FİNANSAL KURUMLAR A-DÜZENLEYİCİ VE DENETLEYİCİ KURUMLAR 1-Hazine Müsteşarlığı 2-T.C.Merkez Bankası 3-Bankacılık Düzenleme ve denetleme Kurumu 4-Tasarruf mevduatı Sigorta Fonu 5-Meslek Birlikleri 6- Sermaye Piyasası Kurulu 1-Hazine Müsteşarlığı: Devletin sahip olduğu taşınır ve taşınmaz varlıkların sahibi ve yöneticisi. , ülke ekonomisine yön veren en önemli kurumlardan biri. Devletin iç borçlanmasını yürütür, dış ekonomik ilişkileri yürütür, finansal piyasalarla devletin ilişkisini düzenler. Ülkenin apara politikasının uyumlu yürütülebilmesi için Hazine ile Merkez Bankasının koordineli çalışması önemlidir. Madeni para basma yetkisi Hazinede,kağıt para basma yetkisi TCMB de. Merkez Bankası Hazinenin veznesi görevini görmektedir. Merkez Bankası Hazine ye dış borçlanma konusunda danışmanlık yapar. 2- T.C.Merkez Bankası :A.Ş.,sermayesi 25.000 TL. ,kar etme gibi bir amacı yok, sermayesi sembolik nitelik taşır, hisseleri nama yazılıdır. TCMB bağomsızdır. Bu ‘araç Bağımsızlığı’dır. Çünkü MB kanununun 4.maddesinde bankanın amacının fiyat istikrarını sağlamak olduğu açıkça belirtilmektedir. Bu durumda TCMB amaç Bağımsızlıpına sahip değildir. Araç Bağımsızlığı(aynı maddede): BANKA fiyat istikrarını sağlamak için uygulayacağı para politikasını ve kullanacağı para politikası araçlarını doğrudan kendisi belirler. Merkez Bankasının hedefe ulaşmak için kullanabileceği para politikası araçları ve araçları uygulama yöntemleri aşağıda özet olarak yer almaktadır. Bu araçlar özetle: 1) Açık Piyasa İşlemleri (Open Market Operations) 2) Döviz Müdahaleleri, Alım-Satımları (İhale) 3) Reeskont Penceresi İşlemleri 4) Zorunlu Karşılıklar Yetkileri: 1-Banknot ihracı imtiyazı 2- Banka para politikasının uygulanmasında tek yetkili ve sorumludur. 3- Nihai kredi verme mercii olarak bankalara kredi verme işlerini yürütür. TCMB nin yapamayacağı işler: Hazine ile kamu kurum ve kuruluşlarına krediiveremez, avans veremex, bunların ihraç ettikleri borçlanma senetlerini birincil piyasadan satın alamaz. Modern merkez bankacılığı anlayışında merkez bankalarının temel görevi kamu açıklarını finanse etmek değil, fiyat istikrarını sağlamaktır. Bu çerçevede 2001 yılında TCMB kanununda bu yönde bir değişiklik yapımlıştır. 1- Açık Piyasa İşlemleri : 1211 sayılı TCMB Kanunu’nun 52’nci maddesi açık piyasa işlemlerine ilişkin düzenlemeleri içermektedir : “Madde 52: Banka (TCMB), para politikasının hedefleri çerçevesinde, para arzının ve ekonominin likiditesinin etkin bir şekilde düzenlenmesi amacıyla, Türk Lirası karşılığında menkul kıymet kesin alım satımı, geri alım vaadi ile satım ve geri satım vaadi ile alım işlemleri, menkul kıymetlerin ödünç alınıp verilmesi, Türk Lirası depo alınması ve verilmesi gibi açık piyasa işlemlerini yapabilir ve bu işlemlere aracılık edebilir. Banka, açık piyasa işlemleri çerçevesinde kendi nam ve hesabına vadesi 91 günü aşmayan, ikincil piyasada alınıp satılabilen likidite senetleri ihraç edebilir. Açık piyasa işlemleri, yalnızca para politikası amaçları için yürütülür ve Hazineye, kamu kurum ve kuruluşları ile diğer kurum ve kuruluşlara kredi amacıyla yapılamaz.” Merkez Bankaları, para politikasının hedefleri çerçevesinde, para arzının ve ekonomideki likiditenin etkin bir şekilde düzenlenmesini sağlamak amacıyla açık piyasa işlemleri (APİ) yapmaktadır. Açık piyasa işlemleri, günümüz Merkez Bankacılığının en etkin para politikası aracıdır. Bu uygulamada faiz oranları ve işlem miktarı Merkez Bankasının insiyatifindedir. TCMB açık piyasa işlemlerini iki birim aracılığı ile gerçekleştirir. Bunlar; Açık Piyasa İşlemleri Müdürlüğü ile Para Piyasaları Müdürlüğüdür. Açık Piyasa İşlemleri Müdürlüğü (APİ): Açık piyasa işlemleri çeşitleri ve kullanılan yöntemler özet olarak aşağıdadır: o APİ İşlem Çeşitleri: geçici olduğu koşullarda: Repo: Likidite sıkışıklığında piyasanın kısa vadede, geçici süre için fonlanmasıdır. Merkez Bankası, repoya konu olan menkul kıymetleri (DİBS’leri) işlemin vadesinde geri satmak üzere, belirli bir süre için satın alır, piyasaya likidite enjekte eder. Ters Repo: Piyasadaki likidite fazlalığının geçici süre için piyasadan çekilmesidir. Merkez Bankası, portföyündeki menkul kıymetleri (DİBS’leri) işlemin vadesinde geri almak üzere, belirli bir süre için satarak piyasadaki likidite fazlalığını çeker a fazlalığının kalıcı olduğu koşullarda: Doğrudan Alım: Piyasada kalıcı bir likidite sıkışıklığı varsa, Merkez Bankası eksik olan likidite tutarınca menkul kıymet (DİBS) satın alarak, piyasaya likidite sağlar. Doğrudan Satım: Piyasada kalıcı olarak likidite fazlası varsa, Merkez Bankası fazla olan likidite tutarınca menkul kıymet (DİBS) satarak piyasadaki likidite fazlasını çeker. Likidite Senetleri İhracı: Likidite senetleri, piyasadaki likiditenin düzenlenmesi ve açık piyasa işlemlerinin etkinliğinin artırılması amacıyla, Merkez Bankası tarafından kendi nam ve hesabına, 91 günü aşmayan vadelerde, iskontolu olarak ihraç edilen, kıymetli evrak niteliğini haiz senetlerdir. Para Piyasaları Müdürlüğü Bankalararası Para Piyasası, TCMB Para Piyasaları Müdürlüğü bünyesinde faaliyet gösteren bir piyasadır. Bankalararası Para Piyasasındaki işlemlere ilişkin temel bilgiler aşağıdadır: Katılımcılar: İşlem Çeşitleri Gün İçi Likidite (GİL) İmkanı: gün sonuna kadar ödemek üzere, faiz ödemeden, teminatları karşılığında, limitleri dahilinde TCMB’den borçlanabilirler. TL Depo İşlemleri: ve borç verme faizlerini ilan eder. Söz konusu kotasyonlardan depo alımı yapmak isteyen veya depo vermek isteyen bankalar, bu piyasaya başvurarak teminatları karşılığında ve limitleri dahilinde borç alabilir ya da limitsiz olarak borç verebilirler. 2- Döviz ve Efektif İşlemleri Döviz ve efektif işlemlerine ilişkin hükümler, TCMB Kanunu’nun temel görev ve yetkileri düzenleyen 4’üncü maddesinde yer almaktadır: “Madde 4-b: Hükümetle birlikte Türk Lirasının iç ve dış değerini korumak için gerekli tedbirleri almak ve yabancı paralar ile altın karşısındaki muadeletini tespit etmeye yönelik kur rejimini belirlemek, Türk Lirasının yabancı paralar karşısındaki değerini belirlemek amacıyla, döviz ve efektiflerin vadesiz ve vadeli alım ve satımı il e şartları önceden belirlenmek suretiyle dövizlerin Türk Lirası ile değişimi ve diğer türev işlemleri yapabilir.” Yukarıdaki maddelere göre kur rejimi, TCMB ve Hükümet tarafından ortaklaşa belirlenirken, kur rejimi çerçevesindeki kur politikası, diğer bir deyişle döviz alım ve satım kararları TCMB yetkisindedir. 2001 Şubat ayından itibaren örtülü, 2006 başından itibaren de açıkça uygulamaya başladığı enflasyon hedeflemesi rejimi çerçevesinde dalgalı kur rejimini uygulanmaktadır. Dalgalı döviz kuru rejiminde döviz kuru ne bir hedef ne de bir politika aracıdır. (Döziz kurları piyasadaki arz ve talep koşulları doğrultusunda belirlenmektedir. )MB nın hedef olarak aldığı tek değişken enflasyon , hedeflerine ulaşmak için kullandığı temel politika aracı ise kısa vadeli faizlerdir. 3- Reeskont Penceresi Bankalarca iskontı edilmiş bir senedin MB nca iskonto edilmesidir. Reeskont işlemi banklar içinbir finansman kaynağıdır. Reeskont oranını yükseltilmesi bankaların MB ndan ödünç alma eğilimini ve de kredi hacmini azaltır. Reeskont penceresine ilişkin düzenleme, TCMB Kanunu’nun 45’inci maddesinde yer almaktadır: “Madde 45: Banka, muteber saydığı asgari üç imzayı taşımak ve vadelerine en çok 120 gün kalmış olmak şartıyla ve kendi belirleyeceği esaslar dahilinde bankalar tarafından verilecek ticari senet ve vesikaları reeskonta kabul edebilir. Reeskonta kabul edilecek ticari senet türleri ve diğer koşullar Bankaca belirlenir. TCMB, 1990’lı yılların başına kadar, ekonominin üretim kapasitesinin artırılabilmesi için birçok sektöre yatırım, tevsii (varolan fabrikaları genişletme, geliştirme) ve işletme kredileri ile ihracatı teşvik kredileri vermiştir. Ancak, son yıllarda modern Merkez Bankacılığı anlayışı çerçevesinde, uzun bir süredir bankacılık sisteminin açık piyasa işlemleri ile fonlanması nedeniyle, reeskont kredisi kullandırılmamaktadır. 4- Zorunlu Karşılıklar Ticari bankalar merkez bankasının belirlediği bir oranda topladıkları mevduatın bir kısmını rezerv olarak ayırmaktadırlar.. Zorunlu karşılıklar bankalara likidite ve borç ödeme yeteneği sağlama amacıyla getirilmiştir. Zorunlu karşılıklara ilişkin yetki TCMB Kanunu’nun “40’ıncı maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; “Madde 40 II: Bankalar ve elektronik ödeme araçlarını çıkaran kuruluşlar da dahil olmak üzere Bankaca uygun görülecek diğer mali kuruluşlar, Banka nezdinde açılacak hesaplarda yükümlülükleri esas alınarak, nakden zorunlu karşılık tesis ederler. Zorunlu karşılığa tabi yükümlülüklerin kapsamı, zorunlu karşılıkların oranı, tesis süresi ve bu yükümlülükler için tesis edilen karşılıklara gerektiğinde ödenecek faiz oranı, mevduat veya katılım fonlarından olağanüstü çekilişler ile birleşme, devir ve bölünme hallerinde yapılacak işlemler de dahil olmak üzere uygulamaya yönelik her türlü usul ve esaslar Bankaca belirlenir. Gelişen, çeşitlenen finansal piyasalarda mevduat alternatifi yatırım araçlarının artması, zorunlu karşılık oranlarının düşürülmesi ve karşılıklara faiz ödenmesi eğilimini artırmıştır. TCMB dünyadaki genel eğilime paralel olarak, zorunlu karşılık oranlarını son yıllarda aşamalı olarak düşürmüş ve Ağustos 2001’den başlayarak zorunlu karşılıklara faiz ödemeye başlamıştır. 1.10.2010 tarihinden itibaren TL.zorunlu karşılıklara faiz işletilmesine son verilmiştir. 3- BDDK: 23.6.1999 tarihinde kamu tüzel kişiliğine haiz, idari ve mali özerkliğe sahip bir otorite olarak kurulmuş, 3108.2000 de faaliyete geçmiştir. BDD Kurulu ile başkanlıktan oluşmaktadır. Görev ve yetkileri: a) Tasarruf sahiplerinin haklarını ve bankaların düzenli ve emin bir şekilde çalışmasını tehlikeye sokabilecek her türlü işlem ve uygulamaları önlemek b) Bankalar, finansal kiralama, factoring ve finansman şirketlerinin kuruluş ve faaliyetlerini düzenlemek ve denetlemek c) Bağımsız denetimi derecelendirme ve değerleme hizmeti vermek üzere yetkilendirilecek kuruluşların gözetimini sağlamak d) Finansal hizmetler sektörünün gelişmesine yönelik stratejiler belirlemek 4- TMSF: 1983 de kurulmuş, 2003 de özerk bir statüye kavuşturulmuş. 2005 tarihli 5411 sayılı Bankacılık Kanununda özerk statüsü korunmuş ve fona risk odaklı mevduat sigortacılığına ait yeni fonksiyonlar yüklenmiştir. Fon görevini yaparken bağımsızdır. Fonun malları devlet malı hükmündedir. Tasarruf sahiplerinin haklarını korumak ve kendisine devredilen bankaları en uygun şekilde çözümlemek gibi 2 temel fonksiyonu var. 5- Meslek Birlikleri: a)Türkiye Sermaye Piyasası Aracı Kuruluşları Brliği: Sermaye piyasasının aracılı faaliyetinin gelişmesi, birlik üyelerinin dayanışma ve disiplin içinde çalışmaları , haksız rekabetin önlenmesi, mesleki konularda üyelerin aydınlatılmasını sağlamak amacıyla kurulan düzenleyici bir meslek kuruluşudur. b) Türkiye Bankalar Birliği: 1958 yılında Bankalar kanunu hükümlerinegöre kurulmuştur. Türkiye de faaliyette bulunan mevduat bankaları ile kalkınma ve yatırım bankalarını temsil eden tüzel bir kişiliğe sahiptir. Birliğin amacı, bankaların hak ve menfaatlerini savunmak, haksız rekabeti önleyip rekabetçi bir ortam yaratılmasını sağlamaktır. B- FİNANSAL ARACI KURUMLAR 1-Bankalar : Ticaret Bankaları ile Kalkınma ve Yatırım Bankaları a) Ticaret Bankaları: Ekonominin para ve kredi ihtiyacını sağlayan kurumlardır. Bankaların topladıkları tasarruflara ödedikleri faiz ile kullandırdıkları paralardan talep ettikleri faiz oranı arasındaki farka marjin (spread) denir. Bankaların sermaye piyasasında yapabilecekleri işlemler • Menkul Kıymetlerin Pazarlanması • Bankaların Danışmanlık ve Portföy İşletmeciliği Hizmeti • Yatırım Fonu Kurmak ve İşletmek • Aracılık İşlemleri ve Borsa Üyeliği Ticari bankaların karşılaşabilecekleri riskler • Kredi riski:Banka tarafından verilen kredinin geri ödenmemesi durumunda ortaya çıka • Kur riski:Kurda meydana gelen ani dalgalanmaların bankanın döviz pozisyonu üzerindeki etkisini ifede eder. • Faiz riski, bankaların tasarruflara ödediği faiz oranı ile uzun vadeli olarak yaptıkları yatırımlar veya verdikleri kredilerden elde edecekleri faiz geliri arasındaki farkın değişmesinden kaynaklanmaktadır. • Örnek: Bir banka 1 yıl vadeli %10 faiz ödemeli, 5.000 Tl. tutarnda mevduat toplamış ve bunları 15 yıl vadeli devlet tahvillerine % 13 den yatırmıştır. Birinci yılın sonunda faiz oranları düşerse, bankanın marjini artacaktır. Faiz oranları artarsa bu durumda marjin geliri de düşecektir. Banka gelecek 14 yıl boyunca tasarruf sahiplerine % 13 den daha fazla faiz ödemek zorunda kalırsa marjini negatif olacaktır. • İşlem ve Operasyonel risk : Banka görevlileri bankaya ait fonları her gün aktif bir şekilde kullananarak menkul kıymet alım satımı yaparak yatırımlara yön vermektedir. Bu tür risklere işlem riski adı verilir. Bankalar bu tür riskleri aşmak için işlem yapmaya yetkili kişileri sürekli gözetlemekte ve onlara bir işlem limiti koymaktadır. Ayrıca her gün yapılan işlemlerin riski Riske Maruz Değer metodu ile ölçülerek ris kontrol edilmektedir. Bir bankanın bilgisayar sisteminin çökmesi, binanın yanması veya yıkılması gibi beklenmedik olayların meydana gelmesi operasyonel risk olarak adlandırılmaktadır. Örnek: 2001 New York, İkiz Kuleler saldırısı • Likidite riski, Bankanın TL ve döviz pozisyonunun vadesi gelen yükümlülükleri karşılamayacak durumda olmasının yarattığı risk.Bankalar likidite riskini aşağıdaki yollarla gidermeye çalışırlar: Yeni tasarrufları çekmek, eldeki mevcut varlıkları karşılık göstererek merkez bankası veya yatırım bankaları gibi kuruluşlardan borç almak, sahip olduğu menkul varlıkları satmak, özsermayeyi artırmak. Bankacılıkta risk yönetimi ; maruz kalınan riskleri ölçmek, yönetmek ve risklerin gerektirdiği sermayeyi elde etmektir. Sermaye ise beklenmeyen kayıpların karşılığıdır. Basel II standartları bankaların bulundurması gereken asgari sermaye miktarını riske göre belirlemeye yönelik bir düzenlemedir. Bankacılık ve finans sektörünün sınır tanımaz bir şekilde büyümesi ve küreselleşmesi üzerine bu sektörün belirli standartlara uygun olarak çalışması yönünde faaliyetlere girilmiştir. Bunun sonucunda Basel-1 ve Basel-2 kriterleri oluşturulmuş ve birçok ülke tarafından benimsenmiştir.Basel-2 kriterleri özellikle bankaların kredi verme şartlarını ağırlaştırmakta ve teminatkonusunda işletmelere ağır şartlar getirmektedir. Bu şartları yerine getiren işletmeler daha kolay vedaha düşük faizle kredi bulabileceklerdir. Şartları yerine getirmekte zorlanan işletmeler ise krediyidaha çok teminat vermek suretiyle ve doğal olarak daha yüksek faizle alabileceklerdir. BASEL - 1 KRİTERLERİNİN ORTAYA ÇIKIŞI Bankacılık denetimiyle ilgili önemli hususların anlaşılmasının kolaylaştırılması ve dünya genelinde bankacılık denetiminin kalitesinin iyileştirilmesi amacıyla Uluslararası Ödemeler Bankası (BIS)2 bünyesinde faaliyet gösteren ve 1974 yılında oluşturulan Basel Bankacılık Denetim Komitesinin3 üyeleri 13 ülkenin merkez bankaları ve bankacılık denetim otoritelerinin yetkililerinden müteşekkildir. Komite, ulusal sermaye yeterliliği hesaplama yöntemlerini birbirleriyle uyumlu hale getirmek ve bu konuda asgari bir standart oluşturmak amacıyla Basel - 1 olarak adlandırılan Sermaye Yeterliliği Uzlaşısını 1988 yılında yayımlamıştır.Sermaye yeterliliği hesaplamalarında özellikle kredi riskine odaklanan düzenlemeye 1996 yılında piyasa riski de ilave edilmiştir. Ancak, finansal piyasalar zaman içinde önemli ölçüde gelişmiş ve dünya finansal sistemi dikkate alınabilecek ölçüde ekonomik türbülansa maruz kalmıştır. Ayrıca Basel - 1; bankaların risk düzeylerini tam olarak yansıtmaması, düzenlemenin yarattığı farklılıklar nedeniyle oluşabilecek arbitrajı engelleyememesi, operasyonel risk gibi bazı riskleri içermemesi ve OECD ülkesi kriterinin yol açtığı rekabet eşitsizliği nedeniyle bankalarda yeterli sermaye ve risk yönetimine sahip olunması veya bankacılık sisteminin güven ve sağlamlığının temin edilmesi hususlarında yetersiz kalmış ve yeni bir düzenleme ihtiyacı hasıl olmuştur. Nitekim, 1988 yılında kabul edilen Basel - 1 kriterleri 2004 yılında yerini Basel - 2 kriterlerine bırakmıştır. BASEL - 2 KRİTERLERİNİN ORTAYA ÇIKIŞI 4 Basel - 2 Uzlaşısı, riskleri, yasal özkaynak ihtiyaçları ile daha iyi eşleştirmiş, risk ölçümü ve yönetimindeki gelişmeleri dikkate alarak daha kapsamlı bir yaklaşım inşa etmiş, finansal sistemdeki güvenliği ve sağlamlığı desteklemeyi ve rekabet eşitliğini kolaylaştırmayı sürdürmüş ve karmaşıklık düzeyi çeşitlilik arz eden özellikle uluslararası bankalara odaklanmıştır. Basel – 2nin kapsamlı metni, Haziran 2006’da yayımlanmıştır. Basel - 2, herkese tek beden elbise yaklaşımı yerine, ülkelerin inisiyatiflerine bırakılan ulusal uygulama tercihleri öngörmektedir. Bu itibarla, Basel - 2 uygulamalarının etkinliği, ülkelerin kendi ulusal şartlarına uygun tercihlerini belirleyebilmesiyle sağlanabilecektir. BASEL - 2 KRİTERLERİNİN TEMEL ESASLARI Basel - 2’nin en önemli esaslarından biri, risk yönetiminin tek odaklı değil çok odaklı bir şekilde düzenlenmiş olmasıdır. Öyle ki, banka veya kredi kuruluşları bir müşteriye ticari kredi vermek durumunda kaldığında müşterisini KOBİ, Perakende KOBİ veya Kurumsal KOBİ kategorilerinden birine dahil edecektir. Bunu yaparken de derecelendirme kuruluşlarının vereceği notlar dikkate alınacaktır. Derecelendirme kuruluşlarının notlarına göre müşterinin kredi alıp alamayacağı veya hangi maliyetle alabileceği tesbit edilecektir. Dolayısıyla, Basel 2’nin temel esası, müşterinin kendi özel durumuna göre kredilendirmenin de farkı şekilde uygulanabileceğidir. Yukarıdaki açıklamalar ışığında Basel - 2 kriterlerinin temel dayanaklarını üç noktada t oplamak mümkündür. Bunlar: asgari sermaye ihtiyacının karşılanması, denetim otoritesinin gözden geçirmesi ve kamuyu aydınlatma ilkesine uygun davranılması ilkeleridir. • Basel II’de bankaların yeni sermaye yeterliliği hesaplama şekli aşağıdaki formülde verilmektedir (TBB, 2003): • Özkaynaklar / Risk Ağırlıklı Aktifler (Kredi Riski + Piyasa Riski + Operasyonel Risk)≥ %8’ dir. • Bankaların bir kaynağını belli bir kullanıma tahsis ederken nakdi ya da gayri nakdi risk bedeli olarak 100 birim için, en az 8 birim sermaye bulundurma zorunluluğu getirmiştir. • Kredi riskini hesaplamada kullanılan temel yöntem olan Standart Yaklaşım’da, bağımsız uluslararası derecelendirme kuruluşları tarafından verilmiş kredi dereceleri (ratingler), risk ağırlığının belirlenmesinde esas alınmaktadır. b) Yatırım ve Kalkınma Bankaları: Özel ve kamu işletmelerinin uzun süreli finansal gereksinimlerini karşılayan bankalardır. Yatırım bankalarının mevduat toplama yetkisi yoktur. İşletmelerin ihraç edecekleri taşınır değerleri satın alarak kendi nam ve hesaplarına halka satmayı üstlenirler. Temel işlevleri; ilk defa pazara sürülecek menkul kıymetlerin ihracı ve pazarlaması ile ilgili her türlü işlemleri yürütmektir. Kalkınma bankaları ise özel yasalarla kurulurlar ve ekonomik kalkınma açısından yatırım projelerine fon ve teknik yardım sağlarlar. Kalkınma bankları gelişmekte olan ülkelerde görülürken, yatırım bankaları gelişmiş ülkelerde görülmektedir. Kalkınma bankaları kredi desteği sağlarken, yatırım bankaları uzun vadeli finansmanda aracılık rolü üstlenirler. 2- Banka Dışı Mali Aracı Kurumlar : a)Finansal Kiralama,Faktoring ve Finansman Şirketleri b)Sigorta Şirketleri Bünyelerinde topladıkları fonları, riskin neden olacağı zararlar meydana gelinceye kadar çeşitli pazarlara aktararak değerlendirirler ve böylece fon talep edenlerin ihtiyacını da karşılamış olurlar. c) Bireysel Emeklilik Şirketleri: Bireysel emeklilik sistemi, tasarruf imkânı bulunan kitleleri daha rahat bir emeklilik dönemi için birikimde bulunmaya teşvik ederek, tasarrufları katılımcının talepleri ve risk/getiri özellikleri doğrultusunda değerlendiren bir tasarruf mekanizmasıdır. Mevcut kamu sosyal güvenlik sistemlerinin yerini alan değil tamamlayıcıdır. Bireysel emeklilik sistemi bir sigorta değil, tasarruf mekanizmasıdır. Emeklilik gelirini; ödenecek katkı payı tutarı, sistemde kalınacak süre ve bu süre içinde bireysel emeklilik hesabındaki fonların getirileri belirleyecektir. Uzun vadeli bir yatırım söz konusu olduğundan elde edilecek emeklilik geliri, değişen ekonomik şartlara göre farklılık gösterecektir. Bu nedenle süre sonunda oluşacak birikim değeri kesin olarak söylenemez.