Uploaded by User909

Et-Tuhfetü’z-Zekiyye fi’l-Lügati’t-Türkiyye

advertisement
Et-Tuhfetü’z-Zekiyye fi’l-Lügati’t-Türkiyye
Yazılı ürünlerle takip edilebilen yaklaşık 1275 yıllık bir geçmişe sahip Türk dili, bu tarihî süreç
içerisinde pek çok lehçeye ayrılmış ve çeşitli coğrafyalarda hem yazı dili hem de konuşma dili olarak
kullanılmıştır. Türkçenin, "Kıpçak Türkçesi" ya da "Kıpçak Dönemi" adıyla anılan tarihî süreci de,
bilhassa yabancı topluluklara bu dilin öğretilmesi amacıyla yazılmış mühim eserlerin verildiği,
sözlüklerin ve dil bilgisi kitaplarının telif edildiği önemli bir devresi niteliğindedir.
XII. yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren savaşçı-köle olarak Suriye, Irak ve Mısır civarlarına yerleşmeye
başlayan, Moğol İstilası sonucunda ise bir kısmı Macaristan'a, bir kısmı da yine yukarıda adı geçen
bölgelere sürüklenen Kıpçak boyları, XIII. yüzyılın ikinci yarısında Eyyubî Devleti'ne son vererek
Kölemen (Memlük) Devleti'ni kurdular. Bu durum, Arapça konuşan yerlileri ciddi olarak, yeni
hâkimlerin ana diliyle uğraşmaya sevk ediyordu (Pritsak 1998: 112). Böylece, saygınlığı yüksek bir dil
hâline gelen Türkçeyi öğretmek üzere, Arap dilinde, önceki dönemlere kıyasla, çok sayıda sözlük ve
dil bilgisi eseri verilmeye başlandı ve halkın Türkçeye olan ilgisi artar oldu. Bu ilginin bir sonucu
olarak telif edilen ve bugün elimizde tek yazması bulunan Et-Tuhfetü'z-Zekiyye fi'l-Lûgati't-
Türkiyye 'Türk diline güzel kokulu hediye' (bundan sonra Et-Tuhfetü'z-Zekiyye olarak anılacaktır) adlı
Arapçadan Türkçeye sözlük ise, başka hiçbir kaynakta yer almayan Türkçe kelimeler barındırması ve
çeşitli dil bilgisi kurallarını aktarması dolayısıyla tarihî dil araştırmalarına önemli bir kaynak teşkil
edebilecek niteliktedir.
Sözlük ve dil bilgisi olmak üzere iki kısımdan oluşan Et-Tuhfetü'z-Zekiyye'nin günümüze ulaşan tek
yazma nüshası bulunmaktadır ve bu nüsha İstanbul Beyazıt Camii Veliyüddin Efendi Kütüphanesi
3092 numarada kayıtlıdır. Dut ağacından yapılma 26x17,5 cm boyutlarındaki dayanıklı abadi kâğıt
üzerine yazılan ve 91 yapraktan (182 sayfadan) meydana gelen eserin her sayfasında yaklaşık 13
satır ve 7 kelime bulunmaktadır. Sayfaların kenarlarına ise, eserin kaleme alındığı dönemde yaygın
olarak kullanılan "nesih kırması"1 tarzında Türkçe ve Arapça notlar işlenmiştir.
İki sayfası eksik olduğu tahmin edilen eserin sözlük bölümünü meydana getiren ilk 78 sayfasında
kelimeler, Arap sözlükçülük kurallarına uygun olarak, ebced sırasına göre isimler ve fiiller olarak
sıralanmış; Türkçe kelimeler kırmızı, Arapça kelimeler ise siyah mürekkeple yazılmıştır (Özyetgin
2001: 40). Bu bölümdeki Arapça kelimelerde şeddeden başka hareke pek kullanılmamış; fakat Kıpçak
Türkçesine ait kelimeler yoğun bir şekilde harekelendirilmiştir. Kapalı e sesi (ė) ise esre ile üstünün
bir arada kullanılmasıyla gösterilmiştir.
Eserin, yaklaşık 3000 kelime barındıran sözlük bölümünden sonra, yine Arapça kurallara göre
düzenlenen dil bilgisi bölümü yer almaktadır. Toplam 61 konudan oluşan bu bölümde müellif, biçim
bilgisi ve söz dizimi konularını ele alarak, Türkçenin dil bilgisine ait hususları aktarmayı amaçlamıştır.
Arapça örneklerin yanı sıra Türkçe kelimelerle de örnekleme yapmış ve son iki sayfada ise, bu
kısımda değindiği konuları özetlemiştir. Bu bölümde yer alan konu başlıklarından bazıları
şöyledir: Belirli ve belirsiz isimler, özel isimler, alet isimleri, zamirler, mastar, zamanlar...
Eserin nerede, hangi tarihte ve kim tarafından yazıldığıyla ilgili kesin bilgiler bulunmamakla beraber,
yazmanın ilk sayfasında yer alan iki satırlık çıkarmadan ve son sayfalarındaki ifadelerden, H. 829
(1425) tarihinden önce yazılmış olacağı bilgisine ulaşılabilmektedir. Ayrıca, eserde yer alan bazı
kelimelerde, müellifin, H. 712 (1312) yılında Kahire'de Ebu Hayyân tarafından yazılmış Kitabü'l-İdrâk
li Lisâni'l-Etrâk adlı eserden faydalandığı da anlaşılmaktadır. Dolayısıyla eserin, Memlük Kıpçaklarının
son dönemlerine ait olduğu tahmin edilmektedir (Türk 2006: 4).
Et-Tuhfetü'z-Zekiyye'nin tam olarak nerede yazıldığının belli olmamasına rağmen, Özbek bilgini Ergeş
İ. Fazılov, eserde geçen bazı kelimeleri göz önünde bulundurarak, Et-Tuhfetü'z-Zekiyye'nin Suriye'de
yazımına başlandığını ve Mısır'da tamamlandığını savunmaktadır (Fazılov 1978: 10). Dil ve TarihCoğrafya Fakültesinde dersler veren Hungarolog Tibor Halasi Kun ve Polonyalı Türkolog Ananiasz
Zajaczkowski ise, müellifin eserine dâhil ettiği kelimelerden, benimsediği üsluptan ve eserdeki yer
adlarından hareketle, Suriye'de Suriye Arapçasına yakın bir dille yazıldığını belirtmektedirler (Kun
1949: 430; Zajaczkowski 1940: 149-162). Ukraynalı oryantalist Omeljan Pritsak ve Özbek Türkolog
Salih Mutallibov da bu görüşü paylaşmaktadır (Pritsak 1988: 74-81; Mutallibov 1968: 10).
Eserin kim tarafından yazıldığı da, nerede telif edildiğinin ve hangi tarihte yazıldığının bilinmediği gibi,
belli değildir. Eser üzerinde çalışan araştırmacılar, eserdeki hatalardan yola çıkarak, müellifin
Türkçeye tam olarak hâkim olmadığını, Arapça ve Farsça konusunda da eksiklerinin bulunduğunu
belirtmektedirler. Kun ise, Kitabü'l-İdrâk li Lisâni'l-Etrâk ile Et-Tuhfetü'z-Zekiyye arasındaki
benzerliklere istinaden, müellifin, Ebu Hayyân'dan dersler almış olabileceği ihtimalini öne
sürmektedir. Ayrıca Kun, bugün, İsrail’in kuzeyinde yer alan Safad şehrinde doğan ve H. 764 (1362)
yılında ölen Salahaddin Halil bin Aybek as-Safadî'nin kaleminden çıkmış bir eser ile Et-Tuhfetü'zZekiyye'yi karşılaştırıp bu iki eser arasında yazı biçimi bakımından şaşırtıcı derece benzerlik olduğunu
vurgulamış; ardından, Salahaddin Halil bin Aybek as-Safadî'nin Ebu Hayyân'ın öğrencisi olduğunu da
belirtip Et-Tuhfetü'z-Zekiyye'nin müellifinin de bu kişi olabileceğini savunmuştur (Kun 1985: 167173). Öte yandan Zajaczkowski, eserde adı zikredilen Muhammed bin Zeynuddin el-Menûfî'yi müellif
olarak kabul etse de, Hüseyin Hüsameddin, bu kişinin eserin müellifi mi yoksa metni düzelten kişi mi
olduğu hususunun belli olmadığını söylemektedir (Zajaczkowski 1940: 149-162; Hüsameddin 1934:
37-74). Fazılov ise, eserde yer alan Akbars, Arslan, Aydoğdı, Kündoğdı gibi bazı kişi isimlerine işaret
ederek, müellifin Orta Asya kökenli olabileceği üzerinde de durmaktadır (Fazılov 1976: 334-340).
Et-Tuhfetü'z-Zekiyye'nin müellifi, eserinin giriş kısmında, "Bu dilde birçok kitap yazılmıştır. Benden
önce bu yolu takip edenlerin yolunu takip etmek ve bu konuyla ilgili soru soranlara cevap vermek
için ben de böyle bir çalışma yapmaya karar verdim." diyerek, eserini yazma amacını açıkça ortaya
koymuş ve Kıpçak Türkçesinin önemini vurgulamak düşüncesiyle, "Bu kitapta Kıpçak diyeleği üzerine
dayandım;
çünkü
en
çok
kullanılan
odur.
Burada
Türkmen
diyeleğini
-sıkışmadıkça-
söylemedim." ifadesini geçmiştir (Atalay 1945: 3). Kun ise, "Philologica I" adlı makalesinde, eserin
önemine istinaden şunları kaydetmiştir: "Bu eserin, daha etraflı bir tetkikinden sonra Kıpçak dil
yadigârları arasında en ehemmiyetlisi olduğu, hattâ Arap zihniyetiyle yazılmış Türkçe dil kitapları
arasında hemen Kaşgarlı'nın meşhur sözlüğünden sonra geldiği de tespit edilmiştir." (Kun 1947: 4).
Türkmenlerin kullandığı kelimeleri ‫ ليق‬kile 'denmiş' ya da ‫ لاقي‬yukalu 'denir' ifadeleriyle veren
müellif, gerekli durumlarda bu kelimeleri açıklamaktadır: ‫ وروط‬toru ‫ طوغرو ق يل‬kìle togru 'doğru
denir' ya da ‫ ىتشياد‬deyişti ‫ ق يل داك ي ش تى‬kìle değişti 'değişti denir' gibi. Bu farklılığı, bazen de
‫ ت رك مان‬Türkmen veya ‫ ىنامكرت‬Türkmenî ifadesini kullanarak göstermiştir (Türk 2006: 6-7).
Müellif, zaman zaman Tatarca kelimelere de yer vermekte ve yer verdiği bu Tatarca kelimeleri eserin
dil bilgisi kısmında daha detaylı bir şekilde ele almakta ve açıklamaktadır.
Müellif, eserin sözlük kısmında kullanmış olduğu Arap sözlükçülük sistemindeki diziliş sırasına tam
anlamıyla uymamış ve bazı kelimeleri, baş harflerini dikkate almaksızın ilgisiz bölümler altına
yazmıştır. ‫ قحاس‬saht 'ezdi' kelimesine /‫ذ‬/ ile başlayan bölümde, yine ‫ ىبن‬nebî 'peygamber'
kelimesine ise /‫ر‬/ ile başlayan bölümde yer vermesi bu duruma örnek olarak gösterilebilir. Bazı
kelimelere Türkçe yerine Farsça ya da Arapça karşılıklar vermeyi tercih edip bazen de Arapça
kelimelerin yerine Türkçe ve Farsça kelimeler kullanan müellif, eserine hemze harfiyle giriş yapmış,
fakat hemze ile başlamamasına rağmen insan yaşamıyla ilgili temel kelimelere, organ isimlerine, at
ve atçılıkla ilgili terimlere ve bazı zarflara bu bölümde yer vermiştir.2
Eserin nerede ve kim tarafından yazıldığının bilinememesi, başka nüshalarının bulunmaması, eserde
yer alan kelimelerden bazılarının tam olarak adlandırılamamış olması, çeşitli okuma hataları gibi
hususlar, eserin bilim dünyasında hak ettiği ilgiyi bulamamasına sebep olmuş ve bu durum, eser
üzerinde bugüne kadar yapılan çalışmaların oldukça sınırlı ve yüzeysel kalması sonucunu
doğurmuştur.
Çeşitli bilinmezlere ve aydınlatılamayan noktalara sahip bu eseri bilim âlemine ilk olarak tanıtan M.
Fuad Köprülü olsa da, Hikmet Turhan Dağlıoğlu, Şemseddin Sami ile ilgili kaleme aldığı bir eserinde,
onun Et-Tuhfetü'z-Zekiyye'yi tercüme etmeye başladığını belirtmiş ve 1902 yılında giriştiği bu
tercümenin 212 sayfaya ulaştığını kaydetmiştir (Türk 2006: 13).
Köprülü, 1922 yılında "Körösi Csoma Archivum" adındaki Macar araştırma dergisinde yayımlanan ve
Şeyyad Hamza'ya ait bir metinde geçen kelimeleri "tanıklamak" amacıyla kaleme aldığı makalesinde
Et-Tuhfetü'z-Zekiyye'den bahsedip eserin Divânü Lugâti't-Türk ile Kitâbü'l-İdrâk li Lisâni'l-Etrâk gibi
önemli bir sözlük olduğunu belirtmiş ve esere karşı gösterilen ilgisizliğe değinerek, bu ilgisizliğin
nedenlerini sıralamıştır.
Köprülü'nün eserle ilgili bu yayınından sonra Kun, Beyazıt Umumî Kütüphanesi Müdürü İsmail Saip'in
yardımıyla eserin fotoğrafını almış ve "Die mameluk-kiptschakischen Sprachstudien und die
Handschrifen in Stambul" (İstanbul Kütüphanelerinde Bulunan Kölemenler Devri Yazmaları ve Bu
Devrin Dili) adlı makalesinde Et-Tuhfetü'z-Zekiyye'ye değinip kısa bir süre içerisinde bu eseri
yayımlayacağının
haberini
vermiştir.
Kun'un
bu
girişiminin
ardından
Zajaczkowski,
"Note
complemantari sulla lessicografia arabo-turca nell'epoca dello Stato Mamelucco" (Memlükler
Devrindeki Arapça-Türkçe El Kitabı Çalışmaları Üzerine İlave Notlar) adlı makalesinde, Kıpçak
dönemine ait sözlüklerden bazılarına değinip Et-Tuhfetü'z-Zekiyye'nin 15. asırda yazıldığını iddia
etmiş ve müellifin, kelimeler üzerine etimoloji denemeleri yaptığını da vurgulamıştır. Yazdığı bu
makalesinin sonuna sözlük ve indeks de ekleyen Zajaczkowski, sonrasında eserle ilgili herhangi bir
çalışmada bulunmamıştır. 1942 yılına gelindiğinde ise Kun, eserin tıpkıbasımını bir Macar dergisinde
yayımlamıştır.
Tüm bu gelişmelere rağmen Besim Atalay, Kun'un eser üzerinde çalışacağı duyurusunu da dikkate
almayarak ya da bu duyurunun farkında olmayarak, neşir çalışmalarına başlamış ve 1945 yılında
Türk Dil Kurumu aracılığıyla eseri yayımlamıştır. Atalay'ın bu çalışması, ön söz, tercüme ve indeks
olmak üzere üç kısımdan oluşmaktadır. Eserin telif edilme amacı, önemi, yazılış tarihi, müellifi, Kıpçak
boyları, Kıpçakça gibi pek çok unsura ön sözde değinen Atalay, çalışmasının ikinci kısmında EtTuhfetü'z-Zekiyye metninin tercümesini vermekte ve son olarak da kelime indeksini aktarmaktadır.
Atalay'ın bu çalışması üzerine Kun, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi'nin V.
cildinde "Philologica I" adlı bir tenkit yazısı yayımlamış ve neşrin, belli prensiplere uygun olarak
yapılmadığı hususunu vurgulayıp pek çok yönden bu çalışmayı eleştirmiştir. Atalay'ın neşrinde hatalı,
eksik okunan ya da hiç okunamayan 141 kelimeyi de madde madde ele alan Kun, eser üzerinde
kendisinin çalışacağını duyurmasına karşın, Atalay'ın bunu görmezden gelerek, eseri neşrettiğini
yazmaktadır. Neşirdeki sözlük ve gramer kısımlarının tercümesinin gereksiz olduğunu belirtip
Atalay'ın Et-Tuhfetü'z-Zekiyye'de yer alan kelimelerin tam listesini vermiş olmasının yerine, Avrupa dil
bilgisi tasnif sistemine dayalı taslağını ya da indeksinin ayrıntılı olarak işlenmiş şeklinin daha faydalı
olacağı kanaatini dile getirmiştir (Kun 1947: 8). İndeks kısmında yer alan ilgisiz kelimeler, kelimelere
farklı anlam yüklenmesi ya da bazı anlamlarının verilmemesi gibi konular Kun'un eleştirdiği diğer
hususlar arasındadır. Yine Kun, Atalay'ın savunduğu bir görüş olan "müellifin Arapça, Farsça ve
Türkçeye tam olarak hâkim olmaması"nı da eleştirmiş ve tam tersi bir fikir beyan etmiştir (Kun 1947:
9).
Bu eleştirilere, "'Ettuhfet-üz-Zekiyye' Çevirmesi'nin Tenkidi Dolayisiyle" adlı makalesi ile aynı dergiden
cevap veren Atalay, Kun'un, eseri ilk olarak kendisinin çalışacağını belirtmesine rağmen Atalay'ın
bunu duymazlıktan gelerek neşrettiğine dair yazdığı cümlelerine karşılık olarak, "... Yahu bu nasıl
lakırdı! Sizin Macaristan'daki çalışmanızı ben nereden bilebilirdim? Yalnız, biz bu kitabı basılmaya
verdiğimiz sıralarda böyle bir şey işitmiştik; sizi yıllarca bekleyemezdik a!" ifadesini kullanmıştır
(Atalay 1947: 88). Eseri Türkçeye çevirmenin kendi hakkı olduğunu düşünen Atalay, "Kitap, Türk dili
üzerine yazılmış olan ana eserlerden biridir; dil de benim dilimdir. Babanın malını elinden almadım
a!" gibi ağır ifadelerle yazısına devam etmiş ve Kun'un, hatalı ya da eksik okunduğunu veya
anlamlandırıldığını iddia ettiği kelimelere ait 141 maddeden oluşan listesine aynı şekilde, maddeler
hâlinde karşılık vererek savunmasını yapmıştır. Kun ise, 1949 yılında, yine aynı dergide yayımladığı
"Philologica II" adlı makalesinde tartışmayı devam ettirmiş ve bu tarihten sonra konu, herhangi bir
sonuca varılamadan kapanmıştır.
1950'li yıllardan sonra Özbek bilim adamları da eser üzerine çalışmaya başlamış ve eser, Doğuda da
ilgi görür hâle gelmiştir. Özbek bilginlerinden Salih Mutallibov, 1968 yılında eseri tercüme edip
tıpkıbasımıyla beraber "Attuhfatuz zakiyatu filugatit Turkiya" adıyla yayımlamıştır.
Mutallibov'un bu çalışmasının ardından, 1970 yılında A. Şükürlü "Ob Uzbekskom Perevode ‘At-Tyhfatuz-Zakiyye Fil-Lugat-it-Turkiyye'" ('At-Tyhfat-uz-Zakiyye Fil-Lugat-it-Turkiyye'nin Özbekçe Çevirisi
Hakkında) adlı makalesinde, eser hakkında genel bilgileri aktardıktan sonra ilgili neşir çalışmalarına
değinmiş ve bu çalışmalarda eksik ya da hatalı olan bazı kısımlara göndermelerde bulunmuştur.
Et-Tuhfetü'z-Zekiyye üzerinde çalışmaya başlayan bir diğer Özbek bilim adamı Fazılov, 1976 yılında
yazdığı "Zamecanija o rukopisi i jazyke 'at-Tuhfe'" ('At-Tuhfe' Adlı Dil Yazması ile İlgili Notlar) adlı
makalesinde eser hakkında kısa bilgiler verip eserin değerini ortaya koyduktan sonra, eserdeki dil
bilgisi konuları üzerinde durmuştur. Fazılov'un eser üzerinde yapacağı çalışmaların habercisi olan bu
makale, Özbekistan'da Et-Tuhfetü'z-Zekiyye'ye duyulan ilginin artmasına da katkıda bulunmuştur.
Fazılov, bundan iki yıl sonra, 1978'de ise, Ziyayev ile ortaklaşa bir şekilde Iziskannıy dar Turkskomi
Yazıki (Türk Diline Güzel Hediye) adıyla eserin Kiril harflerine çevirisini yayımlamıştır. Yazarlar,
Kononov'un ön sözünü yazdığı bu yayında, ilk olarak eserle ilgili bilinen tüm bilgileri vermiş, ardından
eserin dil hususiyetleri üzerinde durmuşlardır. Aynı yayında Fazılov ve Ziyayev, Et-Tuhfetü'zZekiyye'de yer alan kelimelerin Rusça karşılıklarını verip eserin dil bilgisi kısmını da tamamen
Rusçaya tercüme etmiş ve ayrıntılı bir de indeks hazırlamışlardır.
Rus Türkologlarından Aleksandr Mihayloviç Şçerbak, 1979 yılında Sovetskaya Tyurkologiya'da
yayımladığı “Iziskannıy dar Turkskomi Yazıki” (Türk Diline Özel Hediye) adlı makalesinde, eseri ana
hatlarıyla tanıttıktan sonra Fazılov ve Ziyayev neşri başta olmak üzere eserle ilgili çalışmalara
değinmiş ve Rus Türkologların eser üzerindeki ilgilerinden bahsetmiştir (Şçerbak 1979 71-73).
Batı Türkolojisinin esere gösterdiği ilgi göz önüne alındığında, ülkemizde, eser üzerine yapılan
çalışmaların sayısının yeterli seviyede olduğunu söyleyebilmek güçtür. Türk Dili Araştırmaları Yıllığı
Belleten'in 2004 yılında yayımlanan sayısında, "Türk Dilinin Sözcük Tarihi Açısından Önemli Bir Eser:
Et-Tuhfetü'z-Zekiyye Fil-Lügati't-Türkiyye" adlı makalesiyle Paşa Yavuzarslan, eserin önemini tekrar
ortaya koymaya çalışmıştır. Kıpçaklara, eserin ortaya çıkmasına neden olan tarihî şartlara ve eserin
niteliklerine kısaca değindikten sonra, eser üzerinde bugüne kadar yapılan çalışmaları aktaran
Yavuzarslan, Besim Atalay'ın tam anlamıyla açıklayamadığı köten kelimesinin izahı üzerinde de
durmuştur. Atalay'ın, bu kelimeyi doğru bir şekilde okuduğunu, fakat anlamlandırma konusunda
sıkıntı yaşadığını kaydeden yazar, çeşitli kaynaklara değinen araştırması sonucunda bu kelimenin
değişik anlamlarını vermiştir (Yavuzarslan 2004: 162).
Son yıllarda eser üzerine yapılan çalışmalardan birisi de, genç araştırmacılardan Akartürk Karahan'a
aittir. "Et-Tuhfetü'z-Zekiyye Fi'l-Lugati't-Türkiyye'de Alet İsimleri" adlı bildirisinde Karahan, MemlükKıpçak sahasında yazılmış Arapça-Türkçe sözlüklere ve dil bilgisi kitaplarına ait hususlara değinmiş,
ardından, eser hakkındaki genel bilgileri aktarmıştır. Memlük-Kıpçak Türkçesiyle yazılan sözlüklerdeki
alet isimlerini tarayıp bunlarla ilgili hususları da açıklığa kavuşturan Karahan, bu eserlerdeki dil
malzemesinin yabancı kelimelere Türkçe karşılıklar bulma noktasında büyük bir öneme sahip
olduğunu da belirtmiştir (Karahan 2006: 61).
Prof. Dr. Hülya Kasapoğlu Çengel danışmanlığında Gülhan Türk’ün hazırlamış olduğu "Et-Tuhfetü'zZekiyye fi'l-Lûgati't-Türkiyye Üzerine Bir Dil İncelemesi" başlıklı yüksek lisans tezinde ise eser
yeniden okunmuş ve Atalay neşrinde eksik ya da hatalı okunan kısımlar için düzeltme önerileri
sunulmuştur.
Yine Prof. Dr. Hülya Kasapoğlu Çengel danışmanlığında hazırlanan bir başka yüksek lisans tezi ise
"Et-Tuhfetü'z-Zekiyye fi'l-Lûgati't-Türkiyye'de Fiil"dir. Musa Salan tarafından hazırlanan bu tezde, EtTuhfetü'z-Zekiyye'nin söz varlığı, modern Kıpçak lehçelerinden Kazan Tatar Türkçesinin söz varlığı ile
art zamanlı olarak karşılaştırılmış; benzer ve farklı özellikleri verilmiştir.
1
Sülüs, ta'lik vb. gibi bir yazı biçimi.
2
Örneğin, müellif, Arapça dünya kelimesine karşılık aslında Farsça olan cihân kelimesini vermiş ve
bunu Türkçe olarak göstermiştir.
KAYNAKLAR
ATALAY, Besim (1945), Ettuhfet-üz-Zekiyye Fi'l-Lûgati't-Türkiyye, İstanbul: Türk Dil Kurumu
Yayınları.
ATALAY, Besim (1947), "'Ettuhfet-üz-Zekiyye' Çevirmesi'nin Tenkidi Dolayisiyle", A.Ü. Dil ve Tarih-
Coğrafya Fakültesi Dergisi, C. VI, S. 1, Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi, s. 87-126.
ECKMANN, Janos (1986),"Memlûk-Kıpçak Edebiyatı", (Çev. Günay Karaağaç), Türk Dili Araştırmaları
Yıllığı Belleten, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, s. 85-99.
ERCİLASUN, Ahmet Bican (2004), Başlangıçtan Yirminci Yüzyıla Türk Dili Tarihi, Ankara: Akçağ
Yayınları.
FAZILOV, E. İ. (1976), "Zamecanija o rukopisi i jazyke ‘at-Tuhfa'", Turcologica 50, Taşkent, s. 77-83.
FAZILOV, E. İ.-İ. M. T. ZİYAYEV (1978), Izıskannıy dar Tyurkskomi Yazıki (Grammatiçeskiy taraktat,
XIV v. na arabskom yazıke), Taşkent: Izdatel'stvo "Fan" Uzbekskoy SSR.
HÜSAMEDDİN, Hüseyin (1934), Osmanlıcadan Türkçeye Söz Karşılıkları Tarama Dergisi, İstanbul:
Türk Dil Kurumu Yayınları.
İNAN, Abdulkadir (1953), "XIII-XV. Yüzyıllarda Mısır'da Oğuz-Türkmen ve Kıpçak Lehçeleri ve ‘Halis
Türkçe'", Türk Dili Araştırmaları Yıllığı Belleten, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, s. 53-71.
KARAHAN, Akartürk (2006), "Et-Tuhfetü'z-Zekiyye Fi'l-Lugati't-Türkiyye'de Alet İsimleri", Uluslararası
Türk Dili ve Edebiyatı öğrenci Kongresi TUDOK 2006 11-13 Eylül 2006 Bildiriler, İstanbul: İstanbul
Kültür Üniversitesi, s. 51-62.
KARAMANLIOĞLU, Ali Fehmi (1994), Kıpçak Türkçesi Grameri, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.
KÖPRÜLÜ, Mehmed Fuad (1922), "Zeitschrift für türkische philology und verwandte gebiete", Körösi
Csoma Archivum, Kölet 7, Budapeşte.
KUN, T. Halasi (1943), "Die mameluk-kiptschakischen Sprachstudien und die Handschrifen in
Stambul", Körösi Csoma Archivum, III, s. 77-83.
KUN, T. Halasi (1947), "Philologica I", A.Ü. Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, C. V, S. 1,
Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi, s. 1-37.
KUN, T. Halasi (1949), "Philologica II", A.Ü. Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, C. VII, S. 2,
Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi.
KUN, T. Halasi (1985), "Kipchak Turkic Philology X: The At-Tuhfah and It's Author", Archivum
Eurasie MediiAevi, Tomus V, s. 167-173.
MUTALLIBOV, Salih (1968), Attuhfatuz zakiyatu filugatit Turkiya, Taşkent.
ÖZYETGİN, Melek (2001), Ebu Hayân Kitâbü'l-İdrâk li Lisâni'l-Etrâk Fiil: Tarihî Karşılaştırmalı Bir
Gramer ve Sözlük Denemesi, Ankara: KÖKSAV Yayınları.
PRITSAK, Omeljan (1988), "Kıpçakça", Tarihî Türk Şiveleri (Çev. Mehmet Akalın), Seri: IV, S: A.21,
Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, s. 111-122.
SALAN, Musa (2010), Et-Tuhfetü'z-Zekiyye fi'l-Lûgati't-Türkiyye'de Fiil, (yayımlanmamış yüksek lisans
tezi), Ankara: Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
SAFRAN, Mustafa (1993), Yaşadıkları Sahalarda Yazılan Lûgâtlara Göre Kuman/Kıpçaklar'da Siyasi,
İktisadi, Sosyal ve Kültürel Yaşayış, Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları.
SÇERBAK, Aleksandr Mihayloviç (1979), "Iziskannıy dar Turkskomi Yazıki", Sovetskaya Tyurkologiya,
N. 3, s. 71-73.
ŞÜKÜRLÜ,
A.
(1970),
"Ob
Uzbekskom
Perevode
‘At-Tyhfat-uz-Zakiyye
Fil-Lugat-it-
Turkiyye'", Sovetskaya Tyurkologiya, N. 1, s. 100-105.
TÜRK,
Gülhan
(2006), Et-Tuhfetü'z-Zekiyye
fi'l-Lûgati't-Türkiyye
Üzerine
Bir
Dil
İncelemesi (yayımlanmamış yüksek lisans tezi), Ankara: Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
YAVUZARSLAN, Paşa (2004), "Türk Dilinin Sözcük Tarihi Açısından Önemli Bir Eser Et-Tuhfetü'zZekiyye Fil-Lügati't-Türkiyye", Türk Dili Araştırmaları Yıllığı Belleten, C. 1., Ankara: Türk Dil Kurumu
Yayınları, s. 153-162.
ZAJACZKOWSKI, Ananiasz (1940), "Note complemantari sulla lessicografia arabo-turca nell'epoca
dello Stato Mamelucco", Annalı, Nuova Serie I, Roma, s. 149-162.
Download