T.B.M.M. B:43 13.12.1993 0:1 tedir. Tabiî, teşkilatın daha rahat çalışabilmesi, milletimizin, toplumumuzun kendisinden beklediği hizmetleri daha iyi verebilmesi için o kanun yetmemiş ve 15 Ağustos 1965 tarihinde yürürlüğe giren 633 sayılı Teşkilat Kanunu Büyük Meclisimizce çıkarılmıştır. Bilindiği gibi, Diyanet işleri Başkanlığı, 1982 Anayasasının 136 ncı maddesinde belirtildiğine göre, genel idare içinde yerini alan bir müessesemizdir.Bu müessesemizin hizmetlerini bir bakıma iki bölüme ayırmamız gerekmektedir. Bunlardan birincisi, idarî görevleridir. Bu idarî görevlerde, az önce arz ettiğim gibi, 633 sayılı Kanunla kendisine yol gösterilmiştir. Diyanet İşleri Başkanlığı­ mız, o kanun çerçevesinde, o günden bugüne, görevlerini yürütmektedir. Bu idarî görevler için, 633 sayılı Kanun da ihtiyaca cevap vermemiştir. Takdir buyurursunuz, İstiklal Savaşı sonrasında, 1924'lerde nüfusumuz 15 milyon civarınday­ ken, Allah'a çok şükür bugün 60 milyona yaklaşmış bulunmaktadır. Tabiî, kanunlar o güne göre ihtiyaçlara cevap vermişse de, bugün bu 633 sayılı Kanun da, idarî yönden, bu ulvî müessesemizin hizmetlerine kifayet etmemektedir. Bunun için, idarî yönden Sayın Hükümetten beklediğimiz önemli bir konu, Diyanet İşleri Başkanlığımızın teşkilat ve çalışmalarıy­ la ilgili bütün ihtiyaçlarına cevap verecek bir kanun tasarısını en yakın bir zamanda Türkiye Büyük Millet Meclisimize getirmesidir. Eminim ki, bütün partilerimiz, elden gelen gayretleri sarf ederek, el ve gönül birliği yaparak, ilmî ve fikrî katkılarda bulunarak, bu müessesemizin ihtiyaç duyduğu teşkilat kanununu hep birlikte çıkaracaklardır; bendeniz buna inanmaktayım. 633 sayılı Kanunun 1 inci maddesinde şöyle bir hüküm yer almaktadır: "Diyanet İşleri Baş­ kanlığı, İslam Dininin inançları -yani itikat esasları- ahlak ve ibadet esasları ile ilgili işleri yürütür, din konusunda toplumu aydınlatır ve ibadet yerlerini yönetir." Şu halde, kanunun bu maddesine göre, Diyanet İşleri Başkanlığı, inançlarla, İslam Dininin itikat esaslarıyla ilgili malumatları bizlere, milletimizin bütün fertlerine sunmakla görevlidir. Ayrıca, İslam Dininin ibadet ve ahlak esaslarını anlatmak ve bu konularda toplumumuzun ihtiyaçlarını karşılamak ve toplumumuza dinî yönden ışık tutmakla, hizmet etmekle de görevlidir. Yüksek müsaadelerinizle burada hemen şu hususu belirtmek istiyorum: Din; ilahî bir kanun­ dur, insanın yapısında vardır, yaratıldığı günden bugüne kadar insanın ruhî bir özelliğidir. Tabiî, dinlerin ekmeli de İslam Dinidir. İslam Dini, insanın, hem manevî hem de maddî ihtiyaçlarına cevap verecek bir mükemmeliyettedir. Bu itibarladır ki, tarihte arzu edilmeyen birçok sıkıntılara rağmen, bu yüce din, bütün berraklığını muhafaza ederek bugüne kadar gelmiştir ve bundan sonra dünyanın sonuna kadar da, büyük milletimize, İslam toplumlarına, bendenize göre, bütün insanlığa ışık tutacaktır. Şimdi müsaade ederseniz, İslam Dininin mahiyeti hakkında, siz değerli arkadaşlarımın bildiği hususları bendeniz de özetle bir daha tekrar edeyim: Islamda iki ana esas vardır : Birincisi, inanç esasları. İkincisi, bu inanca dayanarak yapılması lazım gelen ibadetler, güzel işler, muameleler ve ahlak esaslarıdır. Kur'an'ı Kerim'de bunlar yer yer özet bir cümleyle beyan edilir. Mesela, "yaratılmışların en hayırlıları, Allah'ın beyan ettiği ölçüde inananlar ve o inanca uygun şekilde iyi işler yapanlardır." İyi işler dediğimiz zaman, bu iyi işleri üçe ayırmamız mümkün : Birincisi, ibadetlerimiz. Kur'an'da ve Hazreti Peygamberin sünnetinde bunlar bütün berraklı­ ğıyla yerlerini almış ve beyan edilmiştir; bütün Müslümanlar, güçleri yettiği ölçüde, bunu yerine getirirler. — 515 —