, ses ve konuşma organlarının hastalıkları ile ilgilenen bir bölümdür. Özellikle profesyonel ses sanatçıları olmak üzere sesi ile mesleğini icra eden insanlar açısından ses ve konuşma organlarının sağlığı son derece önemlidir. Çünkü bu organlar, müzik bilimi açısından bakıldığında aynı zamanda bir müzik enstrümanıdır. Bu yazıda sesin oluşumu, fiziksel özellikleri, sesin müzik alanında kullanımı, ses ve konuşmanın gerçekleştirilmesindeki fiziksel olaylar ile KBB hekiminin profesyonel ses sanatçılarını değerlendirirken göz önüne alması gereken önemli noktalar üzerinde durulacaktır. Anahtar kelimeler: Ses, konuşma, müzik, fizik. Physics of Voice and Music Abstract Voice and speech are indispensable factors for social communication. Otorhinolaryngology is a department which deals with diseases related to voice and speech organs. Voice and speech organs are particularly important for those who practice their profession through their voice such as vocal artists due to the fact that these organs can be considered as musical instruments from the stand points of musical science. This paper focuses on following topics; formation of voice, physical features of voice, use of voice in music, physical events take place during the formation of voice and speech. It also suggests some important points that otolaryngology physicians must consider during the examination of professional vocal artists. Keywords: Voice, speech, music, physic. SES Ses cisimlerin titreşmesi ile meydana gelen vibrasyondur (1). Bu vibrasyonun timpanik membran üzerinde oluşturduğu fiziksel etki sesin insan tarafından algılanmasını sağlar. Cisimlerin titreşmesi ortamda bulunan molekülleri harekete geçirerek ses dalgasını oluşturur. SES FİZİĞİ Herhangi bir kaynakta maddi bir etki ile oluşan hareketin neticesinde ve belirli frekanslarda meydana gelen akustik enerji sesi oluşturur. Ses enerjisinin bazı fiziksel terminolojik özellikleri vardır. Bunları sırayla incelemek gerekirse; Hız: Ses dalgalarının hızı bulunduğu ortamın fiziksel yapısı ve ısısına bağlı değişmekle birlikte 340 metre/saniyedir. Isı arttıkça sesin yayılma hızı da çok küçük değerlerle de olsa artış göstermektedir. Ses sıvı ve katı ortamlarda havaya göre daha hızlı yayılır (2). Bunun yanında ses farklı fiziksel ortamlara geçerken aradaki yoğunluk farkına göre büyük oranda kırılmaya ve yansımaya uğrar, daha az oranda iletilir. Frekans: Sesin saniyedeki titreşimini ifade eder. Birimi Hertz (Hz) olup ismini Alman fizikçi Heinrich Rudolf Hertz'den alır. Saniyedeki titreşim sayısı arttıkça ses tizleşir; titreşim sayısı azaldıkça yani frekans düştükçe ses kalınlaşır. Frekans aslında fizik biliminde kullanılan ve matematiksel olarak rakamla ifade edilebilen bir değerdir. Aynı değeri ifade etmek için müzik biliminde psikofiziksel bir terim olan perde kelimesi kullanılır (2). Yüksek frekanslar için “tiz” terimi, düşük frekanslar için “pes” terimi kullanılır. İnsan kulağı 20 - 20.000 arası frekansları işitebilir. Tıbbi görüntülemede kullanılan ultrasonlar 2-15 MHz frekanslarını kullanır. Bu da insan kulağının duyabileceği frekansların çok üstündedir. Dalga boyu: Ses ortamda dalgalar halinde yayılır. Bir siklusu tamamlayan dalganın uzunluk birimi olarak değeri dalga boyu ile ifade edilir. Sesin yayılma hızının frekansa bölünmesiyle bulunur. Frekans arttıkça dalga boyu küçülür. Ses hızının birimi metre/sn ve frekansın birimi 1/sn olduğuna göre dalga boyunun birimi 𝑚𝑒𝑡𝑟𝑒 𝑠𝑛 1 ÷ 𝑠𝑛 = 𝑚𝑒𝑡𝑟𝑒 olarak bulunur. Hava ortamında ses boyuna dalgalar şeklinde yayılmaktadır. Boyuna dalgalar sıkışma ve gevşeme periyotları ile gerçekleşir. Periyot: Sıkışma ve gevşeme aşamalarını içeren 1 ses dalgasının oluşması için geçen süredir. Periyot aslında fiziksel olarak frekansın tersini ifade eder. 1 rakamının frekansa bölümü ile bulunan ve birimi “sn” olan bir terminolojik kavramdır. Yüksek frekanslar düşük frekanslara göre daha küçük dalga boyu ve periyoda sahiptir. Amplitüd: Fizikte genlik olarak da ifade edilen amplitüd ses sinyal seviyesinin yüksekliğini gösterir. Sinyal seviyesinin en üst noktasına peak denir. Bir ses dalgasında 2 adet peak bulunur; birisi pozitif peak diğeri ise negatif peak değeridir. Pozitif ya da negatif peak değer ile “0” noktası arasındaki fark peak value olarak isimlendirilir. Faz: Ses dalgası sikluslarının herhangi bir zamana göre ilişkisini ifade eder (3). Özellikle birden fazla ses dalgasının aynı anda bulunması durumundaki fiziksel bileşimde önemlidir. Mesela aralarında faz farkı olmayan ses dalgaları birbirini pozitif yönde etkiler; bileşimi toplanarak elde edilir. Aralarında 180 derece fark varsa birbirini yok eder. 360 derece fark varsa yine aynı faza sahiptirler. Tını: İnsan sesini birbirinden ayırt etmeye yarayan önemli fiziksel özellik tınıdır. Tını aynı oktavdaki aynı notayı çalan iki farklı enstrümanın sesini ayırt etmeyi de sağlar. Aynı tür enstrümanlarda tını ayırım sağlamaz. Tını olmasaydı dünyada milyarlarca insan sesi birbirinden ayırt edilemezdi. Tınıyı oluşturan fiziksel olay aslında temel frekanslar yanında temel frekansa yakın alt ve üst frekanslarda da sesler üretilmesi ve bu frekansların bileşiminin meydana getirilmesidir. Rezonans: Titreşim ile meydana gelen akustik enerjiyi yükseltmeye yarayan sistem rezonans olarak tarif edilir. Rezonatör olarak bilinen bazı mekanik ya da insanda olduğu gibi anatomik yapılar akustik enerjinin şiddetini artırmakla kalmaz aynı zamanda kalitesini de değiştirirler. Enstrümanların gövdesini oluşturan boşluklar tellerde titreşimle meydana gelen akustik enerjiyi hem güçlendirir hem de niteliksel olarak değişikliğe uğratırlar. İnsanlar da ise aynı görevi farinks, nazal kavite ve paranazal sinüsler yapmaktadır. Enstrümanlarda rezonans standart bir boşluk ve bu boşluğa açılan standart deliklerle gerçekleştirilir. İnsanlarda ise rezonans yumuşak damağın rezonan boşluğa geçen ses dalgasının volüm ve şiddetini ayarlaması sebebiyle daha değişken bir fizyolojik mekanizma ile gerçekleştirilmektedir. Şiddet: Elektronik cihazlarda frekans ayarları equalizer ile değiştirilirken müzik şiddeti volüm düğmesi ile değiştirilir. Enstrümanlarda frekanslar akort ayarları ile yapılırken entrümanın şiddeti tele güçlü vurmakla, yayı bastırarak çekmekle ya da amfi kullanmak kaydıyla artırılır. Kulak burun boğaz uygulamalarında ses şiddeti rutin olarak dB ile ölçülmektedir. Alexander Graham Bell özel isminden dolayı “B” harfi büyük yazılan dB, ses şiddetini ölçen “Bell” biriminin onda birini oluşturduğu için desi ile gösterilir. Aslında dB kavramını oluşturan logaritmik hesapların altında yatan ses şiddetini ise SPL olarak kısaltılan ve İngilizcede “sound pressure level” ifadelerinin karşılığı olan ses basınç düzeyi oluşturur. SPL aslında ses dalgalarının belli bir alan üzerinde oluşturduğu basınç seviyesinin karşılığıdır. Kulakla hissedilemeyecek düzeylerdeki dB değişiklikleri bile SPL değerlerinde matematiksel olarak çok yüksek sayısal değerlere karşılık gelmektedir. Bu nedenle SPL yerine logaritmik hesaplamalarla elde edilen sayısal değer olan dB kullanılır. Örnek olarak “0 Bell” logaritma 10 tabanına göre “1” sayısının karşılığıdır. “1 Bell” ise logaritma 10 tabanına göre “10” sayısının karşılığıdır. Aynı şekilde “2 Bell” ise logaritma 10 tabanına göre “100” sayısının karşılığıdır. O halde “0” Bell ile “2” Bell arasında 100 kat, “0” Bell ile “3” Bell arasında 1000 kat fark vardır. Odyolojik incelemelerde 0 ile 140 dB arası kullanılır ki; bu da 0 ile 14 Bell arasına tekabül etmektedir. Ses basınç birimi SPL kullanılmış olsaydı, “0” Bell’in karşılığı 2x10-5 paskal ise “14” Bell’in karşılığı 2x10-5x1014 paskal olarak ölçülecektir. Kısaca 0 ile 14 Bell arasında 1014 kat basınç farkı vardır. MÜZİK FİZİĞİ Nota: Sesleri ve müziği kağıt üzerinde gösteren simgelere nota denir. Nota aslında bir sesin hangi frekansta ya da perdede ve ne kadar süre devam ettirileceğini gösterir. Aynı zamanda bir sesten diğer sese nasıl geçileceğini ve ses üzerinde ne kadar vurgu yapılacağını da nota ile belirtiriz. Notaların üzerine yazıldığı birbirine parelel 5 çizgi ve 4 aralıktan oluşan tabloya porte denir. Oktav: Bir notanın frekans olarak 2’ye katlandığı nokta yine aynı notanın bir tiz ya da bir bas oktavını oluşturur. Normal konuşma sesinde çok bir önemi olmasa da profesyonel ses sanatçılığında oktav geçişleri önemlidir. Mutasyonel falsetto yine bir ses frekans bozukluğu olup oktav problemi olarak değerlendirilebilir. Bazı larinks innervasyon kusurlarında, superior laringeal sinirin eksternal dalının paralizilerinde veya nöromusküler hastalıklarında tiz oktava çıkmada sorun yaşanır. Makam: Özellikle Türk müziğinde önemli bir yere sahiptir. Bir oktav ses aralığı eşit olmayan 7 parçaya ayrıldığında her bir frekansa karşılık bir nota ismi verilir. Nota aralıkları eşit frekanslara ayrılmamıştır. Si ve Mi notaları yarım ses iken diğer notalar tam ses aralığına sahiptir. Bununla birlikte bazı sesler icra edilirken ses yarım ses kalın ya da ince olarak çalınabilir. Bunlara o notanın diyez ya da bemolü denir. Bir şarkıda belli notalar düzenli ve bilinçli olarak diyez halinde ya da bemol halinde kullanılır; karar notası da belirlenmiş bir nota olarak tespit edilip kullanılırsa bir makam meydana getirilir. Bu makamlar diyez ya da bemolün seçildiği, karar notasının belirlendiği notaya göre çeşitli makam isimleriyle anılırlar. Türk müziği makamlar açısından dünyanın en zengin müzik diline sahiptir. Bunun KBB açısından önemi şudur: Klasik Türk Musikisi icrası hakikaten çok zor bir sanattır. Bunu şöyle açıklayabiliriz. 256 frekansı ile 512 frekansı aralığında bir oktav ses genişliği vardır. Bu 1 oktav aralık 5 tam (La, Do, Re, Fa, Sol), 2 yarım (Si, Mi) ses olmak üzere toplam 6 aralığa bölündüğünde ortalama 42 frekansı bulunur. Bu da demektir ki, Do ile Re notasının aralığı 42 frekans farkına sahiptir. Türk müziğinde 2 nota aralığı 9 koma olarak belirlenir. Do ile Re arası tekrar 9’a bölündüğünde yaklaşık 42÷9=5 frekans farkı elde edilir. İşitilen sesler arasında 5 birimlik frekans değişimi normal bir kulak ile bile ayırt edilmesi zor iken Türk müziği makamlarında 1 komalık 5 birim frekans değişimi bile bir başka makama tekabül edebilir. Profesyonel ses sanatçılarının larinkleri bu kadar hassas ayarlamayı şarkı esnasında yapabilir. KBB hekimi böyle bir sanatçıya Guatr operasyonu yaparken superior laringeal sinir üzerinde yapacağı parezi dahi ses üzerinde ne denli bir etki bırakacağı ortadadır. Usul: Zaman içinde uyum anlamı taşır. Aslında vurmalı çalgılarla yapılan ardı ardına tekrarlayan vuruşlar dizisidir. Bu vuruş ritimlerinin sayı ve niteliği usulleri meydana getirir. Usuller ise belli ölçüler içerisinde tekrarlanır. Enstrümanlar usullere ve ölçüye dikkat ederek belli bir düzen içerisinde birlikte çalabilirler. Bando takımı trampet, zil ve davulu belli usullere göre çalar ve yürüyüş takımı bu vuruşlara göre disiplin içinde yürürler. Enstrümanlar ve sanatçılar da nota sürelerini ve şarkı sözlerini usul ahengine ve ölçüye göre belli bir düzende icra ederler. Ölçü: Portenin başında anahtar (Sol, Fa, Do) ve donanımdan (bemol, diyez) sonra gelen üst üste yazılmış rakamlar ölçüyü gösterir. Besteler belli ölçü içerisinde icra edilir. 4/4, 3/4 şeklinde yazılmış olan ölçüler aynı süre içerisinde 3 ya da 4 tane 4’lük notanın çalınacağını gösterir. Tüm enstrümanlar ve şarkı söyleyen sanatçılar bu ölçü içerisinde hareket etmek zorundadır. Aslında bu koordinasyon insan beynindeki ekstrapiramidal yollar ve serebellum vasıtasıyla gerçekleştirilmektedir. Santral patolojiler ve/veya ses tellerinin koordinasyon bozukluklarında, larinksin nöromuskuler hastalıklarında sanatçı bahsedilen ölçüyü tutturamayabilir. İNSAN SESİNİN OLUŞUMU VE PROFESYONEL MÜZİKTE KULLANIMI Toraks, akciğer, bronşlar, trakea, larinks, farinks, burun ve paranazal sinüsler, oral kavite, dudaklar, yumuşak ve sert damak insan sesinin oluşumunun ve anlaşılabilir konuşmanın gerçekleştirilmesini sağlayan bir enstrümandır. Bir müzik eserinin icrasında sazendeler çeşitli sazlar ile besteyi çalarken, hanendeler ise hem güfteyi hem de besteyi icra eder. Enstrüman imalatı ile uğraşan sanatçıların neredeyse tamamı en azından bir enstrümanı çalmayı bilir. Müziğin içindedir. Enstrümana vereceği dizaynın enstrümanın ses kalitesini etkileyeceğini bilir. İnsan sesini oluşturan kompleks bir enstrümanla uğraşan, bu enstrüman üzerinde yapılan cerrahi girişimlerle enstrümanda çeşitli modifikasyonlar yapan KBB hekiminin de sesin oluşumu, ses fiziği, sesin müzik amaçlı kullanımı konusunda fikir sahibi olması son derece önemlidir. Aksi takdirde gerçekleştireceği operayonlar özellikle profesyonel olarak sesini kullanan sanatçılarda telafisi mümkün olmayan arızalara sebep olabilir. Müzik enstrümanlarından farklı ve üstün olarak insan sesi artikülasyona çevirilir. Enstrümanlar melodik olarak çalışır ancak insan sesi melodi yanında kelimelere de dönüştürülür. Müzik enstrümanlarını çalabilmek için nasıl ki eğitim almak gerekiyorsa insan sesini müzik aracı olarak kullanabilmek için de şan dersleri alınmaktadır. Enstrümanların nasıl ki akortları yapılabiliyorsa insan sesini oluşturan kompleks anatomik yapı da farklı frekansları çıkarabilmek üzere çeşitli nöromusküler uyarılarla kasılıp gevşeyerek istenilen frekans ve şiddete göre kendisini ayarlayabilmektedir. İyi bir şan eğitimi almış ses sanatçısı icra edilen eserin makam ve oktavına uygun ses modifikasyonunu kusursuz bir şekilde gerçekleştirebilmektedir. Ney enstrümanı yaklaşık 3 oktav ses genişliğine sahiptir. Daha bas ya da tiz oktavlardan çalınması gereken eserler için farklı uzunluklarda ve farklı frekanslara sahip neyler (Bolahenk, davud, şah, mansur, kız, yıldız, sipürde) kullanılabilmektedir. İnsan sesleri de buna göre soprano, mezosoprano, kontralto, tenor, bariton ve bas olarak sınıflandırılabilmektedir. Enstrümanlar fa ve sol anahtarları ve bu anahtarlar üzerindeki 3-4 oktav frekans aralığındaki sesleri telli çalgılarda telleriyle, üflemeli çalgılarda ise üfleme şekli ve delik mesafeleri ile yapar. Frekanslar üzerinde etkili olan akort ayarları tel kalınlıkları ve tellerin bağlı olduğu burgu ve mandallar aracılığı ile yapar. Tel ne kadar ince ve gergin olursa o kadar tiz ses çıkarır. İnsan ise ses frekans ayarlarını vokal kordların cinsel gelişime göre belirlenen gerginlikteki frekanslara ve larinksin krikotiroid kası çalıştırmasıyla ya da gevşetmesiyle yapar. Profesyonel ses sanatçıları sesini 2-3 oktav kalınlaştırabilir ya da inceltebilir. Ancak bunu yaparken çok zorlanacağı ve sesini kötü kullanacağı düşünüldüğünden profesyonel opera sanatçılarında ağırlıklı olmak üzere sanatçıların en rahat çıkarabildiği frekanslara göre ses sınıflaması yapılır ve buna göre istenilen sese en uygun sanatçıya rol verilir. İnsanda ses ve konuşma: Konuşmanın oluşumu respirasyon, fonasyon, artikülasyon ve rezonans aşamalarıyla meydana gelen kompleks bir süreçtir. Bu aşamalardan birinde gözlenecek bir aksama ses oluşumu ve/veya kalitesini bozabilir. Larinksin ses oluşturabilmesi için kord vokallerde titreşim oluşturacak hava akımının larinks lümeninden geçmesi gerekir. Bu fiziksel olay için respirasyon denilen inspirasyon ve ekspirasyon olaylarının ard arda gerçekleşmesi gerekir. İnspirasyonla akciğerlere doldurulan hava ekspirasyon sırasında kord vokallerin kapanmasıyla birlikte miyo-elastik teoriye göre kordların titreşimine ve ses oluşumuna sebep olur. İnspirasyon esnasında oluşan toraks içi negatif basınç atmosfer basıncındaki dış ortam havasını akciğerlere taşır. Bu esnada vokal kordlar abdüksüyon halindedir. Ekspirasyon esnasında ise subglottik alanda biriken pozitif basınçlı hava vokal kordların titreşimine sebep olur. Bu titreşim fonasyonu yani sesi oluşturur. Fonasyon ile belli frekanslarda, belli tınıda ve belli şiddette ses elde edilir. Bu ses henüz rezonansı olmayan ve konuşmayı ya da şarkı söylemeyi içermeyen bir sestir. Larinks ve vokal kordlar kendine has tınısı ile temel ses oluşumunu sağlayan adeta bir bağlamanın telleri gibidir. Bir kanun telleri neyse larinksin vokal kordları da öyledir. Kanunda mandallar ve burgu ile nasıl ki istenilen frekansta ses üretilebiliyorsa; larinks de eklemleri, iskelet yapısı ve nöromusküler innervasyonlarla aynı frekans ve oktavlarda ses üretebilmektedir. Larinks çatısında ya da vokal kordlar üzerinde yapılacak cerrahi müdahaleler kanun tellerinin ya da mandal ve burgularının üzerinde yapılan tahrip edici sonuçlara benzer bir sonuç verebilir. İnsan sesini enstrüman sesinden üstün kılan önemli bir nokta da tını olayıdır. Aynı akort yapılmış iki kanun arasında aynı notaya vurduğunuzda aynı sesi alabilirsiniz. İnsan sesi ise kişiye has bir tını ile çıkar. Hiçbir insanın sesi bir diğeri ile tıpa tıp aynı değildir. Bunu sağlayan ise sesin tınısıdır. Tınıyı oluşturan fizyolojik prensip aslında reinke boşluğundaki kaygan sıvı üzerinde yer alan kord mukozasının dalgalanma hareketine dayanmaktadır. Reinke ödemi nedeniyle mukozal yapının deforme olduğu hastalarda ses yapıları genelde kaba ve tınısını kaybetmiş olup neredeyse birbirine benzeyen, ayırt edilmesi güç sesler meydana gelmektedir. Sadece larenks patolojileri değil toraks ve alt solunum yolları patolojileri de fonasyonun süresi üzerinde olumsuz etki yapabilir. Akciğer kapasitesi azalmış bir insan uzun süre ekspirasyonu ve dolayısıyla da fonasyonu devam ettiremez. Türk sanat müziği sanatçılarından Yıldırım Bekçi fonasyonu ve ekspirasyonu 30 sn üzerinde devam ettirebilen bir sanatçıdır. Bu başarıda tek başına akciğer kapasitesi değil vokal kordların da ses kalitesini, frekansını, şiddetini ve tınısını bozmadan devam ettirebildiği de göz ardı edilmemelidir. Ekspirasyon ve fonasyonla ilgili bir diğer nokta ise ses şiddeti hususudur. Edip Akbayram ses şiddetini en iyi yükseltebilen sanatçılardan biridir. Bir müzik eseri icra edilirken genelde şarkı sözleri okunacağı zaman enstrümanların sayısı ve şiddeti azaltılır ki sanatçı sazların arasında kaybolmasın. Ancak Edip Akbayram şarkılarında tüm enstrümanlar baştan sona aynı tempoda çalarken sanatçı rahatlıkla şarkı söyleyebilmektedir. Kord vokal ve larenksin nöromuskuler patolojilerinde bu denli bir güçlü ses elde etmek gerçekten çok zor olacaktır. Normal bir insan günlük hayatta en fazla 1 oktav genişliğindeki frekansları kullanırken profesyonel ses sanatçıları 2-3 oktav aralığındaki ses frekanslarında gezinti yapabilir. Bu mesleğinin gereğidir. Superior laringeal sinirin eksternal dalı kesilmiş bir sanatçı böyle bir oktav değişikliğini yapamadığı gibi eğer bir de bayan sanatçıysa sesinde 1 oktav pesleşmeyle birlikte erkek sesine benzer bir sese mahkum olacaktır. Fonasyonla oluşan ses, yumuşak damağın belli oranlarda kapanması ve titreşimleriyle nazofarinks, nazal kavite ve paranazal sinüslere geçerek rezonans kazanır. Nazal kavitenin ve paranazal sinüslerin yapısı, büyüklüğü ve anatomisi rezonansın oluşumunda etkilidir. Aynı şekilde sert ve yumuşak damak anatomisi, yumuşak damak kompetansı ve hareketliliği, nazofarinkse geçirdiği ses oranı da rezonansta etkilidir. Oral kavite ve orofarinks patolojileri de ses dağılımını değiştireceğinden rezonans üzerinde önemli derecede etkilidir. Peritonsiller apse ya da Ludwing anjini geçiren hastalarda ağızda sıcak patates varmış şeklindeki konuşma, oral kavite ve orofarinks patolojilerindeki rezonans değişikliklerine örnek verilebilir. Estetik burun ameliyatlarında nazal valv anatomi ve fizyolojisinin göz ardı edilmesi yine önemli ölçüde rezonans bozukluklarına sebep olmaktadır. Bülent Ersoy’un rinoplasti olmadan önceki ve operasyondan sonraki şarkıları arasındaki rezonans farkı bunun en bariz örneğini oluşturur. OSAS nedeniyle yumuşak damak üzerinde yapılan cerrahiler, adenotonsillektomiler, dil kökü üzerinde uygulanan cerrahiler, maksillomandibuler ilerletmeler, endoskopik sinüs cerrahisi, septoplastiler, rinoplastiler, konka cerrahileri ses rezonansını değiştiren ve KBB uzmanı tarafından çok sık yapılan ameliyatlardır. Sesini profesyonel olarak kullanmayan hastalar için belki önemli bir değişiklik gibi görülmese de profesyonel ses sanatçıları için postoperatif dönemde çok ciddi sıkıntıları beraberinde getirebilir. Sazendeler için kırılan ya da bozulan bir enstrümanın değeri maddi olarak ölçülebilirken, hanendelerin şarkı söyleyeceği enstrümanı olan ses organları maddi olarak telafi edilemez, yerine yenisi konulamaz. Emel Sayın ses kalitesi yanında rezonans bakımından da çok başarılı bir sanatçıdır. Şarkı söylerken sesinin paranazal bölgede, hatta kafa tabanında yankılandığını hissedebilirsiniz. Böyle bir sanatçıya rezonansı etkileyebilecek bir cerrahi yapmayı göze alamazdım… Artikülasyon insan sesinin dil, diş, damak ve dudaklar vasıtasıyla kelimelere dönüştürülmesini ifade eder. Enstrümanların artikülasyonu yoktur. Hanendeyi sazendeden ayıran en önemli üstünlük budur. Sazlarla makam, beste ve usul icra edilebilir; ancak şarkı söylerken makam, usul ve bestenin yanında güfteler dile getirilir. Müzik enstrümanları konuşturulamaz. İnsan ise sesini konuşmak ya da bir enstrüman gibi şarkı söylemek için kullanabilir. İyi bir ses sanatçısı sadece sesini değil kelimeleri de tam telaffuzu ile çıkarabilmelidir. Zeki Müren aslında böyle bir sanatçıya örnek olarak verilebilir. KBB uzmanları artikülasyonu gerçekleştiren uzuvların hastalıklarını tedavi ederken bu organların sindirim ve solunum organları olmadığını bilmeli ve özellikle sesini profesyonel olarak kullanan sipiker, ses sanatçısı, avukat, öğretmen, politikacı gibi mesleklerde çok dikkatli olmalıdır. KAYNAKLAR 1. Özkan İH: Türk musıkisi nazariyatı ve usulleri kudüm velveleleri, 14. basım. İstanbul, Ötüken Neşriyat AŞ Yayınları, 2015. 2. Zeren A: Müzik Fiziği, 6. basım. İstanbul, Pan Yayıncılık, 2014. 3. Önen U: Ses kayıt ve müzik teknolojileri, 8. basım. İstanbul, Çitlembik Yayınları, 2007.