KİŞİLİK BOZUKLUKLARI SALİHA BAYAT NEBİLE KÜBRA ŞENGÜL (2007) 2 İÇİNDEKİLER Kişilik Bozuklukları ........................................................................................................... 5 Kişilik Tanımı (5) Kişiliğin Oluşumu(5) Kişilik Bozukluğunun Tanımı(5) Sıklık ve Yaygınlık(5) Kişilik Bozukluğu Türleri(6) A Kümesi Kişilik Bozuklukları …………………………………………………………. 7 1.Paranoid Kişilik Bozukluğu ........................................................................................... 8 Tanı Koydurucu Özellikler (8) 1.2 Tanı Ölçütleri (9) 1.3 Ayırıcı Tanı(10) 1.4 Etiyoloji (10) 1.5 Epidemiyoloji(10) 1.6 Gidiş ve Sonlanış (11) 1.7 Tedavi Yöntemleri(11) 2. Şizoid Kişilik Bozukluğu …………………………………………………………… 12 2.1 Tanı Koydurucu Özellikler (12) 2.2 Tanı Ölçütleri (13) 2.3 Ayırıcı Tanı(13) 2.4 Etiyoloji (13) 2.5 Epidemiyoloji(14) 2.6 Gidiş ve Sonlanış(14) 2.7 Tedavi Yöntemleri(14) 3. Şizotipal Kişilik Bozukluğu ……………………………………………………………15 3.1 Tanı Koydurucu Özellikler(15) 3.2 Tanı Ölçütleri (16) 3.3 Ayırıcı Tanı (17) 3.4 Etiyoloji (17) 3.5 Epidemiyoloji (17) 3.6 Gidiş ve Sonlanış (17) 3.7 Tedavi Yöntemleri (17) B Kümesi Kişilik Bozuklukları ……………………………………………………… ..18 4. Antisosyal Kişilik Bozukluğu ………………………………………………………..19 4.1 Tanı Koydurucu Özellikler (19) 4.2 Tanı Ölçütleri (20) 4.3 Ayırıcı Tanı (21) 4.4 Etiyoloji (21) 4.5 Epidemiyoloji (21) 4.6 Gidiş ve Sonlanış (22) 4.7 Tedavi Yöntemleri (22) 5. Borderline Kişilik Bozukluğu ……………………………………………………….23 5.1Tanı Koydurucu Özellikler (23) 5.2 Tanı Ölçütleri (24) 5.3 Ayırıcı Tanı (25) 5.4 Etiyoloji (25) 5.5 Epidemiyoloji (26) 5.6 Gidiş ve Sonlanış (26) 3 5.7 Tedavi Yöntemleri(26) 6. Histrionik Kişilik Bozukluğu ………………………………………………………….27 6.1 Tanı Koydurucu Özellikler (27) 6.2 Tanı Ölçütleri (29) 6.3 Ayırıcı Tanı (29) 6.4 Etiyoloji (29) 6.5 Epidemiyoloji (30) 6.6 Gidiş ve Sonlanış (30) 6.7 Tedavi Yöntemleri(30) 7. Narsisistik Kişilik Bozukluğu ……………………………………………………….31 7.1 Tanı Koydurucu Özellikler (31) 7.2 Tanı Ölçütleri (32) 7.3 Ayırıcı Tanı (33) 7.4 Etiyoloji (33) 7.5 Epidemiyoloji (33) 7.6 Gidiş ve Sonlanış (33) 7.7 Tedavi Yöntemleri (34) C Kümesi Kişilik Bozuklukları …………………………………………………………..35 8. Obsesif - Kompulsif Kişilik Bozukluğu .........................................................................36 8.1 Tanı Koydurucu Özellikler (36) 8.2 Tanı Ölçütleri (37) 8.3 Ayırıcı Tanı (37) 8.4 Etiyoloji (37) 8.5 Epidemiyoloji (38) 8.6 Gidiş ve Sonlanış (38) 8.7 Tedavi Yöntemleri (38) 9. Çekingen Kişilik Bozukluğu …………………………………………………………39 9.1 Tanı Koydurucu Özellikler (39) 9.2 Tanı Ölçütleri (39) 9.3 Ayırıcı Tanı (40) 9.4 Etiyoloji (40) 9.5 Epidemiyoloji (40) 9.6 Gidiş ve Sonlanış (40) 9.7 Tedavi Yöntemleri (40) 10. Bağımlı Kişilik Bozukluğu …………………………………………………………41 10.1 Tanı Koydurucu Özellikler (41) 10.2 Tanı Ölçütleri (41) 10.3 Ayırıcı Tanı (42) 10.4 Etiyoloji (42) 10.5 Epidemiyoloji (42) 10.6 Gidiş ve Sonlanış (42) 10.7 Tedavi Yöntemleri (43) 11. Pasif –Agresif Kişilik Bozukluğu ..............................................................................44 11.1 Tanı Koydurucu Özellikler (44) 11.2 Tanı Ölçütleri (44) 11.3 Ayırıcı Tanı (45) 11.4 Etiyoloji (45) 11.5 Epidemiyoloji (45) 11.6 Gidiş ve Sonlanış (45) 4 11.7 Tedavi Yöntemleri(45) KAYNAKLAR …………………………………………………………………………46 5 KİŞİLİK BOZUKLUKLARI Kişilik Tanımı Bir kişiyi başkalarından farklı kılan düşünsel, duygusal, ruhsal ve bedensel özelliklerin tümüne ‘kişilik’ adı verilir. Bu ayırt edici özellikler içine alışkanlıklar, algılamalar, davranış tarzları, olaylara ve çevreye bakış açıları girmektedir. Kişiliğin Oluşumu Kişiliğin oluşumu ; a) doğum öncesi, doğum sonrası ve çocukluk çağındaki fiziksel ve ruhsal koşullar b) olgunlaşma, öğrenme ve toplumsallaşma etkenleriyle biçimlenir. Kişilik Bozukluğunun Tanımı Kişilik bozukluğu, kişilik özelliklerinin esneklikten yoksun bir nitelik kazanarak bireyin çevre ile uyumunda zorlanması, iş yaşamında düzenliliği yakalayamaması ve sosyal ilişkilerinde zorlanarak sıkıntıya düşmesi ile tanımlanabilir. Kişilik bozuklukları ortaya çıkmasında; - Çocuklukta oluşan ve yerleşen mizaç unsurları - Merkezi sinir sistemi bozuklukları - Anne ve babanın çocuk yetiştirirken sergiledikleri tutum - Kültürel faktörler - Fiziksel çevre - Beyin hastalıkları - Biyolojik faktörler - Psikoanalitik faktörler etkili olabilir. Sıklık ve Yaygınlık Kişilik bozukluklarında sıklık ve yaygınlık toplumdan topluma ve bir toplum içindeki değişik kesimlere göre farklılık gösterir. Fakat kişilik bozukluğu tanımını koyabilmek oldukça zordur. Çünkü kişilik bozukluklarının çoğunda başka nörotik bozukluklarda görülmektedir. Hastalar uzun süre izlenmeyince altta yatan kişilik bozukluğunu anlamak zor olabilir. 6 Gelişmiş toplumlarda yapılan araştırmalarda kişilik bozukluklarının yaygınlık oranı % 5-20 arasında değişmektedir. Erkeklerde kadınlara oranla 4- 5 kat daha fazla görülmektedir. Yine genel nüfusta görülen oranlarla, psikiyatride yatan hastalarda ve ayaktan gelen hastalarda oranlar sıklıkla değişmektedir. Yani” kişilik bozukluklarını saptamak zor olsa bile değişik rahatsızlıklarla psikiyatriye başvuranlarda kişilik bozukluğu oranı yüksektir. Hastaların incelenmesinde kişilik bozukluğu olup olmadığını saptamak sağaltım açısından son derece önemlidir” 1. Kişilik Bozukluğu Türleri DSM- IV-TR’ de; 1- Garip, sıradışı özellikleri içeren A Kümesi : Paranoid , Şizoid, Şizotipal kişilik bozuklukları, 2- Dramatik, coşkusal özellikleri içeren B Kümesi : Antisosyal, Borderline (Sınır), Histrionik, Narsisistik kişilik bozuklukları, 3- Bunaltı ve korku özellikleri içeren C Kümesi : Kaçınan, Bağımlı, Obsesif- Kompulsif, PasifAgresif kişilik bozuklukları bulunmaktadır. 1 ÖZTÜRK ,Orhan. (2004). Ruh Sağlığı ve Bozuklukları, Ankara: Nobel Tıp Kitapevleri 7 A KÜMESİ KİŞİLİK BOZUKLUKLARI PARANOİD KİŞİLİK BOZUKLUĞU ŞİZOİD KİŞİLİK BOZUKLUĞU ŞİZOTİPAL KİŞİLİK BOZUKLUĞU 8 1. PARANOİD KİŞİLİK BOZUKLUĞU Paranoid kişilik bozukluğu olan kişiler sürekli olarak başkalarının kötü olduğunu düşünürler. Kuşkucu, alıngan ve kuruntulu kişilerdir. Kavgacı ve garip huyları vardır. Genelde huzursuzdurlar. Sabit düşüncelidirler. Başkalarının davranışlarını sürekli olarak kendini sömürücü, zarar verici ve düşmanca olarak algılarlar. Ayrıca paranoid kişilik bozukluğu olanlar genelde içine kapanık kişilerdir ve yakın ilişkilere giremezler. Yakınlarının ve eşlerinin sadakatinden şüphe duyarlar. Her zaman başkalarının kendisini aşağılamak istediğini düşünürler. Diğer insanlara karşı soğuk ve ilgisizdirler.. Sürekli sorun çıkarır ve eleştiriye karşı aşırı duyarlı olurlar. 1.1 Tanı Koydurucu Özellikler Paranoid kişilik bozukluğunun temel özelliği kişide sürekli bir kuşkuculuk ve şüphe halinin bulunmasıdır. Bu bozukluk genç erişkinlik döneminde başlar ve değişik koşullar altında ortaya çıkar. Belirtiler tüm kişilik bozukluklarında olduğu gibi süreklilik gösterir. Bu bozukluk iş ve sosyal işlevselliği önemli ölçüde etkiler. Kıskançlık ve genelde insanlara güvensizlikle karakterizedirler. Çoğunlukla sinirli ve alıngan bir halleri vardır. Ortada tam ve geçerli bir kanıt bulunmaksızın, kendisine zarar verildiğinden veya verilmek istendiğinden aşırı derecede kuşkulanırlar dolasıyla insanları birer tehdit kaynağı olarak algılarlar bu yüzden de onları sürekli denetim altında tutmak isterler. Referans düşünceleri olabilir. Ayrıca paranoidler devamlı başkalarının davranışlarını tartarlar ve bu davranışlar altında gizli manalar ararlar. Genelde resmi ve gergindirler. Bir türlü gevşeyemezler. Katıdırlar ve tartışmalarda uzlaşma yoluna girmezler. Gerçekçi ve objektif olmakla övünürler. Kesinlikle birilerine bağımlı olmayı ya da birilerinden yardım almayı kabul edemezler çünkü bu durum onlara göre çok aşağılayıcı ve küçük düşürücüdür. Kendilerini yeterli görmezler ya da öyle olduklarına inanırlar, küçümsenmekten ve aşağılanmaktan çekindikleri için başkalarını yanlış davranmakla suçlarlar. Güç sahibi olmaya ve kişilerin derecelerine aşırı önem verirler. Paranoid kişiler iş arkadaşlarının, dostlarının ya da eşlerinin sadakatinden şüphe ederler. Özellikle cinsel partnerleri tarafından aldatılma korkuları vardır. Onlarının güvenilirliği hakkında yersiz kuşkulara kapılırlar. Kendileri zor bir durumda kaldıklarında arkadaşlarının onları görmezden gelip ona saldıracağı düşüncesine kapılırlar. Başkalarından gelen iltifatları gizli eleştiri olarak kabul ederler ya da daha iyisini yapması için kendilerine yapılan baskı olarak algılarlar. Genellikle başkalarının yardım teklifini bir işi tek başlarına beceremediğine dair uyarı gibi görürler. Bu sürekli önyargılarından dolayı hep tetiktedirler. Davranışlarında daima bir savunma hali vardır. Kendi yaptıkları yanlışlarda bile kendilerini suçsuz görüp, başkalarını suçlarlar. Varsaydıkları tehditlere karşı sıkça yasal yollara başvururlar. 9 Paranoid kişilik bozukluğu olanlar geçinilmesi zor insanlardır, kişilerarası ilişkilerde güvensizdirler. Derin duygularını göstermezler bu yüzden de dışarıdan hep soğuk ve ilgisiz kişiler olarak algılanırlar. İnsanlarla yakınlaşmazlar, yakınlaşmak istediklerinde de onları iyice tartarlar. İnsanların kendilerine yakınlaşmasının altında da bir takım çıkarlar olduğunu düşünürler. Kendilerinin çok özel ve çok iyi olduklarına, hiç kimsenin onları sevmediklerine inanırlar. Ayrıca kendilerine iyi davrananları çıkarcı, kötü davrananların ise zaten dost olmadığını / olamayacağını söylerler. Fakat kendileri gibi paranoid düşünceleri olanlarla iyi anlaşabilirler. Başkalarının onlar hakkındaki değerlendirmelerine çok önem verirler. Sürekli insanları eleştirirler ama kendilerine gelen eleştirileri kolay kolay kabul edemezler ve eleştirenlere karşı cephe alabilirler. Onların söylediklerine ve davranışlarına her zaman kötü anlamlar yüklerler. Yerleşik düşünceleri insanların güvenilmez ve aldatıcı olduklarıdır. Ayrıca paranoid hastalar duygularını dışsallaştırır ve projeksiyon savunmasını kullanırlar, kendilerinin kabul edemediği düşüncelerini ve dürtülerini başkalarına yönlendirirler. 1.2 Paranoid Kişilik Bozukluğu Tanı Ölçütleri 2 A. Aşağıdakilerden dördünün ya da daha fazlasının olması ile belirli, genç erişkinlik döneminde başlayan ve değişik koşullar altında ortaya çıkan, başkalarının davranışlarını kötü niyetli olarak yorumlayıp sürekli bir güvensizlik ve kuşkuculuk gösterme: (1) yeterli bir temele dayanmaksızın başkalarının kendisini sömürdüğünden, aldattığından ya da zarar verdiğinden kuşkulanır (2) dostlarının ya da iş arkadaşlarının kendisine olan bağlılığı ya da güvenirliliği üzerine yersiz kuşkuları vardır (3)söylediklerinin kendisine karşı kötü niyetle kullanılacağından yersiz yere korkuttuğundan ötürü başkalarına sır vermek istemez (4) sıradan sözlerden ya da olaylardan aşağılandığı ya da gözdağı verildiği biçiminde anlamlar çıkarır (5) sürekli kin besler, yani onur kırıcı davranışları, haksızlıkları ya da görmezden gelinmesini bağışlamaz (6) başkalarınca anlaşılabilir olmayan bir biçimde, karakterine ya da saygınlığına saldırıldığı yargısına varır ve öfkeyle ya da karşı saldırı ile birden tepki gösterir 2 DSM-IV-TR, Tanı Ölçütleri (2000). (Çeviren: Ertuğrul Köroğlu) HYB: Ankara 10 (7) haksız yere kocasının/ karısının ya da cinsel eşinin sadakatsizliği ile ilgili kuşkulara sık sık kapılır. B. Sadece Şizofreninin, Psikotik Özellikler Gösteren Bir Duygudurum Bozukluğunun ya da başka bir Psikotik Bozukluğun gidişi sırasında ortaya çıkmamaktadır genel tıbbi bir durumun doğrudan fizyolojik etkilerine bağlı değildir. 1.3 Ayırıcı Tanı Paranoid kişilik bozukluğunda hezeyanlar, halisünasyonlar ve formal düşünce bozukluğu yoktur. Bu yüzden paranoid şizofreniden ayırt edilebilir. 1.4 Etiyoloji (Ortaya Çıkartan Nedenler) Paranoid kişilik bozukluğu genç erişkinlik döneminde başlar ve değişik koşullar altında ortaya çıkar. Belirtileri yalnızlık, arkadaş edinememek, aşırı hassas olmak, tuhaf düşünceler ve fanteziler olarak görülür. Çocukluk dönemine ilişkin aile sorunları saptanabilir. Çocuklukta sömürüye uğramış öyküsü alınabilir. Ailenin mantık dışı ve aşırı baskıcı, ezici nitelikteki öfkesinden etkilenen çocuğun bu duygularla özdeşleşip, sonrasında bu saldırgan dürtülerin farkındalığından kaçınmak için bu dürtülerin kendinde değil, karşısındakilerde olup, kendine yöneldiği seklinde bir yansıtma mekanizması ile gerçekleştiği düşünülmektedir. Ayrıca bu kişilerin yetersiz, aşağılanmış ve kendilerine yardım edilemez hissettikleri, bu duyguların etkisini hissetmemek için çevreyi suçladıkları düşünülmektedir. Ayrıca yine “Bebeklik döneminde sevgi ve kızgınlığın aynı objede yaşanabileceğini öğrenemeyip paranoid-şizoid durum içine kilitlenmiştir… Bu iki duyguyu aynı insanda birleştirmeye çalıştığında, nefretin egemen olarak sevgiyi yok edeceği korkusu katlanılması zor bir anksiyete yaşamasına neden olur. Bunun üstesinden gelebilmek için tüm kötülükleri dış dünyadaki insanlara yöneltir. Dış dünyada somutlaştırdığı saldırganların onu kurban etmek istediğine ve kendisini sürekli savunmak zorunda olduğuna inanırlar ve böyle yaşarlar. Ve Paranoid-şizoid durumda kilitlenen kişi benlik gelişimini tamamlayamamıştır. Dolayısıyla simge ve simgeleyenin ayrımını yapamaz ve ’ hakkımda iyi düşünmediğini sanıyorum yerini hakkımda iyi düşünmediğini biliyorum’ alır.” 3 1.5 Epidemiyoloji (Görülme Sıklığı) Bu kişilik bozukluğu toplumun yaklaşık % 0.5- 2.5’inde görülür. Bozukluk erkeklerde kadınlara oranla daha fazladır. 3 Gençtan, E (2003) Psikodinamik Psikiyatri ve Normaldışı Davranışlar. Metis Yayınları: İstanbul 11 1.6 Gidiş ve Sonlanış Paranoid kişilik bozukluğu bazı kişilerde yaşam boyu sürer. Geri kalanları ise ya olgunlaşır ya da stresleri azalır. Genel olarak kişilik bozukluğu olan hastaların başkalarıyla yaşamları boyunca problemleri vardır. İş ve evlilik sorunları yaygındır. 1.7 Tedavi Yöntemleri Bütün kişilik bozukluklarının tedavisinde kullanılan birincil yöntem psikoterapidir. Genellikle kendilerinden tedaviye gelmezler. Paranoid hastalar başkalarına karşı çok güvensiz olduklarından sır vermekten çekinirler. Bu sebeple terapide güvenlerini kazanmak çok önemlidir. Terapist hastayla bütün sorunlarını samimi bir şekilde ve suçlamadan konuşarak hastanın sorunlu olduğu konularda güven duygusunu vermelidir. Paranoid hastalar grup psikoterapisi için uygun değillerdir. Bireysel görüşmeler şeklinde uygulanan psikoterapilerle başarılı sonuçlara ulaşılabilir. “Tedavi ilerledikçe tedavinin amacına ulaşabilmesi için paranoid bozukluğu olan hastanın davranışlarını terapist kontrole altına almalıdır… Ayrıca tedavi sırasında suçlamalar gerçekle birlikte konuşulmalı ve hastayı utandırmamaya dikkat edilmelidir. Onlara yardım sırasında kendilerini zayıf ve küçük düşmüş hissederlerse bu paranoid hastaları korkutabilir ve tedaviye zarar verebilir. Bu yüzden hastanın yardım için ikna olması gereklidir. Davranış tedavisi ise sosyal becerileri düzeltmede ve kuşkuculuğu azaltmada kullanılır.”4 Bazı durumlarda ilaç tedavisi de psikoterapiye yardımcı olabilir.” Kaplan,H & Sodock, B. (2004).Klinik Psikiyatri, (Çeviren: Prof. Dr. Ercan Abay). Nobel Tıp Kitabevleri: İstanbul 4 12 2. ŞİZOİD KİŞİLİK BOZUKLUĞU Şizoid kişilik bozukluğu olanlar yakın ilişkiler kurmaktan ve topluma karışmaktan çekinirler. İçe dönük, yalnız, duygusal olarak soğuk ve mesafeli kişilerdir. Genelde yalnız yaşamayı yeğlerler. Başkalarıyla birlikte olmaktan zevk almazlar. Duygularını belli etmezler. Yüz ifadeleri donuktur. Eğlenmekten ve sosyal aktivitelerden kaçınırlar. Sırdaşları ve arkadaşları yoktur. Ancak birinci dereceden akrabalar yakın arkadaşları olabilir. Duygularını da kolay kolay belli etmezler. Sevinçlerini ve üzüntülerini dışarıdan anlamak zordur. İzole bir yaşam sürerler. 2.1 Tanı Koydurucu Özellikler Şizoid kişilik bozukluğunun başlıca özelliği yaşam boyu toplumsal ilişkilerde çekingenlik gösterme, yakın ilişkiler kurmaktan kaçma ve sosyal ortamlarda duygularını anlatmada yeterli olamama örüntüsüdür. Bu bozukluk genç erişkinlik döneminde başlar ve değişik koşullar altında ortaya çıkar. Şizoid kişilik bozukluğu olanlar içe dönük kişilerdir ve soğuk bir izlenim verirler. Davranışlarında uyuşukluk ve ilgisizlik vardır. Sessiz ve uzaktırlar. Çoğunlukla göz temasından kaçınırlar. Sosyal olmayan bir yapıları vardır. Önemli yaşam sorunlarına tepki vermezler ve pasif bir tavır takınırlar. Şizoidlerin birinci derece akrabaları dışında yakın arkadaşları ve sırdaşları yoktur. Yakın ilişkiye giremez ve girmekten zevk almazlar. Başka insanlarla zaman geçirmek yerine kendi başlarını kalmayı seçerler. Toplumdan uzak ve yalnız yaşamayı severler. Kolay arkadaşlık kuramazlar. Çoğu kendi halinden memnundur. Kendilerini çekingen bulurlar. Sevinçleri, hüzünleri ve öfkeleri dışardan kolayca anlaşılmaz. Öfkelenme ya da neşelenme gibi duyguları nadiren yaşadıklarını söylerler. Öfkelenseler bile bunu dışa vuramaz ve bu duyguları yokmuş gibi görünürler. Başkalarının onlar hakkında ne düşündüğü ya da hissettiği onları fazla ilgilendirmez. Eleştiriler ve övgülerle ilgilenmezler. Başkalarının kendisini farklı algılamalarına rağmen bu konuda herhangi bir rahatsızlık hissetmezler. Toplumsal becerilerden yoksundurlar. İnsan ilişkilerinin az olduğu iş ya da hobileri vardır. Rekabetin olmadığı işleri tercih ederler. Tutkuları yoktur. Tek başlarına çalıştıklarında daha başarılı olabilirler. Genellikle tek bir konuya odaklanır ve başka bir şeyle ilgilenmezler. Cinselliğe karşı ilgisizdirler, cinsel istekleri nadiren belirir ve bu yüzden genellikle evlenmezler. Direkt olarak duygularını belli etmeseler de iç dünyasında aşırı duyarlıdırlar. Konuşmaları yavaş ve tek düzedir. Sorulan sorulara kısa ve net cevaplar verirler. Ne demek istediklerini anlamak zordur. Hafıza fonksiyonları iyidir. Stresli oldukları durumlarda kısa süreli psikotik dönemler yaşayabilirler. 13 2.2 Şizoid Kişilik Bozukluğu Tanı Ölçütleri 5 A. Aşağıdakilerden dördünün (ya da daha fazlasının) olması ile belirli, genç erişkinlik döneminde başlayan ve değişik koşullar altında ortaya çıkan, sürekli, toplumsal ilişkilerden kopma ve başkalarıyla birlikte olunan ortamlarda duyguların anlatımında kısıtlı kalma örüntüsü: (1) ailenin bir parçası olamadığı gibi, ne yakın ilişkiye girmeyi ister, ne de yakın ilişkilere girmekten zevk alır (2) hemen her zaman tek bir etkinlikte bulunmayı yeğler (3) başka biriyle cinsel deneyim yaşamaya karşı ilgisi olsa bile çok azdır (4) alsa bile çok az etkinlikten zevk alır (5) birinci derece akrabaları dışında yakın arkadaşları ya da sırdaşları yoktur (6) başkalarının övgü ya da eleştirilerine karşı ilgisiz görünür (7) duygusal soğukluk, kopukluk ya da tek düze bir duygulanım gösterir B. Sadece Şizofreni, Psikotik Özellikler Gösteren bir Duygudurum Bozukluğu, başka bir Psikotik Bozukluk ya da Bir Gelişimsel Bozukluğun gidişi sırasında ortaya çıkmamaktadır ve genel tıbbi bir durumun doğrudan fizyolojik etkilerine bağlı değildir. 2.3 Ayırıcı Tanı Şizofreni ve şizotipal kişilik bozukluğuna karşıt olarak şizoid kişilik bozukluğu olanların şizofrenik akrabaları yoktur. Ve izole olsalar bile iş hayatında başarılı olabilirler. 2.4 Etiyoloji (Ortaya Çıkartan Nedenler) Şizoid kişilik bozukluğunun temeli erken çocukluk dönemidir. Erken çocukluk döneminde soğuk ve ilgisiz yaşayan çocuklarda, ileri dönemlerde ilişki ve kişilerarası bağlantıların önemli ya da gerekli olmadığı şeklinde bir düşünce tarzı gelişimi ile ilişkili olduğu söylenebilir. Çocukluk döneminde aile ilişkilerinin bozuk ve çarpık olmasıyla ve çocuğun yalnız olması, yaşıtlarıyla arkadaşlık kurmada sorun yaşamasıyla da ortaya çıkabilir. 5 DSM-IV-TR, Tanı Ölçütleri (2000). ( Çeviren Ertuğrul Köroğlu) , HYB: Ankara 14 Araştırmalarda genellikle soğuk ve duygusal yönden fakir bir çocukluk bulunmaktadır. Genetik yanının olup olmadığı bilinmemektedir “Uzak ve soğuk anne babanın çekingen, kaygılı ve içe dönük bir çocukla ilişkisinin sonucu, şizoid bir birey olabilmektedir.”6 Çocukluk ve ergenlikte şizoid özellikler gösteren çocukların önemli bölümü ileride şizoid kişilik bozukluğu geliştirmektedir.. 2.5 Epidemiyoloji (Görülme Sıklığı) Toplumun % 7,5’unu etkilediği öne sürülmektedir. Erkeklerde kadınlara oranla iki kat daha fazla görülür. 2. 6 Gidiş ve Sonlanış Şizoid kişilik bozukluğu tüm kişilik bozuklukları gibi uzun sürelidir. Ancak yaşam boyu olması şart değildir. 2.7 Tedavi Yöntemleri Seçilecek olan tedavi psikoterapidir. Paranoidler gibi şizoidler de kendilerinden tedaviye gelmezler. Şizoid hastalar tedavinin başlarında uzak olsalar bile zamanla terapiste güven gelişince kendilerini ve kendi içinde yaşadıkları dünyayı anlatmaya başlarlar. “Tedavide amaç hastanın anlamlı yakın ilişkiler kurup kuramayacağıdır. Tedavinin ilk başlarında konusundaki korku ve arzuları araştırılır. Böylece hasta ve terapist ilişkilerde bir gelişme ya da ilişkilerden uzakta ancak gerçekle uyumlu bir hayat beklentisi içinde çalışmaya karar verirler. Terapiye sadıktırlar. Paranoidlerden farklı olarak grup terapisi uygulanabilir.Grup terapisinde şizoid hastalar uzun süre sessiz kalırlar. Tedavi esnasında diğer insanlar tarafından kabul görünce ve zamanla grup üyeleri onun için önemli hale gelir. Sosyal bir ortam oluşabilir.”7 Buna ek olarak bazı durumlarda ilaç tedavisi de uygulanabilir. Doç. Dr. Ceylan , Emin ; Dr. Yazan , Beril ; Dr. Demirergi, Nalan ; (2000) , Araştırma Ve Klinik Uygulama- biyolojik Psikiyatri – Anksiyete Bozuklukları , III. Cilt . Nobel Tıp Kitapevleri: İstanbul. 7 Doç. Dr. Ceylan , Emin ; Dr. Yazan , Beril ; Dr. Demirergi, Nalan ; (2000) , Araştırma Ve Klinik Uygulama- biyolojik Psikiyatri – Anksiyete Bozuklukları , III. Cilt . Nobel Tıp Kitapevleri: İstanbul. 6 15 3. ŞİZOTİPAL KİŞİLİK BOZUKLUĞU Şizotipal kişilik bozukluğu olan kişiler alabildiğine tuhaf kişilerdir. Bu kişilerin davranışlarında, düşüncelerinde, konuşmalarında, görünümlerinde ve duygularında birçok olağandışı özellik vardır. Büyüsel düşünceleri, acayip inanışları, referans fikirleri ve illüzyonları vardır. Paranoid özellikler gösterebilirler. Zor ilişki kuran, garip kişilerdir. Değişik bir tip izlenimi bırakırlar. Anlaşılması güç kişilerdir. 3.1 Tanı Koydurucu Özellikler Şizotipal kişilik bozukluğunun başlıca özelliği yakın ilişkilere girebilme becerisinde azalma ile belirli, toplumsal ve kişilerarası yetersizliklerin yanı sıra bilişsel ya da algısal çarpıklıkların ve alışılagelmişin dışında davranışların olduğu yaygın bir örüntünün olmasıdır. 8 “Şizotipal terimi ilk olarak Rado tarafından kullanılmıştır. Şizofren aileleriyle yapılan çalışmalar sonucu ilk olarak DSM-III’ e tanı olarak girmiştir. Şizotipal kişilik bozukluğu, şizofrenisi olan hastalarla aynı özellikleri gösterir ancak bu tanının ölçütlerini tamamlayamaz.”9 Şizotipal kişilik bozukluğu olanların referans düşünceleri, batıl inançları, altıncı his, gaipten haber alma gibi inançları olabilir. Hastalar aşırı derecede tuhaftırlar. Olaylar olmadan önce bunları ön görebilecek ve başkalarının düşüncelerini okuyabilecek özel birtakım düşünceleri olduğuna inanabilirler. İç dünyaları farklı ilişkiler ve hayallerle doludur. Dinsel ve felsefi yaşantıları olduğunu iddia ederler. Zaman zaman belirgin olmayan algı yanılsamaları (ilizyon) olabilir. Bu kişiler olayları oluşmadan önce bunları bilebileceklerini, özel yetenekleriyle başkalarının düşüncelerini okuyabileceklerini düşünürler. Olayların gerisinde kimsenin anlayamadığı özel manalar olduğunu düşünebilirler. Başkalarına karşı büyüsel kontrol uygulayabileceklerini düşünebilirler. Duygulanımlarında iniş çıkışlar vardır. İnsanlarla düzgün ilişkiler kuramazlar. Yabancıların yanında genelde kendilerini huzursuz ve gergin hissederler. Özellikle yakın ilişkilere girerken rahatsızlık duyma ve zorlanma ortaya çıkar. Sosyal ortamlardan uzak kalma eğilimi gösterebilirler. İnsanlar ile ilişkilerini artıracak ve kendilerini bu ilişkiler içinde iyi hissetmelerini sağlayacak bir onayı hemen hemen hiç almazlar. Dolayısıyla yakın arkadaş ya da sırdaşları pek yoktur. Şizotipaller kendilerini yaşamdan dışlanmış gibi görürler. Kendi hislerinden farkında değildirler. Diğer yandan başkalarının ne hissettiklerine karşı çok ilgilidirler. Onların ne düşündüğünü telepati yoluyla anlamaya çalışırlar. Dış görünümleri garip ve farklıdır. Alışılagelmişin dışında hareket ve konuşmalar yapabilirler. Ayrıca konuşma sırasında alakasız konuşmalara girebilir. DSM-IV-TR, Tanı Ölçütleri, (2000) (Çeviren : Ertuğrul Köroğlu ) HYB: Ankara Doç. Dr. Ceylan , Emin ; Dr. Yazan , Beril ; Dr. Demirergi, Nalan ; (2000) , Araştırma Ve Klinik Uygulama- biyolojik Psikiyatri – Anksiyete Bozuklukları , III. Cilt . Nobel Tıp Kitapevleri: İstanbul. 8 9 16 Açıkça düşünce bozuklukları yoktur fakat konuşmaları açıklama gerektirebilir. Konuşmaları dağınık, soyut, anlaşılması zor, olağandışı olabilir. Günlük konuşma ya da terimlere farklı anlamlar yükleyebilirler. Ağır stres altında geçici, kısa süreli psikoz belirtileri yaşayabilirler. Sınır (borderline) kişilik bozukluğu ile birçok ortak özelliği bulunur ve bazen ayırıcı tanısı yapılamayabilir. Anksiyete, depresyon ve duygudurum belirtileri gösterebilirler. Çoğu zaman kuşkucudurlar. Çoğunda paranoid düşünce ve geçici psikotik belirtiler görülür. Depersonalizasyon (kendine yabancılaşma) hastanın hayatının bir parçası olmuştur. 3.2 Şizotipal Kişilik Bozukluğu Tanı Ölçütleri 10 A. Aşağıdakilerden beşinin (ya da daha fazlasının) olması ile belirli, genç erişkinlik döneminde başlayan ve değişik koşullar altında ortaya çıkan, bilişsel ya da algısal çarpıklıkların ve alışılagelmişin dışında davranışların yanı sıra yakın ilişkilerde birdenbire rahatsızlık duyma ve yakın ilişkilere girme becerisinde azalma ile kendini gösteren ve toplumsal kişilerarası yetersizliklerin olduğu sürekli bir örüntü: (1) referans düşünceleri (2) davranışları etkileyen ve kültürel değerlerle uyumlu olmayan acayip inanışlar ya da büyüsel düşünce (3) olağandışı algısal yaşantılar, bunlar arasında bedensel illizyonlar vardır (4) acayip düşünüş biçimi ve konuşma (5) kuşkuculuk ya da paranoid düşünce (6) uygunsuz ya da kısıtlı duygulanım (7) acayip, alışılagelmişin dışında ya da çok kendine özel davranış ya da görünüm (8) birinci derece akrabalar dışında yakın arkadaş ya da sırdaşların olmaması (9) yakından tanımakla azalmayan aşırı toplumsal kaygı, kendisi hakkında olumsuz yargılardan çok paranoid korkular bu bozukluğa eşlik etme eğilimi taşır B. Sadece Şizofreni, Psikotik Özellikler Gösteren bir Duygudurum Bozukluğu, başka bir Psikotik Bozukluk ya da bir Yaygın Gelişimsel Bozukluğun gidişi sırasında ortaya çıkmamaktadır. 10 DSM-IV-TR, Tanı Ölçütleri (2000) (Çeviren: Ertuğrul Köroğlu) HYB: Ankara 17 3.3 Ayırıcı Tanı Şizotipal bozukluk olanların aile öykülerinde şizofreninin olması ilişki kurma düşünce, davranış ve algılarında tuhaflıkların bulunması çekingen kişilik bozukluğundan ve şizotipalden ayır edilebilir. Ayrıca şizotipal kişilik bozukluğu olan hastalarda psikozların olmaması ile şizofrenik hastalardan ayır edilebilir. 3.4 Etiyoloji (Ortaya Çıkartan Nedenler) Şizotipal kişilik bozukluğunun etiyolojisi aile çalışmalarıyla açıklanmaya çalışılmıştır. “Danimarka Evlat Edinme Çalışmaları” kronik şizofrenlerin biyolojik akrabalarıyla şizotipal kişilik arasında bir ilişki bulmuştur. 1978 yılında Kety ve arkadaşları kalıtım ve çevre etkileşiminin hastalarının bazılarının kişilik bozukluğu olarak kalmasını ya da kronik şizofreni haline geleceğini belirleyebileceğini öne sürdüler. Daha sonra yapılan çalışmalar şizotipal ve paranoid kişiliklerin, şizofren akrabalarında kontrollere göre daha fazla görüldüğünü desteklemiştir. Genetik belirleyicilerle yapılan çalışmalarda şizotipaller şizofrenlerle aynı tür bozuklukları göstermiştir.” 11 3.5 Epidemiyoloji (Görülme Sıklığı ) Toplumun %3’ ünde görülür. Şizofreni yakınları olanlarda daha sık görülür. Cinsiyet oranı tam bilinmemekle birlikte bazı kaynaklarda erkeklerde daha sık görüldüğü belirtilir. 3.6 Gidiş ve Sonlanış Thomas Mc-Glashan uzun süreli bir çalışmasında şizotipal kişilik bozukluğu olan kişilerin %10’ unun sonunda intihar ettiğini bildirmiştir. Bazı çalışmalar şizofreni yakınması olan pek çok hastanın şizotipal kişilik bozukluğu olduğunu göstermiştir. Ayrıca şizotipaller bir sürü tuhaf hareketlerine rağmen iş ve evliliklerini yaşamları boyunca sürdürür. 12 3.7 Tedavi Yöntemleri Genelde aile zoru ya da başka etkenlerle terapiye başvururlar.Diğer kişilik bozukluklarında olduğu gibi psikoterapi önerilir. Tedavisi şizoid kişilik bozukluğuna benzerdir. Ancak hastanın değişen düşünceleri dikkatle ele alınmalıdır. Hastanın batıl inançları, büyüsel düşünceleri terapist tarafından yargılayıcı ve gülünç bulunmamalıdır. Hastalığı ilerlemiş kişilerin hastaneye yatırılması gerekebilir. Depresif ve psikotik belirtilerin olduğu dönemlerde ilaç tedavisi de gerekli olabilir. Doç. Dr. Ceylan , Emin ; Dr. Yazan , Beril ; Dr. Demirergi, Nalan ; (2000) , Araştırma Ve Klinik Uygulama- biyolojik Psikiyatri – Anksiyete Bozuklukları , III. Cilt . Nobel Tıp Kitapevleri: İstanbul. 12 Kaplan,H & Sodock, B. (2004).Klinik Psikiyatri, (Çeviren: Prof. Dr. Ercan Abay). Nobel Tıp Kitabevleri: İstanbul 11 18 B KÜMESİ KİŞİLİK BOZUKLUKLARI ANTİSOSYAL KİŞİLİK BOZUKLUĞU BORDERLINE (SINIRDA) KİŞİLİK BOZUKLUĞU HİSTRİONİK KİŞİLİK BOZUKLUĞU NARSİSİSTİK KİŞİLİK BOZUKLUĞU 19 4. ANTİSOSYAL KİŞİLİK BOZUKLUĞU Başkalarının haklarını saymama ve başkalarının haklarına saldırma gibi birçok davranışları ile toplumsal kurallara ve yasalara ters düşen ve suç teşkil edebilecek davranışlar gösteren kişiler bu tanı sınıfına girerler. Toplum içinde ve aile içinde olumsuz davranış gösterirler. 4.1 Tanı Koydurucu Özellikler Antisosyal kişilik bozukluğunun başlıca özelliği çocukluk ya da ergenlik çağında başlayan ve erişkinlik dönemine doğru süregelen, başkalarının haklarını saymama, sorumsuz davranma ve toplumsal kurallara uymamadır. Bu bozukluk psikopatlık ya da sosyopatlık olarak da adlandırılır. Antisosyal kişilik bozukluğu olanlar dışarıdan normal ve cana yakın kimseler olarak görülebilirler. Buna rağmen yaşam fonksiyonlarının pek çok alanlarında bozukluk gösterir. 15 yaşından önce davranım bozukluğu tanısı konan kişilere 18 yaşından sonra antisosyal tanısı konur. İleri yaşlarda da süregiden bu davranım bozuklukları yüzünden bu kişiler suça ve tutuklanmaya yönelik davranışları devam ettirme, yasa ve toplumsal kurallara başkaldırı, zevk için ve kendi çıkarı için huzur bozma, saldırganlık, sorumsuzluk şeklinde gelişen bir tavır sergilerler. Bu kişiler genellikle gergin, huzursuz, öfkeli, umursamaz, acımasız ve bencildirler. Yumuşak ve rahat hareketler içinde yüzeysel bir çekicilik sergileyebilirler. Oldukça konuşkan ve cana yakın görünebilirler. Antisosyallar sürekli suç işlerler, mahkemelik hatta hapishanelik olurlar. Çoğunlukla kanunla başları derde girer. Asla yaptıklarından dolayı pişman olmazlar. Vicdan azabı çekmezler. Aksine kötü bir davranışı sadece zevk aldıkları için bile yapabilirler. Çabuk sinirlenirler. Sıklıkla kavga ederler, Saldırgan davranışlar sergileyebilirler. Hırsızlık, sahtekârlık olaylarına karışırlar. Sonunu düşünmeden taciz ya da tecavüz olaylarına karışabilirler. Başkalarına zarar verdikleri gibi çoğu zaman kendi bedenlerine de delici ve kesici aletlerle zarar verirler. Alkol ve çeşitli madde kullanımı söz konusudur. İntihar eğilimi görülebilir. Antisosyal kişiler sıklıkla bencil davranırlar. Başkalarının haklarına ve hislerine saygı göstermezler. Eşduyumdan yoksundurlar. Kendilerini beğenen kibirli kişilerdir. Kendilerini her zaman haklı görürler. Öz denetim duyguları gelişmemiştir. Dürtüsel doyum ve haz her şeyden önce gelir. Yalan söyleme eğilimindedirler. Çıkarları için başkalarını rahatlıkla aldatabilirler. Hayatta belirli bir amaçları yoktur. İş performansları bozuktur. Bir işte uzun süre kalamazlar. Hiç kimseye karşı bir sorumluluk ve bağlılık hissetmezler. İyi bir anne ya da baba olamazlar. Eşlerine ve çocuklarına şiddet uygulayabilirler. Birçok cinsel eşleri olabilir. Anlık karar verirler ve hayatlarında hiç düşünmeden ani değişiklikler yapabilirler. 20 Çocukluk çağında da belirtiler gösterirler. Sık sık okuldan kaçma, kopya çekme, kavgalara karışma gibi davranışları vardır. Antisosyal kişilik bozukluğu olanlar genel olarak kendilerini yalnız, otonom ve güçlü görürler. Bazıları kendilerini kötüye kullanılmış ve sömürülmüş hissettiğinden başkalarına da sömürülmeyi hak ederler gözüyle bakar. 4.2 Antisosyal Kişilik Bozukluğu Tanı Ölçütleri 13 A. Aşağıdakilerden üçünün (ya da daha fazlasının ) olması ile belirli, 15 yaşından beri süregelen, başkalarının hakkını saymama ve başkalarının hakkına saldırma (tecavüz etme ) örüntüsü: (1) tutuklanması için zemin hazırlayan eylemlerde tekrar tekrar bulunmakla belirli, yasalara uygun toplumsal davranış biçimine ayak uyduramama (2) sürekli yalan söyleme, takma isimler kullanma ya da kişisel çıkarı, zevki için başkalarını atlatma ile belirli dürüst olmayan tutum (3) dürtüsellik ya da gelecek için tasarılar yapmama (4) yineleyen kavga dövüşler ya da saldırılarla belirli olmak üzere sinirlilik ve saldırganlık (5) kendisinin ya da başkalarının güvenliği konusunda umursamazlık (6) bir işi sürekli götürememe ya da mali yükümlülükleri tekrar tekrar yerine getirememe ile belirli olmak üzere sürekli bir sorumsuzluk (7) başkasına zarar vermiş, kötü davranmış ya da başkasından şey çalmış olmasına karşı ilgisiz olma ya da yaptıklarına kendince mantıklı açıklamalar getirme ile belirli olmak üzere vicdan azabı çekmeme B. Kişi en az 18 yaşındadır. C. 15 yaşından önce başlayan Davranım Bozuklukları vardır. D. Antisosyal davranış sadece Şizofreni ya da bir Manik Epizodun gidişi sırasında ortaya çıkmamaktadır. 13 DSM-IV-TR, Tanı Ölçütleri (2000) (Çeviren: Ertuğrul Köroğlu) HYB: Ankara 21 4.3 Ayırıcı Tanı Antisosyal kişilik bozukluğunun madde kötüye kullanımından ayır edilmesi oldukça güçtür. Hem madde kullanımı hem de antisosyal davranış çocuklukta başlayıp erişkinlikte devam ettiğinden her iki bozukluk tanısı birlikte konulabilir. 4.4 Etiyoloji (Ortaya Çıkartan Nedenler) Çocuklukta beyin disfonksiyonu, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu gösterenlerde antisosyal kişilik bozukluğu riski daha yüksektir. Bu bozukluk daha çok karışık ev ortamlarında ortaya çıkmaktadır. “Yaşamının ilk 5 yılında anneden yoksun kalan çocuklarda sosyopati görülme sıklığı fazladır. Bu yaşlarda ciddi yoksunluk yaşayan çocuklar ergenlik çağında davranışlarını kontrol etmekte güçlük çekmekte, ilgi ve dikkat çekmeye çalışmakta, yüzeysel ilişkiler kurmakta, normal bir kaygı ya da gerilim taşımamakta ve sosyal olgunluğa erişememektedir. Ana babasından ayrı kalan çocuklarla yapılan araştırmalarda bu çocukların ileride antisosyal kişilere dönüştüğünü desteklemektedir. Daha ayrıntılı incelendiğinde ana ya da babanın yoksunluğu bu tür ailelerde doğal nedenlerden daha çok ana babanın suça karışmasıyla ilgili olarak ortaya çıkmaktadır. Bu halde çevreden daha çok ana babanın sapkınlığı kalıtımsal bir faktör olarak ortaya çıkmaktadır. Çocuk için zedeleyici olan ana babanın gerçek kaybından daha çok onlarla yaşama süresi ve beraberinde açık şiddete ve reddedilmeye maruz kalma derecesinin yoğunluğu olmaktadır. Antisosyal kişiliklerin anneleriyle ilgili bilgiler arasında düzgün bir ev ortamının eksikliği yanında gerekli disiplin, ilgi ve şefkatin olmaması da ileride bu çocukların suça eğilimli olabileceklerini düşündürmektedir.” 14 “Ayrıca ana babanın terk etmesi ve sömürüsüyle çok sık karşılaşılabilir. Ana babanın keyfi olarak ağır cezalandırmaları da etken olabilir.”15 4.5 Epidemiyoloji ( Görülme Sıklığı ) Görülme sıklığı erkeklerde % 3 -7 arasındadır. Kadınlarda ise % 1 dolaylarındadır. Hapishanelerdeki suçluların yaklaşık % 75 ’inde görülür. 4.6 Gidiş ve Sonlanış Kronik bir gidişi vardır. Yapılan araştırmalar antisosyal kişilik bozukluğu bir kez ortaya çıktığında yaşam boyu sürdüğünü, düzelmeyen bir gidişle seyrettiğini ve yaş ilerledikçe belirtilerin azaldığını gösterir. Ayrıca depresif bozukluklar, alkol ve madde kötüye kullanım bozuklukları yaygındır. Doç. Dr. Ceylan , Emin ; Dr. Yazan , Beril ; Dr. Demirergi, Nalan ; (2000) , Araştırma Ve Klinik Uygulama- biyolojik Psikiyatri – Anksiyete Bozuklukları , III. Cilt . Nobel Tıp Kitapevleri: İstanbul. 15 Köroğlu Ertuğrul, (2007), Kişilik Bozuklukları, HYB: Ankara 14 22 4.7 Tedavi Yöntemleri Tedaviye genelde kendilerinden gelmezler. Tanı genelde ruhsal gözleme göre değil, öyküye göre konulur. Tedaviye başlamadan önce kesin sınırlar esastır. Terapist hastanın kendine zarar verici davranışı için bazı anlaşma yolları bulmalıdır. Ayrıca kişilik bozukluğuyla birlikte anksiyete ve depresyon gibi durumlarda ilaç tedavisi de kullanılabilir. 23 5. BORDERLİNE KİŞİLİK BOZUKLUĞU Borderline kişilik bozukluğu sürekli değişkenlik gösteren duygulanım, nesne ilişkileri ve benlik imgeleriyle karakterizedir. DSM- III ‘e tanı olarak ilk önerildiğinde çok eleştiri yapılan ve diğer yandan çok araştırma yapılan 2. eksen tanı olmuştur. Borderline kavramı ilk olarak; nöroz ve psikoz arasındaki olguları tarif etmek amacıyla 1938’de Stern tarafından kullanılmıştır. 1941’de Zilboorg şizofreninin gerçeği değerlendirmesi ve duygulanımında bozulmaları ve belirgin öfke nöbetleriyle giden daha hafif dereceli bir formunu tariflemiştir.(Ambutary Schizophrania) 1942 ‘de Deutsch psikotik olarak düşünülen ve kimlik duygusunda süreklilik taşımayan bireyler olarak tanımlamıştır. (Asif Personality) Deutsch ‘a göre bu bireyler bağımlı oldukları ve özdeşleştikleri kişilerle ilişkilerinden kaynaklanan duygusal yaşantısal ve tepkilerden oluşan bir dünyanın içinde yaşarlar. Ardından Hach ve Polatin; pan fobi, pananksiyete ve pan seksüalite üçlüsüyle giden ‘psödonöratik şizofreni kavramını’ ortaya atmışlardır. İlk kez Melitta Schmiderberg ,borderline kişilik bozukluğunu bir karakter bozukluğu olarak tanımlayan kişi olmuştur. Kerberg ; Melanie Klein ‘in çocuklarda tarif ettiği ilkel savunma düzenekleri ve nesne ilişkilerini sadeleştirerek kişilik bozukluğu olan erişkinlere uygun hale gelmiştir. “Kerberg bu karakterin altta yatan yapısının önemini vurgulamak için ‘ borderline kişilik organizasyonu’ kavramını vurgulamıştır. Yapılan çalışmalar, borderline kişilik bozukluklarının kaygılı, bağımlı, kayıp ve reddedilmeye duyarlı, depresyon, panik bozukluk ve agrofobiye yatkın olduklarını ortaya koymaktadır.”16 5.1 Tanı Koydurucu Özellikler Bu kişilik bozukluğu olan kişiler, duygularında, ilişki kurdukları kişilerle ve benlik imajlarında tutarsız ve dengesizdirler. Belirtilerin, duygu durum bozuklukları, madde kullanımı bozuklukları, uyum bozuklukları, gelişimsel sorunlar, davranış bozuklukları ve psikotik bozukluklarıyla benzer yanları vardır. Hep bir sıkıntı, kriz, boşluk içindedirler. Depresyon hali sık görülür. Kişiler arası ilişkilerinde mesafe koyma ya da yakınlaşma ihtiyaçları karşısında karasız ve karamsardırlar. Yoğun olarak terk edilme ve yalnız kalma korkusu yaşarlar. Yalnız kalmaya dayanamazlar. Cinsel yönelme, meslek seçimi, arkadaş seçimi konularında karasızdırlar. Toplumsal kimlikleri ve benlik imgeleri tutarsız ve dengesizdir. Sağlam bir kimlik duygusu gelişmemiştir. Çok çabuk hayal kırıklığına uğrarlar ve çok çabuk sinirlenirler. “Borderline kişilik bozukluğu olan bir kişide, şizotipal, antisosyal, narsistik ve histrionik kişilik bozuklukları aynı anda bulunabilir”.17 Gerçeği değerlendiremedikleri dönemlere rastlanır. Bunlar genelde paranoya ya da geçici disosiyatif belirtilerden oluşur. Kendilerine zarar verme, hızlı yaşama madde kötüye kullanım, tıkanırcasına yemek yeme, intihar ve tehdit edici davranışlara sık olarak rastlanır. Duygularında tepkisellik yoğun olarak görünür. Doç. Dr. Ceylan , Emin ; Dr. Yazan , Beril ; Dr. Demirergi , Nalan , (2000) Araştırma Ve Klinik Uygulama- biyolojik Psikiyatri – Anksiyete Bozuklukları , III. Cilt , Nobel Tıp Kitapevleri: İstanbul. 17 Prof. Dr. Yüksel, Nevzat ,(2006). Ruhsal Hastalıklar, Çizgi Tıp Yayınevi: İstanbul 16 24 Borderline kişilik bozukluğunda erken anne baba kaybı ve ani travmatik ayrılmalar önem taşır. Egoları güçsüzdür. Bu nedenle anksiyeteyi tolere edemezler. Yüceltme yetenekleri kısıtlıdır. Çocukların bağımlılık ve otonomi kazanması anne –baba tarafından kısıtlanır. Çocuğun, normal bağımlılık isteği ve gereksinimleri aşırı istekler olarak kabul edilir. Ergenlik dönemin de ise gösterdiği özerklik çabaları aile tarafından nefret ve terk edilme olarak algılanır. Reddedilme olasılığı yüksektir. Bu kişilik bozukluğun olanların ailelerinde, depresyon, madde kullanımı ve antisosyal davranış bozuklukları gibi psikopatolojik durumlar sık olarak rastlanmaktadır. Borderline kişilik bozukluğunda güçlü genetik kanıtlar bulunmaktadır. Ancak tek tek davranış düzeyinde ilişki olması güçlü bir olasılıktır. Ayrıca tanıda major depresif ve şizofeniyi de akla getirebilir. Kendilerine özgü belirtilerin yönü ve şiddeti ile kolayca ayırım yapılabilir. Sınır kişilik bozukluğu ; kişide anksiyete , duygu durum ve travma sonrası stres bozukluğu ile aynı anda ve birlikte bulunabilir. Bu konu tanı da göz önüne alınmalıdır. Bu kişilik bozukluğunda ilaç ve alkol kötü kullanımı sıktır. Bazen bu sorunlar hastaneye getiren sebep olabilir. Özellikle sınırda kişilik bozukluğu olan erkek hastalarda madde kullanımı daha fazladır. 5.2 Borderline Kişilik Bozukluğu Tanı Ölçütleri 18. Aşağıdakilerden beşinin (ya da daha fazlasının) olması ile belirli, genç erişkinlik döneminde başlayan ve değişik koşullar altında ortaya çıkan, kişilerarası ilişkilerde, benlik algısında ve duygulanımda tutarsızlık ve belirgin dürtüselliğin olduğu sürekli bir örüntü: (1)gerçek ya da hayali bir terk edilmeden kaçınmak için çılgınca çabalar gösterme. (2)gözünde aşırı büyütme (göklere çıkarma) ve yerin dibine sokma uçları arasında gidip gelen gergin ve tutarsız kişiler arası ilişkilerin olması (3) kimlik karmaşası: belirgin olarak ve sürekli bir biçimde tutarsız benlik algısıya da kendilik duyumu (4) kendine zarar verme olasılığı yüksek en az iki alanda dürtüselliği (örn. para harcama, cinsellik madde kötüye kullanımı, pervasızca araba, tıkanırca yemek yeme ). (5) duygu durumda belirgin bir tepkiselliğin olmasına bağlı affektif instabilite (örn. yoğun epizodik disfori , irritabilite ya da genellikle birkaç saat süren , nadiren birkaç günden daha uzun süren anksiyete ) 18 DSM-IV-TR, Tanı Ölçütleri, (2000). ( Çeviren: Ertuğrul Köroğlu ). HYB: Ankara 25 (6)kendini sürekli olarak boşlukta hissetme (7) uygunsuz, yoğun öfke ya da öfkesini kontrol altında tutamama (örn. sık sık hiddetlenme , geçmek bilmeyen öfke sık sık kavgalara karışma) (8) stresle ilişkili gelip geçici paranoid düşünce ya da ağır disosiyatif semptomlar yol açar 5.3 Ayırıcı Tanı Borderline hastanın uzun süren psikotik epizodlarının, düşünce bozukluğunun ve diğer şizofreni işaretlerinin bulunmaması şizofreniden ayrılmasını sağlayan etkenlerdendir. Histrionik ve antisosyal kişilik bozukluğu olan hastalar borderline kişilik bozukluğu olanlardan zor ayırt edilir. Çünkü borderline kişilik bozukluğu olan hasta kısa yaşanan psikotik epizodlar, intihar gelişimi ve yakın ilişkilerinde bağlılık gösterirler. 5.4 Etiyoloji (Ortaya Çıkartan Nedenler) Mahler( 1971) ve Masterson (1972) Borderline kişilik bozukluğunun, çocuğun (5-36ay) arası ayrışma bireyselleşme sürecinin doğru gerçekleşmediği durumlarda ortaya çıktığını savunurlar. Bu dönem çocuğun davranışlarında otonomi geliştirdiği dönemdir. (18-36) ay arasında çocuklar ayrılmaya karşı çok duyarlıdır. Bu dönemde anne ve babanın yokluğunu yaşayan kişi ayrılık yaşantısı karşısında hayat boyu hassas kalabilmektedir. Sağlıklı ruhsal bir gelişim ancak yeterli derecede iyi, anlayışlı, sevgi dolu ve kendine güveni fazla olan bir anneye bağlıdır. Bu dönemde çocuğun, progenital ve agresif dürtülerini cezalandırmadan, ansiyete duymadan sınırlayabilir. Gerekli yerde çocuğu engelleyebilir. Çocuğun öfkesinden korkmaz. Çocuk bu ilişki biçimiyle duygusal travmaların üstesinden gelmeyi öğrenir. Anne ayrılmakla artık ona kaygı vermez. Eleştirici, reddedici ve aşırı iç içe anne – baba ilişkileri sürecin tamamlanmasını bozar. Ve borderline kişilik bozukluğunun ortaya çıkmasına sebep olur. Borderline ile ilgili günümüzde ne geçerli hipotez ise; Kernberg tarafından öne sürülmüştür. Psikoseksüel gelişimin erken dönemlerinde anne, hem ilgi gösteren, besleyen hem de cezalandırıcı olarak algılanır. Annenin bu iki yönünü birleştiremez. Bu da çocukta yoğun bir kaygıya yol açar. İyi ve kötü nitelikler ayrıdır. İlişki kuruduğu kişilerde de bu iki zıt yönü tolere edemediği için dengeli ve güven verici ilişkiler kuramaz. Borderline kişilik bozukluğunda duygu durumunu kontrol edemememin yapısal bir bozukluk olduğu düşünülmektedir. Bu kontrolsüzlük, özellikle öfke durumunda belirgin olarak görülür. da Bu bozukluğun depresyon ile arasında ilişki vardır. Depresyon olan hastaların birinci derece akrabalarında bu bozukluk sık rastlanmaktadır. Ayrıca affektif bozukluk ta görülmektedir. Bazı bulgularda uyku kayıtları affektife benzetilmektedir. İzlenen depresif belirtilere ilaç yanıt vermemektedir. 26 Doğuştan gelen nedenlerle çevresel nedenlerin birleşmesi, depresyon ve borderline davranışını ortaya çıktığı görüşü akla yakın gelmektedir. “Ayrıca; doğum sırasında beyin hasarı, kafa travması ve başka beyin hastalıkları geçirmiş olanlarda da borderline kişilik bozukluğu görülmektedir.” 19 5.5 Epidemiyoloji (Görülme Sıklığı) Kişilik bozuklukları arasında sık görünen ve yaygın olduğu düşünülen bir bozukluktur. Görülme sıklığı ile yeterli bir çalışma yoktur. Değişik çalışmalarda görülme sıklığı % 2-4 arası olarak verilmektedir.%90 nın başka bir psikiyatrik tanısı daha vardır. Ayrıca %40nın aldığı başka psikiyatrik tanı ikiden fazladır. Kadınlarda erkelere göre iki kat daha sık rastlanır. Bu kişilerin ailelerinde; major depresif, maddeyi kötüye kullanım ve alkol kullanımı fazladır. Annesinde böyle bozukluk olan kişilerin çocuklarında borderline kişilik bozukluğu daha sık görünür. 5.6 Gidiş ve Sonlanış Bozukluk zamanla ufak değişiklikler olsada tam olarak stabildir. Ancak yüksek derecede major depresif bozukluk görülür. 5.7 Tedavi Yöntemi Analizi zor olan borderline kişilik bozukluğunda psikoterapi yoğun araştırma isteyen bir alandır. Terapist yardımcı ego olarak işlev görür. Davranış terapisinde hastanın dürtülerini kontrol etmesi , öfke , reddedilme ve eleştirilere karşı duyarlılığının azaltılması hedef alınmıştır. Sosyal beceri eğitimi ; özellikle videodan yararlanma hareketlerinin başkalarını nasıl etkilediğini göstermede ve bu şekilde kişiler arası ilişkileri denetlemede yardımcı olabilir. Borderline kişilik bozukluğu olan hastalar, hem bireysel hem de grup temelinde yoğun psikoterapi uygulanan hastane ortamında sıklıkla iyi olurlar. Ayrıca eğitimli görevlilerin değişik disiplinlerde olmasından, uğraşlarından ve yeniden yaratma ve mesleki terapilerden etkilenirler. Ev ortamı, aileyi, kötüye kullanımı gibi aile içi çatışmalar veya iğer baskılar olduğu için hastanın rehabilitasyonuna zarar veriyorsa bu gibi programlar özellikle yardımcıdır. Aşırı kendine zarar verici veya kendini sakat bırakan hastalar hastanenin koruyucu ortamında güvence altına alınabilir. İdeal şartlar altında düzelme göstere kadar hastanede kalırlar. Bazı vakalar bir yıldan fazla olabilir. Hastalar daha sonra gece ve gündüz hastaneleri, dinlenme evleri gibi özel destekleyici sistemlere gönderilebilirler. İlaç tedavisinde seçim izlenen belirtilere göre yapılır.” Duygu durumunun dengelenmesi ve dürtü denetimi sağlanabilmesi için ilaç kullanılabilmektedir.”20 19 20 Prof. Dr. Yüksel, Nevzat ,(2006). Ruhsal Hastalıklar, Çizgi Tıp Yayınevi : İstanbul Prof. Dr. Köroğlu, Ertuğrul , (2007). Kişilik Bozuklukları. HYB: Ankara 27 6. HİSTRİONİK KİŞİLİK BOZUKLUĞU Histrionik kişilik bozukluğu olan bireyler, rol yapıyormuş gibi, duygusal ve olumlu izlenimler bırakmaya çalışan, çok renkli, dikkatleri üzerlerine çekmeye çalışan ve başkalarını etkilemeye yönelik davranışta bulunan kişilerdir. Histrionik kişilik bozukluğunun tarihçesi; Hipokrat’ın 2400 yıl önce tanımlamış olduğu histeri kavramına dayanır. 19yy Charcot ve Janet histeri kavramıyla konversiyon arasında ilişki kurmuşlardır. 1958 ‘de histerinin 5 ayrı şekilde kullanımının olduğu görülmüştür. Bir kişilik ya da karakter tipi, bir konversiyon tepkisi, fobi ve anksiyeteyle karakterize psikonörotik bir bozukluk, altta yatan psikopatolojik örüntünün özel bir tipi ve bir tür hakaret. Tanı da yaşanan bu karışıklıktan dolayı DSM II ‘den histeri terimi çıkarılmıştır. DSM – III ‘teki ilk anlamı korunarak histrionik kişilik bozukluğu adı altında yeniden yer almıştır. Ayrıca farklı tanımlamalarda yapılmıştır. ‘hiteroid ve inantil karakterler’ duygusal açıdan dengesiz olan ve özellikle borderline kişilik bozukluğu tanısına uyan bir grup hastayı tanımlamakta kullanmışlardır. Psikanalitik tedavilere değişik yanıt vermeleri açısından bakıldığında bir araştırmacı, iyi histerik , histerik özelikler gösteren depresif karakter ve iyi sanılan histerik diye histrionik kişilik bozukluğunu üçe ayırmıştır. Sonraki tipleme DSM-III ‘teki borderline kişilik bozukluğu denilen ve tedavide değişiklikleri zorunlu kılan grubu temsil etmektedir. DSM –III ‘teki bulunan histrionik kişilik bozukluluğunun çoğu ölçütü DSMIII–R ‘de yer almamıştır. Manüplatif intihar girişimleri, borderline kişilik bozukluğuyla karışmasını engellemek için kaldırılmıştır. Daha önce DSM- I ‘den çıkarılan uygunsuz, baştan çıkarıcı davranışlar ölçütü yeniden eklenmiştir. Aşırı derecede dışavurumcu ve detaydan yoksun konuşma biçimi diğer bir eklene ölçüttür. 6.1 Tanı Koydurucu Özellikler Histrionik kişilik bozukluğu olan kişiler, dikkat çekme isteği, renkli ve gösterişli giyinme, olayları büyütme ve dramatize etme, abartılı duygusal tepkiler ve mimik hareketlerinde bulunurlar. Duyguları, düşünceleri ve inançları sık sık değişir. Konuşmalarında çoğu zaman dramatik vurgular yaparlar. Farkında olmadan karşısındaki kişiyi taklit edebilirler. Stres altında gerçeği değerlendiremezler. Hayal güçleri oldukça yüksektir. Ve yaratıcı düşünürler. Kaprislidirler. Kolay tahrik olurlar. Engellenmeye, reddedilmeye ve düş kırıklığına gelemezler. Histrionik kişiler, dost canlısı ve yardımsever olarak görünürler. Övgüye çok meraklıdırlar. Cinsel yönden kışkırtıcıdırlar. Kadınlar; cezp edici ya da cilveli, erkekler ise; daha çok başkalarını övmede cömert ve fırsat buldukça baştan çıkarıcı davranışlarda bulunurlar. Kaygısız ve çok bilmiş davranırlar. Kişisel ilişkilerinde iyi olsalar da derinlik ve süreklilik yoktur. İlişkileri sığdır. Kendilerini yaşadıkları ilişkilere ve kişiler üzerinde bıraktıkları izlenimlere göre tanımlarlar. Sorumluluk almaktan ve iç gözlem yapmaktan kaçınırlar. İç görüden yoksundurlar. Bilinç dışı duyguları kontrol etmek için çaba harcarlar. Histrionik kişilik bozukluğu olan kişilerde, iç ruhsal dünya tam olarak oluşamamıştır. Dış dünyaların düşünce ve sezgilerine önem verdikleri için iç dünyalarını geliştirememişlerdir. Kabul görme, teşvik ete övülme gibi konulara aşı doyumsuzlardır. 28 İlgi ve kabul görmemelerinin sonucunda ise kaygı yaşarlar buda değersizlik ve boşluk duygusu yaratır. Kolaylıkla yalan söyleyebilirler. Bir işi başarabilmek için yapamayacaklar şey yoktur. Sevgileri yüzeyseldir. Hilelerinin ortaya çıkacağı düşüncesi ve korkusu onların ilişkilerinde süreklilik yaratmaz. Gereksiz isteklerde bulunan, huysuzca davranan ve ilişkilerinde uyumsuz olan insanlardır. Kolay etki altında kalırlar. Dışavurumları ve tepkileri abartılıdır. Chodoff ve Lyons (1958) Histrionik kişilerin kadınlığın karikatürünü sergilediklerini, Histrionik ve histerik kişilik bozuklukları tanısının daha çok kadınlarda kullanıldığını belirtirler. Bunun nedeninin toplumdaki cinsiyet rollerinden kaynakladığı görüşündedirler. Histrionikler daha çok dış uyaranlara karşı davranırlar. Böyle bir yönelimde olmaları ayrıntılara, çabuk gelip geçen, nasıl etkilendiklerine göre değişen ve dağınık bir ilgi göstermelerine yol açar; karasız ve “dönek “ davranışlarının nedeni de budur. Rahatsızlık yaratabilecek duygulardan ve belek yükünden uzak durmayı ve bunları baskılamayı iyi öğrenmişlerdir. Bundan dolayı geçmişlerinin büyük bir kısmı boştur. Deneyimlerden kazançları ve beklenen belirli tutum ve duyguları yoktur. Geçmişte yaşamış olduklarından ders almadıkları için kendi başlarına pek faal olmazlar ve devamlı başkalarına bağımlılık duyarlar. Histrionik kişilik bozukluğu olan kişilerin altta yatan iki yerleşik düşüncelerinin olduğu söylenir. Bunlar ‘Ben yetersizim ve kendi yaşamımı kendim çekip çeviremem’ ve ‘değerli olabilmek için herkes tarafından sevilmeliyim’ düşünceleridir. Kendilerine bakamayacağı düşüncesine inandıkları için sürekli ilgi arayışında olurlar. Başlarından kendilerine bakmalarını ihtiyaçlarını gidermelerini ve devamlı övgüyle bahsetmelerini arzu ederler. Sevimli olmak ve devamlı sevilen kişi olmak, dışlanmaya ve yalnız kalmaya karşı duyarlı olmalarına sebep olur. ‘Ya hep ya hiç’ şeklinde düşünürler. Genellemeler ve yaşadıkları duygulara göre çıkarımlar yaparlar.” Chodoff bu hastaların aniden yalancı içgörü kazanabilmelerine dikkat çekmiştir. Ancak bu içgörü gelip geçicidir ve kalıcı etkisi sınırlıdır. Bunun nedeni bilişsel olarak bulanıklığa ve unutmaya yatkın olmaları ve beraberinde terapistin gözüne girmeye çalışmalarıdır.”21 Doç. Dr. Ceylan, Emin; Dr. Yazan, Beril; Dr. Demirergi, Nalan , (2000). Araştırma Ve Klinik Uygulama- biyolojik Psikiyatri – Anksiyete Bozuklukları III. Cilt, Nobel Tıp Kitapevleri: İstanbul 21 29 6.2 Histrionik Kişilik Bozukluğu Tanı Ölçütleri 22 Aşağıdakilerden beşinin (ya da daha fazlasının) olması ile belirli, genç erişkinlik döneminde başlayan ve değişik koşullar altında ortaya çıkan, aşrı duygusallık ve ilgilenilme arayışı gösteren sürekli bir örüntü: (1) ilgi odağı olmadığı durumlarda rahatsız olur (2) başkalarıyla olan etkileşimi çoğu zaman uygunsuz bir biçimde cinsel yönden ayartıcı ya da baştan çıkarıcı davranışlarla belirlidir (3) hızlı değişen ve yüzeysel kalan duygular sergiler (4) ilgiyi üzerine çekmek için sürekli olarak fizik görünümünü kullanır (5) aşırı bir düzeyde başkalarını etkilemeye yönelik ve ayrıntıdan yoksun bir konuşma biçimi vardır (6) gösteriş yapar, yapmacık davranır ve duygularını aşırı bir abartma ile gösterir (7) ilişkilerin olduğundan daha yakın olması gerektiğini düşünür. 6.3 Ayırıcı Tanı Histrionik ve borderline kişilik bozukluğu tanısı aynı hastaya konulabilir. Bu yüzden ayır edilmeleri zordur. Kısa psikotik bozukluğu ve disosiyatif bozukluğu bir arada bulunan hastalara hisrionik kişilik bozukluğu tanısını koymak daha kolay olur. 6.4 Etiyoloji (Ortaya Çıkartan Nedenler) Histrionik kişilik bozukluğu babanın mesafeli ve hoşgörülü davranmaması annenin ise; kışkırtıcı ve ayartıcı davranması örüntüsü sık karşılaşılan bir durumdur. Temelde psikolojik bir durum olarak kabul edilir. MMPI histrionik özellikler temel alınarak yapılan bir araştırmada genetik etki düşük düzeyde bulunmaktadır. Yaklaşık bir asırdan beri histrionik kişilik bozukluğu olan hastalarda yapılan psikanalitik çalışmalar sonucunda genelde çocukluk çağı gelişimleri ve psikodinamikleriyle ilgili olarak birçok veri toplanmıştır. Çocukluktaki ödipal dönemin sağlıklı bir şekilde tamamlanmamış olması ve çocukluk döneminde ki yakınlaşma ve ayrışma dönemi ilgili sorunlar olması söz konusudur. “Histrionik kadın; çocuklukta annesinin sevgisinden umudunu yitirip, beklentilerini babasına yöneltir. Babasının ilgisini çekebilmek için dramatik bir teşhircilik ve flörtçü davranışlar geliştirmeye başlar. Yetişkin bir yaşama ulaştığında ise babasının küçük kızı olarak kalabilmek için genital cinselliğini bastırmak zorunda kalır. 22 DSM-IV-TR, Tanı Ölçütleri, (2000). ( Çeviren : Ertuğrul Köroğlu ). HYB: Ankara 30 Baştan çıkarıcı davranışlarının amacı; anne memesi yerine penisi koymuş olmasından kaynaklanır. Asıl amacı; ulaşamamış olduğu anne memesidir. Fakat baştan çıkarıcı davranışları yüzünden ulaştığı yer uzun vade de düş kırıklığıyla sonuçlanır.”23 6.5 Epidemiyoloji (Görülme Sıklığı) DSM-IV ‘e göre sınırlı sayıda yapılan genel populasyon çalışmaları histronik kişilik bozukluğunun toplumda % 2-3 arasında görüldüğünü ortaya koymuştur. Yapılandırılmış değerlendirme teknikleri ile %10- 15 kadar hastanın yatan ve ayakta tedavi gören akıl hastalığı durumlarında olduğu bildirilmiştir. Kadınlara erkelerden daha sık histrionik tanısı konmaktadır. Bazı çalışmalarda somatizasyon ve alkol kullanım bozukluklarıyla birlikte görüldüğü bulunmuştur. 6.6 Gidiş ve Sonlanış Yaşlandıkça azalma gösterme eğilimindedirler. Ancak gençken sahip oldukları enerji aynı olmadığı için bu farklılık daha belirgin hale gelebilir. 6.7 Tedavi Yöntemi Bu kişilik bozukluğunda, grup veya bireysel olarak analitik yönelimli psikoterapi önerilir. Terapist hastaların duygusal görünmelerine aldanmamalı daha çok duyguların doğru bir şekilde ifadesini netleştirmelidir. Kendilerini ifade etmeleri sağlanmalıdır. Derinde yatan duyguların üzerinde durulmalıdır. Sevgi ilişkisini sürdürme zorlukları konusunda içgörü kazandırılmalıdır. Histrionik kişilik bozukluğu olan hastalar gerçek duygularının farkında değillerdir. Bundan dolayı bu duygularının açığa çıkarılmasında terapötik yaklaşım önemlidir Terapistlerinden destek ve yönlendirilme beklentisi içinde olurlar. Ve terapistlerini hızla ülküleştirme eğilimi içindedirler. Gelip geçici duygusal durumlar için ilaç kullanılabilmektedir. Gençtan, Engin , (2004). Psikodinamik Psikiyatri Ve normaldışı Davranışlar . Metis yayınları: İstanbul 23 31 7. NARSİSİSTİK KİŞİLİK BOZUKLUĞU Narsisizm; etimolojik olarak yunanca da kuntluk ya da duyarsızlık anlamına gelen ‘narke’ sözcüğüyle ilintilidir. Narsisizm terimi birçok anlama sahiptir. Kendini beğenen, başkalarının yaşadıklarına ve yaşattıklarına duyarsız davranan, insanlara kıskançlık duyan ve kendini sürekli ön plana çıkarmaktan hoşlanan insanlar narsisistik olarak tanımlanır. Klasik mitolojide ki Narsisus’tan immatürite ve ben merkezciliğe kadar uzana bir çizgide çeşitli anlamlar taşıyabilir. Psikiyatride ilk olarak DSM-III ‘ te resmi kullanıma girmiştir. 7.1 Tanı Koydurucu Özellikler Genel anlamda narsistik özellikler; dramatik, artistik, atletik ya da akademik başarılar peşinde koşma şeklinde ortaya çıkar. Kendileriyle çok meşgul insanlar gibi görünseler de yüzeysel, değersiz ve aşağılık hissetme eğilimi içindedirler. Eleştirilere katlanamazlar. İnsanları kendi amaç ve istekleri doğrultusunda kullanır ve sömürürler. Empati kuramazlar. Güç ve sevgi konularında doyumsuzdurlar. Kendilerini çok değerli ve eşi bulunmaz olarak görürler. Kişiler arası ilişkileri bozuktur. Devamlı ilgi beğeni ve onay beklerler. Beklentileri karşılanmayınca benlik saygısı hemen sarsılır. Kırılganlık, bunaltı ve çökkünlük ortaya çıkar. Kendilerine saygı göstermeyen herkesi küçümser ve hor görüler.. Başarısızlıkları başarı gibi göstermeye ve hayal güçlerini abartarak kendilerini ve başkalarını kandırmaya yatkındırlar. Umutsuzluğa kapılmazlar. Kendilerini haklı çıkarabilmek için gerçekleri çarpıtırlar. Rahatlarına çok düşkündürler. Başkalarına sürekli imrenirler. Her şeyin en iyisinin kendilerinde olmalarını isterler. Başkalarına karşı yoğun bir kıskançlık duygusu hakimdir. Kedini beğenmişlik ve kibir duyguları kabarıktır. Borderline, histrionik ve antisosyal kişilik bozuklukları narsisistik kişilik bozukluklarıyla birlikte bulunur. Bundan dolayı tanı zor koyulmaktadır. Narsisistik kişilik bozukluğu olan hastalar borderline kişilik bozukluğu olan hastalardan daha az anksiyeteye sahiptir. Bu kişilik bozukluğuna sahip insanlar yaşlılıkta güçlük çekerler. Güç, güzellik ve gençlik nitelikleri giderek değiştiği zaman bunlardan rahatsızlık duyarlar ve takıntılı olurlar. Olumsuz durumlar narsisistik kişileri fazla öfkelendirir ya da önüne geçilmez ir intikam duygusu oluşturur. Sosyal davranışlarına ya da mesleki başarılarına mantıklı eleştiriler getirildiğinde umursamaz bir tavır alırlar ve eleştirileri değersiz bulurlar. İnsan ilişkilerinde ülküleştirme, imrenme, değersizleştirme ya da insanları kullanma gibi davranışlar ön plandadır. Freud iki tür narsisizm den bahsetmektedir. ‘Birincil narsisizm’ de libidinal enerji başlangıçtan itibaren self te bulunur ve objelere yönelemez. Bu durumu, güçlü ve kusursuz olma duygularının eşilik ettiği benlik şişmesi izler. ‘İkinci narsisizm’ ise obje ilişkilerinde yaşanan engellemeler ve düş kırıklıkları sonucu, libidonun objelerden çekilerek yeniden egoya dönmesi sonucu oluşur. Ayrıca Winnicot iki benlik durumunun olduğunu ortaya koymuştur. Bunlar yapay ve gerçek benlik durumlarıdır. İnsanlar geliştirdikleri yapay benlikle gerçek benliği korumaya çalışırlar. 32 Çevrenin beklentilerine boyun eğme gibi gereken durumlarda yapay benlikle ortaya çıkarlar. Yapay benliğin fazla geliştirilmesi gerçek benliğin tümden kaybolmasına sebep olur. Klinik çalışmalarda bu iki durumu ayırt edebilmek önemlidir. Tedavi sürecinde yalnızca yapay benlik üzerine çalışılması , gerçek benlikle ilişki kurulmaması yıllardan beri hiçbir yere ulaşılmayan psikoterapi seanslarının başlıca nedenidir. 7.2 Narsisistik Kişilik Bozukluğunun Tanı Ölçütleri 24 Aşağıdakilerden beşinin (ya da daha fazlasının) olması ile belirli, genç erişkinlik döneminde başlayan ve değişik koşullar altında ortaya çıkan, üstünlük duygusu (düşlemlerde ya da davranışlarda ) , beğenilme gereksinmesi ve empati yapamamanın olduğu sürekli örüntü: (1) kendisinin çok önemli olduğu duygusunu taşır. ( örn. başkalarını ve yeteneklerini abartır, yeterli başarı göstermeksizin üstün biri olarak bilinmeyi bekler) (2) sınırsız başarı, güç, zeka, güzellik ya da kusursuz sevgi düşlemleri üzerine kafa yorar (3) “özel “ ve eşi bulunmaz biri olduğuna ve ancak başka özel ya da toplumsal durumu üstün kişilerin ( ya da kurumların ) kendisini anlayabileceğine ya da ancak onlarla arkadaşlık etmesi gerektiğine inanır (4) çok beğenilmek ister (5) hak kazandığı duygusu vardır: kendisinin özellikle kayırılacak olduğu bir tedavi biçiminin uygulanacağı beklentileri ya da bu eklentilere göre uyum gösterme (6) kişiler arası ilişkileri kendi çıkarı için kullanır : kendi amaçlarına ulaşmak için başkalarının zayıf yanlarını kullanır (7) empati yapamaz: başkalarının duygularını ve gereksinimlerini tanıyıp tanımlama konusunda isteksizdir (8) çoğu zaman başkalarını kıskanır ya da başkalarının kendisini kıskandığına inanır (9) küstah, kendini beğenmiş davranış ya da tutumlar sergiler. DSM-IV-TR, Tanı Ölçütleri, (2000). ( Çeviren : Ertuğrul Köroğlu ). HYB: Ankara 33 6.3 Ayırıcı Tanı Borderline, histrionik ve antisosyal kişilik bozuklukları sıklıkla narsisistik kişilik bozukluğu ile birlikte bulunur. Bu da ayırıcı tanıyı zorlaştırır. Narsisistik kişilik bozukluğu olan hastalar histrionik hastalarınkine benzeyen teşhirci özellikler gösterirler. Ayrıca borderline kişilik bozukluğu olan hastalardan daha az anksiyeteye sahiptirler. Antisosyal kişilik bozukluğu olan hastalar ise; sıklıkla başlarını derde sokarlar ve bu kişilerde madde kötüye kullanımı vardır . Fakat Narsisistik kişilik bozukluğu olan hastalarda bu gibi davranışlara rastlanmaz. 6.4 Etiyoloji (Ortaya Çıkartan Nedenler) Psikologlara göre narsisistik kişilik bozukluğunun temelinde erken çocukluk dönemlerinde kişilik bütünlüğünün oluşturulabilmesi ve korunabilmesi için çevreden belirli tepkiler alınmasına ihtiyaç duyulur. Bu duygulara karşı anne babanın yeterli eşduyumlu (empati) olamayışı, duygusal sıcaklık ve destek eksikliği ayrıca anne babanın güç, güzellik, yetenek ve zeka konusunda gerçekçi olmayan tutumlarından dolayı bu çocuklarda yüzeysel duygular gelişir. Kendisini annesine fark ettirme çabaları ve bunun karşılığında beklediği onay ve beğeni tepkisiz bırakıldığında ise çocuk hem kendini hem de idealleştirme ihtiyacında olduğu anne imgesinden yoksun kalır. Anne babanın çocuğun özelliklerini aşırı yüceltmesi, öz benlik duygunun sürekli beslenmesine ve büyümesine sebep olur. Bunun da narsisistik kişilik bozukluğunun ortaya çıkmasında önemli bir payı vardır. Ayrıca çocukluk çağında geçirilen ağır travmalar, benlik saygısına yönelik bu gelişimin çarpıtılmasına neden olur. Kişiliği etkilenir. 6.5 Epidemiyoloji (Görülme Sıklığı) DSM- IV göre narsisistik kişilik bozukluğu klinik vakalarda % 2-16 arasında genel populasyonda görülme sıklığı daha azdır. Gerçek dışı beceriklilik ve güzelliğinden duyarlılıklarıyla çocuklarını etkileyen ve bozukluğa sahip ebeveynlerin çocuklarında genelden daha fazla risk vardır. Vaka sayısının giderek arttığı bildirilmektedir. 6.6 Gidiş ve Sonlanış Kronik olarak tedavisi güçtür. Orta yaş krizlerinde diğer bozukluklardan daha fazla kırılgan olabilirler. 34 6.7 Tedavi Yöntemi Kronikleşme eğilimi taşır ve tedavisi zor bir durumdur. Otto Kernberg ve Heinz Kohut gibi psikiyatristler kullanılan psikanalitik yöntemlerin yaralı olduğunu savunmuşlardır. Fakat bunları yeterli bulmamışlardır. Araştırılması gereken bir rahatsızlık olduğunu belirtmişlerdir. Ego gücüne göre destekleyici ya da içgörü yönelimli psikoterapide uygulanmaktadır. Tedavide amaç; benlik saygısının korunmasıdır. Fakat tedavide gerçek benlikle ilişki kurulmadan yapay benlik üzerine çalışılması tedavide sonuç vermez. “Terapist, gerçek benlikle iletişimini yapay benlik aracılığıyla sürdürebilir. Gerçek benlik ortaya çıkmaya başladığında kendisine aşırı bağımlılık yöneltilmesine hazırlıklı olmalıdır. Hastanın bu ihtiyacı karşılanamadığında gerçek benliğin belirlenmesi, vaktiyle anne ile olan ilişkide yaşadığı biçimiyle engellenmiş olur.” 25 Gençtan, Engin , (2004) , Psikodinamik Psikiyatri Ve normaldışı Davranışlar , Metis yayınları : İstanbul 25 35 C KÜMESİ KİŞİLİK BOZUKLUKLARI OBSESİF – KOMPULSİF KİŞİLİK BOZUKLUĞU ÇEKİNGEN KİŞİLİK BOZUKLUĞU BAĞIMLI KİŞİLİK BOZUKLUĞU PASİF-AGRESİF KİŞİLİK BOZUKLUĞU 36 8. OBSESİF- KOMPULSİF KİŞİLİK BOZUKLUĞU Bu kişilik bozukluğunun temel özellikleri mükemmeliyetçilik, düzenlilik duygusal katılık, inatçılık ve kararsızlıkla karakterizedir. 8.1 Tanı Koydurucu Özellikler Obsesif – kompulsif kişilik bozukluğunda temel olarak inatçılık, ısrarcılık aşırı düzenlilik, titizlilik, kararsızlık ve katılık bulunur. Bu kişiler yapılan iş veya etkinliğin geneline ve asıl amacına değil ayrıntılarına takılırlar. Sabit fikirli, kuralcı, ve rahatsız edecek derecede titizdirler. Mükemmelci bir davranış içindedirler. Aşırı mantıklıdırlar. Duygusal kısıtlılık yaşarlar. İnsan ilişkilerinden çekinmezler fakat yakınlık ve samimiyet gösteremezler. Duygularını ifade etmekte zorluk yaşarlar. Genelde resmidirler. Yakın arkadaşları ve dostları ya yoktur ya da çok azdır. Birlikte yaşanması zor insanlardır. Değer yargıları ve dünya görüşleri katıdır. Ahlaki konulara aşırı önem verirler. Toplumsal kurallara karşı çok duyarlıdırlar ve bozulmasına toleransları yoktur. İşlerin kendi bildikleri şekilde yürümesi ve olması için aşırı ısrarcı ve katı davranırlar. Sorumluluk duyguları aşırı gelişmiştir. Davranışları amaçlı ve benlikle uyum içindedirler. Genelde hata yapmaktan ve yanlış anlaşılmamaktan dolayı karar vermekte zorlanırlar. Düzen ve detaylarla çok ilgilenirler. Bu şekilde de insanları kendilerinden uzaklaştırırlar. Kendi içinde oldukları her koşulu kontrol altında tutmak isterler. Otoriter bir tutumları vardır. Her işi ciddiyetle büyü bir titizlikle ele alırlar. Kendilerini işlerine adamışlardır. Çalışkandırlar. Bu yüzden mesleki yaşamlarında çok başarılı olabilirler. Obsesif – kompulsif kişililik bozukluğu olanlar kurallar, listeler ve düzenlilik konusunda detaylara öylesine önem verirler ki bazen yapılan işler amacından sapabilir ya da sonuca varamayabilir. Belli hareketleri belli zamanlarda muhakkak yapar, yapmadıkları zaman aşırı derecede rahatsız olurlar. Evlilikleri düzenli bir şekilde devam eder. Cimridirler Eski ve gereksiz eşyaları bir türlü elden çıkaramazlar. Evlerinin, iş yerlerinin ve diğer yaşam alanlarının temizliği ve düzenliliği için ciddi şekilde zaman harcarlar. Terapistle görüşme esnasında düzgün ve temiz giyimli oldukları görülür. Genelde ciddi ve sessizdirler. Konuşmalarını detaylı ve çok uzun tutarlar. Duygulanımları kısıtlıdır. Tarihlere ve detaylara karşı aşırı titizlik gösterirler. 37 8.2 Obsesif- Kompulsif Kişilik Bozukluğu Tanı Ölçütleri 26 A. Aşağıdakilerden dördünün ( ya da daha fazlasının ) olması ile belirli genç erişkinlik döneminde başlayan ve değişik koşullar altında ortaya çıkan, esneklik, açıklık ve verimlilik uğruna düzenlilik, mükemmeliyetçilik, zihinsel ve kişiler arasında kontrol koyma üzerine aşırı kafa yormanın olduğu sürekli bir örüntü: (1) yapılan etkinliğin asıl amacını unutturacak derecede ayrıntılar, kurallar, listeler, sıralama, organize etme ya da program yapma ile uğraşıp durur (2) işin bitirilmesini zorlaştıran bir mükemmelcilik gösterir (3) boş zamanlarını değerlendirme etkinliklerden ve arkadaşlıklardan yoksun kalacak derecede kendisini işe ya da üretkenliğe adar (4) ahlak, doğruluk ya da değerler gibi konularda vicdanının sesini aşırı dinler ve esneklik göstermez (5) özel bir değeri olmasa bile eskimiş ya da değersiz şeyleri elden çıkaramaz (6) başkaları, tam olarak kendisinin yaptığı gibi yapmayı kabul etmedikçe görev dağılımı yapmak ya da birlikte çalışmak istemez (7) para harcama konusunda hem kendisine hem de başkalarına karşı cimri davranır, para, gelecekte ortaya çıkabilecek felaketler için biriktirilmesi gereken bir şey olarak görülür (8) katı ve inatçıdır 8.3 Ayırıcı Tanı Bu kişilik bozukluğunda en büyük zorluk, obsesif –kompulsif özelliklerle obsesif kompulsif kişilik bozukluğunun ayırımının yapılmasıdır. Bu hastalardaki kişilik bozukluğu tanısını iş ve sosyal işlevsellikteki önemli bozulmaların olması sağlar. 8.4 Etiyoloji (Ortaya Çıkartan Nedenler) “Genetik çalışmalar obsesif - kompulsif kişilik bozukluğunun oluşumuna genetik etkenlerin neden olduğu savunulur. Bozuklukla ilgili ilk açıklamalar Freud (1908) ‘ un psikoseksüel gelişimin anal döneminde çocuğun dürtüleri ana babanın kendisini sosyalleştirmeye yönelik çabalarıyla çatışmaya girer… Dürtüler ve duyguların şekillenmesi hiç kuşkusuz ana babanın bazı davranışlarına göre olabilmektedir. 26 DSM-IV-TR, Tanı Ölçütleri (2000) (Çeviren: Ertuğrul Köroğlu) HYB: Ankara 38 Çocuğun kızgınlık ya da hoşnutsuzluğunu ifade etmesi utanç, eleştiri ya da sosyal yalıtımla sonuçlanabilir.”27 yani ana babanın aşırı mükemmeliyetçi ve detaycı tavrı ileride çocukta obsesif – kompulsif kişilik bozukluğunun ortaya çıkmasına neden olabilir. Obsesif kompulsif kişilerde genç yaşta depresif bozukluklara sıklıkla rastlanır. 8.5 Epidemiyoloji ( Görülme Sıklığı ) Toplumun yaklaşık % 1’inde görülür. Kadınlara oranla erkeklerde daha sık görülür ama bu oranın net olarak ne kadar olduğu bilinmemektedir. 8.6 Gidiş ve Sonlanış Obsesif- kompulsif kişilik bozukluğunun gidişi kişiye göre değişkendir. Önceden tahmin edilemez.. Bu kişilik bozukluğunda yaş ilerledikçe hastalık şiddetlenebilir ve major depresif bozukluk görülebilir. 8.7 Tedavi Yöntemleri Diğer kişilik bozukluklarının aksine obsesif- kompulsif kişilik bozukluğu olanlar hastalıklarının farkındadırlar. Tedaviye kendiliğinden gelebilirler. Tedavi çok uzun zaman alabilir. Grup terapisi ve davranışçı terapi faydalı olabilir. Hastanın sahip oldukları alışkanlıkları değiştirmeye çalışmak hasta üzerinde anksiyete oluşturabilir. Fakat tedavinin ilerleyen zamanlarında hasta takıntılarla başa çıkma yollarını öğrenebilir. Ayrıca şiddetli obsesif- kompulsif kişilik bozukluğu olanlarda ilaç tedavisi de uygulanabilir. Doç. Dr. Ceylan , Emin ; Dr. Yazan , Beril ; Dr. Demirergi, Nalan ; (2000) , Araştırma Ve Klinik Uygulama- biyolojik Psikiyatri – Anksiyete Bozuklukları , III. Cilt . Nobel Tıp Kitapevleri: İstanbul. 27 39 9. ÇEKİNGEN KİŞİLİK BOZUKLUĞU Çekingen kişilik bozukluğu olan kişiler, aşağılık kompleksine sahiptirler. Arkadaşlık kurabilmek için büyük istek duyarlar fakat eleştirilerden korkarlar ve bu yüzden ilişkilerinde hep çekingen ve utangaç davranırlar. 9.1 Tanı Koydurucu Özellikler Çekingen kişiler, utangaç, çekimser, korkak bir kişiliğe sahiptirler. Toplumdan kopuk ve yalnızdırlar. İlişkilerinde aşağılanmaktan ve yenilgiye uğramaktan korkarlar. Duygularını açıkça dışa vuramazlar. Duygusallık ve yakınlık duygularını ancak şiir yazarak ve sanatsal faaliyetlerde bulunarak bu gereksinimlerini giderirler. Kuruntulu bir düşünce yapısına sahiptirler. Yüz yüze iletişim kurdukları kişilere gerginlik duygusu yaşatırlar. Güvensizdirler ve bunu başkalarıyla olan ilişkilerinde de gösterirler. Sıkılgan, mahcup, soğuk ve kendi içine kapanan kişiler olarak görülür. Huzursuz, gergin, tasalı ve içi rahat olmayan çekingen kişilik bozukluğu olan kişiler; duygusal karmaşa içinde yaşarlar. Kendilerini işe yaramaz ve değersiz olarak görürler. Başkalarına bağlanamazlar. “ Ne kendileri kendilerini, ne de başkaları kendilerini ödüllendiriyor; ne kendileri kendilerine ne de başkaları onlara güven ortamı sağlıyordur. Her iki yönden de acı ve sıkıntı yaşarlar.”28 Reddedilmeye aşırı duyarlıdırlar. 9.2 Çekingen Kişilik Bozukluğu Tanı Ölçütleri 29 Aşağıdakilerden dördünün (ya da fazlasının) olması ile belirli, genç erişkinlik döneminde başlayan ve değişik koşullar altında ortaya çıkan, toplumsal ketlenmenin, yetersizlik duygularının ve olumsuz değerlendirilmeye aşırı duyarlılığın olduğu sürekli bir örüntü: (1) eleştirilecek, beğenilmeyecek ya da dışlanacak olma korkusuyla çok fazla kişiler arası ilişki gerektiren mesleki etkinliklerden kaçınır, (2) sevildiğinden emin olmadıkça insanlarla ilişkiye girmek istemez (3) mahcup düşeceği ya da alay konusu olacağı korkusuyla yakın ilişkilerde tutukluk gösterir (4) toplumsal durumlarda eleştireceği ya da dışlanacağı üzerine kafa yorar (5) yetersizlik duyguları yüzünden yeni kişilerle aynı ortamda bulunduğu durumlarda ketlenir Doç. Dr. Ceylan, Emin; Dr. Yazan , Beril ; Dr. Demirergi , Nalan , , (2000) Araştırma Ve Klinik Uygulama- biyolojik Psikiyatri – Anksiyete Bozuklukları , III. Cilt ,Nobel Tıp Kitapevleri :İstanbul . 29 DSM-IV-TR, Tanı Ölçütleri, (2000). ( Çeviren: Ertuğrul Köroğlu ). HYB: Ankara 28 40 (6) kendisini toplumsal yönden beceriksiz, kişisel olarak albenisi olmayan biri olarak ya da başkalarından aşağı görür (7) mahcup düşebileceğinden ötürü kişisel girişimlerde bulunmak ya da yeni etkinliklere katılmak istemez. 9.3 Ayırıcı Tanı Çekingen kişilik bozukluğu olan hastalar yalnız kalmak isteyen şizoid kişilik bozukluğu olan hastalarla karıştırılabilir. Fakat çekingenler kişilik bozukluğu olan hastalar şizoidlerin aksine sosyal etkileşime girmeyi çok isterler ama yapamazlar. Ayrıca bağımlı kişilik bozukluğu ile çekingen kişilik bozukluğu arasında benzerlikler vardır. Klinik görünüm her zaman ayırt edilemeyebilir. 9.4 Etiyoloji (Ortaya Çıkartan Nedenler) Erken çocukluk döneminde çevresel ve doğumsal özelliklere bağlı olduğu kabul edilmektedir. Sosyalleşme ve mizacın büyük bir rolü vardır. Çocuk ve ergenlikte oluşan çekingenlik ve yabancı korkusu bu kişilik bozukluğunun temelini oluşturmaktadır. 9.5 Epidemiyoloji (Görülme Sıklığı) Görülme sıklığı %2 dolaylarındadır. Kadınlarda daha sık görülür. Ailelerinde duygu durum bozukluğu ve madde kullanımı olan kişilerde daha sık görülür. Ayrıca annelerinde çekingen kişilik bozukluğu olanlarda daha sık görüldüğü bilinmektedir. 9.6 Gidiş ve Sonlanış Fobik kaçınma belirgindir. Ve hastalıkları boyunca sosyal fobileri gelişir. 9.7 Tedavi Yöntemleri Psikoterapi uygulanır. Terapist hastaya güven sağlamaktadır. Reddedileme utandırılma duygularını yenmesi için terapist hastayı cesaretlendirir. Terapist girişkenlik eğitimiyle de hastaya ihtiyaçlarını açıkça göstermeyi ve benlik saygısını düzeltmesine yardımcı olur. 41 10. BAĞIMLI KİŞİLİK BOZUKLUĞU Bağımlı kişilik bozukluğu olan kişiler uysal, bağımlı, boyun eğen, karasız ve kendilerine güveni olmayan kişilerdir. 10.1 Tanı Koydurucu Özellikler Bağımlı kişilerin en önemli özelliklerinden biri kendilerine güvenmemeleridir. Bu özellik vücut dillerinden rahatlıkla anlaşılabilir. Grup çalışmalarında uyumlu ve kabullenici bir kişiliğe sahiptirler. İlişki kurdukları kişiler tarafından; cömert, düşünceli, samimi gereksiz yere özür dileyici ve itaatkar biri olarak görülürler. Duygu durumları çoğu kez üzüntülü ve kederli olabilir. Dünyaları dardır ve karşılaşabilecekleri zor durumlarda iç görüleri yetersizdir. Kabul görmek ve onaylanmak için sıcakkanlı ve uyumlu davranırlar. Kişiler arası ilişkilerde aşırı uzlaşmacı ve verici olurlar. Kendi başlarına karar veremezler. Her şeyin sadece iyi yanlarını görme eğilimindedirler. Kendilerini olduklarından daha aşağı görme eğilimindedirler. Sorumluluk almaktan kaçınırlar. Bağımlı kişiler; kötümser, karasız, pasif, cinsellik ve saldırgan duygularını ifade edememe gibi davranışlar sergilerler. Ayrıca kendi görüşlerini savunmaktan çekinirler. 10.2 Bağımlı Kişilik Bozukluğu Tanı Ölçütleri 30 Aşağıdakilerden beşinin (ya da daha fazlasının) olması ile genç erişkinlik döneminde başlayan ve değişik koşullar altında ortaya çıkan, uysal ve yapışkan davranışa ve ayılma korkusuna yol açacak biçimde kendisine bakılma gereksinmesinin aşırı olması: (1) başkalarında bol miktarda öğüt ve destek almazsa gündelik karalarını vermekte güçlük çeker (2) yaşamının çoğu önemli alanında sorumluluk almak için başlarına gereksinir (3) desteğini yitireceği ya da kabul görmeyeceği korkusuyla başkalarıyla aynı görüşü paylaşmadığını söylemekte zorluk çeker (4) tasarıları başlatma ya da kendi başına iş yapma zorluğu vardır (böyle bir isteğinin ya da yapacak gücünün olmamasından çok doğru yapıp yapmadığına ya da yeteneklerine ilişkin kendine güveninin yokluğundan ötürü) (5) başkalarının bakım ve desteğini sağlamak için hoş olmayan şeyleri yapmayı isteyecek kadar aşırıya gider (6) kendisine bakamayacağına ilişkin aşırı korku nedeniyle tek başına kaldığında kendisini rahatsız ya da çaresiz hisseder 30 DSM-IV-TR, Tanı Ölçütleri, (2000). ( Çeviren : Ertuğrul Köroğlu ). HYB: Ankara 42 (7) yakın bir ilişki sonlandığında bir bakım ve destek kaynağı olarak derhal başka bir ilişki arayışı içine girer (8) kendi kendine bakma durumunda bırakılacağı korkuları üzerine gerçekçi olmayan bir biçimde kafa yorar. 10.3 Ayırıcı Tanı Bağımlılık özellikleri pek çok psikiyatrik bozuklukta bulunur. Bu da ayırıcı tanıyı zorlaştırır. Bağımlılık, histrionik ve borderline kişilik bozukluğunda da vardır. Fakat bağımlı kişilik bozukluğu olan hastalar bağımlı oldukları kişiyle kalıcı bir ilişkiye sahiptirler. Diğer bozukluklarda bu nadir görülür. 10.4 Etiyoloji (Ortaya Çıkartan Nedenler) Bağımlı kişiliğin nedenleri çoğunlukla psikososyal olarak bilinir. Bazı toplumlarda kültürel açıdan cinsiyet, ırk ya da rol durumları bakımından bağımlılık beklenir. Ana babalar çocuklarının bağımsız davranmalarına izin vermezler ve bu davranışa başkaldırı olarak bakarlar. Bu da bazı davranışların özerk olmasına izin vermez. Hatta ana babalar ya da toplum, kişinin gösterdiği özerk davranışı bağlantı ya da onay kaybına dönüştürebilir. Bu kişilik bozukluğuna sahip olan insanlar yalnız kalmamak ve bağlantıyı devam ettirmek uğruna fiziksel ya da psikolojik her türlü kötü kullanıma katlanabilirler. Psikanalitik kurama göre bağımlılık; psikoseksüel gelişimin oral dönemiyle ilişkilidir. “Abraham’a göre oral karakter bir tür infatil doyumla ilgili olabilir.”31 Çocukluğunda daha yoksun kalmış kişilerin erişkin yaşta oral-bağımlı özellikleri olabilmektedir. 10.5 Epidemiyoloji (Görülme Sıklığı) Kadınlarda erkelerden üç kat daha fazla görülür. Bir çalışmada tüm kişilik bozukluklarının %2.5’ ine bu tanı konmuştur. Küçük çocuklarda büyük çocuklardan daha belirgindir. Çocuklarda kronik fiziksel rahatsızlığı olan kişiler bu rahatsızlığa daha yatkın olabilir. 10.6 Gidiş ve Sonlanış Bağımlı kişiliğin gidişi çok bilinmemektedir. Bağımsız olarak iş yapamazlar. Bağımlı oldukları kişileri kaybetmek zorunda kalırlarsa major depresif bozukluk riski taşırlar. Ancak tedavi sonu iyidir. Doç. Dr. Ceylan, Emin; Dr. Yazan , Beril ; Dr. Demirergi , Nalan , (2000). Araştırma Ve Klinik Uygulama- biyolojik Psikiyatri – Anksiyete Bozuklukları, III. Cilt,Nobel Tıp Kitapevleri: İstanbul 31 43 10.7 Tedavi Yöntemleri Bağımlı kişilik bozukluğunun tedavisi genellikle başarılıdır. İç görü- oryente terapi, davranışlarının geçmişini anlamasını sağlar. Terapi öncesi hastaların bağımsız ve kendine güveninin olması için terapist yardımcı olabilir. Bağımlı kişilik bozukluğu olan hastaların bağımlılık duyguları ne kadar patolojik olursa olsun incelik ve saygıyla yaklaşılmalıdır. Ayrıca bağımlı kişilik bozukluğu olanlarda davranış tedavisi, girişkenlik eğitimi, aile terapisi ve grup terapisi başarıyla kullanılmaktadır. 44 11. PASİF- AGRESİF KİŞİLİK BOZUKLUĞU Pasif-agresif kişi engelleyen, ağırdan alan, erteleyen, geciktiren, inatçı ve etkinliği düşüren tutumlar sergiler. 11.1 Tanı Koydurucu Özellikler Pasif-agresif kişiliği bozukluğu olanlar örtülü engelleme, erteleme, inatçılık ve etkisizlik ile karakterizedir. Bu kişiler günlük sosyal ve mesleki durumlarda yerine getirilmesi gerekenlere karşı pasif olarak direniş gösterir. Bu yüzden yapması gereken işleri zamanında yetiştiremez. Bazen de bunu kasıtlı olarak yaparlar. Hâlbuki bunun için performansları yeterlidir. Geciktirmeleri için her zaman bahaneler öne sürerler. Çünkü onlara göre başkaları önlerini kapmasaydı daha başarılı olabilirlerdi. Yani direnç dolaylı olarak gösterilir. Ayrıca otoriteyi gereksiz görür ve otoritenin kendisine yaptığı eleştiriyi mantıksız görür.. Her zaman takdir edilmemekten ve yanlış anlaşılmaktan yakınırlar. Çoğunlukla bu kişiler huzursuz, sıkkın ve duygularında kararsızlık gösterirler. Kendilerini ortaya koyamazlar. Değişen davranışları vardır. Bazı zamanlarda neşeli olabilirler ama bu durum genelde fazla uzun sürmez. Önemsiz şeylere gücenebilir ve bu durum anında hal ve mimiklerine yansıyabilir. Önemsenmediklerinde hemen kırılabilirler. Bağımlılık ve kendine güvensizlik sık sık yaşanır. Kavgacı olma eğilimleri vardır. Dürtüsel ve beklenmedik tepkiler verebilirler. Bu kişilerin değişen davranışları insanlarla yakın ilişki kurmasını engeller. Başkalarını sürekli eleştirirler. 11.2 Pasif- Agresif Kişilik Bozukluğu Tanı Ölçütleri 32 A. Aşağıdakilerden dördünün (ya da daha fazlasının) olması ile belirli, genç erişkinlik döneminde başlayan ve değişik koşullar altında ortaya çıkan, yeterli verimlilik için uygunsuz pasif direnç gösterme ve olumsuz tutumların olduğu sürekli bir örüntü: (1) rutin, sosyal ve mesleki tasarıları tam karşılamaya pasif direnç gösterme (2) başkaları tarafından takdir edilmemekten ve yanlış anlaşılmaktan yakınma (3) asık yüzlü ve tartışmacıdır (4) otoriteyi küçük görür ve eleştirileri mantıksız bulur (5) görünüşte daha şanslı olmaya yönelik kıskançlık ve gücenme gösterir 32 DSM-IV-TR, Tanı Ölçütleri (2000) (Çeviren: Ertuğrul Köroğlu) HYB: Ankara 45 (6) kişisel şanssızlıktan devamlı yakınır ve abartılı olarak dile getirir (7) pişmanlık duyma ve düşmanca meydan okuma arasında değişiklik gösterir B. sadece major depresif epizodlar sırasında ortaya çıkmamaktadır ve distimik bozuklukla sebebi daha iyi açıklanamaz. 11.3 Ayırıcı Tanı Pasif – agresif kişilik bozukluğunun borderline ve histrionik kişilik bozukluğundan ayrılması gerekir. Pasif- agresif kişilik bozukluğu olan hastalar diğerlerinden daha belirgin agresiftirler. 11.4 Etyoloji (Ortaya Çıkartan Nedenler) Küçük yaşlarda otorite sorunları ile karşılaşılmış olabilir. 11.5 Epidemiyoloji (Görülme Sıklığı ) Bu bozukluğun epidemiyolojisi hakkında geçerli bir bilgi yoktur. Cinsiyet oranı tam olarak bilinmemektedir. 11.6 Gidiş ve Sonlanış Ivor Small, ortalama 11 yıllık olan bir izleme çalışmasında yatarak tedavi gören 100 pasif- agresif hastanın 54’ ünde primer tanının pasif –agresif kişilik bozukluğu olduğunu, 18’inin ayrıca alkol kötüye kullanımının olduğunu ve 30’unda klinik olarak depresyon belirlendiğini bildirmiştir. 73’ünde önceden hastalık bulunmuştur. 58’inde dirençli psikiyatrik rahatsızlıklar bulunmuştur. 9’unda belirti görülmemiştir. Pek çoğunda huzursuzluk, anksiyete ve deprese görünüm olduğu saptanmıştır. Sadece 32’si işçi veya ev kadını olarak çalışmaktaydı. Sorumluluktan kaçma ve intihar girişimleri belirgin olmasına rağmen sadece 1’i aradaki zamanda intihara kalkışmıştı. 28’i hastaneye tekrar kabul edilmesine rağmen sadece 3 hasta şizofrenik olarak adlandırılmıştı. 11.7 Tedavi Yöntemleri Destekleyici psikoterapi uygulanan pasif- agresif kişilik bozukluğu olan hastalar iyileşmektedir. Sadece depresyon ve muhtemel intihar girişimi olduğu zaman ilaç tedavisi uygulanabilir. 46 KAYNAKLAR Arkonaç, Oğuz. (1996). Psikotik Bozuklukların Tedavileri, İstanbul: Nobel Tıp Kitapevleri Ceylan, M. Emin. (2000). Araştırma ve Klinik Uygulamalarda Biyolojik Psikiyatri, İstanbul: Nobel Tıp Kitapevleri Gençtan, Engin. (2003). Psikodinamik Psikiyatri ve Normaldışı Davranışlar, İstanbul: Metis Yayınları Hare, Robert D. (2006). Vicdansızlar / Antisosyal Kişilik Bozukluğu, Ankara: Hekimler Yayın Birliği Koptagel, Günsel. (2000). Davranış Bilimleri Tıpsal Psikoloji, 4.Baskı. İstanbul: Nobel Tıp K. King, Ann M; Davison, Gerald C; Neale, John M; Johnson, Sheri L; Abnormal Psycology Köroğlu, Ertuğrul. (2000). DSM-IV-TR Tanı Ölçütleri, 2.Baskı. Ankara: Hekimler Yayın Birliği Köroğlu, Ertuğrul. (2005). Kişilik Bozuklukları, Ankara: Hekimler Yayın Birliği Köroğlu, Ertuğrul. (2004). Psikonozoloji / Tanımlayıcı Klinik Psikiyatri, Ankara: Hekimler Yayın B. Köknel, Özcan. ( 1990). Kişilik, İstanbul: Altın Kitaplar Yayın Kaplan, H. ve Sadock, B. (2004). Klinik Psikiyatri, Türkçesi: Ercan Abay İstanbul: Nobel Tıp Kitapevleri Masterson, James E. (2006). Narsisistik ve Borderline Kişilik Bozuklukları, Türkçesi: Berat Açıl. İstanbul: Litera Yayıncılık Öztürk, M. Orhan.(2004). Ruh Sağlığı ve Bozuklukları, Ankara: Nobel Tıp Kitapevleri Sayıl, Işıl.(2000). Ruh Sağlığı ve Hastalıkları, Ankara: Antıp AŞ. Yayınları Yurdakul, Sabri. Kişilik Bozuklukları,Ruhsal Hastalıklarla Baş Etme Yolları, İstanbul: Nobel Tıp Kitapevleri http:// www. terapistim. com.tr http:// www. psikoloji.gen.tr http:// www. armpsikiyatri. com.tr htpp:// www. psikiyatrist. net