Hisse Senetleri

advertisement
TÜRKİYE’DE HİSSE SENETLERİ PİYASALARI VEGIDA
SEKTÖRÜNDEKİ ÖRNEKLEMİN İNCELENMESİ
İZMİR
2012
TÜRKİYE’DEHİSSE SENETLERİ PİYASALARI VE
GIDASEKTÖRÜNDEKİ ÖRNEKLEMİN İNCELENMESİ
DİDEM PEKUYAR
İZMİR
2012
•
•
ÖZET
TÜRKİYE’DE HİSSE SENETLERİ PİYASALARI VE GIDA SEKTÖRÜNDEKİ
ÖRNEKLEMİN İNCELENMESİ
PEKUYAR, Didem
Mayıs 2012, 76 sayfa
Araştırmanın Amacı; Türkiye’de Hisse Senetleri Piyasaları ve Gıda Sektöründeki
Örneklemin İncelenmesi bakımından IMKB Gıda Sektörü isletmeleri için yapılan panel
regresyon analizi ile Pazarlama Satış ve Dağıtım harcamalarının isletmelerin hisse senedi
getirileri üzerindeki etkisi analiz etmektir.
Öte yandan firma değerinin işletmenin maddi duran varlıklarının değeri ile maddi
olmayan duran varlıklarının değerinin toplamından oluştuğu varsayıldığında, Ar-Ge ve
reklam benzeri pazarlama harcamalarının marka değeri gibi maddi olmayan duran varlıklar
üzerindeki pozitif etkisi de işletmenin rekabet avantajı elde etmesine ve işletmenin finansal
açıdan ve hisse olarak değerinin artmasına neden olacaktır.
Bu kapsamlı çalışmada hisse senetleri İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (IMKB)’nda
işlem gören gıda sektörü isletmelerinin firma değerleri arasındaki ilişki panel regresyon
analiziyle incelenmiştir.
Araştırmada örneklem IMKB Gıda sektöründe faaliyet gösteren firmalardır. Çalışma
dönemi içerisinde faaliyette olan, kesintisiz ve güvenilir verileri bulunan 18 firma çalışmaya
konu olmuştur.
Anahtar Kelimeler:,Gıda Sektörü, Firma Değeri, Sabit Etkiler ve Rastsal, Etkiler
Modeli,IMKB
•
ABSTRACT
Purpose of theStudy, Analysis of thesample in terms of Turkey ISE Equities Market
andFoodSectorforFoodSectorbusinesses
panel
regressionanalysis,
Marketing,
Salesand
Distribution businessesspending is toanalyzetheimpact on stockreturns.
On theotherhand, thevalue of thepropertyandthevalue of thebusinessassets of
thecompanyarethesum of thevalue of intangibleassets, assuming, where r & d and ad-like as
thevalue
of
theintangibleassetsbrandmarketingspending
is
thepositiveimpact
on
businessandfinancialaspects of thebusinesstogaincompetitive
Thiscomprehensivestudyshares on theIstanbulStock Exchange (ISE) traded on the panel
regressionanalysis of therelationshipbetweenthevalues of thefoodindustryfirmswerecarriers.
Companiesoperating
in
thefoodsectorsampling
in
ISE.
Withintheactivity
theworkingperiod, theuninterruptedandreliabledata has beenthesubject of 18 firmswork.
Keywords:Foodindustry, firmvalue, FixedeffectsandRandomEffectsModel, the ISE
of
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
İÇİNDEKİLER
Sayfa
ÖZET ..................................................................................................................... İV
ABSTRACT ........................................................................................................... V
TEŞEKKÜR .......................................................................................................... Vİ
ŞEKİLLER DİZİNİ ............................................................................................... İX
ÇİZELGELER DİZİNİ .......................................................................................... X
1.
GİRİŞ ............................................................................................................... 1
2.
HİSSE SENEDİ PİYASASI VE İSTANBUL MENKUL KIYMETLER
BORSASININ GENEL GELİŞİMİ……………………………………………….2
3.
MALİ PİYASALAR - PİYASA KAVRAMI, ÇETİŞLERİ VE
ÖZELLİKLERİ…………………………………………………………....5
3.1.
Piyasa Kavramları, Çeşitleri ve Özellikleri………………………………..5
3.2.
Mali Piyasalar, Kurumlar ve Araçlar………………………………………5
3.3.
Ekonomi İçerisinde Mali Piyasaların İşlevleri…………………………….5
3.3.1. Fon Açığı / fazlası olan katılımcılar açısından…………………………….5
3.3.2. Mali aracılar açısından…………………………………………………….6
3.4.
Ekonomide Fon Akımları………………………………………………….6
3.5.
Vadelerine Göre Mali Piyasalar…………………………………………...6
3.5.1. Sermaye Piyasası :………………………………………………………...7
3.5.2. Para Piyasası………………………………………………………………7
4.
SERMAYE PİYASALARI VE İMKB…………………………………..7
4.1.
Reel Piyasalar……………………………………………………………..8
4.2.
Mali Piyasalar……………………………………………………………..8
4.3.
Menkul Kıymetler Borsası………………………………………………..9
4.4.
Borsa Dışı Piyasalar (Tezgah Üstü Piyasalar)……………………………10
4.5.
İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB)…………………………….10
4.6.
Sermaye Piyasası Kanunu………………………………………………..11
4.6.1. Konu ve Amacı…………………………………………………………..11
4.6.2. Kapsam…………………………………………………………………..12
4.6.3. Bazı Temel Kavramlar…………………………………………………...12
4.6.4. diğer Sermaye Piyasası Araçları…………………………………………14
5.
İMKB'nin DİĞER GELİŞMEKTE OLAN PİYASALAR ARASINDAKİ
YERİ…………………………………………………………………….14
6.
SERMAYE VE PARA PİYASASI ARAÇLARI……………………….15
6.1.
Menkul Kıymetler………………………………………………………..15
6.1.2. Menkul Kıymet Çeşitleri ve Tanımları……………………………..........16
6.2.
Kar ve Zarar Ortaklığı Belgeleri…………………………………………16
6.2.1. Katılma İntifa Senedi (KİS)……………………………….……………..17
6.3.
Hisse Senetleri……………………………………………….…………..18
6.3.1. Hisse Senedi Tanımı…………………………………………….……….18
6.4.
Hisse Senedi Türleri……………………………………………….……..18
6.4.1. Hamiline ve Nam'a Yazılı Hisse Senetleri Ayrımı………………………18
6.4.2. Adi ve İmtiyazlı Hisse Senetleri…………
…………………………....…18
6.4.3. Bedelli ve Bedelsiz Hisse Senetleri……………………………………...19
6.4.4. Primli ve Primsiz Hisse Senetleri………………………………………..19
6.4.5. Kurucu ve İntifa Hisse Senetleri…………………………………………19
6.4.6. Hisse Senetlerinin Yatırımcılara Sağladığı Haklar………………………20
6.5.
Hisse Senedi Şekil Şartları…………………………………………….....20
6.5.1. Hisse Senedi Fiyat Tanımlamaları……………………………………….20
6..6.
Hisse Senedinin Değer Tanımları………………………………………..21
7.
TAHVİL VE BONOLAR……………………………………………....22
7.1.
Hazine Bonosu/Devlet Tahvili Nerdir.?...................................................22
7.1.1. Repo İşlemleri…………………………………………………………..23
7.2.
Yatırım Fonları…………………………………………………………...23
7.3.
Kaç Çeşit Yatırım Fonu Vardır.?...............................................................24
7.3.1 Fon Portföyünün en az %15'ni devamlı olarak;………………………….24
7.3.2. Portföyünün tamamı……………………………………………………...25
7.4.
Portföyünün en az %80'1 devamlı olarak………………………………...25
7.4.1. Eurobond…………………………………………………………………26
7.4.2. Mevduat………………………………………………………………….26
8.
TAVAN FİYAT UYGULAMASI………………………………………28
8.1.
Karaborsa Fiyat………………………………………………….........…29
9.
TÜRKİYE'DE HİSSE SENETLERİ İMKB'DE İŞLEM GÖREN FİRMALARIN
HALKA İLK ARZ İLE İLGİLİ GÖRÜŞLERİ…………31
9.1.
Araştırmanın Kapsamı……………………………………………………33
9.2.
Halka İlk Kez Arzda, Firmaların Hisse Senetlerinin Satıldığı Piyasa Türleri ve
Gerçekleşme Sıklığı…………………………………………………...34
10.
TÜRKİYE'DE HİSSE SENEDİ FİYATLARI VE FİYAT/KAZANÇ ORANI
İLİŞKİSİ………………………………………………………...37
10.1. Literatüre Kısa Bir Bakış…………………………………………….…..37
10.1.2. Literatür Özeti………………………………………………………..….38
10.2. Hisse Senedi ve Özellikleri………………………………………………39
10.2.1. Hisse Senedi………………………………………………………… …39
10.2.2. Ürün Özellikleri…………………………………………………………..39
11.
TÜRK GIDA İŞLEME SANAYİİNDE YAPI VE DAVRANIŞ……. ...41
11.1. Sektörün Fiyat Performansı…………………………………………… ..41
11.2. İşlenmiş Gıda Fiyatlarını Belirleyen Faktörler………………………… 41
11.3. Gıda Sektöründeki İstatistiksel Veriler………………………………….42
12.
GIDA SEKTÖRÜNDE NAKİT DÖNÜŞÜM SÜRESİNE İLİŞKİN
UYGULAMALAR……………………………………………………..43
12.1. Türk ve ABD KOBİ'leri arasındaki Gıda Nakit Dönüşümü………….....43
13.
GIDA SEKTÖRÜNÜN HİSSE SENETLERİ GETİRİLERİ ÜZERİNDEKİ
ETKİSİ……………………………………………...… 45
13.1. Gıda Sektörünün Hisse Senetleri Getirileri Üzerindeki Örneklemleri......45
14.
SONUÇ………………………………………………………………….46
15.
KAYNAKLAR………………………………………………………….47
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
ÇİZELGELER DİZİNİ
Sayfa
Tablo 2.1. Örgütsel bağlılık ölçeği altboyutları ve güvenirlik analizleri ................ 4
Tablo 9.1.
1990-1997 Yılları Arasında aylara Göre Halka İl Arzı Gerçekleştiren Firma
Sayılar……………………….……………………………...31
Tablo 9.2.
Halka İlkez Arzda, Firmaları Hisse Senetlerinin Satıldığı Piyasa Türkleri ve
Gerçekleşme Sıklığı…………………………………,,.34
Tablo 9.3.
Halka İlkez Arzda Firmaların hisse Senetlerinin Satıldığı
Piyasalar…………………………………………………………...36
Tablo 10.3. Tanımlayıcı İstatistikler……………………………………………43
Tablo 12.1. İMKB Gıda Sektörü'ndeki KOBİ'lerin Nakit Dönüşüm Süreleri (Gün)
Tanımlayıcı İstatistikler……………………………………44
•
•
RESİMLEMELER DİZİNİ
Sayfa
Şekil 8.
Bir Fiyat Tavanı ve Karaborsa Fiyatı. ............................................. 29
Şekil 8.1.
Karaborsa Fiyatı Oluşumu………………………………………..30
•
•
•
•
•
GİRİŞ
İmalat sanayi içerisinde yer alan tüm sektörler ülke ekonomileri için vazgeçilmez
öneme haizdir. Fakat bu sektörler içerisinde gıda sektörünün yeri ve önemi her zaman çok
daha yüksek ve farklı olduğu anlaşılmaktadır.
78 milyon hektar yüzölçümü ile Avrupa ülkeleri arasında yer alan Türkiye, komşu ve
AB üyesi ülkeler ile kıyaslandığında, coğrafik yapı ve uygun ekolojik koşullar ile tarımsal
üretimde miktar ve ürün çeşitliliği yönünden büyük ve
seçenekli bir potansiyele
haizdir.
Tarımsal hammaddeyi uygun yöntemlerle işleyen, hazırlayan, muhafaza eden ve
ambalajlayan bir sanayi dalı olarak tanımlanan gıda sanayi, Türk ekonomisinin başlıca
lokomotif sektörleri arasında yer almakta olduğundan, Gıda sektörü; insanlar için yaşamsal
öneme sahip bir sektör olması nedeniyle toplumların ekonomik ve sosyal yapılanmalarında
çok önemli bir rol üstlenmesi zorunluluğu ortaya çıktığı anlaşılmıştır.
Bu doğrultuda çalışmamızda, IMKB Gıda Sektörü isletmeleri için yapılan panel
regresyon analizi ile Pazarlama Satış ve Dağıtım harcamalarının işletmelerin hisse senedi
getirileri üzerindeki etkisi analiz edilmiştir.
Elde edilen bulgular çizelgeler şekiller yardımıyla yorumlanarak sunulmuştur.
Çalışmamız sonucunda elde edilen sonuçlar ile çalışma tamamlanmıştır.
•
HİSSE SENEDİ PİYASASI VE İSTANBUL MENKUL KIYMETLER
BORSASININ GELİŞİMİ
Çalışmamız gereği örgütlenmiş bir sermaye piyasası olarak İstanbul Menkul Kıymetler
Borsası’nı ele alacağız. Bu bağlamda İstanbul Menkul Kıymetler Borsası ve Hisse Senedi
piyasası başlıca özellikleri itibariyle tanıtılacaktır.
Türkiye Hisse Senedi piyasası ve Tarihsel Gelişimi:
İlk Borsalar kıymetli madenlerin alınıp satılması amacıyla kurulmuş olup zamanla
aracıların da devreye girmesiyle büyüyerek ticari belgeler ve ticari senetlerin alınıp satıldığı
bir yapıya bürünmüştür. Tarihi bulgular ilk borsanın Belçika’nın Anvers şehrinde 1487
yılında kurulduğunu göstermektedir. (Civan, 2007)
Borsa tarihine kısaca bakıldığında 16. Yüzyılın başlarında Amsterdam Borsası
(TheAmsterdanStockEşchange) ve bu yüzyılın sonunda Lyon Borsası’nın (THe Lyon
StockEşchange), 18. Yüzyılda Londra’da Londra Menkul Kıymetler Borsası (TheStock
Exchange)’nın kuruluşu 20. Yüzyılın ilk yarısına denk gelmektedir. (Cihan, 2007)
Osmanlı Devleti’nde yaşanan finansal gelişmeler sonucunda İstanbul’da Galata’da bir
borsanın kurulması, Avrupa’da borsaların gösterdiği hızlı gelişimin bir sonucu olarak kabul
edilebilir. Osmanlı Devleti’nde bir borsanın kurulması fikrinin ortaya çıkmasında Batı’da
kurulan Anonim şirketlere ait hisse senetleri ve tahvillerin azınlıklar aracılığıyla alım-satım
işlemlerinin başlamış olması ve 1854 Kırım Savaşı ile beraber başlayan süreçte borçlanmalar
nedeniyle çıkarılmış olan tahvillerin başlıca Batı Borsalarında alım-satım sürecine girmiş
olması ve diğer bazı etmenlerin etkisi bulunmaktadır.( Fertekligil, 2000)
Tarihsel sürece Türkiye coğrafyası için bakıldığında Türk Borsa tarihinin (a) Osmanlı
dönemi, (b) Cumhuriyet Dönemi ve (c) Yeni Dönem şeklinde incelenmesi mümkündür.
Osmanlı döneminde dışarıdan alınan menkul kıymetlerin alınıp satıldığı ve tarihi literatüre
“Galata Bankerleri” şeklinde geçen piyasa ile başlandığını görmekteyiz. ( Karslı, 1994)
Osmanlı Devleti’nde bankalar gibi kurumsal yapıların olmamasının yanı sıra
bankacılığın ilk izleri Galata Bankerleri’nde görülmektedir. Galata Bankerlerinin kişilere ve
devlete kredi açmak yoluyla Osmanlı Devleti’nde ilk bankaların kurulmasında payları
büyüktür. (Kazgan vd., 1999). Bizans döneminde ticarete yön veren tüccar ve bankerlerin
ikamet ettikleri veya konakladıkları Galata bir ticaret ve finans merkeziydi. Osmanlı
Devleti’nin İstanbul’u fethi ile kent ekonomisi de Rum, Ermeni ve Musevi kökenli bu önemli
unsurların işlevleri daha da arttırmıştır. (Kazgan vd., 1999).
Osmanlı Devleti’nde borsanın gelişmesi iki önemli anlaşmaya dayanmaktadır.
Bunlardan ilki 1838 yılında yapılan Balta Limanı ticaret anlaşmasıdır. Diğeri ise 1841
anlaşmasıdır. 1838 anlaşması İngiltere ile yapılırken, 1841 anlaşması diğer Avrupa ülkeleri ile
imzalanmıştır. Bu anlaşmalar Osmanlı Devleti’nde ithal ve ihraç gümrüklerinin yeniden
düzenlenmesi ve borsa oluşması çalışmalarını başlatmıştır. (civan, 2007)
Balta limanı ticaret anlaşması ile Osmanlı Devleti’nde dış ticaret rejiminde serbestliğe
dayanan bir rejim uygulamaya başlanmıştır. Osmanlı devleti gümrük rejimini ve tarifelerini
batılı devletlerle birlikte belirlemeyi ilke olarak kabul etmiştir. (Kazgan vd., 1992)
Osmanlı Devleti’nde ilk borsa İstanbul’da Osmanlı devleti’nden alacakları olan
ülkelerin çabaları ile kurulan “Dersaadet Tahvilat Borsası’dır. Bu borsa 1906 yılında çıkarılan
bir düzenleme ile “Esham ve Tahvilat Borsası”na dönüştürülmüş ve bu yapısı ile Cumhuriyet
dönemine kadar faaliyetlerini sürdürmüştür. (Karan, 2001)
Konu Cumhuriyet dönemi için incelendiğinde 1922 yılında yapılan düzenleme ile
borsada günümüzde hali hazırda kullanılmakta olan sistemin temellerini oluşturan hükümlerin
getirildiği, 1923 yılında 1906tarihli tüzüğe ek düzenleme yapıldığı, 1927 yılında borsaının
adının “Esham ve Tahvilat, Kambiyo ve Nukut Borsası” şeklinde değiştirildiği, ardından da
1927 yılında yine adının bu sefer “İstanbul Menkul Kıymetler Borsası” olarak değiştirildiği ve
yine aynı yıl menkul kıymetler ve kambiyo borsaları kanunu çıkarıldığı, isim değişikliği ile
borsanın adının “Kambiyo, Esham ve Tahvilat Borsası” olarak değiştirildiği ve borsa
merkezinin Ankara’ya taşındığı, 1941 yılında ise borsa merkezinin tekrar İstanbul’a taşındığı
görülmektedir. (İMKB Eğitim Yayınları, 1997; 9 ve Karan, 2001)
06.10. 1983 tarihli ve 18183 sayılı resmi gazetede yayınlanan “Menkul Kıymetler
Borsaları Hakkında 91 Sayılı Kanun Hükmünde kararname” ile bugünkü adıyla bildiğimiz
İstanbul Menkul Kıymetler Borsası 26.12.1985 kurulmuş ve 03.01.1986 tarihinde faaliyete
geçmiştir. (Tanör, 1999)
Tablo: 1. Türkiye’deki Borsanın Kronolojik Tarihi
Osmanlı Dönemi
1838
Balta Limanı
ticaret Anlaşması
Cumhuriyet Dönemi
1923
1839 Tanzimat Fermanı 1927
1854 Galata Bankerleri 1929
1856 İslahat Fermanı
1929
Ek tüzük (1906
Tüzüğüne Ek)
Yeni (İMKB) Dönemi
30.07.1981 2499 Sayılı SPK
91 Sayılı Menkul
Esham ve Tahvilat,
Kıymetler
Kambiyo ve Nukud 06.01.1983
Borsaları Hakkında
Borsası
KHK
Menkul Kıymetler
Menkul Kıymet ve
Borsalarının
Kambiyo Borsaları 06.10.1984 Kuruluş ve Çalışma
Kanunu
Esasları Hakkında
Yönetmelik
İstanbul Menkul
Kıymetler Borsası
18.12.1985 İMKB Yönetmeliği
1860 Hava Yolları
1864
Havyar Han Da
Bankerler
1866
Dersaadet
Tahvilat Borsası
1938
1941
Borsa, Maliye
1873 Bakanlığı'na
bağlanmıştır.
Muharrem
Kararname
1881
(Düyün-u
Umumiye)
1906
Esham ve
Tahvilat Borsası
•
MALİ PİYASALAR – PİYASA KAVRAMI, ÇEŞİTLERİ VE
ÖZELLİKLER
•
Piyasa Kavramları, Çeşitleri ve Özellikleri
İktisadi açıdan piyasa, alıcı ve satıcıların birbirleri ile karşılıklı iletişim içinde oldukları
ve mübadelenin meydana geldiği bir yerdir. Piyasa çok sayıda alıcı ve satıcının bir araya
geldiği yerdir ve organize bir yapıya sahip olması durumunda somut biçimiyle borsa olarak
tanımlanır.
•
Mali Piyasalar, Kurumlar ve Araçları
Bir ülkede fon kullananlar ile fon arz edenler arasında fon akımları düzenleyen
kurumlar, akımı sağlayan araç ve gereçler ile bunları düzenleyen hukuki ve idari kurallardan
oluşan yapıya mali piyasa denir.
Mali piyasa beş ana unsurdan oluşmaktadır;
•
Tasarruf sahipleri (fon arz edenler)
•
Yatırımcılar (fon talep edenler)
•
Yatırım ve finansman araçları
•
Yardımcı kuruluşlar
•
Hukuki ve idari düzen
•
Ekonomi İçerisinde Mali Piyasaların İşlevleri
•
Fon açığı / fazlası olan katılımcılar açısından:
Bir mali sistemde her durumda aşağıdaki eşitlik geçerlidir. Bu durumda her mali
sistemde fon fazlası veren birimler ile fon açığı olan birimler sistemin kullanıcıları olarak
karşımıza çıkmaktadır.
Mali sistemin ortaya çıkması ve biçimlenmesi ise borç alanlar (yatırımcılar) ile borç
verenler (tasarruf sahipleri) arasında olanaklar ve ihtiyaçlar arasındaki miktar, vade ve diğer
koşullardaki uyuşmazlıkları gidermeye yönelik olmuştur.
•
Mali aracılar açısından
Mali aracılar tamamen bir komisyoncu (agency-broker) gibi borçlunun ihraç ettiği
menkul kıymetleri (tahvil, finansman bonosu, hisse senedi vb.) tasarruflarını kullandırmak
isteyenlere bir komisyon karşılığı pazarlayarak faaliyet gösterebildikleri gibi, bu menkul
kıymetleri portföyünde taşıyarak (broker-dealer) ya da fon açığı olanlara kullandırmak üzere
tasarruf sahiplerinden fon sağlamak için onların ihtiyaçlarına uygun enstrümanlar üreterek
(vadeli-vadesiz mevduat, mevduat seı1ifikası vb.) de faaliyet gösterebilirler. Buna göre
sistemdeki mali aracılar aşağıdaki gibi adlandırılabilirler.
•
Bankalar,
•
Aracı Kuruluşlar,
•
Yatırım Ortaklıkları
•
Sosyal Güvenlik Kuruluşları,
•
Sigorta Şirketleri,
•
Kooperatifler, Genel Finans Ortaklıkları
•
Ekonomide Fon Akımları
Mal ve hizmet karşılığı yapılan ödemeler ve borç alma, borç verme, yatırım gibi
ekonomik aktiviteler bir ekonomik sistem içinde gerçekleştirilmektedir. Bu aktivitelerden spot
olarak gerçekleştirilen mal ve hizmet alım-satımları "reel sektör"ü belirlerken, mali varlık ve
yükümlülüklerde ki el değişimleri "mali sektör"ü belirlemektedir.
•
Vadelerine Göre Mali Piyasalar
Mali piyasaları vadelerine göre ikiye ayırmak anlamlı olacaktır. Her ne kadar piyasadaki
faiz oranı makro düzeyde çok etkin de olsa, dar anlamda baktığınızda zaten piyasadaki tüm
tarafların makro oranı kabullendiklerini ve aşağı yukarı tüm işlemlerin benzer faiz
oranlarından gerçekleştiğini görürüz. Buna göre işlemler için mikro düzeyde vade yapısı
önemlidir. Vade yapısına göre piyasayı ikiye ayırıyoruz:
•
Sermaye Piyasası: Orta ve Uzun Vadeli Fon Arz ve Talebinin Karşılaştığı Piyasa
•
Para Piyasası: Kısa Vadeli Fon Arz ve Talebinin Karşılaştığı Piyasa
Bu ayrım ile aslında hemen her ülke ekonomisinde yer alan iki temel piyasayı
tanımlamış olduk Sermaye ve para piyasası. Bu piyasalar kimi zaman kolay olduğu için işlem
gören enstrümanlara göre tanımlanmaya çalışılırlar ancak doğru ayrım bizim yaptığımız gibi
vade bazlı olmalıdır.
Zira bazı enstrümanlar vadelerine göre her iki piyasada birden olabilecektir. Uzun
vadeli devlet iç borçlanma senedi sermaye piyasası aracı sayılırken, kısa vadeli borçlanma
senetleri yalnızca vadeleri gereği para piyasası enstrümanı olarak tanımlanacaktır. Bu arada
kısa vade ve uzun vade ayrımının sorunlu olduğunun farkındayız. Bu o kadar sorunlu bir
mevzudur ki, ünlü iktisatçı Keynes dahi; "Üstat, çalışmalarınızda 'uzun vadede sistem
dengeye gelir' diyorsunuz, ama .nedir bu uzun vade?" sorusunu biraz Asena vari bir cevap ile;
"Uzun vadede siz ve ben ikimiz de ölmüş olacağız" şeklinde yorumlamıştır. Demek ki uzun
vade ve kısa vade ayrımları için ciddi bir belirsizlik var. Ancak yine de bu aşamada
imdadımıza "resmi görüş" yetişiyor. Her ne kadar vade kavramı yatırımcıya, piyasaya,
enstrümana ve ekonomiye göre göreceli de olsa resmi görüşe göre ayrım 1 yıl. O halde1
yıldan kısa vadeli fon arz ve talebinin karşılaştığı piyasa para piyasası, 1 yıldan uzun vadeli
fon arz ve talebinin karşılaştığı piyasa ise sermaye piyasasıdır.
Biraz önce bahsi geçmiş bir tanım vardı: Devlet iç borçlanma senetleri. İşte bu o bizim
meşhur DİBS. Hani televizyonda ve gazetelerde vatandaş anlamasın diye kullanılan ve
"herhalde bu çok mühim birşey, ben zorlamayım nasıl olsa anlamam" dediğimiz stopaj,
eurobond, valör var ya, işte onlardan biri. Ama gördüğümüz gibi çok ciddi bir şey değil.
Hazinenin iç borçlanma amacıyla sattığı borçlanma senedi, yani tahvil ya da bono.
•
SERMAYE PİYASALARI VE İMKB
Piyasayı, alıcı ile satıcının karşılaştıkları, mal dolaşımının gerçekleştirildiği yerler
olarak tanımlamıştık. Buna göre ma halle pazarı da İstanbul Menkul Kıymetler Borsası da
birer piyasadır, zira ikisinde de değerli mallar alıcı ve satıcı arasında el değiştirirler. Bu
kısımda piyasa kavramını farklı alt başlıklarda incelemeye devam edecek ve genelde sermaye
piyasalarını, özelde ise İMKB 'yiinceleyeceğiz. Piyasalar iktisadi açıdan reel piyasalar ve mali
piyasalar olarak ikiye ayrılır:
•
Reel Piyasalar
Üretilmiş mal ve hizmetler ile bu mal ve hizmetlerin üretiminde kullanılan
üretim faktörlerinin karşılaştıkları piyasalardır. Otomobil piyasası, pamuk piyasası
gibi piyasalar bu kapsamdadır.
•
Mali Piyasalar
İktisadi birimlerin mali ihtiyaçlarının karşılaştığı, mali araçlarını alınıp satıldığı
piyasalardır. Mali araçlar fiziki mallardan farklı olarak, taşıyıcısına doğrudan bir
hizmet sağlamaz, bir iktisadi birim üzerinde ortaklık veya alacaklık gibi haklan temsil
eder.
Yatırım ve tasarruf kararlarının farklı birimlerce verildiği ekonomilerde tasarrufların
yatırıma aktarılması mali sistem aracılığı ile olur. Bir ekonomide tasarruf yapanlar ile fabrika
gibi yatırım kararını verenler aynı kişiler değildir. Tasarruf eden kesim elindeki fonu bugün
tüketmeyip yarına aktararak geleceğini güvence altına almak istemektedir. Diğer taraftan,
örneğin fabrika yapmak isteyenlerin fon açığı olup paraya ihtiyaçları vardır. Bunlar fon fazlası
olan birimden para almak isterler. Fon fazlası olan birimler ile fon açığı olan birimlerin farklı
olması mali piyasaların ve sermaye piyasasının temelini oluşturur. Mali sistem, mali piyasalar
ve bu piyasalardaki mali aracı ve araçlar ile fonları fon fazlası olandan (fon arz edenler) fon
ihtiyacı Olan kesime (fon talep edenler) aktarır. Mali piyasalar çeşitli şekillerde
sınıflandırılabilir:
•
Kredi piyasası (dolaylı finansman): Kısa veya uzun vadeli olabilmektedir.
•
Menkul kıymetler piyasası (doğrudan finansman): Kendi içinde para ve sermaye
piyasaları olarak ikiye ayrılır.
Ancak para ve sermaye piyasalarının birbirleri ile ilişki içinde olması ve piyasalardaki
gelişmelerin birbirini etkilemesi, diğer yandan mali araçlarda vadelerin kısalma eğilimi her iki
piyasa arasında kesin bir ayın yapılmasını güçleştirmektedir. İşte bu noktada karşımıza borsa
çıkmaktadır. Orta ve uzun vadeli fon arz ve talebinin karşılaştığı piyasa olarak tanımladığımız
sermaye piyasaları yoluyla işletmeler kaynak toplarken, yatırımcılara çeşitli menkul kıymetler
satılmaktadır. Söz konusu menkul kıymetler, likiditenin sağlanması amacıyla, yatırımcılar
arasında el değiştirebilmektedirler. Bu el değiştirmenin gerçekleştiği organize ya da organize
olmayan piyasalar, "İkincil Piyasalar" ya da "İkinci El Piyasalar" olarak tanımlanmaktadırlar.
Söz konusu, "Organize İkincil Piyasalar", borsalardır.
Buna göre, sermaye piyasasında yer alan taraflar:
•
Menkul kıymet ihraç edip karşılığında fon talep eden şirketler ve kamu kesimi,
•
Menkul kıymetleri satın alıp fonlarını değerlendiren bireysel tasarrufcular ve kurumsal
tasarrufcular (yatırım ortaklıkları, yatırım fonları, sosyal güvenlik kurumları, sigorta
şirketleri),
•
Fon arz ve talebinin karşılaşmasına yardımcı olan ve bilgi toplama hizmeti sunan
kuruluşlar (aracı kurumlar, borsalar, takas saklama kurumlan),
•
Piyasaya tam ve doğru bilgi akımının ve yayımının sağlanmasına yardımcı olan
kuruluşlar (bağımsız denetim şirketleri, derecelendirme kurumları gibi),
•
Düzenleyici otorite (Sennaye Piyasası Kurulu), şeklinde sınıflandırılabilir. Daha önce
de belirtildiği üzere, sermaye piyasasında menkul kıymetlerin alınıp satıldığı piyasalar
birinci el ve ikinci el piyasalar diye ikiye ayrılır. Bunlardan ikincil piyasa, önceden
ihraç edilen menkul kıymetlerin el değiştirdiği, alınıp satıldığı piyasayı ifade eder.
İkincil piyasaların temel işlevi likiditenin sağlanması (menkul kıymetleri satın alanlara
istendiği anda nakde çevirme olanağı sağlar) ve hakça bir fiyat oluşumunun
sağlanmasıdır. Yani daha önce satın almış olduğu menkul kıymeti, değişen koşullar
karşısında elinden çıkarmak isteyen veya daha önce satılmış menkul kıymetlerden
edinmek isteyen yatırımcıları ikincil piyasalar bir araya getirmektedir.
•
•
Öte yandan ikincil piyasalar örgütlenme açısından ise ikiye ayrılır:
Menkul kıymet borsaları
Borsalar fiziki mekânda ve önceden belirlenmiş kurallar çerçevesinde menkul kıymet
almak veya satmak isteyen yatırımcıların alım satım emir/erinin eş anlı olarak karşılaştığı
organize piyasalardır. Dünyada New York Borsası, Londra Borsası, Tokyo Borsası bu tip
borsalardır. Ülkemizde ise bu tip bir borsa olan İstanbul Menkul Kıymetler Borsası 1985
yılında İstanbul'da kurulmuştur.
•
Borsa dışı piyasalar (tezgâh üstü piyasalar)
Borsalarda işlem görmeyen menkul kıymetlerin alınıp satıldığı borsalara göre daha az
ayrıntılı kuralları ve az kısıtları olan piyasalardır. Bu piyasalarda fiziksel bir mekân
bulunmamaktadır.
bürolarından
İletişim
teknolojisinden
yararlanılarak
alım
satım
yaptıkları
aracı
kuruluşların
bir
kendi
sistemdir.
Bu sistemde aracılar menkul kıymetleri kendi hesaplarına alarak alım satım işlemini
gerçekleştirirler. Bu sundukları hizmet karşılığında alım satım fiyatları arasında bir fark
koyarak kazanç sağlarlar. Ülkemizde bu tip piyasalar bulunmamaktadır. Dünyada en iyi
işleyen örneği NASDAQ’ DIR.
Bir menkul kıymetin ikincil piyasasının oluşması için:
•
Menkul kıymetin vade yapısı, likidite durumu, pazarlanabilirliği gibi özellikleri
yatırımcının isteklerine uyması,
•
•
Menkul diğer ihraç eden şirket ile ilgili bilgilerin yatırımcıya açık olması, kolaylıkla
elde edilebilmesi, Piyasaya sunulan menkul kıymetin yeterli hacimde arz edilmesi
gerekir. Bu özelliklere sahip menkul kıymetlerin hepsi borsalarda işlem göremez.
Menkul kıymetin borsada işlem görebilmesi için borsalar tarafından belirlenen
kotasyon şartlarına da uyması gerekir.
•
Şimdi de İstanbul Menkul Kıymetler Borsasından (İMKB) kısaca bahsedelim:
İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB)
Türkiye'deki organize menkul kıymet piyasalarının kökleri 19.yüzyılın ikinci yarısına
kadar uzanmaktadır. İlk menkul kıymetler piyasası Kırım Savaşı'nı takiben 1866 yılında
Osmanlı İmparatorluğu zamanında kurulmuş olan "Dersaadet Tahvilat Borsası" idi. Dersaadet
Borsası çökmüş Osmanlı ekonomisinden yüksek getiri almayı amaçlayan Avrupalı yatımcılar
içinde bir vesile olmuştu.
Türkiye Cumhuriyeti'nin Osmanlı imparatorluğu çöküntülerinin üzerine kuruluşunu
takiben 1929 yılında çıkartılan 1447 sayılı "Menkul Kıymetler ve Kambiyo Borsaları
Kanunu" ile tecrübesiz sermaye piyasalarının, yeni ismiyle "İstanbul Menkul Kıymetler ve
Kambiyo Borsası" adı altında organize olması sağlanmıştır.
Borsa, kısa sürede,
gelişerek
yurt
çapında girişimcilerin fon
ihtiyaçlarının
karşılanmasında önemli katkıda bulunmuştur. Ancak, 1929 Krizi, 2.Dünya Savaşı'nın patlak
vermesi, henüz emekleyen Türk iş dünyasını olumsuz etkilemiş ve borsanın başarısını
gölgede bırakmıştır. Takip eden yıllardaki endüstridevrimi süresince, hisse senetlerini halka
arz eden anonim şirketlerin sayısı da sürekli olarak artmıştır. Bu hisseler çoğu bireysel, bir
kısmı da kurumsal olan yatırımcılardan yoğun talep görmüştür.
1980'li yılların ilk dönemlerinde sağlıklı sermaye hareketlerine uygun gerek mevzuat
gerekse kurumların oluşması yönünden, Türk sermaye piyasalarında önemli gelişmeler oldu.
1981 yılında Sermaye Piyasası Kanunu çıkartıldı. Bir sene sonra 1982 yılında menkul
kıymetler piyasasının idaresinden, kontrolünden ve mevzuatının düzenlenmesinden sorumlu
resmi kurum olan Sermaye Piyasası Kurulu Ankara'da kuruldu.
Ekim 1983 Türkiye' de menkul kıymet borsalarının kuruluşunu öngören bir kararname
çıktı. Ekim 1984' de ise "Menkul Kıymet Borsalarının Kuruluşu ve Çalışma Esasları" Resmi
Gazete'de yayınlandı. Çalışma esaslarına ilişkin mevzuat Olağanüstü Genel Kurul
toplantılarında kabul edildi ve 1985 sonunda İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB)
resmen kuruldu ve 3 Ocak 1986 yılında faaliyete başladı. Türkiye' deki tek menkul kıymetler
borsasıdır.
İMKB, genel kurulca seçilen be§ üyeden oluşan bir yönetim kurulu tarafından yönetilir.
Yönetim kurulunun diğer dört .üyesi, yatırım bankaları, ticari bankalar ve aracı kurumlar
olmak üzere borsa üyelerini oluşturan üç ayrı kategorideki aracı kuruluşları temsilen
seçilmektedir.
Özerk ve mesleki bir kamu kurumu olarak İMKB yetkili olduğu konu ve alanlarda
kendi yasal düzenlemelerini yapabilme avantajına sahiptir. Yapılan alım satım işlemlerinden
oransal olarak alınan borsa payı, kotasyon ücretleri ve mevzuatta gösterilen diğer kalemler
gelirlerini oluşturmaktadır.
•
Sermaye Piyasası Kanunu
2499 nolu Sermaye Piyasası Kanunu 30 Temmuz 1981 tarih ve 17416 sayılı Resmi
Gazete'de yayınlanmış olup, sermaye piyasası bu tarihe kadar hukuksal bir çerçeveden
tamamen yoksun kalmıştır. Bu kanuna dayanarak yapılan düzenlemeler piyasayı bankerler
olayının etkilerinden kurtarmaya yetişememişse de, zamanla piyasaya arzulanan düzeni
getirmiştir. Bu düzen kuruluncaya kadar sermaye piyasası ve menkul kıymetler konusu Türk
Ticaret Kanunu (TTK), Medeni Kanun ve Borçlar Kanununun genel hükümleri ve Merkez
Bankası tebliğleri ile düzenlenmekteydi.
•
Konu ve Amacı
Sermaye Piyasası Kanununun konusu, tasarrufların menkul kıymetlere yatırılarak,
halkın iktisadi kalkınmaya etkin ve yaygın bir şekilde katılmasını. Sağlamak amacıyla;
sermaye piyasasının güven, açıklık ve kararlılık içinde çalışmasını, tasarruf sahiplerinin hak
ve yararlarının korunmasını, düzenlemek ve denetlemektir.www.ekodialog.com
•
Kapsam
Sermaye piyasası araçları (Menkul kıymetler ve diğer sermaye piyasası araçları),
Sermaye piyasası araçlarının ihracı, Sermaye piyasası araçlarının halka arzı ve satışı, Sermaye
piyasası araçlarını ihraç veya halka arz edenler, Borsalar ve teşkilatlanmış diğer piyasalar,
Sermaye piyasası faaliyetleri, Sermaye piyasası kurumlan, Sermaye Piyasası Kurulu.
Bu kanun hükümlerine tabidir. Ancak halka açık olmayan anonim ortaklıkların halka
arz edilmeyen hisse senedi ihraçları bu kanun kapsamı dışındadır.
Bu noktada özetle şunu söyleyebiliriz. Sermaye piyasası faaliyetlerinde patron, SPK'dır
ve gücünü aldığı kanun da Sermaye Piyasası Kanunudur. Bu arada SPK'nın ülkemizde, her işi
hakkıyla yapan ve ciddiyetinden ödün vermeyen sayılı kurumlardan olduğunu da belirtmekte
yarar görüyoruz.
•
Bazı Temel Kavramlar
Sermaye piyasalarına yatırım yaparken bilgili olmakta yarar var. "Ne var canım iki
senet alıp satıcaz şunun şurasında" deyip hatalar zinciri sonunda, bunalıma girmiş pek çok
tanıdığım insan var. Yatırım ciddi bir iştir.
İşte bu nedenle, bu piyasada kullanılan bazı temel terimleri tanıtmakta yarar görüyoruz
bu aşamada.
Kayıtlı Sermaye: Anonim ortaklıkların, esas sözleşmelerinde hüküm bulunmak
kaydıyla, yönetim kurulu kararı ile Türk Ticaret Kanununun sermayenin artırılmasına dair
hükümlerine tabi olmaksızın hisse senedi çıkarabilecekleri azami miktarı gösteren, ticaret
sicilinde tescil edilmiş sermayeleridir
Kayıtlı sermaye sistemini kabul etmek isteyen ortaklıklarda yönetim kuruluna; imtiyazlı
veya itibari değerinin üzerinde hisse senedi çıkarılması, pay sahiplerinin yeni pay alma
haklarının sınırlandırılması veya imtiyazlı hisse senedi sahiplerinin haklarını kısıtlayıcı
nitelikte karar alınması yetkisi verilmek istendiği takdirde, bu yetkilerin yönetim kuruluna
verildiğine dair açık hükümlerin esas sözleşme metninde yer alması şarttır. Yönetim
kurulunun yeni pay alma hakkını kısıtlama yetkisi, pay sahipleri arasında eşitsizliğe yol
açacak şekilde kullanılamaz. (Kayıtlı Sermaye Sistemine İlişkin Esaslar Tebliği)
• Çıkarılmış Sermaye : Kayıtlı sermayeli anonim ortaklıkların satışı yapılmış hisse
senetlerini temsil eden sermayeleridir.
• Sermaye Piyasası Araçları:Menkul kıymetler ve diğer sermaye piyasası araçlarıdır.
• Menkul Kıymetler: Ortaklık veya alacaklılık sağlayan, belli bir meblağı temsil eden,
yatırım aracı olarak kullanılan, dönemsel gelir getiren, misli nitelikte seri halinde
çıkarılan, ibareleri aynı olan ve şartlan Kurulca belirlenen kıymetli evraktır.
Menkul kıymetler olarak; hisse senetleri, hisse senedi türevleri, geçici ilmühaberler,
yeni pay alma kuponları, tahviller, tahvil türevIeri tahvil faiz kuponları hazine bonolar,
katılma intifa senetleri, kar ve zarar ortaklığı belgeleri banka bonoları, banka garantili
bonolar, finansman bonoları, varlığa dayalı menkul kıymetler, gelir ortaklığı senetleri, tertip
halinde çıkarılan ve 2 yıl veya daha uzun süreli ipotekli borç ve irat senetleri, içtüzüğünde
kurucu dışındaki aracı kuruluşlarca serbestçe alım satımı öngörülen A tipi yatırım fonu
katılma belgeleri sayılabilir.
•
Diğer Sermaye Piyasası Araçları:
Menkul kıymetler dışında kalan ve şartları Kurulca belirlenen evraktır.
• İhraç: Sermaye piyasası araçlarının ihraççılar tarafından çıkarılıp, halka arz edilerek
veya halka arz edilmeksizin satışıdır .
• Halka Arz: Sermaye piyasası araçlarının satın alınması için her türlü yoldan halka
çağrıda bulunulmasını; halkın bir anonim ortaklığa katılmaya veya kurucu olmaya
davet edilmesini; hisse senetlerinin borsalar veya teşkilatlanmış diğer piyasalarda
devamlı işlem görmesini; Sermaye Piyasası Kanununa göre halka açık anonim
ortaklıkların sermaye artırımları dolayısıyla paylarının veya hisse senetlerinin satışını
ifade eder.
Aslında tanımını yapmamız gereken pek çok kavram var, ancak tümünü burada
sıralarsak bir sözlük formatına geçebiliriz endişesiyle, bu aşamada bir kısım terimi sizlerle
paylaştık. Ama emin olun işkence henüz bitmedi, ilerleyen bölümlerde devam edeceğiz. Hem
nasılolsa bu kitaba bulaştınız bir kere, bari zevk almaya çalışın, nasıl olsa olacak bu iş eninde
sonunda...
•
İMKB'nin DİĞER GELİŞMEKTE OLAN PİYASALAR ARASINDAKİ
YERİ
Son olarak İMKB'nin sürekli kıyaslandığı, diğer gelişmekte olan piyasalar arasındaki
yerinden kısaca bahsetmekte yarar görmekteyiz
İMKB, kurulduğu 1986 yılından bu yana genel olarak başarılı bir performans göstermiş
ve kendi sınıfı içinde dünyanın önemli borsalarından biri haline gelmiştir. Kurulduğu günden
bu yana, Türkiye'nin makroekonomik göstergelerinde ciddi sıkıntılar olmasına rağmen,
gelişmekte olan borsalar arasındaki sıralamada iyi bir yeri olduğu söylenebilir. Bu yorumu
daha iyi anlamak için, önce bir borsanın gelişmişlik düzeyini gösteren temel kriterleri
saptayalım:
Piyasaya kote şirket sayısı - Pazar kapitilizasyonu - İşlem hacmi - Pazar likiditesi şimdi
bu kriterleri kısaca inceleyelim:
Piyasada işlem görmesi için gerekli şartları yerine getirmiş ve yetkili kurumlarca işlem
görmesi onaylanmış olan şirketler "kote edilmiş" olarak tanımlanmaktadırlar. İMKB'de'
günümüzde 400'e yakın işlem gören kote şirket mevcuttur. İMKB'nin diğer gelişmekte olan
piyasalarla kıyaslanabilmesi açısından daha önce yapılmış bir çalışmayı baz aldığımızda
İMKB'nin genel sıralamada henüz zirveden uzak olduğu söylenebilir.
Piyasada işlem gören tüm şirketlerin piyasa değerleri toplamı pazar ya da piyasa
kapitilizasyonu olarak tanımlanmaktadır. Bu değer genellikle ülkemizde Dolar bazında
hesaplanmaktadır. Söz konusu değeri etkileyen en önemli iki faktör halka açık şirket sayısı ve
şirketlerin piyasa değeridir. Buna göre piyasaya yeni şirketlerin açılması ya da piyasadaki
toplu bir fiyat artışı kapitilizasyonu artıracak, bazı firmaların kottan çıkması ya da piyasanın
genel düşüşü bu değeri azaltacaktır.
•
SERMAYE VE PARA PİYASASI ARAÇLARI
•
Menkul Kıymetler
Ortaklılık ve alacaklılık sağlayan, belirli bir meblağı temsil eden, yatırım aracı olarak
kullanılan, dönemsel gelir getiren, seri halinde çıkarılan, ibareleri aynı olan ve şartları Kurulca
belirlenen kıymetli evraklara Menkul Kıymet denir.
Menkul kıymet olarak; hisse senetleri, hisse senedi türevleri, geçici ilmühaberler, yeni
pay alma kuponlar, hazine bonoları, katılma intifa senetleri kar ve zarar ortaklığı belgeleri"
banka bonoları, banka garantili bonolar, finansman bonoları, varlığa dayalı menkul kıymetler,
gelir ortaklığı senetleri, tertip halinde çıkarılan ve 2 yıl veya daha uzun süreli ipotekli borç ve
irat senetleri, iç tüzüğünde kurucu dışındaki aracı kuruluşlarca serbestçe alım satımı
öngörülen A tipi yatırım fonu katılma belgelerini sayabiliriz.
•
Menkul Kıymet Özellikleri
Ortaklık veya alacaklılık sağlar, Belli bir meblağı temsil eder, Yatırım aracı olarak
kullanılırlar, Dönemsel gelir getirir, Misli nitelikte, seri halinde çıkarılır, ibareleri aynıdır,
Şartları Kurulca belirlenir, Kıymetli evrak özelliğindedir.
•
Menkul Kıymet Çeşitleri ve Tanımları
• Hisse Senedi, Kara İştirakli Tahvil, Tahvil, Kar ve Zarar Ortaklığı Belgeleri
(KOB), Katılma İntifa Senetleri (KİS), Yatırım Fonu Katılma Belgeleri, Hisse Senedi
İle Değiştirilebilir Tahvil, ipotekli Borç ve İrat Senetleri, Banka Bonoları, Banka
Garantili Bonolar, Finansman Bonoları, Varlığa Dayalı Menkul Kıymetler, Hazine
Bonoları, Gelir Ortaklığı Senetleri
•
Hisse Senedi:
Bir anonim şirketin sermayesinin birbirine eşit paylardan bir parçasını temsil eden ve
kanuni şekil şartlarına uygun olarak düzenlenen, hukuken kıymetli evrak hükmünde bir
belgedir.
•
Kara iştirakli Tahvil:
Maktu bir faiz oranı yerine, bilanço karından pay veren tahvil çeşididir. Türleri; hem
faiz hem kar payı veren, ya faiz ya da kar payı veren, yalnızca kar payı veren olarak 3 çeşittir.
(http: //www.ekodialog.com) (Erişim Tarihi: 2006)
•
Tahvil:
Devlet ve de anonim şirketlerin ödünç para bulmak için itibari kıymetleri eşit ve
ibareleri ayni olmak üzere çıkardıkları vadesi bir yıldan uzun olan borç senetlerine tahvil
denir. Türleri; Primli Tahviller, Başabaş Tahviller. ikramiyeli Tahviller, Rüçhan Haklı
Tahviller, Paraya Çevrilme Kolaylığı olan Tahviller, Vadeden Önce itfa Edilebilen Tahviller,
Garantili-Garantisiz Tahviller, Sabit ve Değişken Faizli Tahviller, Endeksli Tahviller, NamaHamiline Yazılı Tahviller olmak üzere 9 çeşittir.
•
Kar ve Zarar Ortaklığı Belgeleri:
Anonim ortaklıklarının kar ve zarar ortak olmak üzere iştigal sahalarına giren tüm
faaliyetlerin gerektirdiği finansman ihtiyaçlarını karşılamak için yurt içinde ve yurt dışında
satılmak üzere çıkardıkları kıymetlerdir.
•
Katılma İntifa Senedi (KİS):
Ortaklıkların nakit karşılığı satılmak üzere, ortaklık haklarına sahip olmaksızın, kardan
pay alma, tasviye bakiyesinden yararlanma, yeni payalma gibi haklar sağlayan menkul
kıymetlerdir.
•
Yatırım Fonu Katılma Belgeleri: Türkiye'de kurulmuş olan yatırım fonlarının
birbirine eşit bir payını temsil eden menkul kıymetlerdir.
•
Hisse Senedi ile Değiştirilebilir Tahvil: Sahibine belli bir süre içinde tahvillerini aynı
ortaklığın çıkaracağı hisse senetleri ile belli fiyatlar üzerinden değiştirme hakkı veren
tahvillerdir.
•
Banka Bonoları: Kalkınma ve yatırım bankalarının borçlu sıfatıyla düzenleyip
Kurulca kayda alınmasına müteakip ihraç ettiği emre veya hamiline yazılı kıymetli
evraktır.
• Banka Garantili Bonolar: Kalkınma ve yatırım bankalarından kredi kullanan anonim
ortaklıkların, bu kredilerin teminatı olarak borçlu sıfatıyla düzenleyip alacaklı
bankaya verdikleri emre muharrer senetlerden, bu krediyi kullandırmış olan bankaca
kendi garantisi altında ve Kurulca kayda alınmasını müteakip ihraç edilen kıymetli
evraktır.
• Finansman Bonosu: ihraççıların borçlu sıfatıyla düzenleyip Kurul kaydına alınmak
suretiyle ihraç ederek sattıkları emre veya hamiline yazılı menkul kıymet niteliğindeki
kıymetli evraktır.
• Varlığa Dayalı Menkul Kıymetler: İhraççıların kendi ticari işlemlerinden doğmuş
doğrudan veya temellük edilmiş alacaklar karşılığında ihraç edilen kıymetli evraktır.
• Hazine Bonosu: Vadesi 1 yıldan az olan Devlet iç borçlanma senetleridir.
• Gelir Ortaklığı Senedi (GOS): Belli bir kamu altyapı tesisinin belli bir süre içindeki
gelirinin belli bir oranındaki bölümüne karşılık gösterilen kamu ortaklığı idaresi
tarafından çıkarılan bir menkul kıymettir.
Menkul kıymet olarak pek çok enstrümanı sıralanmış olmakla birlikte, bizpratikte
ağırlıklı olarak: kullanılan Hisse senetleriyle tahvil ve bonoları detaylı olarak inceleyeceğiz.
Bu inceleme esnasında, bir türev enstrüman olarak yaratılan, repo enstrümanıyla da
ilgileneceğiz. Zira saymış olduğumuz diğer enstrümanların 'büyük çoğunluğu geçmişte
kullanılmış, bugün ise sadece mevzuatta yer alan ürünler.
•
•
Hisse Senetleri
Hisse Senedi Tanımı
Hisse senedi; bir anonim şirketin sermayesinin birbirine eşit paylarından bir parçasını
temsil eden ve kanuni şekil şartlarına uygun olarak düzenlenen hukuken kıymetli evrak
hükmünde bir belgedir. TTK'nın hisse senetleri ile ilgili 399 ye devamı maddeleri içinde hisse
senetleri tanımlanmamış sadece nitelik ve özellikleri belirlenmiştir. Geniş ve bilimsel bir
tanımlama şöyle yapılabilir: Hisse senedi sermayesi paylara bölünmüş ve karşılığında
kıymetli evrak niteliğinde hisse senedi çıkarabilen anonim ortaklık veya sermayesi paylara
bölünmüş komandit ortaklıkların, kanuni şekillere uygun olarak düzenledikleri belgeler olup,
sermayesinin belli bir oranını temsil ve sahiplerine o oranda ortaklık hakkı sağlayan
senetlerdir.
•
Hisse Senedi Türleri
Hisse senetleri TTK'nın 409. maddesine göre hamiline veya nam"a yazılı olmak üzere
ikiye ayrılırlar. Bu ayrımın dışında hisse senetleri çeşitli şekillerde sınıflandırılabilir.
•
Hamiline ve Nam'a Yazılı Hisse Senetleri ayrımı
Bu ayırımın önemi hisse senetlerinin devir işlemlerinde ortaya çıkmaktadır. Hamiline
yazılı hisselerde devir işlemi testimle tamamlanırken, nam' a yazılı hisselerin devir
işlemlerinde ayrı kaynaklar nedeniyle devir ciro edilmiş senedin devir alana teslimi ve şirketi
pay defterine kaydedilmesi ile mümkün olmaktadır.
•
Adi ve İmtiyazlı Hisse Senetleri
Hisse senetleri, ana sözleşmede aksine bir hüküm yoksa sahiplerine eşit haklar sağlarlar.
Bu tip hisse senetlerine adi hisse senetleri denir. Bir kısım hisse senetleri ise adi hisse
senetlerine nazaran kara iştirak ve genel kurulda oy kullanma bakımından TTK'nın 401.
maddesine dayanılarak ana sözleşme ile sahiplerine imtiyazlı haklar tanıyabilir. Esas sözleşme
ile imtiyazlı hisselere kardan belli oranda özel temettü dağıtımı öngörülebilir, rüçhan hakkı
kullanımında, oy hakkında, tasfiye sonucuna katılmada, organ üyeliklerinde aday göstermede
tesislerden
yararlanmada
bazı
ayrıcalıklar
tanınabilir.
6.4.3. Bedelli ve Bedelsiz Hisse Senetleri
Yeni taahhüt veya ödeme yolu ile çıkarılan, diğer bir deyişle bedelli artırıma konu olan
hisseler ya kuruluş aşamasında çıkarılırlar ya da sermaye artırımlarında rüçhan hakkı
kullanımıyla eski ortaklar tarafından veya halka arz yolu ile üçüncü kişiler tarafından satın
alınırlar.(http://www.ekodialog.com). (Erişim Tarihi 2012)
Yedek akçe, dağıtılmamış kar, yeniden değerleme değer artış fonu gayrimenkul satış
kazançları veya iştirakleri değer artışlarının sermayeye eklenmesi nedeniyle çıkarılacak hisse
senetleri için yeni bir ödeme veya yeni bir taahhüde gerek yoktur. Bu durumda yeni hisse
senetleri eskisinin uzantısı olduğundan, bedelsiz hisse senetlerini edinme hakkı eski ortaklara
yani pay sahiplerine aittir.
•
Primli ve Primsiz Hisse Senetleri
Türk hukuk sisteminde nominal değeri bulunmayan hisse senedi ihracı söz konusu
değildir. Öte yandan TTK 286. maddeye göre de nominal (itibari) değerinden aşağı bir bedelle
de hisse senedi ihraç edilemez. Üzerine yazılı değer ile ihraç edilen hisse senetlerine primsiz,
nominal değerinden yüksek bedelle ihraç edilen hisse senetlerine primli hisse senedi denir.
Primli hisse senedi ihracı için ya esas sözleşmede hüküm bulunmalı ya da genel kurul
tarafından karar alınmalıdır. Kayıtlı Sermaye Sisteminde ise, esas sözleşme ile yetki verilmiş
olmak üzere, yönetim kurulu karan ile primli hisse ihraç edilebilir. Primli hisse ihraçedilmesi
halinde oluşacak emisyon primleri vergiye tabi olmaktadır.
•
Kurucu ve İntifa Hisse Senetleri
Kurucu hisse senetleri, belli bir sermaye payını temsil etmediği gibi şirketin yönetimine
katılma hakkını da vermez. Bu durumda, kuruluş hizmeti karşılığı olmak üzere, ana sözleşme
hükümleri gereğince, şirket karının bir kısmını iştirak hakkı temin etmek üzere ve daima
kurucuların adlarına yazılı olmak şartıyla ihraç edilir. (TTK m.402) İntifa hisse senetleri,
şirket genel kurulunun alacağı kararla bazı kimselere çeşitli hizmetler ve alacak karşılığı
olarak kuruluştan sonra verilen ve sermaye payını temsil etmeyen hisse senetleridir.
• Hisse Senetlerinin Yatırımcılara Sağladığı Haklar
Hisse senedi şirket sermayesinin belirli bir kısmını temsil eder ve sahibine her türlü
ortaklık haklarından yararlanma imkânı verir.
Bu haklar;
Şirket karından pay alma hakkı, Şirket yönetimine katılma hakkı, Oy kullanma hakkı,
Rüçhan hakkı, Tasfiyeden pay alma hakkı Şirketin faaliyetleri hakkında bilgi edinme hakkı
olarak sayılabilir.
•
Hisse Senedi Şekil Şartlan
'Türk Ticaret Kanununun 413. madde hükmüne göre nam' a ve hamiline yazılı hisse
senetlerinde bulunması gerekli hususlar şunlardır:
• Şirketin Unvanı, Esas Sermaye Miktar, Şirketin Tescil Tarihi, Senedin Türü (Nam'a,
Hamiline, Adi kurucu vs.), Senedin itibari değeri.Ancak kanunun önerdiği bu şekil
şartlarından başka seçimlik olarak aşağıdaki bilgiler de hisse senetlerine eklenebilir:
• Senedin ihraç tarihi, Esas sözleşmenin bazı önemli ve ikili maddeleri, Senedin ihtiva
ettiği pay adedi, Önceki sermaye artırımına ait bilgiler, Kuponlara ilişkin bilgiler,
Kuruluşu veya sermaye artırımını Onaylayan mahkeme kararının tarih ve numarası,
Senedin tertip, gurup ve serisi.
•
Hisse Senedi Fiyat Tanımlamaları
Hisse senedi fiyat kavramındaki başlıca tanımlamalar nominal fiyat, ihraç fiyatı, piyasa
fiyatı ve borsa fiyatıdır.
Nominal (itibari) Fiyat: Pay senedinin yazılı olan fiyatıdır. Toplam sermayenin
miktarını belirleyebilmek ve bununla ikili muhasebe kayıtlarını yapabilmek için pay senedini}
ilk çıkarılışı sırasında ortaklık yönetimi tarafından verilen, değerdir. Uygulamada en sık
görülen pay senedi nominal fiyatı 1000 TL'dir. Minimum 500 TL olabilir. 100 TL ve
katlarında farkla arta bilir.
• İhraç Fiyatı: Hisse senetlerinin şirket tarafından çıkar dışı aşamasında satışa
sunulduğu fiyattır. Halka arz fiyatı da denilebilir.
• Piyasa Fiyatı: Bir pay senedinin sermaye piyasasında alıp satıldığı fiyat, o pay
senedinin piyasa fiyatı olarak tanımlanır. Arz ve talep koşullarına göre oluşan fiyattır. Halka
açık olup, borsada işlem senetler için geçerlidir.
• Borsa Fiyatı: Borsada işlem görmeye başlayan hisse senetlerinin, borsadaki arz ve
talep koşullarına göre oluşan fiyattır.
•
Hisse Senedinin Değer Tanımlamaları
Hisse senedi değer tanımlamaları, hisse senedi verimliliğinin saptanmasında kullanılan
ölçümlerde ve analizlerde ele alınan tanımlanmalardır.
Defter Değeri: Bir işletmenin öz sermaye toplamının pay senedi sayısına bölünmesiyle
belirlenir. Burada öz sermaye ile, ödenmiş sermaye, ihtiyatlar toplamı, dağıtılmamış karlar,
yeniden değerleme değer artış fonları ve bu türdeki diğer fonlarla karşılıklar kastedilmektedir.
İşletmenin öz sermayesi ödenmiş sermayesinden yüksekse, defter değeri nominal değerden
yüksek, aksi durumda ise nominal değerden düşük olacaktır.www.ekodialog.com
Tasfiye Değeri (Likiditasyon Değeri): Şirket varlığının belli bir süre içinde zorunlu
satışı ile sağlanabilecek değerden tüm borçlar ödendikten sonra kalan miktarın, hisse senedi
sayısına bölünmesi sonucu bulunan değerdir.Tasfiye değeri piyasa değerinin araştırılmasında
önemlidir. Çünkü şirketin hisse senetlerinin piyasa değeri için, tasfiye değeri alt sınırı
oluşturacaktır .
İşleyen Teşebbüs Değeri: Burada, işletmenin bir bütün olarak çalışır durumda
devredilmesi halinde bulacağı değer
Söz konusudur. Tasfiye değeri, piyasa değeri için alt sınırı oluştururken, işleyen
teşebbüs değeri de üst sının oluşturacaktır.
Net Aktif Değeri: Hisse senedinin belirli bir faaliyet dönemi sonunda (genellikle bir yıl)
düzenlenen bilançodaki net aktif tutarı ile tanımlanmasıdır.
Alternatif Gelir Değeri: Ortaklar tarafından oluşturulan sermayenin, şirket içinde şirket
sermayesi şeklinde kullanılmayıp, başka bir yatırım alanında değerlendirilmiş olması halinde,
hisse senetlerine yatırılan sermaye miktarı ile elde edilebilecek alternatif gelirden bir hisseye
düşen gelir tutarının açıklar.
Gerçek Değer: Bir pay senedinin gerçek değeri, o pay senedinin ait olduğu işletmenin
varlıkları, karlılık durumu, dağıtılan' kar payları, sermaye yapısı gibi değişkenlerin belirlediği
değer olarak tanımlanır. Gerçek değer, bir anlamda yatırımcıların, işletmenin gelecekte gelir
yaratma potansiyelini ve kendilerinin bu hisse senedinden bekledikleri kazanç oranını göz
önüne alarak işletmenin pay senedine biçtikleri mevcut koşullar altında söz konusu hisse
senedi için normal buldukları değerdir.
• Tahvil ve Bonolar
• Hazine Bonosu / Devlet Tahvili Nedir?
Kamu kesimi kurum ve kuruluşlara özel kanunla kısa, vadeli nakit ihtiyacını
karşılamak, yatırımların finansmanını sağlamak gibi amaçlarla menkul kıymet ihraç yetkisi
tanınmıştır.
Hazine tarafından ihraç edilen menkul kıymetler de vade yapısına göre Hazine Bonosu
veya Devlet Tahvili (HB/DT) olarak adlandırılırlar.
•
Hazine Bonosu: Bir yıldan daha kısa vadelerde ihraç edilen menkul kıymetlerdir.
•
Devlet Tahvili: Bir yıl veya daha uzun vadeli olarak ihraç edilen menkul kıymetlerdir.
İhraç edilen menkul kıymetlerin kupürleri min. 5 milyon TL nominal olarak
düzenlenmektedir. Yapılacak işlemlerde nominal tutar belirlenirken 5 milyon TL. nominal
ve/veya katlan olmasına dikkat edilmelidir.
Hazine bonoları nominal değer üzerinden belirli bir faiz oranı ile iskonto edilerek satışa
sunulmaktadır. Devlet tahvilleri ise hem iskontolu hem kupon ödemeli olarak ihraç edilebilir.
Kupon vadeleri her 3 ayda bir öden1eli ve senede bir kupon ödemeli olarak düzenlenebilir.
Bunun dışında enflasyona (TÜFE) endeksli tahviller de ihraç edilmektedir.
Özel sektörün. İhraç ettiği borçlanma senetlerine ise "Finansman Bonosu" denmektedir.
• Repo İşlemleri
• Repo Nedir?
Sermaye Piyasası Kurulunca "Menkul kıymetleri geri alma veya geri satma taahhüdü ile
alım satımı" yetki belgesi almış aracı kurumlarca daha önce ihraç edilmiş olan sermaye
piyasası araçlarının yazılı bir çerçeve anlaşması uyarınca, kendi aralarında veya gerçek ve
tüzel kişiler ile belirli bir vade ve belirli bir fiyattan geri alma satma taahhüdü ile alış-satış
işlemlerine Repo/Ters Repo denmektedir. Repo işlemleri bankalar ve A tipi aracı kurumlar
tarafından yapılabilmektedir.
Repo işlemlerinde vade serbestçe belirlenir. Piyasa koşullarına göre bazı durumlarda
kısa vadeler, bazı durumlarda uzun vadeler tercih edilir. Ancak, repo işlemi yapan
yatırımcılar, genellikle ellerinde bulunan ve ne zaman kullanılacağı önceden belli olmayan
paralarını çok kısa vadelerde değerlendirirler. En çok kullanılan vade DIN (overnight) yani
gecelik repodur. DIN repo, reponun yapıldığı günden başlamak üzere takip eden ilk iş günü
vadesi sona eren repolara denmektedir. Dolayısı ile cuma günleri yapılan DIN repolarda vade
3 gün, herhangi bir resmi tatil öncesinde yapılan DIN repolarda vade tatil süresine göre arada
geçen gün sayısı kadardır.
Günümüzde repo işlemleri İMKB aracılığıyla da yapılmaktadır. İMKB bünyesinde
oluşturulan repo piyasasında -bankalar/aracı kurumlar birbirleriyle işlem yapmaktadır. Bu
piyasada müşteriler işlem yapamamaktadır. İMKB repo piyasasında yapılan işlemler her gün
09.30-14.00 saatleri arasında olmaktadır.
• Yatırım Fonları
Yatırımcılardan, katılma belgeleri karşılığı toplanan paralarla belge sahipleri adına
riskin dağıtılması ilkesi ve inançlı mülkiyet esaslarına göre hareket ederek menkul
kıymetlerden oluşan portföyü işletmek amacıyla kurulan mal varlığıdır. Yatırım fonları,
bankalar, aracı kurumlar ve sigorta şirketleri tarafından kurulabilir. Kuruluşta asgari fon tutarı
100 milyar en az olamaz. (Bu tutar her yıl ilan edilen yeniden değer katsayısı oranı dikkate
alınarak belirlenir)
Yatırım fonları kurulurken, fonun çalışma şeklini, yatırım yapılacak kıymetlerin niteliği
ve asgari-azami miktarlarını gösteren kuralları içeren içtüzük hazırlanır ve kurucu tarafından
tahsis edilecek fon tutarı kadar avans ile içtüzükte belirtilen hükümler çerçevesinde bir
portföy oluşturulur. Oluşturulan portföy paylara bölünerek payları temsil eden katılma
belgeleri halka satışa sunulur. Satıştan elde edilen tutarlar ile kurucu tarafından tahsis edilen
avans geri ödenir. Avansın tamamı geri ödendikten sonra, mal varlığı ve hesaplarının takibi
açısından fon, kurucudan bağımsız bir tüzel kişilik olarak işlevine devam eder. Kurucunun
yatırım fonundan elde edeceği gelir sadece fon toplam değeri üzerinden alınacak yönetim
ücretidir. Yönetim ücretinin oranı yatırım fonu içtüzüğünde belirtilir.
Yukarıdaki bilgi çerçevesinde; katılma belgelerinin satışından elde edilen nakit kurucu
açıs1ndan hiçbir zaman kaynak teşkil etmez. Çünkü katılma belgesi karşılığında fona gelecek
nakit karşılığında bir menkul kıymet alınarak değerlendirilmek zorundadır.
Bu böyle görünse de fona yapılacak hisse alım-satım işlemleri, kurumun yatırım
şirketinden yapılacağına ve bu yatırım şirketi de işlemlerden komisyon alacağına göre aslında
alım-satım işlemleri üzerinden yatırımcı gizli bir bedel daha öder. Ayrıca fondan her an bazı
çıkışlar olabileceğinden fonun minik bir kısmı nakit olarak tutulursa herhalde bu mali etsiz
kaynak, fonu işleten kurumun şubelerinden birinde yatacaktır.
• Kaç Çeşit Yatırım Fonu Vardır?
Yatırım fonları, içtüzüklerinde belirtilmek koşuluyla aşağıdaki tür1erde kurulabilir.
• Fon portföyünün en az % 51 'ini devamlı olarak;
• Kamu ve/veya özel sektör borçlanma araçlarına yatırmış fonlar "TAHVİL VE BONO
FONU",
• Özelleştirme kapsamına alınanlar dahil Türkiye' de kurulmuş ortaklıkların hisse
senetlerine yatırmış fonlar "HİSSE SENEDİ FONU",
• Belirli bir sektörü oluşturan ortaklıkların, menkul kıymetlerine yatırmış fonlar
"SEKTÖR FONU",www.ekodialog.com
• İştiraklerce çıkarılmış menkul kıymetlere yatırmış fonlar "İŞTİRAK FONU",
• Belli bir topluluğun menkul kıymetlerine yatıran fonlar "GRUP FONU",
• Yabancı özel ve kamu sektörü menkul kıymetlerine yatırmış fonlar "YABANCI
MENKUL KIYMETLER FONU"
• Ulusal ve uluslararası borsalarda işlem gören altın ve diğer kıymetli madenler ile bu
madenlere dayalı sermaye piyasası araçlarına yatırmış fonlar "ALTIN VE DİĞER
KİYMETLİ MADENLER FONU",
• Portföyünün tamamı;
•
Hisse senetleri, borçlanma senetleri, altın ve diğer kıymetli madenler ile bunlara dayalı
sermaye piyasası araçlarından en az ikisinden oluşan ve her birinin değeri fon portföy
değerinin % 20'sinden az olmayan fonlar "KARMA FON",
•
Vadesine 90 günden az kal.mı.ş sermaye piyasası araçlarından oluşan fonlar "LIKIT
FON",
•
Portföy sınırlamaları itibariyle yukarıdaki türlerden herhangi birine girmeyen fonlar
"DEGIŞKEN FON" ,
• Portföyünün en az % 80'1 devamlı olarak;
Kurul tarafından uygun görülen bir endeksin değeri ile fonun birim pay değeri
arasındaki korelasyon katsayısı en az %90 olacak şekilde, endeks kapsamındaki menkul
kıymetlerin tümünden ya da örnekleme yoluyla seçilen bir kısmından oluşan fonlar "ENDEK
S FON"" olarak adlandırılır.
Fon içtüzüklerinde belirtilmek suretiyle, portföy değerinin aylık ağırlıklı ortalama bazda
en az % 25'ini, devamlı olarak mevzuata göre özelleştirme kapsamına alınan Kamu İktisadi
Teşebbüsleri dahil Türkiye'de kurulmuş ortaklıkların hisse senetlerine yatırmış fonlar; A tipi,
diğerleri B tipi olarak adlandırılır ve bu tipler fon türleri ile birlikte belirtilir.
Katılma belgeleri önceden belirlenmiş kişi veya kuruluşlara tahsis edilmiş fonlar
"ÖZEL FON" olarak adlandırılır.
• Eurobond
Bir ülkenin dış borçlanmasında kullandığı enstrümanlar olan Eurobondlar ülkemizde
son dönemde yüksek talep gören bir enstrüman durumuna gelmiştir.
Eurobond; ülkenin dış borçlanmasında kullandığı, genellikle Euro ve Dolar cinsinden
ihraç edilen ve uzun vadeli borçlanma senetleridir. Tanım olarak hazine bonosu ve devlet
tahvilleri ile benzerdir. Ancak, daha önce de belirtildiği üzere iç borçlanmaya yönelik olan bu
kağıtlar DİBS (Devlet İç Borçlanma Senedi) olarak tanımlanmakta iken, Eurobondlardışborç
statüsündedirler.
Eurobondlar ülkemizde nominal değerleri üzerinden ihraç edilmekte ve vadelerinde,
sahibine yine nominal değer üzerinden geri dönüşleri olmaktadır. Ancak vade boyunca
genellikle yılda 1 ya da 2 kere olmak üzere kupon ödemeleri olmaktadır. Dolayısıyla bu
kâğıtların satış fiyatlarını ya da verimlerini hesaplamak gerektiğinde, vade sonunda alınacak
itfa değerinin yanısıra vadeye dek alınacak kupon ödemeleri de dikkate alınmalı ve tüm bu
nakit akışları bugüne indirgenmelidir.
Eurobondların fiyatlandırılması esnasında, tanımları gereği vadelerine dek pek çok
kupon ödemesi yapacaklarından ve bugünkü değerlerinin bulunması esnasında tüm kupon
ödemelerinin bugünkü değere iskontolanması gerektiğinden, hesap yükü oldukça fazladır. Bu
nedenle bu kağıtların bugünkü değerleri ya da verimleri hesaplanırken bankanın kurulu
sisteminden ya da finansal hesap makinelerinden yararlanmak akılcı olacaktır.
• Mevduat
Mevduat, bir gerçek veya tüzel kişinin sahip olduğu hazır bir satın alma gücünün
kullanılmayarak vadeli veya vadesiz olarak bankaya bırakılmasıdır. Türkiye' de sadece ticaret
bankaları mevduat toplamaya yetkilidir. Bankalar Kanununa göre, yazılı ya da sözlü olarak
veya bir ivaz karşılığında istenildiğinde ya da belirli bir vadede iade edilmek üzere para
kabulü mevduat sayılır.
• Mevduat türleri:
Tasarruf mevduatı resmi kuruluşlar mevduatı, Ticari kuruluşlar mevduatı, Bankalar
arası mevduat, Diğer kuruluşlar mevduatı.
Mevduat hesabı açılışında hesaba yatırılacak tutan sınırlayan bir düzenleme
bulunmamaktadır. Bankalar maliyetleri ile ilgili olarak belirleyecekleri bir tutardan düşük
ortalaması bulunan vadesiz hesaplardan masraf talep edebilir, tespit edecekleri bakiyenin
altında bulunan vadesiz mevduat hesaplarına faiz tahakkuk ettirmeyebilirler. vadeli mevduat
hesabı açılabilmesi için bir alt sınır getirebilir.
Bankalar mevduat hesabı açılışlarında ve hesap kullanılacak yapılacak diğer bankacılık
işlemlerinde, vergi kimlik numarası, Türk uyruklu gerçek kişiler için nüfus hüviyet cüzdanı,
sürücü belgesi veya pasaport, yabancı uyruklu kişiler için kendi ülke pasaportu veya ikamet
tezkeresi, ticaret siciline kayıtlı tüzel kişiler için tescile dair belgelerinin bir örneği ile tüzel
kişi adına hareket eden kişinin temsile yetkili olduğuna dair belge ve imza sirküleri
fotokopisini
talep
ederler.
Mevduat
hesabı
açılışında
damga
vergisine
tabi
sözleşme/taahhütname imzalanması, banka tarafından verilen hesap cüzdanlarında ise banka
şube ismi ve genelde iki yetkili imzasının bulunması gereklidir. İmzalanan sözleşme veya
taahhütname ile banka hesap cüzdanlarında bulunan açıklamalardan bilgi edinilmesi yararlı
olacaktır.
İki veya daha fazla gerçek veya tüzel kişinin ortak kullanması amacıyla bankalarda
açtırdıkları hesaplara "müşterek hesap" adı verilir. Müşterek hesaplar vadeli veya vadesiz
olabilir ve verilecek yazılı talimata göre müşterek imza ile veya münferiden kullanılabilir.
Bankalarda işlem yapacak gerçek kişilerin tasarruf ehliyetine sahip olması (reşit olması,
mümeyyiz olması, mahcur olmaması) ile mümkündür. Reşit veya mümeyyiz olmayan ya da
mahcur olan bir gerçek kişi ile yapılacak her türlü işlem kanuni temsilcisinin icazeti
olmadıkça hukuki değildir. Bu kimseler, ancak kanuni temsilcileri olan veli, vasi veya
kayyum aracılığı ile tasarruf ta bulunabilirler. Bankalarda tüzel kişiler adına yapılacak
işlemler ise tüzel kişiler adına hareket edebilecek iradi temsilci (vekil, ticari mümessil, ticari
vekil) gerçek kişilerce yapılır.
• TAVAN FİYAT UYGULAMASI
Bu fiyatlar, özellikle savaş ve kıtlık zamanlarında tüketiciyi korumak amacıyla çok
görülür. Burada devlet, belli mal ve hizmetlerin satılabileceği maksimum fiyatları saptar.
Savaş ve kıtlık dönemlerinde bir yandan ürünlerin azalması, öte yandan tüketicilerin
psikolojik nedenlerle (ileride bu malı bulamayacağı veya fiyatın çok yükseleceği gibi) mala
hücum etmeleri ve aşırı stoklama eğilimleri özellikle temel gıda maddeleri ve petrol gibi
malların fiyatlarını yükseltir. Bu durum düşük gelirli gruplarını büyük bir sıkıntıya sokar. İşte
devlet, bu sosyal grupların da zorunlu gereksinmelerini karşılayan mal ve hizmetleri satın
alabilmelerini sağlamak amacıyla piyasa fiyatının altında bir resmi fiyat saptayabilir. Bu
zorunlu fiyat indirimi arz edilen miktarda düşüş, talep edilen miktarda artış ve bir mal
eksikliği meydana getirecektir. Bir başka deyişle, tavan fiyatları, malda bir talep fazlalığına
yol açar ve değişim yapılan miktar denge düzeyinin altına düşer. Tavan fiyatların konulması
sonucu oluşan talep fazlasına ne olur? Serbest piyasa, fiyatın artmasına izin vererek talep
fazlasının ortadan kalkmasına, böylece elde var olan arzın olası alıcılar arasında dağılımına
olanak verir. Denge fiyatın altındaki bir tavan fiyatı talep fazlasına yol açar ve Karaborsayı
davet eder. Karaborsa, malın mevcut piyasasına paralel, ama malın daha yüksek fiyatla işlem
gördüğü yeni bir piyasa oluşumunu ifade eder.
İş yeri sahipleri, bireysel olarak, kıt mallardan kimin alacağına karar verince, farklı bir
sistem gelişecektir. Mallar "tezgah altında" saklanabilecek ve yalnızca sürekli müşterilere
satılacaktır. Bu, Türkiye'de, benzin, tüpgaz ve bitkisel yağlar kıtlığının olduğu 1974-1978
yılları arasında görülmüştür. Söz konusu dönemde benzin istasyonu işleticileri, yalnızca
sürekli müşterilerine satış yapmıştır. Kıt arz miktarını kime satacaklarına ya da kime
satmayacaklarına satıcılar karar verince, kaynak dağılımı, satıcıların tercihleri ile
gerçekleşecektir. Devlet eğer satıcıların tercihi ile gerçekleşen bu dağılımı beğenmezse en
azından üç şey yapabilir.
Birincisi; satıcıların ilk gelene ilk hizmet edilir esasına göre satış yapmalarını zorunlu
kılan yasalar çıkarabilir.
İkincisi; devlet malı karneye bağlayabilir. Bunu yapmak için de varolan arza yetecek
kadar kupon bastırıp bunu, malı almak için hem paraya hem de kupona gereksinimi olan
alıcılar arasında dağıtacaktır. Tüketiciler ellerindeki kuponlarla sınırlı sayıdaki maldan
kendilerine düşeni tavan fiyattan satın alırlar. İkinci Dünya Savaşı'nda bir ar Türkiye'de
kentlerde insanlar "vesika" yoluyla ekmek, şeker, gaz satın aldılar.
Üçüncüsü ve daha köklü bir yöntem olarak, eğer, devletin elinde mal stoku varsa veya
malın dışardan ithalini gerçekleştirilebilirse, arzı arttırarak ekonomik ilkelere uygun bir
şekilde fiyatı düşürebilir.
Aşağıdaki şekil-45, tavan fiyatı uygulamasının etkilerini göstermektedir.
Denge fiyatı (Pı) dir. Fiyat tavanı (P2) olarak saptanınca talep edilen miktar (Q2)'ye
çıkar arzedilen miktar ise (Q3)'e düşer. Fiilen değişimi yapılan miktar ise (Q3> olacaktır.
Talep fazlası ÇhCh olmasına karşın, fiyat tekrar dengeyi sağlamak için yasal olarak
yükselmeyecektir. Eğer (Q3) kadar arz, Karaborsada satılırsa; tüketicilerin ödeyeceği fiyat
(P3)'e yükselecek ve Karaborsacılar daha fazla gelir elde edeceklerdir. Çünkü tavan fiyattan
malı satın alıp, Karaborsa fiyatıyla satmaktadırlar.
Şekil-45: Bir Fiyat Tavanı ve Karaborsa Fiyat
• Karaborsa Fiyatı
Fiyat yükselişleri görüldüğünde veya genellikle savaş ve bunalım devrelerinde
devletin veya mahallî otoritelerin (belediyeler gibi) fiyatlara müdahale etmesi genel
bir eğilimdir. Bu durumda satışların yasa yoluyla saptanan azamî fiyattan işlem
görmesi zorunludur. Buna "narh" adı verilir.
Şekil-46: Karaborsa Fiyatı Oluşumu
Şekil-46'da piyasaya herhangi bir müdahale olmaksızın, DD talep ve SS arz
fonksiyonlarının kesiştiği Eı noktasında piyasa dengesi OPı fiyatı ve OQı üretim düzeyinde
dengeye gelecektir. Ancak müdahale organı, piyasada oluşan bu P] fiyatını tüketiciler için
yüksek bularak, Pngibi daha düşük bir fiyat belirleyebilir. Bu fiyat düzeyinde talep OQ3 kadar
iken, arz OQ2 kadardır. (OQ2 < OQ3). Çünkü, müdahale organının böyle düşük bir fiyat
belirlemesi nedeniyle bir kısım üreticiler üretim düzeylerini düşürürken, diğer yandan
ortalama maliyetleri bu Pnfiyatının altında kalan firmalar da piyasadan çekilecektir. Bu
nedenlerden dolayı toplam arz azalacak, yani arz eğrisi A noktasından itibaren S' olarak sola
kayacaktır. Bu kayış sonucu oluşan yeni denge noktası E2, OP2 gibi çok yüksek bir fiyat
düzeyinde ve OQ4 gibi bir üretim düzeyinde kurulacaktır. Böylece piyasada hem müdahale
organının belirlediği Pn fiyatı, hem de P2 gibi bir karaborsa fiyatı oluşacaktır. Öte yandan
fiyatların bu denli yükselmiş olması, bir kısım tüketicinin talebinin azalmasına neden
olacağından DD talep doğrusu, D'D' olmak üzere sola kayacaktır. Bu kayış sonucu oluşan
yeni piyasa denge noktası E3, OP3 fiyat ve OQs üretim düzeyine karşılık gelecektir.
Sonuç olarak, bir müdahale organının piyasa fiyat oluşumuna etkisiyle, bir yandan
piyasada iki farklı fiyat geçerli olacak ve üretim, denge üretim düzeyinin altında
seyredecektir. Piyasa fiyatına müdahale ile oluşan arz-talep dengesizliğini gidermek için tek
çıkar yol olarak, başlangıçta tanımladığımız AB talep fazlasının müdahale organı tarafından
karşılanması görülmektedir.
• TÜRKİYE’DE HİSSE SENETLERİ İMKB’DE İŞLEM GÖREN FİRMALARIN
HALKA İLK ARZ İLE İLGİLİ GÖRÜŞLERİ
1980’li yılların başlarında sermaye piyasaları için yasal çerçeveninoluşturulmasından
sonra, yeniden işler hale getirilen hisse senedi piyasası, 1986 yılında önce küçük bir çıkış
yapmış, izleyen yıllarda tüm beklentilerin üzerinde bir gelişme kaydetmiştir. İşlem hacmi
1986 yılında toplam 13.000.000 ABD Doları iken 1998 yılıMart ayı itibariyle 15.559.000.000
ABD Doları’na yükselmiştir. Borsa’da işlem gören şirket sayısı 1986 yılında 80 iken 1998 yılı
Mart ayı itibariyle 261’e ulaşmıştır. (Durak,1997).
Bu gelişmeden şirketlerin halka açılma eğilimlerinin giderek arttığıgözlemlenmektedir.
Şirketler açısından halka açılmanın zamanlaması da önemlidir.
Türkiye’de bazı şirketlerin halka açılmak için durgun piyasaları tercih ederken
bazılarının ise hareketli piyasaları tercih ettikleri gözlemlenmiştir. (Durak,1997)
Türkiye’de 1990 yılından itibaren şirketlerin hangi aylarda borsada işlem görmeye
başladıklarına bakıldığında 1990 yılında borsada işlem görmeye başlayan 32 şirketten
hiçbirisinin halka ilk arzda bulunmak için Ocak ayını tercih etmediği görülmektedir.
Çizelge 9.1. / 1990 – 1997 Yılları Arasında Aylara göre Halka İl
ArzıGerçekleştiren Firma Sayıları
Aylar
Ocak
Şubat
Mart
Nisan
Mayıs
Haziran
Temmuz
Ağustos
Eylül
Ekim
Kasım
Aralık
Toplam
1990
4
2
1
4
3
3
4
5
2
6
1
35
1991
1
2
3
1
5
4
4
1
2
1
24
1992
1
2
1
1
2
1
1
2
1
1
13
1993
1
1
2
3
1
4
2
2
16
1994
2
3
2
1
1
1
1
3
2
4
5
25
1995
1
2
3
4
6
5
1
1
1
2
2
28
1996
1
1
3
2
3
4
1
3
3
4
1
26
1997 Toplam
6
1
16
2
14
4
15
2
20
1
21
6
18
4
16
1
17
4
19
2
19
2
15
29
196
Kaynak: İMKB Şirketleri 1986-1997 adlı yayında hisse senetlerinin
borsada işlem görmeye başladıkları tarihler dikkate alınarak hazırlanmıştır.
1997 yılı verileri İMKB’den temin edilmiştir
Halka açılan şirket sayıları yıllar itibariyle incelendiğinde iki önemli farklılık dikkati
çekmektedir. Bunlardan birincisi 1990 yılındaki sayının diğer yıllardaki sayılardan daha fazla
olmasıdır. 1990 yılında toplam 35 şirket halka ilk arzı gerçekleştirmiştir. 1988 yılında
başlayan ve 1990 yılında hızlanan düşük kur, yüksek faiz politikası, özellikle tahvil ihraçlarını
olumsuz yönde etkilemiştir (Şengül, 1997,).
Bunun sonucunda şirketler gereksinim duydukları kaynakları borsadan temin etme
yoluna gitmişlerdir. İkincisi ise 1992 ve 1993 yıllarında halka açılma sayısının düşük
gerçekleşmiş olmasıdır. Bunun nedeni de 1991 yılında başlayan ve Türkiye’de etkisini takip
eden iki yılda iyice hissettiren körfez krizi olarak açıklanabilir. Bunların dışında, 5 Nisan
1994 İstikrar Paketi’nin halka arz sayısını 1994 Ağustos’una kadar olumsuz etkilediği ve daha
sonra bu etkinin devam etmediği söylenebilir. Firmaların neden halka açılmak istedikleri,
halka açılmaktan neler bekledikleri, halka açılma amaçları, halka açılmada sunulan hisse
senetlerinin fiyatını kimlerin belirlediği gibi halka arzla ilgili çeşitli konular her zaman merak
konusu olmuştur.
Halka arz ile ilgili merak uyandıran konular hakkında bilgilerin, hisse senedini halka arz
eden firmalardan öğrenilmesi daha sağlıklı sonuçlar ortaya çıkaracaktır. Bu nedenle, halka ilk
kez arzda bulunan firmalara uygulanmış bulunan ankette, düşük fiyatlama ile ilgili
hipotezlerin yanı sıra halka açılma ile ilgili konularda görüşleri sorulmuş ve sonuçlar
değerlendirilmiştir.
Açıklık getirilmek istenen görüşler; firmaların halka açılmada özkaynağı güçlendirme
dışındaki beklentileri, firmaların halka ilk arz işlemlerini yürüten departmanlar, firmaların
halka arza karar vermeleri ile halka arzın gerçekleşmesi arasında bekledikleri süre, Türkiye’de
halka ilk kez arz edilen hisse senetlerinin fiyatlarını belirleyen kesimler, hisse senetlerini
halka ilk kez arz ederken firmaların aracı kurumlarla birlikte belirleyip kullandıkları aracılık
yöntemleri, firmaların halka arz sırasında katlandıkları ihraç maliyeti/ihraç tutarı oranı, halka
ilk kez arz edilen hisse senetlerinin fiyatlarının belirlenmesi sırasında firmaların gözettikleri
amaçlar, halka ilk kez arz edilen hisse senetlerinin fiyatları belirlenirken kullanılan değerleme
yöntemleri,halka arzda hazırlık döneminin hemen ardından piyasaya girme ile ilgili izlenen
politikalar, firmaların hisse senetlerini ihraç ettiklerinde ne tür bir piyasa ile karşı karşıya
kaldıkları, firmaların halka arzını üstlenen aracı kurumlarda aradıkları özellikler, firmaların
halka ilk arzda hisse senetlerinin satıldığı piyasalardır. Sözü edilen konularla ilgili bulgular,
yapılan anket çalışması sonucunda ortaya konulmaya çalışılmıştır.
8.1. Araştırmanın Kapsamı,
Araştırmada, hisse senetleri İMKB’de işlem gören firmalara halka ilk arz ile ilgili
konulardaki görüşlerini değerlendirmek amacıyla soru cetveli gönderilmiştir. Hisse senetleri
İMKB’de işlem gören firma sayısı araştırmanın başladığı Nisan 1997 tarihinde 237 olarak
belirlenmiştir. Bu sayı ana kütle hacmini ifade etmektedir.
Belirlenen ana kütlenin tamamı araştırma kapsamı içerisine alınmıştır. “Posta ile anket
yöntemi” kullanılarak ana kütle elemanlarının tamamına soru cetvelleri gönderilmiştir. Soru
cetvellerinin postalanması işlemi Ekim 1997 tarihinde gerçekleştirilmiş, dönüşler ise Aralık
1997 tarihine kadar sürmüştür. Bu iki tarih arasında ankete yanıt vermeyen bazı firmalara soru
cetvelleri bir kez daha gönderilmiştir. Genel olarak postayla yapılan anket çalışmalarında geri
dönüş oranı tüm çabalara rağmen %10 ile %20 arasında kalmakta ve nadiren bu oranların
üstüne çıkabilmektedir (Thill ve Bovée, 1993, s.291). Bu çalışma kapsamındaki 237
elemanlık ana kütlede dönüş sayısı 55, dolayısıyla geri dönüş oranı %23.21 olarak
gerçekleşmiştir.
Bu oran kabul edilebilir oranın üzerindedir.
Anket, ana kütlenin tamamına uygulandığı için, verilen yanıt sayısı örneklem hacmini
oluşturmaktadır. Verilerin elde edildiği bu örneklemle yapılacak analizlerin ne derece yeterli
olduğunun belirlenmesi gerekmektedir. Bu nedenle burada hesaplanması gereken, örneklem
hacminin analiz sırasında ortaya çıkacak oranları ve ortalamaları ne kadarlık örneklem
hatasıyla (e) belirleyebildiğidir (Berenson ve Levine, 1992, s.350351). Yapılan hesaplamalarda güven düzeyi %95 olarak alındığında 237 birimlik bir ana
kütleden çekilen 55 birimlik bir örneklem ile yapılacak oran hesaplamalarında kabul edilecek
hata oranı %11 olarak bulunmuştur. Başka bir ifade ile sorular değerlendirilirken ana kütleyi
temsil ettiği öne sürülen oran hesaplamaları en fazla %11 oranında sapma gösterebilir.
Ortalama ile ilgili hesaplama, ileride ilgili kısımda yapılmıştır.
9.2.
Halka İlk Kez Arzda, Firmaların Hisse Senetlerinin Satıldığı Piyasa Türleri ve
Gerçekleşme Sıklığı
Verilen yanıtlardan çıkarılan sonuca göre firmaların %62,7 gibi büyük bir çoğunluğu
hisse senetlerini yükselen bir piyasada satma olanağı bulmuştur. %29.4’ünün ise hisse
senetleri durgun bir piyasada satılmış, %7,8 gibi küçük bir kesimin hisse senetleri ise düşen
bir piyasada satılmıştır. Buna göre, Türkiye’de halka ilk kez arzda bulunan firmaların
genellikle umduklarını bulma konusunda olumlu bir ortamla karşılaştıkları anlaşılmaktadır.
Bir önceki sorunun analizinde de firmaların genelde satış için uygun piyasa koşullarını ve
borsanın yükseliş trendinde olmasını bekledikleri sonucuna ulaşılması, firmaların yükselen bir
piyasa ile karşılaşmalarının nedeni olarak görülebilir. Yani, hisse senetlerinin genelde
yükselen bir piyasada satılması, firmaların piyasaya girme ile ilgili tercihlerinin bir
sonucudur.
Firmaların halka açılma kararı verdikten sonra yapacakları işlerden ilki aracı kurum
seçimidir. Çünkü aracı kurumlar, halka ilk arzda “finansal ebeler” görevini üstlenmektedirler.
Aracı kurumların üç temel rolleri vardır. Bunlar, danışmanlık hizmeti vermek, şirketlerin
halka ilk kez arz edecekleri hisse senetlerini satın almak ve bunları kamuya satmak şeklinde
sıralanabilir(Brealey ve Myers,1996,s.386). Aracı kurumlarhalka ilk kez ihraçlarda çok
önemli rol oynarlar. Özellikle çok büyük ihraçlarda prestijiyüksek, deneyimli ve finansal
kaynakları güçlü olan aracı kurumlar tercih edilmektedir(Brealey ve Myers,1996,s.389).
Firmalar bu derece önemli role sahip aracı kurumlarda bazı özellikler aramaktadırlar. Bu
özellikler; aracı kurumun, başarılı bir halka arzı gerçekleştirecek ölçüde nitelikli ve deneyimli
uzman kadroya sahip olması, yeterli deneyime sahip olması, piyasada iyi tanınmış olması,
mali kaynaklarının güçlü olması, en iyi fiyat teklifini vermesi şeklinde sıralanabilir.
Firmaların sıralanan bu özelliklerden hangilerine daha çok önem verdikleri araştırılmıştır.
Sonuçlar Tablo 11’de verilmiştir.
Firmaların daha çok ne tür özellikler aradıklarının araştırılması amacıyla, firmalara, hisse
senetlerinin halka arzını üstlenen aracı kurumlarda arayabilecekleri özellikler seçenekler
halinde sunulmuş ve bu özellikleri önem derecelerine göresıralamaları istenmiştir. Firmaların
54’ü bu soruyu yanıtlamış, “1” aradıkları en önemli ve öncelikli özellik olacak şekilde
seçenekleri sıralandırmışlardır. Herhangi bir önem derecesi verilmeyen seçenek, yanıt veren
firma açısından aracı kurumda aranmayan özellik (önemsiz) olarak dikkate alınmış, eğer
birden fazla ise bunlar aynı derecede önemsiz olarak değerlendirilmiştir. Seçeneklerin
aldıkları toplam puanlar Tablo 11’de öncelikli özellikten önceliksiz özelliğe (önemliden
önemsize) doğru sıralanmıştır.
Aşağıda da da görüldüğü gibi firmaların aradıkları özelliklerin içerisinde en çok puanı
başarılı bir halka arzı gerçekleştirecek ölçüde nitelikli ve deneyimli uzman kadroya sahip
olması almıştır.
Çizelge 9.2. / Firmaların Hisse Senetlerinin Halka Arzını Üstlenen Aracı
Kurumlarda Aradıkları Özellikler
No. Aracı Kurumlarda Aranan Özellikler
Toplam Puan
1
Başarılı Bir Halka Arzı Gerçekleştirecek Ölçüde Nitelikli ve
Deneyimli Uzman Kadroya Sahip Olması
285
2
Aracı Kurumun Yeterli Deneyime Sahip Olması
228
3
Piyasa İyi Tanınmış Olması
208
4
Mali Kaynaklarının Güçlü Olması
172
5
En İyi Fiyat teklifini Vermesi
149
6
Diğer
92
Yukarıdaki tablodan, firmaların aradığı öncelikli özellikten önceliksiz özelliğe doğru bir
sıralama elde etmenin mümkün olduğu anlaşılmakla birlikte, puanların istatistiksel olarak
birbirine denk olup olmadığının, denk değilse hangilerinin daha üstün olduğunun anlaşılması
için daha önce ilk sorunun analizinde kullanılan Friedman Sıra
Testi ve Gruplar arası Çoklu Karşılaştırma Tekniği kullanılmıştır. Her iki teknikle ilgili
gerekli açıklamalar önceden yapıldığı için burada tekrara girilmeyecektir. İlgili hesaplamalar
yapılmış, bu hesaplamalardan firmaların aracı kurumlarda aradıklarıözelliklere vermiş
oldukları önem derecelerinin aynı olmadığı anlaşılmıştır. Özelliklerin önem derecelerinin aynı
olmadıkları anlaşıldığına göre yine hangi özelliğin almış olduğu önem derecesinin, hangi
özelliğin almış olduğu önem derecesinden farklı olduğunun belirlenmesi için gruplar arası
çoklu karşılaştırma tekniği kullanılmıştır.
Özet olarak belirtmek gerekirse tüm bu sonuçlardan hisse senetleri İMKB’de işlem gören
firmaların, hisse senetlerinin halka arzını üstlenen aracı kurumlarda aradıkları en önemli ve
öncelikli özellik;
•
Başarılı bir halka arzı gerçekleştirecek ölçüde nitelikli ve deneyimli uzman kadroya
sahip olması, bunun dışında aradıkları ikinci derecede önemli özellikler;
•
Yeterli deneyime sahip olması,
•
Piyasada iyi tanınmış olması,
•
Mali kaynaklarının güçlü olması, son sırada yer alan ve pek önemsenmeyen özelliğin
ise;
•
En iyi fiyat teklifini vermesi, olduğu saptanmıştır
“Diğer”
şeklinde belirtilen özelliklerin önem düzeyleri çok düşük belirlendiğinden
burada ayrıntılarına girilmemiştir.
Firmaların halka ilk kez arzda hisse senetlerinin yurtiçi, yurtdışı veya hem yurtiçi hem de
yurtdışı piyasalarda satılıp satılmadığı araştırılmıştır. Elde edinilen bilgilere göre, bu soruya
yanıt veren 55 firmanın, halka ilk arzda yurtdışı piyasada satılan hisse senedi
bulunmamaktadır
Çizelge 9.3 / Halka İlk Kez Arzda Firmaların Hisse Senetlerinin Satıldığı Piyasalar
Satışın Gerçekleştiği Piyasa
Firma Sayası
Oran
Yurtiçi Piyasa
35
%63.6
Yurtdışı Piyasa
0
0%
Yurtiçi ve Yurtdışı Piyasalar
20
36,40%
Görüldüğü gibi firmaların %63,6’sının hisse senetleri sadece yurtiçinde satılmıştır. Hisse
senetleri hem yurtiçinde hem de yurtdışında satılan firmaların oranı ise %36,4 olarak
gerçekleşmiştir. Daha önce de belirtildiği gibi hisse senetleri sadece yurtdışı piyasada satılan
firma yoktur.
10.
TÜRKİYEDE HİSSE SENEDİ FİYATLARI VE FİYAT/KAZANÇ ORANI
İLİŞKİSİ
10.1. Literatüre Kısa Bir Bakış:
Hisse senedi fiyatları ve fiyat/kazanç oranı ilişkisini araştıran ilk çalışmalar arasında
Nicholson (1960), McWilliams (1966), Breen (1968), Breen ve Savage (1968) ve Basu (1977,
1983) yer almaktadır. Bu çalışmalar genel olarak düşük F/K oranına sahip hisse senetlerinin
yüksek F/K oranına sahip hisse senetlerinden daha iyi bir performansa sahip olabildiğini
destekleyen çalışmalardır çalışmalarında hisse senedi fiyatlarını analiz ederken “düşük
fiyat/kazanç oranı etkisi” kavramının önemi üzerinde durmuştur. Eğer hissenin fiyat/kazanç
oranı, hissenin kendi ortalama fiyat/kazanç oranından küçükse hisse senedinin fiyatı
genellikle artar. Çünkü hisse senetleri kendi asıl değerine göre düşük olacaktır. Bu durum
bazen fiyat/kazanç oranı anomalisi olarak da bilinmektedir Bazı hisse senedi piyasası
analistleri hisselere yatırım yaparken düşük fiyat/kazanç oranına sahip hisseleri almalarını
tavsiye etmektedirler.
Hisse senedi fiyatları üzerinde yapılan çalışmalar farklı yaklaşımları kullanmaktadırlar.
Campbell ve Shiller (1988), Fama (1990) ve Cecchetti vd. (1990) gibi çalışmalar
Amerika’daki hisse senedi fiyatlarının ortalamaya dönen bir süreci izlediğini ortaya
koymuşlardır. Yani hisse senedinin fiyatı firmanın varlık değeriyle birlikte hareket
etmektedir. Özellikle Campbell ve Shiller (1988) çalışması uzun dönemde hisse senedi fiyat
değişimlerinin fiyat/kazanç oranı ile anlamlı bir şekilde açıklanabildiğini ortaya koymuşlardır.
Hisse senedi yatırımlarının performanslarının F/K oranına göre değerlendirmesini yapan
Karan (1996: 34) IMKB’de F/K etkisinin istatistiksel olarak anlamlı bir düzeyde olduğunu
belirtmiştir. Aydoğan ve Güney (1997: 84) ise IMKB’de hisse senedi getirilerinin ne ölçüde
tahmin edilebileceğini araştırmıştır. F/K oranları ve temettü verimlerinin kullanıldığı çalışma
sonuçlarına göre, düşük (yüksek) F/K ve yüksek (düşük) temettü veriminin gözlendiği ayları
izleyen dönemlerde gerçekleşen hisse senedi getirileri hem nominal hem de reel olarak
oldukça yüksek (düşük) seviyelerdedir. Bağımsız değişken seti olarak finansal oranların,
bağımlı değişken seti olarak da hisse senedi getirilerinin esas alındığı bir diğer çalışmada
finansal oranların hisse senedi getirisini açıklamada anlamlı sonuçlar ortaya koyduğu, fakat
F/K oranı ile hisse senedi getirisi arasında anlamlı bir ilişkinin bulunamadığını, “F/K oranı
düşük olan hisse senedinin getirisinin daha yüksek olacağı” kanısının IMKB. için doğru
olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Çalışmasında fiyat/kazanç oranını etkileyen değişkenleri
belirlemek amacıyla IMKB’de bir uygulama yapmıştır. Kar payı dağıtım oranı, hisse başına
kazançtaki büyüme oranı ve riskliliğin artması durumunda fiyat/kazanç oranının artığını
bulmuştur. Ayrıca firmanın büyüklüğünün fiyat/kazanç oranını azalttığı elde edilen bulgular
arasındadır.
Benzer şekilde birçok çalışma da hisse senedi fiyatlarının ortalamaya dönen bir yapı
gösterip göstermediğini araştırmıştır. Sırasıyla Singapur ve Tayvan için hisse senedi fiyatları
ve firmaların varlık değerleri arasındaki ilişkiyi araştırmışlardır. Sonuçta her iki çalışmada
ilgili ülkeler için hisse senedi fiyatlarının ortalamaya dönen bir ilişkiye sahip olduğunu ortaya
koymuştur.
Oh vd. (2006) çalışmasında hisse senedi fiyatları ile fiyat/kazanç oranı ilişkisini panel
veriler çerçevesinde ele almışlardır. Hisse senedi fiyatları ve fiyat/kazanç oranı panel veriler
olarak ele alındığında düşük fiyat/kazanç oranı ilişkisinin varolduğu sonucuna ulaşmışlardır.
Chang vd. (2008) çalışmalarında Tayvan için hisse senedi fiyatları ve fiyat/kazanç ilişkisini
araştırmışlardır. Uzun dönemde iki değişken arasında ilişki olduğunu koyan çalışmada, ayrıca
büyüme oranı yüksek olan şirketlerde fiyat/kazanç oranının hisse senedi fiyatını açıklamada
zayıf olduğunu bulmuşlardır. Tersine büyüme oranı düşük olan firmalar için hisse senedi
fiyatını belirlemede fiyat/kazanç oranının güçlü bir değişken olduğu belirlenmiştir.
10.1.2. Literatür Özeti
Hisse senedi endeksi ve makroekonomik değişkenler arasındaki ilişkilerin incelendiği
çalışmalarda, genel olarak döviz kuru, para arzı, sanayi üretim endeksi, enflasyon, altın fiyatı
ve dış ticaret dengesi değişkenlerinin kullanıldığı görülmektedir.
•
. Hisse Senedi ve Özellikleri
•
Hisse Senedi
•
Bir anonim şirketin eşit paylara bölünmüş sermayesinin bir payını temsil eden
kıymetli evraktır.
•
Ürün Özellikleri:
•
Hisse senedine yatırım yaparak, senedini aldığınız şirkete ortak olursunuz. Yatırım
yaptığınız şirkete olan talep arttıkça fiyatlar yükselir ve elinizdeki senetlerin değeri
artar. Satışlar fiyatların düşmesine ve anaparanızdan kaybetmenize yol açabilir.
•
Şirketin kar payı (temettü) ödemeleri ayrıca bir gelir kaynağıdır.
•
Alım ve satım emirleriniz gerçekleştikten iki işgünü sonra Takasbank hesaplarında
takas işlemi gerçekleşir.
•
Hisse senedine göre farklılık göstermesine karşın, son derece likit bir sermaye piyasası
aracıdır.
•
Getirisi önceden belli olmayıp, belli bir dönem için piyasanın durumuna ve hisse
senedinin performansına göre kazanç veya kayıp oluşması mümkündür.
•
İMKB'de işlemler hafta içi her gün iki seansta gerçekleşir. Sabah seansı 09.30-12.30,
öğleden sonraki seans ise 14.00-17.30 arasıdır.
•
Hisse Senetleri Piyasası'nda işlem birimi LOT'tur. Emirler 1 lot ve katları şeklinde
kabul edilir. 1 lot hisse senedi 1 adettir.
•
Sermaye piyasası dahilinde sabit getirili menkul kıymetlere kıyasla getiri ihtimali daha
yüksek fakat daha riskli yatırım yapmayı düşünen yatırımcılar tarafından tercih
edilebilir.
•
Belli bir dönem sabit yatırım olarak düşünülebileceği gibi istenilen sıklıkta alınıpsatılabilme imkânı vardır.
•
Hisse senetleri Takasbank nezdinde kendi adı ve yatırım hesap numarası altında
saklanır.
•
Sahip olunan hisse senetlerinin piyasa değeri, senedin açıklanan borsa fiyatı ile
adedinin çarpılması suretiyle hesaplanabilir.
•
TÜRK GIDA İŞLEME SANAYİİNDE YAPI VE DAVRANIŞ
Zengin tarımsal kaynakları ile gıda işleme sanayi Türkiye ekonomisinde ilk kurulmuş
sektörlerden biridir. Gıda sanayinin GSYİ içindeki payı son onbeş yıllık dönemde %4,6’dan
%4,8’e yükselmiştir. Bu değişim küçük gibi görülmekle birlikte ekonominin diğer
sektörlerindeki büyümenin bunda etkili olduğu ifade edilmelidir. Diğer taraftan, gıda
sanayinin 1995-2002 döneminde sabit fiyatlarla üretim değeri artış ortalamasına bakıldığında,
ekonominin genelinde üretim artış oranı %2,8 civarındayken, gıda sanayinde bu oranın %3,2
olduğu görülmektedir.
Gümrük Birliği sonrası sektörün üretim yapısı incelendiğinde, gıda sanayi üretimindeki
mevsimsellik hemen kendini göstermektedir. Diğer yandan da kullanılan teknoloji de önemli
bir etken olarak ortaya çıkmaktadır. Türkiye’de modern teknolojileri kullanan büyük
kapasiteli tesislerin sayısının yaklaşık 2000 civarında oldu kaydedilmektedir. Kurulu toplam
kapasitenin büyük bir kısmı modern tesislere aittir.
Gıda sanayinde uzun yıllar kapasite kullanımı %70 olup bu oran alt sektörlere göre
değişmektedir. Fazla kapasite gıda sanayi alt sektörleri itibariyle önemli bir sorundur. Gıda
işleme sanayinin karşılaştığı en önemli problemlerden biri olan aşırı kapasite sorunu,
hammadde arzındaki sürekliliğinin olmaması, sabit kalitede ve miktarlarda ürünün
üretilmemesi gibi nedenlerden kaynaklanmaktadır. Bu durum, tarım ile endüstri arasında etkin
bir koordinasyon eksikliği sorunun artmasına neden olmaktadır. Ayrıca, pazarlama
kanallarındaki çeşitli sorunlardan dolayı imalat sanayindeki kayıt dışı sektör çok aktiftir.
Gıda işleme sanayinin toplam imalat sanayi içerisindeki yeri firma sayısı olarak
incelendiğinde, 1950’li yıllardan günümüze kadar gıda firmalarının toplam imalat şirketlerine
oranını %41,6’dan %20’lere düştüğü gözlenmektedir. Bu düşüş günümüzde de devam
etmektedir. Buna karşın, gıda sektörünün toplam imalat sanayindeki çıktısının payı (katma
değer, çalışılan toplan saat, ücretlerin ve işçi sayısı) 1993 – 2000 yılları arasında artış
göstermektedir.
Gıda sanayinin yapısın ve gelişme eğilimini saptayan en önemli öğelerinden biri de
taleptir. Tüketim kalıplarının evrimi ve perakende sektörünün yapısı gıda sanayinin
gelişmesini direkt olarak etkilemektedir.
•
. Sektörün Fiyat Performansı
•
İşlenmiş Gıda Fiyatlarını Belirleyen Faktörler
2005 yılı ortalarından itibaren uluslararası tarımsal ham madde fiyatlarında meydana
gelen yüksek oranlı artışlar, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu birçok ülkede enflasyon
oranlarının yükselmesine neden olmaktadır.
Politika yapıcıları açısından yurt içi gıda fiyatlarındaki hareketlerin kaynaklarının
anlaşılması ve söz konusu fiyatların para ve maliye politikası uygulamalarına ne ölçüde tepki
verdiklerinin ortaya çıkarılması, uygulanan politikaların etkinliğini ölçmek bakımından önem
taşımaktadır. Çalışma iki kısımdan oluşmaktadır.
İlk kısımda Türkiye’de ve dünyada son dönemde gözlenen tarım ve gıda sektörü
gelişmeleri incelenmiştir.
İkinci kısımda, işlenmiş gıda fiyatları enflasyonunun belirleyicileri ampirik olarak
analiz edilmiştir. Elde edilen bulgular, işlenmiş gıda fiyatları enflasyonunda son dönemde
gözlenen hızlanmanın (yurt içi) kuraklığın neden olduğu arz yönlü şoklardan ve uluslararası
gıda fiyatlarındaki artışlardan kaynaklandığına işaret etmektedir.
Toplam talep koşullarının etkisi göreli olarak düşük düzeydedir. Sıcaklık seviyesinin
mevsim normallerinin üzerine çıkarak yüksek oranda artış göstermesi işlenmiş gıda fiyatları
enflasyonunu artırırken, sıcaklıkların mevsim normallerinin üzerinde ancak düşük boyutta
artış göstermesi gıda enflasyonunu yavaşlatıcı bir etki yapmaktadır. Uluslararası fiyatların
işlenmiş gıda ürünleri fiyatları üzerindeki etkisi işlenmiş gıda tüketim mallarından ziyade,
işlenmiş ara malı ithalatı kanalı üzerinden gerçekleşmekte ve bu etki en çok iki çeyrek
gecikmeyle belirginlik kazanmaktadır.
Döviz kurundan işlenmiş gıda fiyatlarına geçişenlik ise daha hızlı yaşanmakta ve ilk üç
ayda etkisini hissettirmektedir.
•
Gıda Sektöründeki İstatistiksel Veriler
2010’da hane halkı tüketim harcamalarının %21,9’u gıda sektörünün sağladığı ürünlere
yapılmış olup; sektör imalat sanayi içinde birçok alanda üst sıralarda yer alarak önemini
korumaktadır. 2007 yılı verilerine göre imalat sanayi üretimi içinde, üretim içindeki paylarına
göre yapılan sıralamada en yüksek paya sahip olan alt sektör; %14,4’lük oranla gıda ürünleri,
içecek ve tütün ürünleri sektörüdür. Sektör ayrıca ekonomik katkı açısından bakıldığında da
en yüksek paya sahiptir Sektörün imalat sanayi toplam katma değeri içindeki payı %20,4’tür
ve yine imalat sektörleri içerisinde en yüksek paya sahip alt sektör olma özelliğini
korumaktadır.
Sektörlerin toplam imalat sanayi ihracatı içindeki payı, ihracata odaklanmayı açıklayan
önemli bir göstergedir (İSO, 2010). Bu gösterge açısından sektör değerlendirildiğinde gıda
sektörünün ihracat içindeki payı %5,3 olup; imalat sanayi sektörler ortalamasının üzerinde
olmasına rağmen nispeten düşüktür
Sektörün ülke ekonomisine yaptığı katkıyı gösterebilen nitelikteki iki gösterge olan
toplam istihdam içindeki pay ve üretim içindeki pay açısından gıda sektörü yine ön plana
çıkmaktadır. Sektörün istihdam içindeki payı%11,9 olup, giyim eşyası ve tekstil ürünlerinden
sonra üçüncü sektördür.
Gıda sektöründe faaliyet gösteren kuruluşların büyük bir çoğunluğu küçük ve
geleneksel usullerle çalışan işletmelerdir ve sektörde önemli miktarda küçük çaplı ve kayıt
dışı faaliyette bulunan işletmelere 2009 verilerine göre kapasite kullanım oranları, gıda
ürünleri imalatıiçin %68,4, içecek ürünleri imalatı için %64,5 ve tütün ürünleri imalatı için
%74,3 olarak gerçekleşmiştir
İstatistikî veriler göstermektedir ki gıda sektörü Türkiye ekonomisi içerisinde oldukça
önemli bir yere sahiptir. Ayrıca nüfus artışı, küresel iklim değişiklikleri ve kuraklık gibi
faktörler de göz önüne alındığında ülkenin stratejik bir sektörü olduğu anlaşılmaktadır.
Çizelge 11.3.Tanımlayıcı İstatistikler
H
İMKB
PD
PS
Ortalama
0.030885
0.032564
0.183890
0.117716
Medyan
0.023537
0.065362
0.066222
0.086911
Max.
1.282.151
0.324663
8.058.990 0.790707
Min.
-1.161.713
-0.373754
-0.963138 0.001755
Standart Sapma
0.260.897
0.149413
0.716107
0.103289
792
774
772
792
N
•
GIDA SEKTÖRÜNDE NAKİT DÖNÜŞÜM SÜRESİNE İLİŞKİN
UYGULAMALAR:
•
Türk ve ABD KOBİ’leri arasındaki Gıda Nakit Dönüşümü:
Türk Gıda Sektörü için analize konu KOBİ’lerin seçiminde çalışan sayısının temel
alındığı belirtilmektedir. Bu kapsamda, 250’den düşük sayıda çalışana sahip işletmelerin
KOBİ niteliğinde olduğu vurgulanmaktadır.
Hisse senetleri İMKB’ye kote olan gıda sektöründeki KOBİ’lerin, nakit dönüşüm süreleri
(NDS) 2002 ve 2007 yılları için;
NDS= (Alacak ort tahsil süresi + Stok tutma süresi) – Kısa v. Borç ödeme süresi
formülü yardımıyla elde edilmiştir.
Bu şirketlerin 2002- 2007 dönemindeki nakit dönüşüm süreleri incelendiğinde dalgalı bir
seyir izlediği görülmektedir. 2002’de – 83,5 olan nakit dönüşüm süresi, 2003’te 116,3’e
yükselmiştir. 2004 yılında hafif bir azalışla 97,3’e gerileyen nakit dönüşüm süresi, 2005
yılında 127,98 gün, 2006 yılında da 143,41 gün olarak gerçekleşmiştir. 2007 yılında, nakit
dönüşüm süresi 2002’deki seviyesine yakın bir değer olan -99,7’ye gerilemiştir.
Bu kapsamda, sektördeki KOBİ’lerin 2002 yılında alacaklarının ortalama tahsil süreleri,
stok tutma süreleri ve ticari borç ortalama ödeme süreleri sırasıyla 91.97, 108,85 ve 284,32
olarak gerçekleşmiştir. 2007 yılında ise söz konusu rakamlar 47.92, 128,9. ve 276,52 şeklinde
olmuştur.
Bu şirketlerin, stokların ortalama tutma süreleri incelendiğinde, %18’lik bir artış olduğu
görülmektedir. Alacakların ortalama tahsil süresinde, aynı dönemde %48 oranında düşüş
görülmüştür. Buna karşılık, ticari borç ortalama ödeme süresinde %2’lik bir azalış olduğu
gözlemlenmektedir. Alacakların ortalama tahsil süresi ile stokların ortalama tutma süresinin,
ticari borç ortalama ödeme süresinden küçük olması, nakit dönüşüm süresi bakımından
olumlu bir gelişme olarak nitelendirilebilir. Ancak, stokların ortalama tutma süresindeki
artışın, ticari borç ortalama ödeme süresindeki azalıştan fazla olması, KOBİ’lerin incelenen
dönemde finansman sorunu içinde olabileceğini göstermektedir.
Çizelge 12.1.İMKB Gıda Sektörü’ndeki KOBİ’lerin Nakit Dönüşüm Süreleri
(Gün)Tanımlayıcı İstatistikler
2002*
2003**
2004**
2005**
2006**
2007**
-269,02
2,7
-83,4
-9,8
5,4
-151,51
Ersu
45,06
111,9
154,3
71,4
48,5
105,53
Konfurt Gıda
-62,64
152,8
47,1
239,9
322
2,52
Altındağ
Kristal Kola
66,46
107,3
158,3
3,1
49,7
Lio Yağ
31,31
174,4
193,3
282,4
349,3
Marko Gıda
-142,76
131,4
75,9
186,3
142,2
-27,79
Penguen
-76,26
191,3
162
167,4
120,9
-51,08
Tuborg
-342,15
129,9
131
170,7
187,7
-633,96
Vonet
-1,37
71,6
46
40,4
65
-75,21
Ortalama
-83,5
116,3
97,28
127,98
143,41
-99,7
•
34,02
GIDA SEKTÖRÜNÜN HISSE SENETLERI GETIRILERI
ÜZERINDEKIETKISI:
Bu çalışmada gıda sektörünün pazarlama harcamalarının hisse senedi getirileri
üzerindeki etkisi incelenmeye çalışılmıştır. Genel kabul görmüş muhasebe usul ve
prensiplerine göre pazarlama harcamaları bir gider unsuru olarak kabul edilmektedir.
Pazarlama harcamalarının isletmelerin gelir tablolarında faaliyet gideri olarak yer alması bu
bakış açısının en önemli göstergelerinden birisidir. Ancak son dönemlerde finansman alanında
bazı yaklaşımlar doğrultusunda pazarlama harcamalarının bir gider olarak değil, isletmeye
gelecekte değer yaratacak bir yatırım olarak değerlendirilmesi fikri öne çıkmaya başlamıştır.
Pazarlama literatüründe ise pazarlama harcamalarının değer yaratan bir unsur olduğu
konusunda genel bir kabul vardır. O halde pazarlama harcamalarının bir maliyet unsuru
olmaktan çok isletmelerin piyasa değeri üzerinde pozitif etkiye sahip olan bir yatırım olduğu
düşünülebilir. Bu açıdan bakıldığında isletmelerin pazarlama harcamaları müşteri değerini,
marka bilinirliğini ve birçok durumda da satışlarını artırması nedeniyle isletmelerin hisse
senedi getirilerini etkileme olanağına sahip olabilmektedir. Bu doğrultuda çalışmamızda,
IMKB Gıda Sektörü isletmeleri için yapılan panel regresyon analizi ile Pazarlama Satış ve
Dağıtım harcamalarının isletmelerin hisse senedi getirileri üzerindeki etkisi analiz edilmiştir.
3.1. Gıda Sektörünün Hisse Senetleri Getirileri Üzerindeki Örneklemleri:
Bir firmanın pazarda oluşan değerinin kamuya açık tüm bilgileri yansıttığı
varsayıldığında, gıda pazarlama faaliyetleri ile firma değeri arasındaki ilişki istatistiksel olarak
cari pazarlama harcamaları ve hisse senetlerinin piyasa değeri arasındaki ilişki katsayısının
yorumlanması ile açıklanabilir. Bu kapsamda bağımlı değişkeni hisse senedi getirileri olan 6
farklı model geliştirilmiştir. Tüm modellerde hisse senedi getirilerinin piyasa ile olan iliksisini
kontrol edebilmek için İMKB100 getirisi bağımsız değişken olarak yer almıştır.
H = _0 + _1IMKBi,t + _2PDi,t + e (1)
Burada H: Hisse senedi getirilerini, IMKB: _MKB100’ün çalışma dönemi içinde
sağladığı getiriyi ve PD: Örneklem içindeki isletmelerin pazarlama harcamalarındaki
değişimini ifade etmektedir.
Pazarlama faaliyetleri için yapılan harcamanın belli bir noktaya kadar firma değerine
pozitif yönlü etki edebileceğini söz konusu noktadan sonra ise etkinin azalacağını ileri
sürmektedirler. Bu nedenle pazarlama harcamalarının etkisinin konkav olup olmadığını
görebilmek için pazarlama harcamalarının karesi (PD2) ilk modele dahil edilerek aşağıdaki
model elde edilmiştir. Sonuçlarda negatif yönlü ve istatistiksel olarak anlamlı bir katsayının
elde edilmesi literatürde ileri sürülen bu ilişkiyi çalışmanın örneklemi açısından
doğrulayacaktır.
H = _0 + _1IMKBi,t + _2PDi,t + _3PDi,t 2 + e
Firma değerinin isletmenin gelecekteki satışlarının yarattığı nakit akımlarından türemiş
olduğu varsayıldığında, pazarlama harcamalarının satışlar ve firma değeri üzerinde
etkiliolabileceği ileri sürülebilir. Dolayısıyla pazarlama faaliyetlerinin sonuçları cari dönemde
yada hemen sonraki dönemde değer yaratmayabilir. Örneğin, Graham ve Frankenberger
(2000)yaptıkları analizler sonucunda reklam harcamalarının etkisinin 3 yıla kadar
sürebileceğini ilerisürmüşlerdir. Bu nedenle aşağıda ifade edilen 5 gecikmeli (15 ay) model
geliştirilmiştir.
H = _0 + _1IMKBi,t + _2PDi,t + _3PDi,t-1 + _4PDi,t-2 + _5PDi,t-3 + _6PDi,t-4 + _7PDi,t-5 + e (3)
Örneklem içindeki firmaların büyüklük farklılıklarının sonuçları etkileyebileceği
varsayımı ile yukarıdaki üç modelden farklı olarak pazarlama harcamalarındaki değişimin
yerine pazarlama yoğunluğunun yer aldığı aşağıdaki üç model geliştirilmiştir.
H = _0 + _1IMKBi,t + _2PSi,t + e (4)
H = _0 + _1IMKBi,t + _2PSi,t + _3PSi,t
2 +e
(5)
H = _0 + _1IMKBi,t + _2PSi,t + _3PSi,t-1 + _4PSi,t-2 + _5PSi,t-3 + _6PSi,t-4 + _7PSi,t-5 + e (6)
Yukarıdaki her üç modelde de yer alan pazarlama yoğunluğu (PS) değişkeni, her bir
isletmenin pazarlama harcamalarının geçerli dönemdeki satışlara oranlanması ile elde
edilmiştir.
•
SONUÇ
Çalışmada elde edilen bulgular isletmelerin yapmış olduğu cari dönemdeki gıda
harcamalarının hisse senedi getirilerini pozitif yönde etkilediğini göstermiştir.
Bu doğrultuda gıda pazarlama harcamalarındaki artısın hisse senedi getirilerinde artırıcı
bir etki yarattığı söylenebilir. Bunun yanında literatüre uygun olarak, gıda pazarlama
harcamalarının belli bir noktaya kadar hisse senedi getirilerini artırdığı ve o noktadan sonra
ilave pazarlama harcamalarının hisse senedi getirilerini negatif yönde etkilediği görülmüştür.
Gıda pazarlama harcamalarının hisse senedi getirileri üzerindeki gecikmeli etkisinin
incelendiği model sonucunda ise, pazarlama harcamalarının bir ve iki dönem gecikmeli
etkisinin negatif olduğu görülmüştür. Bu nedenle gıda pazarlama harcamalarının bir veya iki
dönem sonra hisse senedi getirilerini azalttığı örneklem içerisindeki firmalar açısından ileri
sürülebilir.
Gıda pazarlama harcamaları yoğunluğunun hisse senedi getirileri üzerindeki etkisinin
incelendiği modelde, gıda pazarlama harcamaları yoğunluğu ile hisse senedi getirileri
arasındaki ilişkinin negatif yönlü olduğu belirlenmiştir. Bu sonuca göre, beklentilerin aksine,
gıda pazarlama harcamalarının satışlar içindeki yoğunluğu arttığında hisse senetlerinin getirisi
azalmaktadır.
Gıda pazarlama harcamaları yoğunluğunun hisse senedi getirileri üzerindeki gecikmeli
etkisinin incelendiği model sonucunda ise gıda üzerine pazarlama harcamaları yoğunluğunun
bir dönem gecikmeli etkisinin negatif, iki dönem gecikmeli etkisinin ise pozitif olduğu tespit
edilmiştir. Bu doğrultuda gıda pazarlama yoğunluğunun bir dönem sonra hisse senedi
getirilerini azalttığı ancak iki dönem sonra hisse senedi getirilerini artırdığı ifade edilebilir.
KAYNAKLAR
Aaker, D. and
R. Jacobson
(1994). “The Financial
Information
Content of
PerceivedQuality”,
Journal of Marketing Research, May, pp.191-201.
Andras,
T.
L.
and
S.
S.
Srinivasan
(2003).
“AdvertisingIntensityand
Intensity:DifferencesacrossIndustriesandTheirImpact
on
R&D
Firm’sPerformance”,
International
Journal of Business andEconomics, Vol. 2, No. 2, pp.81-90.
PaperpresentedandEconAnadolu 2011: Anadolu International Conference in Economics
IIJune 15-17, 2011, Eskisehir, Turkey12
Barth, M. E., M. Clement, G. Foster, and R. Kasznik (1998).
BrandValuesandCapitalMarket Valuation”, Review of Accounting Studies, 3, pp.41-68.
Chauvin K. W. and M. Hirschey (1993). “Advertising, R&D Expendituresandthe
MarketValue of theFirm” Financial Management, 22 (4), pp.128-140.
Cook,
V.
J.
(2003).
“Marketing'sImpact
on
Firm
Value:
The
Value-
SalesDifferential”,Marketing ScienceInstituteWorkingPaper, No.03-109.
Coşkun, E., D. Kök ve A. Yücel (2010). “Pazarlama Faaliyetlerinin Firma Değerine Kısa ve
Uzun Dönem Etkilerinin incelenmesi”, Finans Politik ve Ekonomik Yorumlar,
Cilt:47,Sayı:540, ss. 67-76.
Day, G. and L. Fahey (1988), “Valuing Market Strategies”, Journal of Marketing, 52
(July),pp.45-57.
Demir, Ö. (2005). “Entelektüel Sermayenin _sletmelerin Piyasa Degerlerine Olan
Etkisi”,Dogu Anadolu Bölgesi Araştırmaları, ss.77-82.
Doyle, P. (2000). “ValuingMarketing’sContribution”, European Management Journal,
Vol.18, No.3, pp. 233-245.
Fama,
E.
F.
(1970).
"EfficientCapitalMarkets:
A
Review
of
TheoryandEmpiricalWork,"Journal of Finance, Vol. 25(2), May, pp. 383-417.
Frieder,
L.
and
A.
Subrahmanyam
(2005).
“Brandperceptionsandthe
market
forcommonstock”, Journal of Financial andQuantitative Analysis, 40, pp. 57-85.
Graham R. C. And K. D. Frankenberger (2000). “TheContribution of Changes in
AdvertisingExpenditurestoEarningsand
Market
Values”,
Journal
of
Business
Research, 50, pp. 149–155.
Han, B. H.,and D. Manry (2004). “Thevalue-relevance of R&D andadvertisingexpenditures:
EvidencefromKorea” International Journal of Accounting, 39(2), pp. 155-174.
Ho, Y. K., H.T. Keh, and J. M. Ong (2005). “TheEffects of R&D andAdvertising on
FirmValue: An Examination of ManufacturingandNonmanufacturingFirms”, IEEE
TransactionsOn Engineering Management, Vol. 52, No. 1, pp. 3-14.
Ittner, C. D. and D. F. Larcker (1998), “AreNonFinancialMeasuresLeadingIndicators
ofFinancial Performance? An Analysis of CustomerSatisfaction”, Journal of
AccountingResearch, 36 (Supplement), pp.1–35.
Joshi,
A.
and
D.M.
Hanssens
(2010).
“TheDirectandIndirectEffects
of
AdvertisingSpendingon FirmValue”, Journal of Marketing, Vol.74, January , pp. 20–
33.
Krasnikov, A. and S. Jayachandran (2008). “TheRelativeImpact of Marketing,
Researchand-Development, and Operations Capabilities on FirmPerformance”,
Journal of MarketingVol.72, (July), pp. 1–11.
Uluslararası Alanya İşletme Fakültesi Dergisi 3/2 (2011)193-215(Çopur vd., 2010:1).(Bulu
vd., 2007:320)http://iibf.erciyes.edu.tr/dergi/sayi38/008_yigit-yigit.pdf
Yalçıner vd. 2005: 178. Basu (1977, 1983)
TÜİK, 2011.
TÜİK, 2007
DC Gardner, (1991), a.g.e., s.28.
IMKB, (1996), Haftalık Bülten, No: 49, 13 Aralık s.59-61.
M. Bolak, (1997), "Sermaye Piyasası", Banka ve Ekonomik Yorumlar Dergisi, Yıl: 34, Ocak,
s.31-33
TOBB, 2010
Sakarya,
2008;
İMKB
Şirket
http://www.İmkb.Gov.tr/malitablo.htm)
Mali
Tabloları
2002
ve
2007,
Download