OYUNA GELMEMEK Doç. Dr. Gökhan Gündüz∗ ggunduz@bartin.edu.tr lkemizin geleceğinin nasıl olacağını planlarken geçmiş tecrübeleri değerlendiriz ve diğer taraftan muhtemel gelişmeleri de dikkate alırız. Uluslararası ilişkiler konusu da çok bilinmeyenli bir denklem gibidir. Çünkü, her ülke değişen kendi iç dinamiklerine göre pozisyon almaktadır. Milli çıkarlar burada önemli bir yere sahiptir. Türkiye’nin milli çıkarları arasında en önemli faktör bölünmez bütünlüğünün korunmasıdır. Ü Bu konuda bir tehdit meydana geldiğinde toplumsal olarak ciddi bir refleks olmaktadır. 15 Temmuz’da bu refleks dünya tarihinde bile az rastlanan bir örnek ile gösterilmiştir. 15 Temmuz sonrasında Rusya ile ilişkiler yerine otururken özellikle Almanya ile siyasi bir krize doğru yol alıyoruz. Bunun da başlıca nedeni PKK ve FETÖ yapılanmasına karşı destekleyici tutum ve Erdoğan düşmanlığı. Neden İspanya, İtalya, Fransa ve Belçika gibi ülkeler ile bu sorun yok ? Orada hiç mi PKK’lı veya FETÖ’cü yok ? Elbette ki var. Onlarla da bu konularda anlaşamıyoruz. Fakat, bu anlaşmazlık siyasi bir krize doğru ilerlemiyor. Üst akıl denilen güç sürekli denemeler ve dokunuşlar yapıyor. Bunun nedeni, toplumların artık eskisi gibi hesaplanabilir bir tepki göstermemeleri. Üst akıl bu deneme ve dokunuşlar ile toplumda hangi sonuçları alabileceğini öngörmeye çalışıyor. Bunu önlemenin tek yolu hataya sürüklenmemek ve oyuncu statüsünden yönetmen statüsüne geçmekte yatıyor. Türkiye, bütün bu olaylar karşısında gereksiz tartışmalara girmemeli ve Almanya’ya da bu durumun onlar icin de bir tuzak olduğunu göstermelidir. Bunları yaparken teröre karşı en etkin silahlı mücadelesine de devam etmelidir. Almanya ile olan ilişkiler çok eskilere dayanır. 11. yy başlayan ilişkiler bazen rekabet, bazen dini çatışmalar, bazen de kültürel- askeri - sosyal iş birliği şeklinde geçmiştir. Avrupa’nın bakış açısı ise Endülüs Emevi Devletinin kurulması, Haçlı seferlerinin başarısız olması ve Osmanlı İmparatorluğunun sınırlarının Avrupa içlerine kadar uzanması ile şekillenmiştir. Bununla beraber, Osmanlı imparatorluğu "Türk İmparatorluğu olarak da adlandırılmıştır. Osmanlı ordusunun etkisi orta Avrupa, Akdeniz ve dolayisiyla katolik kilise için de bir tehdit olarak algılanmıştır. Türklere karşı yapılan savaşlar ise hiristiyan - müslüman savaslari olarak görülmüş ve Türkler vahşi barbarlar olarak tanımlanmıştır. Bu tanımlamaların arkasında sadece askeri nedenler değil aynı zamanda Osmanli Devletinin modern bir sosyal sistem sunabilmesi de olmustur. O devirlerde feodal bir yapı gösteren Avrupa medeniyeti islami yönetim altında vergilendirme bakımından daha adil muamele görmüştür. Bu nedenle, özellikle hıristiyan çiftçiler gönüllü olarak islami idarenin altina girmiştir. 17. yy sonlarına doğru Osmanlı İmparatorluğunun balkanlardaki toprak kayıpları sonucu birçok Osmanlı vatandaşı esir alınmış ve savaş ganimeti olarak Almanya’nın da içinde bulunduğu birçok ülkeye götürülmüştür. ∗ Bartın Üniversitesi, Öğretim Üyesi 14 Oyuna Gelmemek • Cilt: 1, No: 1, Sayfa: 14-17, Aralık 2016 Kaynak (Vikipedia) 18. ve 19. yy boyunca durağan bir seyir izleyen Türk-Alman ilişkileri, Alman İmparatoru ve Prusya Kralı II. Willhelm (1988-1918) ve II. Abdülhamit arasında tekrar canlanmaya başladı. Bunun birincil nedenleri arasında dış politik, stratejik ve ticari konular sıralanabilir. Bunun en belirgin örneği efsanevi Bağdat demiryoludur. Bu demiryolunun inşaatında Türkler ve Almanlar beraber çalışmıştır. 1600 km uzunluğundaki demiryolu 1903-1940 yılları arasında inşaa edilmiştir ve zamanının en önemli projeleri arasında yer almaktadır. Bu projenin temel dayanaklarından birisi de Osmanlı ordusunun modernizasyonu kapsamındaki işbirliğidir. Bu çerçevede, 31 yıl Prusya Genelkurmay Başkanlığı görevinde bulunan Mareşal Helmuth Karl Bernhard von Moltke tarafından önemli çalışmalar yapılmıştır. 1882 yılında başlayan Türk-Alman askeri işbirliği iki ülke arasındaki bağların sağlamlaşmasına ve bunun sonucu olarak da beraberce 1. Dünya savaşına katılmalarına yol açmıştır. Bu savaş, her ülke için büyük toprak kayıpları vermeleri ile sonuçlanan bir felaketle bitmiştir. 15 Oyuna Gelmemek • Cilt: 1, No: 1, Sayfa: 14-17, Aralık 2016 Kaynak (Vikipedia) Savaş sonrası dönemde iç politik konular sebebiyle duraklayan iki ülke ilişkileri 3 Mart 1924 yılında bir dostluk antlaşmasıyla tekrar başlamıştır. Bunun akabinde 1932 yılında ticari bir antlaşma sonucunda Almanya, Türkiye’nin en önemli ithalat - ihracat yapılan ülkesi konumuna gelmiştir. Nasyonal sosyalizmin yükseldiği dönemlerde ise Türkiye birçok Alman için bir kaçış noktası olmuştur (1). 1960’lı yıllardan itibaren Türkiye’den Almanya’ya çalışmak için giden Türklerin sayısı, yarısı çifte vatandaş olmak üzere, günümüzde üç milyona yaklaşmıştır ve Almanya’daki en büyük yabancı kökenli grup olarak göze çarpmaktadır. Bu süreç içerisinde, savaş sonrası yıkılan sanayi ve altyapının tekrar tesisinde önemli görevler alan Türkler açık kollarla karşılanmış ve Almanya ile kültürel, ekonomik ve politik sıkı bağlar kurmuşlardır. Bunun sonucu olarak, uzun yıllar boyunca Almanlar Türkiye’yi bir tatil ülkesi olarak da görmüş ve en fazla turist gönderen ülke olmuştur (2015 yılında 5.5 milyon Alman turist). Günümüzde birçok Türkçe gazete ve televizyon kanalı Almanya’da faaliyet göstermektedir. Ticari olarak bakıldığında Almanya, Türkiye’nin en önemli ticari ortağı konumundadır. Karşılıklı ticaret hacmi 2013 yılında 33,7 milyar avro ile rekor seviyesinde ulaşmıştı. Bu rekor 2015 yılında tekrar rekor kırarak 36,8 milyar avroya yükselmiştir. Türkiye’den Almanya’ya yapılan ihracat 2014 yılında % 8,4 artarak 14,4 milyar avro olmuştur. Buna karşın Almanya’dan yapılan ithalat da % 16 yükselerek 22,4 milyar avroya ulaşmıştır. Diğer taraftan, kümülatif olarak bakıldığında 1980 yılından itibaren 12 milyar avro yataırımla Almanya Türkiye’de en fazla yatırım yapan ülke konumunda. Türkiye’de Almanya bağlantılı 6500 şirket bulunmaktadır. Almanya’da ise yaklaşık 96.000 Türk şirketi 500.000 çalışana istihdam sağlamaktadır ve yıllık 50 milyar avroluk ciro yapmaktadır (2). Tarihsel süreç, kültürel ve ticari ilişkiler olarak ele alındığında karşılıklı olarak Türkiye ve Almanya’nın çok önemli iki partner olduğu kolaylıkla anlaşılmaktadır. Bu nedenle, algı yönetimine 16 Oyuna Gelmemek • Cilt: 1, No: 1, Sayfa: 14-17, Aralık 2016 dikkat edilmelidir. Özellikle, medya ve sosyal iletişim platformlarında yapılan haberler öncelikle karşılıklı ilişki ve ülke menfaatleri süzgecinden geçirilmelidir. Diğer taraftan, bu oyunun sadece Türkiye’de oynanmadığı bilinmelidir. Aynı senaryo Türkiye dışında diğer ülkelerde de uygulanmaktadır. Önlem olarak insanları bilinçlendirmek ve çıkan anlaşmazlıkların çözümüne yardımcı olmak görevleri hem bireysel olarak insanlara hem de sivil toplum örgütlerine düşmektedir. Bununla beraber unutulmamalıdır ki: Bugün Türk dış politikasının ana ekseni, insani değerler bunun yanında milli çıkarların tam uyumu üzerine kuruludur. Kaynaklar (1) https://lebenswege.rlp.de/de/sonderausstellungen/50-jahre-anwerbeabkommen-deutschlandturkei/die-lange-geschichte-der-deutsch-tuerkischen-beziehungen/ (2) htpp://www.auswaertiges-amt.de/DE/Aussenpolitik/Laender/Laenderinfos/Tuerkei/ 17