Talha Murathan Göktaş Makineler “Ben” Diyecekler mi? Bilim nedir? Bilmek fiilinden türediği açık. Basitçe bilgiye sahip olma ve bilgiyi kazanma etkinliği denebilir. Peki, her çeşit bilgiyi kapsar mı? Mesela en son tuttuğunuz kalemin rengini düşünün. Bunu bilmek bilimsel bir eylem midir? Elbette değildir. Peki, bilimsel bilgiyi diğerlerinden ayıran kriterler nelerdir? Bunlardan en önemlisi bilimin doğayı inceliyor olmasıdır. Bilim doğayı inceler, doğanın işleyişini çözmeye ve ardındaki mantığı anlamaya çalışır. Böylece nesnelerin davranışlarını çözümleyip, bu davranışları kendi çıkarları doğrultusunda kullanabilir. Kısaca doğayı taklit eder ve faydasına uygun bir ürün ortaya koyar. Bu Tazmanya Canavarının sütündeki anti-biyotik proteinleri taklit ederek ilaç hazırlayan tıp bilimi için de böyledir, kuşlardan esinlenip uçak tasarlayan fizik bilimi için de. Bu taklit becerimizle medeniyeti çok ileri taşıdık. Ancak her şeyi taklit edebilecek kadar ileri gittik mi? İnsan bilincini de taklit edebilir miyiz? Bu sorular yüzlerce yıldır, bilgisayarların icadından daha önceden beri, insanlığın en gizemli soruları. Bilim insanlarımız da, bizleri cevaba çabuk ulaştırmak istercesine dur durak bilmeden bu konunun üzerine gidiyorlar. Yazarlar, senaristler de eserlerinde bu konuyu incelemeye başladılar. Minsoo Kong da bu sanatçılardan biri. Koreli yazar Yaşayan Makinelerin Olağanüstü Düşleri adlı yapıtında birçok filozof, gazeteci ve fikir insanından da demeçler vererek insan-makine ilişkisinin geleceğini öngörmeye çalışmış. Kimisine göre temelsiz, gerçekleşmesi mümkün olmayan bir kaygı. Kimine göre vakit kaybetmeden önlem alınması gereken elzem bir konu. Stephen Hawking ve birçok iş ve bilim adamı yapay zeka hakkında endişelerini hiç çekinmeden açıklayarak yapay zeka karşıtı vakıf çalışmaları yürütüyorlar ve Mark Zuckerberg gibi milyarderler de milyar dolarlık fonlar ile destek sağlıyorlar. Ancak kanaatimce yapay zeka ve makine bilinci günümüz teknolojisi ile kıyaslanmayacak bir teknoloji gerektiriyor. Yapay zeka ile ilgili kaygılarımın çoğaldığı bir dönemde bu teknolojinin günümüzdeki gelişmişliğini öğrenebilmek için yabancı bir bilgisayar profesörünün yapay zeka ve uygulamaları ile ilgili akademik kitabını almıştım. Ancak yapay zeka uygulamaları ve makine öğrenimi başlığında gösterilen projeler normalden biraz daha karmaşık algoritmalardan(mantık sistemi) başka bir şey değildi. Kafamda tasarladığım o bencil makinelerin düşünce sistemi olamayacak kadar basitlerdi. Zaten daha sonra yaptığım araştırmalar sonucunda en iyimser bilim insanlarının dahi iki bin yetmişten önce bu alanda işe yarar bir sonuç alabileceklerini olası görmediklerini söylemesi, ömrümde muhtemelen böyle bir tehditle karşılaşmayacak olan benliğimi rahatlattı. Hücre boyutunda elektronik cihazlar yaptığımız, insanların kalbini değiştirdiğimiz bu bilim çağında bile yapay zekayı bu kadar geciktiren insan beynini, düşünme sistemimizi, öğrenim aşamalarımızı anlayamamamızdır. Henüz kendimiz beyinsel işlemlerimiz hakkında bir arpa boyu yol kat edememişken onu taklit etmek nasıl mümkün olabilir. Saniyede milyarlarca işlem yapma yetisine dahi sahip olsalar, bilgisayarlar kendi başlarına öğrenme, mantık yürütme gibi davranışlardan acizdirler. Bizlerin yazdığı talimatlardan başka bir davranış sergileyemezler. Yani inanılmazları başaran makinelerimiz daha biz insanoğlunun kapasitesinin çok gerisindedir. Ayrıca, yapay zeka hakkındaki bu araştırmalar ve gelişmeler bizlerin ne kadar mükemmel varlıklar olduğumuzu gösteriyor. Bilakis ben bu konu hakkındaki öğrenimlerimden sonra insan beynine hayran kalmış ve herkesin fikrine bu mucizevi organdan çıktığı için ayrıca bir saygı duymaya başlamıştım. Peki, gerçekten teknoloji yapay zeka üretebilecek kadar gelişirse o zaman ne olur? Ne şanslı ki bu sorunun cevabı gizemini korumakta. Şanslı, çünkü insanoğlu adeta bütün yaratıcılığını bu gizemli konu hakkında teoriler ileri sürerek kullanıyor. Bilgisayar programlarıyla bir insan arasındaki aşkı anlatan Hollywood filmleri, makinelerin ve insanların çarpıştığı savaşları öyküleyen kitaplar… Teknoloji ne gösterir bilinmez ama bilinçli makineler sahneye çıkana kadar daha önümüzde uzun bir yol var ve bu konuda iddialı teoriler ortaya çıkmaya devam edecek.