Uploaded by User8191

KAMIL-GUZEL-EDEBIYAT

advertisement
Batı Edebiyatındaki Edebi Akımlar
 HÜMANİZM
 EKSPRESYONİZM
 KLASİSİZM
 KÜBİZM
 ROMANTİZM
 FÜTÜRİZM
 REALİZM
 DADAİZM
 NATÜRALİZM
 SÜRREALİZM
 PARNASİZM
 EGZİSTANSİYALİZM
 SEMBOLİZM
 İNTÜİSYONİZM
 EMPRESYONİZM
KAMİL GÜZEL 292 AND-11/B
HÜMANİZM (İNSANCILIK)

Hümanizm, edebiyatı da etkilemiş ve edebiyat akımı olarak etkili olmuştur.

İtalya’da doğan bu akım 14. yüzyıldan 17. yüzyıla kadar
etkisini sürdürür.

Hümanizm Rönesans’ın hazırlayıcısı olmuştur.

Hümanizmde Eski Yunan ve Latin edebiyatlarından hareketle (dünyaya bakışları, işledikleri konular…) insanlığa
seslenme amaçlanmıştır.
Temsilcileri
 Dante, Boccacio, Petrarca, Montaigne, Cervantes
Dante alighieri
KLASİSİZM
Klasisizm kelimesi, Lâtincede seçme anlamına
gelen “classicus” kelimesinden gelmektedir.
XVI. Yüzyıl sonlarından itibaren ortaya
çıkmaya başlamış, XVII. Yüzyılda en görkemli
eserlerini vermiştir. Bu sebeple “1660
mektebi” de denmektedir. Batı sanat tarihinin
en uzun ömürlü akımıdır. Bu görüşün
temelinde Batı edebiyatının temelini
oluşturan eski Yunan ve Latin edebiyatını
taklit etme, ona dönüş düşüncesi
yatmaktadır. Edebi akımlar konusunun
temelini oluşturur.
Klasisizmin Özellikleri,
Felsefesi ve Sanat Görüşü

17. yüzyılda Fransa’da ortaya çıkmıştır.

Boilleau, bu akımın kuramcısıdır.

Eski Yunan ve Latin kaynakları esas alınmıştır.

Akla ve mantığa önem verilmiştir.

İnsan doğasına, gerçeğe uygun konular seçilmiştir.

Doğa örnek alınmıştır.

Konuya değil konunun işleniş biçimine önem verilmiştir.

Seçkin ve olgun kişiler iç dünyalarıyla konu edilmiştir.

Erdeme, ahlaka büyük önem verilmiştir.

Yazarlar, eserlerine kendi kişiliklerini yansıtmamışlardır.

Yüksek tabakanın konuşma dili esas alınmıştır.

Kaba sözlere yer verilmemiştir.

Biçimce kusursuz eserler ortaya koymaya çalışmışlardır.

Süssüz ve açık bir anlatım esas alınmıştır.

Dini konulara yer verilmemiştir.

Klasisizmin ana türleri trajedi ve komedidir.
Şinasi
Klasisizmin Batı Edebiyatındaki Temsilcileri
Jean De La Fontaine, Jean Racine, Pierre Corneille, François de Malharbe,
Moliere, Blaise Pascal, Bossuet, Nicolas Boileau, Francois de la Mothe Fenelon.
Klasisizmin Türk Edebiyatındaki temsilcileri
Tanzimat edebiyatı sanatçılarından Şinasi, Ahmet Vefik Paşa,
Direktör Ali Bey, Yusuf Kamil Paşa.
ROMANTİZM (Coşumculuk)
Klasisizmin katı kurallarına bir tepki olarak 18. yüzyılda ortaya
çıkan fakat ilkeleri 19. Yüzyılın başında Victor Hugo tarafından
“Cromwell” adlı oyunun önsözünde ortaya konan akımdır.
Romantizmin Özellikleri,
Felsefesi ve Sanat Görüşü

18. yüzyılda Klasisizme tepki olarak Almanya’da doğmuştur.

Fransız İhtilalı’nın etkisiyle gelişim göstermiş, 19.yy’dan sonra ise Fransa’da sistemli bir akım
haline gelmiştir.

Romantizmin kurallarını Fransız sanatçı Victor Hugo, “Cromwell” adlı eserinin önsözünde
ortaya koymuştur.

Hayal ve duyguya büyük önem verilmiştir.

Aşk, ölüm, doğa konuları işlenmiştir.

Konular din duygusuna dayanır.

“Toplum için sanat” anlayışını savunmuşlardır.

Kişilerin değil toplumun düzeltilmesi amaçlanmış, kişiler içinde bulundukları çevreyle birlikte
değerlendirilmiştir.

Klasisizmde ihmal edilen “doğa”ya önem verilmiştir.

Doğa tasvirlerine geniş yer verilmiştir.

Sanatlı ve mecazlı bir dil kullanılmıştır.

Yunan ve Latin edebiyatları yerine, milli hikâye ve efsaneler kaynak olarak alınmıştır.

Sanatçı kendini eserlerinde gizlememiş, taraf tutmuş okura yol göstermiştir.

Eserlerde iyiler hep iyi, kötüler hep kötü olmak üzere tek yönlüdür.

Yazarlar, “iyi” den yana olmuşlardır.

Olaylar anlatırken, tesadüflere ve olağanüstülüklere çokça başvurulmuştur.

Roman türünde yaygınlaşmıştır.
Temsilcileri
Victor Hugo, J.J. Rouesseau, Voltaire,
Goethe, Schiller, Lamartine, Shelley,
Chateaubriand, Alfred de Musset,
Alexandre Dumas, Puşkin,
Türk edebiyatında: Namık Kemal,
Ahmet Mithat Efendi, Abdülhak Hamit
Tarhan, Recaizade Mahmut Ekrem
(şiirleriyle)
Victor Hugo
REALİZM(GERÇEKCİLİK)
 Romantizme tepki olarak 19. yüzyılın ikinci yarısında
ortaya çıkmış ve daha çok öykü, romantürlerinde
başarılı olmuştur. Önemli bir edebi akımlar konusudur.
Realizmin özellikleri, felsefesi
ve sanat görüşü

19. yy’da romantizme tepki olarak ortaya çıkmıştır.

Akımın ortaya çıkışında August Comte’un pozitivist
felsefesinin etkisi vardır.

Gözlem ve belgelere büyük önem verilir.

Çevre, insan gelişiminde önemli olduğundan önemsenmiştir.

“Sanat için sanat” anlayışı savunulmuştur.

Olağanüstü olay ve kişilere yer verilmemiştir.

Psikolojik çözümlemelere çok yer verilmiştir.

Yazarlar, eserlerde kişiliklerini gizlemişlerdir.

Açık, anlaşılır bir dil kullanılmıştır.

Özellikle roman ve öykü alanında eser verilmiştir.

Realizmden etkilenen şiir akımına parnasizm denir.
Temsilcileri
Balzac, Stendhal, Gustave Flaubert,
Daniel Defoe, Tolstoy, Gorki, Gogol,
Dosteyevski, Çehov, Charles Dickens,
Hemingway, Mark Twain
Türk edebiyatında: Sami Paşazade
Sezai, R. Mahmut Ekrem, Halit Ziya
Uşaklıgil, Mehmet Rauf, Yakup Kadri,
Refik Halit, Halide Edip, Reşat Nuri,
Ömer Seyfettin
Halit Ziya Uşaklıgil
NATÜRALİZM (DOĞALCILIK)
19. yüzyılın ikinci yarısında Darwinci doğa anlayışının
edebiyata uyarlaması ile ortaya çıkmıştır.
NATÜRALİZM ÖZELLİKLERİ

19. yy’da realizmin gerçeklik için yeterli olamadığı düşüncesiyle, realizmle aynı
dönemde ortaya çıktı.

Natüralizmin kurucusu Fransız yazar Emile Zola’dır.

Realizmdeki gözlemciliğin yanında, determinist (gerekircilik) görüşle bilimsel
deneylerden yararlanmak esas kabul edilmiştir; bu nedenle Emil Zola yirmi ciltlik
“Deneysel Roman”ını yazmış, bunda bir ailenin genetik tarihini anlatmıştır.

“Sanat için sanat” anlayışını savunmuşlardır. Soyaçekim ve içgüdülerin insan
davranışındaki önemi vurgulanır.

Eserlerin savunduğu bir “tez” vardır.

“Sanat, doğanın kopyasıdır.” düşüncesini savunurlar. Yazarlar eserlerde kişiliklerini
gizler.

Eserlerin dili yalın ve doğaldır, eserlerde argoya yer verilir. Ahlaki bir amaç güdülmez.

Hayatın kötü yanları, kişilerin çirkin özellikleri anlatılmıştır.

Çevrenin insan kişiliğinin oluşumundaki etkisi göz ardı edilmediğinden çevre ve insan
tasvirleri yapılmıştır.

Natüralizm, roman, öykü ve tiyatro türlerinde gelişmiştir.
Temsilcileri
Emile Zola, Goncourt Kardeşler,
Alphonse Daudet, Guy de
Maupassant, J. Steinbeck, Henrik
İbsen
Türk edebiyatında: Nabizade
Nazım (ilk izler), Hüseyin Rahmi
Gürpınar (asıl temsilci)
Emile Zola
PARNASİZM (ŞİİRDE GERÇEKÇİLİK)
 Şiirde realizmin yansımasıdır. Romantizmin aşırı
duygusallığına tepki olarak ortaya çıkmıştır.
TEMSİLCİLERİ
Theophile Gautier, Jose Maria
de Heredia, Thedore, Banville,
François, Coppe, Leconte de
Lisle
Türk edebiyatında: Cenap
Şahabettin (ilk temsilci), Tevfik
Fikret (en önemli temsilci),
Yahya Kemal (kısmen)
Cenap Şahabettin
PARNASİZM Özellikleri

19. yy’da ortaya çıkmıştır.

Realizmin şiirdeki yansımasıdır; başka bir ifadeyle duygusal, içe dönük olan
romantik şiire tepki olarak doğmuş, realist şiir akımıdır.

Sadece şiirde görülen bir akımdır.

Şair, şiirde kişiliğini gizlemiş gözlemlerini nesnel bir şekilde yansıtmıştır.

Şiirlerde felsefi düşünceler, bilimsel görüşler işlenmiştir.

“Sanat sanat içindir” felsefesiyle yazılan şiirlerde, “kuyumcu titizliği” görülür;
sözcük seçimine, ölçü, kafiye ve redif gibi şiirin şekilsel unsurlarına büyük
önem verilmiştir.

En çok “sone” biçimi kullanılmıştır.

Eski Yunan ve Latin kültüründen tarihi’ olaylardan ve efsanelerden
etkilenilmiştir.

Dil, açık ve yalındır.

Betimlemelerle adeta resim çizilmiştir.

Şiirin güzelliği, topluma yararlılığına tercih edilmiştir.

Türk edebiyatında Servet-i Fünun şairleri bu akımdan etkilenmişlerdir.
SEMBOLİZM ( Simgecilik )
19. yüzyılda Fransa’da parnasizme tepki olarak ortaya
çıkmıştır.
Sembolizmin Özellikleri

Realizme ve realizmin şiirdeki yansıması olan Parnasizme
tepki olarak 19. yy’da ortaya çıkmıştır.

Sembolizme göre: Gerçeği olduğu gibi anlatmak
imkânsızdır. Dış dünya duyuların yanıltmasıyla ulaşır
insana. O halde her insan dış dünyayı farklı algılar.
Dolayısıyla şair şiirde izlenimlerini anlatmalıdır.

İzlenimler, sembollerle anlatılır.

Kapalı bir anlatım söz konusudur.

Şiirlerde musiki ve ahenge çok önem verilir.

Şiirde biçim kusursuzluğu aranır.

Özellikle şiirde sonra da tiyatroda gelişmiştir.
Temsilcileri
Baudelaire, Rimbaud, Mallarme, Verlaine, Vallery
Türk edebiyatında: Ahmet Haşim, Cenap Şahabettin (Kısmen
Etkilenenler: Cahit Sıtkı, A. Hamdi Tanpınar, N. Fazıl Kısakürek,
Ahmet Muhip Dıranas)
AHMET HAŞİM
EMPRESYONİZM (İZLENİMCİLİK)
 19. yüzyıl sonlarında Fransa’da doğmuş, önce resimde
sonra da edebiyatta etkisini göstermiştir.
EMPRESYONİZM Özellikleri

19. yüzyılın sonlarında Fransa’da ortaya çıkmıştır.

Doğa, olduğu gibi değil sanatçıda bıraktığı izlenimlerle
anlatılır.

Şiirde öznelliğe önem verilir.

Sanat için sanat anlayışıyla hareket edilir.

Sembolizmin bazı özelliklerini taşır, ancak sembolizmden
farklı olarak şairler, biçime, uyağa önem vermezler.

Sembolizmden farklı olarak izlenimler imgelerle
yapılmaz.

Nesnelere değişik anlamlar yüklenir.

Sanatçılarda, sembolizm ve empresyonizm genellikle bir
arada görülür.
Temsilcileri
 Rimbaud, Verlaine, J. Joyce Rilke
 Türk edebiyatında: Tamamıyla
bu akıma bağlı sanatçı yoktur,
Ahmet Haşim, Cenap Şahabettin
ve A. Muhip Dıranas’ta etkileri
görülür.
Paul Verlaine
EKSPRESYONİZM (DIŞAVURUMCULUK)

20. yüzyılın başlarında Almanya’da Empresyonizme tepki
olarak ortaya çıkmıştır.

Dış dünya bırakılmalı, insanın ruhu konu edilmelidir,
düşüncesi vardır.

Dış dünyadan kaçmak ve insanın özünü, ruhsal
durumlarını yansıtmak amaçtır.
Temsilcileri
Franz Kafka, James
Joyce, T. S. Eliot
KÜBİZM
 Empresyonizme tepki olarak
doğmuştur.
 Daha çok resim ve heykelde etkili
olmuştur.
 Düşünceler geometrik şekillerle dile
getirilir.
 Temsilcileri
 Picasso, Max Jacop, Apollinaire
FÜTÜRİZM (GELECEKÇİLİK)
 1909′ da İtalyan şair Marinetti tarafından kurulmuştur.
 Geleneksel sanat değerlerini yok saymışlar, özgürce yeni
biçimlerle eserler vermişlerdir.
 Sanatın bütün dallarında makineyi ve hızı yansıtmak isterler.
 Temsilcileri
 Marinetti, Mayakovski
 Türk edebiyatında: Nazım Hikmet (ilk dönemlerinde)
DADAİZM (KURALSIZLIK)
 1916’da Tristan Tzara
tarafından kurulmuştur.
 Kuralsızlığı kural edinen, her
türlü ahlak, dil ve estetik
kuralını yıkmayı amaçlayan
bir akımdır.
 Şiirlerini rasgele bir araya
getirdikleri sözcüklerle
yazmışlardır.
 Temsilcileri
 Tristan Tzara, Andre Breton
SÜRREALİZM (GERÇEKÜSTÜCÜLÜK)

İlkeleri Fransız şair Andre Breton tarafından 1924’te ortaya konulmuştur.

Freud’un psikanaliz yöntemi temel oluşturur.

Sanat, insanı anlatmalı ise insanın gerçek kişiliği,
bilinçaltındaki istek, eğilim ve korkularda ortaya çıkar. Bu
nedenle bilinçaltını ortaya çıkaran rüya, sayıklamalar gibi
anlatımlara önem verilir.

Bilinçaltını akıl ve mantıktan üstün tutmuşlardır.

“Otomatik yazı” denen bir yazı sistemi ile sanatçı
aklından geçenleri dil bilgisi kurallarını düşünmeden
yazar ve böylelikle ortaya bir sanat eseri çıkar.
Temsilcileri
Andre Breton, Paul Eluard, Louis Aragon
Türk edebiyatında: Garipçiler ve İkinci Yeniciler bu akımdan etkilenmiştir.
Son Garipçiler
EGZİSTANSİYALİZM (VAROLUŞÇULUK)

Martin Heidegger’in varoluşçuluk felsefesinin edebiyattaki
yansımasıdır.

Edebiyattaki kurucusu Jean Paul Sartre’dır.

Descartes’in “Düşünüyorum öyleyse varım.” felsefesine yani akla
dayanır.

Varoluşçuluk, insanın varoluşuyla doğal nesnelere özgü varlık türü
arasındaki karşıtlığı büyük bir güçle vurgulayan, iradesi, bilinci ve
aklı olan insanların irade ve bilinçten yoksun nesneler dünyasına
fırlatılmış olduğunu öne süren bir düşünce akımıdır.

Varoluşçuluğa göre: insan karşılaştığı durumlar karşısında en iyiyi
en doğruyu aklıyla seçecektir. Ancak bu bir bunalımla olacaktır.
Dolayısıyla insan sorumluluk bilinciyle hareket eder ve kendini var
eder. Çünkü insan, karakterini kendi yaratarak var olur.

Cumhuriyet Dönemi’nde edebiyatımıza giren bu akımdan Edip
Cansever ve Yusuf Atılgan etkilenmiştir.
Temsilcileri
 Jean Paul Sartre
 Albert Camus
 Andre Malraux
 Simone de Beauvoir
Jean Paul Sartre
SEZGİCİLİK (İNTÜİSYONİZM)

Bu akımın düşünceleri büyük ölçüde Fransız filozof Henri Bergson’un
sezgicilik/ruhçuluk felsefesine dayanır.

Materyalizme ve pozitivizme karşı olan, idealist bir yaklaşımdır.

Bu anlayışa göre bilginin asıl kaynağı akıl değil sezgidir.

İnsanın sezgi gücünün hayalleri ve duyguları belirlediği, maddenin,
varlığın buna bağlı olarak şekillendiği savunulur; dış dünya, varlık,
madde, eşya, ruhun, düşüncenin bir ürünüdür.

Sembolist şairlerin, saf şiir anlayışını savunan şairlerin varlığa yaklaşım
biçimleri büyük ölçüde sezgici felsefeye dayanır.

Belirleyici olan somut varlık değil, şairin duyuş, görüş, düşünüş tarzıdır.
Dış dünya insanın iç dünyasını ifade etmeye yarayan simgeler âlemidir.

Dış dünya, düşünceyle, duyguyla, algıyla, rüyayla anlamlandırılabilir.

Bu akım edebiyatımıza Cumhuriyet Dönemi’nde girmiştir.

Türk şiirinde sezgici yaklaşımın en önemli temsilcisi Ahmet Hamdi
Tanpınar’dır.

Necip Fazıl Kısakürek, Asaf Halet Çelebi gibi yazar ve şairler üzerinde de
bu anlayışın etkileri vardır.
Download