DENGE MODELLERİ / KULLANIMLAR VE DOYUMLAR YAKLAŞIMI” Bu yaklaşımların temel varsayımı, insanların inançlarının ve yargılarının birbiriyle dengeli ve tutarlı olduğudur. Davranışlarımız, hareketlerimiz, eylemlerimiz ile tutumlarımız, görüşlerimiz, ideolojimiz arasında bir tutarlılık ararız. Örneğin: Genellikle bir mesleği seçenler, meslekleri ile ilgili pozitif görüş taşırlar. Bir kurum veya iş yerindeki mevkiimiz ile iş yerimiz hakkındaki görüşümüz arasında bir ilişki vardır hiyerarşik konumumuz yükseldikçe, nispeten daha pozitif düşünürüz. _Bir köylüyle şehirli ilişkisi arasında tutarsızlık vardır. 1-LEON FESTİNGER VE “BİLİŞSEL ÇELİŞKİ” KURAMI İnsanlar medyadan ya da herhangi bir enformasyon kaynağından kendi tutum ve düşünceleriyle tutarlı olmayan mesajlar aldıklarında yapacakları iki şey vardır: 1- Ya kendi düşünceleriyle tutarlı olan mesajları alırlar; ya da kendi düşünceleriyle çelişen mesajları reddederler. 2- Ya uyumsuzluk konusunun önemini azaltırlar; ya da kendi düşünceleriyle uyumsuz olan mesajları kabul edip, kendi tutum ve davranışlarını, aldıkları bu mesajla uyumlu hale getirirler. Örnek: Yeni bir araba satın alan kişi, başka araba reklamlarına yönelmek yerine, yaptığı seçimi destekleyecek enformasyon aramaya yönelir, bu tür reklamları daha çok okur. İnsanlar bir davranışta bulunduktan sonra, bu davranışı haklılaştırmak için, etraflarında söz söyleyecek birilerini ararlar. Örneğin dersine çok fazla çalışan bir İNEK sınava hazırlanırken, gireceği sınavın ne kadar önemli bir sınav olduğunu etrafındakilere söyleme ihtiyacı duyar. 1)Seçici Maruz Kalma: Bazı insanlar, bilerek, bazı TV kanallarını izler, bazı dergi ve gazeteleri okurlar. Bazı insanlar da kendi düşüncelerine karşı olan TV kanallarını izlemez, gazete ve dergileri okumazlar; bunlardan bilinçli olarak kaçınırlar. Bu davranışa “seçici maruz kalma” denir. 2)Seçici Hatırlama: İnsanlar medyadan edindikleri enformasyon ve düşüncelerden, yalnızca kendi istediklerini hatırlarlar, istemediklerini hatırlamazlar Çelişkiden kurtulmak için ne yapar? Davranışını değiştirir, Tutumunu değiştirir ya da yeni bilgiler edinerek, o konudaki mevcut bilgisini değiştirir Psikolojik savunma mekanizmalarından birisini; örneğin “mantığa bürüme”yi kullanarak, çelişkisinin yarattığı rahatsızlıktan kurtulmaya çalışır THEODOR NEWCOMB’UN ABX DENGE MODELİ Daha çok kişiler arası iletişim sürecini açıklar. Kişiler arasındaki ilişkilerde inancın tutumun ve davranışların önemi büyüktür. Bireyler hem kendi ilişkilerinde hem de diğer insanlarla olan ilişkilerinde bir denge ararlar. A ve B, birbiriyle iletişimde bulunan iki farklı kişiyi sembolize eder. X ise, bu kişilerin iletişim etkinliğinin konusunu oluşturan bir başka kişi, olay, olgu ya da objedir. Ab ve x arasında denge olmalı; ancak birtakım koşullar ortaya çıkarsa bu denge oluşur Şayet A ve B, X’e karşı farklı bir bakış açısı ya da düşünce ya da tutuma sahipse, A ve B arasındaki iletişim ilişkisinde bir dengesizlik durumu göze çarpar. Newcomb, daha sonra yaptığı çalışmalarda, iletişimin ancak belli koşullar altında meydana gelebileceğini belirterek, modeline şu koşulları eklemiştir: Bireyler arasında güçlü bir cazibe olduğunda, Katılanlardan en az birisi için nesne önemli olduğunda, X nesnesi her iki kişinin de ortak ilgi alanı içinde olduğunda. - WESTLEY & MACLEAN’IN “ARACILANMIŞ” İLETİŞİM MODELİ Newcomb tarafından kişiler-arası iletişim sürecini anlamak ve açıklamak için geliştirilen ABX Denge Modeli, Westley ve MacLean tarafından kitle iletişim sürecine uyarlanmıştır. Newcomb’un ABX modeline C aracılığını eklemiştir. C ile sembolize edilen kitle iletişimcisinin kanal rolünü oynadığı bir durum söz konusudur. A--- bir kaynak (toplumsal bir kaynak) ---reklamcı, sanayi odası, politikacı, v.s. B--- bir izleyici (toplumun bir üyesi) --- izleyici C--- ise, mesajı B’ye aktaran bir aracıdır ---iletişimci C, medya kurumunda çalışan bir tür eşik bekçisi de olabilir. A= bazı bilinçli amaçları ve niyetleri olan bir iletişimcidir. C= herhangi bir iletişim örgütüdür, medya örgütü ya da örgütte çalışan bir kimsedir. FRITZ HEIDER’İN DENGE MODELİ Heider, “denge modeli”nde, iki birey ve bir tutum objesi arasındaki ilişki üzerinde odaklaşır. Bir kişinin (k), bir diğer kişi (d) ve bir tutum objesi (o) arasındaki ilişkiyi incelemiş ancak bu incelemede durum, söz konusu kişinin (k) görüş açısından ele alınmıştır: Şayet k-d-o ilişkisinde her üç ilişki de k’ya göre olumluysa ya da ilişkilerden ikisi olumsuz, biri olumluysa k’nın zihninde denge durumu var demektir. Yok, şayet iki ilişki olumlu, bir ilişki olumsuzsa ya da her üç ilişki de olumsuzsa, k için dengesiz bir durum var demektir. Örnekler: Bir arkadaşınız, sosyoloji hocasının iyi bir insan olduğunu düşünüyor ve siz de bu düşünceye katılıyorsanız, bu durumda ilişkiniz dengelidir. Kadınların da erkekler gibi çok iyi yerlere geldiği konusunda arkadaşınızla anlaşamıyorsanız, siz kadınların da özgür olmalarını arkadaşınız da bunun tam tersini savunuyorsa, bu fikir farklılığı ilişkilerinizde bir dengesizlik yaratacaktır. Heider’e göre, denge bulunduğu durumda, iletişime katılanların her biri değişime karşı çıkar. Bir başka deyişle, denge durumunun düzenli olduğu ve dış etkenlere direndiği varsayılır. Dengesizlik ise kişide psikolojik bir gerginlik yaratır. Bu gerginlik, denge halini yeniden sağlayacak bir değişiklik oluşmasıyla ortadan kalkar. FRITZ HEIDER VE “YÜKLEME TEORİSİ” Heider'e göre insanların iki güçlü motivasyonu vardır. 1:Dünyayı tutarlı bir şekilde anlama 2:Çevreyi kontrol etme ihtiyacı. İnsanlar başkalarının davranışlarına yönelik önceden kestirimlerde bulunmak isterler. Yeni kişilerle karşılasan bireylerin birbirlerinin sözlü–sözsüz davranışlarından, giyiniş tarzlarından edindikleri izlenimlerle başlayan bu atfetme (yükleme) süreci, sosyal psikolojinin temel kavramlarından biridir. Son olarak, başkalarının davranışlarını yorumlarken, onların gerçek kişilik özellikleriyle ilgili önceki beklentilerimizi kullanırız. Örneğin: _Eğer solcu olduğunu bildiğimiz bir arkadaşımız bir akşam yemeğinde babasının muhafazakâr görüşlerini onaylıyorsa, bunu onun babasıyla tartışmaya girmekten kaçınmasıyla açıklarız, yani bir dışsal yükleme yaparız. _Bir itfaiyecinin yangın söndürmesi onun yardımseverliğiyle değil, mesleğiyle açıklanırken, yoldan geçen birinin yangını söndürmeye katkıda bulunması, onun kişilik özellikleriyle ilişkilendirilir. Sözsüz İletişim Kişiler arası iletişimde, sözsüz iletişimin önemli işlevleri vardır. Bu işlevler iki ana gruba ayrılabilir. 1-sözsüz iletişim yoluyla birtakım anlamlar iletilebilmesinin mümkün olmasıdır. Örneğin; yakaya takılan rozetle meslek, kişiye yapılan bedensel temasla duygu ya da bir baş hareketiyle onay ifade edilebilir. Ya da yine örneğin ağırbaşlı biçimler, tek renk, bedene sımsıkı oturtulmuş klasik kesimler ciddiyeti ifade eder. 2- sözlü iletişimi desteklemesi, onun akıcılığına katkıda bulunmasıdır. KULLANIMLAR VE DOYUMLAR (USES AND GRAFITICATIONS) YAKLAŞIMI Kullanımlar ve Doyumlar yaklaşımıyla “insanlar medyadan nasıl yararlanıyorlar?” Katz’a göre, insanların toplumsal ve psikolojik kökenli ihtiyaçları vardır. Bu ihtiyaçlar sonucunda insanlar, medyadan ve diğer kaynaklardan bu ihtiyaçlarını gidermek için birtakım beklentiler içine girerler. Bu yaklaşıma göre: _Medyanın etkisi sınırlıdır, izleyicilerin “seçiciliği” bu etkiye engel oluşturur _Bireyler medyaya bakarak “ne düşünmeleri gerektiğine” değil, “ne hakkında düşünmeleri gerektiğine” karar verirler. Burada medya, adeta bir ilan tahtası işlevi görür. _İletişim alanında, kişi kendi enformasyonunun yaratıcısıdır. -İnsanlar medyayı farklı nedenler ve gereksinimler için kullanırlar. -insanların büyük çoğunluğu özgür iradelerine göre davranır(kurama göre). - Kişiler kitle iletişim araçlarından çeşitli doyumlar arayışındadır. Bunlar “dinlenme” “yalnızlığı giderme” “eğlence ”“heyecan” “sorunları unutma” Klasik Dönem: Bu dönemde Herzog, Suchman ve Berelson’un çalışmaları ön plana çıkmaktadır. Herzog, 1949 yılında, radyoda “Arkası Yarın” programlarını dinleyen bireylerin ne tür doyumlar sağladığı konusunda Suchman, radyoda “klasik müzik” dinleme motivasyonları konusunda Berelson ise, 1945 yılındaki gazete grevi esnasında gazete okuyamayan bireylerin en çok neyi özledikleri konusunda araştırmalar yapmıştır Modern Dönem: Bu dönem içerisinde, insan ihtiyaçlarının sonsuz ve sınırsız olduğu gerçeğinden hareketle, her bireyin farklı ihtiyaç ve beklentileri olduğu, ihtiyaç ve beklentilerini tatmin etmek isteyen bireylerin, genellikle farklı şekillerde medyaya yöneldiği kabul edilmiştir. Bu dönemde geliştirilen varsayım? “etkiye karşı direnen bireyin bilinçli bir seçim yaparak ihtiyaç ve beklentilerini en iyi şekilde karşılayacağına inandığı iletişim araçlarına yöneleceği” dir. KULLANIMLAR VE ETKİLER KURAMI Kullanımlar ve Doyumlar Yaklaşımı ile Etki Modelinin birleşmesiyle de “Kullanımlar ve Etkiler Yaklaşımı” ortaya çıkmıştır. Bu kuramın ana savı “İletişim araçlarının farklı kullanım türleri farklı sonuçlar üretir.” Modele göre, tüketilen kitle iletişim içeriğinin türü, ne miktarda tüketildiği ve nasıl tüketildiği gibi unsurlar, bu içerik tüketiminin sonuçlarını kestirmede önemli rol oynar. ENFORMASYON KURAMI (SHANNON &WEAVER MODELİ) _Bu yaklaşım, iletişimi tek yönlü ve doğrusal bir süreç olarak kabul eder. _Model, iletişim sürecinin işleyişinde defonksiyonel olan “gürültü” faktörünü iletişim sürecine sokmuştur. _İletişimin sorunu, “bir noktada seçilmiş olan iletiyi bir başka noktada aynen ya da yaklaşık olarak yeniden üretmektir. Bir enformasyon kaynağındaki gürültüye karşı başlıca üç yöntem kullanılır 1) Bir kanaldan aynı mesajın birden fazla gönderilmesi 2-Aynı mesajın gönderilmesi için kanal sayısının arttırılması 3-Alfabedeki bazı karakterlerin veya kelimelerin kullanımının kısıtlanması Örnek: -Askerlik; Komutanların verdikleri emri astlarına tekrarlatmaları gürültüye karşı aldıkları dolaylı bir önlemdir. Yine bir müzik parçasının plaktan kasete, kasetten de CD’ye kaydı yapılırsa, müzik parçasının kalitesinin düştüğü görülür Redundant (Tekrar, Fazlalık) Enformasyon, alıcı konumunda olan kişinin, içinde yaşadığı sistem veya süreç hakkındaki bilgisini arttırır ve içinde bulunduğu belirsizliği azaltır. ÖRNEK _Otobüs durağında yağmur altında bekleyenlerden birinin “yağmur yağıyor” şeklindeki iletisinin, aynı yağmurun altında bekleyen diğer insanlar için hiçbir enformasyon değeri yoktur. _Patron, çalışanına sadece “evet / hayır” şeklinde bir yanıt vermekle, çalışanın içinde bulunduğu belirsizliği giderecek bir şey yapmış olacak, bu kısa yanıtın hiç olmazsa bir baytlık bir enformasyon değeri olacaktır. Redundant Öğesinin İletişime Katkıları Tekrar, gürültülü bir iletişim kanalının yetersizliklerini ortadan kaldırmaya yardımcı olur. Örneğin, bozuk bir telefon hattında söylediklerimizi yineleriz; radyo ya da telefonda sözcükleri hecelerken, örneğin elmanın E’si, şekerin Ş’si deriz Tekrar, izleyiciye ilişkin sorunların çözümünde de yardımcı olur. Daha geniş, ayrışık bir izleyici kitlesine ulaşmak istiyorsak yüksek düzeyde tekrara dayalı bir ileti oluşturmalıyız. Nitekim bu yüzden popüler sanat, yüksek sanattan daha çok tekrar içerir. Aynı şekilde, bir sabun reklamında, bir bilgisayar reklamından daha çok tekrar vardır. Entropi (Belirsizlik, Anlam Kaybı) “Doğanın düzenli olanı yıkma, dirimsel bozulmayı ve toplumsal kargaşayı hızlandırma eğilimi.” Entropi, enformasyon toplumu önündeki en temel tehlikedir. Bir sistem içindeki enformasyonun tutarı, onun örgütlenme düzeyinin ölçüsüyken; entropi, onun bozulma düzeyinin ölçüsüdür. Wiener’a göre, kanalda gürültü arttıkça, iletinin bilinme derecesine duyulan gereksinim de artmaktadır. Buradan hareketle diyebiliriz ki, belirsizlik her şeyden önce, bir iletişim sorunudur. Enformasyon” Kavramı “sinyalin kestirilebilirlik ölçüsüdür. Bir başka deyişle, “enformasyon, göndericisine açık olan seçeneklerin sayısıdır. Sinyalin kendi içeriğiyle ilişkisi yoktur. Sinyal, havadaki ses dalgası, elektrik akımı veya dokunma olabilir. Verilen şifre, iki sinyalden alınabilir Örnek: bir el fenerinin bir kez veya iki kez yanıp sönmesi gibi. Bu sinyallerde içerilen enformasyon tek yanıp sönmede “evet”, iki kez yanıp sönmede “hayır” anlamına gelebilir. Ör: Kapı çalma: 2 kez ya da tek. Araç Shannon ve Weaver modelinde yer alan “araç” 3 kategori şeklinde tasarlanmaktadır 1- Sunumsal Araçlar. 2- Temsili Araçlar. 3- Teknik Araçlar. Sunumsal Araçlar Ses, yüz, beden. Bu araçlar, konuşulan sözlerin, ifadelerin, jest ve mimiklerin “doğal” dilini kullanırlar. İletişimcinin varlığını zorunlu kılarlar. Araç, kişidir. Burada ve şimdi ile sınırlıdır. İletişim “eylemleri” üretirler Temsili Araçlar Kitaplar, resimler, fotoğraflar, yazılar, heykel, iç mimari, peyzaj v.s. “Metin” yaratmak için kültürel ve estetik uzlaşımları kullanan araçlardır. Kaydedilen bir metin oluştururlar ve iletişimciden bağımsız olarak var olabilirler. İletişim “ürünleri” üretirler. Teknik Araçlar Telefon, radyo, televizyon, teletext. Mühendislik tarafından yaratılan araçlardır. Telefon ve radyo, “aktaran” araçlardır. Televizyon ve teletext, ilk ikisine göre gürültüden daha çok etkilenen araçlardır