I.ÜNİTE 1881’DEN 1919’A MUSTAFA KEMAL A-OSMANLI DEVLETİNİN DEMOKRATİKLEŞME SÜRECİ Osmanlı devleti demokratikleşme sürecine Tanzimat fermanı ile adım atmış Meşrutiyetin ilanıyla bu adımı yarımda olsa gerçekleştirmiştir.Milliyetçilik ayaklanmalarını ve Avrupa devletlerin içişlerine karışmamızı engellemek için başlatılan bu süreç Osmanlı Devletinin parçalanmasıyla sonuçlanmıştır. 1-TANZİMAT FERMANI – 1839 - I. Abdülmecit döneminde Mustafa Reşit Paşa’ya hazırlatılarak, Gülhane Parkında halka okunmuştur. Buna göre: • Müslüman ve gayrimüslim halkın can, mal ve namus güvenliği devletin garantisi altında olacak. • Vergiler herkesin gelirine göre düzenli bir şekilde alınacak. • Kanun önünde herkes eşit olacak. • Müsadere kaldırılacak, özel mülkiyet gelecek. Miras olacak. • Mahkemeler açık olacak, hiç kimse haksız yere cezalandırılmayacak. • Rüşvet ve iltimas kaldırılacak. *Önemi : - İlk defa bir Osmanlı padişahı sınırsız olan yetilerinin üstünde bir kanun gücünü tanımış oldu. Bu sebeple Tanzimat Fermanı Osmanlı Devleti’nde anayasallaşma sürecinin başlangıcı olarak kabul edilir. - Hukukta Müslim- Gayrimüslim eşitliği sağlanmıştır. - Askerlik görevi ocak hizmeti olmaktan çıkarılarak vatan görevi şekline dönüşmüştür. - Osmanlıcılık fikrinin doğmasına zemin hazırlamıştır. **Not : Tanzimat Fermanı Müslümanlar tarafından tepkiyle karşılanmış, Gayri Müslimler ise yetersiz bulmuşlardır. Azınlık isyanlarını sona erdirememiştir. Hatta Avrupa’nın müdahalesine açık kapı bırakmıştır. 2-ISLAHAT FERMANI – 1856 - Kırım Savaşı’nda İngiltere ve Fransa’dan yardım alan Osmanlı Devleti, bu devletlerin iç işlerine karışmasını önlemek amacıyla 1856’da Islahat Fermanı’nı ilan etti. Buna göre: • Gayrimüslimler devlet memuru olabilecekler, istedikleri okulda okuyabilecekler. • Gayrimüslimlere karşı küçük düşürücü sözler kullanılmayacak. • İşkence, dayak ve kötü muamele ortadan kaldırılacak. • Vergiler herkesin gelirine göre alınacak. *Önemi : - Gayrimüslimler, tanınan ayrıcalıklarla Müslümanlardan daha üstün konuma gelmişlerdir. Bu da toplumsal huzursuzluğa neden olmuştur. - Avrupalı devletlerini iç işlerimize daha fazla karışmasına neden olmuştur. - Osmanlı Devleti’nin parçalanma süreci hızlanmıştır. 3-I.MEŞRUTİYET (1876) Namık Kemal ve Ziya Paşa gibi aydınların oluşturduğu gruba Genç Osmanlılar veya Jön Türkler denirdi. Bu grup yanlarına Mithat Paşa’yıda alarak Meşrutiyeti ilan etmesi koşuluyla II.Abdülhamit’i tahta çıkardılar.23 Aralık 1976 ‘da Kanuni Esasi hazırlanarak I. Meşrutiyet ilan edildi. Kanuni Esasi Osmanlı Devletinin Avrupai tarzda ilk anayasasıdır. Kanuni Esasiye göre iki tane meclis kuruldu. Meclisi Mebusan( Üyelerini halk seçecek),Meclisi Ayan(Üyelerini Padişah seçecek) Sebepleri: 1-) Tanzimat ve Islahat Fermanlarının istenilen sonucu vermemesi. 2-) Tanzimat döneminde Avrupa’ya gönderilen öğrencilerin ülkenin kurtuluşunu Meşrutiyet’in ilanında görmeleri.(GENÇ OSMANLILAR) 3-) Osmanlı Devleti’ni yıkılmaktan kurtarmak. 4-) Azınlıkları Osmanlı yönetimine ısındırmak. 5-) Balkanlardaki isyanı önlemek. 6-)İstanbul Konferansı’ndan lehte bir karar çıkarabilmek için. Not: Meşrutiyet 23 Aralık 1876’da ilan edildi. 20 Mart 1877’de Meclis- i Mebusan toplandı. Meşrutiyet Avrupa’da beklenen ilgiyi görmedi. I. Meşrutiyet’in Getirdiği Yenilikler - Halk dolaylı da olsa ilk kez padişahın yanında yönetime katılma hakkı elde etti. - Osmanlı Devleti ilk kez anayasa ilan etti ve parlamenter sisteme geçti. - Kanun-ı Esasi Türk tarihinin ilk anayasasıdır. - Padişahın yetkileri meclisten daha üstün tutulmuş ve meclis danışma meclisi konumuna düşürülmüştür. Kanun-ı Esasinin Esasları - Yürütme görevi, padişah başkanlığında “Vekiller Heyeti”’ne aittir( Bakanlar Kurulu). - Yasama yetkisi, “ Ayan” ve “ Mebusan Meclisi’ne” aittir. - Seçimler 4 yılda bir yapılır. - Ayan Meclisi üyeleri padişah tarafından atanır. - Meclisi açma ve kapatma yetkisi padişaha aittir. NOT : II. Abdülhamit, Doksan Üç Harbini bahane göstererek meclisi kapatmıştır. Bu dönemde meydana gelen bazı gelişmeler ise şunlardır: - Duyun-u Umumiye İdaresi kurulmuştur. 1881 - Sanayi-i Nefise Mektebi açılmıştır. ( Güzel Sanatlar ) 1881. 4-II. MEŞRUTİYET DÖNEMİ (1908) İttihat ve Terakki Cemiyeti : (İstanbul'da Askeri Tıbbiye öğrencilerinden İbrahim Temo, Abdullah Cevdet, İshak Sükuti, Mehmet Reşit ve Hüseyinzade Ali tarafından 1889 yılında gizlice kurulan cemiyet, aynı yıl, Paris'teki Jön Türkler ile temas kurup "Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti" adını benimsedi. II. Abdulhamit döneminde üyelerin çoğu tutuklandı ve sürgün edildi. Bundan sonra yurt dışında örgütlenen cemiyet, 1908 tarihinde II. Abdulhamit'in Kanun-i Esasi'yi yeniden yürürlüğe koymasını sağladı. Bu arada cemiyet adını "Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti" ne çevirdi. 31 Mart'ta meydana gelen İttihat ve Terakki karşıtı hareket ve 1911 Trablusgarp Savaşı ile aynı yıl kurulan muhalefet partisi "Hürriyet ve İtilaf Fırkası", yönetimin iktidarını sertleştirmeye başlamasına yol açtı. 23 Ocak 1913 tarihinde yönetimi ele geçirmek amacıyla Babıali Baskını'nı gerçekleştiren İttihat ve Terakki Partisi bilfiil ülke yönetimine el koydu. 1913-1918 yılları arasında ülke "İttihat ve Terakki Partisi" yönetimi altında bulundu. Parti ileri gelenlerinden Enver Paşa'nın Alman yanlısı siyaseti yüzünden Birinci Dünya Savaşı'na giren Osmanlı Devleti, savaşın sonunda yenik düştü. 14 Kasım 1918'de Cemiyet kendini feshetti ve yerine "Teceddüt Fırkası" kuruldu.) Meşrutiyetin İlanı: - Meşrutiyetin tekrara ilan edilmesi için İttihat ve Terakki Partisi öncülüğünde isyanlar çıkmıştır. Makedonya’da isyanların bastırılamaması üzerine II. Abdülhamit 23 Temmuz 1908’de II. Meşrutiyet’i ilan etti. Bu dönemde: • İlk kez çok partili siyasî hayata geçilmiştir. • Yeniden seçimler yapılmış ve meclis açılmıştır. • Meşrutiyet iç karışıklıklara neden olmuştur.( Bulgaristan bağımsızlığını ilan etmiş, Girit Yunanistan’a bağlanmış, Bosna- Hersek Avusturya tarafından ilhak edilmiş vs. ) • Halk İstanbul’da meşrutiyet yönetimine son verilmesi isteğiyle ayaklanmıştır. 31 Mart Vakası da denilen bu olayı, Selanik’ten gelen “Hareket Ordusu” bastırmıştır. Not: Bu isyan bastırıldıktan sonra Abdülhamit tahttan indirilmiş ve yerine V. Mehmet Reşat padişah olmuştur. Kanun-ı Esasi’deki Değişiklikler - Hükümet yaptığı işlerden dolayı padişaha karşı değil, meclise karşı sorumlu hale getirilmiştir. Böylece meclisin hükümeti denetleyebilmesi sağlanmış ve padişahın yetkileri sınırlandırılmıştır. - Meclisin padişahı değiştirebilme yetkisi kabul edilmiştir. *NOT: II.Meşrutiyet dönemi I. Meşrutiyete göre daha demokratik olmasına rağmen, “ 1913 Babı Ali Baskını” sonrası İttihat ve Terakki diktasına dönüşmüştür. Bu durumda Osmanlının yıkılmasını hızlandırmıştır. B.MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN HAYATI 1.Çocukluğu, Ailesi, İçinde Yaşadığı Sosyal Ortam ve Yetişme Tarzı Mustafa Kemal, 1881 yılında Selanik’te doğdu.Babası Ali Rıza Efendi, annesi Zübeyde Hanım’dır. Ali Rıza Efendi, önceleri gümrük memurluğu yapıyordu. Daha sonra bu görevinden ayrıldı ve kereste ticaretiyle uğraşmaya başladı. Zübeyde Hanım'la babası Ali Rıza Bey 1871 yılında evlenmişler.Tam altı çocukları olmuştur. Fatma, Ahmet, Ömer, Mustafa Kemal Atatürk,Makbule Boysan Atadan ve Naciye. Fatma, Atatürk doğmadan altı yıl önce, Ahmet ve Ömer de 1883 yılında Fatma gibi kuşpalazı denen(difteri) hastalığından ölmüştür. Naciye öldüğünde Atatürk yirmi yaşındaymış ve on iki yaşında ölen bu küçük kardeşinin ölümü onu çok üzmüştür. İçlerinde en uzun ömürlüsü Makbule hanım olmuş Atatürk'ten tam on sekiz yıl sonra 1956 yılında , yetmiş bir yaşında ölmüştür. 29 Ocak 1923′te İzmir’de Latife Hanımla evlendi.Mustafa Kemal, çıktığı yurt gezilerine eşini de yanında götürürdü. Kadınla erkeğin hayatın her alanında birlikte yer almasını isterdi. Bu yüzden kendi evliliği ve aile hayatıyla Türk toplumuna örnek olmaya çalıştı. 2. Eğitim ve Öğrenim Hayatı Mustafa, önce annesinin isteğiyle mahalle mektebine gitti. Burada modern eğitim uygulanmadığından Şemsi Efendi İlkokuluna başladı.Şemsi Efendi İlkokuluna devam ederken babasını kaybetti. Bunun üzerine kısa bir süre öğrenimine ara vermek zorunda kaldı.Babasının ölümüyle aile zor durumda kaldı. Zübeyde Hanım, oğlu Mustafa ve kızı Makbule ile birlikte Selanik yakınlarında çiftlik işleten kardeşinin yanına gitti. Mustafa’nın öğrenim görmemesi annesini çok üzüyordu. Bu nedenle Zübeyde Hanım oğlunu öğrenimine devam etmesi için tekrar Selanik’e gönderdi.Mustafa, Selanik’te Mülkiye Rüştiyesine (sivil ortaokul) yazıldı (1892). Mustafa Kemal’in arzusu asker olmaktı. Askerî okul sınavına girdi ve başarılı oldu. Selanik Askerî Rüştiyesine (Selanik Askerî Ortaokulu) kaydoldu.Mustafa bu okulda, zekâsı ve üstün yetenekleriyle öğretmenlerinin sevgisini kazandı.Doğduğunda kendisine “Mustafa” adı verilmişti. “Kemal” adını ise bu okuldaki matematik öğretmeninden almıştır.Mustafa Kemal, Selanik Askerî Rüştiyesini bitirince Manastır Askerî İdadisine yazıldı (1895). Manastır kenti ve girdiği bu okul Mustafa Kemal’in ülke sorunları, vatan ve millet sevgisi, milliyetçilik, bağımsızlık, özgürlük gibi düşüncelerinin gelişmesinde önemli rol oynamıştır. Mustafa Kemal, Manastır Askerî İdadisini bitirdik ten sonra İstanbul’a gelerek Harp Okulunun piyade sınıfına girdi (1899).Bu okuldan sonra öğrenimine İstanbul Harp Akademisi, kurmay sınıfında devam etti. (1902). Derslerinin yanı sıra, ülkenin içinde bulunduğu siyası durum ve sorunları ile yakından ilgilendi. Mustafa Kemal, Harp Akademisini kurmay yüzbaşı olarak bitirdi (11 Ocak 1905). Böylece orduda görev almaya hazır bir kurmay subay oldu. 3. Askerlik Hayatı İlk görev yeri Şam 5. Ordu emrindeki 30. Süvari Alayı’ydı. Burada subaylara askeri bilgiler verecek ve bölgedeki asayişi sağlayacaktı.Suriye’de bulunduğu sırada yakın arkadaşlarıyla Vatan ve Hürriyet Derneğini kurdu (Ekim 1906). 1907′de kolağası olarak Şam 5. Ordu Komutanlığında, oradan da aynı yıl içerisinde Manastır 3. Ordu Komutanlığında görevlendirildi.İstanbul’da çıkan 31 Mart Ayaklanmasını bastırmak ve düzeni sağlamak amacıyla hazırlanan Hareket Ordusu’nda kurmay yüzbaşı olarak görev yaptı.İtalya’nın Trablusgarp’a saldırması üzerine kaçak yollarla Mısır üzerinden Trablusgarp’a gitti. Mustafa Kemal, Enver Paşa ve Fethi Bey Derne ve Tobruk’ta İtalyanlara karşı başarılı savunma savaşları yaptı. Bu başarılarından dolayı Mustafa Kemal binbaşılığa terfi ettirildi. Balkan Savaşlarının başlamasıyla Trablusgarp’tan ayrılmak zorunda kaldı.Mustafa Kemal Sofya Askeri Ataşeliği’ne atandı (27 Ekim 1913). Mart 1914′te yarbaylığa yükseldi.Dünya Savaşı başladığında Mustafa Kemal Osmanlı Devleti’nin hemen savaşa girmesini doğru bulmuyordu. Ancak Osmanlı Devleti bir oldu bittiyle savaşa katılınca savaşta rol almak için 2 Şubat 1915’te kurulmakta olan 19. Tümen Komutanlığına getirildi.Mustafa Kemal’in askeri yönden tanınmasını sağlayan, I. Dünya Savaşı’nda Çanakkale Cephesindeki savaşlar olmuştur.Mustafa Kemal Çanakkale Cephesi’nde üstün bir askerlik yeteneği sergileyerek önemli savunmalar yaptı ve büyük başarılar kazandı.Mustafa Kemal ve emrindeki tümen, Anafartalar ve Arıburnu’nda düşmanı ağır bir yenilgiye uğrattı. İtilaf Devletlerinin Çanakkale’yi geçmelerine izin vermedi.Mustafa Kemal, Mondros’tan sonra yurdun işgal edilmesini önlemek amacıyla Anadolu’ya geçti.Anadolu’da askerî niteliğinin yanında siyasi dehasıyla da halkı Kurtuluş Savaşı için örgütledi.13 Kasım 1918′de İtilaf Devletlerinin donanmalarının İstanbul’a girdiğini gören Mustafa Kemal, yanında bulunanlara, “Geldikleri gibi giderler.” demiştir.Erzurum Kongresi’nden bir gün önce askerlik görevinden istifa etmek zorunda kalmıştır.Sakarya Meydan Savaşı’ndan önce meydana gelen gelişmeler onun tekrar askerliğe dönmesine yol açmış, geniş yetkilerle başkomutanlığa getirilmiştir (5 Ağustos 1921).Sakarya Meydan Savaşı’nda, “Hatt-ı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır.” emrini verdi. Bu savaştan sonra kendisine gazilik ve mareşallik unvanı verildi.26 Ağustos’ta Kocatepe’ye gelindi ve taaruza başladı.30 Ağustos 1922′de Başkomutanlık Meydan Savaşı yapıldı. Yunan kuvvetleri ağır bir yenilgiye uğratıldı. Mustafa Kemal Paşa: “Ordular; ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!” emrini vererek düşmanın süratle takip edilmesini sağladı. 9 Eylül’de İzmir kurtarıldı. Sahip olduğu askerî özelliklerle Mustafa Kemal, 20.yy’ın en büyük asker ve komutanlarından biri olmuştur. Mustafa Kemal’in Askeri Yaşamındaki Önemli Olaylar: 31 MART OLAYI (13 Nisan 1909-Miladi Takvim-31 Mart 1909 Rumi Takvim) 31 Mart Olayı Mahmut Şevket Paşa komutanlığında ve Mustafa kemalin kurmay başkanlığında hareket eden Hareket Ordusu’nun İstanbul’a gelerek İstanbul’daki vuku bulan olaylara el koymasıdır. Sebepleri: 1. İttihat ve Terakki Partisi'nin iktidarı yeterince ele geçirememesi 2. Ahrar Partisi'nin meşrutiyet karşıtı çalışmaları 3. Volkan Gazetesi ve İttihad-ı Muhammedi derneğinin meşrutiyet karşıtı çalışmaları 4. Halkın meşrutiyete ve gayrimüslimlerle olan eşitliğe sıcak bakmamaları 5. Ordudan atılan Meşrutiyet karşıtı subayların kışkırtması 6. Bulgaristan'ın 5 Ekim 1908'de bağımsızlığını ilan etmesi 7. 6 Ekim 1908'de Avusturya'nın, Bosna-Hersek'i işgali 31 Mart Olayına Giden Süreç: Volkan Gazetesi başyazarı Hasan Fehmi 6 Nisan 1909'da öldürüldü. Cenazesi meşrutiyet karşıtı gösteriye dönüştü. Gösteri giderek isyana dönüştü. İsyan Selanik'te duyulunca, Hareket Ordusu adındaki birlik İstanbul'a hareket etti. Hareket Ordusu'nun kurmay başkanı Mustafa Kemal'di. İsyan 24 Nisan 1909'da bastırıldı. 31 Mart Olayı'nın Sonuçları 1. II. Abdülhamit tahttan indirildi ve yerine V. Mehmet Reşat geçti. 2. Padişah'ın yetkileri kısıtlandı, meclisin yetkileri artırıldı. 3. Mustafa Kemal ilk kez bir siyasi olaya karışmış oldu. TRABLUSGARP SAVAŞI (1911-1912) Trablusgarp Savaşı’nın Nedenleri: -Birliğini geç tamamlayan İtalya’nın ham madde ve pazar arayışı. -Trablusgarp’ın hammadde kaynakları bakımından zengin olması ve İtalya’ya yakın olması. -Osmanlı Devleti’nin Trablusgarp’ı savunacak güçte olmaması.Açıklama:Osmanlı Devleti Mısır, İtalya’nın Trablusgarp’ı işgalini onaylayan İngiltere’nin elinde olduğundan dolayı karadan, donanmasının yetersizliğinden dolayı denizden de yardım edemezdi. -İtalya’nın, Trablusgarp’ın işgali için, Avrupa devletlerinin onayını alması. -İtalya’nın, Trablusgarp’ın uygarlıkta geri bırakıldığı ve burada İtalyanlara kötü davranıldığı iddiası. Trablusgarp’ın İşgali: İtalya, 28 Eylül 1911’de Trablusgarp’a asker çıkararak burayı işgale başladı. Osmanlı Devleti bölgeyi savunabilecek durumda olmadığından dolayı bir grup vatansever subay (M. Kemal, Enver Paşa, Nuri Conker, Ali Çetinkaya, Fethi Okyar), halkı teşkilatlandırmak için Trablusgarp’a gitti. Bölgeye giden subaylardan Mustafa Kemal Derne ve Tobruk’u teşkilatlandırırken; Enver Paşa Bingazi’yi teşkilatlandırdı. İtalyanlar, teşkilatlanmış olan asker ve halk karşısında başarılı olamayacağını anlayınca; Osmanlı Devleti’ni barışa zorlamak için On İki Ada ve Rodos’u işgal etti ve Çanakkale Boğazı’nı kuşattı. Trablusgarp Savaşı devam ederken Balkan Savaşı patlak verdi. İki düşmanla birlikte savaşamayacağını anlayan Osmanlı Devleti İtalyanlarla İsviçre’de Uşi Antlaşmasını imzalamak zorunda kaldı (15 Ekim 1912). Uşi Antlaşması (15 Ekim 1912): 1-Trablusgarp ve Bingazi İtalyanlara verildi. Açıklama: Osmanlı Devleti Kuzey Afrika’daki son toprak parçasını İtalya’ya vermiş böylece Kuzey Afrika’daki varlığı sona ermiştir. 2-Oniki Ada, Balkan Savaşları sonuçlanana kadar geçici olarak, İtalyanlara bırakıldı. Açıklama: Birinci Dünya Savaşı esnasında İtilaf Devletleri gizli anlaşmalarla Oniki Ada’yı İtalya’ya bıraktılar. Lozan Antlaşması ile adalara resmen sahip olan İtalya II. Dünya Savaşından sonra ise bölgeyi Yunanistan’a bıraktı (10 Şubat 1947’de Paris Barış Antlaşması). 3-İtalya, diğer devletlerin onaylaması halinde kapitülasyonların kaldırılmasına karşı çıkmayacak. 4-Trablusgarp dini bakımdan halifeye bağlı kalacak. Açıklama: Osmanlı Devleti Trablusgarp halkıyla olan dini-kültürel bağını sürdürmeyi hedeflemiştir. Trablusgarp Savaşı’nın Sonuçları: Kuzey Afrika’da İtalyan sömürge dönemi başladı. Oniki Ada fiilen Osmanlı Devleti’nin elinden çıktı. Mustafa Kemal Paşa, Trablusgarp’ta kazandığı başarılar sonucu binbaşı oldu. Trablusgarp Savaşından cesaret alan Balkan Devletleri Osmanlı Devletine savaş açtılar. Osmanlı Devleti’nin topraklarını emperyalizme karşı koruyamayacağı gerçeği ortaya çıktı. NOT: Trablusgarp Savaşı, Mustafa Kemal’in emperyalizme (sömürgeciliğe) karşı ilk savaşıdır. BALKAN SAVAŞLARI (1912-1913) I. BALKAN SAVAŞI Savaşın Nedenleri: -Rusya’nın Balkanlarda takip ettiği Panslavizm politikası ve bu politika doğrultusunda Balkan Devletlerini kışkırtması. -Fransız İhtilalı’nın etkisi (Milliyetçilik ve bağımsızlık). -Türklerin Balkanlardan tamamen atılmak istenmesi. Açıklama: Balkan Savaşlarından önce; Arnavutluk, Makedonya, Ege Adaları ve tüm Trakya Osmanlı Devleti’nin elindeydi. -Trablusgarp Savaşı esnasında, Osmanlı Devleti’nin güçsüz olduğunun anlaşılması. -Balkan Devletlerinin Osmanlı Devleti’ne karşı ittifak kurmaları. -Avrupalı devletlerin Balkan devletlerini Osmanlı Devleti’ne karşı kışkırtmaları. Katılan Devletler ve Savaşın Gelişimi: Savaş 8 Ekim 1912’de Karadağ’ın Yenipazar’a saldırması ile başladı. Balkan Savaşı’nda Karadağ, Bulgaristan, Sırbistan ve Yunanistan Osmanlı Devleti’ne karşı savaştılar. Açıklama: Balkan Devletlerinin Bulgaristan önderliğinde birleşip; Osmanlı’ya saldırmasında Rusya etkili olmuştur. Sırplar İşkodra ve Manastır’a; Yunanlılar Yanya ve Selanik’e saldırdılar. Bulgarlar Edirne, Kırklareli ve Lüleburgaz’ı alarak Çatalca’ya kadar ilerlediler. Tüm Makedonya Bulgar, Sırp ve Karadağ orduları tarafından işgal edildi. Arnavutluk bağımsızlığını ilan etti (28 Kasım 1912). Açıklama: Osmanlı Devleti’nden ayrılan en son Balkan Devleti Arnavutluktur. Yunanlılar Ege adalarına asker çıkararak İmroz ve Bozcaada dışındaki tüm adaları işgal etti. Açıklama: Rauf Orbay’ın Hamidiye Kruvazörü ile yaptığı başarılı mücadelelere rağmen Yunanlılar Ege Adalarını işgal etmeyi başarmıştır. Yaşanan bu mağlubiyetler sırasında İttihat ve Terakki Partisi, Bab-ı Âli Baskını sonucunda hükümeti tam olarak ele geçirdi (23 Ocak 1913). Açıklama: Bab-ı Ali Baskını ile İttihat ve Terakki Partisinin resmî iktidar dönemi başlamıştır. Osmanlı Devleti bütün cephelerde yenilerek Çatalca’ya kadar geriledi. Osmanlı Devleti, Avrupalı Devletlerin aracılığıyla ateşkes istedi ve 30 Mayıs 1913 tarihinde Londra Antlaşması’nı imzaladı. Londra Antlaşması (30 Mayıs 1913) -Midye-Enez çizgisinin batısındaki topraklar Balkan devletlerine bırakıldı. Açıklama: Osmanlı Devleti, Gelibolu Yarımadası hariç olmak üzere, Doğu Trakya ve Balkan topraklarının tamamını kaybetmiştir. -Selanik, Güney Makedonya ve Girit Yunanistan’a verildi. -Kavala, Dedeağaç ile bütün Trakya Bulgaristan’a verildi. -Orta ve Kuzey Makedonya ise Sırbistan’a verildi. Ege adalarının durumu ve Arnavutluğun sınır durumu büyük devletlerin kararına bırakıldı. NOT: Londra Antlaşması, İkinci Balkan Savaşı’nın çıkması üzerine yürürlükten kalkmıştır. Mustafa Kemal’in ordunun siyasete girmemesi şeklindeki görüşünün doğruluğu ispatlanmış ve Mustafa Kemal siyaseti bırakmıştır. Bulgaristan’ın güçlenmesi ve Osmanlı Devleti’nden alınan toprakların paylaşımındaki sorunlar II. Balkan Savaşı’nın çıkmasına neden olmuştur. Osmanlı Devleti’nin Başarısız Olma Nedenleri: -Partiler arasındaki hükümeti ele geçirme mücadelesi. -Ordunun siyasete karışması. -Ordunun savaşa hazır olmaması ve donanmanın yetersiz olması. -Savaştan önce askerlerin bir bölümünün terhis edilmesi. -Avrupa devletlerinin Balkan devletlerini desteklemesi -Balkan devletlerinin birlikte hareket etmesi -Balkan devletlerinin ulaşım ve iletişim imkânlarını etkisiz hale getirmelerinden dolayı Osmanlı ordusunda iletişim ve ulaşım bozukluğu olması. -Makedonya ve Arnavutluktaki isyanlar, II. BALKAN SAVAŞI Savaşın Nedeni: -Bulgaristan’ın I. Balkan Savaşı sonucunda en büyük payı almasının ve Ege Denizine ulaşmasının diğer Balkan Devletlerini rahatsız etmesi. Yunanistan, Sırbistan, Karadağ ve Romanya Bulgaristan’a karşı birleşmiş ve II. Balkan Savaşı başlamıştır. Bulgaristan’ın zor durumda olduğunu gören Enver Paşa harekete geçerek, Edirne ve Kırklareli’ni Bulgarlardan almıştır. (Mustafa Kemal Edirne’nin kurtuluşunda görev almıştır). II. Balkan Savaşı sonucunda Bulgaristan’ın yenilerek barış istemesi üzerine Bükreş Antlaşması imzalandı. Savaş Sonunda Yapılan Antlaşmalar: 1-Bükreş Antlaşması (10 Ağustos 1913): Bulgaristan ile diğer Balkan devletleri arasında yapıldı. Açıklama: Bu antlaşmaya göre, Manastır, Üsküp ve Priştine Sırbistan’a, Serez, Drama ve Selanik Yunanistan’a, Güney Dobruca Romanya’ya verilmiştir. Bulgaristan Ege Denizi ile bağlantısını devam ettirmiştir. Bu antlaşmaya Balkanlarda toprağı olmadığı için Osmanlı Devleti katılmamıştır. 2-İstanbul Antlaşması (29 Eylül 1913) İstanbul Antlaşması Osmanlı Devleti ile Bulgaristan arasında imzalandı. Antlaşmanın İçeriği: Edirne, Kırklareli ve Dimetoka Osmanlı Devletinde kaldı. Kavala ve Dedeağaç Bulgaristan’a bırakıldı. Meriç nehri iki ülke arasında sınır kabul edildi. Bulgaristan’daki Türklerin hakları güvence altına alındı. Açıklama: Bulgaristan’ın Ege Denizi ile bağlantısı kesilmemiştir. Yaklaşık olarak bugünkü Türk-Bulgar sınırı çizilmiştir. Osmanlı Devleti I. Dünya Savaşı öncesinde; Bulgaristan üzerinden Almanya ile kara bağlantısı kurabilmek için Dimetoka’yı Bulgaristan’a bırakmıştır. 3-Atina Antlaşması (14 Kasım 1913): Atina Antlaşması Osmanlı Devleti ile Yunanistan arasında imzalandı. Antlaşmanın İçeriği: Yunanistan’daki Türklerin hakları güvence altına alındı. Yanya, Girit ve Selanik Yunanistan’a bırakıldı. 4-İstanbul Antlaşması (13 Mart 1914): İstanbul Antlaşması Osmanlı devleti ile Sırbistan arasında imzalandı. Osmanlı’nın Sırbistan ile sınırı olmadığı için; bu antlaşma ile yal¬nızca Sırbistan’da kalan Türklerin hakları güvence altına alındı. NOT:İmzalanan bu antlaşmalarla Balkanlar’da azınlık durumuna düşen Türklerin hakları güvence altına alınmıştır. Balkan Savaşlarının Sonuçları: -Balkan savaşları sonucunda Osmanlı Devleti, tüm Makedonya, Arnavutluk, Batı Trakya ve Ege adalarını (Gökçeada ve Bozcaada hariç) kaybetti ve Balkanlardaki varlığı Doğu Trakya ile sınırlı kaldı. -Elimizden çıkan Balkan topraklarından Anadolu’ya göç başladı. -Osmanlı Devleti’nin, kendisinden ayrılan küçük devletlerle bile başa çıkamayacak kadar güçsüz olduğu ortaya çıktı. -İttihat ve Terakki Partisi savaştan sonra; orduyu, gençleştirmek ve Almanya’dan subaylar getirerek modernize etmek için harekete geçti, fakat I. Dünya savaşının başlaması nedeniyle bu düşüncesi sonuçsuz kaldı. -Osmanlı Devleti’nin Almanya’dan faydalanarak orduyu ıslah etmek istemesi Osmanlı Devleti ile Almanya’yı birbirine daha fazla yaklaştırdı. -Batı Trakya Türkleri, Ege’de kıta sahanlığı, hava sahası ve karasuları gibi günümüze kadar gelecek sorunlar başladı. Açıklama: -Arnavutluk Balkan Savaşlarına katılmamıştır. -Türk ordusu II. Balkan Savaşında sadece Bulgaristan ile savaşmıştır. -Balkan Savaşları Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşına girmesinde etkili olmuştur. NOT: Mustafa Kemal; 1905:-Şam’da 5. Ordu emrinde göreve başladı 1907:-Manastır’da 3.orduya atandı 1909:-Hareket Ordusunda Kurmay Başkanı olarak görev aldı 1910:-Picardie Manevraları’na katıldı 1911-12:-Trablusgarp Savaşına katıldı. 1912-Balkan Savaşlarında Çanakkale’de Akdeniz Birleşik Kuvvetler Hareket Şube Müdürlüğüne atandı. 1913:-Sofya Ateşemiliterliğine atandı 1914:-19 Tümeni kurmak üzere Tekirdağ’da görevlendirildi. 1915:-Çanakkale Savaşına katıldı. 1916:-Kafkas Cephesinde görev aldı.Tümgenaralliğe yükseltildi. 1917:-Veliaht Vahdettin ile Almanya’ya giderek cephede incelemelerde bulundu. 1918:-Suriye Cephesinde başarılı savunma savaşları yaptı. II.ÜNİTE :MİLLİ MÜCADELENİN HAZIRLIK DÖNEMİ A-BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ DÜNYANIN GENEL DURUMU 19.Yüzyılda dünyayı sarsan iki önemli olay Fransız İhtilali ve Sanayi İnkılâbı’dır. Fransız İhtilali önce Avrupa’yı etkilemiş daha sonra da etkileri tüm dünyaya yayılmıştır. Fransız İhtilali sonucunda önem kazanan milliyetçilik düşüncesi her milletin bağımsız yaşama duygusunu öngörüyordu. Bu anlayış birçok milleti içinde barındıran imparatorlukların aleyhineydi. Milliyetçilik akımının tesiri ile birçok ayaklanmalar oldu. Bu ayaklanmalar sonucu yeni devletler kuruldu. Ayrıca Fransız İhtilali ile eşitlik, hürriyet ve adalet, bağımsızlık, milliyet gibi kavramlar ortaya çıktı. Sanayi İnkılâbı, insan ve hayvan gücüne dayalı üretimden makine gücüne dayalı üretime geçiştir. İlk önce İngiltere’de ortaya çıkan Sanayi İnkılâbı 19. yüzyılın ikinci yarısından sonra tüm Avrupa’da etkili olmaya başladı. Sanayi İnkılâbı sonucunda, üretim arttı. Hammadde kaynağı ve ürünleri satacak pazar bulma önemli bir sorun haline geldi. Aynı zaman da Sanayi İnkılâbı sömürgeciliğin doğmasına da neden oldu. Devletler ekonomik alanda birbirleriyle rekabete başladılar. İngiltere geniş bir sömürge İmparatorluğu kurdu. İngiltere’den sonra Avrupa’nın çeşitli devletleri de dünyanın çeşitli yerlerinde sömürge imparatorlukları kurdular. Böylece devletlerarası sömürgecilik yarışı başladı. Devletlerarasındaki çıkar çatışmaları bloklaşmaya neden oldu. Bu Birinci Dünya Savaşının başlamasına neden oldu. Sömürgecilik: Bir devletin, kendi sınırları dışındaki topraklarda egemenlik kurması, o toprakların yeraltı ve yer üstü kaynaklarına sahip olarak ekonomik ve siyasi çıkarlar elde etmesidir. B-BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ OSMANLI DEVLETİ’NİN GENEL DURUMU Osmanlı Devleti kuruluşundan itibaren hızla büyüyerek bir dünya devleti haline geldi. Fakat bu durumu sonuna kadar koruyamadı. 18. yüzyıldan itibaren bu üstünlüğünü kaybetmeye başladı. Avrupalı devletler bilim ve teknikteki gelişmelerden yararlanıp askeri, ekonomik ve ticari alanlarda güç kazanırken Osmanlı Devleti bu yeniliklerden uzak kaldı. Osmanlı devlet adamları bu kötü gidişatı engellemek için ıslahatlar yaptı. Başta askeri alan olmak üzere yapılan bu ıslahat hareketleri bu kötü gidişi engelleyemedi. 19. yüzyıldan itibaren de topraklarının büyük bir bölümünü kaybetti. Fransız İhtilali sonucunda dünyaya yayılan milliyetçilik akımı en çok Osmanlı Devleti’ni etkiledi. Özellikle Balkanlarda birçok millet Osmanlı Devleti’nden ayrılmak için isyan ettiler. II. Mahmut köklü ve kalıcı yenilikler yapılmadan devletin güçlenemeyeceğine inanmıştı. Bu amaçla tüm devlet kademelerinde Avrupai tarzda yenilikler yaptı. II. Mahmut döneminde yapılan bu yenilikler Tanzimat ve Islahat Fermanlarıyla da desteklendi. Tanzimat fermanıyla hukuk, yönetim, maliye, eğitim alanlarında yenilikler yapıldı Islahat Fermanıyla da azınlıklara geniş haklar verildi. Fakat bu ıslahat hareketleri Osmanlı Devleti’ni dağılmaktan kurtaramadı. Osmanlı Devleti’ni dağılmaktan kurtarmak için çeşitli fikir akımları ileri sürüldü. Bunlar; Osmanlıcılık: Din, dil, ırk farkı gözetmeksizin Osmanlı Devleti’nin sınırları içerisinde yaşayan tüm halkın eşitliğini savunan fikir akımıdır. Bu fikir akımı milliyetçilik akımının güç kazanmasıyla beraber önemini kaybetmiştir. İslamcılık (İslam Birliği-Panislamizm):Bütün Müslümanların halifenin etrafında toplanmasını savunarak devletin dağılmasını önlemeyi savunan fikir akımıdır. Arapların İngilizlerle işbirliği edip arkamızdan vurmasıyla etkinliğini kaybetmiştir. Turancılık (Türk Birliği): Dünyada yaşayan tüm Türklerin bir çatı altında toplanmasını savunan fikir akımıdır. Bunu İttihat ve Terakki Partisi’nin ileri gelenleri savunmuşlardır. Kafkas Cephesi’nde alınan mağlubiyetle bu fikir akımı önemini kaybetmiştir. Türkçülük: Diğer akımların önemini kaybetmesi ve diğer milletlerin bağımsızlığını kazanması üzerine önem kazanmış fikir akımıdır. Misak-ı Milli sınırları içerisinde yer alan Türklerin birlikteliğini savunmuşlardır. Bu akımın fikir babası Ziya Gökalp’tir. Bu fikir akımı yeni Türk Devleti’nin temel ideolojisini oluşturmuştur. Batıcılık: Osmanlı Devleti’nin batının gerisinde kalması üzerine ortaya çıkmış fikir akımıdır. Batının bilim ve teknolojisini ile kültürünü almayı savunmuşlardır. Osmanlı devlet adamları Avrupa’nın baskısını azaltmak ve azınlıklara geniş haklar vermekle bu kötü gidişatın durdurulabileceğini düşündüler. Bu amaçla II. Abdülhamit zamanında (1876) I. Meşrutiyet ilan edildi. Kanun-i Esasi hazırlandı. Mebusan Meclisi toplandı. Meclis, padişahın üyelerini atadığı “Ayanlar Meclisi” ve dört yılda bir seçimle üyeleri belirlenen “Mebusan Meclisi” olmak üzere iki kısımdan oluşuyordu. 1876 Anayasa’sı “parlamentolu” bir düzen getirmiş, ancak Meşrutiyet yönetimi gerçek anlamda demokratik parlamenter bir düzen olamamıştır. Çünkü; Hükümet, padişahtan başkasına hesap vermek zorunda değildir.Padişah, fiilen olduğu gibi hukuken de yasama ve yürütme elinde tutmaktadır.Padişah gerektiğinde parlamentoyu kapatma yetkisine sahiptir.Halkın temsilcilerinin kanun önerme hakları sınırlı tutulmuştur.Osmanlı-Rus Savaşı nedeniyle I. Meşrutiyete son verildi (14 Şubat 1878). İttihat ve Terakki Cemiyetinin çalışmalarıyla 1908 yılında II. Meşrutiyet ilan edildi. Mebusan Meclisi ikinci kez toplandı. II. Meşrutiyet’in ilanı ile Kanun-i Esasi’de şu değişiklikler yapılmıştır;Padişahın meclisi kapatma yetkisi elinden alındı.Padişahın yurt dışına sürgün etme yetkisi kaldırıldı.Hükümet üyelerinin sadrazam tarafından seçilmesi esası getirildi.Hükümet padişaha değil, meclise karşı sorumlu hale getirildi.Antlaşmaların meclis tarafından onaylanması esası getirilmiştir.Bireylere dernek kurma hakkı verildi.Sansür kaldırıldı. Not: Anayasa da yapılan bu değişikliklerle padişahın yetkileri sınırlandırılmıştır. Meşrutiyet döneminde yapılan yenilikler Osmanlı Devleti’ni dağılmaktan kurtaramamıştır. II. Meşrutiyet’in ilanı sırasındaki karışıklıktan Avrupalı devletler istifade ettiler. Avusturya, Bosna-Hersek’i, Yunanistan Girit’i, İtalya da Trablusgarp’ı işgal etti. Henüz Osmanlı Devleti’nden kopmamış olan Bulgaristan da bağımsızlığını ilan etti. II. Meşrutiyetin ilanından sonra halk meşrutiyet taraftarı olanlar ve olmayanlar olmak üzere iki gruba ayrıldı. Bir süre sonra bu iki grup arasında olaylar çıktı. 31 Mart Vakası (13 Nisan 1909) olarak bilinen bu olaylarda meşrutiyet taraftarı olanların bir kısmı öldü. Bu olay ittihat ve Terakki Partisi’nin merkezi olan Selanik’te duyulunca bir ordu hazırlanarak bu isyancılar üzerine gönderildi. Hareket Ordusu denilen bu ordunun komutanı Mahmut Şevket Paşa, kurmay başkanı ise Mustafa Kemal idi. İstanbul’a gelen bu ordu kısa sürede bu olayları bastırdı. II. Abdülhamit tahtan indirilerek V. Mehmet Reşat padişah ilan edildi (27 Nisan 1909). Bu olaydan sonra İttihat ve Terakki Partisi ülkenin tek hâkimi durumuna geldi. Ancak tüm bu değişiklikler ülkeye istikrarı ve huzuru getiremedi. Meşrutiyet: Kral veya padişahın yanında bir meclis vasıtasıyla halkın yönetime katıldığı yönetim şekli demektir. Not: II. Meşrutiyet döneminde egemen olan fikir akımı Türkçülüktür. Not:1876 Kanun-i Esasinin ilanı ile başlayan döneme Meşrutiyet Dönemi denir. Meşrutiyet dönemleri Osmanlı Devleti’ndeki demokratikleşme hareketlerinin en önemli aşamasını oluşturmaktadır (Halk bu dönemde dolaylıda olsa yönetime katılmıştır). KONU İLE İLGİLİ NOTLAR: 1900:-Hicaz Demiryolunun inşasına başlandı -İstanbul Rıhtımı İnşaatını tamamlandı. -Darülfünun-u Şahane kuruldu.(yüksek okul) 1901:-Serveti Fünun Dergisi kapatıldı -Makedonya’da çete faaliyetleri arttı. 1902:-Yemen’de tekrar ,isyanlar başladı -Elektrik kullanımı başaldı 1903:-Şam Mekteb-i Tıbbiyesi kuruldu. -Makedonya’ya Muhtariyet verildi. 1904:-Haydarpaşa Rıhtımı işletmeye açıldı. 1905:Hereke Faabrikasında fes imalatı başaldı -II.Abdülhamid’e Ermeniler tarafından suikast girişiminde bulunuldu. C-BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI (1914–1918) İttifak (1882) İtilaf Almanya İngiltere Avusturya-Macaristan Fransa İtalya Rusya Savaşın Genel Nedenleri: Fransız İhtilalinin meydana getirmiş olduğu milliyetçilik akımları Sanayi İnkılâbının meydana getirmiş olduğu sömürgecilik hareketleri (Hammadde ve Pazar ihtiyacı),bloklaşma ve silahlanma Savaşın Özel Nedenleri: -Almanya ve İngiltere arasındaki hammadde ve pazar rekabeti. -Fransa’nın 1871 Sedan Savaşı’nda Almanya’ya kaptırdığı Alsace-Lorine (Alsas-Loren) kömür havzasını geri almak istemesi. -Sömürgecilikte geç kalan İtalya’nın Akdeniz’e hâkim olmak istemesi. -Avusturya ve Rusya’nın Balkanlardaki çıkar çatışmaları (Slav-Germen çatışması). -Rusya’nın boğazları ele geçirerek sıcak denizlere inmek istemesi. -Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun Panslavizm hareketlerini engellemek amacıyla Sırbistan Krallığını ortadan kaldırmak istemesi. Savaşı Başlatan Olay: Avusturya-Macaristan veliahdının Sırplar tarafından öldürülmesi (28 Haziran 1914). İtilaf Devletleri(1907):- İngiltere. Fransa, Rusya (İtalya, Sırbistan, Japonya, Romanya, Yunanistan, Belçika,Brazilya,ispanya, ve ABD’de daha sonra bu gruba geçmiştir.) İttifak Devletleri(1883):-Almanya, Avusturya-Macaristan, İtalya (Osmanlı Devleti ve Bulgaristan daha sonra bu gruba geçmiş, İtalya ise İtilaf Devletlerinin safına geçmiştir). Savaşın Başlaması: Avusturya-Macaristan İmparatorluğu veliahdı Saraybosna’yı ziyarete gelmişti. Burada Sırplı bir öğrenci tarafından öldürüldü (28 Haziran 1914). Avusturya-Macaristan bu suikastı bahane ederek Sırbistan’a savaş açtı. Rusya Sırbistan’ın yanında yer aldı. Fransızlar Rusya’yı destekledi.Almanya’da Avusturya-Macaristan imparatorluğu ile aynı grupta olduğundan Avusturya’nın yanında savaşa katıldı.Böylece savaş kısa zamanda Avrupa’ya ve tüm dünyaya yayıldı. Savaşın ilk yıllarında Almanya grubu birçok cephede başarı kazandı. Osmanlı Devletinin Savaşın Başındaki Tutumu: Osmanlı Devleti Balkan savaşlarından yeni çıktığı için perişan ve yoksuldu. Bundan dolayı I.Dünya Savaşı çıktığında tarafsızlığını ilan etti.Boğazları kapattı,Kapitülasyonları tek taraflı olarak kaldırdı,Meclisi Mebusan dağıtıldı,Seferberlik ilan etti. Osmanlı Devleti’nin Savaşa Giriş Nedenleri: -Osmanlı Devleti’nin siyasi yalnızlıktan kurtulmak istemesi. -Daha önce kaybettikleri toprakları geri alma düşüncesi.(özellikle Balkan toprakları) -Almanların savaşı kazanacağına duyulan inanç. -İttihat ve Terakki Fırkasının Alman hayranlığı. -Rusya’nın mağlubiyeti ile Orta Asya’da bir Turan İmparatorluğu kurulabileceği düşüncesi. -İngiliz, Fransız ve Rus sömürgelerindeki Türk-İslam ülkelerinin istiklale ulaştırılacağı düşüncesi. -Osmanlı Devleti’nin kapitülasyonlar ve Duyun-u Umumiye borçlarından kurtulmak istemesi. Bu nedenlerden Alman heyeti ile Enver Paşa arasında gizli bir anlaşma imzalandı (2 Ağustos 1914). Bu anlaşmaya göre Osmanlı Devleti Almanya’nın yanında savaşa katılacaktı. Almanya’nın Osmanlı Devleti’ni Yanında Savaşa Girmesini İstemesinin Nedenleri : -Cephe sayısını artırarak, savaşı geniş bir alana yayıp üzerindeki yükü hafifletme isteği. -Halifenin dini gücünden faydalanma düşüncesi. -Osmanlı Devleti’nin asker gücü ve hammadde kaynaklarından yararlanmak istemesi. -Osmanlı Devleti’nin jeopolitik konumundan yararlanmak istemesi. -Ortadoğu petrollerine sahip olma düşüncesi. Osmanlı Devletinin savaşa girmesi: Akdeniz’de bulunan iki Alman gemisi (Goben-Breslaw) İngiliz donanmasının önünden kaçarak İstanbul’a geldiler ve Osmanlı Devletine sığındılar. Osmanlı Devleti bu iki gemiyi satın aldığını söyledi. Daha sonra bu iki geminin isimlerini Yavuz ve Midilli olarak değiştirdi. Bu gemiler Enver Paşanın talimatıyla Karadeniz’e açılarak Rus limanlarını topa tuttu. Böylece Osmanlı Devleti de I.Dünya Savaşına katılmış oldu (28–29 Ekim1914). D-OSMANLI DEVLETİNİN I.DÜNYA SAVAŞINDA SAVAŞTIĞI CEPHELER I.Dünya Savaşında Osmanlı Devleti Kafkas, Kanal, Çanakkale, Filistin, Suriye-Filistin, Irak, Hicaz-Yemen Cephelerinde İtilaf Devletlerine karşı savaştı. Romanya, Galiçya, Makedonya Cephelerinde müttefiklere yardım amacıyla savaştı. 1- Taarruz (Saldırı) Cephelerimiz: a) Kafkasya Cephesi (Aralık 1914) : Osmanlı Devletinin I.Dünya Savaşına girmesinden sonra açtığı ilk cephedir. Bu cephenin açılma nedeni Rusya’nın içindeki Türklerin de yardımıyla Rusya’yı saf dışı bırakarak Orta Asya Türklerini de içine alan Büyük Turan İmparatorluğunu gerçekleştirmek ve Azerbaycan petrollerine ulaşmaktı. Enver Paşa komutasındaki 150 bin kişilik Osmanlı ordusu Doğu Anadolu’da Ruslara karşı saldırıya geçti. Osmanlı ordusu daha düşmanla karşılaşmadan salgın hastalık, açlık, soğuk gibi afetler yüzünden Sarıkamış’ta 90 bin askerimiz şehit oldu (1915). Ruslar bahar aylarında saldırıya geçerek Doğu Anadolu bölgesini işgal ettiler. Mustafa Kemal Çanakkale savaşlarından sonra Muş ve Bitlis’i düşman işgalinden kurtardı (1916). 1917 yılında Rusya’da çıkan Bolşevik (Komünizm) ihtilâli, Rusların bu bölgeleri kendiliğinden terk etmelerine neden oldu. Birest Litowsk Anlaşmasıyla (3 Mart 1918) I.Dünya Savaşından çekilen Rusya bu antlaşma ile daha önce aldığı Kars, Ardahan, Batum’u Osmanlı Devletine geri verdi. Not: Bu cephedeki başarısızlık Turancılık idealini de beraberinde yok etmiştir. b) Kanal (Mısır-Kanal Cephesi) (1915–1916) : Almanların isteği üzerine açılmıştır. Amaç; Süveyş Kanalı’nı ele geçirerek, İngiltere’nin sömürgeleriyle bağlantısını kesmekti. Cemal paşa komutasındaki kuvvetlerin, 1915 yılı başında yaptıkları taarruzlar başarılı olamadı. İngilizler, Aden ve Süveyş’ten karşı saldırıya geçerek Türk kuvvetlerini geri çekilmek zorunda bıraktı. 2- Savunma Cephelerimiz: a) Çanakkale Cephesi(1915) İtilaf Devletleri tarafından açılan bu cephenin açılma nedenleri şunlardır; -İstanbul’u alarak, Osmanlı Devleti’ni savaş dışı bırakarak savaşı daha kısa bir sürede bitirmek -Boğazlar yoluyla Rusya’ya yardım etmek. -Rus ticaretini canlandırmak, Rus buğdayını batı ülkelerine götürmek. -Boğazlara yerleşerek, savaşa henüz katılmamış diğer Balkan Devletleri üzerinde caydırıcı güç olmak ve bu devletlerin İttifak Devletleri yanında savaşa katılmalarını engelleyerek onları kendi yanlarına çekmek. İtilaf Devletleri bu amaçlarla Çanakkale Cephesini açtılar. İngiliz ve Fransız gemileri Çanakkale Boğazına yığınak yaptılar. 18 Mart 1915’te teknik bakımdan üstün olan Müttefik Devletleri Boğazı geçmek amacıyla hareket ettiler. Fakat Türk Ordusunun olağanüstü savunmasıyla karşılaştılar ve pek çok kayıplar vererek geri çekildiler. Bunun üzerine İtilaf Devletleri karadan İstanbul’a ulaşmak üzere Gelibolu’ya asker çıkardılar. İngiliz ve Fransız sömürgelerinden de birçok asker getirdiler. Tarihin en kanlı kara savaşları burada meydana geldi. Türk askeri Conkbayırı, Anafartalar, Arıburnu bölgelerinde Mustafa Kemal’in önderliğinde başarılı savunma savaşları yaparak tarihe “Çanakkale Geçilmez” diye yazdırdı. Önce denizden daha sonra da karadan başlattıkları bu saldırılarda başarılı olamayan itilaf devletleri 9 Ocak 1916’da Gelibolu Yarımadası’nı boşaltarak geri çekilmek zorunda kaldılar. Çanakkale Savaşının Sonuçları: -Çanakkale Cephesinde yenilgiye uğrayan İtilaf Devletleri dünyada prestij kaybettiler. -Gelibolu Yarımadası’nın ve İstanbul’un, İtilaf Devletleri’nin eline geçmesi önlendi. -I.Dünya Savaşının uzamasına neden oldu. -İtilaf Devletlerinin yardımı Rusya’ya ulaşmadığı için Rus ekonomisi iyice bozuldu. Rusya’da çarlık rejimi yıkılarak yerine Bolşevik rejim kuruldu ve Ruslar I.Dünya Savaşından çekildi. -Bulgaristan, Almanya’nın (İttifak Devletlerinin) yanında savaşa katıldı. -Çanakkale Savaşları milli mücadele ruhunun başlangıcı oldu. -Mustafa Kemal’in bu cephede kazandığı başarılar içte ve dışta tanınmasında ve Milli Mücadelede lider olarak kabul edilmesinde etkili oldu. Not: Çanakkale Cephesi, Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’nda başarı elde ettiği tek cephedir. b) Irak Cephesi: İngilizler tarafından açılan bu cephenin açılma nedeni, Abadan Petrollerini korumak ve kuzeye çıkıp Ruslarla birleşerek Türk kuvvetlerinin İran’a girip Hindistan’ı tehdit etmelerini engellemekti. Osmanlılar savaşın başlarında bazı başarılar elde etmişse de bu kalıcı olmadı. Bu cephe İngilizlerin üstünlüğü ile sonuçlandı. c) Suriye-Filistin Cephesi: Kanal cephesinde İngilizlere yenilen birliklerimiz Filistin’e sonrada Suriye’ye kadar geri çekildiler. Yıldırımorduları burada başarılı savunma savaşları yaptılar. Zamanla kuzeye doğru çekilen Türk birlikleri Halep önlerinde İngilizleri durdurdular. Not: En son kapanan cephemiz Suriye-Filistin Cephesidir. d) Hicaz ve Yemen Cephesi: İngilizler Arap Yarımadasını işgal etmek için Yemen’e asker çıkardılar. Ayrıca Hicaz Emiri Şerif Hüseyin’e çok miktarda para yardımı yaptılar. Türk ordusu İngiliz ve Araplara karşı mücadele ettiyse de başarılı olamadı. İngilizler Yemen’i alarak Hicaz’a tamamen hâkim oldular. 3- Topraklarımız Dışında Savaştığımız Cepheler: Galiçya, Romanya ve Makedonya Cephesi: Osmanlı Devleti bu cephelerde müttefiklerine yardım etmek amacıyla savaştı. Rusya’nın Karadeniz kıyılarına çıkarma yapması üzerine Osmanlı askerleri Galiçya Cephesinde, Romanya’nın Avusturya’ya savaş açması üzerine Romanya Cephesinde, Sırpları desteklemek için Selanik’teki Fransız birliklerine karşı Makedonya Cephesinde Bulgar kuvvetlerine yardım etmek amacıyla asker göndermiştir. E-OSMANLI DEVLETİ’Nİ PAYLAŞMAK İÇİN YAPILAN GİZLİ ANTLAŞMALAR VE SAVAŞIN SONUÇLARI Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’na girmesi üzerine topraklarının İtilaf devletleri tarafından paylaşılması gündeme geldi. Ancak Osmanlı topraklarının paylaşılması anlaşmazlıklara neden olabileceğinden bu konuda bazı antlaşmalar yapmaya ihtiyaç duyuldu. Bu antlaşmalar şunlardır; Boğazlar Antlaşması (1915): İngiltere, Fransa ve Rusya arasında yapılan bu antlaşmaya göre; İstanbul, Boğazlar ve çevresi Rusya’ya verilmiştir. Londra Antlaşması ( 26 Nisan 1915): İngiltere, Fransa, Rusya ve İtalya arasında yapılan bu antlaşmaya göre; Oniki ada, Antalya ve çevresi İtalya’ya verilmiştir. Petrograd Protokolü ( Mart 1916): İngiltere, Fransa ve Rusya arasında yapılan bu antlaşmaya göre; Boğazlar bölgesine ek olarak Trabzon’a kadarki Doğu Karadeniz kıyıları ile Erzurum, Van ve Bitlis şehirleri de Rusya’ya verilmiştir. Sykes-Picot Antlaşması (Nisan 1916): İngiltere ile Fransa arasında yapılan bu antlaşmaya göre; Adana, Suriye kıyıları ve Lübnan Fransa’ya, Musul hariç bütün Irak toprakları ise İngiltere’ye, ayrıca, Suriye’nin diğer kısımları Musul ve Ürdün’ü kapsayan İngiliz-Fransız koruması altında bir Arap Krallığı’nın kurulmasına karar verildi. Not: Bu antlaşma şartlarını Rusya daha sonra kabul etmiştir. Ancak antlaşmadan sonradan haberdar olan İtalya tepki göstermiştir. Mac-Mahon Antlaşması(1916): İngilizlerin Mısır valisi Mc. Mahon ile Mekke Emiri Şerif Hüseyin tarafından imzalanan bu antlaşmaya göre; Ortadoğu’da bağımsız bir Arap devletinin kurulmasına karar verilmiştir. Saint-Jean de Maurienne Anatlaşması (19 Nisan 1917) : İtalya’nın Sykes-Picot antlaşması’na tepki göstermesi üzerine İngiltere, Fransa ve İtalya arasında imzalanan bu antlaşmaya göre; Antalya’nın yanında Mersin, Konya, Aydın ve İzmir şehirleri de İtalya’ya verilmiştir. Not: Bu antlaşmanın kesinleşmesi görüşmelere katılmayan Rusya’nın onayına bağlanmıştı. Bu antlaşmanın yapıldığı tarihlerde Rusya’da iç karışıklıklar yaşanıyordu. Bu nedenle Rusya bu antlaşmayı onaylamadı. İngiltere ve Fransa bu durumu bahane ederek anlaşmayı yürürlüğe koymadılar. Bu durum İtalya ile iki devlet arasında anlaşmazlıklara neden oldu (İtalya, Paris barış Konferansı’nda İzmir ve çevresinin Yunanistan’a verilmesine engel olamamıştır). Yorum: Birinci Dünya Savaşı sırasında İtilaf Devletleri arasında yapılan gizli antlaşmaları, Rusya’daki Bolşevikler dünya kamuoyuna duyurdular. Bu nedenle gizli antlaşmaların uygulanması zorlaştı. Rusya’nın savaştan çekilmesinden sonra paylaşım planları değişikliğe uğradı. Gizli antlaşmalara en büyük tepki Wilson İlkeleridir. Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan sonra yurdumuzda başlayan işgaller, gizli antlaşmaların uygulanmasının sonucudur. Wilson İlkeleri (8 Ocak 1918) ABD başkanı Wilson savaştan sonra yapılacak barışın esaslarını belirlemek amacıyla, 8 Ocak 1918 tarihinde 14 maddeden oluşan bir program yayınladı. Wilson İlkeleri şunlardır: -Barış antlaşmaları ve uluslar arası antlaşmalar gizli değil açık olarak yapılacak., bundan böyle gizli diplomasi kaldırılarak açık diplomasi uygulanacaktır. -Karasuları dışında, savaş ve barışta denizlerde mutlak bir serbesti olacak. -Uluslar arası bütün ekonomik engeller kaldırılacak ve eşitlik sağlanacaktır. -Ülkeler silahlanmayı bırakacaklar ve silahlanmanın iç güvenlik seviyesine indirilmesi konusunda birbirlerine garanti verecekler. -Sömürgeler üzerindeki istekler incelenecek ve bölge halkının hakları gözetilecek. -İşgal edilmiş Rus toprakları boşaltılacak ve Rusya’ya kendi gelişmesini sağlamak için her çeşit imkân verilecektir. -Belçika toprakları boşaltılacak, egemenlik haklarına dokunulmadan yeniden kurulacak. -Almanya, Alsas-Loren’i Fransa’ya geri verecek. -İtalya sınırları ulusal esaslara göre düzeltilecek. -Romanya, Sırbistan ve Karadağ toprakları boşaltılacak, Sırbistan’a denizden serbest bir kapı verilecek ve Balkan devletlerinin siyasal, ekonomik ve bağımsızlık haklarıyla sınırlarının dokunulmazlığı için uluslar arası garantiler verilecek. -Denize kapısı bulunan bir Polonya devleti kurulacak. -Büyük ve küçük ulusların siyasi bağımsızlıklarının ve toprak bütünlüklerinin karşılıklı güvenliğinin garanti altına alınması amacı ile milletler arası bir teşkilat kurulacak.(Milletler Cemiyeti) -Galip devletler mağlup devletlerden toprak ve savaş tazminatı alamayacak. -Osmanlı İmparatorluğu’nda Türklerin oturdukları bölgelerin bağımsızlığı sağlanacak. Türk egemenliği altında yaşayan diğer uluslara da kendi kendilerini yönetme hakkı verilecek. Boğazlar, uluslar arası garanti altında bütün devletlerin gemilerine açık olacak. Wilson İlkeleri’nin Önemi: Bu ilkeler Birinci Dünya Savaşı’nın bitişini hızlandırmıştır (Osmanlı Devleti de bu ilkelere güvenerek Mondros Ateşkes Antlaşmasını İmzalamıştır). İtilaf Devletleri ABD’nin desteğini sağlamak için bu ilkeleri kabul etmişlerdir (Fakat savaş sonucunda bu ilkeleri sulandırarak manda ve himaye fikrini ileri sürerek çıkarlarını sürdürmüşlerdir). Azınlıkların kendi devletlerini kurmaları yönünde onları ümitlendirmiştir. ABD bu ilkelerle sömürgeciliği yıkarak dünya ticaretinde söz sahibi olmayı amaçlamıştır. Savaşın Sona Ermesi 1917 yılında Rusya’nın savaştan çekilmesi üzerine İttifak Devletleri İtilaf Devletlerine karşı üstünlük kurmuşlardı. Ancak bu durum uzun sürmedi. Amerika Birleşik Devletleri İtilaf Devletlerinin yanında savaşa girdi ( 2 Nisan 1917). Amerikan birlikleri o zamana kadar hiç savaşa katılmamıştı. Almanya güçlü, dinamik olan Amerikan orduları karşısında tutunamadı. İngiliz, Fransız ve ABD birliklerinden oluşan güçlü müttefik kuvvetleri Batı Cephesinde Almanya’yı çökerttiler. Diğer cephelerde de başarısızlıklar artmaya başlamıştı. Böylece savaşın sonunda İttifak Devletleri savaşı kaybettiklerini belirterek (yenilerek) yenen devletlerle ateşkes anlaşmasını imzaladılar. İmzalanan Ateşkes Antlaşmaları şunlardır; Bulgaristan ile Selanik Ateşkes Antlaşması (29 Eylül 1918). Osmanlı Devleti ile Mondros Ateşkes Antlaşması (30 Ekim 1918). Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile Vılla Gusti Ateşkes Antlaşması (3 Kasım 1918). Almanya ile Rethondes Ateşkes Antlaşması (11 Kasım 1918). Ateşkes Antlaşmalarından Sonra İmzalanan Barış Antlaşmaları: Almanya ile Versailles (Versay–28 Haziran 1919) Avusturya ile Saint Germain (Sen Jermen- 10 Eylül 1919), Bulgaristan ile Neuilly (Nöyyi- 27 Kasım 1919), Macaristan’la Trianon (Tirayanon- 4 Haziran 1920) Osmanlı Devleti ile de Sevr Barış Anlaşması (10 Ağustos 1920) imzalandı. I. Dünya Savaşının Sonuçları: -Bazı İmparatorluklar yıkıldı (Osmanlı İmparatorluğu, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, Çarlık Rusya,Alman imp). -Dünyada milliyetçilik düşünceleri güç kazandı ve milli devletler kuruldu (Polonya, Çekoslovakya, Yugoslavya, Avusturya,Macaristan, Türkiye, Estonya,Litvanya,ukrayna). -Yeni rejimler ortaya çıktı(Cumhuriyet, Kominizim, Faşizm, Nazizm).Cumhuriyet rejimleri ağırlık kazandı ve yenilen ülkelerde rejim değişiklikleri oldu. -Sürekli barış sağlamak ve anlaşmazlıkları çözmek için Cemiyet-i Akvam (Milletler Cemiyeti)kuruldu (10 Ocak 1920). -Dünya büyük bir ekonomik buhran yaşadı. -Devletlerarasındaki dengeler bozuldu. -Milyonlarca insan öldü. Birçok şehirler yakılıp yıkıldı. -Sömürgecilik, mandacılık haline dönüştü. -Bu savaşta uçaklar, tanklar, kimyasal silahlar ve denizaltılar ilk kez kullanıldı. -Almanya tüm sömürgelerini kaybetti. -Bu savaşta İngiltere, ABD ve Japonya en güçlü devletler olarak çıktı. -Sınırların belirlenmesinde milliyet esaslarına dikkat edilmediği için savaş sonrasında azınlık problemleri ortaya çıktı. -Sorunların çözümü sağlanamadığı için II. Dünya Savaşının çıkmasına neden oldu. F-MONDROS ATEŞKES ANLAŞMASI (30 EKİM 1918) Bulgaristan’ın savaştan çekilmesi, Osmanlı Devleti ile Almanya arasındaki bağlantının kesilmesi, Trakya ve İstanbul’un, Yunanistan üzerinden yapılacak saldırılara açık hale gelmesi, Suriye-Filistin cephelerinde İngiliz birliklerinin ilerleyişi Osmanlı Devletini zor durumda bırakmıştır Savaşın yenilgi ile neticelenmesi kesinleşince İttihat ve Terakki Partisi yönetimden çekildi ve partinin ileri gelenleri gizlice yurdu terk ettiler. Ahmet İzzet Paşa başkanlığında kurulan yeni hükümet bu gelişmelerin yanı sıra Wilson İlkelerinde yer alan iyimser ifadeleri de dikkate alarak barış teklifinde bulundu. Görüşmelere bahriye Nazırı Rauf Bey’in başkanlığında bir heyetin gönderilmesi kararlaştırıldı. Padişah bu heyetten, halifelik, saltanat ve Osmanlı hanedanının dokunulmazlığının sağlanmasını istemiş, bazı eyaletlere özerklik tanınabileceğini bildirmiştir. Ateşkes görüşmeleri Ege’deki Limni Adası’nın Mondros limanında yapılmıştır. Bu görüşmelere İtilaf Devletlerini temsilen İngiltere’den Amiral Calthorpe katılmış ve 30 Ekim 1918’de Mondros Ateşkes Antlaşması imzalanmıştır. Mondros Ateşkes Antlaşması Maddeleri: -Çanakkale ve İstanbul Boğazı İtilaf Devletlerinin denetimine geçecek. -Osmanlı ordusu terhis edilecek, donanmasına ve silahlarına el konacak. -Toros tünelleri İtilaf Devletlerinin denetimine verilecek. -Bütün haberleşme istasyonları, ulaşım araç ve gereçleri İtilaf Devletlerine bırakılacak. -İtilaf Devletleri bütün Osmanlı liman ve tersaneleri ile demiryollarından yararlanacak. -Osmanlı esirleri, İtilaf Devletlerince tutuklanacak ve savaş suçlusu sayılacak. İtilaf Devletlerinin ve Ermenilerin esirleri serbest bırakılacaktır. -Brest-Litowsk barışından sonra İran ve Kafkasya’ya giren Osmanlı birlikleri derhal geriye çekilip dağıtılacak, Anadolu dışındaki Osmanlı birlikleri ise en yakın itilaf Devletleri komutanlıklarına teslim olacaklardır. -Kömür, akaryakıt ve benzeri kaynaklardan(ülkenin ihtiyaçları karşılandıktan sonra) satın alma kolaylığı sağlanacaktır. -Doğuda yani vilayeti sitte’de (Sivas, Erzurum, Van, Bitlis, Elazığ, Diyarbakır) karışıklık çıkarsa İtilaf Devletleri buraları işgal edecek (24.Madde) -İtilaf Devletleri kendi güvenliklerini tehdit eden bir durum ortaya çıkarsa herhangi bir stratejik noktayı işgal edebilecekler. (7.madde Anlaşmanın Önemi Bu anlaşmanın hükümleri gereğince, Osmanlı Devleti fiilen tarihe karışmıştır. Zira bu bir ateşkes antlaşması değil, kayıtsız şartsız teslimiyet belgesi idi. Osmanlı Devleti, galip devletlerin hakkında vereceği karara razı olmuş ve Anadolu’nun işgalini kabullenmiştir. Anadolu silahsız ve savunmasız bırakılmış, düşman dilediği yeri işgal etme hakkını elde etmiştir. 24.Madde ile doğuda Vilayeti Sitte’de bir Ermeni Devleti kurulması düşünülmüştür. Anlaşmanın en önemli maddesi 7.madde idi. İtilaf Devletleri bu maddeyle “Anadolu’nun işgaline ortam” hazırlamışlardır. Boğazların denetiminin itilaf Devletleri’ne geçmesiyle İstanbul’un güvenliği tehlikeye düşmüş, Anadolu ve Rumeli’nin bağlantısı kesilmiştir. İtilaf Devletleri haberleşme araçlarını ellerinde bulundurarak işgallerin diğer bölgelerde duyulmasını, dolayısıyla tepkilerin genişlemesini engellemek istemişlerdir. Toros Tünellerinin işgal edilmesi, telsiz, telgraf ve kabloların denetim altına alınması ülkenin tamamına yönelik bir işgalin ilk işaretleri olmuştur. İşgallerin Başlaması Bu antlaşmanın imzalanmasından kısa bir süre sonra İtilaf Devletleri kendi aralarında yaptıkları gizli antlaşmaları yürürlüğe koyarak işgallere başladılar. Fransızlar: Dörtyol, Mersin ve Adana çevresini işgal ettiler. İtalyanlar: Antalya, Konya ve çevresini, Bodrum, Kuşadası, Fethiye ve Marmaris’i işgal ettiler. Yunanlılar: (Paris Barış Konferansındaki değişiklikle) İzmir ve çevresini işgal ettiler. İngilizler: Musul, İskenderun, Urfa, Antep, Maraş, Kars ve Batum’u işgal ederek Samsun, Merzifon, İzmit, Eskişehir ve Afyon’a asker çıkardılar (İngiltere 15 Eylül 1919’da Urfa, Antep ve Maraş’ı Fransızlara bırakmıştır). 13 Kasım 1918’de 60 parçadan oluşan itilaf Devletleri donanması boğazlardan geçerek İstanbul önlerine demir atmış, böylece İstanbul fiilen işgal edilmiş ve Osmanlı Devleti itilaf Devletleri’nin denetimi altına girmiştir. Not: 3 Kasım 1918’de İngilizler tarafından işgal edilen Musul, ilk işgal edilen şehrimizdir. PARİS KONFERANSI(18 OCAK 1919) I.Dünya Savaşı sonunda yenik devletlerin durumunu görüşmek üzere 32 devlet Paris’te bir araya geldiler. Konferansa ABD, İngiltere, İtalya, Fransa ve Japonya hâkimdi. Konferansın görünüşteki amacı I. Dünya Savaşı’nda yenilen devletlerin durumunu görüşmek ve bu devletlerle yapılacak olan barış esaslarını tespit etmekti. İngiltere ve Fransa açısından ise amaç, Wilson İlkeleri’ni etkisiz hale getirip, başta Osmanlı Devleti olmak üzere yenilen devletler ile ilgili paylaşım planlarını uygulamaya koymaktı. Bu konferansta Sevr Antlaşması hariç Birinci Dünya Savaşı sonunda imzalanan antlaşmaların esasları belirlenmiştir. Milletler Cemiyeti kurulması kararı alınmıştır. İngiltere ve Fransa, Wilson İlkeleri’ni sulandırarak, yenilenlerden toprak alımını yasaklayan maddesini mandacılık yöntemiyle etkisiz hale getirmişlerdir. Doğu Anadolu’da bağımsız bir Ermeni Devleti’nin kurulması kararlaştırılmıştır. İngiltere, güçlü bir devlet olan İtalya’yı Doğu Akdeniz’de görmek istemediği için gizli antlaşmalarla İtalyan payında görülen İzmir ve çevresinin Yunanistan’a verilmesini sağlamıştır. Bu karar İngiltere’ye boğazların egemenliğini ve Yunanistan’ın dostluğunu kazandırmışsa da İtalya’nın İtilaf Devletleri’nden kopmasına neden olmuştur Not: İtalya’nın bu duruma bir tepki olarak konferansın bu oturumundan çekilmesi, İtilaf Devletleri arasındaki ilk anlaşmazlıktır. (Görüş ayrılıkları Kurtuluş Savaşı boyunca devam etmiş, bu durum Milli Mücadeleyi olumlu yönde etkilemiştir). Manda: Kendi kendini yönetemeyen bir ülkeyi yönetmek için Milletler Cemiyeti’nin bu ülkeyi başka bir devletin himayesi altına alması. İZMİR’İN İŞGALİ (15 MAYIS 1919) Paris Barış Konferansında İzmir ve çevresi Yunanlılara bırakılmıştı. Yunanlılar İngilizlerin de desteğiyle 15 Mayıs 1919’da İzmir’e asker çıkardılar. Yunanlılar, işgalleri haklı göstermek ve Avrupalı devletlerin desteğini sağlamak için, Batı Anadolu’daki Hıristiyanların Türkler tarafından katledildiği iddiasını öne sürmüşlerdir. Türk kuvvetlerine işgale karşı koymama emri verildiğinden, Gazeteci Hasan Tahsin’in dışında hiç kimse karşı koymadı. Böylece Yunanlılar kenti kolayca ele geçirdiler. Ege içlerine doğru ilerlemeye başladılar. Yunanlıların İzmir’i işgali milli bilincin uyanmasını hızlandırıp milli heyecanı doruk noktaya ulaştırmış ve İtilaf Devletlerine karşı düzenlenen protesto ve mitinglerin de artmasını sağlamıştır. Not: İzmir’in işgali, Kuva-yı Milliye ruhunun doğmasına, halkın Mustafa Kemal etrafında toplanmasına neden olmuştur. AMİRAL BRİSTOL RAPORU(13 EKİM 1919) İtilaf Devletleri Yunanlıların işgalini haklı göstermek ve dünya kamuoyunun tepkisini çekmemek amacıyla Türkler Batı Anadolu’da katliamlar yapıyor propagandası yapmaya başladılar. Bu amaçla Amerikalı Amiral Bristol bir heyetle Batı Anadolu’ya gelerek incelemelerde bulundu. Amiral Bristol hazırladığı araştırma raporunda Yunan işgalinin haksız olduğunu, iddiaların asılsız olduğunu belirtti. Ayrıca Türklerin mağdur olduğunu ve Batı Anadolu’nun Türklere ait olduğunu da bildirdi. Amiral Bristol raporu, Türk Milli Mücadelesinin haklılığını belirten uluslar arası ilk belgedir. Buna rağmen İtilaf Devletleri bu raporu dikkate almayarak işgallerini sürdürmüşlerdir. G-KUVA-İ MİLLİYE HAREKETİ CEMİYETLER A. ZARARLI CEMİYETLER 1.Azınlıkların kurduğu cemiyetler Osmanlı Devletinde yaşayan azınlıklar (Ermeni, Rum ve Yahudiler) tarafından kurulan cemiyetlerdir. Mavri Mira: Rumlar tarafından kurulan bu cemiyet Bizans Devletini kurmayı amaçlamıştır(Megalo İdea). İstanbul’daki Rum patrikhanesi ve Yunan hükümetinden yardım görmüştür. Pontus Rum Cemiyeti: Doğu Karadeniz’de Pontus Rum Devleti kurmayı amaçlayan bu cemiyet Rum patrikhanesine bağlıydı. Kordos Cemiyeti: Rumlar tarafından kurulan bu cemiyetin amacı İstanbul, Trakya, Trabzon, Marmara kıyıları ve İzmir yöresinde düzeni bozup, Yunanistan’dan getirdikleri Rumları Anadolu’nun değişik yerlerine yerleştirerek Rum nüfusunu arttırmaktı. Etniki Eterya Cemiyeti: Batı Anadolu’da Yunan işgaline destek verip Yunanlıların ilerlemesine ve yeni yerler işgal etmesine öncülük etmişlerdir. Hınçak ve Taşnak Cemiyetleri: Ermeniler tarafından kurulan bu cemiyet Doğu Anadolu’da Ermeni Devleti kurmayı amaçlamıştır. Ermeni patriği Zevan Efendi tarafından desteklenmiştir. Musevi (Alyans-İsrailit-Makabi) Cemiyeti: Museviler tarafından kurulan bu cemiyetin amacı, Osmanlı Devleti’nin dağılması durumunda bir Yahudi Devleti kurmaktı Not:Trakya’daki Türk direnişini kırmak amacıyla Rumlar tarafından Yunan Komitesi ve Trakya Komitesi adlı cemiyetler kurulmuştur. Azınlık Cemiyetlerinin Ortak Özellikleri: Osmanlı Devleti’ndeki güvenliği bozarak, Mondros Ateşkes Antlaşması’nın 7. maddesine ortam hazırlamışlardır. İtilaf devletleri tarafından kışkırtılmış ve desteklenmişlerdir. Osmanlı Devleti’nin parçalanması için faaliyet göstermişlerdir. Yaptıkları çalışmalarla Türk topraklarının işgalini kolaylaştırmışlardır. Cemiyetlerin kurulmasında ve çalışmalarında Ermeni ve Rum patrikhaneleri ile Musevi hahamhanesi etkili olmuşlardır. Çete faaliyetleriyle halkımızı zor duruma düşürmüşlerdir. Bağımsız devlet kurmayı amaçlamışlardır. Megalo İdea: Yunanca büyük ülkü anlamına gelmektedir. Bütün Yunanlıları bir araya toplayarak eski Bizans İmparatorluğu’nu yeniden kurma düşünce ve hareketidir. 2.Türklerin Kurduğu Milli Varlığa Düşman Cemiyetler: İşgalci devletlere yardım etmek ve desteklemek amacıyla Türkler tarafından kurulan cemiyetlerdir. Sulh ve Selamet-i Osmaniye Fırkası: Ülkenin kurtuluşunu padişah ve halifeye bağlı kalmakla mümkün olabileceğini savunmuşlardır. Teali-i İslam Cemiyeti: Ülkenin kurtuluşunun halifeye ve İslam birliğine sıkı sıkıya bağlı kalmakla mümkün olabileceğini savunmuşlardır. Kürt Teali Cemiyeti: İngilizlerin yardımlarıyla İstanbul merkezli kurulan bu cemiyetin amacı Doğu Anadolu’da bağımsız Kürt Devleti kurmaktı. Hürriyet ve itilaf Fırkası: İttihat ve Terakki Fırkasına karşı kurulmuş olan bu fırka, Milli Mücadele hareketini İttihatçıların bir hareketi olarak görmüş, bu nedenle milli mücadele hareketinin karşısında yer almış ve ayaklanmalarda kışkırtıcı rol oynamışlardır. İngiliz Muhipler Cemiyeti: İstanbul’da kurulan bu cemiyet, Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğünün ancak İngiliz himayesinde sağlanacağını savunmuşlardır. Wilson Prensipleri Cemiyeti: Bir grup aydın tarafından İstanbul’da kurulan bu cemiyet, kurtuluşun ancak Amerikan mandası altına girerek sağlanabileceğini savunmuşlardır. Milli Varlığa Düşman Cemiyetlerin Ortak Özellikleri: Emperyalist devletlerin çıkarlarına hizmet etmişler, ülkenin işgalini kolaylaştırmışlardır. İç ayaklanmalara sebep olmuşlar, ulusal kurtuluşu belli bir süre engellemişlerdir. Kendi çıkarlarını millet çıkarlarından üstün görmüşler, Türk Milleti’nin öz gücüne ve bağımsızlık yaşama tutkusuna inanmamışlardır. Mandacı olanlar, bağımsızlığın mandacılıkla sağlanacağı gibi bir görüş savunmuşlardır. Ulusal birlik ve bilinci parçalamaya çalışmışlardır “Ulusal Egemenlik” kavramına inanmamışlar, bir kısmı saltanat ve halifeliğin etkisinde kalan bir görüşle bağımsızlık, özgürlük, sosyal adalet ve ulusal devlet anlayışına karşı çıkmışlardır. B. YARARLI CEMİYETLER Mondros Ateşkes Anlaşması’ndan sonra yurdumuz düşmanlar tarafından işgal edilmeye başlamıştı. Türk Milleti bu durum karşısında bölgesel direnme cemiyetleri kurarak işgallere karşı tepkisini ortaya koymuştur. Bu cemiyetler Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleridir. Trakya Paşaeli Cemiyeti: Merkezi Edirne’de bulunan bu cemiyetin amacı Yunanistan’ın Trakya’yı ele geçirmesine engel olmaktı. İzmir Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti: İzmir’de kuruldu. Bu cemiyetin amacı Ege Bölgesinin Türklere ait olduğunu dünya kamuoyuna duyurmak, gerekirse silahla karşılık vermekti. Redd-i İlhak Cemiyeti: İzmir’in Yunanistan tarafından işgal edilmesini (ilhakını) önlemek amacıyla kuruldu. Kilikyalılar Cemiyeti: Merkezi İstanbul’da bulunan bu cemiyet Adana ve çevresini (Çukurova) işgalci devletlere ve Ermeni çetelerine karşı müdafaa etmek amacıyla kuruldu. Şark-ı Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti (Doğu Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti): Merkezi İstanbul’da bulunan bu cemiyet daha sonra Erzurum ve bazı doğu illerinde şubeler açtı. Amacı; Doğu Anadolu’da bir Ermeni devletinin kurulmasını engellemekti (Erzurum Kongresi bu cemiyet tarafından toplanmıştır). Trabzon Muhafaza-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti: Trabzon ve çevresinde Pontus Rum Devletinin kurulmasını önlemek amacıyla kuruldu. Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti:5 Kasım 1919’da Sivas’ta kurulan bu cemiyet, memleketin bütünlük ve istiklalini müdafaa uğrunda bütün Anadolu’nun birliği için çalışmalar yapmış, vatan savunmasında kadınların da üzerine büyük görevler düştüğünü belirterek kadınların görevlerini yerine getirmeye hazır olduklarını vurgulamıştır. Milli Müdafaa Gurubu (Mim Mim Grubu): İstanbul’da bulunan milliyetçi gizli örgütlerin bir araya gelmesiyle oluşmuş bir gruptur. Düşman arasına soktuğu ajanları aracılığıyla gizli haberleri toplamak, Anadolu’ya silah, cephane yollamak ve İstanbul’dan Anadolu’ya subay, aydın ve sivilleri gizlice kaçırmak ve baskınlar tertiplemek gibi işleri yürütüyordu. Milli Kongre Cemiyeti: İstanbul’da kuruldu. Diğer cemiyetlerden farkı Türk Milletinin haklarını basın yayın yoluyla dünyaya duyurmaktı. (Diğer cemiyetler silahlı saldırıyı öngörürken Milli Kongre Cemiyeti sadece basın yayın yolunu öngörmüştür. Diğer cemiyetler bölgesel faaliyet gösterirken bu cemiyet ulusal alanda faaliyet göstermiştir. Not: İstanbul Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, Karakol Cemiyeti, Rodos ve İstanköy Adaları Müdafaa-i Hukuk-u İslamiye cemiyeti, Heyeti Milliye Teşkilatı, Balıkesir Harekati Milliye ve Reddi İlhak Cemiyeti ve Cenubi Garbi Kafkas Hükümeti Muvakkat-i Milliyesi (Güney Batı Kafkasya Geçici Milli Cemiyeti) vb birçok milli cemiyette kurulmuştur. Milli Cemiyetlerin Ortak Özellikleri: Cemiyetlerin oluşumunda egemen düşünce Türklük (Milliyetçilik) duygusudur. Bölgesel faaliyet göstermişlerdir. Kurtuluş Savaşı’nın örgütlenmesine katkıda bulunmuşlardır. Yeni bir Türk Devleti kurma amacı taşımamışlardır (Trakya-Paşaeli Cemiyeti hariç). İstanbul’a karşı veya bağlı değillerdir. Azınlıkların ve işgalcilerin çalışma ve isteklerine bir tepki olarak kendiliğinden oluşmuşlardır. İşgalci devletleri belli bir süre oyalamışlardır. Genellikle basın-yayın yoluyla mücadele etmişlerdir (Bunun yetersizliğini gördükten sonra silahlı direnişe geçmişlerdir). Sivas Kongresi’yle birleştirilmişlerdir(Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ).