B : 15 16.9 1946 İstanbul'a geldiği zaman aynı gazetenin aynı fık­ racısı aynı yerde gayet müstekreh... BEHÇET KEMAL ÇAĞLAR (Erzincan) — Bayağı. NAZIM POROY (Devamla) — Bayağı bir yazı yazmıştı nefret etmiştim/Bilmiyorum bunu da yazan aynı muharrirmidir. O tarihtenberi sinirlenmemek için bu yazıları okumaktan istinkâf etmekteyim. Fakat bunu bana gösterdiler. Ben bu gazeteyi görünce, yeni Matbuat Kanunu hakkında, yani müzakere ettiğimiz Matbuat Ka­ nunu hakkında ötedenberi kendisi ile teatüefkâr ettiğimiz muhterem Adnan Adrvar'a gittim, ba­ kınız dedim. Bilirsiniz ki, bu yüksek arkadaş ne­ zaket ve nezahatA yüksek bir timsalidir, okudu, çok sıkıldı. Bana dedi ki; bunlar ceza ile olmaz, bunları terbiye edeceğiz. Fakat rica ederim Ad­ nan Acfcrvar'dan kabul etsin ki cezanın da'bir terbiyetkâr fazileti vardir. Arkadaşlar; Cihad Baban'i çok sevdiğim için tekrar kendi şahsına avdet edeceğim ve diyece­ ğim ki, dünyada herkesten evvel insan kendi şe­ refini vikaye ve himaye etmekle mükelleftir. Kendi şerefini, kendi haysiyetini, kendi kıymetini bilmiyen bir kimse başkalarının şeref ve haysi­ yetini bilemez, takdir edemez. Çok genç olan bu arkadaşını bu < küçük nasihatimi kabul ederse bah­ tiyar oLaçağma. Bu adama da bir daha yazı yazdır­ maz, para' ile yazı yazıyorsa kolundan tutar mat­ baadan atar. Şürekâdan biri ise kendisi ile yap­ tığı anlaşmayı bozar ve kendisini de tahkir etmiş olan bu gazetenin kapısından girmez. Yapılması lâzımgelen şey budur. Artık âtisini kendisi tâyin etsin. Arkadaşlar; bu çeşit neşriyat çoktur. Birkaç gündenberi bilhassa İstanbul'da ve vilâyet­ lerin baMarrnda bazı küçük gazeteler çıkmağa başladıktan sonra aıtoıaktadır, bunlar hepiniz okumadığımız ve hiç istemediğim halde bazı yazılarını bu kürsüye getirmekte fay­ da görüyorum. Biliyorsunuz, Avrupaya giden talebe, askerlik ve sair meseleler de bu hiç sevilmiyen Halk Partisi HüMmetinin aldığı kararlar­ ca gayet büyük kolaylıklara maızhar olmaktadır. Benim de çocuğum İsviçre'dedir ve arkadaşlarım­ dan bir çoklarının çocukları Amerika'da, İngil­ tere'de ve İsviçre'de tahsilde bulunanaktadır. Reisicumhurun oğlu da gayet kanuni bir şekilde Amerika'ya tahsile gittiği halde bunu bir mesele yaparak gazete sütunlarına aksettirmek ve im- O : 1 tiyazlı talebe olur mu diye yazmak... Bu vesile ile Reisicumhur Hazretlerinden bahsetmeyi hiç iste­ mezdim, fakat öyle bir haleti ruhiye vardır ki, bu haleti ruhiye devam ederse memlekette süre­ gelen bu pertürbasyon yani anlaşılmamazlık or­ tadan kalkmıyacakttr. Reisicumhurun oğlu, he­ pimizin oğlu gibi Amerika 'ya tahsile gitmiş. Ka­ bahat midir Reisicumhurun oğlu olmak? Yine geçen gün Tasviriefkâr gazetesinde Ci­ had Baban arkadaşımın kendisinden ya bir iki yaş küçük veya aynı yaşta olan arkadaşı; maalesef tecrübesiz bir genç diyeceğim, bu Matbuat Ka­ nunu için yazdığı bir başmakalede işte efendim, hürriyet gitti, gidiyor, Hamit devrinde bile böy­ le rezalet görülmemiştir, (Hamit devrini bilse bari) dedesini yani büyük Ebüzziya'nm büyük Ebüzziyanıh kemikleri mezarda bir kerre daha sarsılacak dirilecek ve tekrar ölecektir. Hükümet her şeye mi burnunu sokacak? - tekrar etmek için söyliyorum, burun sokmak tâbirine dikkat edi­ niz - diye feryad ediyordu. HASAN ÂLÎ YÜCEL (İzmir) — Edebikelâm.. NAZIİI POROY (Devamla) — Edebikelâmın en mükemmeli. Ben bu yazıyı okuduğum za­ man şaşırdım. Görülüyor ki bu hareket sistema­ tik bir şekilde devam ediyor. Gazeteleri okumağa imkân yoktur, insan asabına hâkim olmuyor. Hepsinde mutlaka aynı rumî haleti aksettiren mutlaka bir fıkra, bir yazı, bir kaç satır, bir mekâle içinde bir cümle, muhakkak görürsünüz. Bu, damla damla mîlletin kalbine zehir akıtmak­ tan başka bir şey değildir. Millet Meclisinin nüfuzunu kırmak, Hükümetin nüfuzunu kırmak ve bu makamları işgal eden muhterem zevatın nü­ fuzlarını kırmak maksadiyle yapılan neşriyattır. Bunlar adam değil, bunlar burunlarını her yere sokuyorfetr!... Nereye gidiyoruz, ne oluyoruz? Eğer Halk Partisi Hükümeti bu devrin içinde yıkılırsa hemen Demokrat Parti mevkii iktida­ ra geçipte bu memleketi cennete mi çevirecektir? Şimdi bu kadar mühim olmamakla beraber daha başka...; SAĞDAN BÎR SES — Sadede... NAZIM TÖROY (Devamla) — înşaallah ya­ parsınız, fakat mevsiminde ve sırasında. Daha sıraaıı gelmledi, bakalım! ne vakit geleeek. AHMET SÜNGTO (Yozgad) — Aynı şekle mâruz kalırlarsa ne yapacaklar? — 327 —