TAD VE KOKU DUYUSU BOZUKLUKLARI TAD DUYUSU VE BOZUKLUKLARI Tad, genel anlamda ağız içerisinde eriyik haldeki stimulusları fark etme ve tanıma anlamına gelmektedir. Tad alma duyus ilk olarak tad cisimcikleri tarafından algılanır. Tad cisimcikleri dil, yumuşak damak, epiglot, farenks ve larinkste bulunur. Her bir tad cisimciği 40-50 tad hücresinden oluşur. Ortalama 10 günlük ömürleri olan tad hücreleri, destek hücrelerce mitotik bölünme ile yenilenir. Tad cisimcikleri, papillalarla ilişkilidir. Tad cisimcikleri, dört tip tad alma papillasının epitel yüzeyinde geniş olarak yer alırlar. 1. Fungiform papillalar; dilin 2/3 ön kısmında bulunurlar. Chorda tympani tarafından inerve olunurlar. 2. Filiform papillalar; Tüm dil sırtına yayılmış keratinize strüktürlerdir ve tad alma fonksiyonları yoktur. 3. Sirkumvallat papillalar; terminal sulkusun önünde V şeklinde yerleşirler. her biri hendek gibi siperlerle çevrilmişlerdir. Tad alma tomurcuklarından zengindirler. 4. Palatal papillalar; sert damak-yumuşak damak bileşkesinde bulunurlar. Sayıları 5-20 civarındadır. Genelde sadece tad alma reseptörleri içerirler. Dilin 2/3 ön kısmında yerleşik tad tomurcukları fasial sinirin korda timpani dalı ile, 1/3 arka tarafta yerleşik tad tomurcukları ise Glossofarengeal sinirin lingual dalı ile inerve olurlar. Yumuşak damakta yerleşik tad cisimcikleri fasial sinirin superfisial dalı ile, epiglotta yerleşik cisimcikleri ise vagal sinirin superior laringeal dalı ile inerve olurlar. 10. kranial sinir muhtemelen epiglotitis ve yukarı larinks, 11 ve 10. kranial sinir de larinksteki tad tomurcuklarını inerve eder. Dil ve oral kavitede trigeminal sinirin serbest uçları da bulunmaktadır. Genikulat ganglion, superior petrozal ganglion, nodozal ganglion, nükleus solitarius (medulla da), ipsilateral parabrakial nükleus (pons ta), nükleus arkus (talamus ta) ve parietal ve ön korteks nöral yolları ve merkezleri oluşturur. • Ekşi tadı asitler oluşturur ve dilin orta kısmının yan kenarlarınca algılanırlar. • Tuzlu tad, iyonize tuz ile oluşur. Dil ucunun kenarları daha duyarlı olmakla beraber dilin tüm kenarları boyunca algılanır. • Acı tadı alkaloidler, kinin, nikotin, striknin oluşturur. Dil kökünün kenarları duyarlıdır. • Tatlı algıyı şeker, glikol, aldehitler, ketonlar, aminler, ester, aminoasitler, sulfonik asitler, halojen grubu asitler, berilyum ve inorganik kurşun tuzları oluşturur. Dil ucu tarafından algılanır. Tad alma bozuklukları, bozukluğun durumuna göre adlandırılır; • Disguzi: Tad alma duyusundaki bozukluğun genel adı • Meteroguzi; yiyecek ve içeceklerden farklı tad alma 189 • Aguzi; tad alma duyusunun tamamen kaybolması • Hipoguzi; tad alma duyusunun keskinliğinin azalması • Kakoguzi; daha önce güzel tad alınan stimuluslardan hoşa gitmeyen, kötü tad alınması • Fantoguzi; tad stimulasyonu olmadan tadın algılanması. Etiyoloji Tad algılanması çeşitli nedenlere bağlı bozulabilir; 1. İnfgeksiyöz hastalıklar; Bakteriyal enfeksiyonlar Viral enfeksiyonlar Viral hepatit Mikotik enfeksiyonlar Riketsiyal enfeksiyonlar Mikroflarya enfeksiyonu 2. Granülomatöz hastalıklar Sarkoidoz Wegener granülomatozis 3. Nörolojik hastalıklar Multiple sklerozis Myastenia gravis Ailevi distonomi tşp 1-2 Bell paralizisi Meningiom ve diğer tümörler 4. metabolik sorunlar Hipotiroidi Addison Panhipopitüitarizm Cushing Akromegali Çinko eksikliği Bakır eksikliği B12 vitamin eksikliği Siroz 5. Farmakolojik ajanlar Antibiyotikler Antineoplastikler Tranklizanlar Asetil sulfosalisik asit Aminoasitler Penisilamin 190 Adrenal steroidler Griseofulvin 6. Radyoterapi 7. Genetik sorunlar Kretenizm Pankreas kistik fibrozisi Serebrofasial hipoplazi psödohipoparatroidizm 8. Çevresel faktörler Sigara Pipo Takma protezler Sıcak gıda ve sıvı alma alışkanlığı Kimyasal ajanlara sık maruziyet 9. Fizyolojik olaylar Gebelik Mensturasyon 10. Diğer Yetersiz gıda alımı Retinitis pigmentoza Anestezi Postoperatif dönem Sjögren sendromu Tedavi Tad bozukluğunun tedavisi nedene yöneliktir. Fizyolojik nedenlere bağlı (gebelik gibi) tad bozukluğu düşünülüyorsa o fizyolojik dönemin geçmesini beklemek yeterli olacaktır. Eksik maddeye bağlı tad bozukluklarında (çinko ve bakır eksikliği, B 12 hipovitaminozu gibi) o maddenin replasmanı, hormonal yetersizlikte (hipotitoidizm gibi) gerekli tedavi yeterli olacaktır. Enfeksiyöz nedenler varsa mutlaka tedavi edilmeli, sigara içimi gibi çevresel faktörler ile mücadele edilmelidir. Hastadan ilaç kullanım öyküsü alınıyorsa kullanılan ilaçların değiştirilebiliyorsa değiştirilmesi, metabolik ve nörolojik sebeplerin tedavi edilmesi gerekir. 191 KOKU DUYUSU VE BOZUKLUKLARI Nasal mukoza regio olfactoria ve regio respiratoria olmak üzere iki kısma ayrılır. Koku duyusu ile ilgili olan kısım, üst konka hizasından çekilen çizginin üst kısmında kalan regio olfactoriâ dır. Regio olfactoria, septumun üst I /3 üst kısmı, üst konka ve bunun üstünde kalan kısım ile nasal çatıyı içerir. Buradaki epitel duyu epiteli karakterindedir. Bu duyu epitelinde 4 tür hücre mevcuttur: 1. Olfaktuar Hücreler: Reseptör hücreler de denilen bu hücreler insanda yaklaşık 50 milyon adet bulunmaktadır. Bu hücrelerin aksonları 15-20 lif halinde n. olfactorius'u oluştararak lamina cribrosadan geçtikten sonra bulbus olfactoriusa ulaşırlar. Hücre yüzeyinde silyalar mevcuttur. 2. Mikrovillüslü Hücreler: Olfaktuar hücrelerin 1/10'u kadar sayıdadırlar. Fonksiyonlan tam olarak bilinmemekle beraber kemoreseptör oldukları düşünülmektedir. 3. Supporting (Sustentaculer, Destek) Hücreler; Olfaktor hücreleri birbirinden ayınrlar.Aksiyon potansiyeli taşımadıkları için koku iletiminde rol oynamazlar. 4. Basal hücreler: Stem hücre görevini yaparlar. Zarar gören reseptör hücrenin yenilenmesini sağlarlar. Bu yenileme siklüsü yaklaşık 30-40 gün sürer. Regio olfactoriada bulunan Bowman guddeleri, mukus salgılar ve bu mukus epitelin üzerini örter.Bowman guddeleri ve suppoıting hücrelerin içerdiği pigment granülleri regio olfactoriâ nın sarımsı rengini verir. Regio olfactoriadaki olfaktuar hücrelerin (bipolar hücreler) aksonlan I5-20 lif halinde n. olfactorius'u olutturarak lamina cribrosadan geçerler. Ön kranyal fossada frontal korteksteki bulbus olfactoriusa ulaşırlar. N. olfactorius, bulbus olfactoriustaki mitral hücrelerle sinaps yapar. Mitral hücreler koku yollarının ikinci nöronlarını oluştururlar. Bu hücrelerin aksonları ise traktus olfactorius lateralis ve medialis'i olutturarak koku merkezlerine giderler. Koku merkezleri oldukça komplekstir ve olfaktuar tüberkül, prepyıiform korteks, amygdaloid nükleus, aııteriör olfaktuar nükleus ve enterhinal korteks gibi yapılardan oluşur. Bu merkezler ayrıca yiyecek alımı, ısı regülasyonu, uyku siklüsleri, görme, işitme, tat fonksiyonları ile ilgili stimülasyonlarda alırlar. Koku stimülasyonları bu merkezlerden sonra hipokampus, hipotalamus ve limbik sistemin diğer bölgelerine giderler. Koku duyusunun oluşabilmesi için ortam havasının regio olfactoria'ya ulaşması gerekir. Normal solunum sırasında havanın az bir kısmı bu bölgeye ulaşır. Ancak kuvvetli burun çekilmesi sırasında hava nasal kavitenin üst kısımlarına daha çok ulaşır. Kokulu maddeler havada oluşturdukları partiküller sayesinde regio olfactoria tarafından farkedilirler. Bu partiküllerin ayırdedilmesi konusunda değişik teoriler üretilmiştir. Kokunun farkedilmesinin havadaki molekülün eriyebilirliğine, moleküler ağırlığına, şekline, penetre olduğu 192 bölgeye bağlı olduğu ileri sürülmüştür. Son yıllarda olfaktuar mukozada d Proteini adı verilen ve koku moleküllerini taşıyan bir protein bulunmuştur. G proteininin yetersizliğinin mevcut olduğu tip l-a psödohipoparatiroidizm'de koku duyusu da bozulur. Koku Duyusunun Değerlendirilmesi Koku duyusunun değerlendirilmesine yönelik yapılan testlerin çoğu subjektiftir: Bu testlerden bazıları şunlardır: Dilüsyon testleri: Kokulu madde hava veya sıvı içeren bir tüp içine konarak hastaya koklatılır Hasta kokuyu duymuyorsa kokulu madde oranı arttınlır Hastanın hangi miktardan itibaren kokuyu aldığı not edilir. Karşılaştırma amacıyla normal kişilerin koku alma eşikleri belirlenebilir. Her iki taraf ayrı ayn değerlendirilmelidir. Olfaktuar Spektrogram: Genel olarak bilinen kokular sıvı içinde çözünmâş halde kaplara yerleştirilir. Enjektör ve burun ucuna yerleştirilen tüp aracılığı ile bu kokulu maddeyi içeren hava burun içine verilir. Hastanın kap içinde ne miktarda kokulu madde varken, hangi kokuyu alabildiği not edilir. Hem eşik belirleme hem kokuyu ayırdetme testidir. Butanol Etik Testi: Bir şişeye su, bir şişeye de su içinde butanol konur. Hastadan hangisinin kokulu olduğunu ayırdetmesi istenir. Ayırdedemedikçe butanol miktarı artırlır. Kokulu şişeyi ayırdettiği zaman, arttırım yapılmadan tekrar sorulur. Yine bilirse eşik değer olarak belirlenir. Eşik değerler normal kişilerle karşılaştırılır. Bu koku testlerini uygularken buruna verilen havanın sabit basınç, sabit hız ve sabit ısıda olmasını sağlayan aletlerle daha güvenilir sonuçlar elde edilir. Koku duyusunun değerlendirilmesinde bazı objektif testlerde geliştirilmiştir. Ancak bunlann klinik uygulanabilirliği düşüktür. Bu testerden elektroolfaktogram'da regio olfactoria üzerine bir elektrot yerlettirilir. Eğer reseptör hücreleri uyarılırsa negatif bir dalga oluşur. Elektroolfaktogram, olfaktuar mukoza hastalıklarını santral hastalıklardan ayırmaya yarayan tek yöntemdir. Bir diğer objektif testte, koku uyarılır beyin sapı potansiyelleridir Bu testte perkutanöz olarak yerleştirilen elektrotlar yardımı ile kokulu maddelere karşı beyin sapı potansiyelleri ölçülür Yapılan çalışmalarda kokulu uyarana karşı 150 ve 350 ms'de ortaya çıkan iki potansiyel elde edilmiştir. Ayrıca kokulu uyarana karşı elektroensefalografi sonuçlarındaki değişiklikler belirlenebilir. Koku testleri hastanın yaşından etkilenir. Çocuklarda ve yaşlılarda test sonuçlan daha subjektif olur. Kokulu maddelere karşı adaptasyon da, bu testler sırasında sorun yaratabilir. Genellikle 15 dakika arasında kokuya karşı önemli bir adaptasyon gelişir. Kadınlarda ovulasyon döneminde daha iyi koku alınırken, menstrüasyon sırasında koku duyusu azalır. Koku Bozuklukları Koku bozuluklarını incelerken bazı terimler kullanılır 193 Anosmi: Koku duyusunun tamamen kaybolmasıdır: Parsiyel anosmi'de bazı kokulara karşı spesifık anosmi de bir kokuya karşı kaybolmuştur. Hiposmi: Koku duyusunun azalmasıdır. Bu da parsiyel veya total olabilir. Hiperosmi: Koku duyusunun normal kişilere göre artışıdır. Anosmi ve hiposmi gibi total, parsiyel veya spesifık olabilir. Phantosmi: Hiç kokulu uyaran olmadığı halde koku algılamak Parosmi: Mevcut kokuyu yanlış algılamak Kakosmi: Kokuları kötü koku şeklinde algılamak. Koku duyusunun bozuklukları da iletimtipi ve sensörinöral olmak üzere ikiye ayrılır Koku partiküllerinin olfaktuar mukozaya ulaşmasını engelleyen patolojiler iletim tipi, olfaktuar sinir ve sonraki koku yollarının patolojileri ve sensörinöral tip koku bozukluğu oluşturur. Bu koku bozukluklan çeşitli nedenlere bağlı olabilir En sık görülen sebepler şu şekildedir. Obstrüktif Burun ve Sinüs Hastalıklan Hava akımının regio olfactoria'ya ulaşmasını engelleyen obstrüktif patolojiler koku duyuşunun. azalmasına veya kaybolmasına neden olabilir. Bu patolojiler arasında septum deviasyonu, nasal polip, ileri derecede ödemli mukoza, tümörler. sayılabilir. Bu hastalarda olfaktuar epitel sağlam olduğu için, obstrüktif patolojiler düzeldiğinde koku duyusu geri döner. Burnun üst kısımlarını tutan polip ve ödem durumlannda burun muayenesi normal olmasına rağmen, koku duyusu bozulmuş olabilir. Ancak travmaya bağlı kemik ve kıkırdak anomalilerinin koku duyusunu tamamen bozması, çok nadirdir. Obstrüktif hastalıkların teşhisi genellikle anamnez ve fızik muayene ile konur. Ancak bazen CT gerekebilir. Bu .hastalıkların tedavisi Spesifik olarak yapılır. Üst Solunum Yolu İnfeksiyonları Üst solunum yolu infeksiyonları sırasında burun tıkanıklığı ve koku bozukluğu mevcuttur. Ancak .nasal hava yolu açıldıktan sonra 1-3 gün içinde koku duyusu düzelir. Bazen nasal hava yolu açılsa da hastaların küçük bir yüzdesinde koku bozukluğu devam eder. Bunun kesin nedeni belli değildir. Ancak olfaktuar mukoza seviyesinde nöron hasarına bağlı olduğu düşünülmektedir. ÜSYE sonrası koku.bozuklukları devam eden hastalar genellikle 4 -6. dekattadırlar ve % -70-80. oranında kadındırlar. Bu, kadınlann daha çok ÜSYE geçirmelerine bağlanabilir: Hastaların endoskopik ve CT bulgulan genellikle normaldir Koku testlerinde,hiposmi veya anosmi saptanır. Hastaların olfaktuar epitellerinin histolojik incelemesinde olfaktuar hücrelerin azaldığı veya kaybolduğu görülür. 194 Kafa Travması Kafa travması geçiren hastaların % 5-10'unda koku.duyusu kaybı görülebilir. Bu kaybın derecesi genellikle travmanın şiddetiyle doğru orantılıdır. Ancak minör travmalar bile total anosmiye neden olabilir: Travma sonrası koku kaybının nedeni tam olarak anlaşılamamıştır ancak en çok.olfaktuar sinir liflerinin lamina cribrosa'da gerilmesi veya kopmasına bağlı olduğu düşünülür. Frontal travmalar koku kaybının en sık sebebidir. Bununla beraber oksipital travmalar daha çok total anosmi yapar: Koku bozukluğunun ortaya çıkışı genellikle travmadan sonra hemen ya da saatler içinde görülür. Olfaktuar.hücreler yenilenebildiği için bazen düzelme görülür: Ancak bu çok nadirdir. Çünkü aksonlar bulbus olfactorius'a ulatamazlar. ' Yaşlanma Yaşlı kişiler, koku bozukluğuna neden olan diğer sebeplere daha çok yakalanabildiği gibi sadece yaşlanma süreci ile ilgili olarak da koku bozukluğu görülebilir. Altıncı dekattan sonra koku alma yeteneği, erkeklerde daha hızlı olmak üzere azalır. Alzheimer Hastalığı ve Parkinson Hastalığı: yaşlılarda demansla ilgili olarak koku bozukluğu gösteren iki hastalıktır. Toksinlere Maruz Kalma Bazı kimyasal maddelerin olfaktuar mukozaya zarar verdiği bilinmektedir. Bunların bir kısmı geçici koku bozukluğuna yol açarken bir kısmı da kalıcı hasar yapar. Hasarın derecesi, toksinin konsantrasyonuna, toksisitesine ve maruz kalma süresine bağlıdır. Benzen, formaldehit, hidrazin, boya maddeleıi bu tür hasara yol açabilir. Konjenital Koku Bozukluklan Konjenital koku bozukluğu olan kişiler 8 yaş civarında çevresindekilerin birşeyler hissettiğini farkederler ve bu şekilde koku bozukluğunun. farkında olurlar. Seyrek görülen konjenital bozukluklar, olfaktuar epitel veya bulbus olfactoriusun dejenerasyon ya da atrofisine bağlı olabilir. Konjenital anomalilerin en iyi bilinen tipi Kallman Sendromu dur Bu sendromda koku bozukluğu dışında renal anomaliler, kriptoşidizm, sağırlık, fasial anomaliler ve diabet bulunur. Tümörler Hem intranasal hem de intrakranyal tümörler koku bozukluğuna yol açabilir. İntranasal tümörler genellikle obstrüktif etki yaparlar. İntrakrariyal tümörlerden meningiom, hipofiz tümörleri, gliom olfaktuar yapılara zarar verebilirler. Tümöral lezyonlarda koku bozukluğu genellikle tek taraflıdır. Frontal lob tümörlerinde görülen ve ipsilateral optik atrofi, ipsilateral anosmi, kontralateral papil stazı ile karakterize sendroma Foster-Kennedy Sendromu denir. Diğer Sebepler Koku bozukluklarına yol açan diğer sebepler arasında depresyon, şizofreni, alkolizm gibi psikiyatrik hastalıklar, metronidazol, amfoterisin B, captopril, etakrinik asit, kodein gibi ilaçlar; 195 rinoplasti, ön kafa tabanı cerrahisi, total larenjektomi gibi cerrahi müdahaleler sayılabilir. Total larenjektomideki koku bozukluğunün nedeni havanın burundan geçmemesidir İdiopatik Koku Bozuklukları Tüm araştırmalara rağmen hastaların önemli bir kısmında koku bozukluğunu nedeni bilinemez. Bunların genelde genç veya orta yaşlı erişkinler olduğu ileri sürülmüştür. Teşhis Yöntemleri Koku bozukluğu şikayeti ile başvuran bir hastanın değerlendirilmesinde en önemli yöntem anamnez ve fizik muayenedir. Anamnezde koku bozukluklarının ortaya çıkış zamanı, şiddeti, hangi kokulara karşı oluştuğu, travma, ÜSYE, ilaç kullanımı gibi etyolojik nedenler araştırılmalıdır Fizik muayenede obstrüktif nedenler araştınlır ve her iki taraf için koku testleri uygulanır. CT ve MRI; nasal kavite; paranasal sinüs ve koku yollarının incelenmesi için kallanılabilir. Olfaktuar mukoza biopsisi nadiren uygulanır. Tedavi Koku bozukluklarının tedavisi sebebe yönelik olarak yapılır. Obstrüktif rıedenlerle oluşan koku bozukluklan, bu obstrüksiyonun düzelmesiyle oıtadan kalkan ÜSYE sonucu 1 ~3 günde düzelmeyip devam eden koku bozukluklarının bir kısmı 3-6 ay içinde düzelir: Ancak spontan düzelmeyenler için spesifik bir tedavi yöntemi yoktur Kafa travmalarına bağlı vakaların yaklaşık % 20'si 3 ay-1 yıl içinde düzelebilir ancak düzelmeyi sağlayacak bir tedavi yöntemi geliştirilememiştir. Toksin ve ilaçlara bağlı koku bozukluklannın tedavisi bu ajanlann kesilmesidir. Yaşlanma ve konjenital anomalilerle ilgili koku bozuklukları da tedavi edilemez. 196