Yazarlar: Almıla Erol*, Levent Tokuçoğlu*, Demet Güleç Öyekçin**, Mücahit Atalay*** *Uzm. Dr., Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Psikiyatri Kliniği **Asistan Dr., Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Psikiyatri Kliniği ***Uzm. Dr., Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Nükleer Tıp Kliniği Başlık: ÇOK SAYIDA ŞİZOFRENİ TANILI BİREY BARINDIRAN İKİ AİLE: OLGU SUNUMU Giriş ve amaç: Şizofreni açısından ailevi yüklülük taşıyan ve birden fazla sayıda psikotik bireyi barındıran aileler önceden beri bildirilmektedir. Uzun yıllardan beri yapılan araştırmalar şizofreni etiyolojisinde en önemli etkenlerden birinin ailede şizofreni tanısı almış bireylerin varlığının olduğunu ortaya koymuştur. Akrabalarında şizofreni olan bireylerde şizofreniye yakalanma olasılığının arttığı pek çok çalışma ile kanıtlanmıştır. Ancak ailede şizofreni öyküsünün varlığının şizofreni oluşumundan tek başına sorumlu olmadığı ve daha pek çok etkenin etiyolojide rol oynadığı bilinmektedir. Beyin görüntüleme yöntemleri kullanılarak yapılan çalışmalarda ailevi şizofrenisi olan bireylerde sporadik şizofrenisi olanlarla ve sağlıklı kontrollerle karşılaştırıldığında lentiküler çekirdek hacminde artma ve daha büyük ventrikül asimetrisi, lateral temporal kortekste sulkuslarda genişleme ve medial temporal bölgede sisternal genişleme, Sylvian fissürlerde genişleme ve paryetal atrofi, normal frontal ve oksibital asimetri kaybı gibi çeşitli yapısal beyin değişiklikleri saptanmıştır (1). Beyin kan akımını inceleyen çalışmalarda ise şizofreni tanılı hastalarda iki taraflı parahipokampal girus ve sağ fuziform girusta bölgesel kan akımında artma, sol frontal kortekste ise bölgesel kan akımında azalma gibi bulgular saptanmıştır (2). Bu çalışmada çok sayıda kardeşte şizofreni saptanan ama aile öyküsünde kardeşler dışında şizofreni tanılı hasta bulunmayan iki ailenin sunumu ve bu iki ailenin bireylerinin beyin görüntüleme ve beyin kan akımı inceleme bulgularının bu bağlamda tartışılması amaçlanmıştır. Yöntem: Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Psikiyatri polikliniğine başvuran ve çok sayıda kardeşte şizofreni tanısı olan iki ailede bulunan tüm kardeşler incelendi. Öncelikle hepsinin ayrıntılı olarak hastalık öyküleri öğrenildi ve öz ve soygeçmiş bilgileri alındı. Daha sonra tüm kardeşler ile SCID-I ile görüşüldü. SCID ile şizofreni tanıları onaylandıktan sonra 1 tüm olguların kranial manyetik rezonans görüntüleme (MRG), beyin tek foton pozitron emisyon bilgisayarlı tomografi (SPECT) incelemeleri yapıldı. Bulgular: K ailesinde toplam 6 kardeş bulunmaktaydı. Bu ailede soy geçmiş araştırıldığında kendini asarak ölen bir dayı dışında ruhsal hastalık ile ilişkili öykü tanımlanmadı. Bu dayının öyküsü incelendiğinde psikozdan çok depresif bozukluğu düşündüren özellikler tanımlandı. K ailesinin bireyleri ile SCID görüşmesi yapıldığında 6 kardeşten 5' ine şizofreni tanısı konuldu. Ailenin en büyük kardeşi 44 yaşındaydı. İnceleme sırasında psikotik bulgu saptanmamakla birlikte 20 yıl önce 2 yıla yakın bir süre boyunca “Şizofreni, Paranoid tip” tanı ölçütlerini karşılayan ve yatarak tedavi öyküsü olan bir dönem tanımlandı. 2. kardeş 42 yaşındaydı ve “Kronik Şizofreni, Paranoid tip” tanısı kondu. 3. kardeş 34 yaşındaydı, “Şizofreni, Rezidüel Tip” tanısı kondu. 4. kardeş 32 yaşındaydı, “Kronik Şizofreni, Farklılaşmamış Tip” tanısı kondu. 5. kardeş 29 yaşındaydı, “Kronik Şizofreni, Rezidüel Tip” tanısı kondu. Ailenin en küçük kardeşi 26 yaşındaydı ve aktif psikopatoloji saptanmadı. Nüfus bilgilerine göre tüm kardeşler kış aylarında doğmuş görünmesine karşın bu bilgilerin doğruluğundan emin olunamadı. K ailesinin tüm kardeşlerinin kranial MRG incelemelerinin normal sınırlar içerisinde olduğu rapor edildi. En büyük ve en küçük kardeşlerin beyin SPECT incelemeleri normal sınırlar içerisindeydi. 2. kardeşin beyin SPECT incelemesinde sol frontopariyetal bölgede fokal hipoperfüze alanlar saptandı. 3. kardeşte sağ pariyetal bölgede hipoperfüzyon, 4. ve 5. kardeşlerde bilateral frontal ve pariyetal bölgelerde çoklu hipoperfüze alanlar saptandı. K ailesinde baba incelemeler sürerken testis kanseri nedeni ile öldüğü için, anne de görüşmeyi reddettiği için incelenemedi. T ailesi toplam 5 kardeşten oluşmaktaydı. Bu ailenin soy geçmişi araştırıldığında herhangi bir ruhsal hastalık öyküsü saptanmadı. Yapılan SCID görüşmesinde 5 kardeşten yaş olarak en büyük 2' sinde aktif psikopatoloji saptanmadı. Bu kardeşler 53 ve 47 yaşındaydı. 3. kardeş 42 yaşındaydı, "Kronik Şizofreni, Rezidüel tip" tanısı aldı. 4. kardeş 40 yaşındaydı, "Kronik Şizofreni, Paranoid tip" tanısı kondu. 5. kardeş 37 yaşındaydı ve "Kronik Şizofreni, Dezorganize tip" tanısı kondu. Kardeşlerin doğdukları mevsim hakkında doğru bilgilere ulaşılamadı. T ailesindeki tüm kardeşlerin de kraniyal MRG incelemeleri normal sınırlar içerisindeydi. En büyük iki kardeşin beyin SPECT incelemesi normal sınırlar içerisindeydi. 3. kardeşte sol frontopariyetal bölgede hipoperfüzyon saptandı. 4. kardeşin incelemesi yine normal sınırlar içerisinde iken 5. kardeşte frontal bölgelerde hipoperfüzyon saptandı. T ailesinde anne ve baba yılar önce ölmüş oldukları için incelenemedi. Tartışma: Şizofreni ile ilgili genetik araştırmalar hastalık etiyolojisinde majör etkinliği olan genlerin var olma olasılığını büyük oranda dışlamakla birlikte; şizofreniye yatkınlığa neden 2 olan genlerin bulunduğuna işaret etmektedir. Şu ana dek şizofreniye neden olduğu saptanan özgül bir gen bulunamamıştır. Buna karşın çalışmalar şizofreni ile ilgili en güçlü risk etmeninin aile öyküsünde şizofreni bulunması olduğunu göstermektedir. Aynı zamanda aile öyküsünde bulunan tüm psikiyatrik bozuklukların şizofreni riski ile ilişkili olduğunu gösteren çalışmalar da dikkat çekmektedir (3). Bu bağlamda şizofreni tanılı hastaların birinci derece akrabalarını inceleyen çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmalarda şizofreni tanılı hastaların birinci derecede akrabalarında da hastalara benzer biçimde kranial MRG incelemelerinde değişiklikler olduğu saptanmıştır (4). Beyin SPECT incelemelerinde ise şizofreni tanılı hastalarda ve akrabalarında sıklıkla sol frontal bölgede olmak üzere hipoperfüzyon saptandığı bildirilmiştir (5). Bizim izlemekte olduğumuz iki aile 6 ve 5 kardeşten oluşan geniş ailelerdir. K ailesinde 6 kardeşten 5’ine, T ailesinde 5 kardeşten 3’üne şizofreni tanısının konması; ancak buna karşın her iki ailede başkaca şizofreni ya da psikotik bozukluk öyküsü bulunmaması, hatta suisid girişimi ile ölen bir dayı dışında psikiyatrik bozukluk öyküsü bulunmaması dikkat çekicidir. Ek olarak iki ailede de kraniyal MRG incelemelerinde hiçbir kardeşte değişiklik olmaması, beyin SPECT incelemelerinde literatürdekinin aksine psikiyatrik açıdan sağlıklı kardeşlerde hipoperfüzyon olmaması ilginçtir. Tüm bu bulgular ışığında bakıldığında bu aileler şu ana dek yapılmış genetik araştırmalar ile çelişen özellikler taşımaktadır. Bu nedenle bu iki ailenin incelenmesinin şizofreni genetiği ile ilgili çalışmalara katkıda bulunacağına inanmaktayız. Her iki ailenin elektroensefalografi, frontal lob işlevleri ve genetik incelemeleri halen sürdürülmektedir. Kaynaklar: 1. Roy MA, Flaum MA, Arndt SV, Crowe RR, Andreasen NC. Magnetic resonance imaging in familial versus sporadic cases of schizophrenia. Psychiatry Res 1994; 54 (1): 25-36. 2. Malaspina D, Storer S, Furman V, Esser P, Printz D, Berman A, Lignelli A, Gorman J. SPECT study of visual fixation in schizophrenia and comparison subjects. Biol Psychiatry 1999; 46 (1): 89-93. 3. Byrne M, Agerbo E, Mortensen PB. Family history of psychiatric disorders and age at first contact in schizophrenia: an epidemiological study. Br J Psychiatry Suppl 2002; 43: 19-25. 4. O’Driscoll GA, Florencio PS, Gagnon D, Wolff AV, Benkelfat C, Mikula L, Lal S, Evans AC. Amygdala-hippocampal volume and verbal memory in first degree relatives of schizophrenic patients. Psychiatry Res 2001; 107: 75-85. 5. Blackwood DH, Glabus MF, Dunan J, O’Carroll RE, Muir WJ, Ebmeier KP. Altered cerebral perfusion measured by SPECT in relatives of patients with schizophrenia. Correlations with memory and P300. Br J Psychiatry 1999; 175: 357-66. 3