Üreme Sistemi Fizyolojisi Dr. Mehmet İnan 1 Dişi Üreme Sistemi Anatomisi • Vulva, kadın dış genital bölgelerine karşıdan bakıldığında üstte "çatıyı" oluşturan leğen kemiklerinin birbiriyle orta hatta birleştiği bölgenin oluşturduğu kabarıklık olan pubis tepesi, altta anüs ve yanlarda büyük (dış) dudaklar adı verilen yapılarca sınırlanan bölgedir. • Pubis tepesi cilt ve altında yağ dokusu içerir, üzeri genital kıllarla kaplıdır. Pubis tepesinin hemen altında klitoris bulunur. 2 3 • • Labium majus Dölyolu (vajina) girişini sağlı sollu örten cilt kıvrımlarının dışta yer alanlarıdır. Dış dudaklar önde genital kılların olduğu pubis tepesinde, arkada ise anüsün hemen üstünde birleşirler. Üzerleri genital kıllarla kaplıdır ve cilt altında yağ dokusu içerirler. • • Labium Minüs Sağlı sollu dış dudakların iç yüzlerinde yer alan, klitorisin üst kısmından vajina girişinin altına uzanan kıvrımlı yapılardır. İdrar deliği ve vajina girişinin etrafını sararlar. Kılla kaplı değildirler ve cilt altı yağ dokusu içermezler. • • Vajina girişi İç dudakların devamında yer alan ve kızlık zarına kadar devam eden 1-2 santimetrelik bir kısımdır. Kızlık zarı yırtıldıktan sonra vajinayla birleşir. • • Kızlık zarı Latince'de hymen olarak adlandırılan bu yapı, ince olmasına karşın nispeten esnektir ve ortasında bir veya daha fazla sayıda delik içerir. Her kadında farklı yapıya sahip olmasına karşın, genellikle ilk ilişki esnasında hafif bir kanamayla yırtılır ve böylece vajina girişiyle vajinanın birleşmesini sağlar. 4 • • • • • • • • • Klitoris Erkekteki penis başının kadındaki karşılığıdır. Klitoris hemen pubis tepesi altında yer alan bir yapıdır ve üstte ve yanlarda iç dudaklarla çevrilidir. Klitorisin hemen alt kısmında idrar deliği, idrar deliğinin altında ise vajina girişi bulunur. Klitoris cinsel ilişki esnasında aynen erkeğin penisi gibi sertleşebilme özelliğine sahiptir. Kan damarlarından oldukça zengin bu yapı kadın orgazmında önemli görevler üstlenir. İdrar Deliği (uretra ağzı) Klitorisin hemen altında, iç dudakların önde birleştiği yerde bulunan ve idrarın dışarı boşaltılmasını sağlayan idrar deliği uretra adlı yapının son kısmını oluşturur. Perine Perine dış dudakların arkada birleştiği yerle anüs arasında yer alan bölgedir. Ciltle kaplı olan bölge cilt altında idrar ve dışkı işlevlerinin kontrolünü sağlayan kasları barındırır. Bu kaslar doğum eylemi esnasında mümkün olduğunca gevşeyerek bebeğin başının doğmasına izin verirler. Vulvada bulunan salgı bezleri Dış genital bölgenin kurumasını önlemek ve cinsel ilişkide gerekli kayganlaşmayı sağlamak işlevini yürüten birkaç adet salgı bezi vardır. Bunlar arasında en önemlileri idrar çıkış deliğinin yanlarında yer alan Skene bezleri ve vajina girişinin yakınında sağlı sollu yer alan Bartholin bezleridir. 5 İç genital organlar • İç genital organlar penisi içine kabul eden vajinayla başlar, rahim içine giriş kapısı olan ve aynı zamanda sperm için bir depo görevi üstlenen rahim ağzıyla , bebeğin büyüyerek geliştiği ve gebe olunmayan dönemlerde adet kanamasının oluştuğu rahim ile devam eder, buradan sağlı sollu rahimin her iki yanında boynuz gibi yer alan Fallop tüplerine uzanır ve her bir Fallop tüpü, uçlarında bulunan saçaklarıyla yumurtalıklarla yakın temas eder. 6 • Vajina • Vajina, vajina girişiyle başlayan ve uç kısmında rahim ağzının yer aldığı boru şeklinde ve yaklaşık 10 santimetre uzunluğunda bir yapıdır. Vajina girişinde bulunan salgı bezleri ilişki esnasında vajina girişi ve vajinanın kayganlaşmasını sağlar. • Normalde ön-arka duvarları birbiri üzerine katlanmış olarak duran bu yapı, doğum eyleminde doğum kanalının yumuşak kısmının yapısında yer alır ve bebeğin başının geçmesine müsaade edecek kadar esner. 7 Uretra • İdrarın depolandığı mesanenin devamında yer alan bu boru şeklindeki yapı idrar boşaltım sisteminin son basamağını teşkil eder. • Uretra kadında erkekten çok daha kısadır. Bu kısalık ve genital sistemin vajina ve anüse yakınlığı, kadınlarda idrar yolu enfeksiyonlarının daha sık yaşanmasına neden olur. Yine ilk cinsel deneyimlerini yaşayan kadınlarda ilişkinin verdiği "tahriş", ilişki sonrasında sık idrara çıkma, idrarı zor yapma, idrarı boşaltamamış olma hissinin yaşanmasına neden olabilir. 8 • • • Rahimağzı Rahimağzı spermler için rahim içine giriş ve doğumda bebek için rahimden çıkış kapısıdır. Vajinanın devamında yer alır. Rahimağzı kanalında yer alan salgı bezleri gebeliğe elverişli günlerde spermlerin geçişini kolaylaştıran, gebeliğe elverişli olmayan günlerde bu geçişi zorlaştıran salgılar üretir. Rahimağzı salgıları ayrıca vajinadan rahim içine bakterilerin girişini engeller. Normal şartlarda sert bir koni biçiminde ve birkaç milimetre açıklığında olan bu yapı doğum eylemi esnasında yumuşar, incelir (bu incelmeye "silinme" denir) ve yaklaşık 10 santimetre açılarak bebeğin çıkmasına izin verir. 9 • Rahim Rahim (uterus), ucunda rahimağzı bulunan, yanlarda da boynuz şeklinde Fallop tüpleri yer alan, kasılma yeteneği güçlü kaslardan oluşan armut şeklinde bir yapıdır. Rahim içindeki boşlukta rahim iç tabakası (endometrium) yer alır. 10 • Rahim gebe olunmayan dönemde ağırlığı yaklaşık 60 gramdır. Gebelikte rahim yaklaşık 3 kilogramlık bir bebeği içinde taşıyacak şekilde büyür ve doğum eylemi başladığında güçlü kaslarının kasılmasıyla, rahim ağzının da gevşeyerek açılmasıyla bebeğin doğması sağlanır. 11 • Rahimin bilinen tek işlevi doğmamış bebeğin gelişmesini sağlayacak ortamı oluşturmak, bebeği dıştan gelebilecek darbelerden korumak (bu işlevi amniyos sıvısıyla elele yürütür) ve doğum eyleminde kasılarak bebeği dış dünyaya çıkarmak için anne adayının ıkınmalarıyla birlikte gerekli itici gücü oluşturmaktır. Menopoza giren bir kadında rahimin görevi de tamamlanmıştır ve boyutları giderek ufalır. 12 • • • Rahim boşluğu ve rahim iç tabakası (endometrium) Rahimin içinde yer alan boşluk rahim iç tabakasıyla kaplanmış durumdadır. Döllenmiş yumurta hücresi Fallop tüplerinden geçerek endometriuma ulaştığında burada en "verimli" bulduğu bölgeye yerleşir ve çoğalmaya ve gelişmeye başlar. Rahim iç tabakası her adet döngüsünde yenilenir ve gebelik oluştuğunda embriyo rahim boşluğunda gelişimini sürdürür. Gebelik gerçekleşmediğinde bu tabaka yeniden oluşturulmak üzere rahim ağzı yoluyla vajinaya, buradan da dış ortama atılır. Kanamayla beraber olan bu sürece adet kanaması adı verilir. 13 Fallop tüpleri • Uterusun her iki yanında, arkaya doğru uzanan, yaklaşık 10 cm.lik iki küçük kanaldır. Fallop tüpü dört anatomik bölgeye ayrılabilir. İlki, uterus kas tabakasının içinde kalan dar ve kısa olan interstisyel bölümdür. İstmus, tubanın uterus kornusuna girdiği yer, ampulla fallop tüpünün en uzun bölümüdür. En dıştaki kısım ise infundibulum adını alır. Overlere en yakın olan bu bölüm huni şeklindeki ostiyumu içerir. 14 Overler • Overler, erkekteki testislerin karşılığı olarak kadınlarda yumurtaları ve steroid hormonları üreten organlardır. Erişkinde iki taraflı, ortalama 3,5 cm uzunluğunda, 2 cm genişliğinde, 1,5 cm kalınlığında ve yaklaşık 7 gram ağırlığındadır. • Overler dışta korteks, içte medulla olmak üzere iki farklı katmandan oluşmuştur. Kortekste, primordiyal foliküllerden Graaf foliküllerine kadar değişik gelişim aşamalarındaki yumurta bulunur. Daha alttaki medulla tabakası ise kan damarlarından zengin gevşek bağ dokusundan oluşur. 15 HİPOTALAMUS-HİPOFİZ AKSI • Hipotalamus-hipofiz aksı ovülasyonun düzenlenmesi açısından önemlidir. Hipotalamustan pulsatil olarak salgılanan gonadotropin salgılayıcı hormon (GnRH), hipotalamo-hipofizer portal sistem aracılığıyle hipofiz ön lobuna taşınır. GnRH etkisiyle hipofizin bazofilik gonadotrop hücrelerinden folikül stimüle edici hormon (FSH) ve lüteinizan hormon (LH) salgılanır. 16 • FSH overlerdeki primordiyal foliküllerin büyümesini ve Graaf folikülü olarak gelişmesini sağlar. Her menstrüel siklusta, salgılanan FSH miktarına bağlı olarak overlerdeki 10-20 kadar primordiyal folikül uyarılır ve primer folikül adını alır. Ancak bunlardan genellikle bir tanesi tam olgunluğa ulaşır. Dominans kazanarak gelişmesini sürdüren bu folikül, boyutuyla orantılı, giderek artan miktarlarda östradiol salgılar. Dolaşımdaki östradiol düzeyinin yükselmesi, hem diğer primer foliküllerin gelişmesini engeller, hem de hipofiz üzerinde negatif geri bildirim (feedback) etkisi oluşturarak FSH salgılanmasını azaltır. 17 • Siklusun ortasına yakın dönemde yükselmeye devam eden östradiol düzeyi, hipotalamus-hipofiz üzerine bu kez pozitif geri bildirim etkisi gösterir. Bu iki yönde çalışır: • Birincisi östrojenin hipotalamus üzerindeki uzun süreli geri bildirim etkisiyle daha fazla GnRH salgılanır ve pik (zirve) oluşur. • İkincisi ise hipofiz üzerindeki kısa süreli geri bildirim etkisiyle hücreler GnRH.ye daha duyarlı hale gelir. 18 • Bu iki uyarı ani dalgalanmaya ve hipofizden en üst düzeyde LH ve daha düşük düzeyde FSH salgılanmasına yol açar. Bu artan FSH ve LH etkisiyle Graaf folikülü tam olgunluğa erişir. Pikten sonra 16-24 saat içinde ovülasyon oluşur. • Folikül, ovülasyonu izleyen dönemde progesteron salgılayan korpus luteuma dönüşür. • Ovülasyon sonrası döllenme meydana gelmemişse endometriyuma hormonal destek sağlayan östradiol ve progesteron düzeyleri azalır. Buna bağlı olarak FSH üretimindeki negatif inhibisyon kalkar ve tüm siklus yeniden başlar. 19 OVERLER VE HORMONLARI • Pubertede her overde yaklaşık 300.000 primordiyal folikül bulunur. Menopoza kadar, her ay bunların 10-20 tanesi olgunlaşmaya başlar ve kadın cinsiyet hormonları olan östrojen ve progesteron salgılar. Bu hormonların, başta memeler, fallop tüpleri, uterus ve vajina olmak üzere bir çok vücut dokusu üzerine etkisi vardır. Overler kadın cinsiyet hormonlarının yanı sıra çok az miktarda erkeklik hormonu da üretir. 20 Östrojen • Östrojenin temel işlevi memeler, uterus ve vajinanın gelişmesini sağlamaktır. Vulva ve vajinada kas ve epitel gelişimini sağlar. Vajina ortamının asiditesinin düzenlenmesinden de sorumludur. Vajinada damarlanmayı artırır ve progesteronlarla birlikte kas tonusunu sağlar. • Östrojen endometriyumun gelişmesini sağlar. Uterusun damarlanmasını, kas kitlesinde artışı sağlayarak infantil uterusu erişkin tipe dönüştürür. Gebelikte uterustaki büyüme, öncelikle östrojene bağlıdır. • Serviksin müsküler yapıda olmayan dokuları da östrojenden etkilenir ve servikste yumuşama ile birlikte, epitelden mukus salgılanır. Östrojen yokluğunda, endometriyum atrofikleşir. • Östrojen endometriyumun gelişmesine yol açar, ancak sekresyonun sağlanması için progesterona gereksinim vardır. Menopoz sonrası, uterus boyutlarındaki azalma östrojen yokluğuna bağlıdır. 21 Progesteron • Başlıca korpus luteumdan salgılanır ancak gebelik boyunca plasenta da progesteron salgılar. • Progesteron, östrojenin dokular üzerindeki etkisini düzenler. • Progesteron genital organlar ve memeler üzerinde de etkilidir, ancak dokuların aynı anda ya da önceden östrojenle duyarlılık kazanması gereklidir. Vajina epitelinin gelişimini yavaşlatır ve hücreler daha az glikojen içerir. Serviks sekresyonlarını yoğunlaştırarak servikal mukusu kalınlaştırır. Progesteron, östrojen tarafından uyarılmış endometriyumun üzerine etki ederek glandüler hücreleri genişletir ve glikojenden zengin mukus salgılanmasını uyarır. • Progesteron, derialtı yağ dokusunda artışa yol açar. • Bazal vücut ısısında 0,2-0,5°C.lik artışa da neden olur. 22 Oogenez • Gonadlardaki dişi germ hücrelerinin gelişerek olgun ovum haline dönüşmesi sürecine oogenez denir. Fetal yaşamın erken dönemlerinde primer germ hücreleri mitosis ile çoğalarak oogonium denilen dişi ana germ hücresini yapar. Mitozla çoğalma dönemi (proliferasyon) intrauterin yaşamın 5. ayına kadar sürer. Mitozla çoğalma durduktan sonra hacimsel büyüme başlar. Bu hücrelere primer oosit (oosit I) adı verilir. 23 Primer oositlerin etrafı germinal epitelden (gonadların yüzeyini örten epitel) farklı, yassı bir epitelle sarılmıştır. Böylece oluşan yapıya primer folikül adı verilir. 24 • Primer oositlerin meydana gelmesi ile puberteye kadar süren uzun bir durgunluk dönemi başlar. Bir kız çocuğu doğduğunda overlerde, içinde primer oosit barındıran ortalama 500 bin kadar primer folikül bulunur. Buna karşılık bir kadının fertil çağı boyunca her ay bir primer folikülün gerçek olgunluğa erişmesi ile yaklaşık 400 kadar oosit, ovülasyonla overlerden atılır. Geri kalan çoğunluk, gelişmenin farklı aşamalarında dejenere olarak kaybolur. • Puberte ile birlikte her ay pek çok primer oosit büyümeye başlar, ancak genellikle bunlardan yalnızca bir tanesi gerçek olgunluğa erişerek ilk mayotik bölünmeyi gerçekleştirir ve ovülasyonla overlerden atılır. 25 • Birinci mayotik bölünmeyi geçirmiş bu hücreye sekonder oosit (oosit II) denir. Oosit II, 23 kromozomludur ve tubalarda fertilizasyon öncesi olgun ovum halini alır. Böylece, dişi ana germ hücresi olan oogoniumdan olgun bir ovumun ortaya çıkma süreci olan oogenez tamamlanmış olur. • Olgun ovum, 150- 200 mikron çapında büyük ve hareketsiz bir hücredir. Sitoplazması besin maddelerinden zengindir. Fertilizasyondan sonra uterusa yerleşene kadar zigota gerekli olan maddeleri sağlar. Fertilize olmamış ovum, ovülasyondan 24-48 saat sonra canlılğını kaybederek yok olur. 26 ENDOMETRİYAL SİKLUS • Östrojen ve progesteronun etkisiyle hazırlanan endometriyumun periyodik olarak dökülmesine menstrüasyon denir. Genelde 22-35 günlük (ortalama 28) aralIklarla ve 1-8 gün (ortalama 5) devam eder. Bu genellikle 5/28 şeklinde ifade edilir. Bunun anlamı menstrüel siklusun 28 gün olması ve kanamanın 5 gün devam etmesidir. Menstrüel siklusu günlerle ifade eden yöntem de sık kullanılır. Birinci gün, menstrüasyonun başladığı gündür. Ovülasyon, 28 günlük siklusun 12-14. günleri arasında olur. 27 Menstrüel siklus süresince endometriyumda oluşan değişiklikler dört ayrı fazda incelenir: • Menstrüel faz: Menstrüasyon süresince endometriyumun yüzey ve orta tabakası dökülür, bazal tabaka sağlam kalır. Vajinaya atılan kanla karışmış mukus genellikle sıvı şeklindedir, ancak kanama çok fazlaysa pıhtı oluşabilir. • Proliferatif faz: Menstrüel kanama sonrasında ovülasyondan önceki LH pikine kadar olan dönemdir. Foliküler faz olarak da adlandırılan bu dönemde, östrojen etkisiyle endometriyum yeniden yapılanır. • Periovülatuvar faz: ovülasyonun gerçekleştiği dönemdir. Yaklaşık üç gün süren bu dönemde endometriyumda çok belirgin değişiklik oluşmaz. Bazı kadınlarda korpus luteumun geç devreye girmesine bağlı ani östrojen azalması sonucu lekelenme tarzında kanama görülebilir. 28 • Sekretuvar faz: ovülasyondan menstrüel kanamaya kadar olan dönemdir. Luteal faz olarak da adlandırılan bu dönem ortalama 1116 (ortalama 14) gün sürer ve genellikle sabittir. Korpus luteumdan salgılanan progesteron endometriyumda glandüler hücrelerin genişlemesini ve lümene glikojenden zengin bol mukus salgılanmasını sağlar. • Menstrüasyondan iki gün önce ise korpus luteumun gerilemesi hormon düzeylerinin düşmesine neden olur, mukus salgısı azalır ve endometriyumda nekroz belirtileri başlar. 29 30 31 SERVİKAL SİKLUS • Daha önce de belirtildiği gibi, serviks, over hormonlarındaki dalgalanmalardan etkilenir. Siklusun ilk yarısında, özellikle ovülasyona yakın dönemde, artan östrojen düzeyinin etkisiyle servikal kanal, internal ve eksternal os genişler, servikste kıvam değişikliği olur (burun kıkırdağından dudak kıvamına yumuşama). Servikal kanalı döşeyen hücrelerden salgılanan mukusun miktarı artar, yoğunluğu azalır, su gibi saydam ve berrak bir görünüm kazanır. Ayrıca yumurta akı gibi uzama (1012 cm) eğilimi gösterir ve iki parmak arasında rahatlıkla sündürülebilir. Bu özellikteki mukustan spermin geçişi kolaylaşır. • Siklusun ikinci yarısında ise progesteron etkisi ile serviksin kıvamı yeniden sertleşir, servikal açıklık daralır ve mukusun miktarı azalır, yoğunluğu artarak kalınlaşır ve esnekliği kaybolur. Bu özellik, sperm geçişine izin vermez. 32 Erkek Üreme Sistemi • Erkek üreme sisteminin rolü sperm üretmek ve bunu döllenme sağlanması için dişi vajenine iletmektir. • Üreme Sistemi Organları Testisler Seminal veziküller Prostat Bulboüretral bezler Epididimis Ductus deferens Ejakülatör kanal Üretra Penis 33 Testisler • Skrotum içinde sağlı sollu yer alan iki adet testis, sperm hücrelerinin üretildiği ve testosteron adı verilen erkeklik hormonunun salgılandığı yapılardır. • Testislerin büyüklükleri kişiden kişiye değişmekle beraber, her biri ortalama 20-30 gram ağırlığında, 4-5 santimetre uzunluğunda ve 2-2,5 santimetre kalınlıktadırlar. • Erkek çocukta ergenlik dönemine girene kadar nispeten düşük miktarlarda salgılanan testosteron hormonu ergenlikle birlikte daha hızlı salgılanmaya başlar ve erkek çocukta ses kalınlaşması, sakal-bıyık çıkması, vücut kaslarının gelişmesi, vücutta erkek tipi kıllanmanın ortaya çıkması gibi erkeksi özelliklerin ortaya çıkmasını sağlar. Sperm üretimi de ergenliğin başlamasıyla kısa sürede başlar. • Erişkin bir erkekte de testosteron erkek cinsiyete özgü özelliklerin devamını ve sürekli olarak sperm üretimini sağlar. 34 • Her testis içinde küçük ve oldukça kıvrımlı sperm kanalcıkları bulunur. Bunlara seminifer tübül denir. Bu kanalcıklar beyindeki hipofiz bezinin salgıladığı FSH hormonunun verdiği emirle sperm hücreleri üretirler. • Testisler yine hipofiz bezinden salgılanan ve LH adı verilen hormonun etkisiyle testosteron hormonu üretirler. 35 Torba (skrotum) • Skrotum içinde sağlı sollu yer alan iki testis, sperm kanallarının bir kısmı ve çok sayıda damar yapısı içeren bir yapıdır. • Skrotumun sperm işlevlerini korumak açısından çok önemli bir özelliği vardır: • Sperm hücreleri ısı değişikliklerinden olumsuz etkilenirler ve işlevlerini en iyi şekilde yerine getirebilmeleri için vücut ısısından yaklaşık 2 derece daha düşük bir ortamda bulunmaları gerekir. Torbanın vücut dışında bulunmasının nedeni budur. • Torbanın içindeki ısı vücut ısısından daha düşüktür ve soğukta büzüşerek ısı kaybını önler. Sıcakta ise aksine sperm hücrelerinin aşırı ısıya maruz kalmalarını önlemek için gevşer. 36 Penis • Penis, erişkin bir erkekte 5-9 santimetre uzunluğunda, 3-5 santimetre çapında silindir şeklinde bir organdır. Cinsel uyaranlara bağlı olarak sertleştiğinde boyu yaklaşık iki kat uzar ve çapı artar. Penis boyutlarındaki artışı sağlayan mekanizma penisin iç yapısında bulunan boşluk ve gözeneklerin içinin kan ile dolmasıdır. Uyaran bittiğinde penis kısa sürede eski boyutlarına geri döner. • Penisin gövde ve baş olmak üzere iki kısmı vardır. Baş kısmı sünnet derisiyle kaplıdır. Penis başı erkeğin en hassas bölgelerinden biridir ve içerdiği çok sayıda sinir ucu sayesinde erkek orgazmında en önemli rolü oynar. • Penisin ortasından uretra adı verilen idrar borusu geçer. Mesaneyle bağlantılı olan bu boru, penis başının uç kısmında bulunan uretra ağzına açılır. Uretra hem meninin hem de idrarın dışarıya boşaltılmasını sağlar. 37 • Anatomik olarak penis elastik yapıda ve birbiri ile inkomplet bir septum aracılığıyla ilişkili olan iki kavernöz cisimden oluşur. Kavernöz cisimler belli bir oranda uzama ve genişleme özelliğine sahip tunica albuginea ile çevrilidir. Uretrayı çevreleyen spongioz cisim tunica albuginea’nın dışında kalır. Kavernoz cisimlerin içi düz adale ve konnektif doku ile çevrili sinuzoidlerle doludur. Sinuzoidler arasında bağlantılar vardır ve böylece tüm kavernoz cisim tek fonksiyonel bir yapı halindedir. 38 • Penis internal iliak arterlerden kaynağını alan pudental arterler ve onun dalı olan penil arterlerle kanlanır. Penil arterin uç dalından biri olan kavernöz arter ereksiyonda asıl rol oynayan arterdir. • Venöz sistem; Sinuslerden başlayan venuller tunica albuginea altında pleksus oluşturur ve subtunikal venler tunikayı oblik olarak geçerek dorsal vene ve daha sonra periprostatik pleksusa dökülürler. • Ereksiyon mekanizması şöyle tariflenebilir; Penis flask halde iken kavernöz cisim icinde sinusler kontraktedir, venöz sistem tam açıktır. Ereksiyon sırasında arteryel genişleme oluşur, gevşemiş sinusler içine kan dolar ve tam genişleyen sinusler ile tunika arasında venuller sıkışır, venöz dönüş azalır. Dolayısıyla ereksiyon mekanizması su üç olay ile özetlenebilir : • 1. Arteryel genişleme • 2. Kavernozel genişleme • 3. Venöz sıkısma 39 • Noroanatomi ve norofizyoloji: Penis otonomik (sempatik ve parasempatik) ve somatik (duysal – motor) sinirler ile innerve edilir. Spinal kord ve periferik ganglionlardaki noronlardan çıkan sempatik ve parasempatik sinirler birleşerek kavernoz siniri oluşturur ve penis bu sinir ile uyarılır. Somatik sinirler genelde penisin duyusu ve bulbokavernoz ve iskiokavernoz adalelerin kasılmasından sorumludur. • Parasempatik Sistem: PS sinirler sakral spinal kordun 2.ve 4.’uncu segmentlerinden (S2-4) kaynaklanır. Parasempatik sistem hipogastrik pleksustan gelen sempatik sinirlerle pelvik pleksusta birleşirler. Pelvik pleksustan çıkan kavernöz sinir penisi innerve eder. Parasempatik sinirler penil ereksiyon ve kavernöz arterin vazodilatasyonundan sorumlu olup, penise gelen eksitator inputu sağlar. • PSS lubrikasyon için üretral ve bulboüretral bezlerden 40 koitusu kolaylaştırıcı mukus salgılatır. • Refleks ereksiyon icin afferent yol penisin stimulasyonudur. Dorsal penil sinirin uyarılması ile sakral korda impulsların taşınması pudental sinir ile olur. Efferent yol pelvik sinirin sakral parasempatik eksitasyonunu icerir. Pelvik sinirin uyarılması kavernozal sinirin stimulasyonu izler ve neticede kavernozal şişme oluşur. • Sempatik sistem emisyon ve ejekülasyonda rol oynar. 41 • Epididimis: olgunlaşan spermlerin depolandığı yerdir. • Seminal Veziküller: Spermin beslenmesini sağlayacak ve vajendeki asit ortamı nötralize edecek sıvıyı salgılar. • Prostat: Sperm hareketini ve vajendeki asit ortamı nötralize edecek sıvıyı salgılar. • Bulboüretral bezler: Üretradaki idrarı nötralize eder ve üretrayı kayganlaştırır. • Duktus Deferens: Epididimislerin genişlemiş devamıdır. Sperm iletiminde görev alır. • Ejekülatör Kanallar: seminal vezikül ve prostat bezlerinden gelen salgıları alır ve sperm ile karıştırır. Oluşana semeni ejekülasyon anında üretraya ulaştırır. • Üretra: Spermi vücut dışına taşır. 42 • Sperm hücresinin yapısı • Sperm hücresi yaklaşık santimetrenin 250'de bir kadar uzunlukta çıplak gözle görülemeyecek kadar ufak bir hücredir. Hücrenin baş, gövde ve kuyruk olmak üzere üç ayrı kısmı vardır. • Baş kısmı sperm hücresinin yumurta hücresi içine girme işlevini yürütür. Bu amaçla bu kısımda yumurta hücresinin dış tabakasını eritip delebilen maddeler bulunur • Gövde kısmı sperm hücresinin 23 kromozomdan oluşan genetik materyalini içerir. Burada ayrıca sperm hücresinin canlı kalması ve hareket etmesi için gerekli olan enerji sağlayıcı maddeler depolanmıştır. • Kuyruk kısmı sperm hücresinin hareketli olmasını sağlar. Kırbaç hareketleriyle ilerleyen sperm hücresi bu şekilde yumurta hücresini bulmaya 43 çalışır. Spermatogenez 3 aşamada incelenebilir: • Proliferasyon fazı: Burada germ hücreleri mitoz bölünme ile çoğalarak kendilerinin aynısı olan hücreler oluştururlar • Redüksiyon-Bölünme fazı: Miyoz bölünme ile germ hücreleri kromozom sayılarını 23'e indiriler • Farklılaşma fazı: Sperm öncülü hücreler sperm hücrelerine dönüşürler. 44 Erkek üreme sisteminde hormon kontrolü • Beyinden salgılanan nöropeptitler ve nörotransmiterler (dopamin, norepinefrin, asetil kolin, serotonin) hipotalamusta gonadotropin salgılayıcı hormonu (GnRH) uyarır. GnRH hipofizden glikoprotein yapısınnda folikül stimüle edici hormon (FSH) ve luteinize edici hormon (LH) salgılanmasını sağlar. • LH spermatogenezisi dolaylı olarak uyarırken, endojen testosteron üretimini de aktive eder. • FSH’nin hedefi ise spesifik reseptörleri olan Sertoli hücreleridir. Bu nedenle testosteron ve 45 FSH, seminifer kanal epiteline etki eder. TESTOSTERON HORMONUNUN ETKİ VE ÖZELLİKLERİ: • Testosteron, testisin leydig hücrelerinden salgılanan bir hormondur. Adenohipofizden puberteyle birlikte salgılanmakta olan gonodotropinler leydig hücrelerinden testosteron salgılanmasını artırır. Testosteron hormonunun en önemli etkisi vücuttaki protein dengesini olumlu yönde düzenlemesidir (Anabolizan etki). Bunun sonucu olarak da erkek vücudu daha kaslı bir görünüm kazanır, kasları daha güçlü olur. Vücuttaki protein dengesinin olumlu yönde etkilenmesiyle kemikleşme ve kemiklerin büyümesi de kolaylaşır. Testosteron alyuvar yapımını artırır. Testosteron vücudun bazal metobalizmasını da yükseltir. • Testosteron gırtlak kaslarını, kıkırdaklarını ve ses tellerini büyütmektedir. Bu da erkeklerde sesin kadınlara oranla daha kalın olmasın ayol açar. • Penis skrotum ve testislerde büyümeyi sağlar. 46 • Deriyi daha dayanıklı kılar.Kıllanmayı düzenler. • Sperm üretimi • Sperm hücresi üretimi aynen yumurta hücresi üretiminde olduğu gibi esas olarak 46 kromozom taşıyan bir hücrenin tam yarıdan ikiye bölünmesiyle gerçekleşir. Erkeklerin hücrelerinde cinsiyet kromozomu olarak bir X bir de Y kromozomu bulunur. Kadında ise cinsiyet kromozomlarının ikisi de X yapısındadır. • Sperm hücreleri oluşum aşamasında böylece cinsiyet kromozomlarından ya X veya Y kromozomunu alırlar. • Yumurta hücresini dölleyen sperm hücresi Y kromozomuna sahip olduğunda bebeğin cinsiyeti erkek, X kromozomuna sahip olduğunda bebeğin cinsiyeti kız olur. • Yani bebeğin cinsiyetini daima babadan gelen spermin cinsiyet kromozomu belirler. 47 • Testis içindeki kanalcıklar testisin hemen tepesinde yerleşmiş olan epididim adlı yapıyla devam ederler. Epididim sperm hücrelerinin olgunlaşmasının devam ettiği bölgedir ve hücreler için bir depo görevi üstlenir. Sperm, epididim içinde ilerledikçe motilite ve ovumu delebilme özelliği kazanır.Epididimde kalan kullanılmamış spermler burada rezorbe olur. • Epididim vaz deferens adı verilen ana sperm iletim kanalıyla devam eder. • Ana sperm kanalının içine seminal vezikülleri, prostat bezi ve Cowper (bulbueretral) salgı bezleri kendi salgılarını boşaltarak meninin son şeklini almasını sağlarlar. 48 Bu salgıların sperm hücreleri üzerinde besleyici ve hareket artırıcı özellikleri vardır. Sperm hücrelerinin bu salgılarla birleşmesi neticesinde oluşan sıvıya meni adı verilir. Yaklaşık 4 ml. hacmindeki meninin hacmen %60'ı seminal vezikül tarafından, %20'si prostat tarafından oluşturulur. Prostat en dış kısımda yer alan organ olduğundan ejakulasyonda ilk boşalan sıvı prostat sıvısıdır ve en canlı spermler bu sıvı içinde yer alırlar. Sperm üretimi devamlıdır, üretilen sperm depolanır ve boşaltılmaya hazır bekler. 49 • Her testis içinde çok ince ve birbiri üzerine katlanmış çok sayıda kılcal boru (seminifer tübül) vardır. Sperm hücreleri bu borular içerisinde oluşur ve olgunlaşırlar. Sperm hücrelerinin üretimi ve olgunlaşması yaklaşık 74 gün kadar sürer. • Bir sperm kadın üreme organında 48-72 saat canlı kalabilir. 50 • Meninin salgılanması ve özellikleri • Meni erkeğin orgazm olmasıyla birlikte dışarı fışkırma tarzında boşalır. • Meni yaklaşık 1.5-5 mililitre miktarında opak-gri renkte, kuruduğunda sarı bir renk alan, kendine özgü bir kokusu olan, yapışkan ve kıvamlı bir sıvıdır. • Vücuttan atıldıktan sonra 5 ila 20 dakika arasında yapışkan halini kaybederek sıvılaşır, 30 dakikada tamamen su halini alır. • Bir boşalmada erkek ortalama 150 milyon sperm hücresi boşaltır (ml de 60-120 milyon). Sperm sayısı ml 20 milyonun altına düşmesi, %50 altında motilite azlığının olması, %60 altında morfolojik olarak normal olmaması infertiliteye sebep olabilir. Yumurta hücresinin döllenmesinde sperm sayısı kadar spermlerin kalitesi de önemlidir. • Meninin çeşitli özelliklerinin laboratuar koşullarında incelenmesine spermiyogram adı verilir. 51 İNSAN SEKSUALiTESiNiN FiZYOLOJiSi • 1960’lı yıllarda Masters ve Johnson insan seksuel cevabını heyecan, plato, orgazm ve gevşeme olarak 4 safhaya ayırmıstır.. • Heyecan – uyarılma safhası: Bu devre hem erkek hem de kadında ya dokunma ya da erotik hayal şeklindeki seksuel stimulasyona cevap olarak oluşur. Bu devre başlıca S2-3ve S4 boyunca kauda ekina yoluyla parasempatik sinir sistemi tarafından idare edilir. • Erkeklerde heyecan safhası erektil dokunun vazokonjesyonu sonucu oluşan penil ereksiyon olarak tanımlanabilir. Skrotum kasılır. • Kadınlarda heyecan safhası vaginal lubrikasyon olarak ortaya çıkar. Vaginanın ic 2/3 kısmı genişler.Ayrıca klitoris kalınlaşır. Meme uçları sertleşir. • Penil ereksiyon norolojik olarak sağlam bireylerde; vaskuler, endokrin faktorlerle,santral ve periferik sinir sistemini ilgilendiren kompleks bir olaydır. Ereksiyonun oluşabilmesi için internal pudental arterlerden ayrılan penil arterler yoluyla yeterli 52 arteryel kan akımının sağlanması gerekir • Plato safhası: Bu devre orgazmı tetiklemek için gerekli eşik değerlerden önce gelen seksuel heyecanların yüksek seviyeleriyle karakterizedir. Erkekte vazokonjesyon devam eder, penis daha da irileşir ve rengi koyulaşır, testisler yükselir ve öne doğru döner, perineye dayanır. • Kadında vaginanın genişlemesi klitoris ve meme uçlarının büyümesi devam eder. Seks kızarması karın, memeler ve göğüs duvarına yayılabilir. • Bu devrenin ekstragenital özellikleri hem erkek hem de kadında taşikardi, takipne, kan basıncı yükselmesi ve miyotonidir. 53 • Orgazm safhası: Masters ve Johnson orgazmik uyarı eşiğine gelindiğinde, orgazmın nöral bir refleks ark ile birlikte başlatıldığını ileri sürmektedir. Bu devre her cinste de sempatik sinir sistemin kontrolu altındadır. Erkek ilk önce ejakulasyonun kaçınılmaz olduğu hissini alır. Orgazm pelvis tabanının çizgili kaslarının, prostat bezinin ve penis ekseninin ritmik kontraksiyonu olarak hissedilir. Orgazm ile birlikte ejakulasyon da görülür 54 • Ejakülasyonun nörofizyolojisi primer olarak emisyon, mesane boynunun kapanması ve antegrad ejakulasyonu içerir. • Emisyon, içinde semenin bulunduğu sıvıların aktif olarak atılmasıdır. Emisyon sempatik yolla sağlanır ve mesane boynunun kapanması ile eş zamanlı olur. Emisyon sırasında seminal sıvı ejakülator kanallardan prostatik üretraya dökülür ve semenin retrograd akışını önlemek için mesane boynu sıkıca kapanır. İnternal uretra içindeki meninin basıncı pudental sinir ile S2-4 merkezlere impuls gönderir. 55 • Bu merkezlerden çıkan uyarılar pelvis taban kasları, bulbokavernoz, iskiokavernoz kaslar ve iç organlarda ritmik kasılmalara neden olur. Bunun sonucunda meni fışkırır tarzda dışarı atılır. Bu olaya ejakulasyon denir. 56 • Emisyonun tam zamanında olması ve koordinasyonu, mesane boynunun kapanması ile antegrad ejakulasyon oluşması, T12 seviyesinde olduğuna inanılan ejakulator refleks merkez tarafından kontrol edilir. • Kadınlarda orgazm ritmik kontraksiyonlar şeklinde hissedilir. Kadınlarda uterusun, Fallop tuplerinin ve parauretral bezlerin düz kaslarının kontraksiyonu erkekteki emisyonun karşılığıdır. Vaginal sfinkter kaslarının ve pelvis tabanı kaslarının ritmik kontraksiyonu ise ejakulasyonun karşılığıdır. 57 • Gevşeme safhası : Erkek ejakulasyondan hemen sonra refrakter periyoda girer. Bu periyodun süresi kişiden kişiye değişir ve yaşla birlikte artar. Ereksiyon olsa bile başka bir ejakulasyon zor olur. Kadınlarda böyle bir refrakter periyod yoktur ve peşpeşe birçok kez orgazmı yaşama kabiliyetindedir. Bu safhada vazokonjesyon ve diğer safhalarda görülen tüm değişiklikler normale döner . 58 • Sperm ve ovumun birleşmek üzere biraraya gelmesi Gebeliğin oluşması (döllenme), Yumurtlamadan en çok 24 saat içinde oluşabilir. Sperm dişi üreme yollarında en çok 72 saat canlı kalabilir. • Ovum ve spermin birleşmesinden sonra. Kadın üreme sisteminde embriyo veya fetusun gelişmesi. 59 Kontrasepsiyon • Gebe kalmanın önlenmesidir. Ovum ve Sperm üretilmesinin önlenmesi Ovum ve spermlerin karşılaşmasının önlenmesi Embriyonun uterusa yapışmasının önlenmesi Sterilizasyon, vazektomi, tüp ligayonu, OK, RİA lar. Takvim Yöntemi. 60