gestalt kuramı ( wertheımer-koffka- kohler )

advertisement
GESTALT KURAMI ( WERTHEIMER-KOFFKA- KOHLER )
BİLİŞSEL ÖĞRENME KURAMLARININ GENEL ÖZELLİKLERİ









Öğrenme zihinde gerçekleşen bir süreçtir.
Hazırbulunuşluk ve ön öğrenmeler öğrenme sürecinde etkilidir.
Öğrenciler anlayarak, kavrayarak öğrenmelidir. Çünkü bu şekilde öğrenilen bilgiler daha kalıcı olur.
Bireyin öğrenilecek bilgiyi kendisinin keşfetmesi kalıcılığı arttırır.
Bilgiler anlamlı bütünler halinde öğrenciye sunulmalıdır. Öğrenciler yeni öğrenilecek bilgileri eski bilgiler ile
ilişkilendirip zihinde anlamlı hale getirir.
Öğrenme kendiliğinden ortaya çıkmaz aktif katılım zorunludur.
Anlamlandırma ve yorumlama süreci öğrenmeyi etkiler.
Birey maruz kaldığı uyarıcıları kendisi anlamlandırır ve yorumlar.
Bilişsel kuramcılar, problem çözme, kavram öğretimi gibi karmaşık davranışlarla ilgilenmiştir.
GESTALT KURAMI ( WERTHEIMER-KOFFKA- KOHLER )






GESTALT KURAMI
GENEL ÖZELLİKLERİ





Gestalt; Almanca, bütün, şekil, biçim gibi anlamlara gelir.
Öncüleri alman Wertheimer Köhler, Kofka ve Kurt Lewin (Alan Kuramı)'dir.
Öncelikle algılama ve problem çözme süreçleriyle ilgilenmişlerdir.
Öğrenme ile ilgili görüşleri, algılama ile ilgili çalışmalarına dayanmaktadır.
Onlara göre algısal örgütleme yasaları öğrenmeyi açıklamaya yardım etmektedir.
Gestaltçılar, organizmanın dışarıdan gelen duyumlara kendisinden bir şeyler katarak,
yaşantıyı yeniden örgütlediğine inanmaktadırlar.
Gestalt kuramcılara göre algı, bir örgütlemedir.
Birey bütünü parçalarına ayrıştırarak değil, bütünlük içinde algılar. ÖR: Bir senfoni
orkestrasını dinlerken, her bir müzisyenin orkestraya katkısını analiz ederek değil, bütün
olarak dinleyip anlamaya çalışırız.
Öğrenme: Kişinin karşılaştığı bir durumu algılaması ve yorumundaki değişmedir,
Gestalt Kurama Göre "Algılama" bir örgütlemedir.
Algısal Örgütleme yasalarından en önemlileri; şekil-zemin, yakınlık, benzerlik,
tamamlama, basitliktir ( tüm bu yasalar Pragnanz yasası adı altında toplanmıştır)
ALGISAL ÖRGÜTLEME YASALARI
Gestaltçı psikologlar, öncelikle algılama ve problem çözme süreçleriyle ilgilenmişlerdir. Öğrenme ile ilgili görüşleri,
algılama ile ilgili çalışmalara dayanmaktadır. Algılama dış dünyadan duyu oranlarımız yoluyla aldığımız duygusal bilginin
beyin tarafından seçilip örgütlenerek yorumlanması sürecidir. Bu süreçte bireyler çok farklı şekillerde hareket
etmektedirler. Örneğin; kişiler nesneleri, insanları veya olayları belli referans noktalarına (ön yargılara ve beklentilere)
göre algılama eğiliminde olabilirler. Buna algısal set oluşturma veya algısal kurulum denir.
Algı bir örgütlenmedir. Çok sayıda algılama ilkesi vardır
A. PRAGNANZ
YASASI
-
a. Benzerlik
Yasası
Gestalt Anlayışının temel yasasısıdır.
Wertheimer birçok algı yasası ortaya koymuş ama diğer kuramcılarla birlikte bunları daha
genel ortak bir yasada toplamaya çalışmışlar ve buna "Pragnanz" adını vermişlerdir.
Pragnanz yasası, algılama, öğrenme ve bellekle ilgili çalışmalarda yol gösterici bir ilke
olmuştur.
Pragnanz: Denge durumu yasasıdır. Organizmanın iyi biçim, iyi şekil iyi bütün olma
eğilimidir.
Pragnaz yasasına ait alt yasalar aşağıda verilmiştir.
Zihinde birbirine benzeyen uyaranları gruplama eğilimi vardır ve bunlar
daha çabuk öğrenilir.
Örneğin: Yandaki şekilde birbirine benzer ögeleri birlikte algılarız.
Bir grup insan içerisinde kadınları ayrı, erkekleri ayrı algılarız
b. Yakınlık
Yasası
c. Tamamlama
Yasası
d. Süreklilik
( Devamlılık)
Yasası
e. Şekil-Zemin
İlişkisi
f.
Basitlik
Yasası
Duyusal uyarıcılar (şekiller, nesneler, sesler vb.) mekân ve zaman
anlamında birbirine olan yakınlıklarına göre gruplanarak bir bütün
olarak algılanır.
Ör: Yandaki şekilde 12 nokta olduğu halde , birbirine yakın noktaları bir
grup halinde algılıyoruz.
- Birbirine yakın oturan iki öğrenciden birisi yaramaz ise diğerini
de yaramaz diye algılarız.
Tamamı görülmeyen ya da daha tamamlanmamış duyusal uyarıcılar bir
bütün olarak algılanır.
- Ör: Yandaki şekilde eksik kısımlar olsa da şekilleri zihnimiz
tamamlayarak bir bütün halinde algılamaktadır.
- Mrh, Slm kelimeleri eksik olsa da biz onları merhaba , selam şeklinde
algılamaktayız.
Aynı yönde ilerleyen duyusal uyarıcılar birbiri ile ilişkili olarak algılanır.
Ani değişikliklerden çok süreklilik algılanır.
Ör: Yandaki şekilde V şeklinde iki ayrı çizgi yerine birbirini kesen iki
çizgi olarak algılanmaktadır.
Algısal alanda dikkatin yoğunlaştığı obje şekil, onu çevreleyen ortam
zemin olarak adlandırılır. Dikkatin yoğunlaştığı noktaya göre şekil ve
zemin yer değiştirebilir.
Ör: Yandaki resmin ortasına 10 saniye boyunca baktığınızda algınızın
vazo ve birbirine bakan iki yüz şeklinde sürekli değiştiğini fark
edeceksiniz.
Ör: Sınıfta öğretmen ders anlatırken ( öğretmenin sesi) şekil, sınıftaki
uğultu ( zemin ) durumundadır. Zira öğretmenin sesine dikkat
etmekteyiz. Ancak öğretmenin ders anlatımı sırasında dışarıdan ani bir
ses gelse bu sefer öğretmen sesi zemin durumuna düşer.
Daha çok basit uyarıcıları, karmaşık uyarıcılardan daha kolay ve öncelikli
algılarız.
Ör: Yandaki şekilde daha çok kare ve üçgeni ayrı algılarız kesiştiği yeri
değil.
ALGIDA TEMEL KURALLAR VE ALGI YANILMALARI
Bir nesneyi koşullar değişmesine rağmen aynı obje olarak
görmemize algısal değişmezlik denir.
Algıda
Değişmezlik
Örneğin; Pencerenin pozisyonuna bağlı olmaksızın (kapalı ya da
açık iken) onu pencere olarak,( ALGIDA BİÇİM DEĞİŞMEZLİĞİ )
algılarız,
Algıda seçicilik
Kişiyi önümüzde durmasına ya da uzakta olmasına bağlı
olmaksızın aynı kişi olarak algılarız ( ALGIDA BÜYÜKLÜK
DEĞİŞMEZLİĞİ ) denir
- Bayrağımız her ne kadar akşama doğru kahverengi olarak
görünse de biz onu kırmızı diye algılarız ( ALGIDA RENK
DEĞİŞMEZLİĞİ )
Birey geçirmiş olduğu yaşantıya bağlı olarak
çevredeki
uyarıcıların ancak belli olanlarını seçer ve algılar.
İllüzyon
(Yanılsama)
Algılama farklılığı ya da hatasıdır. Bir nesnenin ya da etkinliğin
algılanmasındaki hatalardır. Örneğin; Bir bardak suyun içine
bırakılan kalemin kırık olarak görülmesi, algılanması.
-
Eğer bir uyarıcı herkes tarafından aynı farklılıkta
algılanıyorsa FİZİKSEL İLLİZYON,
Değişik farklılıkta algılanıyorsa PSİKOLOJİK İLLİZYONA
örnek olabilir.
Örneğin; Spora ilgisi olan birey
gazetedeki spor haberlerine
yönelir.
Halisünasyon
(Sanrı)
Phi Fenomon
Bireyin olmayan bir şeyi varmış gibi algılamasıdır. Psikolojik
rahatsızlığı ifade eder.
Gerçekte hiçbir hareket olmadığı
halde bir uyarıcının hareket
varmış gibi algılanmasıdır.
Örneğin; sokakta yalnız
yürüyen bireyin, birinin
kendini takip ettiğini
düşünmesi.
Örneğin: Işıklı panolarda yazıları hareket adıyormuş gibi
görürüz. Aslında yazılar hareket etmez , sadece panoya monte
edilmiş ışıkların yanıp sönme hızı bizim hareket algılamamıza
sebep olur.
DAVRANIŞIN BELİRLEYİCİLERİ:
COĞRAFİ (FİZİKSEL) VE DAVRANIŞSAL ( PSİKOLOJİK )ÇEVRE
Bireyin davranışlarını etkileyen iki tür çevre vardır. Fiziksel (Coğrafi) çevre ve Psikolojik (Davranışsal) çevre. Gestalt
kuramcıları davranışların fiziksel çevreden çok psikolojik çevreden etkilendiğini düşünmektedirler. Birey, içinde
bulunduğu çevreyi inançları, değerleri, gereksinimleri ve tutumları doğrultusunda değişik biçimde yorumlayabilir.
Dışarıdan gelen uyarıcıları anlamlandırmada sadece, pragnaz yasaları etkli değil, aynı zamanda biyerin inançları,
değerleri, ihtiyaçları , tutumları da etki etmektedir. Bu bakımdan aynı çevrede yaşayan bireylerin algılamalarındaki
farklılık normal karşılanmalıdır.
Koffkaya göre inançlar davranışların güçlü belirleyicileridir. Bu nedenle insanların davranışlarının nedenlerini belirlemek
için psikolojik çevrelerini incelemek gerekir. Koffkanın bu görüşü Tolman ve Banduranın görüşleriyle benzerlik
göstermektedir.
Örneğin, bir öğretmen okulun ve dersliğin fiziksel koşullarını öğrenme için uygun duruma getirse bile her öğrencinin
düzeyi değişik olur. Çünkü her birinin psikolojik çevreleri kendine özgüdür.
İZ KURAMI
-
Köhler’e göre bilginin depolanmasında, algılama sırasında kullanılan aynı sinirsel süreçler kullanılır ve bilgi,
önemli ölçüde orjinal algıya benzer bir formda depolanır.
Koffka’ya göre, kazanılmakta olan yaşantı, bellek sürecini harekete geçirir.
Çevresel yaşantının, beyinde meydana getirdiği etkinliğe bellek süreci denir. Bu etkinlik bittiğinde bir iz kalır ve
bu ize bellek izi adı verilmektedir.
UNUTMA
-
Gestalt psikologlar, unutmayı iki farklı nedene bağlamaktadır:
-
1. Geriye getirmedeki başarısızlık nedeniyle unutma:
Geriye getirme (hatırlama) için verilen ipucu, bellekteki temsilciye (orjinal biçime) ne kadar benzerse, o kadar iyi
bir ipucudur ve hatırlamayı sağlar ( Farklı olana göre altı kat daha etkili ( Bower ve Glass, 1976). Bunun aksine
bellek izinden ne kadar farklı ise o kadar zayıf bir ipucudur ve hatırlamaya yardım etmez.
2. İz sistemindeki bozulma nedeniyle unutma:
- Zaman içinde, kötü örgütlenmiş bir iz sisteminden iyi örgütlenmiş bir iz sistemine doğru bir değişme meydana
gelir. Bellek izi, temsil ettiği iyi Gestalta; yani basit, iyi örgütlenmiş, dengeli yapıya göre değişmek zorundadır.
- Başlangıçtaki bellek izi, bu değişim sırasında çok fazla değişirse, tüm özelliklerini kaybedebilir. Sonuçta da
geriye getirmek için kullanılan ipuçları, ilişki kurabileceği bir örüntü bulamadığından dolayı hatırlama
mümkün olamaz.
- Operasyonel olarak bu duruma unutma denmektedir.
KAVRAMA YOLUYLA/SEZİŞ/İÇGÖRÜSEL ÖĞRENME (KÖHLER )
-
Gestalt kuramının öncülerinden Köhler maymunlarla yaptığı deneylerde, karmaşık
öğrenmelerin bazen kavrama yoluyla aniden oluştuğunu bulmuştur.
-
Köhler tarafından geliştirilen kavrama (seziş) yoluyla belirlediği bir problemi çözmek
için bir dizi denemeler yaptıktan sonra çözüm bulamaz ya da bilinen yollar problemi
çözmeye yetmezse bir süre sonra çözüm birden bire (aniden) zihinde belirir ve
organizma tarafından uygulamaya sokulur.
-
Maymunlar muza ulaşmak için pekçok deneme yapsa bile , öğrenme içgörüsel olarak
aniden ortaya çıkar ve uygulanır.


İçgörüsel
Öğrenmede





Kavrama Yoluyla
Öğrenmenin
Temel Özellikleri;





Kavrama yoluyla
öğrenme üç
aşamada
gerçekleşir
Probleme odaklanılır. Problemler süzücü dikkatle değil, seçici dikkatle ilgilenilir.
Daha önceki deneyimler, zihinde tasarlama yapılırken kullanılır. Yani geçmişteki deneme
yanılmalar çözüm için alt yapı oluşturur.
Çözüme geçiş aniden olur.
İç görü ile kazanılan deneyim uzun süre hatırlanır
İçgörü ile kazanılan deneyim başka durumlara kolayca uyarlanır (transfer edilir ).
Gestaltçılar bu duruma YER DEĞİŞTİRME adını verirler.
İçgörü yoluyla öğrenme süreci tamamen zihinde oluşur. İçgörü oluşturma sürecinde artık
deneme-yanılma olmaz. İçgörü oluşturma önceki yaşantılara bağlıdır. Fakat içgörü
oluşmaya başladığında denemeler bırakılır zihin önceki denemelerin sonuçları arasındaki
doğal ilişkileri yakalayarak farklı çözüm yollarını düşünür ve sonunda kavrayarak öğrenir.
Zekası yüksek bireyler seziş yoluyla daha kolay ve etkili
öğrenirler.
Ön çözüm çalışmalardan tam çözüme geçiş birden bire olur.
Problem çözümünde deneyimin yeri büyüktür.
Problemin aşamaları, veriliş şekli ve algılama biçimi kavramaya
etki eder.
Kavrama yoluyla problem çözmede sınama-yanılma vardır.
Kavrama yoluyla öğrenilenler yeni durumlara daha kolay
aktarılır.
1.Hazırlık evresi: Denemeler yapılabilir sonuca ulaşılamaz/ gözlenen deneme yanılmalar
yapılmayabilir de.
2.Kuluçka/bekleme evresi: Zihinsel işlemler başlar ve daha önceki denemeler arasındaki doğal
ilişkiler zihinde kurulur.
3. Sonucun birdenbire(aniden) ortaya çıkması.
ÜRETİCİ DÜŞÜNME ( WETHEİMER )
Wertheimer yaşamının son yıllarında Gestalt yasalarının eğitime uygulanması konusuyla ilgilenmiştir. ”Üretici Düşünme ”
isimli eserinde Wertheimer, problem çözmenin doğasını ve tekniklerini açıklamıştır. Kendisi problem çözmeyle ilgili
birbirine zıt iki süreçten bahseder:
(A tipi çözüm : Gestalt ilkelerine dayalı öğrenmede problemin doğasını anlamaya yönelik olup bu tür öğrenmelerde bir
başkası değil birey tarafından öğrenme) söz konusudur. Bu çözümde öğrenilen konu kolaylıkla genellenebilir ve uzun
süre anımsanır.
( B tipi çözüm): Öğrenci olguları veya kuralları anlamadan ezberler. Böyle bir öğrenme katıdır, çabuk unutulur ve sadece
sınırlı durumlara uygulanabilir.
Anlayarak öğrenme ile ezberleyerek öğrenme ile arasındaki farkı, Michael Wertheimer (1980) , Katona tarafından yapılan
şu deneyle açıklamaktadır. Deneklere birden dokuza kadar, aşağıdaki dizide görüldüğü gibi 15 tane rakam verilmiş ve
onların bu diziye 15 saniye kadar baktıktan sonra , rakamları sırasıyla anımsamaları istenmiştir.
149162536496481
Deneklerin çoğunluğu ancak birkaç rakamı arka arkaya anımsayabilmiş, birkaç hafta geçtikten sonra ise yine çoğunluk
hemen hiç bir rakamı anımsamamışlardır. Diğer bir guruba ise sayıların bir araya getirilişindeki ilkeyi bulmaları
söylenmiştir. Diziyi inceleyen deneklerden bazıları, sayı dizisini birden dokuza kadar olan sayıların karesi olduğunu
bulmuşlar ve bu ilkeyi haftalar , aylar sonra bile anımsamışlardır.
Problem çözmede tümden gelim ve tüme varım yöntemleri ezbere uygulanabilir. Kavrayış, sadece mantıksal doğruluğun
olması demek değil, problemi bir bütün olarak algılanması , araçların, amaca gitme yollarının algılanması demektir.
Yukarıdaki örnekten de anlaşılacağı gibi Wertheimer’in eğitim açısından vurguladığı nokta cocuğun ne anladığı
üzerinedir. Ayrıca problemin sunulması problemin çözülmesi için önemlidir çünkü bu , problemin kavranmasını ve
çözümü keşfetme yeteneğini artırır.
GESTALT PSİKOLOJİSİ VE ÖĞRENME
Gestalt Psikolojisinin öğrenmeye ilişkin görüleri aşağıdaki gibidir;
1. Tekrar etme Hatırladıklarımız, algıladıklarımızın bizde kalan izleridir. Yaşantının tekrar edilmesi, öncekinin yeniden
– pratik yapma düzenlenmesine ve daha tutarlı, daha anlamlı hale getirilmesine yardım eder. Aralıklı tekrar bilgilerin
bellekteki izini korur, güçlendirir.
Ödüllenen davranışların tekrar edildiği, cezalandırılan davranışların ise baskı altına alındığı (etki yasası)
Gestalt psikologlar tarafından da kabul edilmekle birlikte , İçsel ödülün dışsal ödüle göre daha etkili
2. Güdülenme
olduğuna inanmaktadırlar. Onlara göre ödül, davranışı güçlendirmez , organizma tarafından davranışa ait ,
onun bir devamı olarak algılanır. Organizma bir problemle karşılaştığında güdülenme meydana gelir. Ödül
ya da ceza problemin çözümünü onaylama ya da onaylamama işlevi görür. Bu görüş daha çok Tolman’ı
etkilemiştir.
Problemin mekanik bir şekilde, eski alışkanlıkları ya da ezberlenen kuralları kullanarak değil, kavrayarak,
3. Anlama
sezerek, yapısal olarak çözümlenmesi gerekmektedir. Fiziksel deneme yanılma değil, içgörüsel deneme
yanılma kullanılmalıdır. Çözüm için kullanılan ilke keşfedilmelidir.
4. Transfer
Bir durumda keşfedilen ilkelerin bir başka durumda da kullanılabilmesidir. Transferi etkileyen Thorndike’nin
dediği gibi, iki durumun öğeleri arasındaki benzerlikler değil, problemin ve kullanılan ilkenin, doğasının
anlaşılmasıdır. Bu şekilde kazanılan öğrenmeler geniş bir alana transfer edilebilir.
5. Unutma
Unutmada iki öğe rol oynamaktadır. Birinci neden, geriye getirme için kullanılan ipucunun zayıf bir ipucu
olması, yani bellekteki izle ilişki kurmayı sağlayamamasıdır. Diğer neden ise, bellekteki izin yeni
örgütlenmeler sırasında giderek büyük ölçüde değişikliğe uğramasıdır.
GESTALT KURAMININ EĞİTİM AÇISINDAN DOĞUGULARI
● Gestalt psikologlarına göre öğretmen, dönem başında öğrenciye önce bütün olarak dersin temel çerçevesini organize edilmiş
anlamlı bir bütünlük içinde vermesi daha sonra ayrıntıya inmesi gerekmektedir. Ders yılı için yapılan bu planlama her bir ünite
için de yapılmalıdır.
● Konular basitten zora, bilinenden bilinmeyene doğru aşamalı olarak bir bütün halinde öğrencilere sunulmalıdır. Bu şekilde
öğrenciye nerede olduğu ve ne kadar öğrendiği konusunda bilgi verir.
● Öğrencinin içgörüsel problem çözmesi için uzunca bir çözüm dönemine ihtiyacı vardır. Bu nedenle öğretmen, öğrenciye
problemle ilgili yeni bilgi araştırması yapması, problemi yeniden kurması, olası yolları geliştirip bilişsel olarak denemesi için
yeterli zamanı ve fırsat vermelidir.
● Gestalt Kuramının eğitime yaptığı en önemli katkılardan biri içgörüsel öğrenme ve üretici düşünmedir. Yani problemin çözümü
için tüm öğeler öğrenciye verilmelidir.
● Öğretmen , öğrenciye ihtiyaç duyduğunda küçük ipuçlarıyla rehberlik etmelidir. Ancak çözümü öğrenci bulmalıdır.
● Öğrenmeyle ilgili yapılan tekrarlar, öğrencilerin yeni ilişkileri keşfetmesini, bellekteki izlerinin daha sağlam olmasını sağladığı
için çokça tekrar yapılmalı ve problem çözülmelidir. Bu şekilde problem çözme sürecide kısaltılmış olur.
● Transferi kullanmaları için yani öğrenilenleri farklı durumlarda kullanmasını sağlamak için öğrencilere alışılmamış
problemlerle karşılaştıracak ödevler verilmelidir.
● Dersin başında önceki öğrenmeler hatırlatılmalıdır.
● Hatırlamayı kolaylaştırmak için algı ilkeleri kullanılmalıdır.
Download