T.C. BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ GENEL CERRAHİ ANABİLİM DALI MEME KANSERİ TANISIYLA MASTEKTOMİ AMELİYATI OLMUŞ KADIN HASTALARDA, CERRAHİ TEDAVİ SEÇİMİNE ETKİLİ OLAN PROGNOSTİK FAKTÖRLER UZMANLIK TEZİ HAZIRLAYAN Dr. Mesut PEKMEZ ANKARA - 2010 T.C. BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ GENEL CERRAHİ ANABİLİM DALI MEME KANSERİ TANISIYLA MASTEKTOMİ AMELİYATI OLMUŞ KADIN HASTALARDA, CERRAHİ TEDAVİ SEÇİMİNE ETKİLİ OLAN PROGNOSTİK FAKTÖRLER UZMANLIK TEZİ HAZIRLAYAN Dr. Mesut PEKMEZ TEZ DANIŞMANI Doç. Dr. Mahmut Can YAĞMURDUR ANKARA - 2010 ii ÖNSÖZ Uzmanlık eğitimim boyunca bilgi ve tecrübelerini özveriyle aktaran ve yol gösteren başta sayın hocam Prof. Dr. Mehmet HABERAL olmak üzere emeği geçen tüm hocalarıma saygı ve şükranlarımı borç bilirim. Uzun eğitimim boyunca destek ve sevgilerini esirgemeyen aileme sonsuz teşekkürler. Dr. Mesut PEKMEZ iii ÖZET Amaç : Meme kanserinde, hastalığın tedavi ve biyolojik davranışını etkileyen çok sayıda prognostik faktör tanımlanmıştır. Bu çalışmada meme kanseri tanısıyla mastektomi ameliyatı olmuş kadın hastalarda, prognostik faktörlerin belirlenip, cerrahi tedavi seçimine etkileri ile genel ve hastalıksız sağkalım üzerine olan etkilerinin değerlendirilmesi amaçlandı. Materyal Metod: Prof. Dr. Hüsnü Göksel tarafından 1961-1995 yılları arasında mastektomi ameliyatı olup kayıtları tutulan 188 hasta ile birlikte, 1995-2010 tarihleri arasında kliniğimizde ameliyat olan ve ameliyat sonrası takibi yapılan 488 hasta (toplam 676 hasta) retrospektif olarak değerlendirildi. Meme kanseri için prognostik öneme sahip olabilecek parametreler olarak ilk adet yaşı, menopoz durumu, parite sayısı, laktasyon süresi, ailede meme kanseri hikayesi, tümörün bulunduğu kadran, meme ve aksilla için fizik muayene bulguları, cerrahi tedavi türü, patolojik tanıda tümör boyutu, aksillar metastatik lenf nodu sayısı, östrojen ve progesteron reseptör durumu, c-erbB-2 ekspresyon durumu, tümörün grade derecesi, neoadjuvan ve adjuvan tedavi alıp almadığına bakılarak değerlendirme yapıldı. Hastalar tanı anındaki yaşa göre; < 40 yaş (Grup 1), 40-60 yaş (Grup 2) ve >60 yaş (Grup 3) olarak üç grup halinde incelendi. Toplam hasta sayısı için prognostik faktörlere bakıldı. Ayrıca hasta yaşı grupları için tüm prognostik faktörlere ayrı ayrı bakıldı ve sonuçlar karşılaştırıldı. Elde edilen verilerle prognostik faktörlerin hastalıksız ve genel sağkalıma olan etkileri incelendi. İstatistiksel olarak sonuçlar tek değişkenli Cox’un oransal Hazerd’s regresyon yöntemi kullanılarak değerlendirildi. Bulgular : Toplam hasta sayısı için yapılan değerlendirmede, metastatik lenf nodu sayısı 3’den fazla olanların metastatik lenf nodu olmayanlara göre hastalıksız sağkalım süresi daha kısaydı ve istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi (p=0,033). Ayrıca grade I’e göre grade III olanlarda ve ER (-) olanların ER (+) olanlara göre hastalıksız sağkalım süreleri daha kısaydı ve istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi (sırasıyla p=0,03 ve p=0,038 ). Gruplar bu sayılan paremetreler için istatistiksel olarak karşılaştırıldığında anlamlı bulgu yoktu. İlk adet yaşı, nulliparite durumu, menopozal durum, parite sayısı, laktasyon süresi, hormon kullanma hikayesi, ailede meme kanseri hikayesi, fizik muayene bulgusu, c-erbB-2 ekspresyon sorgulanması, cerrahi tedavi türü ve adjuvan tedavi ile sağkalım arasında ilişki gösterilemedi. Sonuç : Çalışmada elde edilen bulgulara göre meme kanseri olan kadın hastalarda, cerrahi tedavinin belirlenebilmesi için bazı parametreler ön plana çıkmaktadır. Bunlar metastatik lenf nodu varlığı, grade derecesi ve hormon reseptör durumudur. Bu nedenle cerrahi seçimi iv yaparken ameliyat öncesi prognostik faktörler iyi değerlendirilmeli, hastalarla ameliyat öncesi ve sonrası için konuşulmalı, buna göre tedavi planlanmalıdır. Anahtar kelimeler: Meme kanseri, prognostik faktörler, mastektomi v ABSTRACT Purpose : Many prognostic factors that have effects on the treatment protocol and biologic behavior of the breast cancer, are defined. In this study, we aimed to identify the prognostic factors in patients who had mastectomy due to breast cancer, and to evaluate their effects on the survey, the treatment protocol and the choice of surgery . Materıal and method: 188 female patients who had mastectomy between the years 19611995 by Göksel and 488 female patients who had mastectomy in our clinic between the years 1995-2000 are retrospectively evaluated (total 676). The patients are evaluated according to ; age of the first menarche, menapose status, number of parity, duration of lactation, breast cancer history in the family, size of the tumor in the pathology, number of the metastatic lymph node in axilla, status of the estrogen and progesterone receptors, status of the c-erbB-2 expression, grade of the tumor, neoadjuvant and adjuvant therapy, the location of the tumor, findings in the physical examination, the choice of the surgery. The patients were grouped according to the age at the time of the diagnosis; < 40 years ( Group 1), between the ages 40-60 ( Group 2) and >60 years of age ( Group 3). All the prognostic factors were examined according to groups. The effects on overall survival and the disease free survival were defined with these data. The results were assesed with Cox’s rational Hazerd’s regression method. Results : Disease free survival was shorter in patients with metastatic lymph nodes more than 3 than the patients without lymph node metastasis (p=0,033). Disease free survival were also shorter in patients with grade I and ER (-) tumor than grade III and ER (+) tumors respectively ( p=0,03 and p=0,038 ). No statistical significance were defined in groups according to age of the first menarche, menapose status, nulliparity and number of parity, duration of lactation, breast cancer history in the family, c-erbB-2 expression, neoadjuvant and adjuvant therapy and the type of the surgery. Conclusıon : Some parameters come into prominence for the choice of the type of the surgery. These are the status of the metastatic lymph nodes, hormone receptors and grade of the tumor. Prognostic factors should be evaluated before surgery and therapy should be planned in the light of these factors. Key words: Breast cancer, prognostic factors, mastectomy vi İÇİNDEKİLER Sayfa no iii ÖNSÖZ ÖZET iv, v ABSTRACT vi İÇİNDEKİLER DİZİNİ vii, viii, ix TABLOLAR x GRAFİKLER xi ŞEKİLLER xii KISALTMALAR xiii 1.GİRİŞ 1 1.1. Amaç 1 2. GENEL BİLGİLER 2 2.1. Meme Kanseri Tarihçesi 2.2. Meme Anatomisi 2.2.1. Memenin Kanlanması 2.2.1.1. Arterleri 2.2.1.2. Venleri 2.2.2. Lenfatikleri 2.3. Meme Fizyolojisi 2.4. Meme Kanseri 2.4.1. Etyoloji 2.4.1.1.Genetik Nedenler 2.4.1.2. Reprodüktif Nedenler 2.4.1.3. Hormonal Nedenler 2.4.1.4. Çevresel Nedenler 2.4.2. Risk Faktörleri 2.4.3. Prognostik Faktörler 2.4.3.1. Primer Tümör Boyutu 2.4.3.2. Aksiller Lenf Nodu Tutulumu 2.4.3.3. Histolojik tip 2.4.3.4. Nükleer veya Histolojik Grade 2.4.3.5. Hasta Yaşı 2.4.3.6. Tümörün Proliferasyon Hızı 2.4.3.7. Östrojen ve Progesteron Reseptörleri 2.4.3.8. Büyüme Faktörleri ve Reseptörleri 2.4.3.9. Damar invazyonu 2.4.4. Meme Kanserinden Korunma 2.4.5. Prekanseröz Meme Lezyonları 2.4.6. Erken Tanıda Tarama Yöntemleri 2.4.7. Meme Kanserinde Klinik Bulgular 2.4.8. Radyolojik Tanı Yöntemleri 2.4.8.1. Mamografik Bulgular vii 2 3 3 3 4 4 5 5 5 5 6 7 7 8 8 9 9 9 9 9 9 9 10 10 10 11 11 12 12 12 2.4.8.2. Ultrasonografi 2.4.8.3. Nükleer Tıp Yöntemleri 2.4.8.4. Manyetik Rezonans Görüntüleme 2.4.9. Tümör Belirleyiciler 2.4.10. Histopatolojik Sınıflama 2.4.10.1. Duktal Karsinoma İn Situ(DCİS) 2.4.10.2. Lobuler Karsinoma İn Situ(LCİS) 2.4.10.3. İnvaziv Duktal Karsinom 2.4.10.4. İnvaziv Lobüler Karsinom 2.4.10.5. Müsinöz Karsinom 2.4.10.6. Medüller Karsinom 2.4.10.7. Papiller Karsinomv 2.4.10.8. Tübüler Karsinom 2.4.10.9. Apokrin Karsinom 2.4.10.10. Sekretuar(Jüvenil) Karsinom 2.4.10.11. Adenoid Kistik Karsinom 2.4.10.12. Metaplastik Karsinom 2.4.10.13. Lipidden Zengin Karsinom 2.4.10.14. Paget Karsinomu 2.4.10.15. İnflamatuar Karsinom 2.4.11.Evreleme 2.4.12.Sentinel Lenf Nodu Biyopsisi(SLNB) 2.4.12.1. Mavi Boya Tekniği 2.4.12.2. Radyokolloid Tekniği 2.4.13. Tedavi 2.4.13.1. Cerrahi Tedavi Yöntemleri 2.4.13.1.1. Radikal Mastektomi 2.4.13.1.2. Modifiye Radikal Mastektomi(MRM) 2.4.13.1.3. Basit Mastektomi(BM) 2.4.13.1.4. Profilaktik Mastektom 2.4.13.1.5. Kurtarma(Salvage)Mastektomi 2.4.13.1.6. Subkutan Mastektomi 2.4.13.1.7.Meme Koruyucu Cerrahi(MKC) 2.4.13.1.8. Mastektomi Sonrası Komplikasyonlar 2.4.13.1.9. Cerrahi Uygulanmayan(inoperabl) Hastalar 2.4.13.2. Radyoterapi 2.4.13.3. Kemoterapi 2.4.13.4. Endokrin Tedavi 2.4.13.5. Anti-HER2/neu Antikor Tedavisi 2.4.13.6.Evrelere Göre Tedavi 2.4.13.6.1 Evre I Meme Kanseri Tedavisi 2.4.13.6.2. Evre II Meme Kanseri Tedavisi 2.4.13.6.3. Evre III Meme Kanseri Tedavisi 2.4.13.6.4. Evre IV Meme Kanseri Tedavisi 3.MATERYAL METOD 13 13 14 14 15 16 16 17 17 17 17 17 17 17 17 18 18 18 18 18 18 21 22 22 22 22 23 23 23 24 24 24 24 25 26 27 27 27 28 28 28 28 28 29 30 4.BULGULAR 32 4.1. Demografik Bulgular 4.2. Muayene ve Radyolojik Bulgular 4.3. Tedavi Özellikleri 32 33 39 viii 4.4.Klinik Seyir 5. TARTIŞMA 46 51 6. SONUÇLAR 59 7. KAYNAKLAR 60 ix TABLOLAR Sayfa no Tablo 2 - 1. Sporadik, Ailesel ve Herediter Meme Kanserinin Yüzde İnsidansı 6 Tablo 2 - 2. İnvaziv Meme Kanserinde Prognostik ve Prediktif Faktörler 8 Tablo 2 - 3. Taramada İzlenecek Yol 12 Tablo 2 - 4. BIRADS Sınıflamasında Mamografi Bulguları 13 Tablo 2 - 5. Gözden Geçirilmiş TNM Evrelemesi 21 Tablo 4 – 1. Menopozal Durum 32 Tablo 4 – 2. Tümör Lokalizasyonu 34 Tablo 4 – 3. Histopatolojik Alt Tiplendirme 35 Tablo 4 – 4. Tümörün TNM’deki T Değerine Göre Değerlendirilmesi 36 Tablo 4 – 5. Tümörün Grade Durumuna Göre Dağılımı 36 Tablo 4 – 6. Aksiller Lenf Nodu Görünümü 38 Tablo 4 – 7. ER- PR Görünümü 38 Tablo 4 – 8. c-erbB-2 Bakılan Olguların Görünümü 39 Tablo 4 – 9. Gruplara Göre Ameliyat Dağılımı 39 Tablo 4 –10. Tüm Olgular İçin Hastalıksız Sağkalıma Etkili Olabilecek Faktörler 42 Tablo 4 - 11 Grup 1 İçin Hastalıksız Sağkalım Üzerine Etkili Olabilecek Faktörler 43 Tablo 4 –12. Grup 2 İçin Hastalıksız Sağkalım Üzerine Etkili Olabilecek Faktörler 44 Tablo 4 –13. Grup 3 İçin Hastalıksız Sağkalım Üzerine Etkili Olabilecek Faktörler 45 Tablo 4 - 14. Ameliyat Türüne Göre Lokal Nüks ve Uzak Metastaz Görünümü 46 Tablo 4 - 15. Tümör Boyutuna Göre Lokal Nüks ve Uzak Metastaz Görünümü 46 Tablo 4 - 16. Gruplara Göre Lokal Nüks ve Uzak Metastaz Görülme Sıklığı 47 Tablo 4 - 17. Uzak Metastaz Yeri Dağılımı 48 Tablo 4-18. Tüm Olgular İçin Genel Sağkalım Üzerinde Etkili Olabilecek Faktörler 50 x GRAFİKLER Grafik 4-1: Metastatik Lenf Nodu Sayısıyla Hastalıksız Sağkalıma Ait Görüünüm 37 Grafik4-2 : Grup 1’de Ameliyat Türüne Göre Hastalıksız Sağkalıma Ait Görünüm 40 Grafik 4-3: Yaş Gruplarına Göre Hastalıksız Sağkalıma Ait Kaplan Meier Eğrileri 47 Grafik 4-4:Yaş Gruplarına Göre Genel Sağkalıma Ait Kaplan Meier Eğrileri 49 xi ŞEKİLLER Şekil - 1: Gerard Tabor Tarafından Geliştirilen Mastektomi Aleti 2 Şekil - 2: A) Halsted Mastektomi Flep ve İnsizyon Görünümü 3 B) Halsted Mastektomi İnsizyon Sonrası 3 Şekil - 3: Memenin Aksiller Lenf Nodu Grupları 4 Şekil - 4: Modifiye Radikal Mastektomi 23 xii KISALTMALAR VEGF: Vasküler Endotelyal Growth Faktör EGF: Epidermal Growth Faktör ER: Östrojen Reseptörü PR: Progesteron Reseptörü BRCA: Breast Cancer Susceptility Gene OK: Oral Kontraseptifler HRT: Hormon Replasman Tedavisi Tİİ: Timidin İşaretleme İndeksi KKM: Kendi Kendine Muayene BIRADS:Breast İmaging Reporting and Data System PCNA: Prolifere Edici Hücre Nükleer Antijeni HER-2: İnsan Epidermal Büyüme Faktörü DCIS: Duktal Karsinoma İn Situ LCIS: Lobuler Karsinoma İn Situ AJCC : American Joint Commitee on Cancer SLNB: Sentinel Lenf Nodu Biyopsisi MRM: Modifiye Radikal Mastektomi MKC: Meme Koruyucu Cerrahi BM: Basit Mastektomi ADH: Atipik Duktal Hiperplazi RT : Radyoterapi KT : Kemoterapi MR: Manyetik Rezonans xiii 1. GİRİŞ Meme kanseri, dünyada kadınlar arasında en sık görülen tümör olup, bu oran kadınlarda görülen tüm kanserlerin %32’sini oluşturmaktadır (1). Kuzey Amerika’da, Batı Avrupa ülkelerinde her 8 kadından birinin hayatı boyunca meme kanserine yakalanma riski söz konusudur (2,3). Meme kanseri riski yaşla beraber artmakta olup, en büyük artış 40 yaşından sonra görülmektedir. En önemli risk faktörü ailevi yatkınlık olarak bilinse de %75’ine yakınında neden bilinmemektedir (4). Eskiden tercih edilen yöntem radikal mastektomi iken, günümüzde cerrahi seçim, uygun hastalar için meme koruyucu cerrahiye doğru kaymaktadır. Meme kanseri ile ilgili bilgilerin artması, adjuvan ve neoadjuvan tedavilerin gelişmesiyle hem primer tümörde hem de aksilla cerrahisinde önemli değişiklikler olmuştur. Primer tümörün çıkarılmasında radikal ve konservatif yöntemler tartışılmış ve uygun vakalarda meme koruyucu yöntemler kullanılır hale gelmiştir (5). Bu parelelde tarama çalışmalarının yaygınlaşması, tanı için kullanılan yöntemlerin gelişmesi ve toplumun bilinç durumunun yükselmesi sonucunda erken evrede tanı konulan hasta sayısı yıllar içinde giderek artmakta, böylece hastaların hem genel sağkalımları, hem de koruyucu cerrahi uygulama sayısı artmaktadır. Meme kanseri, farklı klinik seyirler gösteren bir hastalıktır. Bu nedenle karşı karşıya gelinecek farklı durumların önceden öngörülebilmesi, tanı ve tedavide temel prensiptir. Hangi tedavi planının hangi hastaya uygulanacağı, nüks olasılığı, iyi ve kötü prognostik faktörler belirlenmelidir. Bu nedenle meme kanserli hastalarda tedavi ve eşlik eden prognostik faktörler önem kazanmaktadır. Son yıllarda aksilla lenf nodu negatif olan kadınlarda nüks oranının fazlalığı araştırmacıları sekonder prognostik faktörler (c-erbB-2, p53, cathepsin D...) üzerinde çalışmaya zorlamıştır (6). Meme kanserinde prognostik faktörlerin değerlendirme amacı, yüksek riskli hastaların belirlenmesi, adjuvan ve neoadjuvan tedavilerin düzenlenmesi, uygulanacak cerrahi tedavi yöntemlerinin seçimini belirlenmesi ayrıca uzun dönemde hastalıksız ve genel sağkalım üzerine olan etkisini görmektir. 1.1. Amaç Çalışmamızın amacı, meme kanseri tanısıyla mastektomi ameliyatı olmuş kadın hastalarda, prognostik faktörlerin belirlenip cerrahi tedavi seçimine etkileri ile genel ve hastalıksız sağkalım üzerine olan etkilerini belirlemek ve sonuçlarımızı literatür bilgileri ışığında tartışmak, karşılaştırmaktır. 1 2. GENEL BİLGİLER 2.1. Meme Kanseri Tarihçesi Meme hastalıklarıyla ilgili ilk yazılı kayıtlar eski Mısır’da 1862 yılında Edwin Smith tarafından bulunup okunan papirüslerde kayıtlıdır, bu papirüsler milattan önce 3000 yıllarına aittir. 48 vaka içeren bu papirüslerde apse, travma ve tümör hakkında bilgiler verilmiştir. Tümör görünüm olarak sert, sıvı içermeyen doku olarak tarif edilmiş, bu bulgulara göre 8 hastada tümör düşünülmüş (7). İlk kez İskenderiye’li Leonides Milattan Sonra 100. yıllarda birbirini izleyen kesi ve koterizasyon yaparak sağlam meme dokusu ile birlikte tümör dokusunu çıkarmıştır (8). 16. ve 17. yüzyılda, Fabry ve Tobor sıkıştırarak meme amputasyonu yapan bir alet geliştirmişlerdir (9) (Şekil-1). Daha sonra Arceo ilk kez memenin cerrahi yolla çıkarıldığı mastektomiyi tarif etmiştir. Cabrol buna büyük pektoral kasın çıkarılmasını eklemiş, kısa süre sonra Severinus tarafından ilk kez koltukaltı diseksiyonu yapılmıştır. Halsted, 1882‘de ilk radikal mastektomiyi yapmış (10) (Şekil-2), 1894 yılında da meme kanserinin lokal bir hastalık olduğunu ve lenfatik yoluyla aksillaya yayıldığını varsayımına dayanan Halstedian Hipotezi’ni tariflemiştir (10). 1940‘lı yıllarda ise ameliyattan sonra memenin ışınlanmasını gerektiren meme koruyucu ameliyatlar uygulanmaya başlamıştır. 2 2.2. Meme Anatomisi Meme göğüs ön duvarında ikinci kosta ile altıncı kosta arasında medialde sternum, lateralde ön aksiller çizgi arasında aksillaya doğru uzantısı olan, kendisini çevreleyen deri ile pektoralis major kasın fasyası arasında yerleşmiş modifiye apokrin bir ter bezidir. 2.2.1. Memenin Kanlanması 2.2.1.1. Arterleri: Meme başlıca üç kaynaktan kan alır (11). İnternal torasik arterin perforan dalları, posterior interkostal arterlerin lateral dalları ve aksiller arterin çeşitli dallarıdır (lateral torasik arter, torakoakromial arterin pektoral dalı, subskapular arter, superior torasik arter ). 3 2.2.1.2. Venleri Venleri, arterlerle aynı istikameti izler, drenajı başlıca üç vene olur. İnternal torasik ven, aksiller ven ve posterior interkostal vendir. 2.2.2. Lenfatikleri Meme lenfatiklerinin yönelimi aksillaya doğrudur. Aksilla lenf nodülleri, cerrahi olarak pektoral minör kası yerleşimine göre üç düzeyde incelenir. 1. Düzey (Level I) lenf nodülleri: Pektoralis minör kasın lateralindeki lenf nodları 2. Düzey (Level II) lenf nodülleri: Pektoralis minör kasının posteriorundaki lenf nodları 3. Düzey (Level III) lenf nodülleri: Pektoralis minör kasın medialinde yerleşen lenf nodları tarif edilir. Aksillar lenf nodu grupları şekilde gösterilmiştir (12) ( Şekil-3 ). Şekil – 3: Memenin aksiller lenf nodu grupları 4 2.3. Meme Fizyolojisi Meme gelişmesi ve fonksiyonu bir çok hormonun etkisi ile olur. Bu hormonların en önemlileri östrojen, progesteron, prolaktin, oksitosin, tiroid hormonları, kortizol ve büyüme hormonudur. Bu hormonların salgısı hipotalamus, hipofiz ve overlerin nörohümoral kontrolündedir (13,14). Östrojen meme epiteli gelişiminde etkilidir (14). Progesteron’un tek başına memeye etkisi yoktur, östrojen reseptörlerinin sentezini uyarır, prolaktin ile sinerjik etki gösterir. Progesteron epitel hücrelerinin diferansiasyonunda, lobulüs ve asinüs gelişiminde etkilidir. 2.4. Meme Kanseri Meme kanseri, dünyada kadınlar arasında en sık görülen tümör olup, Amerika Birleşik Devletleri’nde 2004 yılında yaklaşık olarak 215.990 kadın meme kanseri tanısı almıştır, bu oran kadınlarda görülen tüm kanserlerin %32’sini oluşturmaktadır (1). Meme kanserinin sık görülmesi, günümüz koşullarında erken evrede tanınma olanağı olması, hastalığın önemini daha da artırmaktadır (15). 1948-1985 yılları arasında kadınlarda kanser nedeniyle ölümlerin %80’i meme kanserine bağlı iken 1985’den sonra ise bu oran %18 olup, akciğer kanseri ve kolorektal kanserden sonra kansere bağlı ölüm nedenleri arasında üçüncü sırada yer alır (16). Amerikalı bir kadında yaşam süresi boyunca meme kanseri gelişme olasılığı %12.5, meme kanserinden ölüm olasılığı ise %3.4 olarak hesaplanmıştır (17). Meme kanserinin 30 yaşından önce görülmesi nadir olup, bu yaşı takiben hızla artarak daha sonra menapoz döneminde sıklığı azalmasına rağmen yavaş bir eğilimle sürekli şekilde artışı gözlenmektedir (18). 2.4.1. Etyoloji Genetik, reprodüktif, hormonal ve çevresel etkenlerin meme kanseri oluşumunda rol aldığı kabul edilir. 2.4.1.1. Genetik Nedenler Meme kanseri aile hikayesi olan kişilerde meme kanserinin ortaya çıkma yaşı daha erken olup, hastalık bilateral olmaya eğilimlidir ve hastalığın erken ortaya çıkışı özellikle annesinde meme kanseri olanlarda daha da belirgindir (19). BRCA 1 (Breast cancer susceptility gene) meme kanserine yatkınlık geni olarak bilinir, BRCA 1 geninin ailevi 5 meme kanseri ve over kanserinde etyolojik rol oynadığı kabul edilmektedir (20). BRCA 1 ‘in BRCA 2’den farkı artmış over kanseri sıklığı ile birlikte olmasıdır (20). Meme kanseri için ailesel, herediter ve sporadik risk faktör insidansı tablo da gösterildi (21) ( Tablo 2-1 ). Tablo 2 -1: Sporadik, ailesel ve herediter meme kanserinin yüzde insidansı Sporadik Meme Kanseri Ailesel Meme Kanseri Herediter Meme Kanseri BRCA-1 BRCA-2 p53 (Li-Fraumeni Sendromu) PTEN (Cowden Hastalığı) STK11/LKB1 (Peutz-Jeghers Sendromu) MSH2/MHL1 (Muir-Torre Senromu) ATM (Ataksia-telenjektasia) Bilinmeyen %65 - 75 %20 - 30 %5 - 10 %45 %35 %1 < %1 < %1 < %1 < %1 %20 Martin AM, Weber BL: Genetic and hormonal risk factors in breast cancer. J Natl Cancer. 2000; Inst 92: 1126 (21) 2.4.1.2. Reprodüktif Nedenler -Erken menarş: Erken menarşın (<12 yaş ), meme kanseri gelişiminde risk faktörü olduğu ve genel olarak menarşın her bir yıl gecikmesi ile meme kanseri riskinin %20 azaldığı belirtilmiştir (22,23). -Menopoz yaşı: Geç menopoza girme, östrojen etkisinin uzun olmasından dolayı kanser riskini artırır (22,23). -İlk doğum yaşı: İlk doğumunu 30 yaşından sonra yapan bir kadında kanser riski ilk doğumunu 20 yaşından önce yapan bir kadına göre 4 kat fazladır, ayrıca hiç doğum yapmamış olmak da riski iki kat artırmaktadır (22,23). -Laktasyon: Emzirmenin meme kanseri riskini azalttığı, ayrıca emzirmeyen kadınlarda meme kanseri riskinin yüksek olduğu bildirilmektedir (24). -Spontan ve tıbbı düşükler: Meme hücreleri gebeliğin ilk aylarında hızla çoğalır, meme epitelindeki indiferansiye hücrelerin sayısında artış gözlenir. Eğer gebelik devam ederse 3. trimester de bu hücreler diferansiye olurlar ve böylece malignite riski taşıyan hücre sayısında düşüş olur, bu nedenle gebeliği tamamlamamış kadınlarda artmış meme kanseri riski hipotezi bu temele dayanmaktadır (25). 6 2.4.1.3. Hormonal Nedenler -Östrojen: Meme kanserinin patogenezinde östrojenin önemli etkisi vardır. Postmenopozal dönemdeki kadınlarda yapılan 6 prospektif çalışmanın sonuçlarının değerlendirildiği metaanalizde meme kanserli hastaların östrojen seviyesinin sağlıklı kontrol grubuna göre %15 daha yüksek olduğu saptanmıştır (26). -Progesteron: Progesteronun meme kanseri patogenezindeki yeri olup olmadığını gösterecek somut bulgular olmamasına rağmen, premenopozal kadınlarda progesteron düzeyi veya idrarda pregnandiol düzeyini ölçen çalışmalar da meme kanserli hastalarda progesteron ve pregnandiolün kontrol grubundan çok daha düşük düzeylerde olduğunu bildirilmiştir (26). -Oral Kontraseptifler (OK): Oral kontraseptif kullanımının meme kanserine karşı koruyucu etkisi olmamakla beraber, meme kanseri gelişme riskini küçük oranda (1.24 kat) artırmaktadır (27). Oral kontraseptif kullanımının bırakılması ile bu risk azalmakta ve 10 yıl sonra ortadan kalmaktadır (27). -Hormon Replasman Tedavisi (HRT): Menopoz sonrası dönemde ortaya çıkan değişiklikleri önlemek amacıyla HRT dünyada yaygın olarak kullanılmaktadır. Menopoz sonrası hormon replasmanı meme kanseri riskini artırmaktadır. Bu risk, bu ilaçların bırakılmasıyla azalmakta ama küçük te olsa risk devam etmektedir (28). 2.4.1.4. Çevresel Nedenler -Beslenme: İnsanlarda diyetteki yağ miktarının meme kanseri ile ilişkisi tam bilinmemektedir. Meme kanseri saptanmış olgularda doymuş ve doymamış yağ oranları ile toplam yağ oranları değerlendirilmiş ve meme kanseri ile etkisi gösterilememiştir (29). -Alkol kullanımı: Meme kanseri riski ve beslenme faktörlerinin ilişkisi araştırıldığında en belirgin olarak ortaya konulmuş olan risk faktörü alkol kullanımıdır. Alkolün meme kanseri riskini artırıcı etkisini ile ilgili günde 12 gram alkol alımının premenopozal kadınlarda total östrojen düzeyini arttırdığını, bunun da meme kanser görülme oranın da artışa neden olduğu gösterilmiştir (30). -Fiziksel aktivite: Özellikle fiziksel aktivitenin meme kanserinin ortaya çıkması üzerine etkisini araştıran çalışmalar olmamasına rağmen, adelosan ve erişkin dönemde yapılan egzersizlerin meme kanseri riskini azaltabileceği belirtilmektedir (32). 7 2.4.2. Risk Faktörleri (33) Yüksek risk; -İleri yaş -Geçirilmiş meme kanseri -Kuvvetli aile hikayesi -Biyopsi ile saptanan atipi ile birlikte proliferatif lezyon Orta risk; -Obezite (postmenopozal) -Geçirilmiş over veya endometrium kanseri -Göğüs üzerine radyasyon -İlk gebelik yaşı >30 olması -Hiç doğum yapmamış olmak -Birinci derecede akrabada meme kanseri varlığı Düşük risk; -Alkol alımı -Menarş yaşı 12 < olanlar -Menopoz yaşı >55 olanlar 2.4.3. Prognostik Faktörler: Tümör çapı, aksiller lenf nodu tutulumun olup olmadığı, histolojik tip, grade, ER ve c-erbB-2 reseptör varlığı/yokluğu gibi tümörün özellikleri hastalığın seyrini ve sistemik tedaviye yanıtı etkiler (34). Meme kanserine etki eden prognostik faktörler tabloda gösterilmiştir (31) ( Tablo 2-2 ). Tablo 2-2: İnvaziv meme kanserinde prognostik ve prediktif faktörler Tümöre Bağlı Faktörler Tümör çapı Nodal tutulum Histolojik/Nükleer grade Lenfatik/Vasküler invazyon Patolojik evre Hormon reseptör durumu DNA içeriği (Ploidi, S-faz fraksiyonu) Yaygın intraduktal komponent Hastaya Bağlı Faktörler Yaş Menapozal durum Aile hikayesi Daha önce meme kanseri hikayesi İmmünosupresyon Beslenme Daha önceki kemoterapi Daha önceki radyoterapi Beenken SW, et al: Breast cancer genetics, in Ellis N (ed): Inherited Cancer Syndromes. New York: Springer-Verlag, 2003, sf 112 (31) 8 2.4.3.1. Primer tümör boyutu Tümörün klinik büyüklüğü ile prognoz yakından ilişkilidir, primer tümör büyüklüğü ile uzak metastaz gelişimi arasında sıkı bir ilişki vardır. 2.4.3.2. Aksiller lenf nodu tutulumu Meme kanserinde prognozu belirleyen en önemli faktör, aksiller lenf nodlarının metastaz içerip içermediği, eğer içeriyorsa tutulan lenf nodu sayısıdır. Tümör çapı arttıkça aksiller lenf nodu tutulumu da artar. T1a tümörlerde aksiller lenf nodu metastazı riski % 8 iken, T1b tümörlerde bu risk %12’e çıkmaktadır (35). 2.4.3.3. Histolojik tip Metaplastik, inflamatuar ve lipidden zengin kanser varlığı kötü prognozu gösterir. 2.4.3.4. Nükleer veya histolojik grade Grade 1 veya 2 olması iyi prognozu, grade 3 olması kötü prognozu gösterir (36). 2.4.3.5. Hasta yaşı 35 yaşından küçük kadınlarda meme kanseri prognozu daha kötüdür, bunun nedeni yaşlanma ile birlikte grade III histoloji, lenfatik invazyon, mononükleer hücre infiltrasyonu gibi kötü prognostik faktörlerin azalmasıdır (37). 2.4.3.6. Tümörün proliferasyon hızı Timidin işaretleme indeksi, S-faz fraksiyonu ve Ki67 düzeylerine bakılabilir. Yüksek Ki67, S-faz fraksiyonu ve Tİİ değerleri olumsuz prognostik faktörlerdir (38-40). 2.4.3.7. Östrojen ve Progesteron Reseptörleri Östrojen reseptörü negatif olan tümörler, kötü diferansiye ve yüksek proliferasyon hızına sahiptirler ve hormonal tedaviye cevap vermezler. Hormon pozitif meme kanserinde, hastalıksız sağkalım oranının hormon reseptör negatif olanlara göre daha yüksek olduğu belirtilmiştir (41). 9 2.4.3.8. Büyüme faktörleri ve reseptörleri Prognostik değeri en çok bilinen büyüme reseptörü HER-2 neu (c-erbB-2) reseptörüdür. Epidermal growth faktör ailesinden bir glikoproteini (p185) kodlar. Bu gen 17. kromozomda lokalizedir. c-erbB-2 pozitifliği yüksek histolojik derece, ER ve PR negatif, lenf nodu pozitif ve yüksek proliferasyon oranı gösteren meme kanserlerinde karşımıza çıkmaktadır (42, 43). Genel olarak sağkalımda bir azalma ile c-erbB-2 pozitifliği arasında bir ilişki mevcuttur. c-erbB-2 ‘nin amplifikasyonu ya da ekspresyonunun agresif meme kanserlerinde daha sık görüldüğü belirtilmiştir (44). Ayrıca konservatif tedaviden sonra gelişen lokal nüks ile c-erbB-2 ilişkisi araştırılmış, lokal nüks oranının c-erbB-2 pozitif tümörlerde negatiflere oranla anlamlı derecede yüksek olduğu bulunmuştur (45). C-erbB-2 ekspresyonun lokal nüks, hastalıksız sağkalım, aksiller lenf nodu tutulumu ile ilişkili olduğu ve meme kanserlerinde negatif bağımsız prognostik faktör olabileceğini belirten çalışmalar vardır (46). 2.4.3.9. Damar invazyonu Meme kanseri pek çok organa lenfatik ve kan damarlarıyla uzak metastaz yapar. Çeşitli otopsi serilerinde bazı farklılıklar görülmekle birlikte en sık tutulan organlar kemik, akciğer ve karaciğerdir. Daha az olmakla beraber beyin metastazı da sık görülmektedir (47, 48). 2.4.4. Meme Kanserinden Korunma -Diyet: Düşük yağ ve yüksek lifli gıda ile beslenme premenopozal kadınlarda ovulasyonu etkilemeden östrojen seviyesini azaltır, böylece meme kanseri riski azalabilir olarak belirtilimiş (49). -Fiziksel aktivite: Bağımsız bir risk faktörü olarak meme kanseri riskini azaltır (32). -Doğum ve emzirme: İlk doğum yaşının erken olması meme kanseri riskini azaltmak bakımından önemlidir. Emziren kadınlarda ise meme kanseri insidansı %20-35 oranında azalmaktadır (50). -Bilateral ooferektomi: Over kanser riski taşıyan BRCA 1 mutasyonu olan kadınlara uygulanan ooferektomi sonrası meme kanseri insidansı %50 oranında azalmaktadır (51). -Profilaktik mastektomi: Meme kanseri riski olanlarda bilateral ve meme kanseri varlığında diğer memeye uygulanması şeklindedir. 10 2.4.5. Prekanseröz Meme Lezyonları Meme kanseri için belirlenmiş risk faktörleri tanımlanmış ve bunlar risk düzeyine göre sınıflandırılmıştır (52). Hafif artmış risk (1.5-2 kat) -Sklerozan adenozis -Papillomatozis -Orta veya yoğun derecede epitelyal hiperplazi Orta derecede artmış risk (4-5 kat) -Atipik duktal hiperplazi -Atipik lobuler hiperplazi -Her ikisinin karışımı Yüksek derecede artmış risk (8-10 kat) -Lobuler karsinoma in situ (her iki memede) -Duktal karsinoma in situ 2.4.6. Erken Tanıda Tarama Yöntemleri -Kendi Kendine Muayene (KKM): Birçok kadın kitle bulurum ve bu da kanser çıkar endişesiyle çok fazla KKM yapmamaktadır. -Fizik muayene: Amerikan Kanser Derneği, asemptomatik kadınlarda 20 ile 40 yaş arası 3 yılda bir, 40 yaşından sonra ise her yıl hekim tarafından meme muayenesini önermektedir. -Mamografi: Meme kanserinin saptanmasında tarama olarak kullanılan yöntemdir. 30 yaş altında kullanılmamasının nedeni meme parankim dansitesinin yüksek, yağ oranının düşük olmasından dolayıdır. Amerikan Kanser Derneği, asemptomatik 35-40 yaşları arasındaki kadınlarda daha sonraki mamografiler ile karşılaştırmada esas teşkil etmesi için mamografi çekilmesini, 40-49 yaşları arasında 1-2 yılda bir, 50 yaşın üzerindekilerde ise her yıl mamografi çekilmesini önermektedir. Taramada izlenecek yol tablo da gösterilmiştir (53) (Tablo 2 -3 ) . 11 Tablo 2-3: Taramada izlenecek yol Yaş Yöntem <20 Her ay KKM 20-40 Her ay KKM, 3 yılda bir klinik muayene 40-49 Her ay KKM, her yıl klinik muayene ve 1-2 yılda bir mamografi >50 Her ay KKM, her yıl klinik muayene ve yıllık mamografi 2.4.7. Meme Kanserinde Klinik Bulgular Meme kanserinin belirtileri ile ilgili olarak memede kitle varlığı, memenin portakal kabuğu seklinde bir görüntü alması, meme derisinde ülser, kızarıklık, doğumsal nedenlere bağlı olmaksızın meme başının içe çekilmesi, meme başından kanlı ya da kansız akıntı gelmesi, memede ağrı olması, lenf bezlerinde şişlik olması, kolda şişlik ve ödem oluşması önemli muayene bulgularıdır. 2.4.8. Radyolojik Tanı Yöntemleri 2.4.8.1. Mamografik Bulgular (54) -Kitle: Spiküler, düzensiz konturlu kitlelerin malign olma potansiyeli yüksektir. -Kalsifikasyon: Malign olma potansiyeli yüksek olan mikrokalsifikasyonlar, tipik olarak gruplaşma veya kümeleşme yapar, pleomorfik şekilli veya dallanmalar gösterirler. -Parenkimal distorsiyon: Daha önceden memeye travma ya da cerrahi öyküsü yoksa parenkimal distorsiyon varlığında kanserden şüphe edilmelidir. -Asimetrik dansite: Mikrokalsifikasyon ve distorsiyon varlığında kanser için anlamlıdır. Mamografideki karmaşayı önlemek ve terminolojinin daha rahat anlaşılması için “Breast İmaging Reporting and Data System” (BIRADS) geliştirilmiştir. Tabloda BIRADS sınıflamasının şematize edilmiş hali gösterilmiştir (55) ( Tablo 2-4 ). 12 Tablo 2-4: BIRADS sınıflamasında mamografi bulguları BIRADS Mamografik Bulgular Normal bulgular 1 Benign kalsifikasyonlar (Yağ içeren kitleler, düzensiz iyi sınırlı kalsifikasyon içermeyen kitleler ) 2 Olası benign (Ara grup mikrokalsifikasyonlar, nonpalpabl ) 3 Olası malign (Pleomorfik mikrokalsifikasyonlar, parankimal distorsiyon, düzensiz spiküler kitleler) 4 Malign (İnce, düzensiz, dallanan mikrokalsifikasyonlar) 5 2.4.8.2. Ultrasonografi : Ultrasonografi esas olarak mamografiye yardımcı yöntemdir ve meme hastalıkları tanısındaki etkileri aşağıda belirtilmiştir. -Kitlelerde solid-kistik ayrımı, -Yoğun memelerde mamografide saptanamayan palpabl kitle tespiti, -Genç kadınlarda palpabl kitlelerin değerlendirilmesi, -Lokalizasyon nedeni ile mamografide değerlendirilemeyen kitle tespiti, -Lenf nodlarının değerlendirilmesi, -Girişimsel radyolojide rehberlik amacıyla kullanılır. 2.4.8.3. Nükleer Tıp Yöntemleri 99mTeknesyum-MIBI ile Mamosintigrafi: Sestamibi ile yapılan mamosintigrafi, oldukça hassas bulunmuş ve mamografinin özgüllüğünü artırdığı, lüzumsuz biyopsileri önlediği bildirilmiş, cerrahi öncesinde tarayıcı test olarak kullanılması önerilmiştir (56). 201-Thallium ile Mamosintigrafi: Meme kanserinde thallium tutulumunun tümör büyüklüğü ile ilgili olduğu ve thallium pozitif mamosintigrafi bulguları olan vakaların da kötü prognoz gösterdiği saptanmıştır (57). 99mTeknesyum-tetrofosmin ile Mamosintigrafi Lenfosintigrafi ve İşaretli Antikorların Kullanımı Pozitron Emisyon Tomografi: Pahalı bir yöntem olmasına rağmen meme kanserli hastalarda primer lezyonun tanısında, aksillaya yayılımında, rezidüel ve metastatik hastalığı göstermede oldukça yararlı bir görüntüleme yöntemidir. 13 2.4.8.4. Manyetik Rezonans (MR) Görüntüleme Manyetik Rezonans görüntüleme meme kanseri tanısında oldukça duyarlıdır. MR görüntüleme ile benign lezyonlar minimal ve yavaş bir kontrastlanma gösterirken, kanser dokusu hızlı ve belirgin bir kontrast tutulumu gösterir (58). Meme MR çekilmesi için tanımlanmış endikasyonlar şunlardır (58); a) MKC ameliyatı olan ve RT alan hastalarda nüks meme kanseriyle ameliyat sonrası skar ayrımını yapmak için, b) Silikon implantı olan hastalarda hem meme parankimini değerlendirmek hem de implantın bütünlüğünü değerlendirmesinde, c) MKC planlanan hastalarda olası multifokal ve multisentrik odakları tespit edip cerrahi yaklaşımın belirlenmesi için, d) Aksillar metastazı olanlarda primer tümörü bulmak, neo-adjuvan KT yanıtını değerlendirmede, f) Radyolojik (mamografi ve ultrasonografi) ve klinik bulgular arası uyumsuzluk olduğunda kullanılabilir. 2.4.9. Tümör Belirleyiciler a) Prolifere edici hücre nükleer antijeni (PCNA) b) Ki-67 ve BrUdR gibi proliferasyon belirteçleri c) Bcl-2, bax: bcl-2 oranı gibi apopitoz belirteçleri d) VEGF gibi anjiyogenez belirteçleri e) İnsan epidermal büyüme faktörü (HER-2/neu), EGF ve p53’tür. Meme kanserinde onkogenler, dominant ve baskılayıcı onkogenler olarak ayrılırlar (59). - Dominant Onkogenler: Epidermal growth faktör reseptörü ailesi (EGF, HER2, HER3, HER 4), RAS geni ve MYC onkogenidir. - Baskılayıcı Onkogenler: Retinoblastom geni, p53 ve meme kanseri duyarlılık genleri BRCA 1, BRCA 2 olarak bilinmektedir. İnsan meme kanseri örneklerinde PCNA ve Ki-67 ekspresyonu; aşırı p53 ekspresyonuyla, yüksek S-evre fraksiyonuyla, anöploidi ile, yüksek mitotik indeksle ve yüksek histolojik grade ile pozitif bir ilişki gösterir ve yüksek grade de kötü prognostik faktördür (59). 14 2.4.10. Histopatolojik Sınıflama (60) I. Epitelyal tümörler A. Benign 1. İntraduktal papillom 2. Meme başı adenomu 3. Adenom a) Tubuler b) Laktasyon B. Malign 1. Noninvaziv a) İntraduktal (in situ duktal) karsinom b) İn situ lobuler karsinom 2. İnvaziv a) İnvaziv duktal karsinom b) İntraduktal kompenenti baskın invaziv duktal karsinom c) İnvaziv lobuler karsinom d) Müsinöz karsinom e) Medüller karsinom f) Papiller karsinom g) Tübüler karsinom h) Adenoid kistik karsinom i) Sekretuar (Jüvenil) karsinom j) Apokrin karsinom k) Metastatik karsinom -Skuamöz tip -İğsi hücreli tip -Kartilaginöz ve osseöz tip 3. Meme başının Paget karsinomu II. Mikst konnektif doku ve epitelyal tümörler a) Fibroadenom b) Filloides tümör c) Karsinosarkom 15 III. Çeşitli tümörler a) Yumuşak doku tümörleri b) Deri tümörleri c) Hematopoetik ve lenfoid doku tümörleri IV. Meme displazisi/Fibrokistik hastalık V. Tümöre benzer lezyonlar a) Duktal ektazi b) İnflamatuar psödotümör c) Hamartom ve jinekomasti 2.4.10.1. Duktal Karsinoma In Situ (DCIS) Bazal membran invazyonu yapmamış intraduktal karsinomlardır. Daha çok postmenopozal kadınlarda görülürler ve tarama mamografilerin yaygınlaşmasıyla bugün meme malign hastalıklarının %30’unu teşkil etmektedir (61, 62). Tedavi edilmediklerinde 10 yıllık izlemde DCIS tespit edilen bölgede %30-50 oranında invaziv duktal karsinom gelişir. Aksilla metastaz oranları %1-2 kadardır ve basit mastektomi ile %99 kür sağlansa da güncel yaklaşım, meme koruyucu cerrahi sonrası radyoterapi minimal rekürrens riski ve kozmetik sonuç nedeniyle önerilmektedir (62). Değişik morfolojik türleri vardır, en sık görülenler; papiller, solid, kribriform, mikropapiller ve komedokarsinom alt gruplarıdır. İlk dördü nonkomedo olarak toplanır ve böylece iki başlık altında komedo ve nonkomedo olarak ayrılırlar. Komedokarsinom, oldukça büyük boyutlu (5 cm’yi aşan) ve en sık görülen tiptir. Malignite potansiyeli diğer türlere göre daha yüksektir. Düşük östrojen reseptör pozitivitesi, artmış c-erbB-2 özellikleriyle daha agresiv biyolojik özelliklere sahiptir (63). 2.4.10.2. Lobuler Karsinoma In Situ (LCIS) Genellikle premenopozal kadınlarda başka nedenlerle yapılan biyopsilerde insidental olarak ortaya çıkar. Yaklaşık %30-40 oranında bilateral, %70 oranında mültisentriktir (64). ER ve PR pozitif, c-erbB-2 negatif bulunur (65). Sadece biyopsi ile tedavi edilen olgularda 15 -20 yıl içerisinde yaklaşık %20-30 oranında karsinom gelişir. Gelişen invaziv karsinomların yaklaşık yarıya yakını karşı memededir, invaziv karsinomlar duktal ya da lobuler olabilir (65). 16 2.4.10.3. İnvaziv Duktal Karsinom Memenin en sık görülen, invaziv karsinomların %75’ini oluşturan kanser türüdür (65). 2.4.10.4. İnvaziv Lobüler Karsinom Multifokalite, multisentrisite ve bilateralite sıklığı invaziv duktal karsinoma göre daha yüksektir. Sitolojik özelliklerine göre ve infiltrasyon paterni farklı olan alt tipleri vardır. Bunlar klasik, alveolar, solid, pleomorfik ve mikst tiplerdir. 2.4.10.5. Müsinöz Karsinom Genellikle postmenopozal kadınlarda görülür ve meme karsinomlarının yaklaşık %16‘sını oluşturur (65). Lenf ganglionu metastaz insidansı çok düşüktür. 2.4.10.6. Medüller Karsinom 50 yaşından küçük kadınlarda daha sık görülür (64). Nekroz ve kanama sıktır. Makroskopik olarak fibroadenomla karışır, tümör hücreleri büyük ve pleomorfiktir. 2.4.10.7. Papiller Karsinom Genellikle in situ tümörlerdir. Daha çok postmenopozal kadınlarda görülür. Birçok olguda beraberinde papiller veya kribriform tipte DCIS vardır. 2.4.10.8. Tübüler Karsinom Sert kıvamlı, ortalama çapları 2 cm’den küçük, düzensiz sınırlı, iyi diferansiye ve prognozları iyi olan kanser türüdür. 2.4.10.9. Apokrin Karsinom Apokrin tipte epitelden oluşan ve çok seyrek görülen meme kanser tipidir. 2.4.10.10. Sekretuar(Jüvenil) Karsinom Özellikle ilk üç dekatta görülür, ilk iki dekatta görüldüğünde prognoz daha iyidir. Makroskopik olarak iyi sınırlı, vakuollü stoplazmalı görünüme sahiptir. 17 2.4.10.11. Adenoid Kistik Karsinom Sıklıkla subareolar bölgede kitle tarzında ortaya çıkar. Epitelyal ve myoepitelyal olmak üzere iki varyantı vardır, iyi prognoza sahiptir 2.4.10.12. Metaplastik Karsinom Duktal karsinom ile metaplazik kısımlar arasında geçiş şekilleri vardır. Metaplastik karsinomlar genel olarak invaziv duktal kansere göre daha kötü prognoza sahiptirler (65). 2.4.10.13. Lipidden Zengin Karsinom Köpüksü sitoplazmalı hücreleri ile karekterize tümörlerdir. Lipid içeren hücrelerin tümörün en az %80’ini oluşturması gerektiği bildirilmektedir, prognozu kötü tümörlerdendir (65). 2.4.10.14. Paget Karsinomu Meme başında kısmen krutlu, egzamatoid lezyon şeklinde görülür. Tedavi ve prognoz tümörün invaziv olup olmadığına, boyutuna ve lenf ganglionların durumuna bağlıdır (65). 2.4.10.15. İnflamatuar Karsinom Memede ödem, hiperemi ve hassasiyet ile karekterize tümörlerdir. Tümörün dermal lenfatiklere yaygın invazyonu bu görünüme neden olur. Hastaların çoğunda kötü diferansiye invaziv kanser şeklinde yapı vardır, tanı anında %75‘inde aksiller lenf tutulumu vardır (64). 2.4.11. Evreleme Evreleme, hastaları hastalıklarının yayılma derecesine göre gruplara ayırma işlemidir. Günümüzde en çok AJCC (American Joint Commitee on Cancer)’nin biçimlendirdiği TNM sistemi kullanılmaktadır. Buna göre primer tümör T, koltukaltı lenf bezleri N, ve uzak metastazı M temsil etmektedir. Son yıllarda tarama amaçlı mamografik tetkiklerin yaygın uygulanması, sentinel lenf nodu diseksiyon tekniklerinin gelişmesi sonucunda invaziv meme kanserleri daha erken evrede yakalanmaktadır. Meme kanserinin doğal seyrindeki bu değişiklikler sonucunda evreleme sisteminde bazı değişiklikler olmuş ve 18 AJCC ‘nde oluşturulan klinik konsensus sonucunda yeni evreleme sistemi oluşturulmuştur. Tabloda TNM evreleme sistemi gösterilmiştir (66) (Tablo 2-5). AJCC’ ye göre gözden geçirilmiş TNM sınıflaması Primer Tümör: T Tx: Değerlendirilemeyen primer tümör T0: Primer tümöre ait bulgu yok Tis: İn situ karsinom Tis(DCIS): Duktal karsinoma in situ Tis(LCIS): Lobüler karsinoma in situ TİS(Paget): Meme başında Paget hastalığı (primer başka tümör yok) T1: En büyük çapı ≤ 2 cm tümör T1mic: En büyük çapı ≤ 0,1 cm (mikroinvaziv tümör) T1a: Tümör çapı > 0,1 cm ancak ≤ 0,5 cm T1b: Tümör çapı > 0,5 cm ancak ≤ 1 cm T1c: Tümör çapı > 1 cm ancak ≤ 2 cm T2: Tümör çapı > 2 cm ancak ≤ 5 cm T3: Tümör çapı > 5 cm T4: Boyutu ne olursa olsun, göğüs duvarı veya cilde direkt yayılan tümör T4a: Pektoralis major kası dışında göğüs duvarına yayılım T4b: Ödem, cilt ülserasyonu, aynı memede satellit cilt nodülleri, portakal kabuğu görünümü T4c: T4a + T4b T4d: Enflamatuar karsinom Bölgesel lenf nodları: N Nx: Değerlendirilemeyen nodal tutulum N0: Bölgesel lenf nodu metastazı yok N1: Hareketli ipsilateral bölgesel lenf nodu metastazı N2: Komşu dokulara yapışık ipsilateral aksiller lenf nodu metastazı veya aksiller metastaz olmaksızın klinik veya radyolojik olarak görülebilen ipsilateral internal mammarial nodal metastaz N2a: Komşu dokulara yapışık ipsilateral aksiller lenf nodu metastazı N2b: Aksiller metastaz olmaksızın klinik veya radyolojik olarak görülebilen ipsilateral internal mammarial nodal metastaz N3: İpsilateral infraklaviküler lenf nodu metastazı veya klinik + radyolojik olarak görülebilen ipsilateral internal mammarial lenf nodu metastazı + aksiller lenf nodu metastazı veya supraklaviküler lenf nodu metastazı N3a: İpsilateral infraklaviküler lenf nodu metaastazı + aksiler lenf nodu metastazı N3b: Klinik + radyolojik olarak görülebilen ipsilateral internal mamarial lenf nodu metastazı + aksiller lenf nodu metastazı N3c: Supraklaviküler lenf nodu metastazı 19 AJCC’ ye göre gözden geçirilmiş TNM sınıflaması (Devamı) Bölgesel lenf nodları: pN pNx: Değerlendirilemeyen bölgesel lenf nodları pN0: Bölgesel lenf nodu metastazı yok pN0(i-): Bölgesel lenf nodu metastazı yok, İmmünohistokimyasal olarak negatif pN0(i+): Bölgesel lenf nodu metastazı yok, immünohistokimyasal olarak pozitif, ancak tümör infiltrasyon alanı ≤ 2mm pN0(mol-): Bölgesel lenf nodu metastazı yok, RT-PCR negatif pN0(mol+) Bölgesel lenf nodu metastazı yok, RT-PCR pozitif pN1mi: Mikrometastaz, tümör infiltrasyon alanı > 0,2 mm ancak ≤ 2 mm pN1: 1-3 aksiler lenf nodu tutulumu ve/veya klinik veya radyolojik olarak görüntülenemeyen ancak sentinel biyopside saptanan internal mammrial lenf nodunda mikrometastaz pN1a: 1-3 aksiller lenf nodu tutulumu pN1b: Klinik veya radyolojik olarak görüntülenemeyen ancak sentinel biyopside saptanan internal mammarial lenf nodunda mikrometastaz pN1c: 1-3 aksiller lenf nodu tutulumu ve klinik ve/veya radyolojik olarak görüntülenemeyen ancak sentinel biyopside saptanan internal mamarial lenf nodunda mikrometastaz pN2: 4-9 aksiller lenf nodu metastazı veya aksiller tutulumu olmaksızın internal mammarial lenf nodlarında klinik ve radyolojik olarak görüntülenebilen tutulum pN2a: 4-9 aksiler lenf nodu metastazı, en küçük tümör infiltrasyon alanı > 2 mm pN2b: Aksiller tutulum olmaksızın internal mammarial lenf nodlarında klinik + radyolojik olarak belirgin tutulum pN3: 10 veya daha fazla aksiller lenf nodu metastazı veya infraklaviküler lenf nodu metastazı veya klinik + radyolojik olarak belirgin internal mammarial lenf nodu metastazı + en az 1 aksiller lenf nodu metastazı veya sentinel biyopsi ile tanısı konan mikroskopik internal mammarial lenf nodu metastazı + 3' ten fazla aksiller lenf nodu metastazı pN3a: 10 veya daha fazla aksiller lenf nodu metastazı,en küçük tümör infiltrasyon alan > 2 mm veya infraklaviküler lenf nodu metastazı pN3b: Klinik + radyolojik olarak belirgin internal mammarial lenf nodu metastazı + en az 1 aksiller lenf nod metastazı veya sentinel biyopsi ile tanısı konan mikroskopik internal mammarial lenf nodu metastazı + 3' den fazla aksiller lenf nodu metastazı pN3c: Supraklaviküler lenf nodu metastazı Uzak metastaz: M Mx: Değerlendirilemeyen uzak metastaz M0: Uzak metastaz yok M1: Uzak metastaz var 20 Tablo 2-5: Gözden geçirilmiş TNM evrelemesi Evre T N M 0 Tis N0 M0 I Tmic N0 M0 T1 N0 M0 T0 N1 M0 T1 N1 M0 T2 N0 M0 T2 N1 M0 T3 N0 M0 T0 N2 M0 T1 N2 M0 T2 N2 M0 T3 N1 M0 T3 N2 M0 T4 N0 M0 T4 N1 M0 T4 N2 M0 IIIC T1-4 N3 M0 IV T1-4 N0-3 M1 IIA IIB IIIA IIIB Singletary E, Allred C, Ashley P, et al. Revision of the American Joint Commitee on Cancer Staging System of Breast Cancer, J Clin Oncol .2002;20: 3628-367 (66) 2.4.12. Sentinel Lenf Nodu Biyopsisi (SLNB) Tarama mamografisinin yaygın olarak uygulanması ile günümüzde non-palpabl meme kanseri tanı oranı artmıştır (67). Bunun sonucunda aksiller metastaz sıklığı da azalmıştır. Palpabl invaziv meme kanserlerinde aksilla metastazı oranı %30-35 arasında iken, non palpabl meme kanseri olan hastaların yaklaşık %10’unda metastatik tümör bulunmaktadır (68). Bu yüzden özellikle erken evre invaziv meme kanserinde SLNB önem kazanmaktadır. SLNB, bölgesel lenf nodüllerine metastaz olup olmadığını değerlendirmek için sıklıkla yapılmaktadır. Aksillası klinik olarak negatif ve invaziv meme kanseri olan hastalarda söz 21 konusu olmalıdır. SLNM, solid organdaki tümörün lenf drenajının sentinel lenf nodülü olarak adlandırılan primer nodüle olacağı kavramından çıkarak uygulanmaktadır. Başka bir deyişle sentinel lenf nodülü, tümörün lenfatik akımını alan ilk lenf nodülüdür. Teknik olarak birkaç çeşit vardır. 2.4.12.1. Mavi boya tekniği Mavi boya tümör etrafına, eksizyonel biyopsi yapıldıysa kavite duvarına ve dört kadrana verilir. Boyamadan 5-10 dakika sonra aksilladan yaklaşık 2-3 cm’lik kesi yapılır ve pektoral fasyaya ulaşılır ve fasyanın altındaki mavi renkli lenf kanalı bulunarak buradan proksimal ve distale gidilerek sentinel lenf nodu aranır. 2.4.12.2. Radyokolloid tekniği Üç farklı radyokolloid kullanılmaktadır. Bunlar; sülfür kolloid, mikrokolloidal albumin, antimon sülfid’dir. Mikrokolloidal albumin, Tc 99m olarak bilinir. Kolloid madde serum fizyolojik içerisinde sulandırılarak farklı kadranlarda tümör çevresine veya biyopsi kavitesi duvarına verilir, en az 2 saat sonra lenfosintigrafi yapılarak sentinel lenf nodu işaretlenir. Ameliyat esnasında ise gama prob ile radyoaktivitesi en fazla olan sentinel lenf nodülü bulunmaktadır. SLN başarı oranı %83 ile 98 arasında, yanlış negatiflik oranı ise %11.4’tür (69). 2.4.13. Tedavi 2.4.13.1. Cerrahi Tedavi Yöntemleri -Radikal Mastektomi -Modifiye Radikal Mastektomi -Basit Mastektomi -Profilaktik Mastektomi -Kurtarma(Salvage) Mastektomi -Subkutan Mastektomi -Meme Koruyucu Mastektomi 22 2.4.13.1.1. Radikal Mastektomi Tarihsel önemi dışında uygulama alanı olan bir tedavi yöntemi değildir. Girişim, tüm meme dokusu, pektoralis major ve minör kası ile birlikte aksiller dokunun çıkarılması esasına dayanır. Kol ödemi, flep nekrozu ve hematomun fazla olması, rekonstrüksiyonun uygun olmaması nedeniyle günümüzde, cerrahları radikal mastektomiden uzaklaştırmıştır. 2.4.13.1.2. Modifiye Radikal Mastektomi(MRM) İlk kez 1948’de Patey ve Dyson tarafından yapılmıştır (70). Pektoralis majör ve minor kasları korunurken level 1 ve 2 koltuk altı lenf diseksiyonu ile birlikte tüm meme dokusu ve pektoral majör kasının fasyasının çıkarılması esasına dayanır. Rekonstrüksiyon için uygun olması, morbiditenin düşük olması, kozmetik yönden iyi sonuçlar vermesi, ameliyat süresinin kısa olması nedeniyle giderek radikal mastektominin yerini almıştır. MRM insizyonu ve ameliyat sonrası meme görünümü şekilde gösterilmiştir ( Şekil- 4 ). Şekil - 4: Modifiye Radikal Mastektomi 2.4.13.1.3. Basit Mastektomi (BM) Simple, total ya da basit mastektomi olarak bilinir. Tüm meme dokusu ile birlikte pektoralis major kasın fasiası çıkarılır. Ayrıca meme kuyruğunun diseksiyonu sırasında level I seviyesinde lenf bezi de çıkartılabilir. Basit Mastektomi Endikasyonları; -Meme koruyucu tedavi yapılanlarda gelişen nüksler veya yeni oluşan karsinomlarda, -Yaygın biçimdeki DCIS ve LCIS olgularında, -Ülsere olmuş veya olma ihtimali olan lezyonlarda yaşam kalitesini artırmak için, 23 -Yaşlılarda veya ameliyat riski olan aksillası negatif olan genç hastalarda ve bazı olgularda proflaktik olarak yapılır. 2.4.13.1.4. Profilaktik Mastektomi Endikasyonları (71); A) Meme kanseri olmayan hastalarda bilateral profilaktik mastektomi endikasyonları; -Bilateral multifokal DCIS varlığı -Tek taraflı DCIS veya LCIS ile birlikte karşı memede atipik duktal hiperplazi (ADH) -Bilateral ADH ve premenopozal 1.derece meme kanserli akraba -Bilateral orta ve yüksek riskli proliferatif meme dokusu ve 2 veya daha fazla 1. Derece akrabada premenopozal bilateral meme kanseri bulunması -Yukarıdaki seçeneklerden birisi ile birlikte BRCA-1 gen mutasyon varlığı B) Meme kanserli hastalarda karşı memeye profilaktik mastektomi endikasyonları; -Diğer memede DCIS, LCIS veya ADH varlığı -Bir veya daha fazla birinci derece akrabada meme kanseri varlığı -Bu iki faktörün birlikte olması 2.4.13.1.5. Kurtarma (Salvage) Mastektomi Kurtarma mastektomisi daha önce koruyucu tedavi yapılmış hastalarda nüks veya aynı memede yeni kanser geliştiği zaman yapılır. Eğer, ilk tedavide aksiller diseksiyon veya aksillaya radyoterapi uygulanmış ise girişim total mastektomi şeklinde yapılır. 2.4.13.1.6. Subkutan Mastektomi Estetik görünüm için meme derisi ve memebaşı areola kompleksinin bırakılarak sadece deri altı meme dokusunun meme alt kıyısından girilerek çıkarılması yöntemidir. Daha çok proflaktik mastektomi için kullanılır. 2.4.13.1.7. Meme Koruyucu Cerrahi (MKC) Segmental rezeksiyon, lumpektomi, kadranektomi ve tilektomi olarak alt gruplara ayrılır. -Segmentel Mastektomi: Tümör üzerindeki küçük deri parçası ve tümör dokusu ile etrafında sağlam cerrahi sınır sağlayacak meme dokusunun çıkarılmasıdır. 24 -Lumpektomi: Meme kanseri en az 1 cm’lik bir temiz cerrahi sınır elde etmeye yetecek kadar normal görünümlü meme dokusuyla birlikte eksize edilir ( 72). -Kadranektomi: Tümörün bulunduğu meme kadranının üzerindeki deri ve altındaki pektoral faysa ile çıkarılmasıdır. -Tilektomi: Kitlenin etrafındaki meme dokusuyla birlikte geniş şekilde çıkarılmasıdır. 1990 yılında “National Institutes of Health” konsensus toplantısı sonucunda evre I ve evre II invaziv meme kanseri bulunan kadınlarda MKC uygun tedavi yöntemi olarak kabul edilmiştir (73). Son yıllarda yaygınlaşan mamografik tarama programları nedeniyle meme kanseri erken evrede yakalanmakta ve buna bağlı olarak MKC oranı artmaktadır. MKC sonrası lokal nüks oranları yılda %1-2 olarak bildirilmiştir (74). MKC için hasta seçiminde tümör çapı belirleyici olmasına rağmen tümör çapı ile meme boyutu arasındaki oranın daha önemli olduğuna inanılmaktadır (75). Santral bölgedeki tümörün meme başını çıkarmadan MKC yapılması güçtür, diğer kadranlarda ise iyi kozmetik sonuç vermesi nedeniyle dış ve iç kadranlarda tümör olmasının santral bölgeye göre sırasıyla 1.99 ve 1.96 kat MKC ‘yi artırdığı bildirilmiştir (76). Meme Koruyucu Mastektomiyi Etkileyen Faktörler (77) 1. Hastanın tercihi: MRM ile MKC tedavisinin olumlu ve olumsuz yanları hastaya anlatılarak tercih hastaya bırakılmalıdır 2. Tıbbı nedenler: MKC sonrası radyoterapi yapılmasını engelleyen nedenler (hamilelik, kollajen doku hastalığı) olmamalıdır. 3. Hastanın yaşı: Özellikle 35 yaşın altında lokal nüksün fazla olduğu unutulmamalıdır. 4. Kozmetik sonuçlar: MKC sonrası geriye kalan meme dokusunun estetiği iyi olmalıdır. 5. Tümörün boyutu ve sayısı: Büyük tümörlü (T3) ve multipl odaklı tümörlerde MKC etkisiz kalabilir. 6.Radyoterapi durumu: Radyoterapi olanağı yoksa MKC tercih edilmemelidir. 2.4.13.1.8. Mastektomi Sonrası Komplikasyonlar A) Erken komplikasyonlar a) Pnömotoraks: İnterkostal aralıkta kanama kontrolü yaparken paryetal plevranın delinmesi sonucu oluşur. b) İnfeksiyon: Enfeksiyona hazırlayıcı etken olarak ileri yaş, uzun süren drenaj, kötü beslenme, diyabet ve seroma sayılabilir. Etken olarak en çok stafilokok ve streptokoklara rastlanmaktadır. 25 c) Cilt nekrozu: Yara kenarı ve fleplerde görülebilir. Neden olarak cilt fleplerinin ince olarak hazırlanması, ameliyat sonrası flepler üzerine sıkı bandaj ve diyabet sayılabilir. d) Seroma (Lenfosel): Mastektomi sonrası sık görülen komplikasyonlardan biridir. e) Sinir kesilmesi: N. Thoracicus longus’ un kesilmesi skapula alata oluşmasına, N. Toracodorsalis’ in kesilmesi kolun addüksiyon ve iç rotasyon hareketlerinde kısıtlanmaya neden olur. B) Geç komplikasyonlar a) Lenfödem: Mastektomi sonrası % 4-30 oranında görülür (78). Lenfödem oluşumunda koltuk altına radyoterapi alması, aksillar venin çıplak bir şekilde diseke edilmesi, enfeksiyon gelişmesi, lenfatik venöz bağlantıların azlığı neden olarak gösterilebilir. b) Post mastektomi ağrı: İnterkostobrakial sinirin kesilmesine bağlı olarak göğüs duvarında ağrı hissedilir, bazen sinir ucunda nörinom gelişir. 2.4.13.1.9. Cerrahi Uygulanmayan Hastalar Meme kanseri varlığında hastalık bazen inoperabl kabul edilir ve bu durumda hastaya radyoterapi ve kemoterapi uygulanabilir. Ancak tedavide iyi yanıt alınan hastalarda daha sonra cerrahi yöntem uygulanabilir, bu nedenle günümüzde inoperabl teriminden çok kürabilite kavramı daha çok kullanılmaktadır. Columbia Sınıflamasına Göre İnoperabilite Kriterleri (79) -Meme derisinin 1/3’den daha fazlasını tutan ödem, -Satellit deri nodülleri, -İnflamatuar tipte meme kanseri, -Kanıtlanmış supraklaviküler lenf nodu metastazı, -Parasternal tümör nodülleri, -Kol ödemi, -Uzak metastazlar, -Lokal yayılıma ait kötü bulgulardan en az 2 veya daha fazlasının olması · Deri ülserasyonu, · Meme derisinin 1/3’ten daha azını tutan ödem, · Tümörün göğüs duvarına solid fiksasyonu, · Aksillada boyu 2.5 cm ve üzerindeki çapta lenf nodlarının varlığı, · Aksiller lenf nodlarının cilde veya derindeki yapılara fiksasyonu olarak belirtilmiş. 26 2.4.13.2. Radyoterapi MKC’den sonra kullanılmasının amacı memenin kozmetiğini bozmadan meme dokusunda olabilecek mikroskopik hastalığı ortadan kaldırmak, hastalığın kontrolünü sağlamaktır. Radyoterapi, mastektomi sonrası yüksek lokal nüks riski taşıyan hastalara uygulanır. Bazı analizlerde erken evre ve orta risk grubu olan meme kanserinde mastektomi ve sistemik kemoterapiye ek olarak aksillasında bir ganglion olan hastaların adjuvan radyoterapiden yarar gördüğü bildirilmektedir (80). 2.4.13.3. Kemoterapi Evre I-III meme kanseri ameliyatı sonrası adjuvan kemoterapi kullanılmasını belirleyen paremetreler, aksiller lenf nodu durumu, tümör boyutu, yaş, menopozal durum, östrojen, progesteron reseptör durumu ve tümörün grade derecesidir. 2.4.13.4. Endokrin Tedavi a) Antiöstrojen tedavi: İyi diferansiye duktal ve lobüler invaziv kanserlerin %90’dan fazlasında hormon reseptörleri saptanır. Tamoksifen en sık kullanılan antiöstrojen ilaçtır. Antiöstrojen etkisini sitozoldeki ER’üne bağlandıktan sonra meme dokusuna östrojen girişini engeller. Özellikle hormon duyarlı erken evre meme kanserinde cerrahi sonrası adjuvan tedavi ve ileri evre meme kanserinde palyatif amaçlı olarak kullanılmaktadır (81). Tamoksifen kullanımının uzun vadeli ender görülen riski endometrium kanseridir. Bu yüzden tamoksifen tedavisi genellikle 5 yıl sonra kesilir. Önceden antiöstrojene maruz kalan kadınlarda tavsiye edilen ikinci seçenek hormon tedavileri ise, menopoz sonrası kadınlar için aromataz inhibitörleri, menopoz öncesi kadınlar için progestinler, androjenler ya da yüksek dozda östrojen yer alır (82). b) Aromataz İnhibitörleri: Aromataz enzimi; androjen, androstenedion ve testesteronu östrojene çeviren bir enzimdir. Bu nedenle aromataz inhibitörleri meme kanseri tedavisinde kullanılır (83). Premenopozal kadınlarda over hiperstümülasyonuna neden olduklarından kullanılmazlar. Postmenopozal hastalarda aromataz inhibitörleri hem metastatik hastalıkta ve hem de tamoksifenden daha etkin gözükmektedir (84). c) Östrojenler: ER’lerini işgal ederek östrojen etkisini azaltır. Uzun süre farmakolojik dozda kullanılması sıvı retansiyonu, tromboembolik komplikasyonlarda artma, stres inkontinans ve çekilme kanamalarına neden olduğu için günümüzde kullanılmamaktadır. 27 d) Androjenler: Androjen reseptörlerini işgal ederek östrojen ve etkisinde azalmaya neden olurlar, östrojenden daha az etkilidir. e) Progestinler: Progestinlerin anti-tümör etkisi tamamıyla anlaşılmamakla beraber, ER ve PR azalmasına katkı sağladığı, östrojen üretiminde baskılanma yarattığı ve artmış östrojen döngüsüne sebep olduğu belirtilmektedir (85). f) Antiprogestinler: Progesteron östrojen kadar meme epitelinin proliferasyonunu stimüle eder, bu etkisi nedeniyle antiprogesteron tedavisinin meme kanseri tedavisinde etkili olduğu düşünülmüştür. 2.4.13.5. Anti-HER2/neu Antikor Tedavisi Her-2/neu eksprese eden tümörü olan hastalarda kanser diğer hastalara göre daha agresif seyretmektedir, ayrıca hastalıksız sağ kalım da kısadır (86). ilk FDA onayı almış ilaç olan Trastuzumab, Her-2/neu proteinine karşı geliştirilen bir murin-insan kimerik monoklonal antikordur. Her-2/neu aşırı ekspresyonu olan meme kanseri olan hastalar antikor tedavisi (trastuzumab) eklenmesinden yarar görürler (87). 2.4.13.6. Evrelere Göre Tedavi 2.4.13.6.1. Evre I Meme Kanseri Tedavisi Evre I meme kanserlerinde günümüzde daha çok uygulanan cerrahi yöntem MKC ve aksillar diseksiyon ile birlikte RT yapılması şeklindedir. KT ve hormonoterapi ise aksillar lenf nodu tutulumu ve ER pozitifliğine göre belirlenir. 2.4.13.6.2. Evre II Meme Kanseri Tedavisi Genelde kombine tedavi uygulanmaktadır. Tedavi olarak; cerrahi, RT, KT, ER ve PR pozitifliğine göre hormonal tedavi şeklindedir. Aksilla lenf nodu metastazı yoksa ve ER pozitif ise KT yerine hormonoterapi uygulanabilir. Aksilla lenf nodu pozitifliği varsa ER pozitif olsa bile kemoterapinin yararı bildirilmektedir (88). 2.4.13.6.3. Evre III Meme Kanseri Tedavisi Bu evreden itibaren meme kanserinin tedavisinde cerrahinin etkinliği azalmaya başlar. Tedavinin esasını KT, hormonoterapi ve RT alır. Neoadjuvan KT uygulandıysa % 60-80 tümörde gerileme sözkonusudur (89). Neoadjuvan KT sonrasında önemli oranda küçülme gösteren ve sağlam cerrahi sınır elde edilebilecek hastalarda MKC yapılabilir. 28 2.4.13.6.4. Evre IV Meme Kanseri Tedavisi Bu hastalarda esas olarak sistemik tedavi yöntemleri kullanılır. Memede nekroz ve ülserasyon varlığında temizlik mastektomisi denilen cerrahi işlem yapılır. KT’de çoklu ajanlar kullanılır. Uzak metastaz varlığında metastaz yeri hayatı tehdit etmiyorsa ve ER pozitif ise önce hormonoterapi denenir, ER negatif ise çoklu KT uygulanır. 29 3. MATERYAL METOD Başkent Üniversitesi Tıp ve Sağlık Bilimleri Araştırma Kurulu onayı alındıktan sonra, Prof. Dr. Hüsnü Göksel tarafından 1961-1995 yılları arasında mastektomi (BM, MKC, MRM) ameliyatı olup kayıtları tutulan hastalarla (188 hasta ) birlikte, 1995-2010 tarihleri arasında Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı’nda meme kanseri tanısıyla mastektomi ameliyatı yapılmış olan 488 hasta (toplam 676 hasta) geriye dönük olarak değerlendirildi. Hasta bilgileri hasta arşiv kayıtlarından alındı. Çalışmaya radikal mastektomi ameliyatı olmuş hastalar dahil edilmedi. Ayrıca ameliyat sonrası takipleri bizde yapılmamış olan 61 hasta çalışma dışında bırakıldı. Meme kanseri için prognostik öneme sahip olabilecek parametreler olarak, ilk adet yaşı, menopoz durumu, parite durumu, laktasyon süresi, ailede meme kanseri hikayesi, özgeçmişde kanser varlığı, tümörün bulunduğu kadran, tümörün fizik muayene bulguları (meme ve aksilla muayenesi), cerrahi tedavi tipi, patolojik tanıda tümör boyutu, aksiller bölge metastatik lenf nodu durumu varsa metastatik lenf nodu sayısı, östrojen ve progesteron reseptör durumu, c-erbB-2 overekspresyonu olup olmaması, tümörün grade’i, histopatolojik tanı (alt tiplendirme), neoadjuvan ve adjuvan tedavi alıp almadığına bakıldı. Hastaların son durumları hakkındaki bilgiler genel cerrahi anabilim dalı poliklinik notları, tıbbı onkoloji bilim dalı poliklinik notları, hasta dosyaları ve hastane kayıtlarından araştırıldı. Hastalar tanı anındaki yaşlara göre <40 yaş (Grup 1), 40-60 yaş (Grup 2) ve >60 yaş (Grup 3) olarak üç grup halinde incelendi. Hastalar, total hasta sayısı üzerinden ve hasta yaşı gruplarına göre prognostik faktörlerine bakılıp değerlendirildi. Histopatolojik olarak kanser tanısı alan hastaların ameliyat öncesi radyolojik görüntülerine bakıldı. Radyolojik bulgu ile histopatolojik tanı ile karşılaştırılıp pozitif ya da negatif korelasyona bakıldı. Lokal ve sistemik nüks olup olmadığı, nüks gelişmişse nüks süreleri hastalarda ölüm sürelerine bakılarak hastalıksız sağkalımla ile ölen genel sağkalımın süreleri belirlendi. Menopoz durumu, premenopozal ve postmenopozal diye belirlendi. Hasta premenopozal dönemde ise adet düzenine bakıldı. Tümörün bulunduğu kadranlar üst iç, üst dış, alt iç, alt dış ve retroareolar olarak belirlendi. Patolojik lenf nodu sayısı negatif nod, 1-3 arası tutulmuş pozitif nod ve 4 veya daha fazla tutulmuş pozitif nod olarak ayrıldı. 30 Adjuvan ve neoadjuvan tedaviler KT, RT ya da kombinasyonu şeklinde ayrıca hormonoterapi, transtuzumab alıp almadıklarına bakıldı. Tümörün histopatolojik boyutlarına göre TNM evreleme sistemindeki T skoru oluşturuldu ve tümör çapı; T1a için > 0,1 cm ancak ≤ 0,5 cm, T1b için > 0,5 cm ancak ≤ 1 cm, T1c için > 1 cm ancak ≤ 2 cm, T2 için > 2 cm ancak ≤ 5 cm, T 3 için > 5 cm olarak kabul edildi. Tümör grade durumu; düşük (grade I), orta ( grade II) ve yüksek (grade III) olarak belirtildi. Laktasyon süresi, hastanın tüm çocukları için laktasyon süreleri toplanarak hesaplandı. Genel sağkalım, cerrahi tarihinden son takip süresi veya ölümüne kadar geçen süre olarak, hastalıksız sağkalım cerrahi tarihinden itibaren ilk nüksün (lokal veya sistemik) saptanmasına kadar geçen süre olarak kabul edildi. Hastalar, hastane kayıt sistemindeki telefon numaralarından arandı. Telefonla ulaşılanlar için (hasta ve hasta yakınlarından bilgi alındı) hayatta kalım durumları soruldu, ulaşılamayan hastalar için ise son takip süresi esas alındı. Ölen hastalarda ölüm nedeni göz önüne alınmadı. Araştırma kapsamında, hormon reseptör durumu için 234, c-erbB-2 için 412 hastada histopatolojik incelemede bulgu saptanmadı. Bu kapsamda hormon reseptör ve c-erbB-2 için pozitif yada negatif bulgusu olan hastalar değerlendirmeye alındı. Radyolojik değerlendirmede 116 hastaya mamografi yapılmadığı, yine 33 hastaya USG yapılmadığı için bu hastalar radyolojik değerlendrme için dikkate alınmadı. İstatistiksel Analiz Verilerin analizi SPSS for Windows 11.5 paket programında yapıldı. Tanımlayıcı istatistikler sürekli değişkenler için ortanca (minimum - maksimum) biçiminde kategorik değişkenler ise vaka sayısı ve (%) olarak ifade edildi. Olası tüm risk faktörlerinin hastalıksız ve genel sağkalım üzerinde istatistiksel olarak anlamlı etkilerinin olup olmadığı Tek Değişkenli Cox’un Oransal Hazerd’s Regresyon yöntemi kullanılarak değerlendirildi. Her bir risk faktörlerine ilişkin kaba hastalık ve mortalite oranları, 3 ve 5 yıllık sağkalım oranları, rölatif risk ve %95 güven aralığı hesaplandı. p <0,05 için sonuçlar istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi. 31 4. BULGULAR 4.1. Demografik Özellikler: Toplam 676 hasta çalışmaya alındı. Grup 1’de 93, Grup 2’de 370, Grup 3’de 213 hasta vardı. Ortanca takip süresi, genel olgular için 59,2 ay (4-466 ay), Grup 1 için 68,3 ay ( 7-466 ay), Grup 2 için 61,6 ay (5-378 ay), Grup 3 için 51,2 ay (4-238 ay) olarak hesaplandı. Hastaların tanı sırasında ortanca yaşı genel olarak 54,2 (19-88 yaş), Grup 1’de 35 (19-39 yaş), Grup 2’de 50 (40-60 yaş), Grup 3’de 69’du (61-88 yaş). İlk adet yaşı genel olarak 12,6 (10-19 yaş), Grup 1’de 13 (10-19 yaş), Grup 2’de 13 (11-19 yaş), Grup 3’de 12 (10-17 yaş) yaş olarak hesaplandı. Ayrıca hastaların 319’u (%47,1) premenopozal, 357’si (%52,9) ise postmenopozaldi. Hastaların menopozal durumu tablo da gösterildi (Tablo 41 ). Tablo 4 - 1 : Menopozal Durum Menopozal durum Premonopozal A)Düzenli B)Düzensiz Postmenopozal Toplam olgu Grup 1 Grup 2 Grup3 n:676 n:93 (%13,7) n:370 (%54,7) n:213 (%31,6) 90 (%96,7) 228 (%61,6) 319 (%47,1) 258 (80,8) 61(19,2) 357 (%52,9) 88 (%97,8) 2 (%2,2) 3 (%3,3) 167 (%73,2) 59 (%26,8) 142 (%38,4) 1 (%0,5) 1 (%100) 0 212 (%99,5) Toplam 76 (%11,2) hastada doğum hikayesi yoktu. Gruplara dağılımına baktığımızda bunların 11’i (%11,8) Grup 1’de, 36’sı ( % 9,7) Grup 2’de 29’u ( %13,6) Grup 3’de idi. Ortanca parite sayısı 2,3 (1-13), Grup 1’de 2,5 (1-13), Grup 2’de 2,5 (1-11), Grup 3’de 2 (1-10) olarak bulundu. Doğum yapan 600 hastanın, 96’sında (%16) doğum yapmasına rağmen emzirme hikayesi yoktu, 504 (%84) hastada ise laktasyon hikayesi pozitifti ve ortanca laktasyon süreleri 19,5 ay (1-242 ay) olarak hesaplandı. Laktasyon süresi için 32 gruplara bakıldığında Grup 1’de 16,5 ay (1-96 ay), Grup 2’de 19,8 ay (1-180 ay), Grup 3’de 20 ay (1-242 ay) olarak hesaplandı. Hastalıksız sağkalım üzerine hastalara genel bakıldığında ve gruplar istatistiksel olarak karşılaştırıldığında ilk adet yaşının, menopozal durumun, parite sayısı, nulliparite durumunun ve laktasyon hikayesinin etkisi anlamlı olarak bulunmadı. 154 (%22,8) hastada hormon kullanma hikayesi vardı. Grup 1’deki hastaların 25’inde (%26,8), Grup 2’deki hastaların 94’inde (%25,4) ve Grup 3 ‘deki hastaların 35’inde (%16,4) östrojen ya da progesteron içeren hormon kullanım hikayesi vardı. Hastalara gruplandırma yapılmadan toplam sayı üzerinden bakıldığında hormon kullanma hikayesinin meme kanseri için genel ve hastalıksız sağkalım üzerine etkisi gösterilemedi (p=0,55), ayrıca gruplar arasında istatistiksel olarak karşılaştırıldığında hastalıksız ve genel sağkalım üzerine fark olmadığı görüldü (p>0,05). Ailesinde meme kanseri hikayesi 165 (%24,4) hastada saptandı, Grup 1 ‘de 31 ( %33,3), Grup 2’de 93 (%25,1) ve Grup 3’de 41 (%19,2) hastada ailesinde meme kanseri olgusu bulundu. Ailesinde meme kanseri olanlara genel bakıldığında ve gruplar kendi arasında istatistiksel yönden karşılaştırıldığında anlamlı bulgu yoktu, fakat grup 3’de ailesinde meme kanseri hikayesi olanların, ailesinde meme kanser hikayesi olmayanlara göre hastalıksız ve genel sağkalım etkilenme riski 2.087 kat (%95 güven aralığı, 1.0564.124) artmış olarak saptandı, ancak istatistiksel olarak anlamlı değildi. Hastaların özgeçmişinde daha önceden kanser varlığı toplamda 37 (%5,4), Grup 1’de 2 ( %2,2), Grup 2’de 14 (%3,8) Grup 3’de ise 21 (%9,9) hastada pozitif bulgu saptandı. Hastaların özgeçmişinde kanser hikayesi pozitif olanlar için gruplar istatistiksel olarak karşılaştırıldığında hastalıksız sağkalım üzerine anlamlı bulgu saptanmadı. Gruplara ayrı ayrı bakıldığında, Grup 3’de önceden kanser varlığı olması genel sağkalım üzerine etkisi yokken, Grup 1 ve Grup 2’de önceden kanser varlığı ölüm riskini artırıyordu ( p<0,001 ve p=0,035). 4.2. Muayene ve Radyolojik Bulgular Yetmiş sekiz (%11,5) hastanın, meme fizik muayene bulgusu negatifti. Fizik muayene bulgusu pozitif olan 598(%88,5) hastanın ortanca muayene boyutu 2,2 cm (0,7-14 cm), Grup 1 için 2 cm (1-12 cm), Grup 2 için 2 cm (0,7-12 cm), Grup 3 için 2,5 cm’idi (0,9-14 cm). 33 Aksiller fizik muayene bulgusu 499 (%73,8) hastada negatif, 177 (%26,2) hastada pozitifti. Aksiller muayene bulgusu pozitif olanların ortanca boyutu 1,4 cm (0,5-5 cm) Grup1’de 1,3 cm (0,5-3cm), Grup 2’de 1,25 cm (0,5-5 cm), Grup 3’de ise 1,75 cm (1-5 cm) olarak hesaplandı. Tümör; 323 (%47,8) hastada sağ meme, 353 (%52,2) hastada ise sol meme yerleşimliydi. Kadranlara göre yerleşimine bakıldığında en sık üst dış kadranda lokalizeydi. Tümör dokusunun kadranlara göre dağılımı tabloda gösterildi (Tablo 4-2). Tablo 4 - 2: Tümör lokalizasyonu Tümörün Toplam olgu Grup 1 Grup 2 Grup 3 Sayısı n:676 n:93 (%13,7) n:370 (%54,7) n:213 (%31,6) Sağ meme 323 (%46,8) 45 (%48,4) 183 (%49,5) 91 (%42,7) Sol meme 353 (%53,2) 48 (%51,6) 187 (%50,5) 122 (%57,3) Üst dış kadran 360 (%53,2) 52 (%55,9) 203 (%54,9) 105 (%49,39 Üst iç kadran 133 (%19,6) 22 (%23,7) 73 (%19,7) 38 (%17,8) Alt dış kadran 83 (%12,2) 10 (%10,8) 41 (%11,1) 32 (%15) Alt iç kadran 56 (%8,2) 7 (%7,5) 31 (%8,49 18 (%8,5) Retroareolar 44 (%6,5) 2 (%2,2) 22 (%5,9) 20 (%9,4) lokalizasyonu Tümör lokalizasyonu için gruplar karşılaştırıldığında hastalıksız ve genel sağkalım açısından istatistiksel olarak anlamlı bulgu yoktu. 601 (%88,9) hastaya USG yapıldığı, 75’ine (%11,1) ise yapılmadığı, USG yapılan 520 (%86,6) hastada tümör tanısı için USG ile pozitif korelasyon, 81 (%13,4) hastada ise negatif korelasyon saptandı. Ayrıca 560 hastaya mamografi çekilmiş, 116 hastaya ise mamografi çekilmemişti. Mamografi çekilen 560 hastanın 473’ünde (%84,4) pozitif korelasyon, 66 ‘sında (%15,6) ise negatif korelasyon saptandı. 1985 yılına kadar olan histopatolojik tanıda alt tiplendirmeden ziyade karsinom teriminin yaygın olarak kullanılmakta olduğu görüldü. invaziv duktal karsinom her üç grupta da en sık tanı alan tümördü. Tümör dokusunun histopatolojik dağılım tabloda gösterildi (Tablo 4-3). 34 Tablo 4 - 3: Histopatolojik alt tiplendirme Toplam olgu Grup 1 Grup 2 Grup 3 Histopatolojik tanı İnvazivduktal karsinom İnvazivlobüler karsinom İnvaziv(duktal+lobüle r) karsinom İnfiltratif karsinom n:676 274 (%40,5) n:93 (%13,7) 39 (%41,9) n:370 (%54,7) 156 (%42,2) n:213 (%31,6) 79 (%37,2) 37 (%5,4) 5 (%5,4) 17 (%4,7) 15 (%7) 36 (%5,3) 2 (%2,1) 20 (%5,4) 14 (%6,6) 71 (%10,6) 9 (%9,7) 35 (%9,4) 27 (%12,7) İntraduktal karsinom 58 (%8,6) 4 (%4,4) 36 (%9,5) 18 (%8,5) Müsinöz karsinom 27 (%4) 0 12 (%3,3) 15 (%7) Medüller karsinom 21 (%3,1) 5 (%5,4) 10 (%2,7) 6 (%2,8) Karsinom 112 (%16,6) 22 (%23,6) 62 (%16,7) 28 (%13) Diğer 40 (%5,9) 7 (%7,5) 22 (%6) 11 (%5,2) TNM evrelemesindeki T bulgusuna göre 304 (%44,9) hastada T1, 315 (%46,5) hastada T2, 57 (%8,6) hastada ise T3 olarak tümör boyutu saptandı. Tümör boyutuna göre dağılım tabloda gösterildi (Tablo 4-4). Hastalara genel bakıldığında tümör boyutu arttıkça hastalıksız sağkalım daha kısaydı fakat istatistiksel olarak anlamlı değildi (p=0,052). Gruplar için tümör boyutunun hastalıksız sağkalıma etkisi karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı bulgu yoktu, ancak Grup 1’de (<40 yaş) tümör boyutu büyüdükçe ölüm riski istatistiksel anlamlı olarak artmaktaydı (Rölatif Risk:4,00; %95 Güven Aralığı:1,629,89; p=0,003). Çalışmamızda grade için bakılan değerlendirmede en fazla grade II oranı (%63,9) saptandı. Grade dağılımı tabloda gösterildi (Tablo 4-5). Grade bulgusu için hastalara genel 35 bakıldığında grade I ‘e göre grade III olanlarda hastalıksız sağkalım daha kısaydı ve istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi (p=0,03), ayrıca grade I’e göre grade II olanlarda da hastalıksız sağ kalım daha kısa olmasına rağmen istatistiksel olarak anlamlı değildi (p=0,18). Grade değerinin hastalıksız sağkalıma olan etkisi için üç grup istatistiksel olarak karşılaştırıldığında anlamlı bulgu yoktu. Gruplar ayrı değerlendirildiğinde ise Grup 3’de, grade I’e göre grade III olanlarda hastalıksız sağkalım daha kısaydı ve istatistiksel olarak anlamlıydı (Rölatif Risk:4,468; %95 Güven Aralığı:1,317-15,159; p=0,016). Tablo 4 - 4: Tümörün TNM’deki T değerine göre değerlendirilmesi TNM ‘de T Toplam olgu Grup 1 Grup 2 Grup 3 n:676 n:93 (%13,7) n:370 (%54,7) n:213 (%31,6) 304 (%44,9) 46 (%49,5) 171 (%45,3) 87 (%40,9) T1a 8 (%1,2) 0 4 (%1,1) 4 (%1,9) T1b 85 (%12,5) 11 (%11,9) 58 (%7,5) 16 (%7,5) T1c 211 (%31,2) 35 (%37,6) 109 (%29,5) 67 (%31,5) bulgusu T1 T2 315 (%46,5) 35 (%37,6) 173 (%46,7) 107 (%50,2) T3 57 (%8,6) 12 (%12,9) 26 (%9) 19 (%8,9) Tablo 4 - 5: Tümörün grade durumuna göre dağılımı Grade Toplam olgu Grup 1 Grup 2 Grup 3 n:676 n:93 (%13,7) n:370 (%54,7) n:213 (%31,6) Grade I 75 (%11) 6 (%6,5) 38 (%10,4) 31 (%14,5) Grade II 432 (%63,9) 62 (%66,7) 255 (%68,8) 115 (%54) Grade III 169 (%25,1) 25 (%26,8) 77 (%20,8) 67 (%31,5) Metastatik lenf nodu sayısı için yapılan değerlendirmede 418 (%61,8) hastada negatif nod, 258 (%38,1) hastada pozitif nod vardı. Metastatik lenf nodu görünümü tabloda gösterildi (Tablo 4-6). Bunlardan T1’deki tümörlerin 88’inde (%28,9), T2’deki tümörlerin 150’sinde (%47,6), T3’deki tümörlerin 29’unda (%50,8) aksiller 36 lenf nodu tutulumu pozitifti. Tümör boyutu ile aksiller nod tutulumu arasında pozitif korelasyon mevcuttu. 676 hasta genel değerlendirildiğinde, 3‘den fazla metastatik lenf nodu olan hastaların metastatik lenf nodu olmayanlara göre hastalıksız sağkalım süresi daha kısaydı ve istatistiksel olarak anlamlıydı (p=0,033). Ayrıca 1-3 arası metastatik lenf nodu olanların da metastatik lenf nodu olmayanlara göre hastalıksız sağkalım süresi kısaydı, fakat istatistiksel olarak anlamlı değildi (p=0,41). Gruplar için bakıldığında ise Grup 2’de (40-60 yaş), metastatik lenf nodu olmayanlara göre 3’ten fazla metastatik LN olanlarda hastalıksız sağkalım daha kısaydı ve istatistiksel olarak anlamlıydı (p=0,002). Metastatik lenf nodu varlığında, ölüm riski bakımından gruplar karşılaştırıldığında istatistiksel olarak fark olmasa da Grup 2’de (40-60 yaş) metastatik lenf nodu olmayanlara göre 3’ten fazla metastatik LN olanlarda ölüm riski istatistiksel anlamlı olarak artmakta olduğu görüldü (p=0,025). 1,0 ,8 Hastalıksız Sağkalım ,6 ,4 Metastatik LN >3 ,2 1-3 0,0 Yok 0 48 24 96 72 144 120 192 168 240 216 Takip Süresi (ay) Grafik 4 – 1: Metastatik Lenf Nodu Sayısına Göre Hastalıksız Sağkalıma Ait Kaplan Meier Eğrileri 37 Tablo 4 - 6: Aksiller lenf nodu görünümü Metastatik lenf Toplam olgu Grup 1 Grup 2 Grup 3 n:676 n:93 (%13,7) n:370 (%54,7) n:213 (%31,6) Negatif nod 418 (61,8) 55 (%59,1) 230 (%62,2) 133 (%62,5) 1-3 pozitif nod 158 (%23,1) 21 (%22,6) 89 (%24,1) 48 (%22,5) ≥ 4 pozitif nod 100 (%14,8) 17 (%18,3) 51(%13,7) 32 (%15) nodu durumu 234 hastaya ER, PR bakılmadığı, bakılan 442 hastanın 313’ünde (%70,8) ER (+), 129’unda (%29,2) ER (-), 277’sinde (%62,6) PR (+), 165’inde (%37,4) PR (-) olarak bulundu. Hormon reseptör görünümü tabloda gösterildi ( Tablo 4-7). Hastalara genel bakıldığında ER (+) olan hastalara göre ER (-) olanların hastalıksız sağ kalım süresi daha kısaydı ve istatistiksel olarak anlamlıydı (p=0,038). ER ve PR için hormon reseptörünün pozitif ya da negatif olmasının hastalıksız sağkalım üzerine etkisiyle her üç grup istatistiksel olarak karşılaştırıldığında anlamlı fark bulunmadı (p>0,005). Tablo 4 - 7: ER- PR Görünümü ER-PR bakılan Toplam olgu Grup 1 Grup 2 Grup 3 hastalar ER(+) n:442 313 (%70,8) n:62 37 (%59,7) n:230 157 (%68,3) n:150 119 (%79,4) ER(-) 129 (%29,2) 25 (%40,3) 73 (%31,7) 31 (%20,6) PR(+) 277 (%62,7) 32 (%51,6) 148 (%64) 97 (%65,1) PR(-) 165 (%37,3) 30 (%48,4) 82 (%36) 53 (%34,9) Toplam 264 hastaya c-erbB-2 bakıldığı, 412 hastaya c-erbB-2 bakılmadığı görüldü. cerbB-2 bakılan 264 hastanın, 94’ünde (%35,6) c-erbB-2 pozitif, 170’inde (%64,4) ise cerbB-2 negatif olarak bulundu. C-erbB-2 bakılan hastaların dağılımı tabloda gösterildi (Tablo 4-8). Aksiller bölge lenf nodu tutulumu olup, c-erbB-2 bakılan 136 hasta vardı. 38 Bu hastaların 39’unda (%28,6) c-erbB-2 pozitif, 97’sinde (%71,4) ise c-erbB-2 negatif bulundu. Bu 136 hastanın 18’inde lokal nüks vardı, bunların 11’inde (%61,1) c-erbB-2 pozitif, 7’sinde (%38,9) ise c-erbB-2 negatif olarak bulundu. Çalışmamızda hastalara genel bakıldığında ve her üç grup karşılaştırıldığında c-erbB-2 pozitifliği ya da negatifliğinin hastalıksız sağkalım üzerine olan etkisi istatistiksel olarak anlamlı fark yoktu, bununla beraber Grup 3’de (>60 yaş) c-erbB-2 pozitif olmasının c-erbB-2 negatif olanlara göre hastalıksız sağkalımın 2,16 kat arttığı((%95 güven aralığı,0,87-5,37,p=0,097) görüldü. Tablo 4 - 8: c-erbB-2 bakılan olguların görünümü c-erbB-2 bakılan Toplam olgu Grup 1 Grup 2 Grup 3 n:264 n:30 n:132 n:102 c-erbB-2(+) 94 (%35,6) 15 (%50) 45 (%32) 34 (%33,3) c-erbB-2(-) 170 (%64,4) 15 (%50) 87 (%68) 68 (%66,7) hastalar 4.3. Tedavi Özellikleri 381 (%56,6) hastaya MRM, 210 (%31) hastaya MKC, 85 (%12,4) hastaya da BM yapılmıştı. Ameliyat dağılımı tabloda gösterildi ( Tablo 4-9). MKC yapılanların 134’ü (%63,8) T1, 73’ü (% 34,7) T2 ve 3’ü (%1,5) ise T3 idi. MRM yapılanların da 153’ü (%40,1) T1, 196’sı (%51,4) T2 ve 32’si (%8,5) ise T3 idi. Tablo 4 - 9: Gruplara göre ameliyat dağılımı Yapılan Toplam olgu Grup 1 Grup 2 Grup 3 n:676 n:93 (%13,7) n:370 (%54,7) n:213 (%31,6) MRM 381 (%56,6) 47 (%50,5) 212 (%57,3) 122 (%57,3) MKC 210 (%31) 40 (%43) 124 (%33,5) 46 (%21,6) BM 85 (%12,4) 6 (%6,5) 34 (%9,2) 45 (%21,1) Ameliyat 39 Grafik 4 - 2 : Grup 1’de (<40 yaş) Ameliyat Türüne Göre Hastalıksız Sağkalıma Ait Kaplan Meier Eğrileri Grup 1’de MKC yapılanların MRM yapılanlara göre hastalıksız ve genel sağkalımı olumsuz yönde etkilediği ve riski 2.1 kat (%95 güven aralığı 0,93-4,73) artırdığı görüldü. Ancak istatistiksel olarak anlamlı değildi (p:0,07>0,05). Yine Grup 1’de MRM yapılanlara göre BM yapılanlarda hastalıksız sağkalım etkilenme riski 6.03 kat daha fazlaydı (p=0,009 ). Grup 1 (<40 yaş) ve Grup 3’de (>60 yaş) MRM’ye karşı BM yapılanlarda ölüm gelişme ihtimali istatistiksel olarak anlamlı bulundu ( Grup 1 için p=0,002, Grup 2 için p=0,033). Hastaların 41’ine (%6) neoadjuvan, 543’üne (% 80,3) ise adjuvan şekilde KT, RT ya da her ikisi birlikte verildiği, gruplara bakıldığında neoadjuvan tedaviyi Grup 1’de 4 (%4,3), Grup 2’de 21 (%5,6), Grup 3’de 16 (%7,5) hastanın almış olduğu, adjuvan tedaviyi ise Grup 1’de 79 (%84,9), Grup 2’de 303 (% 81,9), Grup 3’de ise 161 (%75,6) hastanın aldığı görüldü. Adjuvan tedavi almanın hastalıksız sağkalıma etkisi gösterilemedi (p >0,05). Neoadjuvan tedavi alan 41 hasta değerlendirildiğinde, neoadjuvan tedaviyi almayla hastalıksız sağkalımın kısaldığı görüldü, istatistiksel olarak anlamlıydı (p=0,012). Grup 2’de (40-60 yaş), neoadjuvan alanlarda neoadjuvan almayanlara göre ölüm riski istatistiksel anlamlı olarak artmaktaydı (Rölatif Risk:8,17; %95 Güven Aralığı:2,64-25,28; 40 p<0,001). Neoadjuvan tedavi sonrası 41 hastadan; 16 (%39) hastaya MRM, 14 (%34,2) hastaya MKC, 11 (%26,8) hastaya da BM yapıldığı görüldü. Neoadjuvan tedavi sonrası 12 (%29,3) hastada uzak metastaz 1 (%2,4) hastada ise lokal metastaz saptandı. ER (+) 313 hastanın 88’ine (%28,2) hormonoterapi verildiği, 64 (%65,8) hastaya ise transtuzumab verildiği görüldü. Adjuvan kemoradyoterapi, hormonoterapi yada transtuzumab almasının hastalıksız sağkalım üzerine üç grup istatistiksel olarak karşılaştırıldığında anlamlı bulgu saptanmadı. 41 Tablo 4 – 10: Tüm Olgular İçerisinde Hastalıksız Sağkalıma Etkili Olabilecek Faktörler Değişkenler Hormon Hikayesi Var Yok Ailede Meme Ca Yok Var Tümör Boyutu T1a T1b T1c T2 T3 Metastatik LN Yok 1-3 adet >3 ER Negatif Pozitif c-erbB-2 Negatif Pozitif Grade Grade I Grade II Grade III Neoadjuvan Almayan Alan Adjuvan Almayan Alan Genel Hastalık Oranı 3 Yıllık Sağkalım 5 Yıllık Sağkalım Rölatif Risk (%95 GA) 33/154 (%21,4) 114/521 (%21,9) 86,4 81,4 75,4 72,6 1,000 1,126 (0,763-1,659) 105/511 (%20,5) 42/165 (%25,5) 84,3 77,1 74,9 67,6 1,000 1,393 (0,974-1,994) 2/8 (%25,0) 17/85 (%20,0) 38/211 (%18,0) 71/315 (%22,5) 19/57 (%33,3) 60,0 86,2 86,1 82,6 65,9 60,0 71,7 78,4 73,3 54,4 1,000 0,689 (0,159-2,986) 0,627 (0,151-2,602) 0,755 (0,185-3,087) 1,534 (0,357-6,593) 82/418 (%19,6) 38/158 (%24,0) 27/100 (%27,0) 83,9 83,6 75,5 75,8 74,4 67,3 1,000 1,175 (0,800-1,727) 1,607 (1,039-2,485) 30/129 (%23,3) 48/313 (%15,3) 79,9 88,8 63,6 79,2 1,000 0,616 (0,390-0,974) 25/170 (%14,7) 17/94 (%18,1) 87,4 86,0 73,5 71,7 1,000 1,287 (0,690-2,401) 12/75 (%16,0) 85/432 (%19,7) 50/169 (%29,6) 88,9 84,4 75,1 81,0 75,8 62,5 1,000 1,502 (0,819-2,755) 2,608 (1,387-4,904) 134/635 (%21,1) 13/41 (%31,7) 83,5 66,9 74,0 58,5 1,000 2,086 (1,177-3,698) 14/102 (%13,3) 133/574 (%23,2) 147/676 (%21,8) 90,5 81,2 82,6 83,1 71,5 73,2 1,000 1,641 (0,946-2,848) - GA: Güven Aralığı, a Referans Kategori. p <0,05 ise anlamlı 42 p a 0,550 a 0,070 a 0,618 0,526 0,696 0,052 a 0,411 0,033 a 0,038 - a 0,427 a 0,188 0,003 a 0,012 a 0,078 - Tablo 4 -11 : Grup 1 (<40 Yaş) İçin Hastalıksız Sağkalım Üzerine Etkili Olabilecek Faktörler Değişkenler Menopoz Durumu Pre-Menopoz Post-Menopoz Hormon Hikayesi Var Yok Ailede Meme Ca Yok Var Tümör Kadranı Üst-İç Üst-Dış Alt-İç Alt-Dış Retroareolar Aksiller Bulgu Yok Var Ameliyat Türü MRM BM MKC Metastatik LN Yok 1-3 adet >3 Genel Metastatik LN ER Negatif Pozitif PR Negatif Pozitif c-erbB-2 Negatif Pozitif Grade Grade I Grade II Grade III Neoadjuvan Almayan Alan Adjuvan Almayan Alan Hastalık Oranı 3 Yıllık Sağkalım 5 Yıllık Sağkalım Rölatif Risk (%95 GA) 27/90 (%30,0) 1/3 (%33,3) 79,4 - 71,4 - 1,000 3,219 (0,420-24,699) 4/21 (%19) 24/71 (%33,8) 87,5 76,1 87,5 64,8 1,000 2,253 (0,772-6,577) 16/62 (%25,8) 12/31 (%38,7) 83,8 67,6 81,3 48,8 1,000 1,704 (0,804-3,611) 8/22 (%36,4) 16/52 (%30,8) 1/7 (%14,3) 3/10 (%30) 0/2 (%0) 76,3 80,1 83,3 67,5 - 76,3 69,7 83,3 33,7 - 1,000 1,070 (0,456-2,509) 0,302 (0,037-2,439) 1,405 (0,365-5,400) - 21/58 (%36,2) 7/35 (%20,0) 74,4 86,6 56,6 86,6 1,000 0,556 (0,234-1,319) 10/47 (%21,3) 3/6 (%50) 15/40 (%37,5) 82,5 40,0 79,3 82,5 59,6 1,000 6,035 (1,582-23,023) 2,100 (0,933-4,730) 19/55 (%34,5) 6/21 (%28,6) 3/17 (%17,6) 28/93 (%30,1) 75,4 82,4 86,8 78,9 62,8 82,4 86,8 70,9 1,000 0,794 (0,313-2,014) 0,519 (0,152-1,773) - 7/25 (%28,0) 12/37 (%32,4) 67,5 76,7 57,9 63,7 1,000 0,890 (0,347-2,286) 9/29 (%31,0) 10/32 (%31,3) 67,4 76,9 50,6 72,3 1,000 0,716 (0,288-1,783) 6/15 (%40,0) 6/15 (%40,0) 40,5 71,1 40,5 59,3 1,000 0,853 (0,273-2,659) 3/6 (%50) 15/62 (%24,2) 10/25 (%40,0) 60,0 82,4 76,6 60,0 79,9 52,2 1,000 0,432 (0,122-1,523) 0,902 (0,247-3,297) 27/89 (%30,0) 1/4 (%25,0) 79,0 75,0 70,7 75,0 1,000 1,124 (0,151-8,383) 4/13 (%30,8) 24/80 (%30,0) 81,5 78,6 81,5 69,1 1,000 1,312 (0,451-3,821) 43 p a 0,261 a 0,137 a 0,164 a 0,877 0,261 0,621 0,980 a 0,183 a 0,009 0,073 a 0,627 0,296 - a 0,809 a 0,473 a 0,783 a 0,192 0,876 a 0,909 a 0,618 Tablo 4 –12: Grup 2 (40-60 yaş)İçin Hastalıksız Sağkalım Üzerine Etkili Olabilecek Faktörler Değişkenler Menopoz Durumu Pre-Menopoz Post-Menopoz Hormon Hikayesi Var Yok Ailede Meme Ca Yok Var Tümör Kadranı Üst-İç Üst-Dış Alt-İç Alt-Dış Retroareolar Aksiller Bulgu Yok Var Ameliyat Türü MRM BM MKC Metastatik LN Yok 1-3 adet >3 Genel Metastatik LN ER Negatif Pozitif PR Negatif Pozitif c-erbB-2 Negatif Pozitif Grade Grade I Grade II Grade III Neoadjuvan Almayan Alan Adjuvan Almayan Alan Hastalık Oranı 3 Yıllık Sağkalım 5 Yıllık Sağkalım Rölatif Risk (%95 GA) 53/228 (%23,2) 27/142 (%19,0) 82,0 85,2 69,6 77,8 1,000 0,962 (0,603-1,537) 25/98 (%25,5) 55/272 (%20,2) 85,0 82,4 69,9 73,7 1,000 0,865 (0,538-1,389) 62/277 (%22,4) 18/93 (%19,4) 83,2 82,7 71,5 75,6 1,000 0,981 (0,579-1,660) 10/73 (%13,7) 47/203 (%23,2) 6/31 (%19,4) 9/41 (%22,0) 8/22 (%36,4) 89,9 81,5 87,2 83,5 70,8 80,4 67,9 71,0 78,8 70,8 1,000 1,697 (0,857-3,361) 1,629 (0,591-4,488) 1,442 (0,586-3,550) 2,428 (0,957-6,156) 61/280 (%21,8) 19/90 (%21,1) 82,6 84,6 70,8 77,4 1,000 0,940 (0,560-1,575) 45/212 (%21,2) 11/34 (%32,4) 24/124 (%19,4) 83,6 68,6 86,5 75,7 63,7 67,3 1,000 1,455 (0,748-2,833) 1,107 (0,673-1,820) 41/230 (%17,8) 21/89 (%23,6) 18/51 (%35,3) 80/370 (%21,6) 85,4 85,8 67,9 83,0 76,6 77,8 57,5 72,3 1,000 1,164 (0,687-1,971) 2,455 (1,403-4,294) - 17/73 (%23,3) 21/157 (%13,4) 82,0 90,4 66,0 81,1 1,000 0,584 (0,307-1,113) 16/83 (%19,3) 22/148 (%14,9) 83,1 90,4 74,1 76,9 1,000 0,832 (0,435-1,592) 12/87 (%13,8) 9/45 (%20,0) 91,3 86,8 76,5 53,4 1,000 2,161 (0,870-5,369) 6/38 (%15,8) 53/255 (%20,8) 21/77 (%27,3) 88,1 84,0 76,9 79,8 72,4 67,0 1,000 1,544 (0,662-3,601) 2,287 (0,921-5,679) 71/349 (%20,3) 9/21 (%42,9) 84,8 50,5 74,2 37,9 1,000 3,287 (1,635-6,609) 6/54 (%11,1) 74/316 (%23,4) 94,4 81,2 86,2 70,3 1,000 1,931 (0,839-4,441) GA: Güven Aralığı, a Referans Kategori. p <0,05 ise anlamlı 44 p a 0,872 a 0,548 a 0,942 a 0,129 0,346 0,425 0,062 a 0,813 a 0,270 0,690 a 0,573 0,002 - a 0,102 a 0,578 a 0,097 a 0,315 0,075 a <0,001 a 0,122 Tablo 4 – 13: Grup 3 (>60 yaş) İçin Hastalıksız Sağkalım Üzerine Etkili Olabilecek Faktörler Değişkenler Hormon Hikayesi Var Yok Ailede Meme Ca Yok Var Ailede Diğer Ca Yok Var Tümör Kadranı Alt-Dış Üst-İç Üst-Dış Alt-İç Retroareolar Aksiller Bulgu Yok Var Ameliyat Türü MRM BM MKC Metastatik LN Yok 1-3 adet >3 Genel Metastatik LN ER Negatif Pozitif PR Negatif Pozitif c-erbB-2 Negatif Pozitif Grade Grade I Grade II Grade III Neoadjuvan Almayan Alan Adjuvan Almayan Alan Hastalık Oranı 3 Yıllık Sağkalım 5 Yıllık Sağkalım Rölatif Risk (%95 GA) 4/35 (%11,4) 35/178 (%19,7) 90,8 82,2 84,3 74,2 1,000 1,711 (0,608-4,816) 27/172 (%15,7) 12/41 (%29,3) 86,3 71,1 78,0 66,0 1,000 2,087 (1,056-4,124) 31/172 (%18,0) 8/33 (%19,5) 84,2 79,8 75,2 79,8 1,000 1,071 (0,490-2,341) 2/32 (%6,3) 9/38 (%23,7) 20/105 (%19,0) 6/18 (%33,3) 2/20 (%10,0) 95,0 80,9 83,1 73,7 82,5 88,7 66,2 76,0 63,1 82,5 1,000 4,923 (1,062-22,816) 3,214 (0,751-13,755) 5,155 (1,040-25,554) 2,214 (0,311-15,775) 27/160 (%16,9) 12/53 (%22,6) 85,5 76,8 77,1 70,9 1,000 1,668 (0,840-3,311) 16/122 (%13,1) 14/45 (%31,1) 9/46 (%19,6) 89,4 67,3 82,7 82,2 56,9 75,8 1,000 2,833 (1,377-5,831) 1,666 (0,735-3,778) 22/133 (%16,5) 11/48 (%22,9) 6/32 (%18,8) 39/213 (%18,7) 84,8 79,7 83,6 83,4 80,3 61,6 74,3 75,7 1,000 1,616 (0,782-3,338) 1,209 (0,489-2,987) - 6/31 (%19,4) 15/119 (%12,6) 85,1 90,8 63,0 82,5 1,000 0,597 (0,230-1,546) 11/52 (%21,2) 10/97 (%10,3) 82,7 93,5 70,4 83,6 1,000 0,438 (0,185-1,036) 7/68 (%10,3) 2/34 (%5,9) 92,6 91,8 75,4 91,8 1,000 0,477 (0,099-2,307) 3/31 (%9,7) 17/115 (%14,8) 19/67 (%28,4) 96,0 86,3 71,6 86,9 81,5 65,3 1,000 2,107 (0,615-7,220) 4,468 (1,317-15,159) 36/197 (%18,3) 3/16 (%18,8) 83,4 84,4 75,2 84,4 1,000 1,167 (0,359-3,795) 4/35 (%11,4) 35/178 (%19,7) 89,0 82,3 74,2 74,8 1,000 1,654 (0,586-4,664) GA: Güven Aralığı, a Referans Kategori. p <0,05 ise anlamlı 45 p a 0,309 a 0,034 a 0,863 a 0,042 0,116 0,045 0,427 a 0,143 a 0,005 0,221 a 0,195 0,681 - a 0,288 a 0,060 a 0,357 a 0,236 0,016 a 0,798 a 0,342 4.4. Klinik Seyir Ortanca takip süresi 59,2 ay (4-466 ay), Grup 1 için 68,3 (7-466 ay), Grup 2 için 61,6 (5-378 ay) Grup 3 için 51,2 ay (4-238 ay) idi. 58 (%10,1) hastada lokal nüks, 98 (%14,4) hastada uzak metastaz saptandı. Grup 1’de 13 (%14), Grup 2’de 32 (%8,6), Grup 3’de 13 (%6,1) hastada lokal nüks, Grup 1’de 17 (%18,3) Grup 2’de 52 (%14,1), Grup 3’de 29 (%15,6) hastada uzak metastaz bulgusu pozitifti. Hastalıksız sağkalım süreleri ortanca süresi genel hastalarda 42,9 ay (10-235 ay), Grup 1 için 45,7 ay (10-225 ay), Grup 2 için 44,3 ay (11-235 ay), Grup 3 için 37,8 ay (11-220 ay) olarak hesaplandı. Genel hasta bazında ve gruplar için ayrı ayrı bakıldığında en fazla uzak metastazın kemiğe olduğu görüldü. Uzak metastazın görünümü tabloda gösterildi ( Tablo 4-17). Tablo 4- 14: Ameliyat türüne göre lokal nüks ve uzak metastaz görünümü Toplam olgu MRM MKC BM n:676 n:381(%56,6) n:210 (%31) n:85 (%12,4) Lokal nüks 58 (%8,6) 21 (%5,5) 28 (%13,3) 9 (%10,6) Uzak metastaz 98 (%14,5) 52 (%13,6) 26 (%12,4) 20 (%23,5) Tablo 4 - 15: Tümör boyutuna göre lokal nüks ve uzak metastaz görünümü Toplam olgu T1 T2 T3 n:676 n: 304 (%44,9) n: 315 (%46,5) n: 57 (%8,6) Lokal nüks 58 ( %8,6) 20 (%6,6) 31 (%9,8) 7 (%12,2) Uzak metastaz 98 (%14,5) 32 (%10,5) 49 (%15,6) 17 (%29,8) 46 Lokal ve uzak metastaz beraber değerlendirildiğinde en yüksek oranda Grup 1’de nüks olduğu görüldü, tabloda gösterildi (Tablo 4-16). Tanlo 4 -16 : Gruplara göre lokal nüks ve uzak metastaz görülme sıklığı Lokal metastaz(nüks) Uzak metastaz Toplam olgu Grup 1(n:93) Grup 2(n:370) Grup 3(n:213) n:30(%32,2)(lokal nüks+uzak metastaz) 13 (%13,9) n:85(%23)(lokal nüks+uzak metastaz) 32 (%8,6) n:42(%20)(lokal nüks+uzak metastaz) 13 (%6,3) 17 (%18,3) 52 (%14,2) 29 (%13,7) 30 85 42 1,0 ,8 Hastalıksız Sağkalım ,6 ,4 Yaş Grupları >60 yaş ,2 40-60 yaş <40 yaş 0,0 0 48 24 96 72 144 120 192 168 240 216 Takip Süresi (ay) Grafik 4 -3: Yaş Gruplarına Göre Hastalıksız Sağkalıma Ait Kaplan Meier Eğrileri 47 Tablo 4 -17 : Uzak metastaz yeri dağılımı Uzak Toplam Grup 1 Grup 2 Grup 3 metastaz yeri 98(%14,4) uzak n:17(18,3) uzak n:52(%14,1) n:29(%15,6)uzak metastaz metastaz uzak metastaz metastaz Karaciğer 19 (%19,5) 5 (%29,4) 9 (%17,3) 5 (%17,3) Kemik 50 (%51) 6 (%35,4) 26 (%50) 18 (%62) Beyin 8 (%8,2) 2 (%11,7) 4 (%7,7) 2 (%6,9) Akciğer 14 (%14,2) 3 (%17,6) 8 (%15,4) 3 (%10,3) Diğer 7 (%7,1) 1 (%5,9) 5 (%9,6) 1 (%3,5) Toplam 47 (%6,9) hastanın takipleri sırasında ölmüş olduğu, gruplara dağılımına baktığımızda grup 1’de 12 (%12,9), grup 2’de 19 (%5,1) ve grup 3’de 16 (%7,5) hasta olduğu tespit edildi. Ölüm ortanca süresi hastalar toplam sayı üzerinden değerlendirildiğinde 68,7 ay (19-258 ay), gruplara ayrı bakıldığında ise, grup 1 için 71,5 ay (21-249 ay) , Grup 2 için 77,3 ay (19-218 ay), Grup 3 için 56,4 ay (25-196 ay) idi. Ölüm riski için hastalara genel baktığımızda; Hastaları genel olarak değerlendirdiğimizde tümör çapı arttıkça genel sağkalım kısalmaktaydı ve istatistiksel olarak anlamlıydı (p=0,025). Metastatik lenf nodu sayısının genel sağkalıma etkisi olmakla beraber istatistiksel olarak anlamlı değildi. (1-3 lenf nodu(+) için p=0,946, 3’den fazla lenf nodu için p=0,279). Grade derecesi, aile öyküsü pozitifliği hikayesi, hormon kullanma hikayesi, c-erbB-2 pozitifliği durumu, hormon reseptör durumuyla genel sağkalım arasında anlamlı bulgu saptanmadı. Gruplar için bakıldığında ise; Grup 3’de (>60 yaş) yaş ilerledikçe ölüm riski istatistiksel anlamlı olarak artmaktaydı (p=0,044). Grup 1’de ve Grup 2’de özgeçmişinde kanser hikayesi varlığı ölüm riskini artırmaktaydı (Grup 1 için; p <0,001,Grup 2 için p=0,003). Grup 1’de (<40 yaş) ve Grup 3’de (>60 yaş) MRM’ye karşı BM yapılanlarda ölüm ihtimali istatistiksel anlamlı olarak artmaktaydı (Grup 1için p=0,002, Grup 3 için p=0,033). 48 Grup 2’de (40-60 yaş), metastatik lenf nodu olmayanlara göre, 3’ten fazla metastatik lenf nodu olanlarda ölüm riski istatistiksel anlamlı olarak artmaktaydı (p=0,025). Grup 1’de (<40 yaş) tümör boyutu arttıkça ölüm riski istatistiksel anlamlı olarak artmaktaydı p=0,003). Grup 2’de ( 40-60 yaş), neoadjuvan alanlarda neoadjuvan almayanlara göre ölüm riski istatistiksel anlamlı olarak artmaktaydı (p<0,001). 1,0 ,8 ,6 Genel Sağkalım ,4 Yaş Grupları >60 yaş ,2 40-60 yaş <40 yaş 0,0 0 48 24 96 72 144 120 192 168 240 216 264 Takip Süresi (ay) Grafik 4 -4 : Yaş Gruplarına Göre Genel Sağkalıma Ait Kaplan Meier Eğrileri 49 Tablo 4 -18: Tüm Olgular İçerisinde Genel Sağkalım Üzerinde Etkili Olabilecek Faktörler Değişkenler Exitus Oranı Hormon Hikayesi Var 15/154 (%9,7) Yok 33/521 (%6,3) Ailede Meme Ca Yok 37/511 (%7,2) Var 11/165 (%6,7) Tümör Boyutu T1a 1/8 (%12,5) T1b 4/85 (%4,7) T1c 9/211 (%4,3) T2 26/315 (%8,2) T3 8/57 (%14,0) Metastatik LN Yok 28/418 (%6,7) 1-3 adet 12/158 (%7,6) >3 8/100 (%8,0) ER Negatif 9/129 (%7,0) Pozitif 15/313 (%4,8) c-erbB-2 Negatif 8/170 (%4,7) Pozitif 3/94 (%3,2) Grade Grade I 3/75 (%4,0) Grade II 30/432 (%6,9) Grade III 15/169 (%8,9) Neoadjuvan Almayan 41/635 (%6,5) Alan 7/41 (%17,1) Adjuvan Almayan 4/102 (%3,9) Alan 44/574 (%7,7) Genel 48/676 (%7,1) GA: Güven Aralığı, a Referans Kategori. 3 Yıllık Sağkalım 5 Yıllık Sağkalım Rölatif Risk (%95 GA) p 98,3 97,4 94,7 92,9 1,000a 1,365 (0,739-2,521) 0,320 97,4 98,3 92,3 97,3 1,000a 1,038 (0,529-2,038) 0,913 100,0 100,0 98,7 96,6 100,0 75,0 97,7 95,4 93,0 83,4 1,000a 0,273 (0,030-2,452) 0,269 (0,034-2,132) 0,434 (0,058-3,225) 1,257 (0,157-10,077) 0,246 0,214 0,415 0,025 98,7 96,8 94,1 93,3 94,2 92,2 1,000a 0,977 (0,496-1,924) 1,547 (0,702-3,412) 0,946 0,279 98,0 97,7 96,3 94,6 1,000a 0,692 (0,302-1,585) 0,384 99,2 96,8 97,8 96,8 1,000a 0,672 (0,178-2,534) 0,557 100,0 97,7 96,2 97,7 92,8 92,6 1,000a 1,950 (0,592-6,419) 3,144 (0,909-10,874) 0,272 0,070 98,3 86,3 94,1 81,2 1,000a 4,160 (1,850-9,352) <0,001 97,2 97,7 97,6 95,4 93,1 93,4 1,000a 1,628 (0,584-4,534) - 0,351 - 50 5. TARTIŞMA Meme kanseri sık görülen, sürekli artış gösteren bir hastalıktır (1). Cerrahi tedavi bu hastalıkta seçkin tedavi olma özelliğini korumaktadır. Tarama programlarının düzenli uygulanması ve hastaların bilinçli olmasıyla erken evre meme kanserli hastalar daha çok tespit edilmektedir. Meme kanserinin tek bir hastalık gibi değil, farklı seyir ve prognoza sahip, aynı zamanda farklı patolojik süreçlerin birleşimi şeklinde değerlendirilmesi gerektiği görüşü giderek yaygınlık kazanmaktadır. Uzun süreli sağkalım, esas olarak sadece erken tanıyla değil tümörün davranışı ve malignite potansiyeli ile belirlenmektedir. Cinsiyet, yaş, genetik durum gibi etyolojik faktörlerden korunmak mümkün olmadığına göre hastalığın erken dönemde teşhis ve tedavisi önem kazanmaktadır, bu nedenle meme kanseri için değişik tedavi modelleri geliştirilmiştir. Ancak her tedavi biçimi meme kanserli bazı bireyler için etkili olmuştur. Bu nedenle, hastalığın doğal seyrini önceden tahmin edebilen, en elverişli tedavi planını saptamaya izin veren ve hastalığın geleceğini değerlendirebilen prognostik işaretleyicileri ortaya koymak çok önemlidir. Meme kanserli hasta grubunda istatistiksel anlamda iyileşmeyi değerlendiren çalışmaların tümü devam eden bir mortalite riski olduğunu göstermiştir. Bu çalışmalarda meme kanserli hastaların sağkalım eğrisi hiçbir zaman normal nüfusa paralel olmamakta, 25-40 yıl sonra bile mortalite riski artmış olarak devam etmektedir (90). Meme kanseri için uzun süreli sağkalıma etki eden faktörler birçok çalışmada gösterilmiştir (91,92). Bunların içinde aksiller lenf nodu tutulumu, tümör boyutu, grade ve yaş gibi prognostik faktörler hala güncelliğini korumakta, aksiller lenf bezi tutulumu varlığı ve sayısı meme kanserli hastalarda en değerli prognostik faktör olarak kabul edilmektedir (93,94). Tartışma kapsamında özellikle MRM yada MKC tercihi ve sonrasındaki hastalıksız sağkalım için hasta yaşının üzerinde vurgu yapmak, bu nedenle değerlendirmeyi yaparken bu konu üzerinde daha uzun duracağız. Hasta yaşı, hastalıksız ve genel sağkalım üzerine önemli, bağımsız prognostik faktör olarak değerlendirilmektedir (95, 96). Genç yaşta; ER negatifliğinin, c-erbB-2 pozitifliğinin, aksiller lenf nodu invazyonunun ve yüksek grade varlığının daha fazla olduğu, bu nedenle genç yaşta cerrahi sonrası lokal kontrolün bu faktörler ile ilişkili olduğu belirtilmiş, genç yaşın lokal kontrol üzerine olumsuz etkisi olduğu vurgulanmıştır (9751 100). Bu değerlendirmeleri destekler şekilde Thomas ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada meme kanserli hastalar <46 yaş ve >69 yaş olacak şekilde gruplandırılmış, ER pozitifliği, nod negatifliği ve uzun dönem hastalıksız dönemin >69 yaş olanlarda daha fazla olduğu, bu yüzden de ileri yaşta meme kanseri prognozunun daha iyi olduğu vurgulanmıştır (97). Pierga ve arkadaşları da yaşlı hastalarda steroid hormon reseptörü pozitif tümörlerin daha fazla olması nedeniyle adjuvan endokrin tedaviyi daha fazla aldıklarını bu yüzden de nüks oranının daha az olduğunu vurgulamışlar (101). Arriagada ve arkadaşları ise lokal yinelemeyi etkileyen faktörleri değerlendirdikleri çalışmada, tümör çapının 2,5cm’den küçük olduğu 2006 olgunun 717’sine MKC, 1289’una ise MRM uygulamışlar ve MKC yapılan olgularda lokal kontrolü etkileyen tek faktörün ,40 yaşın altında olmak olarak bulmuşlar ve çalışma sonunda <40 yaş olgularda 60 yaş olgulara göre lokal yinelemenin 5 kat fazla olduğunu belirtmişlerdir (102). George Vorgias azaldığını ve arkadaşları artan yaşla beraber lokal nüksün ve metastazın bununla beraber toplam sağkalımın artan yaşla beraber kısalmış olduğunu belirtmişler (103). Bizim çalışmamızda üç grup istatistiksel olarak karşılaştırıldığında hasta yaşı ile hastalıksız sağkalım arasında anlamlı bulgu gösterilemedi, fakat Grup 3’de (>60 yaş) yaş ilerledikçe ölüm riski artmış olarak bulundu, istatistiksel olarak anlamlıydı ve literatür bilgilerine benzer sonuçtu. Bu sonuç gelişen kanserin yarattığı artmış morbidite riski ve eşlik eden artan yaşa bağlı değişen biolojik özellikler sonucuna bağlı olarak yorumlanabilir. Ameliyat seçimi ve takibinde hastalıksız sağkalımın değerlendirildiği, farklı bakış açılarının olduğu bir çok çalışma vardır. Van Der Hage ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada cerrahi uygulanan hastalarda MKC sonrası lokal nüksün MRM sonrası oluşan lokal nüksten daha fazla olduğu saptanmış ve gelişen lokal nüks için <40 yaş olmanın önemli belirteç olduğu, fakat toplam sağkalımda yaşın etkisinin olmadığı belirtilmiştir (104). Bu bilgileri destekler nitelikte başka çalışmalarda lokal nüks MRM’ye göre MKC sonrası daha sık bulunmuş, fakat genel sağkalım üzerine fark bulunamamış olarak vurgulanmıştır (105,106). Benzer şekilde “European Organization for Research and Treatment of Cancer” ( EORTEC) çalışmasında <35 yaş hastalarda lokal nüksün daha fazla olduğunu belirtilmiş, ayrıca genç hastalarda MRM yapılanlara göre MKC yapılanlarda da lokal nüks oranının daha çok olduğu vurgulanmış. Sonuç olarak, genç olmak ve MKC yapılanlar yüksek risk, 52 yaşlı olmak ve MRM yapılanlar düşük riskli olarak saptanmış (106). Farklı serilerde de genç yaşın MKC sonrası lokal nüks için risk faktörü olduğu vurgulanmıştır (107-110). “Early Breast Cancer Trialists Collaborative Group” (EBCTCG) tarafından yapılan çalışmada MKC sonrası her yıl için lokal nüks gelişme riskinin %1 civarı olduğu, genç hastaların yaşam süresinin yaşlılara göre daha uzun olduğu için gençlerde lokal nüks gelişme oranının daha fazla olduğu belirtilmiştir (111). Van Nes ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada cerrahinin lokal kontrol üzerine etkisini, cerrahinin şekli ve cerrahın tecrübesi olarak belirtmişlerdir. Bunu da meme cerrahının spesifik olması ve meme cerrahisi ekibi tarafından multi disipliner şekilde çalışılması nüks oranını azaltır şekilde açıklamışlar (112). Aynı çalışmada psikolojik sonuçlar üzerinde durulmuş ve hastaların özellikle genç hastaların MKC’yi tercih ettiği ve kendilerini daha iyi hissettikleri belirtilmiş, ancak yeterince bilgi aldıklarında ileri zamanda oluşacak nüksten dolayı korku oluştuğu vurgulanmış. Sonuçta yaşam kalitesi ve psikolojik bakımdan MKC ile MRM arasında fark olmadığı belirtilmiş (112). Başka bir çalışmada da meme kanserli hastalarda cerrahi tedavinin seçimininde en büyük rol cerrahın seçtiği tedavi yöntemidir, çünkü hastaların çoğu doktora uymaktadır olarak vurgulanmış (113). Çalışmamızda yaş gruplarına göre ameliyat seçimi sonrasında oluşan hastalıksız sağkalım için yapılan istatistiksel karşılaştırmada anlamlı bulgu yoktu fakat Grup 1’de (<40 yaş) MKC yapılanların MRM yapılanlara göre hastalıksız ve genel sağkalımı olumsuz yönde etkilediği ve riski 2.1 kat artırdığı görüldü. Bu da literatür bilgilerinde belirtilen genç hastalarda MKC sonrası artmış lokal nüks oranına benzer sonuçlardı. Bu noktada tartışmaya açmak istediğim konu olgu serimize uygulanan ameliyatlar hakkındadır. Tüm olgu serisinde toplam 210 (%31) hastaya uygulanan MKC sayısı sevindiricidir, buna rağmen uygulanan MKC hastalarının oran olarak en fazla Grup 1 ve en az Grup 3’de olması (Grup 1’de 40 (%43) hasta, Grup 3’de 46 (%21,6) hasta) düşündürücüdür, yani daha agresif olabilecek hasta grubuna daha fazla MKC yapılmış, artan yaşla beraber MKC oranı ise azalmıştır. Bu da Grup 1’deki MRM’ye göre MKC’de artmış olan lokal nüks riskini açıklayabilir. Tabi ki meme koruyucu cerrahi uygulanacak hastalarda, hastanın ameliyat sonrası RT alıp alamayacağı, tümörün ve memenin birbirlerine göre büyüklük durumları, tümörün meme içinde birden fazla kadranda yer alması, hastaya ait ek patolojiler (konnektif doku hastalıkları gibi) ve en önemlisi hastanın koruyucu cerrahi isteyip istememesi gibi birçok faktör incelenmeli bundan sonra uygun olgularda meme koruyucu cerrahi kararı verilmelidir. 53 Ayrıca çalışmamızda Grup 1’de MRM yapılanlara göre BM yapılanlarda hastalıksız sağkalımın olumsuz yönde etkilendiği görüldü ve anlamlı kabul edildi. Bu sonucu Grup 1’deki hastaların sadece 4’üne BM yapıldığı düşünüldüğünde hasta sayısının azlığı dikkate alınmalı. Grup 1 (<40 yaş) ve Grup 3’de (>60 yaş) MRM’ye göre BM yapılanlarda genel sağkalım daha kısaydı. Grup 1 ve Grup 3’de BM yapılan grupta daha fazla oranda ölüm görülmesinin nedeni ileri evre tümörlere BM yapılmış olabilir. Metastatik lenf nodu sayısı farklı geniş serilerde genel ve hastalıksız sağkalımı etkileyen en önemli bağımsız değişken bulunmuştur (93, 94, 96). Aksilla metastazı bulunmayan gruplarda hastalıksız sağkalımın, aksilla metastazı bulunanlardan belirgin olarak fazla olduğu bildirilmiştir (114). Tümör boyutu ile aksiller lenf nodu tutulumu ilişkisini araştıran bir çalışmada çapı 0,5 cm’nin altında olan tümörlerde aksiller LN tutulumu oranı %20 iken, çapı 5 cm‘nin üzerinde olan tümörlerde bu oran %70’lere kadar yükseldiği belirtilmiştir (115). Çalışmamızda 258 (%38,1) hastada pozitif nod vardı, bunlardan T1 olanların 88’inde (%28,9), T2 olanların 150’sinde (%47,6) ve T3 olanların 29’unda (%50,8) aksilla lenf nodu tutulumu pozitifti. Tümör boyutu ile aksilla nod tutulumu arasında pozitif korelasyon mevcuttu, bu da literatür bilgileri ile benzerlik gösteriyordu. Hastalar genel olarak değerlendirildiğinde 3’den fazla metastatik lenf nodu pozitifliği varlığında hastalıksız sağkalım, metastatik lenf nodu olmayanlara göre daha kısaydı ve istatistiksel olarak anlamlıydı. Bu sonuçlar aksiller metastatik lenf nodu varlığının ve sayısının hastalıksız sağkalımı olumsuz etkilediğini göstermekte ve literatür bilgilerine uymaktadır. Mortalite oranı nod pozitif hastalarda, nod negatif hastalara göre 4-8 kat daha fazla olduğu bildirilmiştir (114). Değerlendirdiğimiz olgularda Grup 2’de (40-60 yaş) metastatik lenf nodu olmayanlara göre 3’ten fazla metastatik lenf nodu olanlarda genel sağkalım etkilenmekteydi, istatistiksel olarak anlamlı bulundu. HRT kullanımı ile meme kanserine yakalanma riski daha erken yaşlarda olmaktadır (116, 117). Bizim çalışmamızda da benzer bulgular saptandı, Grup 1’deki hastaların 25’inde (%26,8), Grup 2’deki hastaların 94’inde (%25,4) ve Grup 3’deki hastaların 35’inde (%16,4) HRT kullanma hikayesi vardı, bu sonuçlar literatür bilgileriyle benzerlik gösteriyordu. Hellmann ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada HRT kullanımı ile meme kanseri prognozu arasında ilişki gösterilememiş (118). Bizim değerlendirmemizde de 54 hormon kullanma hikayesi ile meme kanseri için genel ve hastalıksız sağkalım üzerine anlamlı etkisi bulunamadı. Aile hikayesinin sağkalım ile ilişkisine genel hasta bazında bakıldığında istatistiksel olarak anlamlı bulgu yoktu, fakat genç yaşta meme kanserine yakalanan hastalarda aile hikayesi daha fazla oranda bulundu. ( Grup1’de (<40 yaş) %33,3, Grup 2’de (40-60 yaş) %25,1 ve Grup 3’de (>60 yaş) ise %19,2 hastada aile hikayesi ile ilişki bulundu), bu da genç yaş hastalarda aile hikayesi pozitifiliğinin daha fazla olduğunu belirten literatürle benzerlik gösteriyordu (117). İlk adet yaşının erken olması ya da menopoza girme süresinin uzun olmasının meme kanserine yakalanma riskini artırdığı belirtilmektedir (117). Çalışmamızda hastalıksız sağkalım üzerine menopozal durum ve ilk adet yaşı için hastalara genel bakıldığında anlamlı bulgu yoktu. Göksel ve arkadaşlarının yaptığı bir çalışmada ise bilateral meme kanseri tanısı alan hastalar incelenmiş ve premenopozal olan hastalarda, postmenopozal hastalara göre daha fazla uzak metastaz geliştiği görülmüş (119). Emzirmenin meme kanseri riskini azalttığı bir çok çalışmada belirtilmiş. Özmen'in Türk toplumundaki kadınlarla yaptığı çalışmasında, birden fazla çocuk emziren kadınlarda meme kanseri riskinin azaldığı belirtilmiştir. Aynı çalışmada meme kanseri olan kadınlarda emzirme süresi ortalamasının 18.5 ay olduğunu ve toplam emzirme süresi ile meme kanseri arasında ilişki olmadığı belirtilmiştir (120). Bizim çalışmamızda da doğum yapan 600 hastanın 504’ünde(%84,) laktasyon hikayesi pozitifti, ortalama laktasyon süresi ise 19,5 ay olarak hesaplandı. Hastaların özgeçmişinde daha önceden kanser varlığının olması hastalıksız sağkalımı etkilemezken, Grup 1 (<40 yaş) ve Grup 2’de (40-60 yaş) ölüm riskini artırmaktaydı, istatistiksel olarak anlamlı bulundu. Çalışmayı yaparken hastaların ölüm sebebi değerlendirme dışında tutulduğu için bu sonuçlara bakarak, ölüm nedeninin meme kanserine mi yoksa diğer kansere mi bağlı olduğu hakkında tam değerlendirme yapılamadı. Çalışmamızda, tümör 323 (%46,8) hastada sağ meme, 353 (%53,2) hastada ise sol meme yerleşimliydi. Kadranlara göre yerleşimine bakıldığında her üç grupta da en sık üst dış kadranda lokalizeydi, literatür bilgileriyle benzerlik gösteriyordu, çünkü literatür verilerine göre meme kanseri sıklıkla sol memede ve sıklıkla üst dış kadranda lokalize olmaktadır (121). 55 Tümör boyutu en önemli prognostik faktörlerden biridir (122), Martin ve arkadaşları MKC yada MRM kararını verirken hastanın yaşı ve tümör histolojisi önemli olmakla beraber cerrahi tedavi seçeneğini belirleyen en önemli faktörün tümörün boyutu olarak belirtmişlerdir (123). Perez’in yaptığı çalışmada tümör boyutu arttıkça tedavi sonrası lokal nüks oranının arttığı vurgulanmıştır (124). Çalışmamızda hastalar genel olarak değerlendirildiğinde tümör çapı arttıkça hastalıksız sağkalım kısalmaktaydı (p=0,052). Ayrıca tümör çapı arttıkça genel sağkalım da kısalmaktaydı ve anlamlı kabul edildi. Genel sağkalım için aynı sonuç Grup 2’de de vardı ve anlamlıydı. Bu sonuçlar literatür bilgilerini destekler niteliğindeydi. Histolojik ve nükleer derecenin hasta sağkalımının güçlü bir belirleyicisi olduğu farklı çalışmalarda gösterilmiştir (125, 126). Grade I tümörler daha iyi differansiye olurlar ve antiöstrojen tedaviye daha iyi cevap verirler. ER (+), grade I tümörler yaşlı populasyonda daha sıktır. Bu da yaşlı populasyonda meme kanserinin daha iyi prognozlu olmasının sebeblerinden biri olarak gösterilir (127). Mc Aree ve arkadaşları ise aile hikayesi olmayan, hormon duyarlı ve düşük grade varlığı durumunda kanserin daha az agresif dolayısıyla nüksün daha az olduğu belirtmişlerdir (128). Çalışmamızda hastalara genel bakıldığında grade I’e göre grade III olanlarda hastalıksız sağkalım süresi daha kısaydı ve anlamlı kabul edildi. Bu sonuç da artmış grade durumunda olumsuz etkilenen hastalıksız sağkalım bilgileriyle örtüşüyordu. ER ve PR ölçümü meme kanserinde tedavi biçimini belirlemede standart hale gelmiştir, ER ve PR pozitifliği iyi prognozu gösterir, hastalarda daha uzun hastalıksız sağkalım gözlenir, buna karşın ER ve PR negatif tümörler daha agresif hastalıkla birliktedir ve hormonal tedaviye yanıt iyi değildir. Genellikle genç hastalar sıklıkla ER negatif, yaşlı hastalarda ER pozitiftirler (127, 129). Lokal nüks ile, adjuvan hormonal tedavi almamanın ve negatif ER, PR durumu arasında ilişki olduğu belirtilmiştir (108). Carol ve arkadaşları da hormon reseptör durumunu hastalıksız sağkalım için bağımsız risk faktörü olarak belirtmişlerdir (129). Çalışmamızda, ER pozitiflik oranı, Grup 1’de (<40 yaş) %59,7 Grup 2’de (40-60 yaş) %68,3 Grup 3’de (>60 yaş) ise %79,4 olarak bulundu. bu da literatür bilgisindeki artan yaşla beraber ER pozitiflik oranının artışı bilgisine uymaktaydı. Hastalar genel değerlendirildiğinde ER (-) olanlarda ER (+) olanlara göre hastalıksız sağkalım daha kısaydı ve anlamlıydı, fakat gruplar arası istatistiksel olarak karşılaştırıldığında hormon reseptör durumuyla sağkalım üzerine anlamlı bulgu yoktu. 56 c-erbB-2, neu onkogeni yüzey glukoproteinini kodlar. Bu onkogenin eksprese ettiği protein ürününe değişik tanımlamalar yapılmıştır. Bunlar ;neu, HER-2 ve c-erbB-2’dir. Bauman ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada c-erbB-2 meme kanseri için bağımsız prognostik faktör olarak değerlendirilmiştir (130). Aksilla lenf nodu pozitif hastalarda, cerbB-2 pozitifliğinin de olmasının sağkalımı daha kötü yönde etkilediği belirtilmiş (131), bu konuda da oldukça çok çalışma yapılmıştır. Bu çalışmalar farklı olgu gruplarında ve hatta tümörün farklı özellikleri ele alınarak yapılan çalışmalardır. Paik ve arkadaşları sadece düşük grade’li tümörlere sahip olgularda c-erbB-2 pozitifliği ile azalan sağkalım arasında birliktelik bulmuşlardır (132). Yine Slamon ve arkadaşları bu sefer aksilla negatif olgu grubu üzerinde yaptıkları çok değişkenli analizde c-erbB-2 pozitifliği ile nüks (p=0,001) ve kötü sağkalım (p=0,02) arasında anlamlı bağımsız bir ilişki olduğunu göstermişlerdir (133). Ravdin ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada da aksiller lenf nodu tutulumu olan vakalarda, lenf nodu tutulumu olmayanlara göre daha fazla c-erbB-2 pozitifliği saptanmış, aksiller tutulum ile c-erbB-2 pozitifliğinin sağkalım üzerine birbiriyle korele olduğu belirtilmiştir (134). Literatür bilgilerine göre meme kanserlerinin %40-60’ında c-erbB-2 pozitifliği olduğu belirtilmiş (135). Bizim çalışmamızda c-erbB-2 bakılan hastaların 94’ünde (%35,6) cerbB-2 pozitif, 170’inde (%64,4) ise c-erbB-2 negatif bulunmuştur, bu da literatür bilgilerine benzerlik göstermekte olarak kabul edilebilir. Tedaviden sonra gelişen lokal nüks ile c-erbB-2 ilişkisine bakılmış, lokal nüks oranının cerbB-2 pozitif tümörlerde negatiflere oranla anlamlı derecede yüksek olduğu bulunmuş (45). Çalışmamızda hastalara genel bakıldığında c-erbB-2 pozitifliği ya da negatifliği ile hastalıksız sağkalım arasında ilişki gösterilemedi. Aksiller lenf nodu tutulumu olup, cerbB-2 bakılan toplam 136 hastanın 39’unda (%28,6) c-erbB-2 pozitif, 97’sinde (%71,4) ise c-erbB-2 negatif bulundu, bu sonuç literatür bilgilerinde bahsedilen aksiller tutulum arttıkça c-erbB-2 pozitifliği de artar düşüncesiyle çelişse de bu sonuç itibariyle c-erbB-2, aksiller lenf tutulumundan bağımsız bir prognostik faktör gibi değerlendirilebilir. ER, PR pozitif kanserler yaşla birlikte artarken, c-erbB-2 pozitif kanserler yaşla birlikte azalmakta olarak belirtilmektedir (129). ER ve PR negatifliği ile birlikte olan cerbB-2 negatifliğinin (üçlü negatif) özellikle genç hastalarda daha fazla olduğu ve daha kötü sağkalıma neden olabileceği belirtilmiş (136). Bizim çalışmamızda 30 hastada üçlü negatiflik saptandı. Grup 1’de 4 (%13,3), Grup 2’de 12 (%40), Grup 3’de ise 14 (%46,7) 57 hastada üçlü negatiflik vardı, literatür bilgilerine göre genç hastalarda daha fazla üçlü negatif vardır bilgisine uyum göstermiyordu, fakat hasta sayısının azlığı dikkate alınabilir. Üçlü negatif olan 30 hasta ile ER (-) +PR (-) + c-erbB-2 (+) olan 23 hasta istatistiksel olarak karşılaştırıldı ve her iki kombine durum ile hastalıksız ve genel sağkalım arasında anlamlı ilişki gösterilemedi. Bu ilişkiyi daha spesifik hasta gruplarında saptayamamış çalışmalar olmasına rağmen, c-erbB-2 pozitifliğinin agresif meme kanserlerinde daha sık görüldüğü söylenebilmiştir (44). Literatürde mamografik tarama programlarının, meme kanser mortalitesini önemli oranda azalttığı belirtilmektedir (137). Webb ve arkadaşlarının yaptığı bir çalışmada 1990 öncesine göre tanı alan tümörlerin boyutu daha küçük ve aksiller tutulum daha az olarak belirtilmiş, bunun da görüntüleme yöntemlerine bağlı olduğu, erken tanı ve uygun tedavi ile sağkalımın uzadığı belirtilmiş (138). Bizim çalışmamızda da 560 (%82,8) hastaya mamografi çekildiği, 601 (%88,9) hastaya ise USG yapıldığı görüldü. Meme kanseri tanısı alan hastaların %10-15’i lokal ileri evrededir (139). Neoadjuvan tedavi ile evre düşürülebilir böylece mastektomi için aday hastaların %50-75’inin parsiyel rezeksiyona uygun hale gelmesini sağlayan alternatif tedavi yapılabilir (140-143). Lokal ileri evre meme kanserinde neoadjuvan kemoterapi uygulamaları ile lokal kontrol daha iyi sağlanabilmekte ve sağkalım, özellikle patolojik tam yanıt elde edilen hastalarda uzamaktadır (144). 40 yaş altı meme kanserli hastaların değerlendirildiği araştırmada, hastalıksız sağkalımı uzatan belirteçlerin, neoadjuvan KT almak, uygun cerrahi yöntem ve hormon reseptör pozitifliği olduğu belirtilmiştir (128). Adjuvan tedavi için yapılan değerlendirmede cerrahi sonrası verilen RT ile lokal nüksün azaldığı belirtilmiş, RT lokal nüks riskini belirgin olarak azaltır ancak asla cerrahiye alternatif değildir şeklinde vurgulanmış (112). Bartelink ise RT, KT ve hatta uygun hastalarda hormonoterapi ya da transtuzumab kullanımının meme kanseri genel sağkalımını artırdığını belirtmiştir (145). Çalışmamızda neoadjuvan tedavi alan tüm hastalar değerlendirildiğinde hastalıksız sağkalım daha kısaydı ve istatistiksel olarak anlamlıydı. Gruplar için bakıldığında Grup 2’de (40-60 yaş), neoadjuvan tedavi alanlarda neoadjuvan tedavi almayanlara göre hastalıksız sağkalımın etkilenmesi (kısalması) ve ölüm gelişme riski daha fazla bulundu, istatistiksel olarak anlamlıydı. Grup 2’deki neoadjuvan tedavi almış 21 hastanın hiçbirinde lokal nüks oluşmamasına rağmen, 9 (%42,8) hastada uzak metastaz geliştiği görüldü. 58 Bu sonuç ile ileri evre meme kanseri olan hastaların neoadjuvan tedavi almış olabileceği, bu yüzden de ölüm riskinin fazla olduğu düşünülebilir. 6. SONUÇLAR 1. Meme kanseri, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de oldukça sık görülen bir hastalıktır. Bu hastalıkla ilgili en etkin yaklaşım, hastalığı erken dönemde tespit etmek ve anlamlı olabilecek prognostk faktörlerin belirlenmesi olmalıdır. 2. Çalışmamızda meme kanseri için aksiller metastatik lenf bezi tutulumu varlığı, hormon reseptör negatifliği ve yüksek grade derecesi sağkalımı olumsuz etkilemekteydi. 3. Çalışmamızda ayrıca genç yaşın ameliyat seçiminde önemli olduğu ve özellikler MKC yapıldığında hastalıksız sağkalımı etkileyebileceği kanaatine varıldı. Sonuç olarak; Genel cerrahi kliniğine başvuran tüm meme kanserli hastalar için ameliyat öncesi ve ameliyat sonrasına yönelik iyi değerlendirme yapıp, prognostik faktörler belirlenmeli, edinilen bilgilere göre hastalara cerrahi tedavi türü planlanmalıdır. Tedavi planlaması yaparken cerrahi öncesi ve sonrası için onkoloji bölümüyle daha koordineli çalışmak gerekir kanaatindeyiz. 59 7. KAYNAKLAR 1 Jemal A, Tiwari RC, Murray T, Ghafoor A, et al; American Cancer Society. Cancer statistics, 2004 CA Cancer J Clin 2004; 54: 8-29 2 Heywang–Köbrunner SH, Dershaw DD, Scheer I, Diagnostic imaging, 2nd ed. Ludwigsburg: Thieme. 2001; 338-95 3 Scheer I, Frischbier HJ. Breast cancer screening projects: results In: Friedrich M, Sickles EA, Radiological diagnosis of breast diseases. Berlin-Heildelberg :Springer. 2000; 333-47 4 Bassett LW, Manjikian III V, Gold RH: Mammography and breast cancer screening in Candy B, Bland KI. The Surgical Clinics of North America August 1996 5 Veronesi U, Salvadori B, Luini A, et al. Conservative treatment of early breast cancer. Ann Surg 1990; 211: 250-9 6 Rosen PP et al. Immunohistochemical detection of HER-2/neu in patients with axillary lymph node negative breast carcinoma cancer 1995; 75: 1320-6 7 Ariel MA: Breast cancer, A Historic review: Is the past proloque, in Ariel MA, Cleary JB Breast cancer, diagnosis and treatment. New York, NY, Mc Graw-Hill, 1987 8 Robinson JD: Treatment of breast cancer through the ages. Am J Surg. 1986; 151(3):317-33 9 Hager K. He Ilustrated History of Surgery. New York: Bell; 1998 10 Halsted WS: A clinical and histological study of certain adenocarsinomata of the breast. Ann Surg 1898; 28: 557 11 Harris JR, Morrow M, Lippman ME, Hellman S: Diseases of the breast, New York, Lippincott-Raven Publishers. 1996; 457-460, 487-584 12 Brunicardi FC, Anderson DK, Billiar TR, et al. Axillary lymph node groups. Schwartz’s Principles of Surgery, 9 th Editinon. p: 479 13 Wohlfahrt J, Melby M. Age at any birth is associated with breast cancer risk. Epidemiology. 2004; 12: 68-73 14 Cancer Research UK. Epidemiology unit, University of Oxford UK. Endogenous sex hormon and breast cancer in postmenopausal women: J Natl. Cancer Inst. 2002;94 (8): 606-16 15 Parkin DM, Bray F, Ferlay J, Pisani P: Global cancer statistics 2002. CA Cancer J Clin 2005; 55: 74-108 60 16 Boring CC, Squires TS, Tong T: Cancer Statistics 1993.C.A. Cancer J Clin 1993; 43: 4-26 17 Greenle RT, Murray T, Bolden S, et al. Cancer statistics, CA Cancer J Clin 2000; 50: 7-33 18 Parkin DM, Bray F, Ferlay J, Pisani P. Global cancer statistics, 2002. CA Cancer J Clin 2005; 55(2): 74-108. 19 Sheinfeld Gorin S, Albert SM. The meaning of risk to fi rst degree relatives of women with breast cancer. Women Health 2003; 37(3): 97-117 20 Lynch HT, Synder CL, Riley BD et al. Hereditery breast cancer at the bedside. ASCO Educational Book .2002; 105-15 21 Martin AM, Weber BL: Genetic and hormonal risk factors in breast cancer J Natl Cancer. 2000; 92: 1126 22 Wrensch M, Chew T, Farren G, Barlow FB, et al. Risk factors for breast cancer in a population with high incidence rates. Breast Cancer Res 2003; 5(4): 88-102. 23 Mincey BA. Genetics and the management in women at high risk for breast cancer. Oncologist 2003; 8(5): 466-73. 24 Lipworth L, Bailey LR, Trichopoulos D. History of breast- feeding in relation to breast cancer risk: a review of the epidemiologic literatüre 2000; 92 (4) : 302- 12. 25 Brind J, Chinchili V, Severs W, Summy Long J. Induced abortion as an indipendent risk factor for breast cancer: a comprehensive review and metaanalysis. Epidemiol Community Health1996; 50: 481-96 26 Key TA, Pike MC: The role of estrogen and progestagens in the epidemiology and preventionof breast cancer .Eur J Cancer Clin Oncol.1988; 24: 29-35 27 Collaborative Group on Hormonal Factors in Breast Cancer. Breast cancer and hormonal contraceptives: 1996; 347(9017): 1713-27. 28 Collaborative Group on Hormonal Factors in Breast Cancer. Breast cancer and hormone replacement therapy: 1997; 350 (9084): 1047-59. 29 Hunter DJ, Spiegelman D, Adam HO, et al, Cohort studies of fat intake and the risk of breast cancer : a pooled analysis: N Engl J Med.1996; 334: 356-61 30 Reickman ME, Judd JT, Lonscope C et al. Effect of alcohol consumption on plasma and urinary hormone concentrations in premenopausal women .J Natl Cancer Inst.1993; 85: 722-6 61 31 Beenken SW et al: Breast cancer genetics, in Ellis N: Inherited Cancer Syndromes. New York : Sipringer –Verlag, 2003; 112-4 32 Courneya KS, Katzmarzyk PT, Bacon E. Physical activity and obesity in Canadian Cancer survivors: population-based estimates from the 2005 Canadian Community Health Survey. Cancer In pres 2008; 112: 2475-82 33 Garber JE, Henderson IG, Love SM, et al. The Breast Comprehesive management of benign and malignant disease W B Saunders Company Philadephia.1991; 152-63 34 Pusztai L, Mazouni C, Anderson K, Wu Y, Symmans WF Molecular Classification of Breast Cancer: Limitations and Potential The Oncologist 2006; 11: 868–77 35 Shaffrey M.E, Mut M, Asher A.L, et al. Brain metastases. Current Problems in Surgery.2004; 41: 665–741 36 Rakha EA, El-Sayed ME, Lee AH, et al. Prognostic significance of Nottingham histologic histolojik derecee in invasive breast carcinoma. J Clin Oncol 2008; 1: 3153-8 37 Albain KS, Alfred KC. Clark DM: Breast cancer outcome and predictors of outcome care there age differentials J Natl Cancer Inst Monogr 1994;16: 35 38 Zambetti M, Bonadonna G, Valagussa P, et al: Adjuvant CMF for node –negative and estrogen receptor negative breast cancer patients. J Natl Cancer Inst Monogr II. 1992; 77-80 39 Hedley DW, Clar GM, Cornelisse CJ, et al. Consensus review of the clinical utility of DNA cytometry in carcinoma of the breast . Cytometry 1993;14: 482-4 40 Cianfrocca M, Goldstein LJ. Prognostic and predictive factors in early-stage breast cancer. Oncologist 2004; 9(6): 606-16. 41 Lin Nu, Bellon JR, Winer EP. CNS metastases in breast cancer. J.Clinoncol. 2004; 9(6): 606-16 42 Gori S, Colozza M, Mosconi AM, et al. Phase II study of weekly paclitaxel and trastuzumab in anthracycline- and taxane-pretreated patients with HER2overexpressing metastatic breast cancer. Br J Cancer 2004; 90: 36 -40 43 Schaller G, Fuchs I, Gonsch T, et al. Phase II study of capecitabine plus trastuzumab in human epidermal growth factor receptor 2 overexpressing metastatic breast cancer pretreated with anthracyclines or taxanes. J Clin Oncol 2007; 25: 3246 -50 44 Burstein HJ, Harris LN, Marcom PK, et al. Trastuzumab and vinorelbine as firstlinetherapy for HER2-overexpressing metastatic breast cancer: J Clin Oncol 2003; 21: 2889 -95 62 45 Pegram MD, Pienkowski T, Northfelt DW, et al. Results of two open-label, multicenter Phase II studies of docetaxel, platinum salts, and trastuzumab in HER2positive advanced breast cancer. J Natl Cancer Inst 2004; 96: 759 -69 46 Ferrero-Pous M, Hacene K, Bouchet C, et al. F.Relationship between c-erB-2 and other tumor characteristics in breast cancer prognosis. Clin Cancer Res.2000; 6(12): 4745-54 47 Herman MA, Tremont-Lukats I, Meyers CA, et al. Neurocognitive and functional assessment of patients with brain metastases: a pilot study. Am J Clin Oncol 2003;3: 273-9 48 Mehta MP, Rodrigus P, Terhaard CH, et al. Survival and neuro- logic outcomes in a randomized trial of motexafin gadolinium and whole-brain radiation therapy in brain metastases. J Clin Oncol 2003 ; 21 (13): 2529-36 49 Bagga D, Ashley JM, Geffrey et al. Effects of a very low fat, high fiber diet on serum hormones and menstrual function. Cancer 1995; 2491-6 50 Parker L. Breast –feeding and cancer prevention . Eur J Cancer 2001;37:155-8 51 Rebbeck TR, Levin AM, Eisen A et al. Breast Cancer risk after bilateral prophylactic oophorectomy in BRCA 1 mutation carriers .1999; 91:1475-9 52 Pagel D, Jensen RA : Evoluation and management of high risk and premalignant lesions of breast World J Surg.1994;18:32-8 53 Dodd GD: American Cancer Society guidelines on screening for breast cancer .1992; 60: 1885-7 54 Feig SA. Breast Masses: Mammographic and sonographic evalution. Radiol Clin North A .1992; 30: 67-92 55 Leconte İ, Feger C, Galant C, et al. B. Mamography and Subsequent Whole –Breast Sonography of Nonpalpabl Breast Cancers: The importance of radiologic breast density. ARJ.2003; 180: 1675-9 56 Khalkhali I, Men I, Youanne E, et al. Prone scintimammography in patients with suspicion of breast cancer J Am Coll Surg .1994;178: 491-7 57 Bourgeois P, Cally B, Liebens F et al. Thallium-201 planar scintigraphy in breast CA. Results of one multicenter study Eur J Nucl Med .1995;22: 69 58 Orel SG. MR imaging of the breast . Radiol Clin North Am. 2001; 9:273-88 59 Chang J, Clark GM, Allred DC, Mohsin S, et al. Survival of patients with metastatic breast carcinoma: importance of prognostic markers of the primary tumor. Cancer 2003; 97(3): 545-53 63 60 Azzopardi JG, Chepick OF, Hastmann WH, et al: The World Heath Organization histological ytping of breast tumors. Second edition. Am J Clin Pathol 1982;78: 806-16 61 Di Saverio S, Catena F, Santini D, Ansaloni L, et al. DCIS of the breast applying USC/Van Nuys prognostic index: a retrospective review with long term follow up. Breast Cancer Res Treat. 2008; 109: 405-16 62 Meijnen P, Oldeburg HS Peterse JL, et al. Clinical outcome after selective treatment of patients diagnosed with ductal carcinoma in situ of the breast. Ann Surg Oncol.2008;15: 235-43 63 Tuzlalı S, Cabıoğlu N, Memenin in situ duktal karsinomlarında c-erbB-2 anjiogenez özellikleri.Türk Patol Der .1999; 15: 38-43 64 Rosai J:Ackerman’s Surgical Pathology vol:2 eighth edition, St.Lous ,Mosby.1996 65 Tavassoli FA: Pathology of the Breast, second ed,Stamford, Connecticut, Appleton and Lange,1999; 12: 36-41 66 Singletary E, Allred C, Ashley P, et al. Revision of the American Joint Committe on Cancer Staging System for breast cancer .J Clin Onkol.2002; 20: 362-7 67 Beenken SW, et al: Breast cancer genetics, in Ellis N (ed): Inherited Cancer Syndromes. New York : Springer-Verlag 2003; 112 68 Cady B:New era in breast cancer. İmpact of screening on disease presentation 1997; 6: 195-202 69 Cox CE, Salud CJ Harrinton MA: The role of selective sentinel lymph node dissection in breast cancer .Surg Clin North Am. 2000; 80: 1759-76 70 Patey DH, Dyson WH: The prognosis of carcinoma of breast in relation to the type of operation performed. Br.J. Cancer 1948; 2: 7 71 Lopez MJ, Porter KA: The current role of prophylactic mastetomy. Surg Clin N Am. 1996 ;76: 231-42 72 Newmann LA, Washington TA: New trend in breast conservation therapy. Surg Clin North Am. 2003; 83: 841 73 National Institutes of health Consensus Development Panel Consensus Statement; Treatment of early –breast cancer.J Nati Cancer Inst Monogr.1992; 11: 11-20 74 Touboul E, Buffat L, Belkacemi Y et al. Local recurrences and distant metastases after breast-conserving surgery and radition theraphy for early breast cancer. Int J Radiat Oncol Biol Phys. 1999; 43: 25-38 64 ve 75 Hiotis K, Ye W, Sposto R, Skinner KA. Predictors of breast conservation therapy: size is not all that matters. Cancer 2005;103: 892-9 76 Morrow M, White J, Moughan J et al. Factors predicting the use of breastconserving therapy in stage I and II breast carcinoma. J Clin Oncol 2001; 19: 225462 77 Topuzlu C. Meme Koruyucu Cerrahi Endikasyonları ve Tekniği. Topuz E ed.Meme Kanseri, Biyoloji, Tanı, Evreleme, Tedavi. İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü Yayınları 3th ed.1997; 255-61 78 Goffman TE, Laronga C, Wilson L, Elkins D. Lymphedema of the arm and breast in irradiated breast cancer patients risk in an era of dramatically changing axillary surgery. Breast J.2004; 122: 536-41 79 Handley, RS: Comparision of the TNM and Columbia method’s .Haagenson. İseases of the Breast 3th edition. 80 Whelan T, Darby S, Taylor C et al. Overviews of randomize trials of radiotherapy in early breast cancer. Educational Book, ASCO Meeting. 2007; 82: 247-53 81 Goldhirsch A,Wood WC, Gelber RD, et al. Meeting highlights: updated international expert consensus on the primary theraphy of early breast cancer J. Clin Oncol 2003;21(17): 3357-65 82 Campos SM, Winer EP : Hormonal therapy in postmenopausal women with breast cancer . Oncology. 2003; 64: 289-300 83 Gose PE, Yow O. An overview of aromatase inhibitors in the treatment of metastatic breast cancer. Current Oncology.2001; 8(2): 1-9 84 Cinieri S, Orlando L, Fedele, et al. Adjuvant strategies in breast cancer: new prospectives, questions and reflections at the end of 2007 St Gailen International Expert Consensus Conference. Ann Oncol. 2007; 18: 63-5. 85 Kettel LM: Clinical application of the antiprogestins Clin Obstet Gynecol .1995; 38:921-34 86 Cleator S, Heller W, Coombes RC. Triple-negative breast cancer: therapeutic options. Lancet Oncol. 2007; 8(3):235-44. 87 Volpi A, Nanni O, Depaola E, et al: HER -2 expression and cell proliferation: Prognostic markers in patients with node –negative breast cancer J Clin Oncol. 2003; 21: 2708-12 88 The International Breast Cancer Study Group: Effectivenes of adjuvant chemotherapy in combination with tamoxifen for node-positive postmenopausal breast cancer patients. J Clin Oncol. 1997;15(4):1385-94 65 89 Ozmen V, Cabıoğlu N, Bilir A, et al: Biological considerations in locally advanced breast cancer with antracycline –based chemothreaph: thmydine labelinf index is an independent indicator of clinical outcome. Breast Cancer Res Treat. 2001; 68:14757 90 Brinkley D, Habittle J. Long-term survival of woman with breast cancer. Lancet . 1984;1: 1118-21 91 Soerjomataram I, Louwman MW, Ribot GJ, et al. An overview of prognostic factors for long-term survivors of breast cancer. Breast Cancer Res Treat 2008; 107: 309-30 92 Warwick J, Tabbar L, Vitak B Duff y SW. Time dependent eff ects on survival in breast carcinoma: results of 20 years of follow-up from the Swedish Two-County Study. Cancer 2004; 100: 1331-6 93 Weiss RB, Woolf SH, Demakos E, Holland JF, et al. Cancer and Leukkemia Group B. Natural history of more than 20 years of node positive primary breast carcinoma adjuvant chemotherapy: a study by the Cancer and Leukemia Group B. J Clin Oncol 2003; 21: 1825-35. 94 Arrigada R, Le MG, Dunant A, Tubiana M, Contesso G. Twenty-five years of follow-up in patients with operable breast carcinoma: correlation between clinicopathological factors and the risk of death in each 5- year period. Cancer 2006; 106: 743-50. 95 Marc A. Bollet, Brigitte Sigal-Zafrani, Valérie Mazeau, et al. Radiotherapy and Oncology, Volume 82, Issue 3, March 2007; 272-80 96 Voguet L, Hébert T, Levêque J, et al. Patient age and positive margins are predictive factors of residual tumor on mastectomy specimen after conservative treatment for breast cancer 2009; 233-7 97 Thomas GA, Leonard RC. How age affect the biology of breast cancer 2009 Mar;21(2): 81-5. 98 Kunkler I.H, King C.C, Williams I.J et al. What is the evidence for a reduced risk of local recurrence with age among older patients treated by breast conserving therapy ? 2001; 464-9 99 Gajdos C, Tartter PI, Bleiweiss IJ, Bodian C. Stage 0 to stage III breast cancer in young women. J Am Coll Surg 2000; 190: 523-9. 100 Ohsumi S, Sakamoto G, Takashima S, et al. Long term results of breast conserving treatment for early stage breast cancer in Japanese women from multicenter investigation. Jpn J Clin Oncol 2003; 33(2): 61-7 101 Pierga JY, Girre V, Laurence V et al ; Institut Curie Breast Cancer Study Group. Breast. 2004 ;13(5): 369-75. 66 102 Arriagada R, Le MG, Contesso G et al. Predictive factors for local recurrence in 2006 patients with surgically resected small breast cancer. Annalsof Oncology. 2002; 13: 1404-13 103 Vorgias G, Koukouras D, Paleogianni V, et al. European Journal of Obstetrics & Gynecology and Reproductive Biology, Volume 95, Issue 1, March. 2001; 100-104 104 Van Der Hage J.A, Putter H, Bonnema J, et al. Impact of locoregional treatment on the early-stage breast cancer patients: a retrospective analysis. 2003;39: 2192-9 105 Veronesi U, Cascinelli N, Mariani L, Greco M, et al. Twenty-year follow-up of a randomized study comparing breast-conserving surgery with radical mastectomy for early breast cancer. 2002; 347(16): 1227-32. 106 Van Dongen JA, Voogd AC, Fentiman IS, Legrand C, et al. Long-term results of randomized trial comparing breast-conserving therapywith mastectomy. J Natl Cancer Inst. 2000;92: 1143–50 107 Cutuli B, De Lafontan B, Vitali E, Costa L, et al. Breast conserving treatment (BCT) for stage I-II breast cancer in elderly women: analysis of 927 cases. 2009 ;71(1): 79-88 108 Antonini N, Jones H, Horiot JC, Poortmans P, et al. Effect of age and radiation dose on local control after breast conserving treatment: EORTC trial 22881-10882. 2007; 82(3): 265-71. 109 De Bock GH, Van der Hage JA, Putter H, et al. Isolated loco-regional recurrence of breast cancer is more common in young patients and following breast conserving therapy: long-term results of European Organisation for Research and Treatment of Cancer studies. 2006; 351-6 110 Kroman N, Holtveg H, Wohlfahrt J, et al. Effect of breast-conserving therapy versus radical mastectomy on prognosis for young women with breast carcinoma. 2004 15;1 00(4): 688-93. 111 Early Breast Cancer Trialists’ Collaborative Group.Effects of radiotherapy and surgery in early breast cancer. An overview of the randomized trials. EarlyBreast Cancer Trialists’ Collaborative Group. N Engl J Med. 1995;333: 1444–55. 112 Van Nes J.G.H, Van de Velde C.J.H. The preferred treatment for young women with breast cancer--mastectomy versus breast conservation. 2006; 11: 3-10 113 Najafi M, Ebrahimi M, Kaviani A, Hashemi E, Montazeri A. Breast conserving surgery versus mastectomy: cancer practice by general surgeons in Iran. 2005 5; 5: 35 67 114 Fisher ER, Anderson S, Tan-Chiu E, Fisher B, Eaton L, Wolmark N. Fifteen year prognostic discriminants for invasive breast carcinoma: National Surgical Adjuvant Breast and Bowel Project Protocol-06. Cancer. 2001; 91: 1679-87 115 Arıtaş Y, Kara O, Bedirli A, Şakrak Ö. The importance of the tumor basement membrane Laminin and LRP/MVP receptors in breast cancer. Breast Journal 2003; 9: 339-40. 116 Stephen F. Sener, David J. Winchester, David P, et al. The effects of hormone replacement therapy on postmenopausal breast cancer biology and survival. 2009; 403-7 117 Pappo I, Karni T, Sandbank J, Dinur I, Sella A, et al. Breast cancer in the elderly: histological, hormonal and surgical characteristics. 2007 ; 16(1): 60-7. 118 Hellmann SS, Thygesen LC, Tolstrup JS, Grønbaek M. Modifiable risk factors and survival in women diagnosed with primary breast cancer. 2010 Sep;19(5): 366-73. 119 Göksel HA, Yağurdur MC, Karakayalı H, Moray G, Demirhan B, Işıklar I, Bilgin N, Haberal M.Management of bilateral breast carcinoma: long- term results 2004; 89: 166-71 120 Özmen V. Breast cancer in the world and Turkey.Meme Sağlığı Dergisi 2008; 4(2): 6-12. 121 Bland KI. Copeland III EM. Breast in: Schwartz SI, Shires GT, Spencer FC, eds. Principles of Surgery. East Norwalk: McGraw-Hill 1994; 531-58 122 Rosen’s Breast Pathology, 3 rd Edi. Lippincott Williams &Wilkins Philadelphia 2009 123 Martin MA, Meyricke R, O'Neill T, Roberts S. Mastectomy on breast. conserving surgery ? factors affecting type of surgical treatment for breast cancerclassification tree apporach. 2006; 20: 98 124 Perez CA. Breast conservation theraphy in patients with stage T1-T2 breast cancer: current challenges and opportunities. 2010; 33(5): 500-510 125 Rakha EA, El-Sayed ME, Lee AH, Elston CW, et al. Prognostic significance of Nottingham histologic histolojik derecee in invasive breast carcinoma. J Clin Oncol 2008; 1: 3153-8. 126 D’Eredita G, Giardina C, Martellotta M, Natale T, Ferrarese F. Prognostic factors in breast cancer: the predictive value of the Nottingham Prognostic Index in patients with a long-term follow-up that were treated in a single institution. Eur J Cancer 2001; 37: 591-596. 127 Thomas GA, Leonard RC. How age affects the biology of breast cancer. Clin Oncol 2009; 21(2): 81-5 68 128 Mc Aree M.E. O'Donnell A, Spence T.F, et al. Spence The Breast, Volume 19, Issue 2, 2010; 97-104 129 Carol A. Parise, Katrina R. Bauer, Vincent Caggiano. Variation in breast cancer subtypes with age and race/ethnicity. Volume 76, Issue 1, October 2010; 44-52 130 Bauman L, Barth RJ, Rosenkranz KM. Breast conservation in women with multifocal-multicentric breast cancer: is it feasible? Ann Surg Oncol. 2010; 17: 325-9. 131 Clark GM, McGuire WL. Follow-up study of HER-2/neu amplification in primary breast cancer. Cancer Res 1991;51 : 944 132 Paik S, Byyant J, Park C et al: Erb B-2 and response to doxorubicin in patients withaxillary lymph node-positive, hormone receptor-negative breast cancer. J Cancer Inst 1998;90:1361-70. 133 Slamon DJ, Godolphin W, James CA et al: Studies of the Her-2/neu protooncogene inhuman breast and ovarian cancer. Science1989; 244: 707. 134 Ravdin PM, Chamness GJ. The cerbB-2 proto-oncogene as a prognostic and predictive marker in breast cancer: a paradigm for the development of other macromolecular markers-a rewiev: Gene 1995; 159: 19-25. 135 Dhingra K, Hittelman WN, Hortobagyi GN. Genetic changes in breast cancerconsequenses for therapy? Gene 1995; 159: 59-63. 136 Livi L, Meattini I, Saieva C, Borghesi S, et al. The impact of young age on breast cancer outcome. European Journal of Surgical Oncology (EJSO), Volume 36, Issue 7, 2010; 639-45 137 Bassett LW, Manjikian III V., Gold RH. Mammography and Breast Cancer Screening in Candy B, Bland KI. The Surgical Clinics of North America, 1996. 138 Webb P.M, Cummings M.C, Bain C.J, Issue 1, February 2004; 7-14 139 Hortobagyi GN. Multidisciplinary management of advanced primary and metastatic breast cancer. Cancer 1994; 74: 416-23. 140 Muhammad I.A. T.W.J. Lennard International Journal of Surgery, Volume 7, Issue 5, 2009; 416-20 141 Tiezzi D.G, Andrade JM, Marana H.R.C, Zola F.E. Breast conserving surgery after neoadjuvant therapy for large primary breast cancer European Journal of Surgical Oncology (EJSO), Volume 34, Issue 8, August 2008; 863-7 69 Furnival C.M. The Breast, Volume 13, 142 Beatty JD, Precht LM, Lowe K, Atwood M. Axillary-conserving surgery is facilitated by neoadjuvant chemotherapy of breast cancer. 2009 May;197(5): 63741 143 Jones RL, Smith IE. Neoadjuvant treatment for early-stage breast cancer: opportunites to tumour response. 2006 Oct;7(10): 869-74. 144 Wolmark N, Wang J, Mamounas E, et al. Preoperative chemotherapy in patients with operable breast cancer: Nine-year results from National Surgical Adjuvant Breast and Bowel Project B-18. J Natl Cancer Inst Monogr 2001;30: 96-102 145 Bartelink H. Systemic adjuvant therapes and radiotheraphy to the conserved breast strategies revisited . 2007 ;16 : 84-8 70