OBEZİTE CERRAHİSİ, BESLENME VE SAÇ DÖKÜLMESİ Belirli bir zamanda tipik olarak saçın yaklaşık yüzde 90’ı anagen (büyüme fazında), yüzde 10’u da telogendir (pasif ya da durgunluk fazında). Bunun anlamı dökülen saçınız çıkan saçınızdan çok daha az olduğundan, dikkate değer bir saç kaybınız olmamasıdır. Ancak bazen bu durum değişebilir. Obezite cerrahisi hastalarının operasyondan sonraki yaygın bir korkusu ve şikayeti, saç dökülmesidir. Biz insanların çoğu için saçlarımız, öz imajımız ile vücut imajımızın önemli bir parçası olmakla birlikte vücutlarımız için bu durum çok önemli değildir. Bu nedenle beslenmenin saç sağlığı üzerinde büyük bir etkisi olabilir, çünkü vücut bir seçim yapmaya zorlandığı zaman besin gereçlerini saçlarınızdan uzağa, beyniniz ve kalbiniz gibi yaşamsal organlarınıza kaydıracaktır. Saç dökülmesinin birçok nedeni vardır. Obezite cerrahisinden sonraki en yaygın saç dökülmesi şekli tıbbi olarak telogen effluvium olarak bilinen ve hem beslenme ile ilgili hem de beslenme ile ilgili olmayan nedenleri bulunabilen dağınık dökülmedir. Saç Çıkması ve Dökülmesi. Farkında olsanız da olmasanız da yaşamınızın çoğunda her zaman için hem saç çıkması hem de saç dökülmesi süreci yaşarsınız. İnsan saç foliküllerinin iki durumu vardır: büyüme fazı olan anagen ve pasif ya da durgunluk fazı olan telogen. Saçların tümü yaşamlarına anagen fazda başlar, bir süre için büyür ve sonra da yaklaşık 100 ila 120 gün süren telogen fazına geçerler. Bunu takiben saçlar dökülür. Belirgin stres türleri saçların çok daha büyük bir yüzdesinin telogen fazına geçmesine neden olur. Bu geçişle ya da telogen effluvium ile sonuçlandığı bilinen stres etkenleri şunları içerir: 1- Yüksek ateş 2- Ağır enfeksiyon 3- Önemli bir ameliyat 4- Akut fiziksel travma 5- Zayıf düşüren kronik hastalıklar (kanser ya da son aşamadaki karaciğer hastalığı gibi) 6- Hormonal bozukluklar (hamilelik, çocuk doğurma ya da östrojen tedavisinin kesilmesi gibi) 7- Sıkı diyet (şok diyet) 8- İştahsızlık 9- Düşük protein alımı 10- Demir ya da çinko eksikliği 11- Ağır metal zehirlenmesi 12- Bazı ilaçlar (beta blokerler, antikoagülanlar, retinoidler ve immünizasyonlar gibi) Obezite Cerrahisi ve Saç Dökülmesi: Beslenme ile ilgili nedenler bir yana obezite cerrahisi ameliyatı olanlarda zaten iki önemli risk mevcuttur, bunlar; önemli bir ameliyat ve hızlı kilo kaybıdır. Yalnız bu etkenler bile ameliyattan sonra görünen saç dökülmesinin çoğundan sorumlu olabilir. Beslenme ile ilgili bir nedenin yokluğunda saç dökülmesi, telogen faza geçen saçların tümü dökülene kadar devam edecektir. Bunları anogen faza geri döndürmenin bir yolu mevcut değildir. Diyetle ilgili bir nedenin yokluğunda saç dökülmesi, nadiren altı aydan fazla sürer. Telogen effluviumda saç folikülleri zarar görmediğinden, saçlar yeniden çıkacaktır. Bu nedenle doktorların çoğu obezite cerrahisi geçiren hastalarını zamanla, sabırla ve iyi bir besin alımı ile saçlarının yeniden çıkacağı konusunda ikna edebilmektedir. Kesintili besin yetersizliklerinin telogen effluviuma neden oldukları ve katkıda bulundukları bilinmektedir. Aşağıdaki durumlarda obezite cerrahisi sonrası saç dökülmesinde beslenme ile ilgili katkıdan daha fazla şüphelenilmelidir; * Ameliyattan sonra bir yıldan daha fazla süren saç dökülmesi * Ameliyattan altı aydan daha fazla bir süre sonra başlayan saç dökülmesi * Yemek yemede güçlük çekmiş ve/veya takviye alımına uymamış hasta * Ferritin, çinko ya da protein değerleri düşük çıkan hasta * Beklenenden daha hızlı kilo vermiş olan hasta * Diğer yetersizlik belirtilerinin bulunması Demir: Saç dökülmesi ile en çok bağlantısı bulunan tek besin öğesi demirdir. Kansızlığa bağlı olmayan demir eksikliği ile saç dökülmesi arasındaki bağlantı ilk olarak 1960’larda açıklanmışsa da son 10 yıla kadar izlem çalışması ya yapılmamış ya da çok az sayıda yapılmıştır. Yeni araştırmalar saç dökülmesinin tanısal aracı olarak ferritinin önemi konusunda çelişkili olmakla birlikte telogen effluviumdaki önemli sayıda insanın demir tedavisine yanıt verdiği saptanmıştır. Saç sağlığı için optimum demir düzeyleri belirlenmemiş olmasına rağmen 40 ug/L’nin altındaki bir ferritin düzeyinin, kadınlardaki saç dökülmesi ile ilişkili olduğuna dair bazı sağlam kanıtlar vardır. Bu değer kansızlık için düşünülen düzeyin epey üzerinde olduğundan değersiz görülmekte ve doktorların bunu bir eksiklik olarak görmesi beklenmemektedir. Çinko: Çinko eksikliği hem hayvan çalışmalarında hem de insan olgularında saç dökülmesi ile ilişkilendirilmiştir. İnsanlarda çinko eksikliğini hem telogen effluviyuma hem de immün aracılı saç dökülmesine bağlayan veriler mevcuttur. Çinko eksikliği biliopankreatik diversiyon / duodenal switch sonrası için iyi bilinen bir problem olup, gastric bypass ve mide bandı gibi diğer prosedürlerle de oluşabileceğine ilişkin bazı göstergeler bulunmaktadır. 1996 yılında bir grup araştırmacı vertikal band gastroplasti (VBG) ameliyatı geçiren hastalardaki saç kaybı ile ilgili tedavi amaçlı olarak yükzek dozda çinko ile çalışmayı seçti. Çalışmada, ameliyat sonrası saçları dökülen hastalara günde üç kez 200 mg çinko sülfat (45 mg doğal çinko) verildi. Bu, hastaların almakta olduğu multivitamin ve demir takviyelerine ilave idi. Çinko ya da diğer besin öğeleri için laboratuar tetkikleri yapılmadı. Araştırmacılar, çinko alan hastalarda altı ay sonra saç dökülmesinin yüzde yüz durduğunu saptadılar. Daha sonra çinkoyu kestiler. Beş hastada çinko kesildikten sonra saç dökülmesi yeniden başladı, takviyenin yenilenmesinden sonra ise tekrar durdu. Beslenme kökenli olmayan telogen effluviyumda saç dökülmesinin normal olarak altı ay içinde durmasının beklenebileceğinin kaydedilmesi önemlidir. Araştırmacılar labratuvar çalışması yapmadıklarından ve kontrol grubu da söz konusu olmadığından, bu noktada anlamlı olan hastalar yalnızca çinkonun kesilmesinden sonra saç dökülmesi sürenlerdir. Bu nedenle de çinkonun obezite cerrahisinden sonraki saç dökülmesini önlediğini söyleyemeyiz, bu tür bir bağlantı kurulabilmesi için kesinlikle daha fazla çalışma yapılması gerekmektedir. İlave önemli bir not: Yetişkinlerde tolere edilebilir Çinko alımı üst düzeyi 40 mg/gün olarak tayin edilmiştir. Söz konusu çalışmada bu düzeyin üç katı fazla bir günlük doz kullanılmıştır. Bu düzeyler sindirim sistemi rahatsızlıklarına neden olmakla kalmaz, 60 mg/gün düzeyleri ile birlikte (çoğunlukla bakır eksilmesine bağlı olarak) kronik zehirlenme başlayabilir. Bu çalışmayla ilgili bilgiler “yüksek dozda çinkonun kilo kaybı ameliyatı sonrasındaki saç dökülmesini önlediği” mesajı ile birlikte birçok destek grubu ve sohbet odalarına, hatta doktor muayenelerine kadar taşınmıştır. Hastalara, yüksek dozlu çinko tedavisinin kanıtlanmış olmadığı ve zehirlenme risklerinden dolayı yalnızca gözetim altında yapılması gerektiği uyarısında bulunulmalıdır. Bu tür yüksek bir doz vermeden önce çinko eksikliğini kontrol etmeye yönelik olarak yapılacak bir test en iyi yöntem olacaktır. Protein: Düşük protein alımı saç dökülmesi ile ilişkilidir. Yetersiz protein alımı duodenal switch ile ve çok daha az bir derece de gastric bypass ile bildirilmiştir. Cerrahların yalnızca yaklaşık %8’i total protein, albümin ve pre-albümin laboratuar takibi yaptıklarından, görülme sıklığı ile ilgili olarak çok şey bilinmemektedir. Sınırlı çalışmalar, en çok riski bulunan hastaların, en hızlı ya da en fazla miktarda kilo kaybeden hastalar olduğunu ileri sürmektedir. Gastrik Bypass ameliyatı ile birlikte hidroklorik asit (HCl), pepsinojen ve normal mide sıvısı önemli ölçüde azaltılmış olmaktadır. Ayrıca protein sindirimine yardımcı olan pankreatik enzimler de ince barsağın alt kısmına yönlendirilmektedir. Bu nedenle de çoğu olgunun sorumlusunun yetersiz emilim değil, yetersiz sindirim olması muhtemeldir. Bazı çalışmalar da etken olarak düşük protein alımını göstermiştir. Araştırmalar aynı zamanda düşük amino asit I-Lisin düzeyinin saç dökülmesine katkıda bulunduğunu ve Lisin yokluğunun ise hem demir durumunu hem de saçların yeniden çıkmasını iyileştirebileceğini göstermektedir. Demir tedavilerine ek olarak 1.5-2 gram arasında I-Lisin ile takviye edilen saç dökülmeli anemik hastalar üzerinde yapılan bir çalışmada ferritin düzeyleri, tek başına demir terapisine kıyasla önemli ölçüde artmıştır. Pek çok kişi besin Biotini takviyesinin ya da topikal uygulamasının ya saç dökülmesini önlediğine ya da yeniden saç çıkmasını artırdığına inanmaktadır. Bugüne kadar her iki varsayımı da destekleyecek bir bilgi mevcut değildir. Biotin eksikliği cilt iltihabına neden olabilirse de saç kaybının yalnızca aşırı derecede indüklenmiş hayvan modellerinde ya da aşırı derecede yumurta beyazından oluşan uzatılmış ekstrem diyet durumlarında oluştuğu bilinmektedir. Diğerleri: Saç sağlığı ile ilişkili diğer besin öğeleri A vitamini, İnositol, Folik asit, B-6 vitamini ve başlıca yağlı asitlerdir. Saç dökülmesi ayrıca tiroid hastalığı ve polikistik over sendromu gibi sistemik hastalıklardan da kaynaklanabilir ve genlerden etkilenir. Sonuç: Saç dökülmesi obezite cerrahisi hastaları için rahatsız edici olabilir ve bir çoğu bunu önleyip önleyemeyeceğini görmek için kendi başlarına besin öğelerini denemeye kalkışırlar. Ne yazık ki erken saç dökülmesinin önlenebilir olduğuna ilişkin bulgular azdır, çünkü büyük bir olasılıkla ameliyat ve hızlı kilo kaybından ileri gelmektedir. Bununla birlikte sonradan oluşan saç dökülmesi beslenme ile ilgili bir problemin, özellikle de demir eksikliğinin bir göstergesi ve klinik olarak yararlı bir işaret olabilir. Potansiyel saç dökülmesi ve altta yatan muhtemel nedenleri konusunda hastaları bilgilendirmek, bilinçli seçimler yapmalarına ve gerçek değeri çok az olan reklam materyallerine para harcamaktan kaçınmalarına yardımcı olabilir. Doç. Dr. Halil Coşkun