ÖĞRENME BOZUKLUKLARI OKUMA BOZUKLUĞU DSM-IV de okuma bozukluğu, bireysel olarak uygulanan standart doğru okuma ya da kavrama testleri ile ölçüldüğü üzere, kişinin kronolojik yaşı, ölçülen zeka düzeyi ve yaşına uygun olarak aldığı eğitim göz önünde bulundurulduğunda okuma başarısı beklenenin önemli ölçüde altındadır. Tanı Ölçütlerindeki bozukluk okul başarısını ya da okuma becerileri gerektiren günlük yaşam etkinliklerini önemli ölçüde bozar. Duyusal bir bozukluk varsa bile okuma zorluğu genellikle buna eşlik edenden çok daha fazladır. Bu bozukluk, okumanın gerekli olduğu akademik başarı veya günlük etkinliklerde anlamlı sorunlar ortaya çıkarır. DSM-IV’ e göre eğer nörolojik bir durum veya, algısal bozukluk varsa okuma özrünün derecesi bu gibi durumlardan dolayı artış gösterir. DSM-IV’ ün okuma bozukluğu tanımı ICD-10’dan farklıdır. ICD-10’a göre özel öğrenme bozukluğu olan çocukların öykülerinde sıklıkla konuşma, dil ve heceleme bozuklukları da vardır. Okuma bozukluğu oldukça sıktır; okul çağı çocuklarının % 4 kadarında görülür. Okuma bozukluğu çocuğun kelimeleri tanıma yeteneğinde bir bozukluk, yavaş ve yanlış okuma ve iyi anlayamama ile karakterizedir. Ayrıca, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu olan çocuklar yüksek oranda okuma bozukluğu riskindedirler. Öyküsel olarak, okuma bozukluğu için “disleksiya, geriye doğru okuma, öğrenme özrü, aleksiya ve gelişimsel kelime körlüğü” gibi çeşitli etiketler de kullanılmaktadır. Disleksiya terimi çok uzun zamandan beri yaygın olarak ve sıklıkla konuşma ve dil sorunları ile sağ-sol ayrımı karışıklığını da içeren bir öğrenme özrü sendromunu tanımlamak için kullanılmıştır. Okuma bozukluğu sıklıkla diğer akademik yeteneklerdeki özürlerle birliktedir. Disleksiya terimi geniş anlamda öğrenme bozukluğu için kullanılan bir terimdir. Tanı Okuma bozukluğu tanısı bir çocuğun okuma başarısı zekasından belirgin olarak geriyse konur. Diğer tanı özellikleri arasında hatırlama, harfleri ve kelimeleri sıra ile yazma, dilbilgisi ve çıkarım yapma güçlükleri vardır. Klinik olarak bir çocuk okulda başarılı olmamasından dolayı umutsuz ve beklentisiz olabilir veya depresyon belirtileri yaşayabilir. Okul başarısızlığı bazı çocukların daha önceden var olan kararsızlık ve endişelerini arttırabilir. Böyle çocukların kendilik saygısı çok sınırlı olduğundan kendilerini akademik çalışmalara veremeyebilir. A.B.D. de okuma bozukluğundan kuşkulanan çocukların ayırt edilmesi için özel eğitim hizmetleri vardır. Ancak, eyaletler ve bölgeler arasında özel eğitim sınıflamasında birlik olmadığından bir bölgedeki bir servis bu çocukları okuma bozukluğu olarak değerlendirirken diğeri değerlendirmemektedir. Bazen okuma bozukluğu ile birlikte olan yıkıcı davranış sorunlarının değerlendirilmesi istenebilir. Bir psikiyatrik değerlendirme, psikiyatrik girişim ve uygun tedavinin düşünülmesi gereksiniminden dolayı yapılır. Okuma bozukluğu tanısı standart okuma başarı testi ile desteklenmelidir. Yaygın gelişimsel bozukluklar, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu ve mental retardasyon dışlanmalıdır. Ruhsal eğitim testleri Standart zeka testlerine ek olarak ruhsal eğitim tanı testleri de uygulanmalıdır. Tanı bataryası bir standart heceleme testi, yazılı kompozisyon, dili kullanma ve dil işlevi, bakarak yazma ve kalem kullanma yeterliliğinden oluşur. Okuma özrünü ayırt etmede okuma alt testleri olan Woodcock-Johnson-Ruhsal-Eğitim Bataryası (gözden geçirilmiş) ve Peabody Bireysel Başarı Testi (gözden geçirilmiş) de yararlıdır. Taramalı yansıtma bataryası insan şekli çizmeyi, resim-öykü testini ve cümle tamamlamayı içerir. Değerlendirme davranış değişikliklerinin sistematik gözlenmesini de içermelidir. Klinik Özellikler Okuma bozukluğu olan çocuklar çoğunlukla ikinci sınıftayken incelenir. Öğrenciler arasındaki okuma güçlüğü en erken birinci sınıftaki beklenen okuma düzeyinde olması gerekenler arasında daha belirgindir. Özellikle yüksek zekası olan ilk sınıflardaki çocuklar bazen belleklerini ve çıkarım yapmalarını kullanarak okuma bozukluklarını geçiştirebilir. Bu gibi durumlarda dokuz yaş ve sonrasına kadar bu bozukluk belirgin olmayabilir. Okuma bozukluğu olan çocuklar sözel okumalarında birçok hatalar yaparlar. Hatalar atlamalar, eklemeler ve kelimelerin çarpıtılması ile karakterizedir. Böyle çocukların yazılı harf karakterlerini ve büyüklüklerini, özellikle uzaysal yönelimde ve çizginin uzunluğunda farklı algılamalarından dolayı, ayırt etme güçlüğündedir. Basılı veya yazılı dildeki okuma sorunları harflerde, cümlelerde ve hatta bir sayfada olabilir. Çocuğun okuma hızı yavaş ve sıklıkla az anlamayla birliktedir. Okuma bozukluğu var olan birçok çocuk yaşıtlarına uygun bir şekilde yazılı veya basılı metini kopya edebilir fakat hemen hemen hepsinin hecelemeleri kötüdür. Ek sorunlar arasındaki dil güçlükleri sıklıkla ses ayırım bozuklukları ve kelimeleri arka arkaya söyleme güçlükleri şeklindedir. Böyle bir çocuk bir cümleyi okurken ortasından veya sonundan başlar. Bu gibi çocuklar sağ-sol ayırımını iyi yapamadıklarından harflerin yerlerini de değiştirirler. Hem bellek çağrımında hem de devamlılığı sağlamadaki başarısızlıklar harflerin isimlerini ve seslerini hatırlama güçlüğü meydana getirir. Okuma bozukluğu olan birçok çocuk okumaktan ve yazmaktan hoşlanmaz ve kaçınır. Bu gibi işleri yaparken kaygıları artar. Bu çocuklar iyileştirici eğitim almazlarsa utanma ve küçük düşme duygularından dolayı başarısız olmaya ve dolayısıyla engellenmeye devam ederler. Zaman içerisinde bu duygular daha da artar. Büyük çocuklar kızgın ve depresif olabilir ve düşük benlik saygısı gösterir. Ayırıcı Tanı Okuma bozukluğu sıklıkla ifade edici dil bozukluğu, yazılı ifade bozukluğu veya dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu gibi diğer bozukluklarla birliktedir. Bu gibi durumlarda bunlardan biri ek tanı olarak konur. Bazı olgularda sözel ve performans zeka puanları arasında fark olur. Görsel algı eksiklikleri % 10 kadarında vardır. Okuma bozukluğu zeka geriliğinden ayırt edilmelidir. Zeka geriliğinde diğer yeteneklerdeki bozukluğun yanı sıra çocuğun yaşından beklenen başarı da düşüktür. Zeka testleri özel öğrenme güçlüklerini tümsel eksikliklerden ayırt etmede yardımcıdır. Yetersiz eğitimin verilmesi çocuklarda iyi okuyamama ile sonuçlanacağından aynı okuldaki diğer çocukların da okuma performansları araştırmalıdır. İşitme ve görme bozuklukları tarama testleriyle dışlanmalıdır. Okuma bozukluğu sıklıkla diğer duygusal ve davranışsal bozukluklarla, özellikle dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu, davranım bozukluğu, büyük çocuk ve ergenlerde depresif bozukluklarla birliktedir. Gidiş Okuma bozukluğu olan birçok çocuk ilköğretimin ilk iki yılında hiçbir yardım almadan yazılı dil hakkında biraz bilgilenir. Birinci sınıfın sonunda bazıları birkaç kelimenin nasıl okunacağını öğrenir. Fakat üçüncü sınıfa kadar iyileştirici eğitim verilmezse çocuk okuma özürlü olabilir. En iyi koşullar altında anaokulunda veya birinci sınıfın başlarında bir çocuğun okuma bozukluğu riski altında olduğu saptanabilir. İyileştirme eğitimi erken verildiğinde birinci sınıfın sonunda veya ikinci sınıfta sorun bitebilir. İleri derecedeki olgularda ve eksikliğin örüntüsüne ve şiddetine bağlı olarak eğitim diğer sınıflarda ve orta eğitimde de devam edebilir. Tedavi Okuma bozukluğu için tedavi seçimindeki ilk şey çocuğun özel eksikliklerini ve zayıflıklarını doğru olarak değerlendirmektir. İkincisi uygun eğitim yaklaşımıdır. Bu sorunla olumlu bir şekilde başa çıkma stratejileri arasında çocuğun küçük ve yapılanmış okuma gruplarına girmesidir. Böylece çocuğun bireysel dikkati sağlanacak ve yardım alması kolaylaşacaktır. Samuel Orton tarafından geliştirilen bir özel yöntemde önce basit ses yeteneğine dikkat çekilmekte daha sonra bu ses birimlerinin karışımı kelimelere ve cümlelere dönüştürülmektedir. Bu ve benzer yöntemlerin mantığı çocukların harflerde ve hecelerde çektiği güçlükleri öğrenerek okuyabilmesidir. Psikoterapide, terapist-hasta ilişkisi eğitimsel tedavinin başarılı sonuç vermesi bakımından önemlidir. Çocuklar mümkün olduğu kadar sosyal işlev düzeylerine yakın bir sınıfa yerleştirilmeli ve okumada özel yardım verilmelidir. Birlikte ortaya çıkan duygusal ve davranışsal sorunlar uygun psikoterapötik yardımla tedavi edilmelidir. Ebeveyn işbirliği de yardımcıdır. Öğrenme bozukluğu olan çocukların ortalama % 75 i sosyal yeterlilik bakımında da sorunludur. Bundan dolayı okuma bozukluğu olan çocuklar için tedavi programının bir parçası olarak sosyal yeteneklerin geliştirilmesi de önemlidir. MATEMATİK BOZUKLUĞU DSM-IV’ e göre matematik bozukluğu öğrenme bozukluklarından birisidir. Matematik bozukluğunda dört yetenek grubunda bozuklukların olduğu belirlenmiştir: Dil yetenekleri (matematik terimlerini anlama ve yazılı problemleri matematik sembollerine çevirme), Algısal yetenek (sembolleri tanıma ve anlama ve sayıları kümeleştirme yeteneği), Matematik yetenekleri (toplama, çıkarma, çarpma, bölme ve temel işlemlerin sırasını izleme) ve Dikkat yetenekleri (rakamları doğru yazma ve işlem sembollerini doğru gözleme). Okuma bozukluğu, gelişimsel koordinasyon bozukluğu ve karışık algılayıcı-ifade edici dil bozukluğu sıklıkla matematik bozukluğu ile birliktedir. DSM-IV’ e benzemeyerek, ICD-10’ da matematik bozukluğuna ek olarak okuma ve heceleme özürlerinin mevcut olmaması gerekir. Matematik bozukluğu tek başına kalındığı (izole) durumlarda veya dil ve okuma bozuklukları ile birlikte görülebilir. Bu bozuklukta çocuğun zeka kapasitesi ve eğitim düzeyi beklenen kadar olmalıdır. Matematik yeteneğindeki bozukluk okul performansını veya günlük etkinlikleri etkilemeli ve herhangi bir nörolojik veya duygusal bozuklukla birlikte olmamalıdır. Tanı Çocuğun okul performans öyküsü dikkatle incelendiğinde aritmetik ile ilgili erken dönemdeki güçlüklerin mevcut olduğu bulunur. Matematik bozukluğu olan bir çocuk utanç duyabilir ve yardım almadığından gittikçe geriler. Doğru tanı çocuğa bireysel uygulanan standart aritmetik testiyle konur. Normal bir zekası olan bir çocuk bu testten beklenen düzeyin altında puanlar alırsa matematik bozukluğu düşünülmelidir. Matematik bozukluğu tanısı konmadan önce bir yaygın gelişimsel bozukluk ve mental retardasyon dışlanmalıdır. Klinik özellikler Matematik bozukluğu olan birçok çocuk ilk eğitimin ikinci ve üçüncü sınıflarında tanınır. Böyle çocukların tek basamaklı sayıları toplama ve sayma gibi temel sayı kavramları bulunduğu yaş normunun altındadır. Fakat çocuk diğer alanlarda normal zeka yetenekleri gösterir. İlk eğitimin ilk iki veya üçüncü yılında matematik bozukluğu olan çocuk ezber belleğine güvenerek matematikte biraz ilerleme yapabilir. Fakat daha sonra aritmetik işlemleri farklılık ve ustalık yetisi düzeyini gerektiren karmaşık duruma geldiğinde bozukluk belirginleşir. Bazı araştırıcılar matematik bozukluğunu çeşitli bölümlere ayırırlar: anlamlı şekilde saymayı öğrenmede bozukluk, asıl (kardinal) ve sıra gösteren (ordinal) sistemleri öğrenmede güçlük, aritmetik işlemlerini yapmada güçlük ve nesneleri gruplar halinde kümelemeyi imgelemede güçlük. Bu çocukların görsel ve işitsel sembolleri çağrıştırmalarında, niceliğin korunmasını anlamada, aritmetik basamakların sırasını hatırlamada ve problem çözmede ilkeleri seçme güçlükleri olabilir. Bu sorunları olan çocukların iyi işitsel ve görsel yeteneklere sahip oldukları kabul edilmektedir. Matematik bozukluğu sıklıkla okuma bozukluğu, yazılı ifade bozukluğu, koordinasyon bozukluğu ve ifade edici ve alıcı dil bozukluğu ile birliktedir. Heceleme sorunları, bellek ve dikkatte eksiklikler ve duygusal ve davranış sorunları mevcut olabilir. Küçük okul çocukları önce diğer öğrenme bozukluklarını gösterir. Bundan dolayı bu çocuklarda matematik bozukluğunun olup olmadığı kontrol edilmelidir. Normal zekası olan serebral palsili çocuklarda da matematik bozukluğu olabilir. Matematik bozukluğu ile diğer iletişim ve öğrenme bozuklukları arasında ilişki henüz açık değildir. Algılayıcı dil bozukluğu ile ifade edici dil bozukluğu olan çocuklarda matematik bozukluğu olması yaygın değildir. Ancak böyle bir durum çocukların çözümleme ve şifreleme işlemleri bozuksa birlikte görülür. Ayırıcı tanı Matematik bozukluğu mental retardasyon sendromu gibi tümsel bozukluklardan ayırt edilmelidir. Mental retardasyondaki aritmetik güçlükleri tüm zeka işlevlerindeki genel bozuklukla birliktedir. Yetersiz eğitim çocuğun aritmetik performansını etkileyebilir. Böyle olduğunda aynı sınıftaki çocuklarda benzer düşük aritmetik performansının olduğu da görülebilir. Davranım bozukluğu ve dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu matematik bozukluğu ile birlikte olursa bu olgularda her iki tanı da konulmalıdır. Gidiş Çocuklardaki matematik bozukluğu genellikle ilk eğitimin üçüncü sınıfında görülür. Bazı çocuklarda bu bozukluk birinci sınıfta belirgindir. Orta derecede matematik bozukluğu olan çocukların aritmetik güçlükleri yoğun eğitsel girişimlerle çözülmediği zaman aritmetik güçlükleri devam eder ve kendilik kavramları düşük olur, depresyon ve engellenme görülebilir. Bu komplikasyonlar okula gitmek istememe, okuldan kaçma veya davranım bozukluklarına yol açabilir. Tedavi Çeşitli eğitimsel tedavilerin etkinliği tartışılmakla birlikte bu gün matematik bozukluğu için en etkili tedavi eğitimdir. Ortak kanı eğer tedavi yöntemleri ve materyaller o çocuğa, o bozukluğa, o bozukluğun şiddetine ve öğretim planlarının uygulanabilirliğine uygunsa eğitimin yararlı olduğudur. Yakın zamandaki bir araştırma matematik eğitiminin hesaplamaktan çok problem çözme etkinliğinde yardımcı olduğunu göstermiştir. Bilgisayar programları da yardımcı olabilir ve eğitim desteğini arttırır. Sosyal yetenek eksiklikleri çocuğun yardım aramasında direnç oluşturur. Bundan dolayı sosyal alanlarda olumlu problem çözme yeteneklerinin geliştirilmesi de matematik yeteneği eksikliğine yardımcı olur. Koordinasyon sorunu da matematik bozukluğu ile birlikte olabilir. Bu gibi durumlarda fiziksel tedavi ve duyusal bütünleşmeyi sağlayıcı etkinlikler yardımcı olabilir. YAZILI İFADE BOZUKLUĞU Bir kişinin yaşından, zeka kapasitesinden ve eğitim düzeyinden beklenenden daha düşük olan yazma yeteneği yazılı ifade bozukluğudur. Bu bozukluk nörolojik veya duyusal bir eksikliğe bağlı olmamalı ve kişinin okul performansını ve günlük yaşamda yazmayı gerektiren durumlarda bozukluklar yapmalıdır. Yazma özründe heceleri fena yazma, yazım ve işaret hataları yapma ve fena el yazısı görülür. Eskiden okuma bozukluğu olmadan disgrafinin gelişmediği düşünülürdü. Fakat şimdi yazılı ifade bozukluğunun tek başına olabileceği bilinmektedir. Yazma özrü için daha önce kullanılan terimler heceleme bozukluğu ve heceleme disleksiyasıydı. Yazma özrü sıklıkla diğer öğrenme bozukluklarıyla birliktedir. Fakat yazma, dil ve okumadan daha sonra kazanıldığından ileride tanı konur. Tanı Yazılı ifade bozukluğu tanısı kişinin metin yazarken devamlı fena performans göstermesiyle konulur. Bunlar arasında el yazısında, heceleme yeteneğinde ve cümlelerde kelimeleri doğru olarak yerleştirmede bozukluklar vardır. Yazma performansı kişinin zeka kapasitesinin altındadır. Yazılı dil testleri arasında Yazılı Dil Testi, Yazma Yeteneğinin Tanısal Değerlendirilmesi ve Erken Yazılı Dil Testi vardır. Yaygın gelişimsel bozukluk veya mental retardasyon gibi bir bozukluk olmamalıdır. Yazılı ifade bozukluğundan ayırt edilmesi gereken diğer bozukluklar iletişim bozuklukları, okuma bozukluğu ve görme ve işitme bozukluklarıdır. Yazılı ifade bozukluğundan kuşkulanıldığında standart yazılı ifade testinden önce standardize bir zeka testi ile kişinin zeka kapasitesi saptanmalıdır. Klinik özellikler Yazılı ifade bozukluğu olan okul çocuklarının önce kelime hecelemede ve düşüncelerini yaşa uygun dil bilgisi normlarına göre ifade etmede güçlükleri vardır. Konuştukları ve yazdıkları cümlelerde çok sayıda dil bilgisi yanlışları ve fena paragraf düzeni bulunur. İkinci sınıfta ve daha sonra çocuklar kısa bir cümleyi yazarken basit dil bilgisi hataları yaparlar. Örneğin, devamlı olarak hatırlatılmasına karşın büyük harfle başlamazlar ve cümlenin sonuna nokta işareti koymazlar. Yazılı ifade bozukluğunun ortak özellikleri heceleme, dil bilgisi ve işaretleme hataları, fena paragraf düzeni ve fena el yazısıdır. Çocuklar büyüdüğünde ve daha ileri sınıflara gittiklerinde çocukların sözel ve yazılı cümleleri daha belirgin olarak ilkelleşir. Kelime seçimleri hatalı ve uygunsuz, paragrafları düzensiz, hecelemeleri daha zor ve kelime dağarcığı daha dar olur. Yazılı ifade bozukluğundaki ek özellikler arasında okula gitmek istememe, ev ödevlerini yapmama, matematik gibi diğer akademik performans alanlarında başarısızlık, okuldan kaçma, dikkat eksikliği ve davranım bozukluğu vardır. Yazılı ifade bozukluğu olan birçok çocuk akademik performanslarındaki başarısızlık ve yetersizlik hislerinden dolayı engellenmiş ve kızgındır. Gittikçe artan yalnızlık (izolasyon), soğuma ve umutsuzluktan dolayı kronik depresif bozuklukları olabilir. Eğitimsel yardım almayan yazılı ifade bozukluğu olan erişkinlerde yazma yeteneğini gerektiren alanlarda sosyal uyumsuzluk, yetersizlik, aşağılık, yalnızlık ve yabancılaşma hisleri devam eder. Hatta bazıları yazma yetersizliklerinin ortaya çıkacağı korkusuyla mektup veya kutlama kartı yazmaktan sakınır. Bu bozukluğu olan birçok erişkin çok az yazma yeteneği isteyen ticaret, güvenlik ve diğer hizmet işlerini seçerler. Yazılı ifade bozukluğuna ek olarak okuma bozukluğu, alıcı ve ifade edici dil bozukluğunun karışık tipi, matematik bozukluğu, gelişimsel koordinasyon bozukluğu ve yıkıcı davranış bozukluğu ile dikkat eksikliği bozukluğu bulunabilir. Gidiş Yazma, dil ve okuma bozuklukları çoğunlukla birlikte olduğundan ve bir çocuk okumayı öğrenmeden önce konuştuğundan ve yazmayı öğrenmeden okuduğundan böyle çocuklara önce ifade edici dil bozukluğu daha sonra yazılı ifade bozukluğu tanısı konur. İleri derecedeki olgularda yazılı ifade bozukluğu ikinci sınıfta, daha az ciddi olgularda beşinci sınıfta veya sonrasında belirgindir. Yazılı ifade bozukluğu olan birçok insan zamanında eğitim desteği alırsa orta eğitime ve hatta yüksek eğitime devam edebilir. Prognoz bozukluğun şiddetine, yaşa, eğitim desteğinin ne zaman başladığına, süresine ve devamlılığına, ikincil duygusal ve davranışsal sorunların olup olmamasına bağlıdır. Tedavi Destekleyici yazılı ifade yöntemleri etkili olabilir. Bunun yoğun, devamlı ve bire bir uygulanmasıyla en iyi tedavi sonuçları elde edilir. Bazı özel okullardaki öğretmenler günde iki saat kadar yazma dersi uygular. Bu bozukluğun tedavisinde psikoterapideki gibi yeteri kadar ebeveyn-terapist ilişkisi gerekir. Hastanın motivasyonu tedavinin uzun süredeki etkinliğini önemli ölçüde etkiler. Birlikte diğer öğrenme bozuklukları ve ikincil duygusal ve davranışsal sorunlar varsa bunlara da dikkat edilmeli ve uygun psikiyatrik tedavi ile ebeveyn işbirliği yapılmalıdır. ÖZGÜL ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ Özgül öğrenme güçlüğü öğrenmeyle ilgili bir sorun olarak algılanmakla ve tanıtılmakla birlikte; gördüğümüz, duyduğumuz ya da dokunduğumuz, tanımaya çalıştığımız şeylerin algılanmasıyla ilgili ya da işlenmesiyle ilgili bir sorun olarak yaşanmaktadır. Ortaya çıkış nedenleri; beyindeki bazı farklılıklar nedeniyle öğrenme süreçlerinde bir ya da birkaçında sapmalar olması durumunda ortaya çıkar. Her özgül öğrenme güçlüğü gösteren çocuk birbirinden farklıdır. Özgül öğrenme güçlüğü zeka sorunu değildir. Tanı konulması için duyusal organlarda organik bir bozukluğun olmaması gerekiyor. Özgül öğrenme güçlüğü okuma\yazma\aritmetik güçlüğü olarak da geçebilir. Sıklığı %1%30 arasında değişir, erkeklerde daha sık görülür. Nedenleri kesin olarak bilinmiyor. Olası nedenler genetik, kalıtsal etmenler, beyindeki yapısal işlevsel farklardan bahsediliyor. Özgül öğrenme güçlüğü olan çocukların annebabalarında da özgül öğrenme güçlüğü görülüyor. Beynin her iki yanındaki işitsel alan normal kişilerde solda daha büyüktür, disleksiklerde her ikisi de eşit ya da sağdaki daha büyüktür. Özgül öğrenme güçlüğü olanlarda ses-harf ilişkisinin bozuk olduğu söyleniyor. Örneğin; “c” sesini görüyor ama nasıl olduğunu hatırlayamıyor. Beyindeki dil ve görsel algı alanlarında daha az aktivasyonun olduğu söyleniyor. Öğrenme; öğrenilen materyali akılda tutmak, birbiriyle ilişkilendirmek ve yeri geldiğinde kullanmaktır. Öğrenme sorunları 0-6 yaş grubunda da gözlenebilir ama okula başlayınca anlamlandırılabilir. Öğretmenler bu çocukların yeterli zekada olduklarını, ilgi alanlarının da olduğunu ama öğreniyor göründükleri şeyleri öğrenemediklerini ifade ederler. Özgül öğrenme güçlüğü olan çocuklar doğru heceleme yapamıyorlar. Fişleri kopyalarken bile b-d-p harflerini ters yazarlar. Aileler ”evde çalıştırıyoruz, tekrar ettiriyoruz, öğreniyor ama okulda aynı şeyi yapamıyor” diyorlar. Bateman 1965’te özgül öğrenme güçlüğü olan çocukları öğrenme sürecindeki temel bozukluklara bağlı olarak ortaya çıkan ve zihinsel potansiyelinden beklenen başarı ile o andaki okul başarısı arasında anlamlı farklılık bulunan çocuklar olarak tanımlanmış ve merkezi sinir sisteminin fonksiyon bozukluğu üzerinde durmuştur. Özgül öğrenme güçlüğü genel bir terimdir. Hammill, 1982-1989 arasında 28 temel kitabı incelemiş ve ortak noktaları çıkarmıştır. 1. Başarısızlık 2. Sinir sistemi fonksiyon bozuklukları 3. Psikolojik süreçler 4. Yaş (her yaşta görülebilir) 5. Konuşma dili sorunları 6. Akademik sorunlar 7. Kavramsal sorunlar 8. Diğer sorunlar 9. Çok boyutlu özür Disleksi: Okuma sorunları Disgrafi: Yazma sorunları Diskalkuli: Matematik sorunları Daha sonraları bu sorunları içeren bozukluk Özgül öğrenme güçlüğü bilginin kazanılması ve işlenmesinde ortaya çıkan bir sorundur.