MERYEM GÜNAY LOKMACI-­‐MAHBUP YALÇIN-­‐AYŞE KAHVECİ H.AVNİ İNCEKARA FEN LİSESİ NEVŞEHİR GEREKÇE Okul pansiyonları, genellikle okulların yanında, öğrencilerin ailelerinden ayrı yaşadığı ortamlardır. Pansiyonların sorumlulukları ve riskleri çoktur. Bu risklerin başında da hastalıklar gelir. Bu hastalıklardan biri de diyabettir. Genellikle pansiyonlarda bir öğrenci diyabetli ise evine gönderilir. Diyabetliyi, pansiyondan göndermek, bazı öğrencilerin parasız yatılılık sağlık hakkının kaybolmasına, okula ulaşım sorunlarına, diyabetli öğrenci, parçalanmış bir aileden geliyorsa bakımı; düşük sosyoekonomik koşullardan geliyorsa beslenme gibi yeni sorunlar yaşar. Hastanın pansiyonda tutulmasıysa başka riskler içerir. Diyabet komasının gelişmesi diğer öğrencileri, olumsuz etkiler, pansiyonda tabldot usulü ile çıkan yemekler diyabetlinin beslenmesi için sorundur. Bu sayılan gerekçelerle pansiyonumuzda yaşayan Şekerkız’ın hastalığının fark edilmesi doğru polikliniğe sevki, tedavisi, ailevi, akademik başarısı, çevresel faktörleri, öz bakım özellikleri, kaynakları ve fırsatları değerlendirilerek hastanın velisinin isteği üzerine pansiyonda kalmasına karar verilmiştir. Diyabetli bir hasta ile okulda ve pansiyonda yaşarken diğer kişilerin neler yapacağı ile ilgili Md.Yrd.Meryem Günay Lokmacı, Biyoloji Öğrt.Mahbup Yalçın ve Pansiyon Md.Yrd.Ayşe Kahveci tarafından kurumda bir farkındalık ağı oluşturulmuş ve sosyal hizmet anlayışı geliştirilmiştir ÖYKÜSÜ: 1-­‐Hastanın Md.Yrd. Başvuru Süreci: Meryem Günay Lokmacı Okulda sağlık kuruluşuna gidecek her öğrencinin izinlerinden sorumlu müdür yardımcısıdır.Diyabet ve belirtileri konusunda eğitimlidir. Bu ilk basamak öğrencinin doğru polikliniğe yönlendirmesini esas almaktadır. Hastalığın teşhis ve tedavi sürecini hızlandırarak ,zaman kaybını ve sağlık harcamalarını azaltmayı hedeflemektedir. Şeker kız Fen lisesinde öğrenim gören başarılı bir öğrencidir. Yaz tatilinden çok zayıflamış olarak dönmüştür. Öğrenci, çok yemek yeme, çok su içme, çok idrara çıkma, ağız kuruluğu gibi problemleri nedeniyle Okul müdür yardımcısı Meryem LOKMACI’ya başvurdu. Meryem Hanım birkaç soru daha sorup bu belirtilerin diyabetle uyuştuğunu, hemen doktora gitmesi gerektiğini söyleyerek, Şeker kızı ilk 24.09.2012 tarihinde O fark etti, 2-­‐Sağlık Kuruluşu Süreci, hastanede ve ziyaret: İlk psikolojik destek. Şeker kıza tip 1 diyabet teşhisi kondu ve insüline başlandı. Öğrencinin hastalığının teşhis(24/30.09.2012) sürecinde, hastanede kaldığı bir haftalık sürede kendisinin durumunu arkadaşlarına ve sınıf öğretmeni Mahbup YALÇIN bildirmesi üzerine Şeker kıza destek vermek, motivasyonunu artırmak amacıyla Mahbup YALÇIN tarafından ziyaretler yapılmış, moral gecesi düzenlemiştir. Sınıf öğretmeni Şeker kız’ın sınıf arkadaşlarını diyabet, diyabetle yaşam, hipoglisemi gelişmesi durumunda yapılacak ilk müdahale konusunda, bilgilendirmiştir. Öğrencinin okul ve ders ortamındaki diyabetle yaşam sürecine sınıf öğretmeni katkıda bulunmuştur. 3-­‐Hastalığın Raporlanma Süreci ve Yasal Düzenlemeler: Bu süreçte öğrenci velisi,öğrenci ,okul ve pansiyon yönetimi ,diyabetlinin pansiyonda kalması ya da ayrılması ilgili bir değerlendirme yaparlar.Raporlar dilekçe ile hasta hakları ve sorumlu kişiler mevzuat çerçevesinde güvence altına alınırlar ve gizli içerikli yazılarla ilgili kişiler bilgilendirilirler. “Şekerkız”ın velisi Erkan bey, evinin pansiyona uzak olması,çocuğunun sağlık haklarının kaybı,arkadaşlarından ayrılmasının olumsuz etkilerini gerekçe göstererek “Şekerkız”ın pansiyonda kalmasını 01.10.2012 tarihinde yazılı talep etti ve kuruma raporlarını beyan etti. 4-­‐Pansiyona Dönüş Süreci: Bu süreci Pansiyon Md.Yrd. Ayşe Kahveci yürüttü.Kendisi diyabet belirtileri, insülin kullanımı, saklanması, diyabet koması ve ilk yardım konusunda eğitimlidir. 5-­‐Hastanın Öz Farkındalık Süreci: Bu süreçte pansiyon Md.Yrd. Ayşe Kahveci hasta ile bundan sonra birlikte pansiyonda nasıl yaşayacaklarını ve neler yapacaklarını planlar. Bu süreç 3 aşamalıdır. a)Yemek Listesinin Gözden Geçirilmesi: Hasta ile birlikte listenin diyabetliye uygun hale getirilmesi, ara öğün düzenlemesi ve uygun olmayan gıdaların listeden çıkartılarak listenin hastaya imzalatılıp verilmektedir. Bu uygulama diyabetli için beslenmenin öneminin farkındalığı için yapılmaktadır. “Şekerkız” ile bu süreç birlikte planlandı. Ara öğünlerin aile tarafından desteklenmesi kararlaştırıldı. b)Egzersiz Süreci: “Beden eğitimi öğretmeni “Şekerkız”ı yormayacak basit egzersizler planladı. c)İnsülin Kullanımı: Bu bilgilendirme hekim tarafından yapılmaktadır. Pansiyonda insülinler “Şekerkız”ın günlük kolay ulaşacağı bir noktada ve buzdolabının kapağında saklanması konusunda ambar memuru görevlendirildi 6-­‐Acil Durumlarda Müdahale ve İlk Yardım Eğitimi: Acil durumlardaki sürecin nasıl yönetileceğini belirler. Belletmenler, müdür yardımcıları, sınıf öğretmenleri, beden eğitimi öğretmeni önceki yıllarda bu eğitimi almışlardır. “Şekerkız”ın hastalığı nedeniyle belletmenler ve oda arkadaşları dünya diyabet gününde tip 1 diyabet koması ve ilk yardım konusunda Mustafa Paşa Meslek Yüksek Okulu İlk Yardım Merkezi öğretim görevlisi Ayfer Coşkun tarafından eğitilmişlerdir. 7-­‐Normalleştirilmiş Birlikte Yaşama Süreci: Burada öğrencinin eğitim ortamına hızlı dönmesini, sağlığının ve başarısının korunmasını hedeflenmektedir. “ Şekerkız”, kendi isteği ile oda ve sınıf arkadaşlarından destek isterse, bu sürece sınıf ve biyoloji öğretmeni Mahbup Yalçın danışmanlık etmektedir. “Şekerkız”ın rahatsızlığı nedeniyle 26 sınıf, 5 oda arkadaşı, 10 belletmen öğretmen,2 müdür yardımcısı, 3 öğretmen, 3 personel, tip 1 diyabet konusunda farkındalık kazanmışlardır. İsmail Hakkı ASLANTAŞ Dikmeli İlkokulu/Ortaokulu DÜZCE GEREKÇE Diyabetli çocuk babasıyım ve İl genelinde diyabetli öğrencilere yönelik eğitici-­‐öğretici çalışmalar yapıyorum. ÖYKÜSÜ Benim hikayem; yaklaşık 5 yıl önce oğlumun şeker hastası olabileceğini düşünerek doktora götürmemle başladı. Prof. Dr. İlknur ARSLANOĞLU ile Düzce de dernek kurma kararı vermemiz çok gecikmedi.Başkan yardımcılığını yaptığım Düzce Çocuk ve Genç Diyabetliler Derneğini kurarak, 3 yılda 3 yaz okulu, her 14 kasımda yemekli eğlenceli toplantılar,pompa kullanan öğrencilere pompa eğitimi ve ''Okulda Diyabet''projesi kapsamında İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile işbirliğine gidilerek 6 okul ziyareti ve 2 seansta yaklaşık 700 öğretmene verilen seminerleri organize etme ve Eğitimci olarak katılma fırsatı buldum. Kalp ve damar rahatsızlığı olan öğrencim Dilek USTA’ nın çok su içmesi ve karın ağrılarından şüphelenerek tedavi gördüğü KOCAELİ Ünv. Çocuk Endokronoloji Bölümüne başvurmasını istedim. İstanbul da yapılan ISPAD kongresine imkânlarımı zorlayarak katılıp Dünyadaki gelişmeleri ve yapılan çalışmaları öğrenme şansı buldum. Türkiye genelinde çıkarılan DİYAFON dergisinin 48. sayına kapak resmi ve ropörtaj vererek Ailece Meşhur olduk.:))Yine bu yıl 14 kasımda yapılacak olan Amasra gezisini şimdiden planladık. TEŞEKKÜRLER ELİF ÖZTÜRK TORBALI TİCARET MESLEK LİSESİ İZMİR GEREKÇE İzmir Torbalı Ticaret Meslek Lisesinde İngilizce Öğretmeni olarak görev yapmaktayım. Milli Eğitim Bakanlığına Kurumlar arası atamayla geçiş yapan bir öğretmenim. Öğretmenliğe geçiş yapmadan önce 7 yıl Sağlık Bakanlığına bağlı Numune Hastanesinde Genel cerrahi servisinde Hemşire olarak çalıştım. Bu süre içerisinde çok sayıda diyabet hastasıyla karşılaştım ve tedavisinde bulundum. Kendi ailemde de 3 kişi diyabet hastası. Özellikle, annemle birlikte yaşadığımız için onun kan şekeri takibi ve tedavisiyle yakından ilgilenmekteyim. Görev yapmakta olduğum okulda ‘Beslenme Dostu Okul ‘Projesi ekibinde ve Kantin Denetleme Kurulundayım. Diyabet konusunda yeterli bilgi ve donanıma sahip olduğuma inandığım ve bu konuda meslek tecrübeme de dayanarak okulumda da takip ettiğim diyabet hastası öğrencilerim olduğu için bu ödüle başvurmak istiyorum. ÖYKÜSÜ Sınıfımda ‘Can ‘ rumuzlu öğrencim sık sık terliyor,sırasının üzerinde uyukluyor ve sürekli tuvalete gitmek için izin istiyordu.Bu durum daha önce hemşire olarak çalıştığım için dikkatimi çekti ve görüşmek için öğrencinin velisini okula davet ettim.Öğrencinin velisi olan annesiyle görüştüğümde ‘Can’ın çok halsiz olduğunu ve kilo kaybettiğini,bu şikayetlerle bir sağlık kuruluşuna başvurduklarını,yapılan tetkik ve tahliller sonucu ‘Can’ a ‘Tip 1 Diyabet teşhisinin konulduğunu öğrendim.Bunu takiben ‘Can’ hemen insulin ve beslenme programı uygulamasına başlanmış. ‘Can’ın durumunu hemen okul idaresine ve öğretmen arkadaşlara ilettim.Öğretmen arkadaşlarıma diyabet hastalığı ile ilgili açıklamalarda bulunarak,’hipoglisemi’ belirtileri hakkında bilgilendirmelerde bulundum.Okulda öğün atlamamasına,ders saatlerinde su içme ve tuvalete gitme konusunda izin verilmesi gerektiği hususunda açıklamalarda bulundum.Doktor kontrollerine düzenli gitmesi ve kan şekeri ölçümlerini düzenli olarak yapması konusunda annesine ve ‘Can’ a telkinlerde bulundum. Okulda bulunduğumuz zaman içerisinde ‘Can’la yakinen ilgilenmekteyim. Her sabah insülinini yapıp yapmadığını mutlaka soruyor ve hipoglisemi yönünden derslerde gözlemliyorum. Sınıf arkadaşlarına da ‘Can’ın müsaadesiyle durumu hakkında açıklamalarda bulundum. Diyabet hastalığının ne olduğunu,bulaşıcı bir hastalık olmadığını ve onu dışlamamaları gerektiğini anlattım. ’Can’ın genel durumunda herhangi bir değişiklik gördüklerinde bana veya nöbetçi öğretmene haber vermeleri gerektiğini açıkladım. Öğretmen arkadaşlara da eğer ‘Can’da tepkilere cevap alamama, soğuk terleme gibi belirtiler görürlerse hemen kesme şeker vermelerini ve 112’ yi aramaları konusunda bilgilendirmelerde bulundum. ‘Can’ şu anda beslenmesine özen gösterdiği ve insülin uygulamasına dikkat ettiği sürece bir sıkıntı yaşamıyor. Arkadaşlarıyla beden eğitimi dersi gibi fiziksel aktivite gerektiren derslere etkin bir şekilde katılıyor.O da ben de yanımızda sürekli kesme şeker bulunduruyoruz.Kendi telefon numaramı ‘Can’a verdim.İstediği zaman bana rahatlıkla ulaşabileceğini biliyor.Onun numarasını da ben kendi telefonuma kaydettim. Bu öğrencimiz dışında Tip 1 diyabetli olan 2 öğrencimiz daha var. Bu öğrencilerimiz de insülin tedavisi görmekteler. Bu öğrencilerimizin beslenmelerini düşünerek okul kantini çalışanlarıyla şekerli yiyeceklerin daha az cezbedici olması hususunda görüşmeler yaptık. Ayrıca Okulumuz ‘Beslenme Dostu Okul’ projesi uygulamasını yürütmektedir. Bu proje çalışmaları arasında tüm öğrencilerimizin yılda 2 kez boy-­‐kilo-­‐beden kitle indeks ölçümleri yapılıp riskli grupta olan öğrencilerimize bir sağlık kuruluşuna başvurmaları konusunda yönlendirme yapmaktayım. Benim amacım; ‘Can’ gibi diyabetli ı olan çocuklarımızın günlük yaşamlarını tıpkı diğer çocuklar gibi sürdürebilmelerine destek olmak ve bu tür sağlık problemlerinin kendi başımıza da gelebileceğini unutmayarak, çocuğun kendisinin, ailesinin ve diğer öğretmen arkadaşlarımın bu konuda bilinçlenmelerine yardımcı olmaktır. NURİ IŞIKLI ÇIKRIK İLKOKULU AFYONKARAHİSAR GEREKÇE Duyarlılığımızı kaybediyoruz! Kendi hayatımızın problemlerine o kadar çok dalmışız ki başkasını düşünmüyoruz bile! Her gün televizyonlarda izliyoruz, gazetelerde okuyoruz.. çeşitli ölüm haberlerini, ihmalleri, yanlış müdahaleleri, tacizleri, cinayetleri, kapkaçları, sokak ortasında dayak atmaları, bıçaklanmaları.. … Bu olayları film izler gibi izliyoruz… kahvemizi yudumlarken veya yanlarından geçip giderken…. Tepkimizi gösteriyor muyuz? Kendi adımıza, toplum olarak bunlara karşı bir önlem alıyor muyuz? Gittikçe duyarsız, hiçbir şey hissetmeyen bireyler haline geliyoruz. Duyarlı olmak, hemen unutmak olmamalı dedik ve okul olarak en azından yakınımızdaki kişilere yardımcı olmak ve onları bilinçlendirmek istedik. Çalışmalarımıza annelerle başladık. Anneye önce sorununu anlatıp çözüm önerilerini sunmanın gerekli olduğunu gördük. Nerelere gideceğini, kimlerden, nasıl yardım ve destek alacağını bilmesini, kendisiyle aynı sorunları taşıyan annelerle görüşmesini, yalnız olmadığını bilmesini, çocuğuyla nasıl konuşacağını, konuşabilmesi için verebileceği örnekleri öğrenmesini, çocuğumuzun korkmamasını, ihtiyacı olduğunda yanında olacağımızı hissetmesini sağlamaya çalıştık.. Okulumuzdaki diğer öğrencilerin sorunu profesyonel şekilde öğrenmelerini, arkadaşlarına karşı sorumluluk bilinci geliştirmenin önemini kavramalarını sağlamak istedik. ÖYKÜSÜ Eylül 2012’de Arife Hanım okulumuza geldi. 4. Sınıf öğrencisi olan oğlu Hasan’ın uykusunda çiş kaçırdığını, bu nedenle sınıf ve arkadaş ortamında huzursuzluk yaşadığını; aynı zamanda çocuğun üzerinde halsizlik olduğunu, evdeki zamanının büyük bölümünü uzanarak geçirdiğini anlattı. İlk anda bunun mevsimsel bir rahatsızlık olacağını düşünüp aile hekimine yönlendirdik. Sınıf öğretmeninden Hasan’ı daha dikkatli gözlemlemesini istedik. Eylül sonlarında yapılan boy ve kilo ölçümlerinde Hasan’ın kilo kaybettiğini fark ettik. Yaptığımız görüşmede annesi de bu tespitimizi doğruladı. Annesiyle yaptığımız sonraki görüşmelerde Hasan’ın altını ıslatma ve kilo alamama problemlerinin ağırlaşarak devam ettiğini öğrendik. Hasan’ı hemen Afyonkarahisar Devlet Hastanesi’ne yönlendirdik. Yapılan tetkikler sonucunda Hasan’ın diyabet hastası olduğu ve insülin kullanması gerektiği anlaşıldı. Hasan yaklaşık 2 hafta hastanede kontrol altında kaldı ve bu sürede kan şekerini ölçmeyi, kendine insülin enjekte etmeyi, hastalığı ile yaşamına nasıl devam edeceğini öğrendi. İlkokul mezunu annesi kendisine verilen broşürleri okuyup anlamaya çalıştı. Hasan’ın nasıl beslenmesi gerektiğini, nasıl tıbbi yardımda bulunacağını, çocuğunun sağlığını nasıl koruyacağını öğrendi. Araştırmalar yapıp tüm öğretmenlerimizi diyabet hastalığı, özellikle de belirtileri hakkında bilgilendirdik. Toplum Sağlığı Merkezi’yle yazışma yaparak görevli doktorların 22.11.2012 tarihinde öğrenci ve velilerimize diyabet konulu seminer vermesini sağladık. Seminerle diğer öğrencilerimizin diyabeti profesyonelce öğrenmelerini, korkulması gereken bir hastalık olmadığını bilmelerini istedik. Ülkemizde bu hastalıkla mücadele konusunda yol kat eden derneklerden bahsettik, internet adreslerini sınıf öğretmenlerinden alabileceklerini belirttik. Anneye kendisiyle aynı sorunları yaşayan annelerle iletişime geçebilmesi için dernek ve iletişim adreslerini verdik. NECLA KAYADİBİ Takev Özel İlköğretim Okulu İZMİR GEREKÇE Sınıfında diyabet hastası olan bir öğrenciyi fark eder, teşhis ve tedavisinde farkındalık yaratır. ÖYKÜSÜ: Öğrenci “Çiçek” (rumuzlu) sınıfında rengi solgundur. Çok su içer, çok sık tuvalete gider. "Ağzım kuruyor su içebilir miyim?" diye sürekli izin ister. Bazen yorgun ve başında tuhaf bir ağırlık ve ağrı olduğunu söyler. Öğretmen sıkı takibe alır. Şikâyetlerinin devam etmesi üzerine veliyi çağırıp bilgilendirerek 9 Eylül Üniversite Hastanesi Çocuk Endokrin bölümüne yönlendirilir. Yapılan incelemeler sonrası çocuğun diyabet hastası olduğu ve şeker düzeyinin bir hayli yüksek olduğu görülür. Hemen tedaviye başlanır. Öğretmen Necla Kayadibi' nin de diyabet hastası olması nedeni ile tedavi süresince öğrenciye birebir yardım eder. Halen de etmektedir. Öğrenci “Çiçek” şuan insülin kullanmaktadır. Okulumuz öğretmeni Necla Kayadibi öğrencimize yardımcı olarak farkındalık yaratmıştır. BURCU POLAT SULTANBEYLİ ÇAĞDAŞ YAŞAM TÜRKAN TUTUMLUER İLKOKULU İSTANBUL GEREKÇE Okullarda diyabetli çocuklarla ilgili farkındalık yaratmak ve bu süreci meslektaşlarımla paylaşmak. ÖYKÜSÜ YENİ BAŞLAYANLAR İÇİN DİYABET “Bir çocuğun öğrenmesi gereken ve en çok ihtiyacı olan şey; tahammül etmesini bilmektir.” Jean-­‐Jacques Rousseau Rousseau’nun bu sözünün bende uyandırdığı ilk etki şaşkınlık olmuştur ve sonrasında da bir çocuktan beklenebilecek fazla acımasız bir istek olacağını düşünmüşümdür. Fakat an geliyor insan eleştirdiği, anlamlandıramadığı durumun içinde buluyor kendini. Sonra bir bakıyorsunuz “acımasız” olacağını düşündüğünüz halde küçücük bir çocuktan önce siz “tahammül” etmesini bekliyorsunuz. Mesleğe başladığımda ( 2008) henüz 23 yaşında ve fazlasıyla beceriksizdim. Aklıma gelen zorluklar çok basite indirgenmişti iç dünyamda; ki başında da belki sınıfı boyamak, belki soba yakmak gibi klasik zorluklar geliyordu. Öğrencilerle ilgili karşıma çıkabilecek zorluklar herhangi bir sayı olsaydı eğer, bu sayının hiçbir basamağında ya da bölüğünde öğrencimin ” şeker hastası” olma ihtimali bulunmazdı sanırım. Düşen bir çocuğun dizinde oluşan yaraya pansuman yapabilirsiniz, karnı ağrıyan çocuğa ilk anda şekerli su içirebilirsiniz ama şeker hastası bir çocuğa ne yapabilirsiniz? Eğer önceki hayatınızda şeker hastası biri ile hiçbir şekilde etkileşim halinde bile bulunmadıysanız, bu sorunun cevabını bulmak sizin için biraz bilgi edinme önceliği ile başlayacaktır.”Glikozun hücre içine giremeyip kanda yüksek kalması.” Bu cümleyle başladım bilgi toplamaya, üstelik hastalık bir anda ve ailede şeker hastası yokken sinsice ortaya çıkmıştı çocukta. Yani hepimiz birlikte öğreniyorduk her şeyi hem de ta en baştan. Şekerin ani yükseliş ve düşüşlerine sebep olan faktörler, böyle durumlarda neler yapılması gerektiği, çocuğun uyması gereken diyet programı, ne yapmayı ve nasıl yapmayı bilmeniz gereken durumlardı. En öncelikli konu ise hastanın yani öğrencinin psikolojisi. Sanırım ben en çok bu konuda kendimi sorumlu hissettim. Çünkü geriye kalan birçok sorumluluğun altına çocuk bir süre sonra kendi girebilecekti. Beslenmesine her zaman dikkat ettim okulda fakat bir süre sonra yemek yeme zamanlarını kendi planlar duruma geldi, ben her zaman çantamda ya da sınıfta çay şekeri bulundurdum ama çok kısa bir süre içinde cebinde şeker taşımayı alışkanlık haline getirdi. Çok sevdiği ama artık yememesi gereken yiyeceklere karşı ben ve sınıf arkadaşları da onunla birlikte uzak olduk. İlk zamanlar kan ölçümlerini ben yaparken bir süre sonra kendi ölçmeye başladı rutin bir şekilde.Tabi her şey bu kadar kolay da olmadı. Hep bir durum karşısında insanın elinin kolunun bağlı kalmasını çaresizlik olarak nitelendirmişken o günlerde daha berbat bir çaresizlik durumuyla karşılaşmıştım. Çaresizlikten hiçbir şey yapamamanın nefret ettiğin ya da çok korktuğun bir şeyi yapmak zorunda olmaktan daha kolay olduğunu gördüm. Öğrencim iğne vurulmaktan çok korktuğu halde insülin iğnesi olmak zorundaydı ve bizimle birlikte kendisi de tek başına yapabilmeyi öğrenmesi gerektiğini biliyordu. Bu süreç biraz daha sancılıydı. Bunun yanında hastalığın yaratmış olduğu sinir, aşırı alınganlık halleriyle de hep birlikte başa çıkabilmemiz gerekiyordu. Birkaç kez sınıfta ani şeker düşüşleri yaşayıp kendini yere attığı olmuştu. İlkini hiç unutmuyorum, çocuğun ağzına şeker koyarken bağırarak ağlamıştım. Sonradan öğrendim onu rahatlatmayı, ilk yapılması gerekenleri, ağlamamayı ve en çok da şeker hastası bir öğrencinin öğretmeni olmayı. Şimdi hala aynı okuldayız; o 8. Sınıfa gidiyor. Aramızda sadece ikimizin anladığı tuhaf bir bağ var. Ne zaman yanıma gelse önce dudaklarına bakıyorum aşırı kuruluk var mı diye; hemen anlıyor neden baktığımı gözleriyle teşekkür ediyor, gülümseyerek yanımdan ayrılıyor, bu da bana yetiyor… Burcu POLAT Sınıf Öğretmeni NAZİLE KARABEKTAŞ ÖZEL CECELİ İLKOKULU ANKARA GEREKÇE 16 Mart 2012 tarihinde kızım ve ailemiz tip 1 diyabet ile koma halinde tanıştı. Bu başlangıç tarihinden günümüze kadar geçen süreçte öğretmenimiz Nazile Karabektaş kızımla çok yakından ilgilendi. Kızımın İğne zamanlarını, ölçüm zamanlarını ve yemek zamanlarını çok iyi takip etti.Benim ilk dönem okulda kalmamın bile kendisini üzdüğünü belirterek tüm içtenliği ve gücüyle bize yardımcı oldu. Sınıfımızdaki öğrencilere kızımın hastalığı konusunda nasıl davranmaları gerektiğini, nasıl yardımcı olmaları gerektiğini sürekli anlattı. Hiç yorulmadı, durmadı. Okulda kızım huzur içinde derslerine giriyor, arkadaşları ve tüm öğretmenler ile çok rahat hastalığı hakkında konuşuyor. Böyle bir öğretmen her türlü ödüle layıktır. Bu ödül için öğretmenimizi aday göstermemizin sebebi; bizim öğretmenimiz gibi öğretmenlerin sayısı artsın, okulda sadece ders verip sınıftan çıkmak değil öğretmenlik. Öğretmen her şeyden önemlisi insan olarak her şeyin farkında, her şeyi ile örnek olmalı ki yeni nesiller daha güzel, daha aydınlık, daha mutlu, daha sağlıklı olsun. Bizim öğretmenimiz her yönü ile yavrularına (sınıftaki tüm öğrencilerine yavrularım diye hitap eder) örnek olmaktadır. Her şeyin en iyisini hak etmektedir. Bizler her şeyin farkındayız. Bizim öğretmenizim farklı ve bizim için Allah’ın bir lütfudur. ÖYKÜSÜ 16 Mart 2012 tarihinin akşamı ailemiz için zor bir akşamdı. Ertesi gün hastaneye gittiğimizden bu güne kadar öğretmenimiz Nazile Karabektaş bizi hiç yalnız bırakmadı. Öğretmenimiz hastane sonuçlarını öğrenmek için sürekli irtibat halinde idi. Sonucu öğrenince hemen hastaneye geldi. Ve bu arada tüm sınıf velilerine haber verilmesi için sınıf annesi ile koordine olmuş. Kızımla yaklaşık 15 gün hastanede kaldık. Öğretmenimiz her gün aradı, her fırsatta hastaneye geldi. Sınıf arkadaşlarına kızımın rahatsızlığı hakkında bilgiler vermiş, nasıl davranmalılar, neler yapmalılar vs. Bir gün hastaneye tüm sınıf arkadaşlarından kızıma notlar geldi. Öğretmenimiz o kadar güzel anlatmış ki hepsi çok şefkatli ve güzel şeyler yazmıştı. Kızım çok mutlu oldu. Notlar için odamızda bir köşe yaptık. Doktorumuz hastane çıkışından 2-­‐3 gün sonra okula başlayabileceğini söyledi. Kızım tip 1 diyabet olduğunda ilkokul 2.sınıfa gidiyordu. 2.sınıfın 2. Döneminde genellikle okulda idim. Bu sürede Nazile hanım kan şekeri ölçümü, insülin iğnesinin yapılmasını o kadar istekli öğrendi ki, Rabbime şükrettim böyle bir öğretmenimiz olduğu için. Her zaman onlar benim evladım diyordu. Okulda sağlık görevlisi olmasına rağmen biz öğretmenimizle birlikte kızımın hayatına alışması için çabalıyorduk. Kızımın yemek saatleri okulun yemek saatine uymuyordu. Derslerden kızımı alarak yemeklerini yediriyordum. Ara öğün saatinde kızım öğretmeni ile yemek istediği için aynı menüden öğretmenine de götürüyordu, neredeyse tüm sınıf evden ara öğün getirmeye başlamıştı. Öğretmenimiz bu zamanlarda bile kızımı yalnız bırakmamış, karnı tok olsa bile kızımla yemek yemiştir. Nazile hanım kızımın ölçüm zamanları, yemek ve iğne zamanlarına ait takip çizelgesini sınıfa asarak okul zamanındaki takiplerini düzenli olarak yapıyor ve diyabet defterine yazıyordu. Benim okula sık gelmemem için sürekli yardım ediyor, bana büyük bir güven veriyordu. Kendi dinlenme zamanlarını kızıma ayırıyordu. Tip 1 diyabet ile ilgili sorular soruyordu. Okulun son dönemleri artık okula daha az gitmeye başladım. Öğretmenimiz beni her durumdan haberdar ediyordu. Kızımı hiçbir etkinlikten geri koymadı her etkinliğe götürdü, geziler, piknikler. O zamanlarda ben yanında olmama rağmen kızıma dikkat ediyordu. Şükürler olsun kızım bu sene 3. Sınıfa başladı. 17 Eylül 2012 okulun ilk günü öğretmenimiz hemen kızımın diyabet takip çizelgesini sordu. Bu arada unuttuklarım olabilir diyerek tekrar bilgilerini tazeledi. Bu sene zorunlu olarak kızıma cep telefonu aldık. Öğretmenimiz her konuda rahat olmasını, telefonu çalınca yapması gerekeni rahatlıkla yapması gerektiğini söyledi. Tüm ölçüm sonuçlarından haberdar oluyorum, hiç sorun yaşamıyorum. Sınıfta cep telefonu çalınca(alarmı) tüm sınıf biliyor ki kızımın ölçüm zamanı veya öğün zamanı gelmiştir. Sınıf arkadaşları ile bazen sıkıntılar yaşasa bile, öğretmenimiz kızım ve tüm sınıfla her seferinde konuşarak sıkıntılarını, onlara nedenlerini anlatarak sorunları çözüyor. Örneğin; bir gün her zamanki gibi öğretmenimiz kızımı diğer arkadaşlarından önce yemeğe göndermiş. Bir arkadaşı neden hep sen önce gidiyorsun, sıranı bekle demiş ve kızım buna çok üzülmüş. Bana anlatınca öğretmenimizle paylaştım, arkadaşlarına neden erken gitmesi gerektiğini tekrar hatırlatmıştı. Öğretmenimizin bu kadar sorumluluğu arasında benim kızımla ve tüm öğrencileri ile aynı ilgi ile ilgileniyor olması hiçbir zaman gözümden kaçmadı. Böyle öğretmenler oldukça, nesillerimiz her anlamda mutlu, huzurlu, sağlıklı ve başarılı olacaktır. Ben bu yazı ile Nazile KARABEKTAŞ öğretmenimi fark yaratan öğretmen olarak aday Özel Ceceli İlkokulunu da fark yaratan okul olarak aday göstermek isterim. İlkokul kısmında bu sene kantin kaldırıldı, yemeklerimiz çok güzel, öğretmenlerimiz ve okulumuzun tüm çalışanları kızımın rahatsızlığının ilk gününden beri aynı ilgi ve alaka ile bizlerle ilgilenmektedir. Sadece bizimle değil tüm çocuklara mahsus bir ilgi söz konusudur. Allah yollarını açık etsin. Böyle insanlara ihtiyacımız var. ESRA GÜLER YILGIN NASRETTİN HOCA İLKOKULI İSTANBUL GEREKÇE DİYABETLİ ÖĞRENCİNİN BAKIMINI ÜSTLENMEK ÖYKÜSÜ 1.sınıftan itibaren diyabetli öğrencimin bakımına yardımcı olmaktayım. Şu an 3. sınıfa geçtik. Öğrencilerimi bu konuda bilinçlendirmekle başladım. 1. sınıfta yaşadığım bir olay beni çok duygulandırdı ve mutlu etti. Öğlen yemeğinde top kekini kapının önünde yiyen öğrencimi görünce yemeğini oturarak yemesini istedim. O da yanıma yaklaşarak "Öğretmenim arkadaşım diyabetli, onun canı çekmesin diye burada yiyorum” dedi. öğrencimin bu tutumu beni çok mutlu etti. Bir öğlen yemeği zamanında iğnesini yemekten sonra yapacaktım o an unutmuş öğretmenler odasına gitmiştim. Sınıf başkanı yanıma Azra'yla birlikte geldi. "Öğretmenim Azra'nın iğnesini yapmayı unuttunuz." dedi. Öğrencilerimin bu derece arkadaşına karşı hassas tutumu beni çok mutlu etti. İlk başta diyabetli birine nasıl bakacağım diye endişe içindeydim. Gerekli araştırmaları yaparak bunun üstesinden geldim. Öğrencilerimin bu derece hassas olması ve arkadaşına tutumu da beni çok rahatlattı. Dolabımda diyabetli öğrencim için şekeri düştüğü zaman yemesi için meyve suyu ve diğer şekerli besinler, şeker ölçüm cihazı ve insülin iğnesi bulunmaktadır. Velimin yardımlarıyla da şu zamana kadar bir sorun yaşamadım. Acil durumlar da yapmam gerekenler konusunda da bilinçliyim. AHMET YAHYA GÖKÇE CUMHURİYET İLKOKULU TOKAT GEREKÇE Sınıfımda iki tane diyabetli öğrencim bulunmaktadır. Bu öğrencilerin sınıf ortamında; hem hastalıklarının getirmiş olduğu yükümlülükleri hem de derslerini (diğer arkadaşlarından ayrılmaksızın ) yürütebilecekleri rahat bir eğitim ortamı sunma gayretindeyim. Amacım, DİYABETLE çocuklarımızın mücadelesinde onlara elimden gelen yardımı yapabilmek. Bu bağlamda yapabileceğim başka çalışmalar varsa öğrenmek. Tüm diyabetli ı çocukların eğitiminde karınca misali katkıda bulunmak. ÖYKÜSÜ 1.sınıf öğretmeniyim. Müdür Bey sınıf öğrencilerimden iki tanesinin diyabetli olduğunu söyledi. Başta endişelendim. Hemen internetten hastalığın özelliklerini ve yapılması gerekenleri araştırdım. Ben gerekenleri bir nebze öğrenmiştim ama yeterli olmadığını düşünüyordum. Öğrencim Yağmur’un ailesi bu konuda çok titiz ve heyecanlıydı. Öyle ki; MEB, Sağlık Bakanlığına, Belediye ve Valiliğe yazılar yazmış, okullarda doktor ve hemşire bulundurulmasını talep etmişlerdi. Okul Müdürlüğü olarak Halk Sağlığı Müdürlüğünden okul personeline diyabet konulu seminer talep ettik. Tüm personelimizin bilgilenmesini sağladık. Diğer öğrencim Rüzgâr’ın ailesi ise sınıf arkadaşlarının dahi durumdan haberdar olmalarını istemiyorlardı. İki tezat durumdu. İlk veli toplantımda durumdan diğer velileri de bilgilendirdim. Ve velilerimizle sıkı iletişim içinde oldum. İki haftalık kısa bir sürede her iki velinin de güvenini kazandım. Yağmur ders esnasında şeker ölçüm cihazını benden alıp şekerini ölçebiliyor. Sonuca göre ne yapmamız gerektiğini kendisi söylüyor. 1. Sınıf öğrencisi olmasına rağmen şu anda ders akışını bozmadan bir şeyler yeme, gereği halinde tuvalete gitme gibi davranışları kazandı. Sınıf içerisinde hiç kimse durumdan rahatsız değil. Rüzgâr ise ailesinin isteği üzerine kontrolü biraz daha gizli yapıyor. Yemek saatlerine denk getiriyor. Derslerde sürekli göz teması kurarak öğrencilerimin durumlarını kontrol altında tutuyorum. İlk günlerde okul bahçesinden ayrılmayıp teneffüslerde çocukları kontrol eden velilerim, şimdi güvenle çocuklarını okula bırakıyorlar. ALİ KORBA TAKEV İLKÖĞRETİM OKULU İZMİR GEREKÇE Okulumuzda mevcut 4 adet diyabetli öğrenci ile yakından ilgilenmiş.Öğretmen eğitimlerini desteklemiş.Ege Üniversitesi Çocuk Endokrin ve 9 Eylül üniversitesi ile yakından temas kurup tüm diyabetli öğrencilerin takibini yapıp öğretmenleri ile paylaşmış.Bu konuda örnek bir yöneticidir.Okul Revir ve hemşiresinin diyabet hemşireliğini öğrenmesini sağlamıştır. ÖYKÜSÜ Okul müdürümüz Ali Korba, müdürlük yılları boyunca çocuklara olan ilgi ve sevgisini diyabetin ciddiyetini fark ederek ve özellikle okulda öğrencilik yapmış dört adet diyabetli öğrencinin takibinin tam yapılabilmesi için gerekli tüm desteği ve çabayı göstermiştir.Tümü de tip 1 diyabet olan ve insülin ya da pompa kullanan öğrencilerin okul hemşiresi ve sınıf -­‐ branş öğretmenlerince takip edilebilir olması için okul içi eğitimler düzenlemiş, sağlık birimlerinden ve diyabet doktorlarından destek almıştır. Ayrıca üniversitelerin ilgili bölümleri ve aileler ile sürekli küçük birliktelik amaçlı toplantılar düzenlemiş ve öğrencilerimizin takibine çok önem vermiş bir yöneticimizdir.Narlıdere bölgesinde Milli Eğitim aracılığı ile düzenlenen Diyabet programına okuldan hem sınıf hem de branş öğretmenlerini göndererek ardından okulumuzda katılımcı olamamış öğretmen arkadaşlara bu konu ile ilgili aktarımın yapılmasını sağlamıştır.Bu güne kadar bu hassasiyeti sayesinde okulumuzda diyabetli öğrencilere dair hiçbir sağlık sorunu yaşanmamıştır. AYŞEGÜL KERÇİN AMASRA OTELCİLİK VE TURİZM MESLEK LİSESİ BARTIN GEREKÇE Tarafımdan aday gösterilen öğretmen 30 yıllık deneyimimde izlediğim diyabetli çocukların öğretmenleri arasında tip 1 diyabetin çocuk ve aile üzerindeki etkisini, çocuğun sınıfındaki durumu ve arkadaşlarla etkileşimini nasıl etkileyeceğini en hızlı ve doğru bir şekilde kavrayan, çocuğa verdiği destekte hiç bir karşılık elbette beklemeyen ancak bunun ödüllendirilmesini bile çekinceyle karşılayan genç bir ana sınıfı öğretmeni. Ayrıca çocuğun tıbbi bakımında bile sorumluluk üstlenmeyi reddetmediğini, annenin insülin yapması ve kan şekeri bakması konusunda kendisine rahatlıkla sorumluluk verdiğini, zaten kendisi 4 yaşında olan hastamızın bazı çocuklarda görülen erken öz bakım hevesini göstermesi ve kendi insülin-­‐ölçümlerini yapması tutumu, yazın evde kazanılmışken sınıfta yarattığı ortamla bu özgüvenin körelmesini değil gelişmesini sağlayan bir tutum sergilemiştir. Hazırladığı sunumu gerçekleştirirken ki genel duruş ve tutumu da yaptığını abartmayan, kişisel ikincil kazanımdan çok diyabetli çocuğun ve sınıf arkadaşlarının kişilik gelişimini hedeflediğini yansıtmaktaydı. ÖYKÜSÜ: 14 Kasım 2012 günü diyabet haftası nedeniyle hem turistik özellikleri, hem de ulaşım yönünden çok izole bir yerde 4 yaşında bir diyabetli ve 2 yaşındaki sağlıklı çocuğunu babasız ve işsiz olarak büyütmeye çalışan anneye destek vermek amacıyla Amasra'ya bir gezi düzenlendi. Düzce den ve Ereğli'den kalkan üç otobüsteki 90 çocuk ve erişkin güzel bir balık lokantasında hazırlanan öğle yemeğinde karşılandı. Bu arada Cimcime rumuzuyla anacağımız hastamızın annesi bir sürprizden söz etti. Birazdan genç bir bayan öğretmenle 15 kadar beyaz tişörtler giymiş anaokulu çocuğu restorana girdi. Tişörtlerinin önünde "arkadaşım diyabet" , Cimcime'nin tişörtünün önünde "ben diyabet" yazıyordu, onun tişörtünün arkasında ayrıca "hayat çok değerli" yazıyordu. Öğretmenin yönetiminde hep birlikte aşağıdaki şiiri okudular: Okula başladığımızda Diyabeti bilmiyorduk Cimcime öğretti bize Aslında çok iyidir diye Bazen şaşırdık Bazen korktuk İğnesini yaparken Cesareti öğrendik Cimcime'yi izlerken Hepimiz için HAYAT ÇOK DEĞERLİ En iyi arkadaşım İnsülinlerim dedi Seni çok seviyoruz Bizim şeker arkadaşımız Sınıfımızın en cesuru CİMCİME BAŞAK HELVACIOĞLU Bu sırada gözlerinin pırıltısı görülmeye değerdi. Sunumdan sonra her çocuk öğretmenlerinin yardımıyla misafir diyabetli çocuklardan birine el baskısıyla süslenmiş ve önünde "diyabetiz her yerdeyiz" yazan bir tişört hediye etti. Bayram OK Yunus Emre İlkokulu NEVŞEHİR GEREKÇE 15 yıllık öğretmendim ve sınıfımda ilk defa diyabetli ı bir çocuk vardı. İçim kıpır kıpır ne yapacağımı bilmiyordum ama öğrendim. ÖYKÜSÜ Adaylık gerekçemde de belirttiğim gibi 15 yıllık öğretmendim ve sınıfımda ilk defa diyabetli bir çocuk vardı. İçim kıpır kıpır ne yapacağımı bilmiyordum. Çocuğu sürekli gözlemliyor. Her an tetikte bekliyordum. Sanki bir şey olacakmış hissi ile günlerim geçiyor ama gözümü de çocuktan ayırmıyordum. Renginde az bir değişme olsa, az bir yorgunluk hissetse, gözlerinde kızarma olsa, dudakları morarsa hemen aile ile bağlantı kuruyordum ve beni yönlendiriyorlardı. Ama şimdi kendime daha güvenerek ve uzmanca yaklaşarak öğrencime daha yararlı olmaktayım. Selamlar... Berna TAŞDEMİR KURNAZ Nuran Yılmaz Çok Programlı Lise HATAY GEREKÇE Ülkemizde diyabetin öneminin farkındayım ve çevremdeki insanları ve de öğrencilerimi bu konuda bilinçlendirmekle kendimi yükümlü görüyorum. Şehrimizde bulunan İskenderun Diyabetle Yaşam Derneği’nde gönüllü olarak çalışıp şehir genelindeki köy ve beldelerde insanları diyabet hakkında bilinçlendirme toplantıları düzenliyoruz. ÖYKÜSÜ Mart 2012’den beri şehrimizin çeşitli koy ve beldelerinde ‘diyabet akran eğitimleri’ düzenledik ve yüzlerce diyabetli ve de yakınına ulaştık. Şehrin kalabalık yerlerinde ücretsiz şeker ölçümü yaptık ve "5000 adım at diyabeti yen" yürüyüşü düzenledik. Evlenince çocuğu olmayacağını düşünen, çocuğunda diyabet belirtileri görüp de “nasıl olsa küçük, hasta olmaz bu yasta” diye doktora götürmeyen birçok kişinin görüşlerinin, dolayısıyla da hayatlarının değişmesine benim de bir parça katkım olduğu için çok mutluyum. Okula genelde aç olarak gelip de rahatsızlanan bazı öğrencilerime yasadıkları bu durumun kan sekerlerinin düşmesinden de olabileceğini hatırlatıp aileleri ile irtibata geçiyorum. Sağlıklı ve düzenli beslenmenin önemini özellikle de diyabet hastaları için ne kadar hayati önem taşıdığı konusunu her fırsat geldiğinde gerek velilerime gerek de öğrencilerime vurguluyorum. Umarım daha çok kişiye ulaşabilir ve daha çok hayata dokunabiliriz. BETÜL ÜNDAR ÖZEL BAŞARILI ANADOLU LİSESİ İSTANBUL GEREKÇE Büyük bir okulda çalışıyorum. Anaokulu, ilkokul, ortaokul ve liseli öğrencilerle bütün gün beraberim. Amacım bir öğretmen olarak hem bu tür etkinliklere katılmak. Hem de öğrencileri, yakınlarını, velilerini ve diğer öğretmen arkadaşlarımı diyabet konusunda bilinçlendirmek ve bilgilendirmek. ÖYKÜSÜ: Diyabetli bir öğrencime moral verip ona yaşamanın, hayatın güzel olduğunu, hastalığıyla düşman değil barışık olursa tüm sorunların daha kolay aşılacağını uzun bir süre hareketlerimle bildirmeye çalıştım. Sonuçta bu öğrencim şimdi daha mutlu, daha başarılı, daha kendine güvenli, kendine özgü sitesinde zaman zaman hastalığı ile ilgili minik ipuçları vererek şaka ile karışık kendine özgü ifadelerle diyabetlilere sesleniyor. BURCU Ardahan Sağlık Meslek Lisesi ARDAHAN GEREKÇE Diyabet konulu seminerleri verdiğim zaman okuldaki her sınıftan her öğrenci büyük bir ilgiyle eğitimleri takip ettiler. Fikirlerini ve önerilerini sundular. Gerçekten verdiğim bir eğitimin işe yaradığını gözlerimle gördüm. Bu programın ne kadar kapsamlı ve devamlılığı olan bir proje olduğunu herkese göstermek istiyorum. ÖYKÜSÜ Diyabet eğitimlerini yaparken öğrencilerimin ne kadar etkilendiklerini gözlerimle gördüm. Evet, belki hepsi diyabetin ne olduğunu az çok biliyorlardı. Fakat bu filmler onlara bilmedikleri bir şeyi gösterdi. Diyabetli çocukların ZORLAŞTIRILAN YAŞAMLARINI. Öğrenciler filmleri izledikten sonra doğru bilgi ve davranışlarla diyabetli çocuklarında fark edilebileceğini ve onların yardımıyla rahat yaşayabileceklerini bilerek eğitimlerden ayrıldılar. Bu da bana inanılmaz bir keyif verdi. Paylaşmak istedim. EŞE ÇAMDERE ÇAMLIK ÖZEL EĞİTİM MESLEKİ EĞİTİM MERKEZİ (OKULU) DENİZLİ GEREKÇE Özel gereksinimli öğrencilerimizde zihinsel yetersizliklerin yanı sıra faklı sağlık problemlerinden etkilenme oranının çok fazla olması nedeniyle okulumuz olarak öğrencilerimizin sağlık takiplerini kurulduğumuz yıldan beri sürekli takip etmekteyiz. Öğrencilerimiz zihinsel yetersizlikleri nedeniyle kendilerini ifade etmede güçlükler yaşamaktadır. Bu nedenle bizler çocuklardaki tüm durumları dikkatle gözlemlemekte, gerekli önlemleri almaktayız. Okulumuzda çocuklarda obezite, diyabet vb. birçok konuyla ilgili veli bilgilendirme toplantılarımız yapılmış, olumlu geri dönütler alınmıştır. Ayrıca okulumuz sağlıklı birey olmanın temelinin temiz hijyenik bir okuldan geçtiği düsturuyla okul temizlik ve düzenine her zaman önem vermektedir. Bu kapsamda okulumuz “Beyaz Bayrak” ödülüne sahiptir. Okulda diyabet kapsamında da iki tane diyabetli öğrencimizin okul içindeki kontrollerini tüm öğretmenlerimiz ve personelimizle titizlikle sağlıyoruz. Diyabetli zihin engelli öğrencilerimizin yemek saatlerinden önce insülin iğneleri hemşiremiz tarafından yapılıyor. Yemekten sonra da teneffüste her an öğretmenlerimiz çocuklarımızın gözetimini sağlıyor. Çünkü her an şekerini yükseltecek bir yiyeceği ağzına atabiliyorlar. Türkiye’de bir ışık yakmak için bu proje katılıyoruz. ÖYKÜSÜ Denizli Çamlık Özel Eğitim Mesleki Eğitim Merkezinde öğretmenim. İki yıldır öğrencilerimizden Ilgın dikkatimi çekmekteydi. Öğrenci her teneffüs mutlaka elinde bir yiyecekle gezmekte, ne kadar çok yese de doymamaktaydı. Ders saatlerinde de halsizlik yorgunluk halleri gözlenmekteydi. Yemekhanede yemek sırasına girer, iki tabldot yemek yerdi. Öbür çocuklar yemek sırasında bir bardak en fazla iki bardak su içerken Ilgın 3-­‐4 bardak da su içerdi. Bu durum hemşiremizin de dikkatini çekmişti. Okulumuzda diyabetik çocuklarımız vardı. Ilgın’ın diyabetli olabileceğini düşündük. Çünkü bizim öğrencilerimiz zihinsel engelli öğrenciler. Dertlerini şikâyetlerini hastalıklarını anlatamıyor. Kendilerini ifade edemiyorlar. Ailelerde çoğu parçalanmış aile, çoğu da yine engelli. Bu nedenle çocuklarla ancak okulda bizler ilgileniyoruz. Evde çoğu öğrencimizin bakımı yapılmıyor. Birçoğu doktora götürülmüyor. Bu nedenleri de göz önünde bulundurup tüm velilerimizden izin belgesi alarak öğrencilerimize şeker ölçümü yaptık. Ölçümlerinde risk gördüğümüz öğrencileri hastaneden randevu alıp doktora gösterdik. Bazı öğrencilerimizde risk olduğu görüldü ve Endokrini Servisine yönlendirildi. Endokrin servisinde Ilgın’a diyabetli adayı teşhisi koyuldu. Bundan sonrası Ilgın için çok zor bir süreç demekti. Kendi için kar zarar hesabı yapamayan bu güzel temiz kalpli kızımız için buhranlı bir dönemdi. Ilgın’ın 24 saat gözetlenmeye ihtiyacı vardı. Her an küçük bir dikkatsizliğimizde Ilgın ağzına küçük bir şeker bisküvi vb. diyetinde olmayan bir besin maddesi atabiliyordu. Anne babaya okulumuzda diyabetle ilgili her şeyi anlattık. Doktorları ile görüştürdük. Ilgın’ın en büyük desteğinin onlar olacağını, evdeki beslenme düzeninin ona göre ayarlanması gerektiğini gözetim altında tutmaları gerekliliğini anlattık. Okulda da tüm öğretmenler için diyabetle ilgili bilgilendirici toplantılar yaptık. Okulumuzda bulunan diyabetli öğrencileri tanıttık. Personele ve öğretmenlere teneffüslerde ve yemekhanede bu çocukların kendileri için yasaklı besinleri almaya meyilli olduklarını dikkatli olunması gerektiğini anlattık. Sınıfta arkadaşlarına durumu anlattık. Arkadaşlarına destek olmaları gerektiğini kavrattık. Tüm öğrencilerimiz zihin engelli olmalarına rağmen bu konuya öyle bir sahip çıktılar ki, her şeyde olduğu gibi burada da ne kadar saf yürekli tertemiz olduklarını kanıtladılar. Hepsi adeta Ilgın’ın nöbetçisi olmuşlardı. İnanılamayacak kadar destek olmuşlardı arkadaşlarına. Bu süreç içinde Ilgın’a yasak olan yiyecek ve içeceklerin resimlerini çekip kartlardan albüm oluşturduk. Bunları yememesi gerektiğini hatırlatıcı notlar ve çeşitli öğretim teknikleriyle kavrattık. Ilgın şu an diyetinde olmayan yiyeceklerin kendisine yasak yiyecekler olduğunu ona zarar vereceğinin farkında. Biz Denizli Çamlık Özel Eğitim Mesleki Eğitim Merkezi olarak öğrencilerimizin sağlıklı toplum tarafından kabul görmüş, sosyal ve başarılı bireyler olması için tüm imkanlarımızı seferber ediyoruz. Bu kapsamda Ilgın ve diğer risk altında diyabetli adayı olan öğrencilerimizi aynı zamanda Obezite Eylem Planı çerçevesinde de kontrol altında tutuyoruz. Diğer diyabetli 2 öğrencimizin de tüm kontrolleri insülin iğneleri, şeker ölçümleri hemşiremiz tarafından yapılıyor. Diyetleri diyetisyen tarafından kontrol ediliyor. Bu süreç içinde de ailelerle tam bir işbirliği ve dayanışma sağlanıyor. Bizim için temiz hijyenik okul demek sağlıklı öğrenciler demek. Bu kapsamda okulumuz Beyaz Bayrak sahibidir. FATİH TÜRK 75.YIL MÜHİBE GERMİRLİ ORTAOKULU KAYSERİ GEREKÇE DİYABET HASTASI ÖĞRENCİLERİ SPORA KATMAK. ÖYKÜSÜ Hayatı meşakkatlerle dolu biriyim. Karşılaştığım her türlü zorluğu aşmasını da hayat bana bir şekilde öğretti ve de öğretmeye devam ediyor. İçine kapanıklığı, acizliği, meşakkatler karşısında bir dost eli arayışı nedir iyi bilirim acizane. Mesleğimin içinde de bu duyguları birebir yaşamışımdır. On üç yıldır okulumda ders dışı etkinliklerinde voleybol takımı çalıştırmaktaydım. Çalıştırdığım okul takımımız ile müsabakalara katılır, bu müsabakalarda da muhtelif yıllarda il derecelerine girerdik. Takımlarımızda yer alan oyuncularımızı da ders esnasında tespit eder, aileleri ile de görüşerek okul takımına katılmaya davet ederdim. Yine okulda ders işlerken, yetenekli fakat asosyal bir öğrencim olan Esma dikkatimi çekmişti. Kendisini okul takımına çağırdığımda bana “gelemem hocam” dedi.” Neden” dedim. Ağlamaklı bir hâl aldı gözleri. Hayatım boyunca unutamayacağım bir bakıştı onlar. Ve yanımdan koşarcasına uzaklaştı. Dur nedir sıkıntın dahi diyemedim. Arkadaşlarını çağırıp onlara sordum; Esma’nın bir sıkıntısı mı var diye. Hocam dediler Esma hasta. Ama biz de bilmiyoruz. Bunun üzerine kendisinden öğrenmeye karar verdim durumunu. Ne kadar yaklaşsam o kadar uzaklaşıyordu Esma! Bir türlü anlatmıyordu ne olduğunu. Kendisini çok iyi anlıyordum. Kendisini, kendine ve tüm insanlara kapatmıştı. Ama ben de kararlıydım kendisiyle konuşmaya ve bu durumuna bir çözüm yolu bulmaya. İlk önce ailesiyle konuştum ve Esma’nın Diyabet hastası olduğunu duyduğumda ben de hüzünlendim açıkçası, ama hiç acınası bakmadım yüzüne Esma’nın. Bir gün yine dersimizde serbest çalışma vermiştim. Baktım Esma yine bir kenara çekilmiş, bankta yalnız başına oturuyordu. Ben de yanına giderek oturdum. Şu insanları anlamak ne zor değil mi? diyerek başladım söze. Biz insanları anladığımızı zannederiz ama onlar bambaşka birini anlatırlar dedim. Ve başladım benim de hayatımda yaşadığım sıkıntılarımı Esma’ya anlatmaya.ğDur dedim dur bir çay ısmarlayayım sana da devam edelim konuşmamıza. Konuşalım mı ne dersin dediğimde mahcup bir şekilde olur dedi. Diğer öğrencilere de çay ısmarladım ve başladık muhabbete. Çaylar geldi bir yandan yudumlarken çaylarımız bir yandan da başladım hayatımda karşılaştığım zorluklardan bahsetmeye ve bunların üstesinden nasıl geldiğimi. Bir şeye inanmanın, hiçbir şeye inanmamaktan daha iyi olduğunu yaşadım ve gördüm dedim. Beni bir yandan mahcup bir edayla dinleyen Esma bir yandan da tüm bu sıkıntıları yaşayan siz misiniz der gibi bakışlar gönderiyordu ara sıra. Biraz durgunluk oldu ve dedim beni sevmiyor musun? Dedi, hayır hocam seviyorum. Niye ki dedi. Dedim seni kaç defa takımıma çağırdım, beni reddettin ben de bu düşünceye kapıldım. Yanılıyor muyum yoksa dedim. Hayır hocam hayır, kesinlikle yanlış anladınız, durum farklı dedi. Ben …. Ben… dedi duraksayarak, ben diyabet hastasıyım. Eee dedim. Ne kadar saklasam da arkadaşlarım duydu bunu. Bu hastalığımdan dolayı arkadaşlarım benden uzaklaşıyorlar. Bana hastalıklı gözüyle bakıyorlar. Beni ve benim çektiklerimi anlamıyorlar. Kime ne diyeyim, ne söyleyeyim hocam. Bu duruma çok üzülüyorum. Eğer takıma da girseydim. Orada da dışlarlar diye düşündüm. Kahrolurum diye düşündüm. İğne vuruluyorum diye, hastayım diye insan dışlanır mı hocam diyerek ağlamaya başladı. Kızım dedim, asıl hastalık böyle arkadaşlarını anlamsızca dışlayan insanların düşünceleridir ama belki de sen farklı anlıyorsundur onları dedim. Bence ağlayacağına, gayretle hem bu hastalığının ve hasta düşüncelerin üstesinden gelebileceğini düşünüyorum. Sen de bu potansiyelin olduğunu görüyorum dedim. Ama hocam dedi. Dedi ama. Aması maması yok. Sen bu günden başlayarak Yeni bir Esma olarak doğacak ve mücadele edeceksin dedim. Ve her durumda ailen gibi ben de yanında olacağım, arkadaşların da, göreceksin o zaman hayat nasıl daha güzel olacak dedim. Yüzündeki karamsarlık bulutları dağılmaya başladı. Dedim bak çayın etkisi kendini göstermeye başladı. Gülüyorsun dedim. Hafif bir tebessüm etti. Teşekkür ederim dercesine yüzüme bakarak güldü. Tamam hocam takıma katılacağım dedi. Esma üç senedir takımımda yer aldı. Takımı ve arkadaşlarını o kadar benimsedi ki hiç yalnız bırakmadı. Maçlarda dahi set aralarında saati geldiğinde soyunma odasına annesi ile giderek insülin iğnesini vurdururdu. Birinci senenin sonunda takım kaptanı oldu. Arkadaşlarıyla kardeş gibi oldu ve takıma moral kaynağı oldu. Birçok başarıya imza attık takımızla beraber. İlde dereceler yaptık. Esma kendiyle barışık, şen şakrak hayat dolu bir insan oluverdi çıktı, bu üç sene boyunca. Arkadaşlarının gözünde Esma artık mücadele eden, kararlı, saygılı ve de paylaşımcı biri oluverdi. Yarı babamsın hocam siz benim için çok teşekkür ediyorum sözlerini az duymadım kendisinden. Bu beni duygulandırdığı gibi asıl mezuniyet gününde yaşadıklarım duygularımın zirvesine taşıdı beni. Gözyaşlarıma mani olamadım. Bunlar gurur gözyaşlarıydı. Şimdi Esma liseye gidiyor ve başarılarını duyuyorum. Fırsat buldukça beni ziyarete geliyor ve teşekkür ediyor. O lisede ve hastalığı devam ediyor. Ama en güzeli de umudu da devam ediyor. Ya fark edemediğimiz Esma’lar. FATMA ÖZDEMİR PROF.DR.BESİM ÜSTÜNEL ANAOKULU İSTANBUL GEREKÇE Diyabetli bir öğrencinin okul içinde akranları ile uyumlu bir şekilde herhangi bir sağlık problemine mahal vermeden gün içinde şeker ölçümlerinin yapılmasını üstlenmiş, öğünlerini şeker ölçüm sonucuna göre aile ile her öğünü için iletişim kurarak düzenlemiştir. ÖYKÜSÜ: Öğrencimiz herhangi bir sağlık problemi yaşamadan akranları ile sosyalleşmiştir. Öğretmeninden aldığı güven hem aile hem de çocuk için olumlu gelişmeler sağlamıştır. Öğrencinin özgüveni gelişmiştir. Çocuğun kendi farkındalığının bilincinde ama sağlıklı arkadaşları ile aynı ortamları paylaşabildiği görmüştür. Ailenin çocuğunu özgür bırakarak daha başarılı olduğunu öğretmen desteği ile kaygılarından sıyrıldıkları görüldü. Diyabette anne baba eğitimine ihtiyaç olduğu öğretmen tarafından gözlendi. Okul içerisinde üç öğün yemek verilmektedir ve diyabetik olan öğrencinin öğünlerinin farklılığı diğer öğrencilere anlatılmıştır. Oyunlaştırılmış biçimde diyabetik öğrencinin şeker ölçümü diğer arkadaşları ile öğretmen gözetiminde sınıf içinde yapılmıştır. Öğrenci bir süre sonra kendi şeker ölçümünü yine öğretmen gözetiminde yapabiliyor konuma gelmiştir. Öğrenciler ile şeker hastalığı konulu proje çalışması yapılmış ve evde aileleri ile bu konuyu araştırmaları sağlanmış öğrendikleri bilgileri sınıfta anlatmaları sağlanmıştır. Sağlıklı beslenme konusunda bilgiler verilmiştir. Öğretmenin de diyabet hastası olması öğrenci açısından kendisini farklı ve garip hissetmeden okula gelmesine katkı sağlamıştır. FİLİZ ARIKAN MALIKÖY ELEKTRİK SANRALİ İLKOKULU/SİNCAN ANKARA GEREKÇE Ankara’nın Sincan ilçesine bağlı Malıköy Elektrik Santralı İlkokulunda müdür yetkili sınıf öğretmeni olarak görev yapmaktayım. İki buçuk senedir birleştirilmiş sınıf okutuyorum. Nazar Ağcagöz (rumuz “Şeyda”) adlı öğrencimle öykümde de anlattığım gibi bir süreç yaşadık. Maalesef Nazar’ın rahatsızlığının önce psikolojik olduğu teşhisi konuldu. Ancak, yaz tatilinde Polatlı ilçesinde bir doktorun öğrencimi Ankara’daki tam teşekküllü bir hastaneye sevk etmesi sonucu diyabet tanısı kondu. Köyümüzde ve okulumuzda bu yönde daha önce bir eğitim ve birikim olmamasına rağmen, Nazar’ın şikâyetlerine ısrarlı çözüm arama çabaları ile tanı sonrasında Nazar’ın bakımı ve eğitimini devam ettirmesi için gösterilen gayretin aile ve okul işbirliğinin çok güzel bir örneği olacağını düşünüyorum. Nazar’da diyabet teşhis edildikten sonra yaşadıklarım ve araştırmalarım sonucunda öğrendiklerimle; öğrencilerimde, velilerimde, yakınlarımda ve tüm çevremde farkındalık yaratmaya çalışıyorum. Nazar, dokuz yaşında, cıvıl cıvıl, geleceğe umutla bakan, yaşamını son derece dengeli sürdüren, nice sağlıklı bireylere örnek olabilecek, tanımanızı istediğim mükemmel bir çocuk. Öğrenci velisinden alınan izin belgesi ve diğer dokümanı kargo ile gönderiyorum. ÖYKÜSÜ: Ankara’nın Sincan ilçesinde, öğrenci sayısı az bir köy okulunda görev yapıyorum. 16 yıllık sınıf öğretmeniyim. İki buçuk yıl öncesi… Birleştirilmiş sınıf okutuyorum. Öğrenciler de ben de ilk defa birleştirilmiş sınıfı tanıyoruz ve alışmaya çalışıyoruz. Köyümüz toplu taşıma aracı ve sağlık ocağı olmayan bir köy. İkinci ve üçüncü sınıfları okutuyorum. Bu bazen iki sınıf arasında rekabete ve çekişmeye neden oluyor. Bir öğrencim var. Şeyda. Çok başarılı, zeki bir öğrenci. İkinci sınıfta. Üçüncü sınıflara sorduğum sorulara bile cevap veriyor. “Öğretmenim, Şeyda da her şeyi biliyor” diye yakınıyor diğer öğrenciler. Ama Şeyda bazen okula gelmiyor. Bazen de okula bir iki ders geç geldiği oluyor. Ona kıyamıyorum. O kadar zayıf ve kırılgan ki. Bazen sıraya başını koymak istiyor, karnı ağrıyor. Ben ise bilgisini arttırmak istiyorum. Fakat o neden pes ediyor? Neden bazen boş vermiş gibi umursamıyor? “Düzenli beslenemiyor” diyorum içimden. Ablası var bizim okulda. Ona bakıyorum. O da çok zayıf. “Genetik herhalde” diyorum. Annesini çağıyorum. “Şeyda neden böyle devamsızlık yapıyor, nesi var, bir doktora götürseniz” diyorum. “Öyle öğretmenim, iki sınıf bir arada olmasından biraz sıkılıyor galiba” diyor. Bu arada annesinin hamile olduğunu öğreniyorum. Demek ki Şeyda şimdiden kıskanmaya başlamış doğmamış kardeşini. Bunca yıllık deneyimlerim kardeş kıskançlığının ne denli sorunlar doğurabileceğini öğretmişti bana. Bulmuştuk Şeyda’nın problemini. Doktora götürüyorlar onu... “Psikolojik” diyor, doktor da. Şeyda’nın derste başı ağrıyor, Şeyda’nın karnı ağrıyor... Kardeşini kıskanması bu kadar problem yaratır mı acaba? “Tekrar bir doktora götürseniz” diyorum annesine “ne olur, ne olmaz”. Hastaneye götürüyorlar, yine sebep anlaşılamıyor. “Ne dedi doktorlar” diyorum, “antibiyotik verdi doktor” diyor. Yaz tatili geliyor. Ayrılıyoruz. Herkese iyi tatiller… Tatilden dönüyoruz. Okullar açılıyor yani. Bomba haberi önce arkadaşlarından alıyorum. Şeyda hastanede yatıyormuş. Sinsi bir hastalıkmış onunki. Basit kontrollerde değil de ileri tetkikler sonucu anlaşılmış. Hastalığı; diyabet... Şeyda hastaneden dönüyor… Annesi anlatıyor. İyi bir eğitim almışlar hastanede. Adeta brifing veriyor bizlere. Şeyda, ne diyebilirim? “Hiç ummadığımız, hiç beklemediğimiz bir şey bu” diyorum içimden. O ise durumu kabullenmiş, dimdik ayakta. Çok iyi eğitim vermişler, bravo doktorlara… Bir de mektup göndermişler bize. Artık derinlemesine araştırıyorum diyabeti, ne yapmalıyım öğreniyorum. Takip ediyorum öğrencimi. Yediğini, içtiğini, davranışlarını… Bu sene 4. sınıfa gidiyor. Beraber ecza dolabını temizliyoruz. Şeker ölçüm cihazını koyuyoruz. Benim dolabımda krakeri, şekeri, maden suyu duruyor. Önceleri korkuyorum; ya bayılırsa, ya gözümden bir şey kaçarsa. Fakat Şeyda o yaşına yakışmayan bir olgunlukla ne zaman ne yapacağını iyi biliyor. Pıt diye parmağını deliyor, şekerini ölçüyor. Evi okulun hemen yanında olduğundan, ya annesi geliyor, ya ben gönderiyorum onu. Okulun camından bakıyoruz, hemen iğnesini yapıp geliyor. “Vayyy öğretmenim” diyor diğer çocuklar, “Şeyda çok güçlü öğretmenim”. Simit partimiz var bu gün okulda. Şeyda alıyor simidini, sarıyor, “öğün vaktinde yiyeceğim öğretmenim” diyor. Yine yüreğim buruk, duygularımı gizlemeye çalışıyorum ondan. Eskiden çikolata verirdim ödül olarak çocuklara. Şimdi başka ödüller arıyorum. O kadar zayıf ki. Üzülüyorum. “Çok koşturma” diyecek oluyorum, susuyorum, diyabette egzersizin önemini anımsayarak. Annesi ile de konuşuyoruz. “Egzersiz şart” diyorum, “egzersiz şart hocam” diyor. Zıp zıp zıplıyor benim çalışkan, anlayışlı, kitap kurdu öğrencim. Okunmadık kitap bırakmadı ya kitaplıkta. Aferin sana Şeyda. Kabullenişin ve dimdik duruşun, hepimizi gururlandırıyor… Kontrolleri dışında devamsızlık da yapmıyor artık… FİLİZ EROL PINAR İLKOKULU MUĞLA GEREKÇE İlkokula devam edemeyecek olan öğrencimizin tüm risklerin göze alınarak okula devam etmesini sağladık. Evinde tek başına eğitim alması planlanırken öğretmenimizin öğrencinin diyabetiyle ilgili sorumluluğunu üzerine alması sayesinde Kader arkadaşlarıyla birlikte okul ortamında büyüyor. Bir çocuk için en acı olaylardan biridir okuldan uzak kalmak. Öğretmenimiz Kader'in hastalığının hayatını daha fazla engellemesini istemedi. Elinden geleni yaptı, yapıyor ve yapmaya devam edecek. ÖYKÜSÜ Ben 1.sınıf öğretmeniyim. Bu yıl eğitim-­‐öğretim yılına başlarken sınıfıma kayıtlı diyabetli bir öğrencimin olduğunu öğrendim. Fakat öğrencim ilk hafta okula gelmedi. Bir yıl öncesinde de diyabeti nedeniyle 1.sınıfa gelemediğini öğrendim. Öğrencim için evde eğitim düşünülmekteydi. Okul idaresi ile görüşerek bunun çocuk için haksızlık olduğunu, her çocuk gibi onun da okul gelip gitmek, koşup oynamak, arkadaşlarıyla birlikte aynı sıralarda oturmak isteyeceğini ve bunun da onun hakkı olduğunu belirttim. Okul müdürümüz, öğrencinin velisi ve ben öğrencinin okula gelmesine karar verdik. Bu kararı alırken ne kadar büyük bir sorumluluk aldığımın farkındaydım. Köyde görev yapıyordum, merkeze oldukça uzaktık. Acil durumlarda ilk müdahaleyi ben yapmak zorundaydım. Çünkü öğrencinin sıklıkla şekeri düştüğü için şoka girme riski vardı. Verdiğim kararın ciddiyetinin farkındaydım. İnsani olarak gurur verici ama öğrencinin sağlığı açısından oluşabilecek riskleri düşününce de büyük bir vicdani yüktü. Ama ne olursa olsun küçük bir çocuğa bir sandık dolusu anı armağan etmeye değerdi böyle bir yükü ve sorumluluğu omuzlamak. Veliyle iletişime geçerek diyabetin öğrencimdeki seyri ve doktor raporları hakkında bilgi aldım. Raporlarının ve beslenme listesinin birer örneğini aldım. Bu bilgiler ışığında öğrencimi ve ailesini zorlamayacak, sıkıntıya düşürmeyecek bir beslenme listesi oluşturdum. Neyse ki, rahmetli annem diyabet hastası olduğu için şeker ölçümünü ve insülin uygulamasını biliyordum. Ve nihayet öğrencim okula başladı. Kara gözleri kocaman ve pırıl pırıl, gülen yüzünde güller açan, bilmiş, cadı, dünya tatlısı bir kız çocuğu olan Kader'le tanıştık. İlk zamanlar gülen gözleriyle mahcup ve utangaç bana bakar ve gülümserdi. Saat 10:00 olunca Kader'in şekerini ölçerim ve ara öğününü yemesini sağlarım. Saat 12:00'de ise Kader'le el ele okulumuzun kantinine gideriz. Çünkü kantindeki buzdolabında insülin iğnemiz var. İğnemizi alıp Kader'e iğnesini ben yapıyorum. O da 10'a kadar sayıyor. Kantine iğnemizi bırakmamızın nedeni ise okulumuzda insülin iğnemizi koyabilecek bir buzdolabımızın olmaması. Kader'in öğlen iğnesini yapana kadar öğle arası hiçbir plan ve program yapmıyorum. Çünkü Kader yemeğini alıp arkadaşlarıyla masaya oturuyor ve benim iğnesini yapmamı bekliyor. Öyle tatlı bekliyor ki canım benim. Ben iğnesini yapınca hemen yemeğe başlıyor. Öğleden sonra 14:00'de tekrar şekerimizi ölçüyoruz. Eğer düşük çıkarsa hemen küçük bir şeker vererek ya da meyve suyu içirerek olaya müdahale ediyorum. Gözümü Kader'in üzerinden ayırmamam gerekiyor. Zaman zaman yorgun ve bitap sıraya koyuveriyor başını. İşte o zaman hemen anlıyorum ki Kader’in şekeri düştü. Hemen şekerini ölçüp, gerekli önlemleri alıyorum. Küçük bir ilçenin küçük bir köyünde diyabetliler için yapılan ürünleri bulmanız mümkün olmuyor. Ama ben bulunabilecek yerlere gittiğimde ya da giden arkadaşlarım olduğunda Kader’e diyabetliler için yapılan ürünlerden alıyoruz. Kek, meyve suyu ve dondurmayı çok seviyor. Ben zaman zaman sınıfımdaki öğrencilerimi ödüllendirmek amacıyla ikramlarda bulunuyorum. Artık ikramlarımı Kader’e yasak olmayan yiyeceklerden seçiyorum. Kader benim de naçizane katkımla diyabetiyle sosyal yaşamı öğrenmeye çalışıyor. Daha yolun başındayız. Umarım kızımın o güzel gözlerindeki pırıltı hiç sönmez. Akıllı bir kız, bunu başaracağına eminim. Kader diyabetiyle yaşamayı öğrenirken, biz de diyabetli bir insanla yaşamanın sorumluluğunu öğreniyoruz. Kızımı çok seviyorum. Umarım ileride bu günleri yüzünde gülücüklerle hatırlar. HATİCE AYDOĞDU Zübeyde Hanım Kız Teknik ve Meslek Lisesi TOKAT GEREKÇE Okulumuzda yaptığımız diyabet farkındalık çalışması. ÖYKÜSÜ Okulumuz 10-­‐B sınıfı öğrencileri öğretmenimiz tarafından çalışmada aktif kılınarak okul bahçesinde 14 Kasım 2012 tarihinde Dünya Diyabet Günü kapsamında stantlar oluşturuldu. Stantlarda öğrencilerimize, personelimize ve okula ziyarete gelen velilere diyabetle ilgili bilgilendirmeler yapıldı. Bazı öğrenci ve personelin kan şekeri ölçümü yapıldı, insülin iğneleri tanıtıldı. Ayrıca sınıflarda diyabet tipleri, belirtileri, bakımı, ileriye dönük karşılaşacakları durumlar, tedbirler hakkında bilgi verildi. Sınıflarda diyabet belirtisi saptanan öğrencilerin velileri ile görüşülerek gerekli tetkiklerin yapılması için sağlık kuruluşları ile irtibata geçmeleri sağlandı. Tespit edilen öğrencilere koruyucu tedbirler hakkında ilave bilgilendirmeler yapıldı. Öğretmenimiz bu etkinlikteki organizasyon işbirliği ve bilgilendirmeleri ile okulumuzda diyabet konusunda farkı oluşturmuştur. Sonuç olarak tüm okul diyabetin bulaşıcı olmadığını, bir hastalık değil yaşam tarzı olduğunu, diyabetle yaşamın belli ilkeleri olduğu ve ilkelere uyulduğu sürece de korkulacak bir rahatsızlık olmadığını kavradı. Tip 1 için risk grubu olan öğrencilerimize farklı bir bakış açısı kazandırıldı. Kübra YURTSEVEN Özel İhlas Marmara İlkokulu İSTANBUL GEREKÇE Öğretim hayatının daha ilk yılında, yeni öğrencilerinin öğretimine başladığı ilk yılda, kendisine emanet ettiğimiz 6 yaşındaki tip1 diyabetli kızımıza, diğer öğrencilerden farklı olmadığını hissettirmesi ve sınıf arkadaşlarına da durumu çok güzel bir şekilde açıklaması. Hiçbir dersi aksatmadan ara öğünleri önemsemesi ve atlamaması. Dolayısıyla kızımızla beraber bütün sınıfın sağlıklı beslenmesine vesile olması. ÖYKÜSÜ Okul çağına gelen kızımızın okuluna görüşme için gittiğimizde, kızımızın tip1 diyabetli olduğunu, muhtemel olabilecek öğretmenleri ile önce tanışmak istediğimizi söyledik. Hemen hepsi deneyimli, alanında uzmanlar öğretmenlerdi. Kızımızın durumunu anlattık, bize nasıl yardımcı olabileceklerini sorduk. İnsan olma gereği hepsi yardımcı olabileceklerini söylediler. Açık söylemek gerekirse pek tatmin olmadık. Fakat Kübra öğretmen, öğretmenlik hayatının ilk senesinde olmasına rağmen, "kızınızın durumunu anladım, ben yaparım" dedi bize. İlk senesi, genç, tecrübesiz gibi olumsuz düşüncelerle ayrıldık okuldan. Kendinden çok emin tutumundan dolayı Kübra Öğretmenin sınıfına verdik kızımızı. Daha ilk senesinde olmasına rağmen, bir anne şefkati ile kızımızın kan şekeri ölçümünü yapıyor, ara öğün saatlerinde meyve vs. yemesine yardımcı oluyor, bütün bunları yaparken derslerini de kesinlikle aksatmıyor. Hatta öğretmenlerin boş dersleri olur, öğretmenler odasında kahve içerler. Çok şahit olmuşumdur, kızımızın ara öğün saati Kübra öğretmenin boş saatine denk gelse, elinde kahvesi varsa bırakır, kızımızın yanına gider. Son olarak bizden yedek şeker ölçüm cihazı istedi. Ne olur ne olmaz, öğrencimizin çantasındaki çalışmaz pili biter.. Bana bir tane yedek cihaz verin, ne olur ne olmaz... cevabını aldık. Kızımız önce Allaha sonra okulda Kübra Öğretmene emanet. ZEYNEP DURAL SELÇUKLU ANADOLU TEKNİK VE ENDÜSTRİ MESLEK LİSESİ KONYA GEREKÇE Toplumumuzda bir eğitimci, bir öğretmen olarak duyarlılık sağlamaktır. Öğrencilerimize vazifemiz olan mesleğimizi yapmanın yanında, onlara anne-­‐baba duyarlılığını da göstermektir. Çünkü bir öğretmen bir öğrencinin gözünde bazı konularda belki de anne ve babasından daha önce gelebilir. Bu gerekçe ile aşılabilecek, çözülebilecek, destek olunabilecek sorunlara eğilmek ve toplumda farklı olmak ve farkındalık yaratmaktır. Bunu başarabiliyorsak ne mutlu bizlere... ÖYKÜSÜ O gün her zamanki gibi neşe ile sınıfa girdim ve anlatacağım konulara şöyle bir göz gezdirdim. Karbonhidratları anlatacaktım. Tabii yapı taşı olan "glikozu"! Şeker...! Hem tatlı hem acı. Tatlı, çünkü bize enerji veren, vücudumuzun ve beynimizin yakıt deposu. Normal bir insanda 100 ml kanda 90mlg olması normal olan bir durum. Fakaaat eğer 100 ml kanda daha fazla olursa tadı "acılaşan" vücudumuza zarar veren ve bunu da yapanın pankreasımızdan salgılanan insulin hormonunun az salgılanması ya da görevini yapamamasından kaynaklanan ve adına da diyabet(şeker hastalığı) dediğimiz bir durum,diye anlattım konuyu. Ve sözüme ara verdim. Şimdiii diye başladım." Var mı ailesinde şeker hastası olan diye sınıfa sordum. Şöyle bir göz gezdirdim sınıfı ve çoğu kişi başını hayır dercesine salladı. İşte tam o sırada cam kenarında oturan ufak tefek bir öğrencim ;" ben hocam, ben şeker hastasıyım dedi". Birden şaşırdım. "Sen mi?" dedim." Evet" dedi. Arkadaşları atıldılar. Bu yaşta olur mu, hocam dediler."Evet" olabilir, dedim. Baktım, Rumuz: Portakal çiçeğim üzgün. Hemen toparladım."Olabilir üzülme" dedim. Nasıl başladığını, neler yaşadığını dinledikten sonra nelere dikkat etmesi gerektiğini anlattım. Diğer arkadaşlarının da portakal çiçeğime dikkat etmelerini ve bir sorun olduğu zaman bana, beni bulamazlarsa idareye ya da rehber öğretmenine gitmelerini söyleyerek, onları aydınlattım. Onun her zaman yanında olduğumu ve üzülmemesi gerektiğini söyledim. Dedim ki:"Bak bütün duyu organların yerinde, yürüyüp koşabiliyorsun. Bu önemsiz bir şey sadece dikkatli olman lazım diyerek,teselli ettim. Yüzü güldü. Baştaki üzüntüsü pek kalmamıştı. Hastalığının paylaşılma sevinciydi belki de. Portakal çiçeğim mutlu oluştu. Onun mutlu olduğunu görünce ben de mutlu oldum. Sonra ona ilaçların alımı, SGK, vs konularında bilgiler verdim. Derken teneffüs zili çaldı ve bu durumu idareye ve gerekli kişilere bildirdim. YİĞİT BURAK KILIÇ Pirinçli Orta Okulu MARDİN GEREKÇE ÖNEMSEMEK ÖYKÜSÜ Tüm okula Diyabet Tanıtım Semineri yapıldı. Risk anketi uygulaması yapıldı. Risk taşıyan öğrenciler belirlendi. Diyabet ölçüm aleti alındı. Risk taşıyan 100 civarında öğrenciye test uygulandı. Anne ve baba da rahatsızlık olup olmadığı araştırıldı. Maalesef gül cemal, çok şeker, sevimli, rumuzlu 3 öğrencimizde şeker tespit edildi. Tetkik ve tedavileri için aileleriyle görüşüldü. Takipleri yapılmaktadır. Kendinden şüphelenen her öğrenci istediği zaman okulumuzdaki Diyabet Takip Yönetimi Birimi’ne başvurup test yaptırabilmektedir. YASEMİN TOLGA TEKNİK VE ENDÜSTRİ MESLEK LİSESİ MÜDÜRLÜĞÜ MUĞLA GEREKÇE Okulda diyabet programının uygulamasında öğrencilere bilgilendirme dışında“ Daha fazla ne yapabiliriz?’’ sorusundan harekete geçerek okulumuzda diyabet ve diyabetli öğrenciye yaklaşım konusunda eğitim, tarama gibi çalışmaları yardımlaşma yaparak diyabet konusunda okul çapında bir sinerji yakaladık. Yine her yıl yeni gelen öğrencilerimize diyabet ve belirtileri konusunda bilgi verip risk grubu öğrencilerin kan şekerlerine baktırmaları için hastane ve aile hekimlerine yönlendiriyoruz. Böylelikle tüm okulun diyabet açısından genel olarak taranmış ve bilgilendirilmiş olmasını sağlıyoruz. Okulumuz diyabet hastası olan bir öğrencinin yaşayabileceği hemen hemen bütün sorunlara karşı uygun hale getirildi. Okulumuzda yaptığımız çalışmaların diğer okullar örnek olabilecek çalışmalar olduğunu düşünüyoruz. Diyabetin dünyada insan sağlığını tehdit eden ve yaşam kalitesini düşüren bir hastalık olduğunu ele alırsak, bu çalışmanın ne kadar önemli ve dikkate değer olduğunu gösterdiğime inanıyorum… ÖYKÜSÜ MUTLUYUZ: “DİYABETTE FARKINDALIĞI SAĞLADIK” Geçen yıl okulda diyabet programı çalışmaları başladığında afişleri asmak ve öğrencilere haftalık halinde bilgi vermek dışında “ Ne yapabilirim?” diye düşünmeye başladım. Sağlık Bilgisi öğretmeni olarak bilgi ve deneyimimi okulumdaki çocukların diyabet alanındaki farkındalıklarını arttırmak için kullanmalıydım. Birinci aşamada okuldaki bin kişilik mevcudun tamamının kan şekeri taramasından geçirilmesini istedim. Ama bu mümkün olmadı çünkü ekonomik yetersizlik baş gösterdi. Bu çalışmanın elli kişilik bir risk grubuna uygulanmasını düşündüm. Velilerden izin aldım. Bu öğrencilerin kan şekeri değerlerine baktığımızda; değerlerin normal olduğunu gördüm. Sonuçta; uygulama yapılan öğrencilere yıllık kan şekerlerine baktırmalarını ve diyabet belirtilerinden biri olduğu zaman; vakit geçirmeden doktora başvurmalarını söyledim. Bizzat “ Okulda diyabet programı”nın sunularını izlediğim kadarıyla diyabetik öğrenciler okulda birçok zorlukla karşılaşıyorlardı. Bu nedenle “Okulda diyabet hastası öğrenciler var mı?” arayışına girdim; okulun bin kişilik mevcudu olmasına rağmen sınıfları teker teker dolaşarak “Diyabet hastası öğrenci var mı?“diye tarama yaptım. Yetişemediğim zamanlarda diğer öğretmen arkadaşlardan yardım istedim ve Ali Ozan’la o zaman tanıştım. Ali ozan 10.sınıfta idi. Tip 1 diyabet tanısı 7.sınıfta konulmuştu ve o zamandan bu yana günde 4 defa insülin almak durumundaydı. Ali hastalığını kabul etmiş, hastalığı hakkında bilgi edinmiş bir çocuktu. Ama yine de onun için bir şeyler yapabileceğimi biliyordum. Okul müdürümüzle oturup neler yapabileceğimizi, okuldaki yaşamını onun için nasıl kolaylaştırabileceğimizi konuştuk. Bir çalışma planı hazırladık. Her şeyden önce insülinin doğru şekilde saklanması için müdür yardımcısının odasındaki buzdolabını işler hale getirip Ali’nin sınıfını da bu odaya yakın bir sınıfa taşıdık. Öğretmenlerimize Ali hakkında bilgi verip derste dışarı çıkmak istediğinde ya da kendini kötü hissettiğinde yapacaklarını anlattık. Yine Ali’nin sınıfına yakın bir bölgeyi dinlenme odası olarak ayarlayıp kullanmasını sağladık. Beden eğitimi öğretmenimizle görüşerek Ali’nin diğer arkadaşlarıyla birlikte egzersizlere katılmasını sağlayıp gerektiğinde müdahale edeceğini belirtti. Ali’nin sınıf arkadaşlarına diyabetle ilgili ayrı bir bilgilendirme daha yaptık. Böylelikle diyabetin korkulacak bir hastalık olmadığını, bulaşmadığını, Ali’nin yaşam şekline dikkat ederek onlar kadar kaliteli bir hayat sürebileceğini onlara tekrar anlattık. Diyabetin gelişiminde doğru beslenme ve hareketli yaşamın etkili olduğunu bildiğimiz için “ Hareketli Yaşam Ekibimiz” tüm öğrencilerimizin boy kilolarını ölçerek obezite sınırındaki öğrencilerimizi diyetisyene yönlendirdik. Öğrencilerimiz bu konuda bilgilendikleri gibi çevrelerindeki insanlara da öğrendiklerini anlatmaya başladılar. Bu şekilde sınıfta ve okulda bir “farkındalık” elde ettik. Bu çalışmalarda alınan sonuçlar bizi çalışmaya daha da çok teşvik etti. Artık okula yeni gelen her 9.sınıf öğrencisine diyabetin belirtileri anlatıp bu belirtiler varsa; bir doktora gitmeleri için bıkmadan usanmadan anlatıp duruyoruz… İlk etapta bir zorunluluk olarak başlayan bu çalışma sonradan gönüllüğe dönüştü. ÜLKÜ ÜLKAT RIZA ÖZMENOĞLU İLKOKULU İZMİR GEREKÇE Ben İzmir Rıza Özmenoğlu İlkokulunda görev yapmaktayım. Adım Ülkü, sınıf öğretmeniyim. Öğretmenlikte yirmi sekizinci yılımı çalışıyorum. Türkiye’nin birçok bölgesinde görev yaptım. Bu güne kadar ailemde, çalıştığım çevremde diyabet hastalığı ile hiç tanışmamıştım. Son çalıştığım Rıza Özmenoğlu İlkokulunda görev yaparken 2010 yılının kasım ayında okul müdürüm sınıfımın kapısını çalıp bana nakil öğrenci geldiğini söyledi, dışarı çağırdı. Öğrencimin özel durumu olduğunu belirterek anne ve babası ile tanıştırdı. Anne ve babası bana çocuğun diyabet olduğunu, sınıf arkadaşlarının hiçbir şekilde şekerli gıdalar ikram etmemesi konusunda beni bilgilendirdiler. Ben bu bilgi üzerine Elma Şekeri‘ni, anne ve babasını da yanıma alarak sınıfa girdim, arkadaşlarına Elma Şekeri ‘ni tanıtırken kendisinin diyabet olduğunu, durumunun beslenme açısından önem taşıdığını, dikkat etmeleri gereken konular olduğunu söyledim. Öğrencilerim tahminlerimin üzerinde bir hassasiyet göstererek Elma Şekeri ‘ne yardımcı oldular. Dahası Elma Şekeri aracılığı ile sağlıklı beslenme konusunda bilinçlenerek yediklerine içtiklerine daha dikkat eder hale geldiler. Öğrencim aracılığı ile bende diyabeti yakından tanımış oldum. ÖYKÜSÜ ELMA ŞEKERİ ‘NDEN MEKTUP DİYABETLE BEN Ben 2009 yılında hastaneye gittim. Orada diyabet teşhisi konuldu. Malatya'daydım o zaman. Hastanede ilk olarak yoğun bakımda iki gün misafir oldum. Sonra normal odama aldılar beni. Daha sonra taburcu oldum. Aradan bir iki yıl geçti, İzmir ‘e geldik. Bir iki gün evde anneme yerleştirme işinde yardım ettim. Sonra Rıza Özmenoğlu İlkokulu’na yazıldım. Öğretmenim benimle çok ilgilendi. Ona teşekkür ediyorum. Elma Şekeri İzmir Rıza Özmenoğlu İlkokulunda 4-­‐C sınıfında öğrenim görmektedir. 2009 yılı Aralık ayında Tip 1 diyabetle tanışmış, ailesi tarafından tespit edilen bulgular üzerine Malatya İnönü Üniversitesi’nde teşhis edilmiştir. Okul, aile ve hastane üçgeni içerisinde takip tedavi ve öğrenim sürecinde şimdiye kadar olan sürede hiçbir olumsuzluk olmamıştır. Sınıfta fiziksel durumunda da olumsuz bir şeyler olduğu, öğretmeni tarafından görüldüğünde ailesine ulaşılıp ne yapılması gerektiği sorulup ona göre okulda dolapta muhafaza edilen insülin Elma Şekeri tarafından ölçüm alındıktan sonra yapılmaktadır. Elma Şekeri ara öğünlerine dikkat ediyor. Hemoglobin HbA1c %6.5 civarında çıkmaktadır. Okulda birçok aktivitelere katılmaktadır. Şiir okuma programlarında görev almaktadır. Ayrıca müziğe karşı ilgisi vardır. Çeşitli enstrümanlar çalmaktadır. Piyona, gitar, org bunlardan bazılarıdır. Mutlu ve başarılı bir öğrenci olarak eğitimine devam etmektedir. Halen öğrencim olan Elma Şekeri diyabet ile barışık olmada çok başarılı. Kendisi üç yıldır öğrencim. Benim sınıfıma geldiğinde ikinci sınıftaydı. Ailesi bu durumdan beni haberdar edince Elma Şekeri’ ni en ön sıraya oturttum, çünkü olumsuz bir durumla karşılaşmamak için yakın takibe almam gerekiyordu. Ayrıca arkadaşlarını da diyabet konusunda bilinçlendirdim. Şekerinin düştüğünü ya da çıktığını Elma Şekeri’nin yüzüne bakarak anlıyorum. Şekeri düştüğünde yüzünde hafif bir sararma ve halsiz bir görüntü oluyor. Şekeri çıktığında ise teninde hafif bir kızarma ve terleme oluyor. Elma Şekeri bu konuda epeyce bilinçli. Daha önceki yıllarda ölçüm aldığında'' hemen annemi arayalım, kaç doz insülin yapmamız gerektiğini o bize söyler'' diyordu. Okulumuzun tam gün olması nedeniyle öğle yemeklerini öğrencilerimiz kendileri getirerek yemektedirler. Mutlaka annesinin yanında olması kaydıyla öğle yemeklerini yiyordu. Şimdi Elma Şekeri hangi yiyeceğin kaç kalori olduğunu, yediği zaman şekerini kaç puan çıkaracağını bilecek kadar bilinçli. Kendini iyi hissetmediği zaman ya da öğle yemeklerinden önce mutlaka ölçüm alıyor. Şeker ölçümünü hiç kimsenin yardımı olmadan kendisi alıyor. Ölçüm sonucuna göre kaç doz insülin yapacağını tahmin edebiliyor. Yinede ben annesini arayarak kaç doz yapmamız gerektiğini onaylatıyorum. “Elma Şekeri”nin tahmini doğru çıkıyor. İğneden sonra annesi gelmese bile neler yiyebileceğini biliyor. Yavaş yavaş yanında annesi olmadan ölçüm alarak kontrollü biçimde yiyeceklerini yiyor. Her gün Elma Şeker’inin biraz daha ayaklarının üzerinde durabildiğini gözlemliyorum. Bu durum ileriki sınıflarda kendisini daha rahat ettirecektir. Sınıflar büyüdükçe Elma Şekeri’nin evi okuduğu okula şimdiki kadar yakın olmayabilir. Annenin her gün okulda olması mümkün olmayabilir. Bu nedenle Elma Şekeri’nin diyabetle beraber yaşamayı mutlaka öğrenmesi gerekiyor. Elma Şekeri’nin ailesi de bu konuda oldukça bilinçli, aile kendisine yardımcı oluyor. Artık öğle yemeklerine annesi gelmediği zaman eskisi kadar panik olmuyor. Kendisi özel olan bu durumunu ailesine ve arkadaşlarına karşı koz olarak kullanmıyor. Sınıftaki arkadaşları onu çok seviyor. Elma Şekeri olmadan hiçbir resim, müzik ve beden eğitimi derslerinden zevk almıyorlar Elma Şekeri çok zeki ve ince ruhlu bir çocuk. Kendisine yaşamı boyunca diyabetle barışık bütün zorlukların üstesinden gelen sağlıklı, başarılı, uzun bir ömür diliyorum. SERAP VURAL Esenkent Atatürk İlköğretim okulu GEREKÇE Kızım nehir 2 yıldır diyabetli. Bu süre içerisinde bu duruma alıştık düzenimiz oluştu; fakat Nehir’in okula başlaması ile bu hastalığın farklı bir perdesi açıldı bizim için. Nehir artık diyabetle farklı bir ortamda baş etmek zorundaydı. Biz hiçbir zaman diyabetten korkmadık fakat bizi korkutan çoğu insanın diyabete tamamen yabancı olması ve korkmasıydı. Bu sebepten dolayı okulumuzun bu konuda bilgili bilhassa öğretmenimizin alakalı olmasını her şeyden çok istedik ve öğretmenimizle geçirdiğimiz zaman dilimi bize ne kadar şanslı olduğumuzu gösterdi. Rastladığımız bazı öğretmenler bu konuda sorumluluk almaktan korkarken bizim öğretmenimiz bazı şeyleri bizzat kendi üstlenmek, takip etmek istedi. Bu sayede okul diyabet konusunda bizi korkutan bir yer değil aksine Nehir’in kendisini daha iyi hissettiği samimi bir ortama dönüştü. ÖYKÜSÜ Nehir anaokulunda belki bu hastalıkla ilgili en zor dönemini yaşadı. Maalesef öğretmenleri oldukça bilinçsizdi Nehir’in yanında hiçbir şeye dikkat etmeden ve hiçbir şey düşünmeden yaptıkları konuşmalar Nehir’in psikolojisinin bozulmasına yol açtı. Çünkü onlar bilgisizliklerinden ötürü Nehir’in diyabet oluşunun ne kadar normal olduğunu diğer öğrencilere de öğretilebilecek bir fırsat olarak değerlendirmek yerine başlarına açılmış bir dert olarak gördüler. Nehir bunu sarf edilen her kelime her cümlede hissetti bu zaman zaman kendisini diğer arkadaşlarından farklı hissetmesine sebep oldu ve hatta okula devam etmek istemedi. Tüm bu sorunlardan sonra biz de devam etmesini istemedik. 1. Sınıfa başlarken aynı şeyleri yaşamanın korkusu vardı fakat bu sefer her şey yolunda gitti. Durumumuzu ilk günden öğretmenimize anlattık. Detay olarak söylemem gerekirse ben öğretmenimize Nehir’e gerektiğinde vermek için her sabah meyve suyu versem size dolabınıza koyabilir misiniz dediğimde öğretmenimiz ben her sabah kendim alır veririm gerekirse dedi. Bu kadarcık bir cümle bile bizim başaramayacağımız kadar mutlu etmeye yetti Nehir’i. Daha ilk günden öğretmenini sevdi ve söylediklerini herkese anlattı. İlk günden beri öğretmenimizin bu konudaki hassasiyeti hiç değişmedi ve nehir eski okuluna gitmemek için ağlarken şimdi okuluna geç kaldığı için ağlıyor bazen. Öğretmenimize bu yazıda da bir kez daha teşekkür ediyorum. Umarım tüm diyabetli öğrenciler bizim kadar şanslı olur. ŞENAY DURAN GEBZE ÖZEL HİSAR KOLEJİ KOCAELİ GEREKÇE Özel bir okulda Fen ve Teknoloji öğretmeni olarak çalışıyorum. Girdiğim bütün sınıflarda farkındalık yaratmak için diyabetin belirtilerini, diyabetlilerin yaşam zenginliğini anlatmayı bir vazife bildim. Okulumda 2 diyabetli öğrenci var. Bunlardan biri de benim kızım. Kızımın diyabet olması benim bu konudaki hassasiyetimi artırdı. Hem öğretmen hem de diyabetli kızı olan bir anne olarak öğrencileri bilgilendirmek benim için bir görev. ÖYKÜSÜ Özel bir okulda Fen ve Teknoloji öğretmeni olarak çalışıyorum.7, sınıflarda konum HORMONLAR.Ben başıma geleceklerden habersiz öğrencilerime Pankreasın görevini, insülini, glukagonu, şeker hastalığını anlatıyorum. Sömestri tatiline az bir zaman kalmıştı. Kızımda bazı anormallikler sezmeye başladım. Çok su içiyordu, tuvalete çok çıkıyordu.Tatilde de bu belirtileri gözlemledim.Acaba ? demeye başladım. Kızım diyabet mi yoksa? Ama yine de bir anne olarak yakıştıramadım yavruma . 15 gün bekledim gözlemledim, belki enfeksiyondur dedim. Ama onun yanakları kızarmış bitkin haline daha fazla dayanamadım ve hastaneye götürüp direk şeker testi yaptırmak istedim. Doktora ilk söylediğim kızımın şekeri olabileceğini düşünüyorum. Ve gerçekten de öyleydi.376 Şekerle kendimizi Kocaeli Üniversitesi Tıp Fak. acilinde bulduk. Hemen tahliller yapıldı. Acil doktoru bana gelip kızınız diyabet dediğinde başımdan aşağıya kaynar sular döküldü. Aslında tahmin ediyordum ama yine de yakıştıramıyordum yavruma. Çalıştığım okulda kızımın da yanımda olması benim için büyük bir avantajdı. Kızım 5 yaşında anasınıfı öğrencisi. İğnesi, yemeği benim kontrolümde. Hem öğretmen hem de şeker hastası çocuğu olarak ben okulumda öğrencilerimi bilgilendirmeyi kendime vazife bildirdim. Bu sene okulumuza 6. sınıf öğrencisi diyabetli bir öğrenci daha geldi. Sanki bir bağımız varmış gibi çok sevindim. Hemen öğrenciyle konuşmak istedim. Her konuda yardımcı olabileceğimi söyledim. Aynı kaderi paylaşıyorduk. Ben diyabet konusunda duyarlı hem bir anneyim hem de bir öğretmenim. Okulumda öğretmen arkadaşlarıma ve öğrencilerime diyabet semineri seminer vermek için hazırlanıyorum ve mutlaka girdiğim her sınıfta diyabeti anlatıyorum. RECEP BİROL İNANÖZ ÇAĞ FATİH İLK VE ORTAOKULU İSTANBUL GEREKÇE Sene başında öğrencilerdeki kronik hastalıkların tespiti için dağıtılan sağlık bilgi formlarını kontrol ederken Alperen Köse adlı yeni öğrencimin Tip 1 Diyabet hastası olduğunu öğrendim. 12 yaşındaki öğrencimin 6 yıldır bu hastalıkla yaşaması hayatını bu hastalığa göre programlaması ve sürekli insüline bağımlı olduğunu öğrenmek bu konuda neler yapabileceğim ve öğrencime nasıl faydalı olabileceğim konusunda kendimi sorgulamama sebep oldu. Okul hemşiresini öğrencimin hastalığı konusunda bilgilendirdim. Okul hemşiresi beni Alperen için çok şey yapabileceğim konusunda bilgilendirdi. Araştırmalar yaptım Alperen ‘ in ailesini çağırdım. Biz Alperen için okul hemşiresi-­‐rehber öğretmen ve ailesinden oluşan bir ekip olduk. Alperen ‘ in hayat kalitesini yükseltmek amaçlı bir ekip ve bunu başardık. Şu an Alperen ‘in açlık kan şekeri normal seyretmektedir. Bunu meslektaşlarımızla paylaşarak diğer Alperenlerin de kan şekeri normal seyretsin istedik… ÖYKÜSÜ: 2012-­‐2013 Öğrenim döneminde yeni kayıt yaptıran öğrencilerimizin kronik hastalıkları tespiti ve kronik hastalığı olan öğrencilerimizin hayat kalitesini yükseltmek amaçlı dağıtılan sağlık bilgi formlarının sonuçları sonucu 6/B sınıfı öğrencilerimizden Alperen Köse’nin 5 yıldır tip1 Diyabet hastası olduğu tespit edilmiştir. Alperen Köse’nin hem Rehber hem de Beden eğitimi öğretmeni olan Recep Birol İNANÖZ Alperen’in hastalığı konusunda daha detaylı bilgi almak amaçlı okul hemşiresi ve Alperen’in annesi ile hemen irtibata geçer. Alperen’in annesini yüz yüze görüşmek üzere okula davet etmiştir. Yapılan görüşmeden sonra Recep Birol İNANÖZ Alperen’in hastalığı konusunda daha detaylı bilgi sahibi olmuştur. Alperen’in annesi bu ilgiden çok memnun kalmıştır. Öğretmenlerimizin bu konudaki bilgilerini arttırmak amaçlı tedavilerde eğitim hemşiresinin kendilerine verdikleri broşürleri rehber öğretmenine ve okul hemşiresine getirmiştir. Öğretmenimiz Tip1 diyabette çocuklarının kan şekeri takibi çok önemli olduğu için öğrencilerin açlık kan şekerini ölçmek üzere uygun bir yer ve zaman tahsis etmiştir. Okul reviri bunun için en uygun yerdir. Okul hemşiresinden de bu konuda yardım istemiş öğle yemeğine inmeden önce saat 13:00 ‘de açlık kan şekerini ölçmek üzere sağlık odasına gelmesi sağlamıştır. Alperen’in açlık kan şekerine göre yemek listesinden o günkü menüden hangi besinleri yiyeceği seçilerek yemeğe gitmesi sağlanmıştır. İnsülin takibi için ise yemekten sonra sağlık odasında açlık kan şekeri ve aldığı gıdalara göre insülin dozu ayarlanarak insülin uygulamasını yapmaktadır. Ayrıca Recep öğretmen Alperen’in ara öğünlerinde aldığı besinleri de takip etmektedir. Bu sayede 2 hafta sonunda 280 olan açlık kan şekeri değeri 160 olmuştur. 3. Haftanın sonunda Alperen ‘ in kan şekeri normal seviyeye inmiştir ve 98 civarı olmuştur. Ailesi bu duruma çok memnun olmuştur. Alperen öğretmenini ve okulu çok sevmektedir. Recep öğretmen Alperen ile yakından ilgilenmekte ona spor aktivitelerinde destek çıkmaktadır. Aynı zamanda diğer öğretmen arkadaşlarını diyabet konusunda bilgilendirerek derste ara öğün almasına, tuvalet ihtiyacı hissederse dersten rahatlıkla izin alması konusunda ders öğretmenlerine bilgilendirmeler yapmıştır. Aynı zamanda Alperen’in ailesinden acil durumlar için Glukagon ve İnsülin (yedek) temin edilmiş. Glukagon ve İnsülin okul revirinin ilaç dolabında uygun ısıda muhafaza edilmek üzere okul hemşiresine teslim edilmiştir. Acil durumlarda kullanılmak üzere son kullanma tarihleri sürekli takip edilmiştir. Ayrıca Alperen kendisiyle yaşıt olan ve kendisi gibi 6 senedir Tip 1 Diyabet olan yan sınıftaki arkadaşı Berat Akaçin ile tanıştırılmıştır. Bu şekilde iki arkadaş durumları hakkında birbirleriyle paylaşım içinde olmuşlardır. Recep öğretmen 14 Kasım Diyabet Haftası olması sebebiyle okul hemşiresi ile birlikte Diyabet ve Öğrencim konulu bir pano hazırlamıştır. Pano okuldaki öğrencilerden rağbet görmüştür. Okuldaki öğrenciler şimdi Diyabet hastalığına karşı her zamankinden daha bilinçlidirler. Alperen ve ailesi okuldaki bu düzenlemelerden dolayı oldukça memnundur. 2012-­‐2013 Eğitim -­‐Öğretim sezonu Alperen için oldukça güzel bir sezondur. Çünkü kan şekeri artık 90-­‐100 civarında seyretmektedir. Artık canı eskisi kadar çikolata istememektedir. Arkadaşlarıyla uyumu oldukça iyidir. Öğretmeninin katkılarıyla diğer arkadaşları korkusuzca spor aktiviteleri yapmaktadır. Recep öğretmen bu gelişmelerden dolayı çok mutludur. Annesi sabahları Alperen ‘ i okula bırakırken gönül rahatlığıyla bırakmaktadır. Alperen ‘ in artık Alperen ‘in hayat kalitesinin arttığını bilmektedir. Başarılı ve örnek bir öğrenci olan Alperen kendi sağlığına her zamankinden daha çok dikkat etmektedir. Nur KONUKLAR NARLIDERE MERKEZ ANA OKULU İZMİR GEREKÇE Hayat çok akıllı, yaratıcı öz güveni yüksek bir öğrenciydi. Hastalığı O’nu çok değiştirmişti. Bambaşka bir öğrenci olmuştu. Tamamen isteksiz, yorgun, keyifsiz biri olmuştu. Bu durum ailesini olduğu kadar biz öğretmenlerini de üzmüştü. O’na destek olmalı ve kaybetmemeliydik. Hastalığını zamanında fark etmiş olmamız zamanında tedaviye geçilmesini sağladı ve daha kötü olaylar yaşanmasını engelledi. Her yaşta çocuk hastalığın nasıl-­‐neden olduğunu anlamada sıkıntı çeker. Kendilerinin diyabete neden olduklarını düşünürler. Hayat’ın kendisini suçlamaması için biz ailesine de O’na yaklaşımı konusunda destek verdik. Rehberlik öğretmenimiz Hayat ile çok yakından ilgilendi. Ve sonunda Hayat belki hastaydı ancak zamanla okula başladığı günkü durumuna geri döndü. Yüzü güldü, sorumluluklarını daha içten yerine getirdi. Bu bizim için büyük bir başarı ve deneyimdi. ÖYKÜSÜ: 2010-­‐ 2011 Eğitim – öğretim yılında Hayat adlı öğrencimle tanıştım. 5.5 yaşındaydı. Hayat akıllı enerji dolu sevecen bir kız çocuğuydu. Daha önce okul yaşantısı olmamasına rağmen okula çok çabuk uyum sağladı. Olumlu arkadaş ilişkileri ve sınıf kurallarına bağlılığıyla arkadaşlarına örnek oldu. Hayatın annesi ev hanımı babası ise esnaftı. Evin tek çocuğu olduğu için anne ve babası O’nu fazlasıyla önemsiyor üzerine titriyordu. Tek istedikleri başarılı örnek bir öğrenci olmasıydı. Başlangıçta hiçbir sorun yok gibi görünse de zamanla beklenmedik sıkıntılar ortaya çıktı. Hayat’ın beslenme problemi nerdeyse yoktu. Yarım gün eğitim veriyorduk. Öğrencilerimiz sadece sabah kahvaltısı yapıyordu. Hayat kahvaltısını genellikle bitirirdi. Gelişimi yaşına göre normaldi ne zayıf ne de kiloluydu. Ancak birkaç ay sonra Hayatın etkinliklere karşı ilgisi azaldı, isteksiz, yorgun bir hali vardı. Akşamları geç yatıp yatmadığını sorarak erken yatması ve uykusunu alması konusunda uyardım. Annesinden öğrendiğime göre erken yatıyordu Hayat ancak okula geldiğinde uykulu yorgun hali devam ediyordu. Yemeklerini yemesine rağmen gözle görülür kilo kaybı vardı. Eylül ayında aldığım ölçümlerle karşılaştırdığımda Hayat zayıflamıştı. Sınıfta yaşadığım diğere sıkıntıda Hayatın çok sık su içmek için izin istemesiydi. Bu son zamanlarda o kadar sıklaşmıştı ki ayağa kalkmak için bahane yarattığını düşünmeye başladım. Su içiyor sonra tuvalete gidiyordu. Başlarda suyu çok içtiği için sık tuvalete gidiyor diye düşündüm. Ama her gidişinde de tuvaletini yapıyordu. Bir süre bekledim konuşarak bu oyuna son vermesini sağlamaya çalıştım. Ancak bu oyuna benzemiyordu. Annesiyle görüşmeye karar verdim. Ailesi de durumundan tedirgindi. Enerji dolu sevecen neşeli kızın yerine yorgun bitkin ve isteksiz bir kız gelmişti. Annesi evde yemeklerini yediğini zamanında yattığını söylüyordu ancak Onlarda kilo kaybının farkındalardı. Hatta annesi vitamin vermeye başlamış okulda yoruluyor da ondan evde de bitkin oluyor diye düşünüyormuş. Anneyle yaptığım görüşmede evde psikolojik herhangi bir sıkıntıda görünmüyordu. Evinde de sık su isteme ve idrara çıkma durumundan aile rahatsızdı. Bunu ilgi çekmek için yaptığını düşünüyorlarmış. Bu görüşme de mutlaka Hayat’ı doktora götürmelerini muayene ettirmelerini istedim. Ters giden bir şeyler vardı bunu anlamıştım. Ancak psikolojik mi yoksa hastalık mı bilemiyordum. Sonuç olarak Hayat’ı kilo kaybı, sık su içme ve idrara çıkma ve yorgun hali şikâyetleriyle doktora yönlendirdik. Hayat gittiği hastanede yapılan kan tahlili ve idrar tahlili sonuçlarına göre şekeri çok yüksek çıkmış hatta komaya girmek üzere çıkmış. Hayat 24 saat yoğun bakıma alındı ve 2 hafta hastanede tedavisi yapıldı. Hayat Tip1 diyabet hastasıydı. Ailesi yıkıldı perişan oldu. O henüz çok küçüktü neden O? niye O? Hepimiz uzunca bir süre bunu düşündük. Hiç kimsenin aklına gelmeyendi bu… Neyse ki şeker organlarına zarar vermemişti. Bundan sonra daha dikkatli beslenecekti. Doktorlar çok sıkı bir diyet verdi. Kendisini toparlayana kadar evde bir süre kaldı.Sonra Hayat’la kaldığımız yerden başladık. Daha iyi görünüyordu. Bu süreçte bizde sağlık açısından bilgilendik önlem ve tedbirler aldık. Bu hastalıkla ilgili bilgiler aldım okudum öğrendim. Sınıf arkadaşlarını bu duruma hazırladım. Hayatın özel durumunu arkadaşlarına anlattım, bunun herkesin başına gelebileceğini, arkadaşımıza her konuda destek ve yardım etmemiz gerektiğinin önemle üzerinde durdum. Hayat geldiğinde onu çok özlediğimizi söylemelerini ve her şeyin eskisi gibi devam etmesini rica ettim. Çocuklara durumu açıkça anlatınca gerçekten çok duyarlı ve yardımsever oluyorlar. Onlara şükran borçluyum. Hayat okula başladığında Onu çok güzel karşıladık. Aslında alınan tedbir ve önlemlerle ve arkadaşlarının hassas davranmasıyla Hayat fazla sıkıntı çekmeden diğer arkadaşlarıyla eğitimine devam etti. Öğretmeni olarak ben ve okul idaremiz Hayat için kısıtlamaları arttırarak değil O’nu destekleyerek sıkıntılarını aşmasına yardımcı olduk. O’nu çok sevdiğimizi ve daima yanında olduğumuzu hissettirdik. Hayat hastalığı sebebiyle daha çabuk yoruluyordu. Dinlenmesi için daha sık fırsat verdim. Ölçümlerini yapabilmesi için müdür yard. Odasını dilediği zaman kullandı. Beslenmesine okulda da dikkat edildi. İğne kullanmak gerekebileceği için okul yakınındaki sağlık ocağıyla iletişime geçildi durum anlatıldı ve onlardan yardım alındı. Çantasında şeker çikolata ve insülin iğnesi her daim oldu. İki kez şekeri çıktı ve Hayat iğnesini yapmak istemediği için hemşire okulumuza çağrıldı. Okul buzdolabında şekerin düşmesi durumunda kullanılan glukagon iğnesi her daim bulundu. Hayat sağlığıyla ilgili dikkatliydi. Şeker ölçümlerini zamanında aksatmadan yaptı ve kendini kötü hissettiğinde hemen bana söyledi. Herkes gibi hakkı olan eğitimi burada tamamladı. Tabi başlangıçta korktuk ama zamanla alıştık. Hayat meslek hayatımda benim için unutulmaz bir tecrübedir.