Slayt 1

advertisement
ERICH FROMM
ERİCH FROMM’UN HAYATI
1900 yılında Almanya’nın Frankfurt kentinde dünyaya gelen
Fromm Yahudi bir ailenin tek çocuğudur.
Nevrotik bir anne babaya sahip olan Fromm kendisini de
dayanılmayacak düzeyde nevrotik bir çocuk olarak
tanımlamaktadır.
Heidelberg ,Frankfurt ve Münih Üniversitelerinde psikoloji ve
sosyoloji öğrenimi görmüştür.
Amerika’nın çeşitli üniversitelerinde ve diğer akademik
kurumlarında öğretim görevlerinde bulundu.
Meksika Ulusal üniversitesinde kurduğu bir enstitünün
başkanlığını yaptı .
18 Mart 1980’de tedavi amacıyla bulunduğu İsviçre’de öldü.
 Fromm’un temel öğrenimi daha çok sosyoloji eğilimli
olduğundan katkıları da toplumsal sorunların psikanalitik
açıdan ele alınışı biçimde olmuştur.
 Fromm, Karl Marx’ın yapıtlarından önemli ölçüde etkilenmiş
bir yazardır.
 Düş Zincirlerinin Ötesinde adlı yapıtında Freud ve Marx’ın
görüşlerini kıyaslamıştır.
 1941 yılında yayınladığı ÖZGÜRLÜKTEN KAÇIŞ adlı
yapıtında, tarih boyunca insanın giderek daha fazla özgürlük
kazandığından , ancak bunun karşılığını yalnızlaşarak
ödediğinden söz eder.
ÖZGÜRLÜKTEN KAÇIŞ :TEMEL KAVRAM VE
İLKELER
 Freud ve Karl Marx’ın görüşlerinden oldukça etkilenmiştir.
 Erich frommun kuramı kişilik üzerinde tarihsel , ekonomik ,
sosyolojik ve antropolojik faktörlerin etkileri üzerine
odaklanmaktadır.
 Fromm’a göre doğa ve türdeşleriyle olan asal bağlarını yitiren
insanoğlu,kazandığı akıl,içgörü ve imgelem gibi özellikler
nedeniyle içinde yaşadığı dünyada tamamen farklı bir varlık
olarak kendine özgü sorunlarla karşı karşıyadır.
İNSANIN DOĞASI
 Fromm’a göre insan evrenin hilkat garibesidir.
 Bedensel ve fizyolojik işlevleri ve organik güdüleri(açlık,susuzluk, cinsellik
ve savunma ) bakımından insan hayvanlar alemine ve doğaya bağımlıdır.
 Diğer yandan üstün zihinsel yapısı insanı doğadan ayırır yalıtılmışlık ve
kaygıya neden olur.
 İnsan doğanın bir parçasıdır.
 Doğa yasalarını değiştirecek güçte değildir.
 Onlara boyun eğer ama doğadaki diğer canlıları aşan bir yana sahiptir.
 İnsan , önceden belirlenmiş içgüdüsel bir yolla davranmak yerine
Varoluşunun nedeni ve evrendeki yerini belirlemek zorunda olan
,mutsuzluk , sıkıntı gibi yalnızca kendi türüne ait olan sorunlarla yüzyüze
gelen ve de ölümün , potansiyellerini ortaya koymak için gerekli olan
zamanı elinden aldığı gerçeği ile yüzyüze gelmesi gereken bir canlıdır.
 Hayvansı doğamız ve insani özelliklerimiz arasındaki çelişkiyi Fromm
“varoluşsal ikilemler” olarak adlandırmaktadır.
İNSANIN İHTİYAÇLARI
Fromm insan davranışlarını motive eden ihtiyaçları
1. Fizyolojik ihtiyaçlar
2. Varoluşsal ihtiyaçlar olarak 2’ye ayırır.
• FİZYOLOJİK İHTİYAÇLAR :açlık, susuzluk ,cinsellik , savunma , iyi huylu
saldırganlık ,organik dürtüler .
• VAROLUŞSAL İHTİYAÇLAR :karşılanması güç olan ve insana özgü olan
ihtiyaçlarıdır.
• İLİŞKİ İHTİYACI : teslim olma, güç, sevgi. Boyun eğici baskını arar: sembiyotik,
sağlıksız bir ilşiki. Bireysellik yok.
• Sevgi: ilgi, sorumluluk, saygı, bilgi.
• insanın insan olmak uğruna doğayla sürdürdüğü beraberliğinden kopmuş olması
gerçeğinden kaynaklanır.
• Hayvan doğa tarafından içinde yaşadığı koşullarla başedebilecek biçimde
donatılmıştır.
• Oysa insan düşünme ve imgelem güçlerine karşın doğayla karşılıklı bağımlılığa
dayanan bu yakın ilişkisini yitirmiştir.
• İnsan kendi ilişkilerini kendi kurmak zorundadır ve bu ilişkilerin en güçlüsü
insanların birbirine duyabileceği yakınlıkla gerçekleşir.
AŞKINLIK İHTİYACI:








İnsanın hayvan özelliklerinin üzerine çıkma ve bir yaratık olarak kalmayıp yaratıcı bir varlık
olma ihtiyacından kaynaklanır.
Sanat, düşünce, inanç sistemleri, sevgi yapıcı aşkınlık çabalarıdır.
Yaratıcı duyguları engellendiğinde insan yıkıcı bir varlık olur.
Kendini koruma, iyi huylu saldırganlık.
Kötü huylu saldırganlık, yıkmak, yok etmek. Görev aşkı, vatansever gözükmek…
Fromm’a göre sevgi ve nefret birbirine karşı dürtüler değildir.
Her ikisi de insanın hayvan özelliklerini aşma ihtiyacının sonucudur.
Hayvanlar ne sevebilir ne de nefret edebilir .Bunlar insana özgü niteliklerdir.
KÖKLÜLÜK İHTİYACI :
 İnsan kökenini arar.
 Dünyanın tamamlayıcı bir parçası olmak ve bir yere ait olduğunu hissetmek ister .
 Üretken stratejiyle anneden ayrılıp, dış dünya ile üretici bir ilişkiye girebilmek.
 Üretken olmayan, anneye bağımlılık.
KİMLİK İHTİYACI :
 insan bir kimliğe sahip olmak ve diğer insanlardan farklı bir varlık olduğunu da
hissetmek ister.
 Eğer bu amaca kendi çabalarıyla ulaşamaza bir diğer kişiyle ya da bir grupla
özdeşleşerek sınırlı bir farklılık sağlayabilir.
• BİR ALGI DAYANAĞINA DUYULAN İHTİYAÇ :
İnsanın içinde yaşadığı dünyayı tutarlı bir biçimde algılamasını
sağlayacak bir algı dayanağına ihtiyacı vardır.
Geliştirdiği algı dayanağı mantıklı ya da mantıksız olabilir ya da
bu iki öğeyi birlikte içerebilir.
Yaşamın anlam ve amacını ifade eder.
Yaşamsever -biophilic, ölüsever-necrophilic.
Fromm son yıllarında varoluşsal ihtiyaçlar listesine UYARILMA ve
 HEYECANLANMAYA DUYULAN GEREKSİNİM olarak bir
ihtiyacı daha eklemiştir.
 İnsan asgari düzeyde bir dinlenme gereksinimi duyduğu gibi
asgari düzeyde bir uyarılma ve heyecanlanma gereksinimi
duyar.
Fromm varoluşsal ihtiyaçların insana özgü olduğunu ve
hayvanlarda bulunmadığını savunur.
Ona göre bunlar, ne insanlar tarafından tanımlanmış ne de
toplum tarafından oluşturulmuştur.
Bunlar evrimi boyunca insanın yapısıyla kaynaşmış
ihtiyaçlardır.
Bu ihtiyaçların ortaya çıkış biçimi içinde yaşadığı toplum
düzeninin beklentilerine göre belirlenir.
Kişiliği o toplumun kendisine sağladığı imkanlar doğrultusunda
gelişir.
Örneğin kapitalist toplumlarda kişi zengin olarak “kimliğini”
bulabilir ya da bir şirkette sözü geçen bir işçi olarak “ait olma
ihtiyacını” karşılar.
KİŞİLİĞİN YAPISI








Fromm kuramında genel olarak kişiliğin yapısına fazla yer
vermemektedir.
“KENDİNİ SAVUNAN İNSAN” adlı yapıtında süperego üzerinde durmuşsa
da daha sonraları psikolojinin libido kuramından ve id, ego süperego
kavramlarından arınması gerektiğini dile getirmiştir.
Bilinç dışı süreçlerin önemini ve
Yansıtma
Karşıt tepki geliştirme
Rasyonalizasyon
Regresyon
Özdeşim kurma
Hayal kurma ve
Bastırma mekanizmalarının varlığını kabul etmiştir.
Bastırma mekanizmasına özellikle önem vermektedir.
Fromm’a göre insanların en çok bastırdıkları şeyler ölüsever
özellikleridir.
Fromm Jung’ın karşıtlar ilkesine benzer bir biçimde kişide
yardımsever özellikler varsa ölüsever özelliklerini
bastırdıklarını ifade etmiştir.
Kişinin oryantasyon çerçevesi ile çelişen tüm duygu ve
düşünceler ölüsever ya da yardımsever oluşuna
bakılmaksızın bastırılmaktadır.
ÖZGÜRLÜKTEN KAÇIŞ
FROMM’ a göre insanlık tarih boyunca bağımsızlaştıkça,
insanların kaygı ve izolasyon duyguları da artmıştır.
Modern demokrasinin yükselişi, feodal sistemde çok az kişisel
özgürlüğe sahip olan bireylere sınırlı olsa da istediği yerde olma
ve istediğini yapma özgürlüğü tanımıştır.
Ancak bu özgürlük bireye yeni bir bağımsızlık vermenin
yanında ,onu daha fazla yalnızlaştırmakta ve bu da kaygıya yol
açmaktadır.
Fromm’a göre özgürlük sahip olunması güç bir şeydir ve
sahip olma şansımız olduğunda ondan kaçma eğilimi sergileriz.
 Özgürlükten kaçış isimli kitabında Fromm insanların
bağımsızlaşmalarına eşlik eden izolasyon ve kaygı duyguları ile
baş etmekte kullandıkları 3 temel mekanizma tanımlamıştır :
1. OTORİTERYANİZM
2. YIKICILIK
3. KONFORMİTE
YETKECİLİK (OTORİTERYANİZM):
• kişinin izolasyon ve yalnızlık duygusu ile başetmenin bir yolu
olarak ,yoksun olduğu gücü elde etmek için bireysel
bağımsızlığından vazgeçerek kendisi dışındaki bir kişi ya da bir
şeyle kaynaşmasıdır.
• Diğer bir odağa geliştirilen bu sembiyotik duygusal bağlılık ,
boyun eğme(mazoşizm) ya da egemenlik çabası (sadizm) gibi 2
farklı şekilde gerçekleşir.
• MAZOŞİZM :
kişinin kendisinden daha güçlü bir başka kişi ya da kuruma bağlılık
göstermesine yol açan ,
Aşağılık, güçsüzlük ve önemsizlik duygularıdır.
Kişi kendini ortaya koymak ve istediği şeyleri yapmak yerine bağımlı
olduğu dış güçlerin buyruklarına boyun eğme eğilimi gösterirler.
• SADİZM ( EGEMENLİK ÇABASI ):




Diğer kişi ya da kişilerle birliktelik kurarak izolasyon, yalnızlık ve
kaygı duygusunu azaltmayı amaçlar
Fromm az ya da çok içe geçmiş 3 çeşit egemen olma çabası
tanımlamıştır:
Diğerlerini kendine bağımlı kılmak ve bu güçsüz kişiler üzerinde güç
kazanmak eğilimi
Diğerlerini sömürmek onlardan faydalanmak ve onları kendi çıkarı ve
zevki için kullanmak eğilimi
Sadist eğilim,diğerlerinin fiziksel ya da psikolojik acı çektiğini görme
arzusu
 Fromm sadist eğilimlerin mazoşist eğilimlere göre toplum
tarafından daha az kabul edilebilir olduklarını
 Bu nedenle daha çok rasyonalize edildiklerini belirtmiştir.
• YIKICILIK (KÖTÜ HUYLU SALDIRGANLIK):
Bir başkasıyla sembiyotik bağlılığı içermemekte ,
Aksine insanlardan uzaklaşmayı ve nesnenin yok edilmesini
amaçlar.
Dış dünyaya karşı saldırgan biçimde zarar veren kimse bu yolla
dış tehditlerin kendisine zarar veremeyeceğine inanmaktadır.
Kişi kendi dışındaki dış dünyayı yok etmeyi ,
Kendini dış dünya tarafından ezilmekten kurtarmanın bir yolu
olarak görmektedir.
• OTOMATON KONFORMİTE :
• En yaygın kaçma mekanizması kişinin bir bukalemun gibi
sosyal yönden kabul edilebilir rollere bürünmesidir.
• kendi bireyselliğinden vazgeçen ve
• Çevresindeki diğer insanlar gibi olan kişi kendisini yalnız
hissetmeyecektir.
• Bu şekilde kişi yalnız olmayabilir ancak fromm’a göre bunun
bedelini kendi özünü yitirerek ödemektedir.
KİŞİLİĞİN GELİŞİMİ
Fromm herhangi bir gelişimsel dönem sıralaması sunmamıştır.
Klasik psikanalizden farklı olarak kişilik gelişiminin
yetişkinlikte de sürdüğünü ifade etmiştir.
Çocukluk döneminin,diğer insanlarla ilişki kurma gereksinimi
için güçlü bir ders niteliği taşıdığını belirtmiştir.
Fromm’un kişiliğin gelişimi konusundaki düşünceleri de yine
özgürlük korkusu düşüncesiyle ilgilidir.
Büyümekte olan çocuk yavaş yavaş çevresiyle kurduğu
temaslarla “ben” ve “ben olmayan” ayrımını yapmaya ve
bireyleşmeye başlar.
Sağlıklı gelişim için gerekli olmasının yanında giderek
ebeveynlerden ayrılma , çocuğun izolasyon duygularını ve
dünyadaki yeri ile ilgili şüphelerini yoğunlaştırmaktadır.
Çocuğun kendi yetenekleri ve becerikliliği konusundaki inancı,
artan izolasyon ve kaygı duygularının hızına ayak uydurabilirse
kaygı minimum düzeyde kalacak ve kişilik gelişimi sağlıklı
seyredecektir.
Böylesine pozitif bir gelişim yaşamsever ,sıcak,sevgi dolu,tehdit
edici olmayan ebeveyn tutumlarıyla mümkündür.
Ancak patojenik ebeveyn tutumları nedeniyle özgüven duygusu
zarar gören çocuk , doğuştan sahip olduğu sağlıklı
potansiyellerini feda ederek , tehdit edici izolasyon duygusundan
yanlış birtakım yollarla kurtulmaya çalışacaktır.
KARAKTER TİPOLOJİSİ
YAŞAMSEVERLİK VE ÖLÜSEVERLİK
Fromm 2 temel karakter yönelimi tanımlamıştır:
1. Yaşamseverlik
2.
Ölüseverlik
ÖLÜSEVERLİK :
 bir erkeğin bir kadın cesediyle cinsel birleşmede bulunmak için duyduğu sapkın
arzuyu tanımlamak için kullanılır.
 Ölüsever yönelimli kişi canlı olmayan ölü olan her şeyin cesetlerin çürümenin
pisliğin çekimine kapılan kişidir.
 Ölüseverliğin bir başka özelliği mekanik şeylere duyulan yoğun ilgi
YAŞAMSEVERLİK :
 ölüm sevginin aksine yaşama duyulan sevgidir.
 Ölüme karşı savaşma ve yaşama sürdürme eğilimi tüm canlılarda
ortak bir özelliktir. Ve yaşamsever yönelimin en temel biçimidir.
 Yaşamı tam olarak seven kişi her alanda yaşam ve gelişim sürecinin
çekimine kapılır ve
 Yaşama yaklaşımı mekanik olmaktan çok işlevseldir.
• SOSYAL KARAKTER :
• Fromm kişiliği bireye özgü olan ve bireyi eşsiz kılan doğuştan
getirilmiş ve sonradan kazanılmış ruhsal niteliklerin tamamı olarak
tanımlamaktadır.
• Kişiliğin en önemli sonradan kazanılmış niteliği ise karakterdir.
• Fromm karakteri kişinin kendini insanlık ve doğayla ilişkilendirdiği
içgüdüsel olmayan çabalarından oluşan nispeten kalıcı bir sistem
olarak tanımlamaktadır.
• İnsanlar içgüdülerine göre davranmak yerine karakterlerine göre
davranmaktadırlar.
• Fromm sosyal karakter yönelimlerini belirlerken 2 kriteri dikkate
almıştır.
• Nesnelere sahip olarak ve onları kullanarak (özümleme)
• Kendisi ve diğerleri arasında ilişki kurarak (sosyalizasyon )
Fromm sosyal karakter tiplerini
1.Üretken olan (sağlıklı)
2.Üretken olmayan (sağlıksız) olmak üzere 2‘ye ayırmıştır.
Üretken olmayan yönelmeler :
1. Alıcı
2. Sömürücü
3.İstifçi
4. Pazarlayıcı
• ALICI YÖNELME :
bu kişiler diğer insanlardan sürekli destek bekler yada isterler.
Kendi başlarına kaldıklarında yalnızlık ve çaresizlik
duygularına kapılırlar.
Güvenliklerini bağımlı oldukları kişilerin gücünden alırlar.bu
kişiler bencil ve acımasız olsa bile !
Alıcı insan yaşam sorunlarını kendi gücüyle çözümleyebileceğini
düşünemez.
Bu tip Freud’un oral-edilgen karaktere çok benzer.
Fromm alıcı tipi tanımlarken , bu insanların gerilimlerini
yiyerek ve içerek giderdiklerini
İnsanların kendilerini beslemesini sevgi belirtisi olarak
yorumladıklarını anlatır.
Bu tiplere açık ağız adını verir.
Feodal toplumlar ve kölelik
• SÖMÜRÜCÜ YÖNELME
• Davranışlarını “İSTEDİĞİMİ ELDE EDERİM” ilkesine göre
düzenler.
• Freud’un oral-saldırgan tipe çok benzer.
• Fromm sömürücü tipe ısıran ağız adını verir.
• Bu insanlar kendi değerlerini bile dıştan alırlar.
• Diğer insanların sahip olduğu ve önemsediği şeyleri isterler.
• Karşılıksız verilen armağanın onlar için hiçbir anlamı yok.
• Diğer insanlardan zor kullanarak ya da kurnazlıkla bir şeyler almak
isterler.
• İSTİFÇİ YÖNELİM :
• Freud’un anal karaktere benzer.
• Bu insanlar biriktirdikleri ve sahip oldukları oranda kendilerini
güven içinde hisseder.
• Harcamayı ürkütücü bir tehdit gibi yaşarlar.
• Bu tip erkek bir kadını sevemez , ona sahip olmak ister.
• PAZARLAYICI YÖNELME :
•
•
•
kişinin insan olarak nitelikleri önem taşımaz.
İnsanlar alınıp satılacak eşyalara dönüşür.
Bir satıcı bir yönetici ya da bir işçi kişiliği bu pazarda alışveriş konusu
yapılır.
• Böyle bir ortamda beceri bilgi ve içtenlik yeterli değildir.
• Yaşamın her aşamasında insanın kendisini satabilmesi gerekir.
• Pazarlayıcı yönelim çağdaş insanın kendisiyle ve diğer insanlarla
derinliğine ilişkiler kurabilmesini engeller.
 Fromm daha sonraları üretken olmayan kişiler grubuna bir çift karakter
daha katmıştır.
• Ölümü çekici bulan NEKROFİL ve yaşama aşık olan BİYOFİL
• Freud’un yaşam ve ölüm içgüdüsü kavramlarıyla bu tanım arasında bir
benzerliğin söz konusu olmadığını fromm vurgulamıştır.
• Freud’a göre yaşam ve ölüm içgüdüleri insanda doğuştan var olan
dürtülerdir.
• Fromm’a göre doğuştan var olan birincil güdü yaşamı sürdürme
eğilimidir.
• Ölüm isteği yaşam güçleri engellendiğinde ortaya çıkan ikincil bir olgudur.
• ÜRETKEN YÖNELME :
•
•
•
•
•
•
üretken yönelmenin 3 boyutu vardır.
Çalışma
Sevgi
Akıl
Üretken insanlar karakter tiplerinin en sağlıklısıdırlar.
Üretken insanlar olumlu özgürlüğe ve kendi potansiyellerini
gerçekleştirmeye yönelirler.
• Üretken yönelimdeki kişiler diğerlerini sömürmek kendilerini
pazarlamak diğerlerinden uzaklaşmak ya da gereksiz maddi
şeyleri toplamak için çalışmazlar.
• Fromm Freud’un görüşlerinin aksine , psikiyatrinin temel
sorunun , aslında şu ya da bu içgüdüsel ihtiyacın doyum bulması
ya da engellenmesi değil, insanın dış dünyasıyla ilişkilerini
anlayabilmek olduğu görüşünü savunur.
• Ona göre insanla toplum arasındaki ilişki statik değildir.
• Açlık, susuzluk,cinsellik gibi tüm insanlarda ortak olan belirli
ihtiyaçlar fizyolojik kökenlidir.
• Buna karşılık sevgi ve kin ,güçlü olma tutkusu ve boyun eğme
isteği gibi insanda karakter farklılıklarına neden olan
etmenlerin tümü toplumsal sürecin ürünleridir.
ELEŞTİRİLER VE DEĞERLENDİRME
• Fromm’un kuramı sosyokültürel faktörlerin insanoğlunun
gereksinimleriyle etkileşim halinde ne ölçüde biçimlendirdiğini
göstermeyi amaçlar.
• Birinci ve ikinci dünya savaşlarını
• Rus devrimini
• Nazizmin yükselişini ve çöküşünü
• Soğuk savaşı ve nükleer silahlanmayı vb. kısacası 21. yylı doğrudan
gözleme şansı bulmuş olması Fromm’un kuramında önemli bir etkiye
sahip
• Fromm sosyal ve ekonomik koşullarda yapılacak radikal değişimlerle
hem toplumun hem de bireyin ihtiyaçlarını karşılayacak bir toplum
yaratmanın mümkün olduğu düşüncesini de öne sürmüştür.
• Çok fazla tartışılan ve eleştirilen düşüncelerinden biri de toplumsal
reform önerisidir.
• Fromm’un kuramında öne sürdüğü fikirler temel olarak vaka
çalışmalarına ve kendi gözlemlerine dayanmaktadır.
• Fromm’un yazdıkları okuyucusunu eleştirel ve üretken bir
biçimde düşünmeye sevk etse de ne araştırmacılara ne de
terapistlere doğrudan kullanabilecekleri pratik önermeler
sunmamaktadır.
• Fromm bilimsel nitelikli bir kuramcı olmaktan ziyade bir
düşünür olarak değerlendirilebilir.
• Fromm’un kuramı amprik olarak sınanabilir önermeler
içermemesi nedeniyle bilimsel olmamakla eleştirilmektedir.
Download