CÜMLEDE ANLAM Cümle: Kendi içinde anlam ve yargı bütünlüğü

advertisement
CÜMLEDE ANLAM
Cümle: Kendi içinde anlam ve yargı bütünlüğü taşıyan dilbilgisi kurallarına uyan söz
dizimine cümle denir.
1. ÖZNEL ANLATIM (SUBJEKTİF):
Kişinin, kişisel duygu, izlenim ve kanaatlerini ifade eden, kanıtlanamayan, kişiden kişiye
değişebilen kavrama dayalı yargılardır.
Öznel cümleleri, varsayım ve olasılık; yorumlama, yakınma, eleştiri ya da beğeni içeren
cümleler gibi gruplara ayırabiliriz.
Sembolizm, Cumhuriyet döneminde yetişen bütün şairler üzerinde etkili olmuş-tur. (Bazı
şairler üzerinde etkili olmamış olabilir.)
Son yirmi yıl, hikayeciliğimizdeki olumlu gelişme bakımından edebiyatımızdaki en başarılı
yıllardır. (Bazılarına göre başarılı yıllar olmayabilir.)
En güzel hikayeler bu yıllar arasında yazılmıştır.(Kime göre güzel ölçü ne?)
Steinbeck eşsiz hikayeler yazmış bir sanatçıdır. (Bazılarına göre eşsiz olmayabi-lir.)
Halit Ziya gibi büyük bir romancının yarın okunacağını sanmıyorum. (Bu görüşe herkes
katılmayabilir.)
2. NESNEL ANLATIM (OBJEKTİF):
Anlatan kişini, eşyanın ve varlıkların dış görünüşüne dayanan ve yazarın kişisel düşünce
ve duygularına dayanmayan, nicelikleri ölçülebilir, kanıtlanabilir ve herkese göre aynı
olan ve değişik yorumlara meydan vermeyen yargı cümlelerindeki anlatımdır. Evrensel bir
nitelik taşıyan nesnel anlatımda “bence, bana göre” düşüncesinin yeri yok-tur. Nesnel
cümleleri, hayal gücümüze veya kendimize göre yorumlayamayız. Onlardaki nitelikleri
isteklerimiz doğrultusunda değiştiremeyiz.
Nesnel anlatım özelliği taşıyan cümleleri “duyu organlarıyla anlatım ve gözlem yoluyla
anlatım” diye iki grupta inceleyebiliriz.
Necip Fazıl Kısakürek, 25 mayıs 1983’te İstanbul’da öldü
(Bu kanıtlanabilir bir yargıdır.)
Türkiye’nin nüfusu her yıl %2 oranında artmaktadır.
Büyük kentlerin kenar mahallelerinde gecekondulaşma her yıl biraz daha artmakta-dır.
Tarık Buğra, romanlarında daha çok hikaye bileşik zamanını kullanmıştır.
Cahit Sıtkı’nın Otuz Beş Yaş şiirinde teşbih ve istiareler bol bol kullanılmıştır.
UYARI
Nesnel anlatıma dayalı soru köklerinde “nesnel” sözcüğü kullanılmamış; bunun yerine
nesnelliği çağrıştıracak sözcükler seçilmiş olabilir.
3. DEĞERLENDİRME:
Bir şeyi (olay, nesne, kavram, sanat eseri, kişi) belli bir görüşe göre açıklama, kritiğe tabi
tutmadır. Bir sanat eserinin sanatçının ya da herhangi bir durumun iyi ya da kötü
yönlerini ortaya koymaya değerlendirme denir.
ÖRNEK:
“Sanatçı ilk eserlerindeki pürüzlü dilden kurtulmuş; güzel, ahenkli bir anlatıma
kavuşmuş.”
4. BİR KOŞULA BAĞLI CÜMLELER:
Şartlı (koşullu) cümleler: Birinin gerçekleşmesi diğerinin gerçekleşmesi koşuluna bağlı
cümlelerdir. Koşullu cümlelerde birinci bölüm koşul (şart), ikinci bölüm de o koşula bağ-lı
olarak ortaya çıkan sonuçtur. Koşul anlamı –se (-sa), ise ve bazı zarf fiil ekleriyle –(dıkça, -dikçe) sağlanır.
Yağmurdan sonra sokaklar ortadan kalkmıyorsa, şehirden öç almanın vakti gelmiş
demektir.
Beni ararsa, kendisiyle görüşürüz.
Ne demek istediğimi, bu şiirleri okursa anlar.
Seni gördükçe, babanı hatırlıyorum.
Güldükçe güller açılır, ağladıkça inciler saçılır.
UYARI:
1) Cümleye istek, dilek anlamı katan –se, -sa ile, koşul anlamı veren –se, -sa’yı karıştırmamamız gerekir.
Dilek cümlelerinde, -se, -sa almasına rağmen, koşul anlamı yoktur:
_ Otobüsle gelmese de trenle gelse.
2) Bazı cümlelerde de koşul gerçekleşse bile cevap gerçekleşmez.
_ Erken yatsa da uyuyamaz.
_ Hızlı koşsa da yetişemez.
5. KARŞILAŞTIRMA BİLDİREN CÜMLELER:
Karşılaştırma, iki birim, iki nesne, iki kişi arasında yapılan bir kıyaslamadır. Karşılaştırmanın gerçekleşmesi bir değer yargısı veya bir ölçünün ortaya konmasına bağlıdır.
Karşılaştırma;benzerlik, farklılık, üstünlük gibi değişik durumları ifade etmek amacıyla
yapılır. Bunun için benzetme edatları, karşılaştırma edatları kullanılır.
Bundan daha tembel birini bulamadın mı?
Bu çalışmayla daha iyi bir puan alabilirdin.
Sıhhatim düne göre hayli iyi.
Tiyatro da sinema kadar etkili bir sanattır.
Bu olaya hiçbiriniz benim kadar sevinemezsiniz.
6. DOLAYLI – DÜZ ANLATIM:
a) Cümle içinde başkasına ait bir sözü değiştirmeden aktarmaya Düz (doğrudan)
Anlatım denir.
ÖRNEK:
Babam: “Sana bilgisayar alacağım.” dedi.
b) Cümle içerisinde başkasına ait bir sözü cümleyi söyleyenin kendi söyleyişine göre
değiştirerek aktarmasına Dolaylı Anlatım denir.
ÖRNEK:
“Babam bana bisiklet alacağını söyledi.”
7. MECAZİ ANLATIM (MECAZ ANLAMLI CÜMLELER):
Bir sözün kendi anlamının dışında kullanılmasıdır. Böyle anlatımlarda bir sözcük
(deyimlerde birden fazla) mecaz boyutu kazanır. Mecazi anlatımda ise, cümle bütünüy-le
mecaz anlamı kazanmış olur. Yalnızca, bir cümledeki sözcüklerin hemen hemen tama-mı
kendi anlamından uzaklaştığı için, o cümlenin zihnimizdeki çağrışımı, sözcüklerin gerçek
anlamıyla benzerlik veya yakınlık açısından sadece bir ilişki çağrışım halindedir.
Bu anlatımının en güzel örneklerini atasözlerinde buluruz. Atasözlerinin büyük bir bölümü,
mecazlı ve kinayeli anlatıma dayanır.
Pazarda eşeğin kuyruğunu kesme,
Kimi uzun, kimi kısa der, demişler.
(Bu sözde, anlatılan olayın eşekle de kuyrukla da ilgisi yoktur. Kinaye yoluyla, gizli
yapman gereken bir işi herkesin ortasında yaparsan, istediğin sonucu alamazsın, denilmek isteniyor.)
Eceli gelen karga, kırılacak dala konar.
Eceli gelen köpek, cami duvarına işer.
Eşeği düğüne çağırmışlar, ”ya odun eksik ya su.”demiş
Kısmetsiz köpek, sabaha kadar uyuya kalır.
8. TANIM CÜMLESİ:
Bir şeyin ne olduğunu anlatan cümlelere denir.
ÖRNEK:
Kültür, bir milletin oluşturduğu ortak değerler topluluğudur.
Dil, duygu ve düşünceyi anlatan canlı bir varlıktır.
Yazı, insanların duygu, düşünce ve isteklerini iletmek için yararlandıkları bir anlatım
aracıdır.
9. ÜSLÛP:
Bir sanatçıya özgü teknik, renk, güçlendirme ve söyleyiş tarzıdır. Sanatçının
duyuş, görüş, anlayış ve anlatıştaki özelliğidir.
ÖRNEK:
Sanatçı hikâyesinde atasözleri ve deyimleri çok kullanmıştır.
Bu romanında süslü ve külfetli bir dil karakterleri başarılı bir şekilde yansıtan bir dikkat
nazarımıza çarpar.
Yazar Çukurova daki ırgatların karakterini başarılı bir şekilde çizerken onları yöresel
tarzda konuşturmayı da ihmal etmemiştir.
10. ÖN YARGI:
Bir olay veya kişiyle ilgili değişik sebeplerden dolayı önceden edindiğimiz olumlu veya
olumsuz yargılardır. Sonuçla ilgili önceden karar verme de denebilir.
ÖRNEK:
Bu kitap piyasaya çıktığında müthiş tutulacak.
Bu takım bu sene şampiyon olamaz.
11. İHTİMAL(OLASILIK):
Bir olayın ya da herhangi bir şeyin görünüşe göre olacağını sanmadır.
ÖRNEK:
Hava bulutlu yağmur yağabilir.
Şu sıralar İstanbul’a varmış olmalı.
Üstün ıslanmış hasta olabilirsin.
12. SEZGİ, TAHMİN CÜMLELERİ:
Sezgi, altıncı his denilen ve bir olayı olmadan önce, olacağını hissetmek demektir. Bu,
daha çok insanın içine doğan bir duygudur. Bu olayların akışından hareketle sonucu
görebilmek şeklinde de olabilir.
ÖRNEK:
Bu konuşmalardan sonra benden bir şey isteyeceğini anlamıştım.
13. VARSAYIM:
Bir durumun sonucunun ne olduğunu bilmeden onu kendimize göre bir sonuca bağlamaya
varsayım denir.
ÖRNEK:
Diyelim ki bu olay gerçek değil.
Farz et ki bu sınavı kazandınız.
Tut ki Türkiye derecesi yaptın.
14. ÖNERİ:
Bir konuda eksik görülen herhangi bir şeyin nasıl giderilebileceğine dair teklif getirmeye
öneri denir.
ÖRNEK:
Günün belli saatlerinde, belli aralıklarla ders çalışırsa daha iyi olur.
Sanatçı kişisel konuların yanında toplumsal konulara da değinmeli, halkın sevinçlerine,
ıstıraplarına da değinmeli.
15. ELEŞTİRİ:
Bir insanın, bir eseri, bir konuyu doğru ve yanlış yanlarını bulup göstermek amacıyla
incelemeye eleştiri denir.
ÖRNEK:
Yazar tek boyutlu, basmakalıp kişiler oluşturmuş.
Sanatçı dil ve anlatıma konu kadar önem vermemiş.
16. CÜMLE TAMAMLAMA:
Bu soruları çözmek için biraz dikkat, dil bilgisi kurallarına uygun cümleyi tanımak, önceki
ve sonraki cümleleri anlamak yeterli olacaktır.
ÖRNEK:
“Gerçeği buldum” deme, “…” de! anlatımındaki boşluğa aşağıdakilerden hangisi getirilirse
söz, “sınırsız sayıda gerçek vardır” anlamı kazanır?
a) Gerçekten korktum.
b) Gerçek beni buldu.
c) Gerçeği hiç kaybetmedim ki.
d) Bir gerçek buldum.
17. CÜMLE OLUŞTURMA:
Bu tip sorularda seçeneklerden giderek en uygun, anlamlı cümleyi bulmanız sizin için
daha kolaydır.
18. CÜMLENİN YORUMU:
Bu tip sorularda eğer cümleden çıkarılabilecek yargı veya cümlede anlatılmak istenenin
ne olduğu, isteniyorsa cümlenin söyleniş sebebi düşünülür.
19. VECİZE:
Bir duyguyu, bir düşünceyi kısa ve öz bir şekilde anlatan, kim tarafından söylendiği
bilinen güzel sözlere vecize denir.
ÖRNEK:
“Çalışanlar, fenalık düşünmeye vakit bulamazlar. Çalışmayanlar ise, kendilerini fenalıktan
kurtaramazlar.” ( Hz. Ali )
Hayatta en hakiki mürşit ilimdir. ( Atatürk )
20. ATASÖZLERİ:
Atasözleri, az kelime ile anlatılmış halka mal olmuş özlü sözlerdir. Bunlar kısalığı ve
sadeliği içinde bir takım gerçekleri anlatır.
o Atasözleri kalıplaşmıştır.
Derdini söylemeyen derman bulamaz.
Derdini söylemeyen ilaç bulamaz diye değiştirilemez.
o Atasözleri genelde mecaz anlamlıdır.
Ağaç yaşken eğilir.
o Bazı atasözleri gerçek anlamlı olabilir.
Akıl yaşta değil baştadır.
o Atasözleri genel bir yargı bildirir.
Su testisi su yolunda kırılır.
o Bazı atasözleri aynı konuyu işler. Yani yakın anlamlı atasözleri bulunabilir.
Bir elin nesi var iki elin sesi var.
Yalnız taş duvar olmaz.
Atasözleri aynı konuyu yani “birlik ve beraberlik” konusunu işler
21. NEDEN - SONUÇ İLİŞKİSİ BULUNAN CÜMLELER:
Neden-sonuç ilişkisi bulunan cümleler iki bölümden oluşur. Birinci bölüm neden (sebep),
ikinci bölüm ise sonuç bildirir. Böyle sorularda, eylemin hangi nedenle gerçekleştiğine
dikkat etmek yeterlidir. Neden-sonuç ilişkisi daha çok, için, üzere, -den (-dan), diye,
çünkü, ile (-le-la) vb. gibi edatlarla sağlanır.
ÖRNEK:
Bugün hıdrellez olduğu için öğleden sonra okul tatil edildi.
Kanunları koyanlar da çok kez budala, ya da eşitlik korkusuyla haksızlığa düşen
kimselerdir.
İnsan tabiatının yetersizliği yüzünden, hiçbir şeyi yalın ve duru halinde tuta-maz.
22. AMAÇ ANLAMI TAŞIYAN CÜMLELER:
Amaç anlamı taşıyan cümlelerde, eylemin hangi amaca bağlı olarak gerçekleştiği
vurgulanır. Neden-sonuç cümlelerinde olduğu gibi bunlarda da için, üzere, diye vb.
edatlardan yararlanılır.
ÖRNEK:
Biz, şimdi arasında nice mesafeler bulunan iki uçurumda birbirlerine seslerini duyurmak
için didinen iki genciz.
Bütün bu sıkıntılara sınavı kazanalım diye katlandık.
Bildiklerimizi açıklamak üzere buraya gelmiş bulunuyorum.
23. KOŞULA BAĞLI CÜMLELER:
Bir olayın gerçekleşebilmesi için başka bir olayın varlığının gerektiğini bildiren cümlelerdir.
Olması şart koşulan şey olmazsa asıl olay gerçekleşmez.
ÖRNEK:
Pazar günü hava güzel olursa pikniğe gidebiliriz.
CÜMLE ÇEŞİTLERİ
1234-
Yapılarına Göre Cümleler
Yükleminin Türüne Göre Cümleler
Yükleminin Yerine Göre Cümleler
Anlamlarına Göre Cümleler
1- YAPILARINA GÖRE CÜMLELER
Yapılarına göre basit, bileşik, bağlı ve sıralı cümleler olmak üzere dört cümle
çeşidi vardır.
a) Basit Cümle:
Tek yüklemi bulunan, tek yargı bildiren cümleler yapı bakımından basit
cümledir. Basit cümleyi belirleyen tek yüklemin, tek yargının bulunmasıdır.
Yüklem dışındaki diğer ögelerin sayısı önemli değildir. Basit cümleler hem isim
hem fiil cümlesi olabilir. Türkçede cümleler genellikle basit yapılıdır:
Eğri cetvelden doğru çizgi çıkmaz.
Akıllı düşman, akılsız dosttan yeğdir.
Güneş balçıkla sıvanmaz.
Yapısında fiil ismi, sıfat-fiil, zarf-fiil veya bu tür kelimelerden yapılmış kelime
grupları bulunan cümlelerde bu unsurlar bağımsız yargı bildirmedikleri için,
böyle cümleler de yapı bakımından basit cümle sayılırlar:
Bu kadar yolu yaya gitmek zor olabilir.
Gülü seven dikenine katlanır.
Ayaklarını sürüyerek yerine geçti.
b) Birleşik Cümle:
İçinde birden fazla yargının bulunduğu cümleler, birleşik cümledir. Bu yapıdaki
cümlelerde esas yargıyı üzerinde bulunduran bir temel cümle ve bu temel
cümleyi çeşitli yönlerden tamamlayan yan cümleler bulunur.
Türkçede şartlı birleşik cümle, ki’li birleşik cümle ve iç içe birleşik cümle olmak
üzere üç çeşit birleşik cümle vardır:
Şartlı birleşik cümle: İçinde şart kipi bulunan cümledir. Şart kipi, diğer fiil
çekimlerinden farklı olarak bitmiş bir hareket göstermez, bir yargı ifade etmez.
Bu sebeple şart kipiyle bağımsız bir cümle yapılamaz.
Bu yapıdaki cümlede şart kipini taşıyan yardımcı cümle önce, temel cümle sonra
gelir. Şart cümlesi temel cümleyi genellikle şart, zaman, sebep, benzetme gibi
anlamlarla tamamlar ve temel cümlenin zarfı olur:
Derslerine düzenli çalışırsan sınıfını kolay geçersin.
Pazar günü hava güzel olursa gezmeye gideceğiz.
“Artık demir almak günü gelmişse zamandan
Meçhûle giden bir gemi kalkar bu limandan.”
(Yahya Kemâl)
Ki’li birleşik cümle: Farsçadan dilimize giren ki bağlama edatıyla yapılan birleşik
cümledir. Ki edatı, çekimli bir fiilden sonra gelince bağlama edatı olur. Bu
cümlelerde ki edatına kadar olan kısım asıl unsur; ki edatından sonraki unsur
yardımcı unsurdur. Bu sıralanış Türkçeye aykırıdır. Ki edatı çıkarılınca cümle
Türkçedeki sıralanışa uyar:
Duydum ki unutmuşsun gözlerimin rengini. (Gözlerimin rengini unuttuğunu
duydum.)
Öyle insanlar vardır ki yaptıkları iyilikleri her fırsatta söylemekten zevk
duyarlar. (Yaptıkları iyilikleri her fırsatta söylemekten zevk duyan insanlar
vardır.)
Ki’den önceki unsurun isim olması hâlinde ki, yardımcı cümleyi asıl cümleye
bağlamaz, asıl cümlenin yüklemini onun isim unsuruna bağlar. Böyle cümlelerde
söylenmese de anlamda bir değişiklik olmaz:
Limon ki bol vitaminli bir meyvedir, kışın yetişir. (Limon bol vitaminli bir
meyvedir, kışın yetişir. / Bol vitaminli bir meyve olan limon kışın yetişir.)
İç içe birleşik cümle: Bir cümlenin herhangi bir görevle başka bir cümlede yer
almasıyla meydana gelen birleşik cümledir. Araya giren cümle, temel cümledeki
anlamı tamamlayan yardımcı cümle olarak nesne veya diğer unsurlardan birinin
parçası olur:
Edebiyat öğretmeni içinizde “Han Duvarları”nı okuyan var mı, dedi.
Hayır, o değil, şu uzun boylu adam, dedi.
c) Bağlı Cümle:
Birden fazla cümlenin fakat, ama, ancak, lâkin, ve, veya gibi edatlarla bir özneye
bağlanarak oluşturduğu cümledir. Her biri bağımsız cümle olan bu cümleler
arasındaki ilgi, bağlama edatlarıyla kurulmakta ve pekiştirilmektedir:
Konuşmayı erken öğrendim ama susmayı öğrenmem için yaşlanmam gerekti.
Ölmek kaderde var,bize üzüntü vermiyor
Lâkin vatandan ayrılışın ıztırabı zor.
d) Sıralı Cümle:
Tek başına bağımsız yargı bildiren iki veya daha fazla cümlenin bir anlam
bütünlüğü içinde sıralanmasıyla kurulan cümlelerdir. Yüklemleri çekimli fiil olan
sıralı cümleler, birbirinden virgül veya noktalı virgülle ayrılır:
Alacağını tahsil etmek için önce telefon etmiş, sonra biriyle haber yollamış,
olmayınca kendisi gitmek zorunda kalmıştı. Bu sıralı cümlede yargı taşıyan
telefon etmiş, haber yollamış, zorunda kalmış yüklemlerini birbirine bağlayan –
tı, kip ekidir. Sıralı cümlede önceki yargılarda bu ek tekrarlanmayıp son yargıya
doğru bir bağımlılık sağlanır. Böylelikle cümlenin bitmediği de hatırlatılmış olur.
Aradaki ilginin ortak cümle ögeleriyle sağlandığı sıralı cümleler bağımlı sıralı
cümle; ilginin sadece anlam yönüyle kurulduğu cümleler bağımsız sıralı
cümledir:
Çetin, kantinde bizi bekliyormuş, hemen yanımıza geldi, kolumuzdan tutup
masasına götürdü. (Özne, ortaktır.)
Öğretmeni Aysel’i çağırıyordu; Aysel hiç oralı değildi
2- YÜKLEMİNİN TÜRÜNE GÖRE CÜMLELER
a) Fiil Cümlesi:
Yüklemi çekimli bir fiil veya fiil grubu olan cümle, yükleminin türüne göre fiil
cümlesidir. Her türlü hareket, iş, oluş fiil cümleleriyle karşılandığı için fiil
cümleleri isim cümlelerine göre daha çok kullanılır.
Yükleminin geçişli fiil olması durumunda, fiil cümlelerinde cümlenin bütün
ögeleri bulunabilir. Fiil geçişsiz olursa cümlenin nesnesi olmayacaktır.
“İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Önce hafiften bir rüzgâr esiyor,
Yavaş yavaş sallanıyor
Yapraklar ağaçlarda.”
(Orhan Veli)
Başlarını göklere çarpmaktan, genellikle cüceler korkar.
(Cenap Şahabettin)
Allah size bir yüz vermiş; bir tane de siz eklemeyin.
(Shakespeare)
Mum, dibine ışık vermez
(Atasözü)
b) İsim Cümlesi:
Yüklemi ek-fiille çekimlenmiş bir isim veya isim grubu olan cümleler, yükleminin
türüne göre isim cümlesidir.
İsim cümleleri, genellikle özne ve yüklemden oluşur. İsim cümlelerinin
olumsuzunu yapmak için değil ve yok kelimeleri kullanılır. Ağzı var, dili yok.
“Ormanlar koynunda bir serin dere
Dikenler içinde sarı gül vardır.”
(Rıza Tevfik Bölükbaşı)
“Sen Türkiye gibi aydınlık ve güzelsin.
Benim doğduğum köyler de güzeldi.”
(Cahit Külebi)
“Ölmek değildir, ömrümüzün en feci işi
Müşkül budur , ölmeden evvel ölür kişi”
(Yahya Kemal)
Cesurun bakışı, korkağın kılıcından keskindir.
3- YÜKLEMİNİN YERİNE GÖRE CÜMLELER
Yüklemin cümle içindeki yerine göre iki çeşit cümle vardır.
a) Kurallı (Düz) Cümle:
Türkçede asıl unsurlar sonra, yardımcı unsurlar önce geldiği için cümlenin en
önemli ve asıl ögesi olan yüklem genellikle cümlenin sonunda yer alır. Yüklemi
sonda olan cümle, kurallı cümledir. Cümlede özellikle belirtilmek istenen
unsurlar yükleme yaklaştırılır:
Kayıhan, / bu akşam / pencerenin önünde / oturuyordu.
Kayıhan, / pencerenin önünde / bu akşam / oturuyordu.
Bu akşam / pencerenin önünde / Kayıhan / oturuyordu.
b) Devrik Cümle:
Yüklemi sonda olmayan cümle, devrik cümledir. Devrik cümlelere daha çok şiir
dilinde rastlanır. Günlük konuşmalarda, atasözlerinde ve deyimlerde de zaman
zaman devrik cümleler görülür. Cümlede yüklemin dışındaki ögelerin yer
değiştirmesi durumunda cümlenin kurallılığı bozulmaz. Ancak yüklemin yeri
değişirse cümle devrik olur:
“Bir kökte uzamış sarmaşık gibi
Dökülmüş gerdana saçların güzel.”
(Âşık Veysel)
“Aya haber sal çıksın bu gece;
Görünsün şöyle gönlümce.”
(Cahit Sıtkı Tarancı)
Sensiz kaldım bu yerde.
Gülme komşuna, gelir başına.
Çocuktan al haberi.
4- ANLAMINA GÖRE CÜMLELER
Anlamına göre üç çeşit cümle vardır.[indent]a) Olumlu Cümle:
Yargının gerçekleştiğini bildiren cümleler, olumludur. Bu cümlelerin yüklemi
varlık, olma veya bulunma bildirir:
Kurt kocayınca, köpeğin maskarası olur.
(Atasözü)
Gerçek belirince yalan ortadan kalkar.
(Atatürk)
Para ile satın alınan sadakat, daha fazla para ile de satılır.
(Seneca)
Beklediğimiz haber, nihayet geldi.
Yapısı bakımından olumsuz görünen bazı cümleler anlam bakımından
olumludur. Cümlede iki olumsuz unsurun bulunması cümlenin anlamını olumlu
yapar:
Nasıl cevap vereceğini bilmiyor değildi.(=biliyordu)
Allah’tan korkmayan yoktur.(=herkes korkar)
Yapı bakımından olumsuz bazı cümleler soru yoluyla olumlu bir anlam
kazanabilir:
Siparişlerinizi getirmez olur muyum. (=getiririm)
Bayrakları bayrak yapan üstündeki kan değil midir?
b) Olumsuz Cümle:
Yargının gerçekleşmediğini, yapılmadığını bildiren cümleler, anlam bakımından
olumsuzdur.
Fiilden fiil yapan –ma-, -me- olumsuzluk eki, değil edatı ve yok keli*mesi
cümleleri olumsuz yapan unsurlardır:
Bundan sonra kimseyi kandırmayacak.
“Bu güler yüzlü adam ben değilim.”
(Cahit Sıtkı Tarancı)
Cebimde beş kuruş para yok.
Yapı bakımından olumlu olan bazı cümleler soru ekiyle olumsuz bir anlam
kazanabilir:
Matematik sınavından 95 almak kolay mı? (Kolay değil.)
Babamın yanında hiç, sigara içebilir miyim? (İçemem.)
ne......ne bağlama edatıyla kurulan cümleler de anlam bakımından olumsuzdur.
Cümlede bu unsur varsa yüklem mutlaka olumlu olmalıdır:
“Ne hasta bekler sabahı
Ne taze ölüyü mezar
Ne de şeytan, bir günahı
Seni beklediğim kadar.”
(Necip Fazıl)
Ne sevenim var ne soranım var.
c) Soru Cümlesi:
Herhangi bir şeyi öğrenmek için soru unsurlarıyla kurulan cümleler, soru
cümlesidir. Soru cümleleri genellikle, soru eki mı (mi, mu, mü) ile yapılır. Ayrıca
hani, hangi, kim, kaç, nasıl, ne, neden, niçin gibi soru kelimeleriyle de soru
cümleleri kurulur. Soru cümlesi olumlu veya olumsuz olabilir:
Doktor içeride mi?
Hangi konuyu anlamadınız?
Niçin bu kadar geç kaldınız?
Yeni sınav yönetmeliği hakkında ne düşünüyorsunuz?
Üniversitemizi nasıl buldunuz?
Cümlede soru eki hangi kelimeden sonra gelirse onu sorar:
Aybars dün arabasıyla geldi mi?
Aybars mı dün arabasıyla geldi?
Aybars dün mü arabasıyla geldi?
Aybars dün arabasıyla mı geldi?
Download