deneme sınavı soru dağılımı

advertisement
DENEME SINAVI SORU DAĞILIMI
TEMEL BİLİMLER
KLİNİK BİLİMLER
1 - 14
: Anatomi
15 - 22
: Histoloji Embriyoloji
23 - 32
: Fizyoloji
33 - 54 : Biyokimya
73 - 108 : Genel Cerrahi
55 - 76 : Mikrobiyoloji
77 - 98 : Patoloji
109 - 120: Kadın Doğum
99 - 120
: Farmakoloji
1 - 42
: Dahiliye
(Dahiliye + Dahiliye Küçük Stajlar)
43 - 72
: Pediatri
M
(Genel Cerrahi + Cerrahi Küçük Stajlar)
SE
7. DENEME SINAVI CEVAP ANAHTARI
TEMEL BİLİMLER
1
B
31
D
61
2
D
32
E
62
3
C
33
C
63
4
A
34
A
64
5
B
35
E
65
6
C
36
B
66
7
B
37
E
67
8
A
38
A
68
9
A
39
E
69
10
C
40
D
70
11
A
41
B
71
12
B
42
A
13
E
43
D
14
D
44
15
D
16
C
17
B
18
C
19
KLİNİK BİLİMLER
E
91
E
1
B
31
E
61
D
91
B
A
92
B
2
B
32
D
62
D
92
A
A
93
C
3
C
33
E
63
B
93
C
B
94
A
4
A
34
A
64
A
94
B
D
95
B
5
A
35
E
65
D
95
B
B
96
D
6
B
36
A
66
E
96
C
C
97
C
7
B
37
B
67
C
97
C
B
98
E
8
C
38
B
68
B
98
C
E
99
C
9
A
39
E
69
B
99
A
100
E
10
D
40
A
70
C
100
C
101
A
11
C
41
E
71
E
101
A
72
A
102
B
12
C
42
D
72
A
102
D
73
B
103
D
13
D
43
D
73
D
103
E
E
74
C
104
C
14
D
44
B
74
D
104
D
45
D
75
A
105
A
15
A
45
D
75
A
105
E
46
A
76
C
106
B
16
E
46
E
76
B
106
C
47
E
77
B
107
E
17
E
47
D
77
B
107
A
48
C
78
D
108
D
18
A
48
A
78
A
108
C
A
49
B
79
C
109
C
19
C
49
C
79
E
109
A
20
B
50
C
80
D
110
A
20
C
50
D
80
C
110
C
21
E
51
B
81
D
111
E
21
C
51
D
81
B
111
D
22
B
52
B
82
C
112
D
22
E
52
C
82
E
112
E
23
B
53
B
83
C
113
B
23
A
53
B
83
E
113
D
24
D
54
A
84
B
114
C
24
A
54
A
84
C
114
E
25
E
55
A
85
C
115
A
25
E
55
E
85
C
115
C
26
B
56
B
86
C
116
E
26
B
56
B
86
C
116
C
27
C
57
E
87
C
117
D
27
E
57
C
87
C
117
C
28
B
58
D
88
A
118
B
28
A
58
E
88
D
118
D
29
C
59
C
89
E
119
D
29
A
59
C
89
D
119
E
30
A
60
C
90
B
120
E
30
B
60
C
90
D
120
D
TU
E
B
Bu cevap anahtarı ile ilgili tartışmalı ve değişiklikleri (www.tusem.com.tr) adresinden takip edebilirsiniz.
Temel Bilimler / T 41 - 7
TEMEL TIP BİLİMLERİ TESTİ AÇIKLAMALI CEVAPLAR
1.
Aşağıdaki kemikler üzerinde verilen anatomik oluşum
ve bu oluşuma tutunan yapı eşleştirmelerinden hangisi
yanlıştır?
Oluşum
Tutunan yapı
A) Tuberculum infraglenoidaleM. triceps brachii
caput longum
B) Processus coracoideus
M. pectoralis major
D) Tuberculum minus
M. subscapularis
E) Proccessus styloideus radii
M. brachioradialis
3.
Dilin ön 2/3 bölümünden tat duyusu alan sinir lifleri
bulbus’taki nucleus tractus solitarius’a ulaşabilmek sırasıyla hangi kafa kemiğini ve bu kemikteki hangi anatomik oluşumu geçmek zorundadır?
Kafa kemiği Anatomik oluşum
A) Os occipitale
Canalis nervi hypoglossi
B) Os temporale Foramen stylomastoideum
C) Os temporale Fissura petrotympanica
D) Os sphenoidale
Foramen ovale
E) Os sphenoidale
Foramen rotundum
1–B
SE
Processus coracoideus adlı kemik oluşum scapula kemiği üzerinde bulunmaktadır ve bu oluşuma 3 adet kas tutunur. M.
coracobrachialis ve m. biceps
brachii caput breve buradan
başlarken, m. pectoralis minor
burada sonlanır.
M
C) Tuberculum supraglenoidaleM. biceps brachii
caput longum
3–C
Nuc. (tractus) solitarius (duyu) VII – IX – X ortak tad çekirdeği. Dilin ön 2/3’ünden başlayan özel visseral afferent lifler
os temporale’deki fissura petrotympanica’yı chorda tympani
içinde geçerek canalis facialis’in girişindeki gglll. geniculi’ye
kadar gelirler. Buradan sonra facial sinir içerinde beyin sapına
gelip, bulbus’taki nucleus solitarius’a kadar uzanırlar. Hasarında o dil yarımının ön 2/3’ü tat alamaz.
Kalpte facies sternocostalis’ten bakarken sulcus coronarius içinde aşağıdaki oluşumlardan hangisi görülür?
TU
2.
A) R. interventricularis anterior
B) R. interventricularis posterior
C) Vena cordis magna
D) Vena cordis parva
E) Vena cordis media
4.
2–D
Sulcus coronarius: Atriumlar ile ventrikülleri ayırır. Ön yüzde
sadece sağda görülürken arka yüzde kesintisizdir. Bu oluk kalbin uzun eksenine transvers (dik) olarak geçer.
A) Foramen ovale
B) Foramen rotundum
C) Canalis pterygoideus D) Fissura orbitalis superior
E) Foramen caecum
İçinde sağ atriumla sağ ventrikül arasında a. coronaria dextra
ve v.cardiaca parva; sol atriumla sol ventrikül arasında a. circumflexus ve v. cardiaca magna yer alır.
4–A
Sfenoid kemik :
Canalis opticus: N. II, a. ophthalmica, nn. ciliares longi
Fissura orbitalis superior: N. III – IV – V1 – VI, v. ophthalmica
superior
For. rotundum: N. V2
Arka yüzde sulkusun orta noktasına yakın venöz havuz sinus
coronarius bulunur. Sulcus coronorius düzlemi fibröz kıkırdaktır. Tüm kapaklar bu hatta yer alır. Kalbin fibröz iskeleti de
burasıdır
www.tusem.com.tr
Glandula parotidea’yı innerve eden parasempatik sinir nervus petrosus minor, fossa cranii media’yı hangi
açıklıktan terk ederler?
2
Temel Bilimler / T 41 - 7
For. ovale: N. V3 ve n. petrosus minor
For. spinosum: a. meningea media
Canalis pterygoideus: N. canalis pterygoideus [n. petrosus
major superficialis + n. petrosus profundus]
Sulcus caroticus: a. carotis interna geçer.
Aşağıda verilen anatomik yapılardan hangisi hem mediastinum superius hem de mediastinum anterius’da
yer alır?
A) Oesophagus
B) A. thoracica interna
C) N. phrenicus
D) Ductus thoracicus
E) N. vagus
8.
5–B
Mizmar aralığını genişleten kas aşağıdakilerden hangisidir?
M
5.
devam eder ve içinde arteria axillaris, fasciculus lateralis, fasciculus medialis ve fasciculus posterior bulunur.
A) M. cricoarytenoideus posterior
Hem üst hem ön mediasten: A.v.thoracica interna
B) M. cricothyroideus
Hem üst hem orta mediasten: V.cava superior ve n.phrenicus
C) M. cricoarytenoideus lateralis
Hem üst hem arka mediasten: Özofagus, n.vagus, spinal sinir
kökleri ve ganglionları ve truncus symphaticus
SE
D) M. arytenoideus transversus
E) M. arytenoideus obliquus
6.
Nervus radialis’ten innerve olmasına rağmen ön kola
fleksiyon yaptıran kas aşağıdakilerden hangisidir?
A) M. supinator
B) M. triceps brachii
C) M. brachioradialis
D) M. abductor pollicis longus
E) M. anconeus
6–C
8–A
Plica vocalis abduktoru :
• M. cricoarytenoideus posterior (M. posticus) Mizmar aralığını genişleten TEK KASTIR !
Plica vocalis adduktorları (Rima glottidisi daraltanlar) :
• M. cricoarytenoideus lateralis
M. brachioradialis: Diğer arka taraf kasları gibi lateral epikondilden değil biraz daha yukarıdan sulcus nervi radialis yakınlarından başlar ve proc. styloideus radii’de sonlanır. Önkola fleksiyon yaptırır, el bileğine hareket yaptırmaz. Yine supinasyon
pozisyonundaki dirseğe pronasyon; pronasyon pozisyonundaki dirseğe ise supinasyon yaptırır.
TU
• M. arytenoideus transversus (1) et obliquus
7.
• M. cricothyroideus (M. anticus)
9.
Aşağıdakilerden hangisi sellar tipte bir eklemdir?
A) Art. acromioclavicularis B) Art. humeri
Aşağıdaki yapılardan hangisi vagina axillaris içinde yer
almaz?
C) Art. zygapophysialis
ris
A) Arteria axillaris
B) Vena axillaris
E) Art. cubiti
C) Fasciculus lateralis
D) Fasciculus medialis
D) Art. sternoclavicula-
9–A
E) Fasciculus posterior
Art. sternoclavicularis:
Sellar tiptedir. Clavicula’nın extremitas sternalis’i ile manubrium sterni’de bulunan incisura clavicularis ve birinci kıkırdak
kosta arasındadır. Eklem yüzeyleri arasında diskus bulunur.
7–B
Fascia cervicalis’in columna vertebralis’in çevresindeki kasları
örten parçasının ön tarafına Lamina prevertebralis fascia cervicalis adı verilir. Yanlarda m. levator scapula’nın fasciası ile
devam eder. Koltuk altında vagina axillaris olarak devam eder.
Vagina axillaris içinde interskalenik aralıktan geçen oluşumlar
Art. carpometacarpalis pollicis: Birinci metakarpal kemikle
os trapezium arasında, sellar tipli eklemdir (bu tarz sorularda
şıklarda önce bu eklem aranır)
3
www.tusem.com.tr
Temel Bilimler / T 41 - 7
10. Vena testicularis sinistra aşağıdaki venlerden hangisine
açılır?
12 – B
Larynx Kıkırdakları
Cartilago thyroidea: En büyük larinks kıkırdağıdır. Tektir ve
iki laminadan oluşur. Laminaların birleşim açısı erkeklerde 90
kadınlarda 120 derecedir. Buraya prominentia laryngea adı
verilir. Membrana thyrohyoidea üst kenara tutunur. Cartilago
cricoidea ile tiroid kıkırdağın cornu inferius kısmı eklemleşir.
Membrana thyrohyoidea’yı a.v. laryngea superior’lar ve n.
laryngeus superior’un ramus internus’u deler.
Cartilago triticea: Lig. thyrohyoideum laterale içinde bulunan
küçük kıkırdaklardır.
Cartilago cricoidea: En sağlam ve en kalın kıkırdaktır. Tektir ve
tam yüzük şeklindedir. Ön kısmı lamina adını alır ve geniştir, arka
kısmına arcus denir ve dardır. Lamina kısımları cartilago arytenoidea ile eklemleşir. Üst kenarına conus elasticus tutunur.
Cartilago arytenoidea: Larinksin arka kısmında çifttir. Krikoid
kıkırdağın üst-yan kısımlarında oturur.
Cartilago epiglottica: Tektir ve üç mukoza kıvrımı vardır (1 plica
glosso epiglottica mediana, 2 tane de plica glosso epiglottica
lateralis). Bu plikalar arasındaki çukurlara vallecula epiglottica
denir. Aritenoidkıkırdakla epiglot kıkırdak arasında bulunan kıvrımlara da plica aryepiglottica denir. Tiroid kıkırdağa tutunan
dar sap şeklindeki kısmına petiolus epiglottidis denir.
Cartilago corniculata: Santorini kıkırdağı, aritenoid kıkırdakların üstünde yer alırlar. Plica aryepiglottica’nın üzerinde tuberculum corniculatum adlı kabartıyı yaparlar.
Cartilago cuneiformis: Wrisberg kıkırdağı, plica aryepiglottica
üzerinde tuberculum corniculatum’un hemen üst kısmında
tuberculum cuneiforme adlı kabarıklıkları yapar.
A) Vena cava inferior
B) Vena cava superior
C) Vena renalis sinistra
D) Vena mesenterica superior
E) Vena mesenterica inferior
10 – C
V. testicularis sinistra v. renalis sinistra’ya,
M
V. renalis dextra ise v. cava inferior’a dökülür. Bu farklılık nedeniyle sol testisin venöz drenajı daha yavaştır ve solda varikosel daha sık görülür ve sol renal ven trombozu da varikosel
yapabilir.
11. Nervus oculomotorius aşağıdaki kaslardan hangisinin
motor innervasyonunu sağlar?
SE
A) M. levator palpebrae superioris
B) M. obliquus capitis superior
C) Mm. tarsales
D) M. obliquus superior
E) M. obliquus capitis inferior
11 – A
TU
M. levator palpebrae superioris: Üst göz kapağını kaldırır.
Gözü istemli AÇAR. N.III’den (n. oculomotorius) innerve edilir.
Mimik kası değildir. Felcinde pitozis görülür.
Mm. tarsales: Göz kapaklarını sempatik innervasyonla açan
düz kaslardır. Ganglion cervicale superior’dan gelen sempatiklerle (nn. ciliares longi) innerve edilirler ve onların felcinde
de (örneğin Horner’de) pitozis görülür.
13. Kadında canalis inguinalis’ten
aşağıdakilerden hangisidir?
oluşum
A) Nervus genitofemoralis ramus femoralis
B) Nervus cutaneus femoris lateralis
M. obliquus capitis inferior ve M. obliquus capitis superior
derin ense kaslarıdır ve N. suboccipitalis (C1 spinal sinirin arka
dalı)’ten innerve olurlar.
C) Arteria pudenda interna
M. obliquus superior ise N. trochlearis’ten innerve olur.
E) Ligamentum teres uteri
D) Ligamentum ovarii proprium
13 – E
12. Prominentia laryngea, aşağıdaki larinks kıkırdaklarından hangisinde bulunur?
Lig. teres uteri: (Rotundum veya round uterin ligament) Tubaların altında ve önünde uzanır. Antefleksiyon açısının
A) Cartilago arytenoidea
nedenidir. Canalis inguinalis’ten geçerek labium majustaki
gevşek bağ dokusuna karışır.
B) Cartilago thyroidea
C) Cartilago corniculata
Canalis inguinalis’ten erkeklerde funiculus spermaticus,
kadınlarda lig. teres uteri geçer. Ayrıca her iki cinste n.
genitofemoralis’in genital dalı ve n. ilioinguinalis geçer.
D) Cartilago epiglottica
E) Cartilago cricoidea
www.tusem.com.tr
geçen
4
Temel Bilimler / T 41 - 7
14. Ligamentum hepatoduodenale içerisinde yer almayan
oluşum hangisidir?
17. Aşağıdakilerden hangisi hücre membran akışkanlığında azalmaya neden olur?
A) V. portae hepatis
A) Vücut ısısında artış
B) Arteria hepatica propria
B) Uzun zincirli yağ asitlerinde artış
C) Ductus choledochus
C) Doymuş yağ asitlerinin azalması
D) Arteria gastroduodenalis
D) Kolesterol/fosfolipid oranının azalması
E) Ductus hepaticus communis
E) Hücreler arası bağlantı sayısının az olması
14 – D
17 – B
Lig. hepatoduodenale: (Omentum minus’un sağ kenarıdır) içinde
porta hepatis yapıları (a. hepatica propria, v. porta, ductus hepaticus communis ve ductus choledochus, plexus hepaticus) bulunur.
Membran akışkanlığını etkileyen faktörler
Yağ asidi zincir uzunluğu ile ters orantılıdır.
Kolesterol miktarı ile ters orantılıdır.
M
Yağ asidi doymamışlık derecesi ile doğru orantılıdır.
Sıcaklık ile doğru orantılıdır.
15. Embriyolojik gelişim sırasında gastrulasyon olarak bilinen evre aşağıdakilerden hangisini ifade eder?
Lipidlerin trans yapısında olması akışkanlığı azaltır.
Hücreler arası bağlantıların sayısının fazla olması akışkanlığı azaltır.
A) Zigotun mitozla bölünmesi
B) Sinir sistemi gelişimi
18. Aşağıdaki organellerden hangisinde katalaz yoğun olarak bulunur?
C) Bilaminer germ diski oluşumu
E) Blastomerlerin farklılaşması
15 – D
B) Mitokondri
C) Peroksizom
D) Endoplazmik retikulum
E)Proteozom
18 – C
Gelişimin 3. haftasının en önemli olayı ektoderm, mezoderm ve
endodermin oluşturduğu 3 germ yaprağının (trilaminer germ diski) ortaya çıkışıdır. Bu olaya gastrulasyon, bu evredeki embriyoya
gastrula denir. Her üç germ yaprağı da epiblastlardan gelişir.
Peroksizomlar özellikle karaciğer ve böbrek hücrelerinde çok
bulunurlar. Membranla çevrili 0.5 µm çaplı organellerdir. Hidrojen peroksit (H202) üretebilen oksidazları ve yıkabilen katalazı içerir. Ayrıca D-amino asit oksidazları ve β oksidasyon
enzimlerini ve çok sayıda diğer enzimleri içerir.
16. Aşağıdakilerden hangisi nöral krestten gelişmez?
TU
A)Melanositler
A) Lizozom
SE
D) Trilaminer germ diski oluşumu
19. Aşağıdaki dokulardan hangisinde steryosilyumlu epitel
vardır?
B) Böbreküstü bezi medullası
C) Dura mater
D) Ultimobranşial cisim
E) Kalbin konotrunkal septumu
A) Ductus epididimis
B) Lakrimal bez
C) Kornea
D) Ter bezi kanalları
E) Tükrük bezi kanalları
16 – C
19 – A
Nöral krestten gelişenler
Steryosilyumlu epitel içeren doku sayısı fazla değildir. Bu nedenle mutlaka soru olarak gelecektir.
Yüz ve kafatasının kemik ve yumuşak dokuları
Yüz ve boyun derisi
Yüz ve önbeyin damarlarının düz kasları
Kranial sinir ganglionları (V, VII, IX, X)
Tiroid bezi parafolliküler C hücreleri (ultimobranşial cisim)
Kalbin konotrunkal septumu
Odontoblastlar
Spinal arka kök ganglionları
Sempatik zincir ve preaortik ganglionlar
Gastrointestinal kanalın parasempatik ganglionları
Adrenal medulla
Schwann hücreleri
Glial hücreler
Leptomeninksler (piamater ve araknoidmater) (Dura paraksiyel mezodermden gelişir)
Melanositler
Özel Epitel Sınıflandırması ve Bulunduğu Yerler
5
Epitel
Bulunduğu Tipik Yerleşim Yerleri
Yalancı çok katlı silyumlu
Trakea, büyük bronşlar
Östaki
Burun boşluğu
Lakrimal bez ve nazolakrimal kanal
Ductuli efferentes
Yalancı çok katlı steryosilyumlu
Ductus epididimis
Vas deferens
Transisyonel (değişici)
Renal kaliksler
Üreterler
Mesane
Üretra
www.tusem.com.tr
Temel Bilimler / T 41 - 7
20. Aşağıdakilerden hangisi kıkırdağa özgü kollajenler olarak tanımlanan kollajenlerden biri değildir?
A) Tip II
B) Tip IV
C) Tip VI
D) Tip IX
23. Kemik iliğinde T lenfositlerden salgılanan IL-3’ün granülositlerin yapımını uyarması hangi iletişim tipine örnektir?
E) Tip X
A)Otokrin
B)Parakrin
C) Jukstakrin
D) Endokrin
E)Ekzokrin
20 – B
Kıkırdak matriksinde üç ana molekül grubu bulunmaktadır:
23 – B
- Kollajen molekülleri:
Bir maddenin interstisyel sıvıya salgılanarak çevredeki diğer
hücreleri etkilemesine parakrin iletişim denir.
Ana matriks bileşeni kollajendir. Kıkırdak yapısında birçok kollajen bulunur. Bunların en önemlileri tip II, VI, IX, X ve XI’dir. Bu
beş kollajen kıkırdakta çok yoğun olmaları nedeniyle kıkırdağa
özgü kollajenler olarak adlandırılır.
M
24. Aşağıdakilerden hangisinden ölçtüğümüz ısı ortam ısısından en az etkilenir?
- Proteoglikanlar: Kıkırdağın temel proteoglikanı agrekandır.
- Çoklu yapışkan glikoproteinler: Kondronektin en önemlilerinden biridir.
C) Baş
D) Rektum
24 – D
SE
A) Nebulin
B) Alfa aktinin
C) Tropomodulin
D) Titin
21 – E
B) Kulak içi
E) Boyun derisi
21. İskelet kasının ara flamanı olan desminin korunmasından sorumlu ısı-şok proteini aşağıdakilerden hangisidir?
E)Kristalin
A) Koltuk altı
TU
Kristalin ise bir heat shock (ısı-şok) proteindir ve desmini çeşitli hasarlara karşı korur.
22. Beyinde üçüncü ventrikül duvarında bulunan ve hipotalamusa kadar uzanarak beyin omurilik sıvısı (BOS) ile
nöronlar arasında madde alışverişini sağlayan hücre
hangisidir?
A) Pituisit
B) Tanisit
C) Oligodendrosit
D) Follikulostellat hücre
25. Aşağıdakilerden hangisi proopiomelanokortin ürünlerinden birisi değildir?
E) Müller hücresi
22 – B
B)MSH
C) Endorfin
D) Lipokortin
E) P maddesi
Üçüncü ventrikül duvarında tanisit olarak adlandırılan özelleşmiş bir ependim hücresi tipi vardır. Tanisitlerin uzantıları hipotalamusun içlerine kadar ilerler. BOS ile SSS arasında madde iletilmesinde rolleri olduğu düşünülmektedir. İğ şeklinde
boyanan çekirdekleri, ependim hücrelerinden ayrılmasında
kullanılır.Tanisitler ile ependim hücreleri arasında bolca zonula okludens tipi bağlantı bulunur. Tanisitler ayrıca piamaterin
beslenmesinde rol alır.
www.tusem.com.tr
A)ACTH
25 – E
6
Temel Bilimler / T 41 - 7
28. Aşağıdaki şekilde sol ventriküle ait hacim-basınç eğrisi
26. Parathormon ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi
yanlıştır?
görülmektedir.
A) Reseptörleri osteoblastlar üzerindedir.
Buna göre aort kapağının kapandığı bölüm hangisidir?
B) Böbreklerden fosfat emilimini artırır.
C) Kemikten kana kalsiyum ve fosfat geçişine neden olur.
D) Ostositik osteolizisi artırır.
E) Düşük dozda kemik yapımına neden olur.
26 – B
İlk olarak osteositik osteolizisi artırır.
İlerleyen dönemde osteoblastlar üzerinden
osteoklastları uyarır.
Düşük dozda ve aralıklı olarak verilirse kemik oluşumunu
artırır.
Böbreklerde
Çıkan Henle ve distal tübüllerde Ca++ geri emilimini
artırır.
Proksimal tübülde fosfat geri emilimini bloke eder.
İdrarda fosfat atılımı artar. Net etkisi plazma fosfat
miktarının azalmasıdır.
1,25-dihidroksikolekalsiferol yapımını uyarır.
A) A B) B C) C D) D E) E
28 – B
SE
Kemik
dokusunda:
M
PTH Etkileri
29. Isı düzeyi 35-39 oC olduğunda uyarılan duyu reseptörleri aşağıdakilerden hangisidir?
TU
27. Parasempatik sinirlerden nörotransmitter olarak salgılanan asetilkolinin kalpteki etki mekanizması aşağıdakilerden hangisidir?
A) M2 reseptörlerine bağlanarak sodyum geçirgenliğini baskılar.
A) TRPA 1
B) TRPV 1
C) TRPV 3
D) TRPV 4
E) TRPM 8
B) M3 reseptörlerine bağlanarak sodyum geçirgenliğini baskılar.
29 – C
Ağrı oluşturan mekanik, termal ve kimyasal uyarıları algılayan
reseptörlerin çoğu geçici reseptör potansiyel (TRP) kanalları
adı verilen katyon kanallarıdır.
C) M2 reseptörlerine bağlanarak potasyum geçirgenliğini arttırır.
D) M3 reseptörlerine bağlanarak potasyum geçirgenliğini arttırır.
Bu gruptan olan TRPV 1 (v- vaniloid) reseptörleri yüksek ısı,
asitler ve kapsaisin tarafından uyarılır. Yüksek ısıyı (ağrı oluşturan) algılayan TRPV 1 reseptörleridir.
E) Kalpteki beta reseptör sayısını azaltır.
27 – C
TRPV 3 reseptörleri ise 35-39 oC düzeylerinde uyarılır.
Vaguslar başlıca SA ve AV düğümde, daha az atrium kasında,
daha da az olarak ventrikül kasında dağılır. Nörotransmitter
olarak asetilkolin kullanan vaguslar M2 reseptörlerini kullanarak hücre membranının potasyum geçirgenliğini artırır ve
hücrenin hiperpolarize olmasına neden olurlar.
TRPV 4 reseptörleri 34oC’ye kadar olan sıcaklıkta uyarılır.
TRPA 1 reseptörleri mekanik ve ağrı oluşturan soğuk uyaranları algılar.
Ilımlı soğuk ile uyarılan reseptörler TRPM 8 (m- mentol) reseptörleridir.
7
www.tusem.com.tr
Temel Bilimler / T 41 - 7
30. Midedeki pilorik bezlerden en fazla salgılanan aşağıdakilerden hangisidir?
A) Mukus
B) HCl
C) Gastrin
D) Somatostatin
32 – E
Alveoller ile kan arasındaki gaz değişimi olurken gazlar 6
farklı tabakadan geçmek zorundadır:
1- Alveolü kaplayan sıvı tabakası: Bu tabaka sürfaktanı da içermektedir.
E) Pepsinojen
30 – A
2- Alveollerin yüzey epitelindeki tip I hücreler.
Midede bulunan pilorik bezler antrum ve pilor bölgesinde yoğun
olarak bulunur. Pilorik bezlerden en fazla mukus salgısı yapılır. Bu
bezlerdeki enteroendokrin hücreler olan antral G hücrelerinden
gastrin ve D hücrelerinden somatostatin salgısı yapılır.
3- Epitel bazal membranı.
4- Epitel ile endotel arasındaki interstisyel boşluk.
5- Endotel bazal membranı.
6- Endotel hücresi.
A) Plazma proteinlerinde artış
B) Afferent arteriol direncinde artış
M
Altı tabakadan oluşan solunum membranı 0.1-1.5 µm kalınlıktadır.
31. Aşağıdakilerden hangisinin etkisiyle glomerüler filtrasyon hızı (GFR) artar?
D) Hiperglisemi
33. Kollajen fibrillerinin direncini arttıran kovalent çapraz
bağlanmayı katalize eden enzim ve kullanılan amino
asitler hangi seçenekte doğru olarak verilmiştir?
E) Böbrek ödemi
31 – D
GFR’yi etkileyen faktörler
Enzim
Amino asit
A) Prolin hidroksilaz
Prolin – Lizin
B) Prolin oksidaz
Hidroksiprolin – Prolin
SE
C) İntraglomerüler mezengial hücrelerin kasılması
Neden
Sonuç
C) Lizil oksidaz
Hidroksilizin – Lizin
Böbrek kan akımı değişikliği
Böbrek kan akımındaki artış GFR’yi artırırken,
azalması GFR’yi azaltır.
D) Glisin hidroksilaz
Glisin – Hidroksilizin
Glomerüler kapiller hidrostatik basınç değişikliği
Glomerüler kapiller hidrostatik basınç artışı
GFR’yi artırırken, azalması GFR’yi azaltır.
E) Glisin oksidaz
Glisin – Hidroksiprolin
Sistemik kan basıncı
değişikliği
Sistemik kan basıncı artışı GFR’yi artırırken,
azalması GFR’yi azaltır.
Afferent ve efferen
arteriol direncindeki
değişiklikler
Afferent arteriol genişlemesi ve efferent arteriolün bir dereceye kadar daralması GFR’yi artırır.
Afferent arteriol daralması ve efferent arteriol
genişlemesi GFR’yi azaltır.
Bowman kapsülünde hidrostatik basınç değişikliği
Bowman kapsülünde hidrostatik basınç artışı
GFR’yi azaltırken, azalması GFR’yi artırır.
Üreteral tıkanma
Bowman kapsülünde hidrostatik basınç artışına
neden olarak GFR’yi azaltır.
Böbrek kapsülü içinde
ödem
Bowman kapsülünde hidrostatik basınç artışına
neden olarak GFR’yi azaltır.
Plazma proteinlerinin
miktarında değişme
Plazma protein miktarının artışı GFR’yi azaltırken, tersinde GFR artar (nefrotik sendrom).
33 – C
TU
Hücre dışında (ekstrasellüler matrikste), lizin ve OH-lizin aminoasitleri önce lizil oksidaz enzimi (kofaktörü bakırdır) ile oksidatif deaminasyona uğrar. Bu oksidatif deaminasyon sayesinde olgun tropokollajen molekülleri kopakt bir hal alır.
Kf’de değişme
Kf azalırsa GFR azalır.
Glomerül kapillerlerinde
geçirgenliğin değişmesi
Geçirgenlik artarsa GFR artar.
Yüksek proteinli diyet ve
kan glikozunun artması
Proksimal tübülde sodyum emilimini artırarak
macula densaya ulaşan sodyum miktarının azalmasına ve otoregulasyonun çalışmasına neden
olarak GFR’yi artırırlar.
32. Akciğerlerde oksijen ile karbondioksit geçişinin gerçekleştiği ve solunum membranı olarak bilinen yapıda
hangisi yer almaz?
A) Surfaktan
B) Tip I alveol hücresi
C) İnterstisyel tabaka
D) Endotel hücresi
E) Eritrosit membranı
www.tusem.com.tr
8
Temel Bilimler / T 41 - 7
37 – E
34. Aşağıdakilerden hangisi pürin nükleotid salvage yolu
enzimlerinden biridir?
Glikoliz reaksiyonları bütün hücrelerin sitoplazmasında meydana
gelir ve bu reaksiyonlar sırasında 2 noktada elektron transport
zinciri ve oksidatif fosforilasyona ihtiyaç duymadan ATP sentezi
yapılır. Bu noktalar; fosfogliserat kinaz ve pirüvat kinazdır.
A) Adenin fosforibozil transferaz
B) Ribonükleotid redüktaz
C) Tioredoksin redüktaz
D) Fosforibozil pirofosfat sentetaz
E) Karbomoil fosfat sentetaz
34 – A
M
Pürin nükleotid salvage yolu enzimleri hipoksantin guanin fosforibozil transferaz ve adenin fosforibozil transferaz enzimleridir.
35. Aşağıda verilen amino asitlerden hangisinin kodonu
vardır?
A) Hidroksi lizin
B) Ornitin
C) Sitrüllin
D) Gama karboksi glutamat
35 – E
SE
E)Arjinin
Hidroksilizin ve hidroksiprolin, postranslasyonel modifikasyonla
lizin ve prolin amino asitlerinden prolil hidroksilaz ve lizil hidroksilaz enzimleri aracılığı ile oluşur. Posttranslasyonel medifikasyonla ayrıca fosfoserin ve gamakarboksiglutamat da oluşur.
Bu amino asitlerin dışında üre siklüsünde oluşan ve kullanılan
ornitin ve sitrüllin amino asitlerinin de kodonları yoktur.
38. Biyomoleküllere su ekleyerek bağların kopartılmasını
sağlayan enzim grubu hangisidir?
TU
36. Ökaryotik DNA Polimerazlardan hangisi öncü sarmalı
sentezler?
A) Hidrolazlar
B) Transferazlar
D) Ligazlar
A) DNA polimeraz α
B) DNA polimeraz δ
C) İzomerazlar
C) DNA polimeraz β
D) DNA polimeraz ε
E) Liyazlar
E) DNA polimeraz γ
38 – A
Enzimlerin sınıflandırılması:
1. Oksidoredüktazlar: Oksidasyon- redüksiyon reaksiyonlarını elektron alarak veya vererek katalize ederler. Örn.
Laktatdehidrogenaz
2. Transferazlar: Fonksiyonel grubu (karbon, amino ve fosfat
grupları) bir bileşikten diğer bileşiğe transfer ederler. Örn.
serin hidroksimetiltransferaz
3. Hidrolazlar: Su ekleyerek bağların koparılması reaksiyonlarını katalizlerler. Örn. Üreaz
4. Liyazlar: C-C, C-S ve C-N bağlarının parçalanmasını kataliz
ederler. Örn. Piruvatdekarboksilaz
5. İzomerazlar: Molekül içi transfer ile optik veya geometrik
izomerlerin birbirine dönüşümünü katalizlerler. Örn. Metil malonilKoAmutaz
6. Ligazlar: ATP’nin yıkılmasından sonra oluşan enerji ile iki molekülün birleşmesini katalizlerler. Örn. Piruvatkarboksilaz
36 – B
Ökaryotlarda beş adet DNA polimeraz bulunur. Bunlar; α: seken sarmal (ogazaki fragmentlerinin olduğu zincir), δ: öncü
sarmal, β ile ε; tamiri, γ ; mitokondrial DNA sentezini gerçekleştiren enzimlerdir.
37. Aşağıdakilerden hangisi glikolizdeki substrat düzeyinde
fosforilasyon yapan enzimlerdendir?
A)Heksokinaz
B) Gliseraldehid 3 fosfat dehidrogenaz
C) Aldolaz A
D) Fosfofruktokinaz-1
E) Pirüvat kinaz
9
www.tusem.com.tr
Temel Bilimler / T 41 - 7
39. DNA ve RNA polimerlerine katılacak olan ve yapıda yer
alan nükleotid monomerler aşağıdaki seçeneklerden
hangisinde doğru olarak verilmiştir?
rolizine eşdeğerdir. Ökaryotik ribozom saniyede 6 kadar amino
asit ekleyebilir; prokaryotik ribozomlar ise 18 kadar amino asidi ekleyebilir. Böylece terminasyon kodonuna varıncaya kadar
peptid sentezi büyük bir hız ve doğruluk ile ilerler.
Katılacak olan monomerler Yapıdaki monomerler
A) Nükleotid monofosfatlar Nükleotid monofosfatlar
B) Nükleotid difosfatlar
Nükleotid trifosfatlar
C) Nükleotid trifosfatlar Nükleotid trifosfatlar
D) Nükleotid trifosfatlar Nükleotid difosfatlar
E) Nükleotid trifosfatlar Nükleotid monofosfatlar
41. Perifer hücrelerde bulunan ve kolesterolü, kolesterol
esteri haline çeviren enzim aşağıdaklerden hangisidir?
A) LCAT (Lesitin kolesterol açil transferaz)
B) ACAT (Açil kolesterol açil transferaz)
C) CETP (Kolesterol ester transfer protein)
39 – E
D) HTGL (Hepatik triaçilgliserol lipaz)
DNA ya da RNA’ya katılacak olan nükleotidler trifosfat formunda gelir ve yapıya fosfoester bağıyla katıldığında, yapıda
monofosfat formunda yerleşmiş olur.
M
E) LPL (Lipoprotein lipaz)
41 – B
TU
SE
LCAT (Lesitin kolesterol açil transferaz): HDL üzerinde bulunur ve
perifer hücrelerden alınan ve membrana yerleşmiş olan kolesterol moleküllerine yağ asiti transferini gerçekleştirip onları kolesterol esterine çeviren ve HDL içine yönlenmesini sağlayan enzimdir. ACAT (Açil kolesterol açil transferaz): LCAT’ın yaptığı işi perifer
hücrelerde gerçekleştiren enzimdir. CETP (Kolesterol ester transfer protein): HDL molekülünün tamamen kolesterol esterleri
ile dolduğunda ve HDL 2 oluştuğunda, bu artan kolesterol içeriğinin en yakındaki lipoproteine aktarılmasından sorumlu olan
enzimdir. HTGL (Hepatik triaçilgliserol lipaz): Lipoprotein lipazla
aynı fonksiyonu gören ancak hepatik kan dolaşımında yer alan
damarların endoteline tutunan enzimdir. LPL (Lipoprotein lipaz):
Damar endoteline heparan sülfatla bağlı olan ve dolaşımdaki şilomikronlar ile VLDL’lerin içindeki TAG’leri parçalayan enzimdir.
40. Polipeptid dizisine bir amino asitin eklenmesine kadar
geçen evrede toplam kaç yüksek enerjili fosfat bağı
hangi enerji bileşiklerinden harcanır?
42. Aşağıdaki enzimlerden hangisi hem glukoneogenez ve
hem de glikoliz reaksiyonlarında yer alır?
A) 1 fosfat bağı- sadece ATP
A) Fosfoheksozizomeraz B) Fruktoz 1,6 bisfosfataz
B) 2 fosfat bağı - sadeceATP
C) Hekzokinaz
C) 3 fosfat bağı- sadece GTP
E) Glukoz –6- fosfataz
D) 4 fosfat bağı- ATP ve GTP
42 – A
E) 5 fosfat bağı- ATP ve GTP
Glikolizin kontrol noktaları tek yönlü reaksiyonlar olduğu için
glukoneogenezde bu enzimler, glukoneogenezin kontrol noktaları tarafından by pass edilir. O nedenle glikolizin kontrol noktaları olan; heksokinaz-glikokinaz, fosfofruktokinaz-1 ve pirüvat kinaz glukoneogenezin kontrol ve by pass enzimleri olan;
pirüvat karboksilaz-fosfoenol pirüvat karboksikinaz, früktoz 1,6
bisfosfataz ve glukoz 6 fosfataz enzimleri aracılığı ile geçilir. Bu
enzimler ortak olmayan enzimlerdir. Bu enzimlerin dışındaki
enzimler glikoliz ve glukoneogenezde ortak olan enzimlerdir.
40 – D
Protein sentezinde amino asitlerin eklenmesinde harcanan
enerji: tRNA molekülüne aminoaçil yüklemesinin yapılması,
ATP’nin AMP’ye hidrolizini gerektirir. AminoaçiltRNA’nın A bölgesine girmesi bir GTP’nin GDP’ye hidrolizine neden olur. Yeni
oluşmuş peptidil-tRNA’nın EF2 tarafından A bölgesinden P bölgesine translokasyonu benzer şekilde GTP’nin GDP ve fosfata
hidrolizine neden olur. Böylece bir peptid bağının oluşumu için
gerekli enerji, toplamda dört yüksek enerjili fosfat bağının hid-
www.tusem.com.tr
D) Piruvat kinaz
10
Temel Bilimler / T 41 - 7
43. Aşağıdaki bileşiklerden hangisinin yapısında seramid
bulunur?
A) Fosfotidik asit B) Steroid
C) Fosfoaçilgliseroller
D) Serebrozidler
45 – D
Protein sindiriminde yer alan endo ve ekzopeptidazlar sindirim sisteminin farklı bölgelerinden salınırlar.
Proteolitik enzimlerin sınıflandırılması ve salgılandıkları bölgeler:
E) Prostaglandin
I. Endopeptidazlar: Protein zincirindeki peptid bağlarını parçalarlar.
43 – D
Sfingolipidler ve glikolipidler, seramid türevi bileşiklerdir. Seramid yapısında ise sfingozin ve yağ asidi bulunur. Glikolipidler
serebrozid ve gangliozidler diye ayrılır. Aşağıda bir glikolipid
olan, galaktozilseramid molekülü örnek verilmiştir.
Pepsin: Mideden salınır ve aromatik amino asitlerin oluşturduğu peptid bağlarını parçalar.
Tripsin: inaktiftripsinojen halinde pankreastan salınır ve arginin ile lizinin karboksil tarafındaki peptid bağlarını parçalar.
M
Tripsinojen, bağırsak hücreleri tarafından üretilen enteropeptidaz (enterokinaz) enzimi tarafından tripsin oluşturmak üzere parçalanır. Tripsinojen, otokatalitik olarak tripsin tarafından
da parçalanabilir.
SE
Kimotripsin genellikle aromatik amino asitlerin ve lösinin karboksil tarafındaki peptid bağlarını parçalar, inaktifzimojen olan
kimotripsinojen, tripsin tarafından kimotripsine parçalanır.
Elastaz; alanin, glisin veya serin gibi küçük, yüksüz amino asitlerin karboksil ucunu parçalar. Proelastaz, inaktifzimojendir ve
tripsin tarafından elastaza parçalanır.
Galaktozilseramid (galaktoserebrozid)
44. Aşağıdaki bileşiklerden hangisi amino asitlerden köken
almaz?
A) T3-T4
B) Fosfotidilserin
C) Kreatin
D) Gangliozid
E) Fosfotidilkolin
44 – E
II. Ekzopeptidazlar:
Karboksipeptidaz A ve B: Pankreastan salınır ve peptidin
C-terminal ucundan bir defada bir amino asit ayırırlar. Karboksipeptidazlar, tripsin tarafından aktif formuna çevrilen prokarboksipeptidazlar halinde üretilirler. Her iki enzim de çinko içerir.
Aminopeptidazlar: Bağırsak epitel hücreleri tarafından üretilen ekzopeptidazlardır ve peptidin N-terminal ucundan bir
defada bir amino asit ayırırlar.
TU
Seçeneklerde verilen bileşikler:
T3-T4: Fenilalanin ve tirozinden,
Fosfotidilserin: serin ilavesi vardır
Kreatin: Glisin, arginin ve SAM’den sentezlenir. Glisin böbrekte,
argininle birleşerek ornitin ve guanidinoasetat oluşur. Guanidinoasetat, karaciğerde SAM tarafından metillenir ve kreatin oluşur.
Gangliozid: Seramid türevidirler. Seramid, sfingozine yağ asidi
ilavesi ile oluşur. Sfingozin yapısı ise serin ve palmitik asidin
birleşmesi ile oluşur. Gangliozid; seramid yapısına monosakkarit ve kompleks şekerlerin ilavesi ile üretilirler.
Fosfotidil kolin (Lesitin): Fosfoaçilgliserol olup fosfotidik asite
kolin ilavesi ile oluşur.
Dipeptidazlar ve tripeptidazlar: Bağırsak epitel hücreleriyle ilişkilidir ve dipeptid ve tripeptidlerdenamino asitleri ayrıştırırlar.
46. Aşağıdaki hormonlardan hangisinin reseptörü hücre
zarında değildir?
B) Pepsin
C) Kimotripsin
D) Aminopeptidazlar
B) Epinefrin
C) Kalsitonin
D) Glukagon
E) İnsülin
46 – A
45. Aşağıda verilen proteolitik enzimlerden hangisi bağırsak epitel hücrelerinden salınır?
A) Tripsin
A) Aldosteron
Hormonların reseptörlerinin lokalizasyonuna göre sınıflandırılması:
1. Hücre İçi Reseptörlere Bağlanan Hormonlar: Androjenler, Kalsitriol, Östrojenler, Glukokortikoidler, Mineralokortikoidler, Progestinler, Retinoik asit, Tiroid hormonları
E)Elastaz
11
www.tusem.com.tr
Temel Bilimler / T 41 - 7
2. Hücre membran reseptörlerine bağlananlar
48 – C
A. Tirozinkinaz reseptörleri üzerinden etkili olanlar: İnsülin
Bir molekül palmitik asit sentezleninceye kadar 7 mol ATP ve
14 mol NADPH+H+ harcanır. ATP harcanması, asetil KoA’dan
malonil KoA oluşumunda harcanmakta, NADPH+H+ molekülleri ise çift bağların doyrulmasında harcanmaktadır.
B. Sikliknükleotitler yolu üzerinden etkili olanlar
Adenilatsiklazı uyaranlar: Glukagon, Epinefrin, Kalsitonin,
PTH, ACTH, TSH, FSH, LH, MSH, ADH (v2 reseptörleri ile), Kortikotropinserbesleştirici hormon, hCG
Adenilatsiklazıinhibe edenler: Anjiyotensin II, alfa2-Adrenerjik katekolaminler, Somatostatin (genel olarak herşeyiinhibe
eder), Asetilkolin
M
İkincil habercisi cGMP olanlar: Guanilatsiklazı aktive ederler:
Atrialnatriüretik hormon (ANP), Nitrik oksit (NO) ve Brain natriüretik hormon (BNP)
C. Ca-fosfotidilinozitol üzerinden etkili olanlar: Kasılma ile ilgili
hormonlar bu yolu kullanırlar. Bunlar: Asetilkolin (muskarinik),
alfa1-Adrenerjik katekolaminler, Anjiyotensin II, ADH, Kolesistokinin, Gastrin, GnRH, oksitosin, TRH, Substance P, PDGF
İkincil Habercisi Kinaz Veya Fosfataz Şelalesi Olanlar: Büyüme
ile ilişkili hormonlar bu yolu kullanırlar: Koryoniksomatomamotropin, Epidermal büyüme faktörü, Eritropoietin, Büyüme
hormonu, İnsülin, IGF-I, IGF-II, Prolaktin.
SE
Yağ asiti sentezi
49. Heksoz monofosfat yolunda hem oksidatif hem de non
oksidatif reaksiyonlarda üretilen ortak molekül aşağıdakilerden hangisidir?
47. Bir molekül glukozun karaciğer ve kalp kasında CO2 ve
suya kadar katabolize edilmesi sonucu net kaç mol ATP
kazanılır?
A) 2 mol ATP
B) 5 mol ATP
C) 7 mol ATP
D) 30 mol ATP
Heksoz monofosfat yolunda hem oksidatif hem de non oksidatif reaksiyonlarda üretilen ortak molekül ribuloz 5-fosfat’tır.
50. Yapısındaki sülfat bulundurmayan ve karbonhidrat ile
proteinler arasında kovalent bağ içermeyen glikozaminoglikan aşağıdakilerden hangisidir?
A) 1 mol 7 mol
B) 7 mol
7 mol
C) 7 mol
14 mol
D) 14 mol
7 mol
E) 14 mol
14 mol
www.tusem.com.tr
A) Keratan sülfat
B) Heparin
C) Hyaluronik asit
D) Heparan sülfat
E) Kondrotin sülfat
50 – C
48. Yağ asiti sentaz sisteminde 1 molekül palmitik asit
sentezleninceye kadar toplam kaç mol ATP ve kaç mol
NADPH+H+ harcanır?
Harcanan NADPH+H+
D) Glukoz-6-fosfat
49 – B
Karaciğer ve kalp kasında malat aspartat mekik sistemi bulunduğundan 1 mol glukozun CO2 ve suya kadar katabolize edilmesi sonucu net 32 mol ATP kazanılır.
Harcanan ATP
C)NADP E)FMN
47 – E
B) Ribuloz- 5-fosfat
+
TU
E) 32 mol ATP
A) Riboz-5-fosfat
Hyaluronik asit, yapısında sülfat içermez ve karbonhidrat-protein
arasında da kovalent bağ yerine non-kovalent bağlar bulundurur.
51. Mitokondrial karbamoil fosfat sentetaz enzimi için
doğru olan ifade aşağıdakilerden hangisidir?
A) Pirimidin biyosentezine katılır.
B) N-Asetil glutamat tarafından aktive edilir.
C) Çekirdeği olan tüm hücrelerde yer alır.
D) Üridin monofosfat tarafından inhibe edilir.
E) Glutaminin gama amid grubu ile CO2’i birleştirerek,
karbamoil fosfat’ı oluşturur.
12
Temel Bilimler / T 41 - 7
54. Hepatik triaçilgliserol lipaz enzimini aktive ederek trigliserid yıkımını arttıran apoprotein aşağıdakilerden
hangisidir?
51 – B
Mitokondrial karbamoil fosfat sentetaz enzimi üre siklüsünün
kontrol enzimidir. N-Asetil glutamat ise mitokondrial karbamoil fosfat sentetaz enziminin en potent aktivatörüdür.
A) Apo CII B) Apo B48
C) Apo B100 D) Apo E
E) Apo A1
54 – A
M
KPS I
Hepatik triaçilgliserol lipaz enzimi lipoprotein lipaz enzimi ile aynı
olup lokalizasyonları farklıdır. Hepatik triaçilgliserol lipaz enzimi,
karaciğer kan damarlarının endoteline heparan sülfatla bağlıdır
ve Apo CII tarafından aktive edilerek IDL’den LDL oluşumunu sağlar. Apo CII, HDL tarafından VLDL ve şilomikronlara aktarılan bir
apoproteindir. Gerek VLDL gerekse de şilomikronlar ekstrahepatik dokuların damar endoteline heparan sülfat ile bağlanmış olan
lipoprotein lipaz enzimini taşıdıkları Apo CII tarafından aktive
ederler ve taşıdıkları triaçilgliserol molekülleri yıkıma uğrar.
KPS II
Mitokondri
Sitozol
Metabolik yol
Üre siklüsü
Pirimidin sentezi
Azot kaynağı
Amonyak
Glutamin gama-amid grubu
55. Hyalurinik asit yapısında kapsülü olan bakteri aşağıdakilerden hangisidir?
SE
Hücredeki yeri
A) Streptococcus pyogenesis
B) Streptococcus agalactiae
C) Streptococcus pneumoniae
52. Alkaptonüride idrarda anormal derecede artan bileşik
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Fenilalanin
B) Homojentisat
C) Fumarat
D) Asetoasetat
E)Tirozin
E) Streptococcus bovis
55 – A
Birçok bakterinin polisakkarit yapısında kapsülü bulunmaktadır. Kapsül yapısının bileşimi farklı olan başlıca bakteriler;
Streptococcus pyogenes (hyalurinik asit), S.mutans (dextran/
glukan), Bacillus anthracis (glutamik asit/protein)’dir.
TU
52 – B
D) Streptococcus mutans
Homojentisat oksidaz eksikliği Alkaptonüriye neden olur. Fenilalanin ve tirozin yıkım yolunun metaboliti olan homojentisat birikir. İdrar bekletildiğinde koyu renk kazanır.
56. Hücre duvarında bulundurduğu otolitik enzimleri safra ile aktive olan ve optokine duyarlı olan Gram pozitif
bakteri aşağıdakilerden hangisidir?
A) Streptococcus viridans
B) Streptococcus pneumoniae
53. Hemolizli bir kan örneğinde, aşağıdaki laboratuar testlerinden hangisi etkilenir?
C) Streptococcus agalactiae
A) Sodyum B) LDH
D) Staphylococcus aureus
C) Lipoprotein lipaz
D) Ürik asit
E) Staphylococcus epidermidis
E) Psödokolinesteraz
56 – B
S.pneumoniae Gram (+) bir bakteri olup mikroskop altında
çoğunlukla diplokok şeklinde saptanmaktadır. Birçok solunum yolu infeksiyonlarında patojen olarak karşımıza çıkan bu
bakterinin en önemli virülans faktörleri kapsül, IgA proteaz,
pnömolizin, nörominidaz gibi yapı ve salgılardır. Duvarında
bulunan amidaz enzimleri safra ile aktive olduğunda otoliz
gerçekleşmektedir. Bu nedenle safra duyarlılık testi pozitif
olan bu bakteri aynı zamanda optokine duyarlıdır.
53 – B
Aslında hemoliz, derecesine göre farklı şekilde de olsa hepsini
etkiler. Ancak hücre içi ve dışındaki konsantrasyon farkı çok
fazla olduğundan çok az düzeydeki hemoliz bile potasyum değerini belirgin etkileyecektir. Benzer şekilde çok etkilenen bir
diğer parametre de LDH’dır.
13
www.tusem.com.tr
Temel Bilimler / T 41 - 7
57. Aktinomyces için yanlış olan ifade aşağıdakilerden
hangisidir?
60. Kene ile bulaşmayan bakteri aşağıdakilerden hangisidir?
A) Ricketsia conorii
A) Fakültatif intrasellüler Gram pozitif çomaktır.
B) Anaplasma phagocytophilum
B) Anaerobik bir bakteridir.
C) Burkholderia cepacia
C) Oluşturduğu infeksiyonda dokuda sülfür granülleri
saptanabilir.
D) Borrelia burgdorferi
E) Francisella tularensis
D) Normal florada saptanabilir.
60 – C
E) Trimethoprim-sulfametaksazol tedavide ilk seçenek
antibiyotiktir.
Kene ile bulaşan başlıca bakteriler Francicella, Ricketsia, Anaplasma (Ehrlichia) ve Borrelia’dır. Burkholderia cepacia nonfermentatif bir bakteri olup hastane infeksiyonlarında patojen olarak karşımıza çıkmaktadır ve kene ile bulaşı söz konusu değildir.
57 – E
M
Actinomyces filamentöz yapıda Gram (+) bir çomak olup normal vücut florasında (ağız, gastrointestinal, genital..) bulunabilen bir bakteridir. Anaerobik bir bakteri olan Actinomycetes’in
infeksiyonları genellikle travma, cerrahi ya da yabancı cisim
varlığında ortaya çıkmaktadır. En sık görülen infeksiyon formu
servikofasyal aktinomikoz olup cillten fistülize olması çoğunlukla tipik bir klinik tablodur. Doku ya da akıntı örneğinde sülfür granülleri görülmesi patognomonik bulgulardan birisidir.
Tedavide ilk seçenek antibiyotik penisilin’dir.
61. Aşağıdaki DNA virüslerinden hangisi dezenfektanlara
en duyarlıdır?
B) Adenovirüs
C) Papillomavirüs
D) JC virüs
SE
A) Parvovirüs
E) Ebstein Barr virüs
61 – E
58. Aşağıdaki bakterilerden hangisinin üretilebilmesi için
hücre kültürü şart değildir?
A) Chlamidia
B) Coxiella
C) Ricketsia
D) Mycoplasma
E) Ehrlichia
58 – D
Zarflı virüsler sterilizasyon dezenfeksiyona en duyarlı olan
mikroorganizmalardır. Başlıca zarfsız DNA virüsleri parvovirüs,
Adenovirüs ve Papovavirüs (Papilloma ve Polyamavirüs)’lerdir.
EBV zarflı bir DNA virüstür.
62. Hem sitoplazma hem de çekirdekte inklüzyon cisimciği
saptanan virüs aşağıdakilerden hangisidir?
TU
Zorunlu intrasellüler patojenleri üretebilmek için hücre kültürüne ihtiyaç duyulmaktadır. Başlıca zorunlu intrasellüler patojenler Chlamidia, Coxiella, Ricketsia ve Anaplasma(Ehrlichia)’dır.
Mycoplasma ise ekstrasellüler bir patojendir ve yapay besiyerlerinde (Eaton vs) üreyebilmektedir.
B) Menenjit
C) Pnömoni
D) Artrit
C) Kuduz virüsü
D) Adenovirüs
62 – A
Genel olarak sitoplazmada çoğalan virüslerin inklüzyon cisimleri sitoplazmada, çekirdekte çoğalan virüslerin inklüzyon cisimleri çekirdekte saptanır. CMV ve kızamık virüslerinin inklüzyon
cisimleri ise hem sitoplazma hem de çekirdekte saptanır.
E)Aritmi
63. Aşağıdaki virüslerden hangisinin yol açtığı hastalıkların tedavisinde ribavirin etkili değildir?
59 – C
Borrelia burgdorferii bir spiroket olup kene ile insanlara bulaşan Lyme hastalığı etkenidir. Hastalığın seyrinde kenenin
ısırdığı ve sonrasında diğer vücut alanlarında ‘eritema chronicum migrans’ olarak adlandırılan döküntü saptanır. Tedavisi
geciken olgularda sinir sistemi, kardiyak ve eklem tutulumu
hastalığın seyrinde saptanabilen tipik klinik tablolardır.
www.tusem.com.tr
B) Poxvirüs
E) Poliovirüs
59. Borrelia burgdorferi’nin neden olduğu infeksiyonda aşağıdakilerden hangisi beklenen bir klinik bulgu değildir?
A) Döküntü
A) Kızamık virüsü
A) Influenza
B) Respiratuar sinsityal virüs
C)HCV
D) Nairo virüs
E) Parvovirüs
14
Temel Bilimler / T 41 - 7
63 – A
67. Her gün üşüme titremeyle başvuran ateşli hastanın periferik kan incelemesinde tüm eritrosit serilerini tutan
ve eşeysiz üreme safhalarının hepsinin periferik kanda
saptanabildiği parazit aşağıdakilerden hangisidir?
Ribavirin RNA polimeraz inhibitörüdür. Birçok RNA virüsünde
in-vitro olarak etkinliği olan bu ajanın halen daha HCV, RSV ve
kırım-kongo ateşinde aktif olarak kullanımı söz konusudur. DNA
virüsü olan Parvovirüs’te ribavirin kullanımı söz konusu değildir.
A) Plasmodium vivax
B) Plasmodium ovale
64. Vankomisin dirençli enterokok (VRE) tedavisinde aşağıdaki ajanların hangisi tercih edilmemelidir?
A) Linezolid
B) Teikoplanin
C) Daptomisin
D) Tigesiklin
C) Plasmodium knowlesii
D) Plasmodium malariae
E) Plasmodium falciparum
67 – C
E) Quinoprustin-dalphopristin
P.knowlesii aynı P.falciparum gibi tüm eritrosit serilerini tutabilen ve de bir eritrosit içersinde 3-4 yüzük formu saptanabilen
bir parazittir. P.falciparumdan farklı olarak periferik kanda genç
trofozoidler dışında diğer safhaların saptanabilmesidir. Klinik
olarak falciparum sıtmasından farklı olarak tıkanıklık oluşturması beklenmez ve ateş 24 saatlik periyodlarla tekrarlanır.
M
64 – B
SE
VRE infeksiyonları hastane infeksiyonlarında tedavi sorunları
oluşturan mikroorganizmalardan biridir. Hücre duvar yapısında oluşan değişikliklerden ötürü glikopeptid ajanları etkinliklerini kaybetmişlerdir. Bu nedenle vankomisin ve teikoplanin
bu tarz infeksiyonlarda etkinlikleri olmayan ajanlardır. VRE
tedavisinde daptomisin, linezolid, tigesiklin ve quinoprustindalphopristin başlıca tercih edilmesi gereken ilaçlardır.
68. Aşağıdaki parazit ikililerinden hangisi malignite ile ilşkilidir?
A) Taenia saginata- Schistosoma haematobium
65. Aşağıdaki virüs ve hastalıklardan hangisi için aktif bağışıklama henüz söz konusu değildir?
A) Japon ensefaliti
B) Sarı humma
C) Çiçek hastalığı
B) Chlonorchis sinensis- Schistosoma haematobium
C) Chlonorchis sinensis – Trichinella spiralis
D) Trichinella spiralis – Dracunculus medinensis
E) Paragonimus westermani–TrichurisTrichura
D) Respiratuar sinsityal virus (RSV)
68 – B
TU
E) Adenovirüs
İyi pişmemiş balık etlerinden insanan bulaşan ve safra yollarını tutan Chlonorchis sinensis’in kolanjiokarsinom etyolojinde rol oynadığı bilinmektedir. Ayrıca vasküler bir parazit olan
Schistosoma haematobium’um mesane karsinomunda rol
alabildiği ortaya konulmuştur.
65 – D
RSV çocukluk çağı bronşiolit ve pnömoni etkenlerinden bir
tanesidir. Bu etkenin neden olduğu hastalıkta ribavirin halen
tercih edilen ajan olup immunglobulin ve monoklonal antikorlar gerek tedavi gerekse profilaksi amacıyla kullanılan yardımcı tedavi yöntemleridir. RSV’ye karşı halen aktif olarak kullanılan bir aşı söz konusu değilkdir.
69. Ekstrasellüler ve fungal infeksiyonlarda rol olan Th17’yi
aktive ederek nötrofilleri aktive eden sitokin aşağıdakilerden hangisidir?
66. Mikroaerofilik olmayan bakteri aşağıdakilerden hangisidir?
A) IL-12
B) IL- 7
A) Treponema pallidum B) Bacillus anthracis
C) IL- 5
D) IL- 10
C) Campylobacter jejuni D) Helicobacter pylori
E) IL-23
E) Borrelia burgdorferii
69 – E
66 – B
Th17 başta IL-23 olmak üzere TGF-beta + IL-6 tarafından aktive edilmekte olup ekstrasellüler ve fungal infeksiyonlarda rol
oynanan immün yapıdır.
T.pallidum, Campylobacter, Helicobacter ve Borrelia burgdorferii mikroaerofilik olan başlıca bakterilerdir. Bacillus anthracis ise zorunlu aerob bir bakteridir.
15
www.tusem.com.tr
Temel Bilimler / T 41 - 7
70. Tip IV aşırı duyarlılık reaksiyonuna neden olması beklenmeyen infeksiyon aşağıdakilerden hangisidir?
A) Bruselloz
B) Tifo
C) Listeriyoz
D) Bartonelloz
73. Yoğun bakımda izlenen ve total parenteral nutrisyon
(TPN) kullanan hastada ortaya çıkan ateş nedeniyle alınan kan kültürlerinde Candida ürüyor. Bu durumda saptanan en olası Candida türü aşağıdakilerden hangisidir?
E) Kızıl
70 – E
A) C.albicans
B) C.parapsilosis
C) C.glabrata
D) C.krusei
E) C.tropicalis
Gecikmiş tipte aşırı duyarlılık reaksiyonu antikorun rol oynamadığı buna karşın hücresel immün sistemin rol oynadığı bir
reaksiyondur. İntrasellüler patojenlerin rol oynadığı infeksiyonlarda hücresel immün sistem rol oynadığından bruselloz,
tifo, listeriyoz ve bartonelloz gibi infeksiyonlarda gecikmiş tipte aşırı duyarlılık reaksiyonu ve granulom oluşumu beklenen
bir cevaptır. Kızıl ise ekstrasellüler patojen olan S.pyogenes tarafından üretilen eritrojenik toksin ile oluşturulan döküntülü
bir hastalık olup tip IV reaksiyon söz konusu değildir.
73 – B
M
Kandida infeksiyonlardan en çok saptanan etken C.albicans
olmakla birlikte İ.V. kateter infeksiyonlarında en sık izole edilen etken olarak C.parapsilosis karşımıza çıkmaktadır.
74. Mantarların seksüel çoğalma şekillerinden olmayan
aşağıdakilerden hangisidir?
71. Viral infeksiyonların yok edilmesinde primer rol alan
hücresel immünite elaman aşağıdakilerden hangisidir?
A) Bazidiospor
B) Askospor
C) Sporangiospor
D) Zygospor
SE
E) Oospor
A) Nötrofil
B) Natural killer
74 – C
C) Eozinofil
D) Bazofil
Mukorale (Zygomycetea) ailesinin eşeysiz üreme formu Sporangiospor iken eşeyli üreyen formu Zygospor’dur.
E) B lenfosit
71 – B
75. Yaşam döngülerinde insanların son konak olmadığı nematod aşağıdakilerden hangisidir?
Viral infeksiyonlarda ortaya çıkan ilk immün yanıt Tip 1 interferon salınımıdır. Enfekte hücrelerdeki viral infeksiyonların
yok edilmesinde rol oynayan primer hücreler Natural killer ve
sitotoksik T (T8) hücreleridir.
A) Toxocara canis
TU
C) Enterobius vericularis D) Dracunculus medinensis
E) Ascaris lumbricoides
72. Akut Myeloid Lösemi tansı ile kemoterapi uygulanan ve
nötropeni gelişen hastada ortaya çıkan ateş nedeniyle
hastaya meropenem başlanıyor. Antibiyotik tedavine
yanıt alan hastanın ateşleri 10.günde nüksediyor. Fungal
infeksiyon düşünülen hastanın ampirik tedavisinde aşağıdaki antifungallerden hangisi başlanmamalıdır?
A) Flukonazol
B) Vorikonazol
C) Amfoterisin B
D) Posokonazol
75 – A
Toxocara canis/cati, Ancylostoma brasilience/caninum kedi
ve köpeklerin son konak olduğu ve insana bulaştığında erişkin
forma dönüşmeyen parazitlerdir. Bu nedenle şaşkın parazit
olarakta adlandırılan bu parazitler insanda viseral ve kütanöz
larva migrans etkenidirler.
76. Aşağıdaki besiyerlerinden hangisi mikobakterilerin
üretilmesinde kullanılır?
E) Kaspofungin
72 – A
A) MacConkey agar
Hematolojik malignitesi olan ve bu nedenle kemoterapi tedavisi verilen ve nötropeni gelişen hastalarda artmış bir fungal
infeksiyon söz konusudur. Olası patojenler arasında Aspergillus bulunmaktadır. Bu nedenle bu tip hastalarda aspergillus
etkinliği olan ajan başlanmalıdır. Flukonazol azol türevi bir antifungal olup aspergillus etkinliği mevcut değildir.
B) Löffler besiyeri
www.tusem.com.tr
B) Necator americanus
C) American Thorasic Society
D) Chapman besiyeri
E) Fletcher
16
Temel Bilimler / T 41 - 7
76 – C
Mikobakterilerin izolasyonunda kullanılan başlıca besiyerleri;
1.Yumurta bazlı olanlar: Löwenstein-Jensan besiyeri, Petragnani, American Thorasic Society (ATS) ve Ogava besiyeri
2. Agar bazlı olanlar: Middlebrook 7H10, 7H11
3. Hızlı kültür sistemleri: Mycobacterium indikatör growth tup (MGIT), BACTEC 460,vb. oluşur.
Mac Conkey ve EMB besiyeri Enterobactericea ailesi üyelerinin (E.coli, Salmonella, Proteus vb.) izolasyonunda, Löffler besiyeri ve
potasyum tellüritli besiyeri Corynebacterium diphteriae izolasyonunda, Chapman (mannitol salt agar) besiyeri S.aureus izolasyonunda, Fletcher ve Kortoff besiyeri ise Leptospiraların izolasyonunda kullanılan besiyeridir. Başlıca besiyerleri aşağıdaki Tabo’da
gösterilmiştir.
Tablo . Besiyerleri
Bakteri
Özellik
MacConkey agar ve
Eosin methylene blue agar (EMB)
Gr (-) enterik
bakteriler
Bakterilerin laktoza etkisi test edilir. Laktoz pozitif bakteriler pembe koloni (E. coli ve
Klebsiellla), laktoz negatifler renksiz koloni (Salmonella, Shigella ve Proteus) oluşturur.
Mannitol tuzlu agar
(Chapman besiyeri)
Staphylococcus
aureus
Mannitolü kullanan S. aureus sarı koloni oluşturur.
Löwenstein-Jensen, Middlebrook, ATS,
Petragnani, MGIT
Mycobacterium
Lowenstein-Jensen yumurta bazlı, Middlebrook agar bazlı besiyeri
CHROMagar
Mantar
Maya mantarlarını ayırt etmek için kullanılır
Kanamisin Vankomisin Laked Blood agar
(KVLD) , Anaerob agar,Tiyoglikolatlı buyyon
Anaerob Gr- bakteriler için
B. fragilis vb.
Neisseria
gonorrhoeae
Çukulatalı agara göre daha seçici bir besiyeridir. İnhibitör olarak besiyerine kolistin (Gr -),
nistatin (mantar) ve vankomisin (Gr +) katılır.
V. cholerae
V. cholerae besiyerinde sarı koloniler oluşturur.
Legionella
Francisella
Nocardia
L- sistein, ferik pirofosfat ve aktif kömür bulunan besiyeri
C. diphtheriae
Gri siyah koloniler
EHEC
Enterohemorajik E. coli (O157:H7) sorbütolü fermente etmediğinden renksiz koloniler
oluşturur
Özel besiyerleri
Thayer Martin
TCBS (Tiosülfat Citrat Bile Sucrose) / Alkali
by
BCYE (Buffered charcoal yeast extract)
Löffler veya
Tellürit agar
TU
Sorbitol MacConkey agar
SE
Seçici/ ayırtedici besiyeri
M
Besiyeri
CIN agar (Cefsoludin Irgasan Novobiosin
agar)
Yersinia
enterocolitica
Öküz gözü görünümünde koloniler oluşturur
Bordet-Gengau veya Regan- Lowe besiyeri
Bordetella pertussis
Nazofarenks sürüntü örneğinden B. pertussis izolasyonu için kullanılır
Eaton’s agar
Mycoplasma
İçerisinde lipit bulunan besiyerinde sahanda yumurta görünümünde koloniler
77. Aşağıadi hücresel değişikliklerden hangisi apoptoz lehinedir?
A) Hücre şişmesi
B) Kromatin kondensasyonu
D) Hücresel yağlanma
E) Karyolizis
C) Hücre membranında parçalanma
77 – B
APOPTOTİK MORFOLOJİ
Apoptotik hücrelerde izlenen 4 major morfolojik bulgu:
1. Hücresel büzülme (küçülme): Apoptozisde hücre ve çekirdeğin, hacmi küçülerek yoğunlaşmaya başlar.
2. Kromatin kondansasyonu: Apoptozisin en karakteristik bulgusudur. Kromatin nükleer membranın hemen altında periferal
kondanse yerleşim gösterir ve sonra parçalanır.
3. Stoplazmik bleb, hücrenin parçalara ayrılması ve apoptotik cisimlerin oluşumu: Apoptoz sırasında sitoplazmik membrandan
büyük veziküller (kabarcıklar) oluşur ve bunlar hücre yüzeyinden ayrılırlar, bunlara apoptotik cisimler denmektedir.
4. Apoptotik cisimlerin makrofajlar tarafından fagositozu: Apoptotik cisimciklerin makrofajlar tarafından fagositozunu kolaylaştıran moleküller fosfotidilserin ve trombospondindir. Ayrıca apoptotik hücrelere bağlanan C1q apoptotik cisimlerin tanınmasına yardımcı olur.
17
www.tusem.com.tr
Temel Bilimler / T 41 - 7
79 – C
***Apoptozis sürecinde plazma membran bütünlüğü bozulmaz.
***Apoptotik hücrelerde karakteristik olarak DNA 50-300 kliobazlık parçalara ayrlır. Sonrasında bu parçalar Ca ve Mg bağımlı endonükleazlarla parçalanır. Elektroforezde tipik merdiven görünümü izlenir. Bu görünüm bazen nekrotik hücrelerde
de izlenebilir.
***Apoptotik hücrelerde kromatin kondansasyonu olur ve
kromatin parçalara ayrılır. Parçalanan kromatin içeriğini saran sitoplazmik tomurcuklar oluşur. Sitoplazmik tomurcuklar
küçük, bazıları çekirdek içeren parçacıklardır. Bu parçacıklara
apopitotik cisimcikler denir. Bu cisimcikler sayesinde hücre
makrofajlarca fagosite edilir.
Transforme edici büyüme faktörü- β (TGF- β) fibroblastların
ve düz kas hücrelerin proliferasyonunu uyarır. Fibroblast kemotaksisini uyarır, kollajen, fibronektin ve proteoglikan yapımını
arttıran potent bir fibrojenik ajandır. Matriks proteazlarını azaltarak ve proteaz inhibitörlerinin aktivitesini arttırarak kollajen
yıkımını önler. TGF- β özellikle akciğerler, böbrek ve karaciğerde
kronik inflamatuar durumlarda fibrozis gelişimine katılır.
M
80. Visseral kanserlere bağlı prokoagülan salınımına sekonder tekrarlayan migratuar tromboflebit gelişmesi
ile karakterize tablo aşağıdakilerden hangisidir?
A) Antifosfolipid antikor sendromu
78. Akut inflamasyonda aşağıdaki lökosit hareketlerinden
hangisi intertisyel dokuda gerçekleşir?
A) Marjinasyon
B) Rolling
C)Adezyon
D)Kemotaksis
B) Tümör lizis sendromu
C) Akantozis nigrikans
D) Trousseau sendromu
E) Lambert-Eaton myastenik sendrom
78 – D
SE
E) Diapedez
80 – D
Trouseau sendromu: Tekrarlayan migratuar venöz tromboz
oluşumu ile karakterizedir. İç organ adenokanserleri özellikle
pankreas ve gastrointestinal sistemin müsin üreten adenokarsinomları, akciğer ve over kanserine eşlik ederler.
İNFLAMASYONDA LÖKOSİT HAREKETLERİ:
1. Marginasyon: Staz lökositlerin damar endoteline yaklaşmasına neden olur.
2. Yuvarlanma (rolling): Adezyon başlangıcı veya lökositlerin
gevşek tutunmasına denir. Selektinler ile oluşur.
3. Adezyon (yapışma): Lökositlerin endotele sıkıca yapışmasına denir Endotel yüzeyindeki ICAM-1 ile lökosit yüzeyindeki
integrinler (LFA-1 ve MAC-1) ile gelişir.
TU
81. Aşağıdaki aşırı duyarlılık reaksiyonların hangisinin patogenezinde antikorların rolü bulunmaz?
A) Tip I hipersensitivite B) Tip II hipersensitivite
4. Transmigrasyon (diapedez): Lökositlerin endotel hücrelerin arasından geçiş yaparak ekstravasküler alana geçmesidir.
Hem endotel hem de lökosit yüzeyinde bulunan PeCAM ile
gelişir. Lökositlerin transmigrasyonu esas olarak postkapiller
venüllerde olur.
C) Tip III hipersensitivite D) Tip IV hipersensitivite
E) Tip VI hipersensitivite
81 – D
Tip IV hipersensitivite reaksiyonları hücre aracılı, diğerleri (Tip I-IIIII) antikor aracılı meknaizmalarla gerçekleşir. Tip I ADR’de IgE,
Tip II ve Tip III ADR’de IgG ve Ig M antikorları patogenezde etkilidir. Tip IV hipersensitivite reaksiyonları T lenfositlerce gerçekleşir.
5. Kemotaksis: Damar dışına çıkan lökositlerin iltihaba neden olan
mikroorganizma veya hasarın yoğun olduğu bölgeye göçüdür.
79. Aşağıdaki büyüme faktörlerinden hangisi fibroblastların proliferasyonunu uyararak kollajen yapımınından
sorumlu, potent fibrojenik ajandır?
82. Aşağıdaki gen ürünlerinden hangisi hücrede sinyal ileti
proteini olarak görev yapar?
A) Epidermal growth faktör
B) Vasküler endotelyal growth faktör
C) Transforming growth faktör-β
A) CerbB2
B) C-KİT
D) Transforming growth faktör-α
C) RAS
D) MYC
E) Keratinosit growth faktör
E) P53
www.tusem.com.tr
18
Temel Bilimler / T 41 - 7
82 – C
84 – B
Sinyal iletiminde görev alan en önemli proteinler RAS, ABL,
RAF, MAP kinaz’dır.
Pterjium intrapalpebral aralıkta yerleşen, konjonktivanın devamı
gibi görünen fibrovasküler bir kitledir. Genellikle UV ışını maruziyeti sonucu gelişir. Dolayısıyla ileri yaşlarda görülmesi beklenir.
Doğuştan Metabolizma Bozukluklarını Düşündüren Anomaliler
Sinyal iletiminde RAS geninin fonksiyonu
C) Tümör iyi diferansiyedir.
83 – C
Kaseklemler
Myopati
Anormal
hareket
A) Kawasaki hastalığı
B) Wegener granülomatozisi
C) Takayasu arteriti
D) Henöch Schönlein purpurası
E) Lökositoklastik vaskülit
85 – C
D) Anaplastik hücrelerden oluşmuştur.
E) Tümörün evresi düşüktür.
Gözler
Katarakt
Kiraz
kırmızısı
makül
Lens
dislokasyonu
Glokom
SE
B) Tümörün evresi yüksektir.
Gastrointestinal
Beslenme
bozukluğu
Tekrarlayan
kusmalar
Sarılık
85. Aşağıdaki vaskülit tiplerinden hangisi sıklıkla elastik arterleri tutar?
83. Glob korne yapıları ve tek hücre keratinizasyonları gösteren, skuamöz adalar oluşturmuş derideki skuamöz
hücreli karsinomla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi
söylenebilir?
A) Tümör az diferansiyedir.
Nörolojik
Hipotoni
Hipertoni
Süregen
letarji
Koma
Nöbet
geçirme
M
Genel
Dismorfik
özellikler
Sağırlık
Selfmutilasyon
Anormal saç
Anormal vücut
ya da idrar
kokusu
HSMG, kardiyomegali
Hidrops
Takayasu arteriti (Nabızsızlık hastalığı)
Orta ve büyük çaplı arterleri tutan ve üst ekstremitelerde nabızda
belirgin zayıflama ve oküler bozuklukların olduğu granülamatöz
bir vaskülitdir. Klasik olarak aort arkını tutar. Klinik tablodan sorumlu bulgular, vaskülit ve sonrası gelişen, özellikle aort arkı ve
dallarında olmak üzere kaynaklandığı bölge ve distalinde daralma ve tıkanıklara yol açan fibröz kalınlaşmadır. Mikroskopik incelemede dev hücre içeren kronik granülomatöz vaskülit vardır.
TU
Diferansiyasyon, tümör hücrelerinin normal öncü hücrelerine
morfolojik ve fonksiyonel benzerliğine denir. İyi diferansiye
tümör hücreleri normal karşıtlarına morfolojik ve işlevsel
olarak benzerler. Endokrin organların benign tümörleri ve iyi
diferansiye karsinomları, organın normal salgıladığı hormonları üretebilir. İyi diferansiye skuamöz hücreli karsinomlarda
tümör hücreleri skuamöz adalar oluştururlar, keratin yapabilir ve glob korne yapıları ve/veya tek hücre keratinizasyonları
izlenebilir.
Komplikasyonları; Pulmoner arter tutulumu ile pulmoner
hipertansiyon aort yetmezliği, zamanla aort dilatasyonu, kor
pulmonale, koroner ağızlarının tutulumuna bağlı olarak da
MI, nörolojik defisitler, körlük gelişebilir.
84. Yenidoğan bir bebekte aşağıdaki göz bulgularından
hangisi doğuştan metabolizma bozukluğunu düşündürmez?
A)Katarakt
B) Ptergium
C) Kiraz kırmızısı makül
D) Lens dislokasyonu
E)Glokom
Sık Görülen Vaskülitlerin özellikleri
19
www.tusem.com.tr
Temel Bilimler / T 41 - 7
86. Mitral kapak obstrüksiyon semptomları olan 42 yaşın-
88. Plevral kavitenin sıvı ile dolmasına sekonder komşu
akciğerlerde kollaps oluşması hangi tip atelektaziye
neden olur?
daki kadın hastada ekokardiografide sol atriumda kitle
lezyonu izlenmektedir. Kitleden alınan biyopsinin kesit-
lerinde miksoid hiposelüler stromada yıldızsı (stellat)
A) Kompresyon atelektazisi
hücreler izlenmektedir.
B) Kontraksiyon atelektazisi
Bu olguda en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
C) Rezorpsiyon atelektazisi
A) Anjiosarkom
B) Lipom
D)Mikroatelektazi
C)Miksom
D)Rabdomyom
E) Skatrizyan atelektazisi
E)Fibroelastom
88 – A
86 – C
Kompresyon atelektazisi plevral kavitenin sıvı eksuda, tümör,
kan, lenf sıvısı, hava ile dolması sonucunda veya tansiyon pnömotoraksta bitişik akciğerlerde kollaps gelişir. En yaygın nedeni
konjesitif kalp yetmezliğine bağlı oluşan plevral efüzyonlardır.
Nadiren peritonit, diyafram altı abseler veya cerrahi sonrası ağır
hastalarda diyaframın anormal yükselmesi ile bazal atelektazis
oluşur. Mediasten etkilenen akciğerin tersi tarafında yer değiştirir.
SE
M
Yetişkinlerde primer en sık görülen tümör miksomdur. Kadınlarda daha sıktır ve 4-5. dekatkarda görülür. %90’ı atriumda
yerleşir ve sol atriumda daha sık görülür. En sık fossa ovalisten
kaynaklanırlar. Genellikle saplıdır. Miksoid zeminde stellat veya
globuler (lepidik) hücreler, endotelyal hücreler, düz kas hücresi ve undiferansiye hücrelerden oluşur. Bazıları saplıdır. Saplı
şekli sistol sırasında AV kapaklara ve bazen kapakların arasına
girebilecek şekilde hareketlidir ve buna bağlı obstrüksiyonlar
görülebilir. (senkop, ani ölüm görülebilir) Ayrıca miksomlarda
sistemik embolizasyon da sıktır. Carney kompleksinde atrial
miksom görülebilir.
89. Dört yaşında nefrotik sendrom bulguları olan hastadan
böbrek biopsisi yapılıyor. Işık mikroskobunda glomerüller normal olarak değerlendiriliyor. Elektron mikroskobik incelemede podositlerde düzleşme izleniyor. Bu hastada aşağıdaki immünofloresan bulgularından hangisi
en olasıdır?
A) Glomerüler bazal membranda granüler IgG birikimi
87. Aşağıdaki lenfoma tiplerinden hangisi Ig H ile c-MYC
geni arasında oluşan t(8;14) translokasyonu taşır?
B) Glomerüler bazal membranda lineer IgG birikimi
C) Mezengial IgA depolanması
B) Lenfosit predominant Hodgkin lenfoma
D) Kapiller duvarda C3 birikimi
C) Burkitt lenfoma
E) C3 ve Ig depozitlerinin olmayışı
TU
A) Akut lenfoblastik lenfoma
D) Anaplastik büyük hücreli lenfoma
89 – E
E) Mikozis fungoides
Minimal Değişiklik Hastalığı (Lipoid nefroz)
• Çocuklarda nefrotik sendromun en sık nedenidir.
• Selektif proteinüri, hipoalbüminemi, ödem, hiperlipidemi
ve lipidüri ile seyreder.
• Proteinürinin nedeni glomerüller kapiller duvarın bozulması sonucu plazma proteinlerine aşırı geçirgenlik ve glomerüler polianyon kaybıdır.
• IM (ışık mikroskopi)bulguları: Olguda ışık mikroskopisinde
glomerüller normaldir. Proksimal tübül epitel hücrelerinde
lipit ve yağ birikimine bağlı vakuolizasyon görülebilir.
• EM (Elektron mikroskopi) bulguları: Visseral epitel hücrelerinde podositlerde düzleşme veya silinme
• IF (İmmünfloresan) bulguları: Madde birikimi saptanmaz.
• Prognozu iyidir. Çocuklarda kortikosteroid trdavisi ile genellikle düzelir. Erişkinlerde prognoz biraz daha kötüdür.
87 – C
Burkitt lenfoma genellikle çocuk ve genç erişkinlerde izlenen B hücreli yüksek grade’li lenfomalardır. 3 alt tipi vardır
ve tipler arasında aynı histolojik özellikler, farklı klinik, genotipik ve virolojik özellikler vardır. Genellikle ekstranod gelişirler. İnsanlarda en hızlı prolifere olan tümördür. Agresif seyir
gösterir ancak yüksek doz kemoterapiye iyi yanıt verirler. Burkit lenfomada orta büyüklükte, hafif bazofilik veya amfofilik
sitoplazmalı, birkaç nükleoluslu, kaba kromatinli oval nüveli
lenfoidlerin diffüz infiltrasyonu indekstir. Mitotik indeksin ve
apoptotik tümör hücre ölüm indeksinin yüksekliği tipik bir
özelliktir. Burkitt lenfomanın bütün formları 8. kromozomda
c-MYC geni ile 14. kromozomdaki IgH arasında t(8;14) translokasyonu taşırlar.
www.tusem.com.tr
20
Temel Bilimler / T 41 - 7
90. Prostat biyopsi materyalindeki aşağıdaki bulgulardan
hangisi prostatik adenokarsinom lehinedir?
91. Aşağıdakilerden hangisi reflü özofajitinin histolojik bulgularından değildir?
A) Atrofik bezler
B) Nükleol belirginliği
A) Skuamöz epitelde eozinofil, nötrofil ve lenfosit infiltrasyonu
C) Korpora amilesa
B) Bazal tabakada hiperplazi
D) Bazal membranı sağlam asinuslar
C) Lamina propriada papillalarda uzama
E) İntertisyel lenfosittik infiltrasyon
D) Kapillerde konjesyon
E) Kolumnar metaplazi ve goblet hücrelerinin varlığı
90 – B
91 – E
Reflü özofajiti (GÖRH), genellikle 40 yaş sonrası görülen, mide
içeriğinin alt özofagusa reflüsü sonucu gelişen inflamatuar prosestir. Hastalarda disfaji, retrosternal yanma, ekşimsi mide içeriği
regürjitasyonu vardır. Bazen hematemez veya melena görülebilir.
GÖRH’nin histolojik tanısı:
Alt özofagial skuamöz epitelde;
İntraepitelyal eozinofil, lenfosit ve nötrofil infiltrasyonu
Bazal tabaka hiperplazisi
Lamina propriada papillalarda uzama ve kapiller hiperemi/konjesyon
GÖRH’nın komplikasyonları
Kanama
Ülser
Striktür
Barret özofagusu ve buna sekonder adenokarsinom gelişme riski
SE
M
Erkeklerde en sık izlenen ve akciğerden sonra ikini sıklıkta ölüme neden olan kanser prostat kanseridir. Genellikle 50 yaş
üstünde gelişir ve yaşla sıklığı artar. Etiyolojide yaş, ırk, aile
öyküsü, hormon düzeyi (androjen) ve çevresel etkiler sorumlu tutulmaktadır. Diyette yüksek oranda yağ bulunmasının riski
arttırdığı; likopenler, A ve E vitamini, selenyum ve soya ürünlerinin riski azalttığı düşünülmektedir. Prostat kanserlerinin
yaklaşık %95’i asiner (konvansiyonel/klasik) adenokarsinomdur. Prostat adenokarsinomu terimi aksi belirtlmedikçe asiner
adenokarsinomu tanımlar. Prostat kanserleri lokal yayılımla en
sık vezikula seminalise ve mesane boynuna, hematojen yolla
en sık kemiklere metastaz yapar. Lenfatik yayılım da sıktır ve ilkin obturatuar LN’larına yayılır. Kemik metastazları osteoblastik
olabilir. Kemiklerden en sık lomber vertebraya metastaz yapar.
Sonra sırasıyla femur proksimali, torakal vertebra ve kostalara
metastaz yapar. Erkelerde kemiklerde osteoblastik metastaz
varlığında ilk araştırılması gereken prostat kanseridir. Böyle
bir hastada rektal muayene ve serum PSA düzeyi ölçülmeli ve
transrektal prostat biyopsisi yapılmalıdır. Prognozda en öenmli
parametre evredir. Gleason gradeleme sistemi de evre ile birlikte prognoz değerlendirmesinde önemli bir parametredir.
TU
92. Aşağıdaki sendromlardan hangisinde bağırsaklarda
adenomatöz polipler izlenir?
A) Cowden sendromu
Prostat adenokarsinomun histolojik özellikleri;
B) Gardner sendromu
• Neoplastik glandlar daha küçüktür ve daha kalabalıktır.
(sırt sırta vermiş görünüm)
C) Cronkhite -Canada Sendromu
• Glandlar tek sıralı epitelle döşelidir, myoepitelyal (bazal)
hücre tabakası izlenmez.
E) Peutz Jeghers Sendromu
D) Bannayan-Ruvalcaba-Riley Sendromu
92 – B
• Hücrelerde nüvelerde büyüklük ve özellikle nükleol belirginliği tanıda önemlidir. (Nüvelerde pleomorfizm azdır ve
mitoz seyrek olabilir.)
Gastrointestinal Polipozis Sendromlarındaki Gen Mutasyonları
• Perinöral invazyon sıktır.
Sendrom
Gen
GIS Patolojisi
Peutz-Jeghers Sendromu
LKB1/SKT 11
Hamartomatöz polipler
Jüvenil Polipozis Sendromu SMAD4, BMPR1A
Hamartomatöz polipler
• Neoplastik glandların lümeninde musinöz mavimsı materyal veya eozinofilik amorf materyal veya kristaloid yapıları
malignite lehinedir.
Cowden Hastalığı
Hamartomatöz polipler
• Corpora amylacea, prostat kanserinde nadirdir. Daha çok
BPH’de izlenir.
• Ekstraprostatik yayılım
• Çevre dokuda yüksek grade’li PIN odakları
21
PTEN
Crokhite-Canada SendroNon-herediter
mu
Hamartomatöz polipler
Tuberoz Skleroz
TSC1, TSC2
Hamartomatöz polipler
Familyal Adenomatoz Polipozis (FAP)
Klasik FAP
Atenüe FAP
Gardner Sendromu
Turcot Sendromu
MYH-ilişkili polipozis
APC
APC
APC
APC
APC
MYH
Adenomatöz polipler
www.tusem.com.tr
Temel Bilimler / T 41 - 7
93. Aşağıdakilerden hangisi intrahepatik ve ekstrahepatik
safra duktuslarının inflamasyonu ve obliteratif fibrozisi, korunmuş segmentlerde dilatasyon ile karakterize,
siroza ilerleyen bir hastalıktır?
95. Aşağıdakilerden hangisi lokus sereleus ve substantia
nigrada solukluk, pigment kaybı ve katekolaminerjik
nöron kaybı ile birlikte gliozisin izlendiği nörodejeneratif hastalıktır?
A) Primer biliyer siroz
A) Alzheimer hastalığı B) Parkinson hastalığı
B) Sekonder biliyer siroz
C) Pick hastalığı
C) Primer sklerozan kolanjit
E) Huntington hastalığı
D) Von-Meyenburg kompleksi
D) Multiple skleroz
95 – B
E) Wilson hastalığı
Parkinson hastalığında lokus sereleus ve substantia nigrada
solukluk, mikroskopik incelemede bu bölgelerde pigment kaybı ve kolinerjik nöronlarda kayıp ile birlikte gliozis vardır. Kalan
nöronların bir kısmında Lewy cisimcikleri bulunabilir. Bunlar
çoğunlukla berrak bir halo ile çevrili tek ya da çok sayıda eozinofilik yuvarlak ya da uzun sitoplazmik inklüzyonlardır.
93 – C
M
Primer sklerozan kolanjit, orta yaşlarda ve erkeklerde daha
sıklıkla görülen patolojidir. İntrahepatik ve ekstrahepatik safra
yollarının bazı segmetlerini daraltan fibrozis (onion skin) ve safra duktuslarında lenfositik indiltrasyon, safra duktus epitelinde
progresif atrofi ve duktusların lümenlerinde tıkanma olur. PSK
sıklıkla inflamatuar barsak hastalığı (ülseratif kolit) ile birlikte
görülür. Ortalama yaşam süresi 6 yıldır. Kolanjiokarsinom riski
artmıştır
96. Otuz beş yaşında kadın hastanın tiroid ultrasonogra-
SE
fisinde 2,5 cm çapında düzensiz sınırlı, içinde punktat
kalsifikasyonlar bulunan nodül saptanıyor. Nodüle yapılan İİAB’de ince kromatinli, yer yer grooving (nükleer
yarıklanma), intranükleer inklüzyon ve molding (yığılma)
gösteren atipik tirositler izleniyor.
A) Medüller karsinom B) Foliküler karsinom
94. Aşağıdakilerden hangisi polikistik over sendromunda
overlerde görülmesi beklenmez?
C) Adenomatöz nodül D) Papiller karsinom
A) Korpus luteum ve korpus albikans
E) Hashimoto tiroiditi
96 – D
TU
B) Folikül kistleri
C) Stromal hiperplazi
TROİD PAPİLLER KARSİNOMU
D) Folikül kisti
En sık görülen tiroid kanseridir. En sık 20-40 yaş arasında
görülür. Daha önceden iyonize radyasyonla karşılaşmış kişilerde görülen tiroid kanserlerinin çoğunluğunu oluşturur.
E) Overlerde büyüme
94 – A
Klinik: Genellikle asemptomatik tiroid nodülleri şeklinde
ortaya çıkar. Bazen ilk belirti servikal LN’da kitle olabilir.
Ses kısıklığı, öksürük, disfaji, solunum sıkıntısı ilerlemiş
vakalarda olabilir. Sintigrafide çoğu solid nodüllerdir. İİAB
ile yüksek oranda tanı konulabilir. Prognozu çok iyidir. 10
yıllık sağ kalım %95’in üzerindedir.
Polistik over sendromu (Stein-Leventhal sendromu) kronik
anovulasyon ve hiperandrojenizm ile karakterize bir hastalıktır. Doğurganlık çağındaki kadınların %3-7’sinde gelişir. Genellikle 3. dekatta görülür. Hastalarda LH/FSH oranı artmıştır.
Hastalarda oligomenore, anovulasyon, hirsutizm, obesite ve
infertilite izlenir. USG’de her iki overde kortekste çok sayıda
folikül kisti izlenir. Olgularda oligomenore, kronik anovulasyon, hirsutizm, obesite, infertilite izlenebilir. Hastalarda akneler ve alpesi izlenebilir. PKOS’de her iki over normalin 2-5 katı
kadar büyüyebilir. Overlerde subkoritkal çok sayıda foliül kisti
izlenir. Kistler içte granüloza dışta hiperplastik luteinize teka
hücreleri ile döşelidir. Overlerde subkortikal stromada fibrozis
belirgindir. Korpus luteum genellikle izlenmez.
www.tusem.com.tr
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
Morfoloji: Solid veya multifokal olabilir. Genellikle düzensiz sınırlı ve kapsülsüzdür. Bazı alt tiplerinde kapsül olabilir.
Kesit yüzeyi beyaz renkli, sert ve granüler görünümdedir.
Mikroskopta; küboidal epitelle döşeli fibrovasküler korları
bulunan papiller yapılar içerir. En önemli özelliği hücrelerin nükleus özellikleridir. İnce kromatinli, buzlu cam yapısında nüve, stoplazmik girintilerden dolayı intranükleer
22
Temel Bilimler / T 41 - 7
inklüzyon, grooving ve molding görülebilir. Psammom
cisimcikleri %40-50 vakada görülen konsantrik kalsifiye
yapılardır. Medüller ve foliküler karsinomda görülmez. Bir
lenf nodunda veya tiroid dokusunda psammom cismi varsa, gizli bir papiller karsinom akla gelmelidir. En sık lenfatik
invazyonla boyundaki lenf nodlarına yayılır. Hematojen yayılım nadirdir, bu şekilde en sık akciğerlere metastaz yapar.
Brown tümörü: Zayıflamış kemiklerde kırık alanlarında kanamalar nedeniyle hemosiderin birikimi görülür. Bu lezyona
renginden dolayı Brown tümörü denmiştir. Bu non neoplastik tamir reaksiyonu dev hücreli kemik tümörüne benzer.
99. İlaçların faz 1 metabolizmasında rol alan aşağıdaki sitokrom p450 (CYP) enzimlerinden hangisi indüklenmez?
A) CYP1A2
B) CYP2C19
C) CYP2D6
D) CYP2E1
E) CYP3A4
99 – C
Papiller tiroid kanserinde kötü prognositik faktörler
Yaş> 40
Ekstratiroidal yayılım
Uzak metastaz varlığı
CYP
97. Aşağıdaki tümörlerden hangisi göz kapağının Meiobomian bezlerinden gelişen malign tümördür?
B) Apokrin karsinom
C) Sebaseöz karsinom D) Skuamöz hücreli karsinom
E) Bazal hücreli karsinom
97 – C
İndükleyen
İnhibitör
CYP1A2
Sigara / Omeprazol
Fluvoksamin
CYP2A6
Rifampin / Fenobarbital
Tranilsipromin
CYP2B6
Fenobarbital / Siklofosfamid
Klopidogrel
CYP2C8
Rifampin / Barbitürat
Trimetoprim
CYP2C19
Barbitürat / Rifampin
Omeprazol / Flukonazol
CYP2D6
---
Kinidin / Paroksetin
CYP2E1
Kronik alkol / İzoniazid
Disülfiram
CYP3A4
Barbitürat / Karbamazepin / Makrolid / Simetidin / Azol anFenitoin / Rifampin / Gluko- tifungal / Verapamil / Diltiazem
kortikoid / Glitazon
/ Gemfibrozil / Greyfurt suyu
SE
A) Erkin karsinom
M
Tablo: Enzim İndüksiyonu / İnhibisyonu
Sebaseöz karsinom, göz kapağının meiobomian bezlerinden
gelişen, agresif seyirli malign deri eki tümörüdür.
100. Aşağıdaki kolinerjik ilaçlardan hangisi postoperatif üriner retansiyon, ileus ve diyabetik gastroparazi tedavisinde oral yoldan kullanılır?
98. Aşağıdakilerden hangisi hiperparatiroidizmde kemikte
görülen bulgulardan değildir?
A) Subperiostal rezorbsiyon B) Dissekan osteitis
A) Pilokarpin
TU
C) Brown tümör
D) Osteitis fibroza sistika
B) Edrofonyum
E) Kemiklerde mozaik patern
C)Karbakol
98 – E
D) Sevimelin
Kemiklerde mozaik patern Paget hastalığının bulgusudur.
E)Betanekol
Primer veya sekonder hiperparatiroidizmde;
Osteoklast aktivitesi artar ve özellikle subperiostal rezorpsiyona neden olur. Subperiosteal rezorpsiyon kortekste incelmeye ve diş köklerinin çevresinde lamina dura
kaybına neden olur. Röntgende özellikla 2-3. falankslarda
radyolüsen alanlar izlenir.
Süngerimsi kemikte osteoklastlar bir tünel açarak trabekülleri boydan boya oyar. Buna dissekan osteitis denir.
Osteitis fibroza sistika: Eriyen kemiğin yerini fibröz bağ
doksu alır ve bu bağ dokusu içinde mikrokistler gelişir ve
bu lezyona osteitis fibroza kistika denir.
Kemiğin Von Recklinghausen hastalığı: Yaygın osteitis fibroza kistika lezyonları bulunması durumunda kemiğin Von
Recklinghausen hastalığı denir.
100 – E
Betanekol
Santral sinir sistemine geçemeyen kolin esteridir. Asetilkolinesteraza dirençlidir. Yalnızca muskarinik reseptörleri uyarır.
Farmakolojik etkileri atropin tarafından tamamen önlenir. Nikotinik etkisi olmadığı için gangliyonlarda ve iskelet kaslarında
etki yapmaz.
Gastrointestinal ve üriner sistemdeki muskarinik reseptörlere
afinitesi yüksektir. Postoperatif üriner retansiyon (nörojenik
mesane), ileus ve diyabetik gastroparazi tedavisinde oral yoldan kullanılır. Taşa veya tümöre bağlı ileusta (obstrüktif ileus)
kontrendikedir.
23
www.tusem.com.tr
Temel Bilimler / T 41 - 7
101. Aşağıdaki antibiyotiklerden hangisi duyarlı bakterilerin neden olduğu pnömoni tedavisinde kullanılmaz?
A) Daptomisin B) Seftazidim
D) Seftriakson
E) Levofloksasin
C) Doksisiklin
101 – A
Lipopeptit Antibiyotik (Daptomisin)
Streptomyces roseoporus’dan elde edilir. Bakteride stoplazmik membrana bağlanır. Kalsiyum ve potasyum dengesini değiştirerek
hücre membranını depolarize eder. İntraselüler DNA, RNA ve protein sentezini baskılar. Bakterisid etkilidir.
Böbrekler yoluyla elimine edilir. Kreatin kelensi 30 mL/dakika’nın altında dozu ayarlanmalıdır. Yalnızca gram(+) bakterilere etkilidir.
Metisiline dirençli stafilokok ve vankomisine dirençli enterokok tedavisinde intravenöz infüzyonla kullanılır.
M
Myopati ve kreatin kinaz artışı yapar. Kreatin kinaz düzeyi haftalık takip edilmelidir. Statinlerle birlikte verilmez. Karaciğer transaminazlarını artırır. Pulmoner surfaktan tarafından antagonize edildiği için pnömoni gibi alt solunum yolu enfeksiyonlarında kullanılmaz.
Uzun süren tedavide alerjik pnömonitis gelişebilir.
102. Aşağıdaki antiaritmik ilaçlardan hangisi ventriküler aritmilerde yeterli etki yapmaz?
B) Dofetilid
D) Lidokain
E) Sotalol
102 – B
Tablo: Antiaritmikler
C) Prokainamid
SE
A) Amiodaron
İlaç
AV nodda refrakter periyod
PR
QT
Ventriküler aritmi
Supraventriküler taşikardi
Kinidin
↑↓
↑↓
↑↑
+++
+
Prokainamid
↑↓
Disopiramid
↑↓
Değişmez
Değişmez
Flekainid
↓
↑↑
+++
+
↑↑
+++
+
0
0
+++
Etkisiz
0
0
+++
Etkisiz
↑
0
++++
+
TU
Lidokain
Meksiletin
↑↓
↑↓
Propafenon
↓
↑
0
+++
+
Propranolol
↑↑
↑↑
0
+
+
Sotalol
↑↑
↑↑
↑↑↑
+++
+++
Amiodaron
↑↑
Değişken
↑↑↑↑
+++
+++
↑
-
+++
0
0
↑↑
Etkisiz
++
Dronedaron
Dofetilid
Verapamil
↑↑
↑↑
0
-
+++
Diltiazem
↑↑
↑
0
-
+++
Adenozin
↑↑↑
↑↑↑
0
?
++++
103. Aşağıdaki antiasitlerden hangisi konstipasyon, hipofosfatemi, ensefalopati, proksimal myopati ve kronik böbrek yetmezliği olanlarda diyaliz demansına neden olabilir?
A) Sodyum bikarbonat
B) Kalsiyum karbonat
C) Magnezyum hidroksit
D) Alüminyum hidroksit
E) Simetidon
www.tusem.com.tr
24
Temel Bilimler / T 41 - 7
103 – D
Nikotinik reseptörlerin bulunduğu yerler
Antiasitler
Sempatik gangliyon
İskelet kası
Sodyum bikarbonat
Parasempatik gangliyon
Santral sinir sistemi
Suda yüksek oranda eridiği için etkisi en hızlı başlayan ve en
hızlı biten antasit ilaçtır. Sistemik dolaşıma geçerek metabolik
alkaloza neden olabilir. Hipertansiyon ve kalp yetmezliği bulguları ortaya çıkarabilir.
Adrenal medulla
Medulla spinalisin reinshew hücreleri
105. Bipolar hastalık tedavisinde kullanılan lityumun yan tesirleri aşağıdakilerden hangisinde birlikte verilmemiştir?
Asidi nötralize etme gücü en yüksek, metabolik alkaloz oluşturma riski düşüktür. Rebound asit sekresyonunu en fazla yapan antiasittir.
A) Hipertansiyon ve taşikardi
Magnezyum hidroksit
M
Kalsiyum karbonat
B) Nefrojenik diabetes insipidus ve poliüri
C) Hipotiroidi ve guvatr
D) Tremor ve motor hiperaktivite
Osmotik laksatif etkisi ile diyareye neden olur. Böbrek yetmezliği olan hastalarda kullanılmamalıdır.
E) Ödem ve kilo alımı
Alüminyum hidroksit
105 – A
Konstipasyon, hipofosfatemi, ensefalopati, proksimal myopati, osteoporoz ve kronik böbrek yetmezliği olanlarda diyaliz
demansına neden olabilir. Hiperfosfatemi ve nefrolitiyazis tedavisinde de kullanılır.
Lityumun Yan Tesirleri
I. Bronş düz kası
II. Otonomik gangliyonlar
Endokrin yan tesirler: Vazopresinin V2 ve TSH reseptörlerinin
G-proteini ile kenetlenmesini önler. Nefrojenik diabetes insipidus ve poliüri yapar. Lityuma bağlı poliüride plazma lityum
düzeyi takip edilerek amilorid kullanılır. Hipotiroidi ve guatra
neden olur. Böbrek ve tiroid fonksiyonları takip edilmelidir.
Kardiyovasküler yan tesirler: Hipotansiyon, bradikardi ve AV
uzaması yapar. Bradikardi-taşikardi sendromlarında kullanılması uygun değildir.
Diğer yan tesirler: Ödem ve kilo alımına neden olur (valproik
asitle alınınca daha fazla). Hastaların hemen hemen tamamında lökositoz görülür. Rutin CBC takibi yapılmalıdır.
TU
III. Atrioventrikler nod
SE
104.
Nörolojik yan tesirler: En sık yan tesiri tremordur. Koreatetoz,
ataksi, motor hiperaaktivite ve hiperrefleksi ortaya çıkabilir.
IV. İskelet kası
Yukarıdaki yerlerden hangilerinde bulunan kolinerjik
reseptörler atropin tarafından bloke edilemez?
A) I, II ve III
B) I ve III
C) II ve IV
D) Yalnız IV
Gebelikte ve laktasyonda kullanımı: Gebede kullanıldığında
bebekte Ebstein anomalisi yapar. Bayan hastalara mutlaka gebelik testi yapılmalıdır. Emziren kadınların bebeklerinde siyanoz, letarji ve hepatomegali (floppy baby sendromu) yapabilir.
E) I, II, III ve IV
104 – C
Nikotinik Reseptörler
106. Aşağıdakilerden hangisi mikrotubül inhibitörü antineoplastik ilaçlardan biri değildir?
Moleküler yapısında katyonik iyon kanalı vardır. Eksitatör
postsinaptik potansiyele (EPSP) neden olur. Gangliyonlarda
ve adrenal medulladaki nikotinik reseptörler (NN), çizgili kaslardakiler (NM) olarak adlandırılır.
A) Vinkristin
B) İrinotekan
C)Dosetaksel
Asetilkolin ve kolinerjik ilaçların otonomik gangliyonlarda,
adrenal medullada ve iskelet kaslardaki nikotinik reseptörleri
uyararak oluşturduğu etkiler atropin gibi antimuskarinik ilaçlar tarafından bloke edilemez.
D) Ixabepilon
E) Eribulin
25
www.tusem.com.tr
Temel Bilimler / T 41 - 7
106 – B
Natalizumab
Mikrotubul İnhibitörleri
α4-integrinin monoklonal antikorudur. Şiddetli crohn hastalığı
ve multipl skleroz tedavisinde kullanılır.
Mitoz bölünmenin metafaz (M) fazı için gerekli tubulin proteininin polimerizasyonunu etkileyerek mitoz bölünmeyi metafazda durdururlar (metafaz zehiri=mitoz zehiri). Hücre bölünmesinin M fazına spesifik etki yaparlar. Vinkristin dışında
belirgin kemik iliği depresyonuna neden olurlar.
Denosumab
Osteoklastlarda RANKL molekülüne bağlanan insan kaynaklı
antikordur. Postmenapozal osteoporoz tedavisinde kullanılır.
Eculizumab
Tablo: Mikrotubül İnhibitörleri
Etki Mekanizması
Vinkristin / Vinblastin /
Vinerelbin
Tubulin polimerizasyonunun inhibisyonu
Paklitaksel / Dosetaksel /
Cabazitaksel
Tubulin polimerizasyonunun
stimülasyonu
Ixabepilon / Estramustin
Mikrotubül üzerinde beta-tubüline
bağlanma
Eribulin
Mikrotubül fonksiyonunun inhibisyonu
C5 antikorudur. Paroksismal nokturnal hemoglobinüri ve hemolitik üremik sendrom tedavisinde kullanılır.
108.
M
Mikrotubül İnhibitörü
I. Argatroban
II. Enoksaparin sodyum
III. Fondaparinuks
A) Tocilizumab – IL-6
B) Eculizumab – C5
SE
107. Aşağıdaki monoklonal antikorlardan hangisi bağlandığı
molekülle birlikte verilmemiştir?
E) Basiliksimab – TNFalfa
107 – E
B) Yalnız II
C) I ve II
D) I ve III
108 – D
Heparine Bağımlı Trombositopeni (HIT)
Heparin tedavisinden en erken 1 hafta sonra trombositopeni
gelişebilir. Trombositopeni gelişmeden önce trombotik komplikasyonlar mortaliteyi artırır. HIT gelişen ve antikoagulan gereksinimi devam eden hastalara doğrudan trombin inhibitörü
lepirudin veya argatroban ya da antitrombin III üzerinden
faktör Xa inhibitörü fondaparinuks parenteral yoldan verilir.
TU
TNFalfa Antikorları (Etanersept / İnfliksimab / Adalimumab /
Certolizumab / Golimumab)
Romatoid artrit, psöriyasis, psöriyatik artrit, klasik ilaçlara
dirençli ankilozan spondilit, orta ve şiddetli Chron hastalığı,
Behçet hastalığı, sarkoidoz, skleroderma, Wegener hastalığı,
uveit ve dev hücreli arterit tedavisinde kullanılırlar. Crohn hastalığındaki fistül varlığında ilk tercih ilaçlardır.
109.
Tüberküloz reaktivasyonuna neden oldukları için kullanmadan
önce PPD testi yapılmalı ve PA akciğer filmi çekilmelidir. PPD
testinin pozitif olduğu hastalara önce izoniazid ile profilaksi
yapılmalıdır. Multipl sklerozda kullanımları uygun değildir.
I. Tiazidler
II. Potasyum tutan diüretikler
III. Kıvrım diüretikleri
Tocilizumab
IV. Karbonik anhidraz inhibitörleri
IL-6 reseptör antikorudur. TNFalfa antikorlarına yanıt vermeyen
romatoid artrit ve SJIA tedavisinde parenteral yoldan kullanılır.
Daklizumab / Basiliksimab
IL-2 reseptörlerinin alfa altbiriminde bulunan CD25’e bağlanarak IL-2 aracılı reseptör aktivasyonunu önlerler. Daklizumab
insan kaynaklı, basiliksimab şimeriktir. Organ transplantasyonlarında (en fazla renal) reddi engellemek için kullanılırlar.
www.tusem.com.tr
A) Yalnız I
E) II ve III
C) Natalizumab – α4-integrin
D) Denosumab – RANKL
Heparine bağlı trombositopeni gelişen ve antikoagulan
gereksinimi devam eden hastaya yukarıdaki ilaçlardan
hangileri kullanılabilir?
Yukarıdaki diüretik ilaçlardan hangileri vücut pH’sını
azaltır?
A) I, II ve III
B) I ve III
C) II ve IV
D) Yalnız IV
E) I, II, III ve IV
26
Temel Bilimler / T 41 - 7
109 – C
İnvaziv aspergillos: İlk tercih antifungal vorikonazoldur. Amfoterisin B, ıtrakonazol, posakonazol, kaspofungin veya mikofungin de verilebilir. Flukonazole direnç vardır.
C.neoformans: İlk tercih antifungal amfoterisin B ± flusitozindir. Flukonazol veya vorikonazol de verilebilir.
Tablo: Diüretikler
Diüretik
NaHCO3
K
Karbonik anhidraz inhibitörleri +
NaCl
++++
+
Vücut pH’sı
↓
Kıvrım diüretikleri
++++
0
+
↑
Tiazidler
++
+
+
↑
Potasyum tutan diüretikler
+
+
-
↓
112.
I. İlacın veriliş yolu
110. Aşağıdaki glukokortikoid preparatlarından hangisinin
etki süresi en kısa, antiinflamatuvar etkisi en düşüktür?
B) Deksametazon
C)Prednizon
D)Betametazon
III. İlacın dozu
IV. Hastanın yaşı
E)Triamsinolon
110 – A
Tablo: Glukokortikoid ve Mineralokortikoid Preparatları
Preparat
Antiinflamatuvar Su ve tuz Topikal
aktivite
tutma
aktivite
Etki
süresi
1
1
1
Kısa
0.8
0.8
0
Kısa
A) I, II ve III
B) I ve III
C) II ve IV
D) Yalnız IV
E) I, II, III ve IV
112 – D
SE
Hidrokortizon
Kortizon
Yukarıdakilerden hangileri ilaçların minimum etkin
konsantrasyonunu (MEK) etkiler?
M
A) Hidrokortizon
II. İlacın biyoyararlanımı
Deksametazon
30
0
10
Uzun
Betametazon
30
0
10
Uzun
Prednizon
4
0.3
0
Orta
Prednizolon
5
0.3
4
Orta
Parametazon
10
0
4
Orta
Triamsinolon
5
0
5
Orta
Dezoksikortikosteron
0
20
0
Orta
Fludrokortizon
10
250
0
Orta
Terapötik Aralık
İlaçların daima etkili olduğu ama yan tesir yapmadığı aralıktır. Minimum toksik konsantrasyonun (MTK) minimum etkin
konsantrasyona (MEK) bölünmesiyle bulunur. Bu oran ne kadar genişse ilaç o kadar güvenlidir.
MEK, ilacın istenen bir etkisini yapabildiği minimum plazma
derişimidir. İlacın biyoyararlanımı, farmasötik şekli, veriliş yolu
veya dozu MEK’i değiştirmez, MEK’e ulaşma zamanını değiştirir. MEK, hastanın yaşı veya ilacın alınma zamanına bağlıdır.
Lokal ve sistemik uygulamada MEK vardır.
TU
111. Aşağıdaki antifungal ilaçlardan hangisi tedavisinde kullanıldığı mantar veya mantar enfeksiyonu ile birlikte
verilmiştir?
113. Depresyon tedavisinde kullanılan bupropion ile ilgili
aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
A) Nistatin – Sistemik kandida enfeksiyonları
B) Flukonazol – İnvaziv aspergilloz
C) Griseofulvin – Orofarangeal kandida
A) Dopamin re-uptake’ni noradrenalin re-uptake’ine
göre daha güçlü inhibe eder.
D) Amfoterisin B – Dermatofitoz
B) Presinaptik nöronlardan serotonin salgısını artırır.
E) Flusitozin – C.neoformans menenjiti
C) Muskarinik, α1 ve H1 reseptörleri bloke edici etkisi
düşüktür.
111 – E
D) Nikotin bağımlılığında kullanılır.
Antifungal Tedavi
Dermatofitoz: İlk tercih antifungal oral veya topikal terbinafindir. Topikal naftifin, butenafin, tolnaftat veya imidazoller de
verilebilir. Griseofulvin ve ıtrakonazol oral yoldan kullanılır.
Lokalize kandida: İlk tercih antifungal nistatindir. Oral flukonazol de verilebilir.
Sistemik kandida: İlk tercih antifungal amfoterisin B veya kaspofungindir. Flukonazol, ıtrakonazol, vorikonazol veya mikafungin de verilebilir.
E) Terapötik dozda ajitasyon ve konvülsiyona neden olur.
113 – B
Bupropion
Unsiklik yapıda, amfetaminlere benzeyen atipik antidepresandır. Dopamin re-uptake’ni noradrenalin re-uptake’ine göre
daha güçlü inhibe eden tek antidepresandır. 5-HT düzeyini değiştirmez. Nikotin bağımlılığında kullanılır.
27
www.tusem.com.tr
Temel Bilimler / T 41 - 7
116. Aşağıdaki ilaçlardan hangisi dışıkının geçiş süresini ve
dışkıdaki su miktarını değiştirmez?
Muskarinik, α1 ve H1 reseptörleri bloke edici etkisi düşüktür.
Antikolinerjik yan tesir, hipotansiyon ve sedasyon riski minimaldir. Erektil disfonksiyon yapmaz, iştahı azaltır. Terapötik
dozda ajitasyon ve konvülsiyona neden olur.
B) Bisakodil
C) Laktuloz
D) Senozid A-B
E) Dokuzat sodyum
114. Aşağıdaki ilaçlardan hangisi mü (μ) reseptörlere parsiyel agonist, delta (δ) ve kappa (К) reseptörlerine antagonist etki yapar?
A)Nalokson
A) Magnezyum hidroksit
116 – E
Tablo: Laksatif İlaçlar
B)Naltrekson
Laksatif ilaç
Transit süresi
Dışkıdaki su
D) Tramadol
Magnezyum hidroksit
↓
↑↑
Laktuloz
↓
↑↑
Metoklopramid
↓
-
Eritromisin
↓
↑
Bisakodil
↓
↑↑
Karma Etkili Opiyatlar
Senna
↓
↑↑
Nalorfin, nalbufin, pentazosin, buprenorfin ve butarfanol,
opiyat reseptörlere agonist, parsiyel agonist veya antagonist
etki yaparlar. Tam agonist ile birlikte kullanılırlarsa tam agonistin analjezik etkisi azalır ve yoksunluk krizi ortaya çıkabilir.
Dokuzat sodyum
-
-
C) Buprenorfin
E) Sufentanil
M
114 – C
SE
117. Postmenapozal osteoporoz tedavisinde kullanılan aşağıdaki ilaçlardan hangisi G-protein kenetli reseptörlerini aktive ederek yeni kemik oluşumunu artırır?
Tam agonistlere göre daha az bağımlılık, yoksunluk, öfori, solunum depresyonu yaparlar ve daha az kötüye kullanılırlar.
A) Strontium ranelat
B)Alendronat
Buprenorfin, mü reseptörlere parsiyel agonist, delta ve kappa
reseptörlere antagonist etki yapar. Buprenorfin, opiyat bağımlılarının tedavisinde kullanılır.
C)Kalsitonin
D) Teriparatid
E) Raloksifen
115. Aşağıdaki hastalıklardan hangisinde iNOS aracılı nitrik
oksit (NO) artmamıştır?
Teriparatid
TU
A) Kalp yetmezliği
117 – D
Düşük doz (1-34) parathormon analoğudur. G protein kenetli
parathormon reseptörlerine agonist etki yaparak osteoporoz
tedavisinde subkutan yoldan kullanılır. Kemik kırıklarını önler.
B) Astım
C) İnflamatuvar barsak hastalıkları
D) Gram (-) septik şok
Osteoblastik etkinliği artırarak yeni kemik oluşumunu stimüle
eden ilk osteoporoz ilacıdır. Hiperkalsemi ve hiperkalsiüri yapabilir. Hayvan çalışmalarında osteosarkoma neden olmuştur.
Osteosarkom riski yüksek hastalarda kullanılmamalıdır.
E) Romatoid artrit
115 – A
Nitrik oksit
Sigara kullanımı, hiperlipidemi, diyabet ve hipertansiyonda
endotelyal NO azalmasına bağlı ateroskleroz riski artar. Kalp
yetmezliğinde, NO azalmıştır.
118. Aşağıdakilerden hangisi neostigmin ile fizostigminin
ortak özelliklerinden biridir?
Gram (-) bakterilere bağlı septik şokta, iNOS aracılı aşırı NO
salgılanması olur. Glukokortikoidler, iNOS’u inhibe ederek
septik şokta görülen hipotansiyonu önler.
A) Tersiyer amin yapısında olma
B) Esteraz enzimleri tarafından metabolize edilme
Psöriyazis, astım, inflamatuvar barsak hastalıkları ve romatoid
artritte iNOS aracılı nitrik oksit üretimi artmıştır. Astımda solunum havasında (ekspirasyon) NO artışı vardır.
www.tusem.com.tr
C) Nikotinik reseptörleri doğrudan uyarma
D) Atropinin santral etkilerini önleme
E) Oral verilişte tama yakım absorbe olma
28
Temel Bilimler / T 41 - 7
120.
118 – B
Neostigmin
I. Disülfiram
Karbamat türevi olup santral sinir sistemine geçemez. Oral
emilimi düşüktür. Plazma esterazları tarafından metabolize
edilir. Nikotinik reseptörleri doğrudan da uyarır.
II. Naltrekson
III. Vareniklin
IV. Bupropion
Myastenia gravis, ileus, diyabetik gastroparazi, panküronyum
ve roküronyum gibi nöromusküler ilaçların etkisini geri çevirmek için kullanılır. Kompetetif nöromusküler blokörlerin etkisini geri çevirirken otonomik yan tesirleri önlemek amacıyla
atropin ile kombine verilir. Atropin+neostigmin kombinasyonu ile yalnızca nikotinik etki elde edilir. Süksinilkoline bağlı kas
felcini önleyemez.
V. Akamprozat
Yukarıdaki ilaçlardan hangileri etanol bağımlılığında
kullanılır?
A) I, III ve V
B) II, IV ve V
C) I, II ve IV
D) II, III ve IV
M
E) I, II ve V
Fizostigmin
120 – E
Tersiyer amin yapısında karbamat türevidir. Lipofilik olduğu
için santral sinir sistemine geçer. Oral verildiğinde %100 absorbe edilir. Plazma esterazları tarafından metabolize edilir.
Tremor ve konvülsiyon gibi santral sinir sistemi ile ilişkili yan
tesirlere neden olur.
Etanol Bağımlılığının Tedavisi
Disülfiram
SE
Aldehid dehidrogenazı inhibe ederek asetik asit oluşumunu
engeller ve asetaldehid birikimine neden olur. Asetaldehide
bağlı bulantı-kusma, flushing, başağrısı, terleme, hipotansiyon ve konfüzyon gibi bulgular ortaya çıkar.
Atropin zehirlenmesindeki periferik ve santral bulguları önler.
Atropin gibi santral etkili antikolinerjik zehirlenmesinde intravenöz yoldan kullanılır. Glokom tedavisinde kullanılan topikal
formu da vardır.
Naltrekson
Opioid mü (µ) reseptörlerine antagonist etki yapar. Bulantıkusma yapmadan alkol arzusunu azaltır.
Akamprozat
GABA analoğudur. GABAA reseptörlerine agonist, NMDA reseptörlerine antagonist etki yapar. Alkol arzusunu azaltır.
TU
119. Aşağıdakilerden hangisi metilksantinlerin yan tesirlerinden biri değildir?
A) Çarpıntı
B) Konvülsiyon
C) İdrar çıkışında artma
D) Hipoasidite
E) Uykusuzluk
119 – D
Metilksantinler (Teofilin / Aminofilin)
Pozitif kronotropik ve pozitif inotropik etki yaparlar.
Bulantı-kusma yaparlar, mide asit salgısını artırırlar. Uzun
süre kullanımda peptik ülsere neden olurlar.
Zayıf diüretik etki yaparlar.
Kas yorgunluğuna neden olurlar.
Dikkati artışı, insomnia, tremor ve anksiyeteye neden
olurlar. Adenozin A1 reseptörlerini bloke ederek konvülsiyon yaparlar.
29
www.tusem.com.tr
Klinik Bilimler / T 41 - 7
KLİNİK TIP BİLİMLERİ TESTİ AÇIKLAMALI CEVAPLAR
3.
Kırk beş yaşında erkek hasta son 3 aydır devam eden hafif eforla göğüsünün orta kısmında olan baskı şeklinde
ağrı ile kliniğe başvuruyor. Ağrısının 3 aydır aynı şiddette
olduğu 2-3 dk kadar sürdüğü ve dinlenince geçtiğini söylüyor. Hastanın fizik muayenesinde anlamlı bir patolojiye rastlanmıyor. Çekilen EKG’sinde ritim sinüs ve sağ dal
bloğu olduğu gözleniyor.
Yapılan EKO’da herhangi bir patolojiye rastlanmayan
hastaya bundan sonraki aşamada aşağıdakilerden hangisinin yapılması önerilmez?
A) Kardiyak MR
B) Tip 2 Mİ
C) Tip 3 Mİ
D) Tip 4b Mİ
3–C
B) Eforlu EKG
Mİ sınıflaması her zaman aday bir soru yeridir ve bilinmesi
gereklidir. Bunlar;
E) SPECT
TİP 1: Spontan Mİ (plak rüptürü)
1–B
TİP 2: Yeterli kan desteğinin sağlanamaması (spazm, anemi,
taşiaritmi/bradiaritmi, solunum yetmezliği, şok)
Vakada stabil angina pectoris verilmiştir. Stabil anginada EKG ve
EKO sonrası non-invaziv bir görüntüleme ile KAH olup olmadığını
belirlemek gereklidir. Seçeneklerde verilen tüm testler kullanılabilir ancak hastada sağ dal bloğu olması nedeni ile eforlu EKG anlamlı olmayacaktır ve bu hasta için kullanılması önerilmez.
SE
TİP 3: Ani kardiyak ölüm
TİP 4a: PCI sonrası Mİ
TİP 4b: Stent trombozu sonrası Mİ
TİP 5: CABG ilişkili Mİ
Elli dört yaşında kadın hasta aniden başlayan şiddetli gö-
4.
ğüs ağrısı ile acil servise başvuruyor. Hastanın ağrısının
Kırk beş yaşında erkek hasta nefes darlığı, geceleri yüksek yastıkla yatma ve sık sık uykudan uyanma şikayeti
yaklaşık 1 saatten beri devam ettiği ve sırtına yayıldığı
ile kliniğe başvuruyor. Hastanın fizik muayenesinde bi-
öğreniliyor. Fizik muayenesinde TA: 155/85 mmHg, Nb:
lateral akciğer bazallerinde raller, mezokardiyak odakta
122/dk ritmik ve mezokardiyak odakta erken diyastolik
erken diyastolik üfürüm tespit ediliyor. Yapılan EKO’da
TU
üfürüm tespit ediliyor. Hastanın çekilen EKG’sinde D3
ileri aort yetmezliği tespit ediliyor.
ve AVF’de ST segment elevasyonu saptanıyor. Yatak ba
şında yapılan EKO’da inferiyor duvarda hareket kusuru,
dilate olmuş asendan aorta ve aortada flep gözleniyor.
A) Tip 1 Mİ
E) Tip 5 Mİ
C) Korner BT anjiografi D) PET
2.
Altmış dört yaşında erkek hasta daha önceden bilinen hipertansiyon ve tip 2 DM mevcutken aniden göğüs ağrısı
başlıyor ve arrest oluyor. Hastaya kardiyopulmoner resüsitasyon uygulanıyor ancak kardiyak fonksiyonlar geri dönmüyor. Mİ sınıflamasına göre bu hasta hangi tip Mİ’dır?
M
1.
Bu hastanın tedavisinde aşağıdakilerden hangisi uygulanmalıdır?
Bu hasta için aşağıdakilerden hangisi öncelikle uygulanmalıdır?
A) Aort kapak cerrahisi
A) Acil koroner anjiografiye alınmalıdır.
C) Vazodilatör tedavi
B) IV esmolol başlanmalıdır.
D) Transkateter aortik kapak replasmanı
C) Alteplaz verilmelidir.
E) B-bloker tedavisi
B) Yoğun diüretik tedavi
D) Asetilsalisilik asit çiğnetilmelidir.
4–A
E) Dil altı nitrat verilmelidir.
Vaka tanısı verilmiş ve semptomatik bir ileri aort yetmezliği
vakasıdır. Semptomatik ileri aort yetmezliği vakalarında tedavi
aort kapak cerrahisidir.
2–B
Vaka zor bir asendan aorta disseksiyonu vakasıdır. Disseksiyon
sağ koroner arteride içine almıştır ve bu nedenle inferiyor Mİ
benzeri bir EKG oluşturmuştur. Hastada hipertansiyon ve taşikardi mevcut olup öncelikle yapılması gereken IV B-blokerler
ile kan basıncı ve nabızı düşürüp hastayı cerrahiye almaktır.
www.tusem.com.tr
• Orta ve hafif AY’de medikal; vazodilatörler, diüretikler,
B-blokerler
• İleri AY (vena contracta > 0.6, Rvol>60 ml, RF>%50,
ERO>0.3)
• Semptomatik à cerrahi
30
Klinik Bilimler / T 41 - 7
Asemptomatikse;
EF<%50
Başka kalp cerrahisi
EF>%50, ESD>50mm, EDD>65mm
5.
Seyahat nedeni ile otelde konaklayan bir 25 yaşında bir
erkek 3 günden beri olan ateş, öksürük, balgam ve ishal
nedeni ile başvuruyor. Hastanın yapılan tetkiklerinde;
Na: 130 mEq/L
K: 4.5 mEq/L
Anaerob bakterilere karşı etkinliği olmayan antibiyotik
aşağıdakilerden hangisidir?
Lökosit: 13.500 /mm3
Nötrofil: 8.800 /mm3
A) Aztreonam
B) Moksifloksasin
CRP: 25.1 mg/dL
C) Klindamisin D) Sefoksitin
Balgam gram boyamasında patojen görülmüyor.
Balgamda her alanda 18 lökosit mevcut.
Balgam kültürü negatif.
Gaita incelemesinde lökosit ya da kan görülmüyor.
PA akciğer grafisinde bilateral, multifokal infiltrasyonlar saptanıyor. İdrarda antijen ölçümü ile tanı konuluyor. Bu olguda en olası pnömoni nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
E) Metronidazol
5–A
Seçeneklerde yer alan aztreonam monobaktam grubunda yer
alan bir beta-laktam antibiyotik olup, Gram pozitif bakterilere ve anaerob bakterilere karşı etkinliği yoktur. Aztreonamın
anaeroblara karşı etkinliği olmaması ile aminoglikozid grubu
antibiyotiklere benzerlik gösterir. Seçeneklerde yer alan diğer
antibiyotiklerin anaerob bakterilere karşı etkinliği mevcuttur.
A) Clamidya pneumonia
SE
B) Legionella pneumonia
C) Streptococcus pneumonia
3 yıldan beri ilerleyici vasıfta nefes darlığı olan ve şikayetlerine bir yıldan beri kuru öksürük eklenen hastanın
yapılan spirometrik (akım - volüm eğrisi) incelemesi
aşağıdaki gibidir?
D) Mikoplazma pneumonia
E) Klebsiella pneumonia
7–B
Toplumdan gelen bir hastada renkli bir pnömoni tablosu verilmiş.
Böyle ekstrapulmoner bulgulardala gelen renkli bir pnömonide
mutlaka aklımıza mikoplazma ve legionella gelmelidir. Hastanın
seyahat ve otelde kalma öyküsü bizi daha çok legionellaya yönlendirmektedir. Havalandırma sistemi, duşlar ve buhar ile teması olan
her sistemden bulaş olabilmektedir. Klasik kültürlerde genelde
üreme beklenmez. Özellikle bir pnomoni vakasında bizi legionellaya yönlendirmesi gereken diğer bulgu ise ishaldir. Hiponatremi
hem legionella (daha sık) hem de mikoplazmada uygunsuz ADH
salınımı nedeni ile gözlenebilir. Akciğer radyografisinde bilateral
ve multifokal konsolidasyonlar en sık karşılaşılan görünümüdür.
Aynı zamanda soruda idrar antijen testi ile tanı konulduğu bilgisi
aklımıza iki mikroorganizma getirir: Legionella ve pnömokok.
TU
6.
7.
M
•
•
•
•
Bu olguda en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
(flow: akım, volume: volüm, mavi çizgi normal bir kişi-
ye, mor çizgi hastaya aittir)
A) Akut respiratuar distress sendromu
B) İdiopatik pulmoner fibrozis
C) Astım
8.
D) Kronik bronşit
E) Üst solunum yolu tıkanıklığı
6–B
Ataklar şeklinde nefes darlığı şikayeti olan bir hastanın yapılan bronkoalveolar lavaj tetkiki sonucunda bol
miktarda eozinofil görülüyor. Bu hastada en olası ön
tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Mikoplazma pnömonisi
Soruda tipik bir restriktif akım - volüm eğrisi verilmiştir. Bu patern normal paterne görünüm olarak benzer olup küçük bir
formu olarak düşünülebilir. Sorunun şıklarında bunu yapabilecek 2 hastalık verilmiştir. ARDS kliniği soruda verilen hasta kliniği ile uymayıp 3 yıllık bir mazisi olamaz. Bu yüzden sorudaki
en olası cevap IPF olacaktır.
B) Legionella pnömonisi
C) Allerjik bronkopulmoner aspergillozis
D) Sarkoidoz
E) Asbestoz
31
www.tusem.com.tr
Klinik Bilimler / T 41 - 7
8–C
10 – D
İki şekilde cevaba gidilebilecek bir soru. Ataklar şeklinde nefes
darlığı olan bir kişi de astım ya da allerjen tarafından tetiklenen süreçler en başta düşünülmelidir. Dieğr ipucu ise eozinofiller tarafından tetiklenen bir reaksiyon/patogenez verilmiş.
Yine astım ve allerjik süreçler ve eozinofilik pnömoniler hemen akla gelmelidir. Şıklarda en olası tanı aspergillusa karşı
allerjik bir reaksiyon olan ABPA olacaktır.
Vaka çıkması muhtemel bir obezite sorusudur. Bariatrik cerrahi iki durumda endikedir bunlar; BKİ ≥40 veya 35-39.9 + komorbid durumların olmasıdır.
BAL sonucunda olası ön tanılar:
11. Otuz üç yaşında kadın hastada ara ara konfüzyon,
terleme,titreme ve presenkop ataklarının olduğu öğreniliyor. Hastanın bu ataklar anında ölçülen kan şekerinin
47 mg/dl’ye kadar düştüğü tespit ediliyor.
Nötrofil yoğun: enfeksiyon, ARDS
Eozinofil yoğun: astım, ilaç rxn, ABPA, Eos pnomoni, EGPA
A) Epinefrin artışı
B) Kortizol artışı
C) İnsülin azalması
D) Glukagon azalması
M
Lenfosit yoğun: TB, Kolajen doku, sarkoidoz
Hastanın bu ataklarındaki endojen ilk yanıt aşağıdakilerden hangisidir?
T4/T8 azalmış: HIV, Silikozis
E) GH artışı
T4/T8 artmış: Crohn, sarkoidoz, asbestoz
11 – C
Hipoglisemiye yanıt olarak ilk insülin azalırken en son kortizol
ve GH yükselir. En sık sebebi diyabet tedavisinde kullanılan insülin ve insülin sekretuarlarıdır.
Otuz beş yaşında kadın hasta amenore ve meme başında süt kıvamında akıntı ile polikliniğe başvuruyor. Hastanın ölçülen prolaktin değeri 310 mcg/lt olarak tespit ediliyor. Gebelik testi negatif olan ve hiçbir ilaç kullanmayan
hastaya hipofiz MR çekiliyor ve görme testleri yapılıyor.
Görme testleri normal olan hastada ön hipofizinde makroadenom tespit ediliyor.
SE
9.
12. Bilinen Addison hastalığı olan 32 yaşında erkek hasta
şiddetli karın ağrısı ve konfüzyon ile acile başvuruyor.
Hastanın fizik muayenesinde TA değeri 85/50 mmHg ve
Nb: 122/dk olarak tespit ediliyor. Hastanın öyküsünde 1
haftadır öksürük ve boğaz ağrısının olduğu öğreniliyor.
Bundan sonraki aşamada aşağıdakilerden hangisi uygulanmalıdır?
A) Bromokriptin tedavisi
B) Hipofize radyoterapi
TU
C) Tedavisiz izlem
D) Makroprolaktinemi araştırılması
A) IV seftriakson
B) Fludrokortizon
C) IV sıvı
D) Hidrokortizon
E) IV insülin
E) Transsfenoidal cerrahi
12 – C
9–A
Addison krizindeki hastada ilk yapılması gereken agresif sıvı
replasmanıdır. Takibinde mutlaka hidrokortizon tedaviside eklenmelidir ve etkene yönelik tedavi uygulanmalıdır.
Vaka bir prolaktinoma vakasıdır, makroadenomdur, semptomatiktir ancak bası bulgusu yoktur. Bu nedenle vakanın tedavisi bromokriptin veya kabergolin gibi medikal tedavidir.
13. Erişkinlerde görülen hastane infeksiyonları ve etkenleri
eşleştirmelerinden hangisi yanlıştır?
10. Kırk bir yaşında erkek hasta hipertansiyon, tip 2 DM nedeni ile kliniğe kontrole geliyor. Hastanın ölçülen vücut
Bu hasta için ilk tedavi basamağı aşağıdakilerden hangisidir?
kitle indeksi 34 kg/m2 olarak ölçülüyor.
A)
B)
Hastanın tedavisinde aşağıdaki yöntemlerden hangisi
uygun değildir?
C)
A) Davranış terapisi
B) Fentermin
C) Orlistat
D) Bariatrik cerrahi
D)
E)
E) Egzersiz
www.tusem.com.tr
32
Nozokomiyal pnömoni
Nozokomiyal üriner
sistem infeksiyonu
Kateterle ilişkili kan
dolaşımı infeksiyonu
Psödommebranöz
enterokolit
Nozokomiyal
postoperatif menenjit
Acinetobacter baumannii
E.coli
Staphylococcus
epidermidis
Staphylococcus aureus
enterotoksin A
Acinetobacter baumannii
Klinik Bilimler / T 41 - 7
13 – D
16 – E
Psödomebranöz enterokolitin en sık etkeni Clostridium
difficile’dir. Çocuklarda ise psödommebranözün en sık etkeni
Clostridium difficili’dir.En önemli risk faktörü ise antibiyotik
kullanımı öyküsüdür. Diğer seçeneklerdeki eşleştirmeler doğrudur. Staphylococcus aureus enterotoksin B yenidoğanda
psödomembranöz enterokolit etkenidir, enterotoksin A ise
S.aureus’un besin zehirlenmesine en sık neden olan enterotoksinidir.
Osmotik gap; osmotik diare için karakteristiktir. Difüz malabsorbsiyonun en sık nedeni çölyak hastalığıdır; en sık biyopsi
karakteristiği villüslerin kaybı veya kısalığıdır
17. On altı yaşında, genel sağlık kontrolü için başvuran hastada yapılan tetkiklerinde direkt bilirubin yüksekliği haricinde özellik saptanmıyor.
Bu hasta için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Hemolitik anemi
14. Aşağıdakilerden hangisi doz bağımlı hepatoselüler hasara neden olur?
B) INH
C) Altın
D) Asetomınofen
C) Koledokolithiazis
M
A) Morfin
B) Crigler – Najjar sendromu
D) İlaç kullanım
E) Rotor sendromu
E) Asetil salisilik asit
17 – E
14 – D
Rotor sendromu ve Crigler – Najjar sendromu izole bilirubin yüksekliği ile prezente olur. Direkt bilirubinüri ise Rotor’da görülür
SE
Asetomınfen yüksekk dozlarda alındığında karaciğeri hasarlar.
Günlük doz 4 gr.ı geçmemelidir. Günlük 25 gr üzerinde fatal
fulminant hastalık görülebilinir
18. Aşağıdakilerden hangisi demir eksikliği anemisi-kronik
hastalık anemisi ayırımında yararlı değildir?
15. Aşağıdakilerden hangisinin peliosis hepatise neden
olma ihtimali daha yükektir?
A) Metiltestosteron
B) Oral kontraseptif
A) Serum demir düzeyi
B) Serum demir bağlama kapasitesi
C) Ferritin düzeyi
D) Serum transferin düzeyi
C) Trimetoprim – sulfametoksazol
18 – A
TU
D) Klorpromazin
E) CRP düzeyi
E) Eritromisin
Serum demiri ikisinde de düşer, ayırıcı tanıda katkısı olmaz.
SDBK yani transferin DEA’da artar; Ferritin, CRP ise kronik hastalık anemisinde artar.
15 – A
Sinuzoidal dilatasyon ve peliosis anabolic steroidler ile olabilir.
Peliosis ilişkili mortalite olabilir. Anabolik steroidler inflamasyonsuz sarılık ve kolestaz ile uyumludur.
19. Hem kemik iliğinde hem de periferde megaloblastik
değişikliklerin olduğu anemiye hangisi neden olur?
16. Kronik diare ve kilo kaybı ile değerlendirilen, 41 yaşında kadın hastada malabsorbsiyon düşünülüyor. Aşağıdakilerden hangisi tanı için en yararlıdır?
A) Alkol
B) Karaciğer hastalığı
C) Vit B12 eksikliği
D) Aplastik anemi
E) Hipotiroidi
19 – C
A) Fekal osmotik gap varlığı
B12 ve folat eksikliğinde hem kemik iliğinde hem de periferde megaloblastik değişiklikler vardır, MDS-myelodisplastik
sendromda bu şeklide megaloblastik makrositoz yapabilir.
Fakat diğer seçeneklerde Kİ normaldir, periferde eritrositlerde değişik mekanizmalarla makrositoz olabilmektedir (nonmegaloblastik makrositoz).
B) D-xyloz testi
C) Dışkıda yağ ölçümü
D) Schilling testi
E) Mukozal biyopsi
33
www.tusem.com.tr
Klinik Bilimler / T 41 - 7
20. Hemostazla ilgili aşağıdaki proteinlerden hangisi diğerlerinden farklı işlev görür?
A) F 13
B) Doku faktörü
C) Protein C
D) F 8
23. Kolon kanseri nedeniyle KT aldıktan sonra nötropenik
ateş gelişen 60 yaşında erkek hasta acile başvurduğunda, izotonik sıvı replasmanı, detaylı fizik inceleme
yapılıyor, kültür için örnekler gönderiliyor, düşük riskli
olarak değerlendiriliyor. Aşağıdaki yaklaşımlardan hangisi bu hasta için uygundur?
E) F 2
20 – C
A) Amoksisilin/klavulanat + Siprofloksasin po
Protein C antikoagülan (oklar aşağı gitmez), diğer şıklar prokoagülandır (oklar aşağı gider).
B) Amoksisilin/klavulanat + Asiklovir po
C) Piperasilin/tazobaktam iv
D) Seftazidim iv
21. Aşağıdakilerden hangisi von Willebrand hastalığında
diğerlerine göre daha az beklenen bir bulgudur?
E) Piperasilin/tazobaktam + amikasin iv
A) Burun kanaması
M
23 – A
B) Ekimoz
Febril nötropenide düşük riskli hastada Amoksisilin/klavulanat + Siprofloksasin po; yüksek riskli hastada özellikle
anti-psödomonal etkisi güçlü, gr (+) etkinliği de olan ilaçlar seçilir. Sefepim, meropenem, imipenem, piperasilintazobaktam’dan biri bu amaçla tercih edilebilir.
C) Hemartroz
D) Menometroraji
21 – C
SE
E) İnsizyon yerlerinden aşırı kanama
Primer ve sekonder hemostazın bozuk olduğu en sık konjenital hastalıktır. Klinik bulgular heterojendir, asemptomatikten
hayatı tehdit eden ciddi kanamalara değişen bir klinik seyri
vardır. Hemartroz hemofililerde sık görülür.
24. Aşağıdakilerden hangisi renal transplantasyon sonrası
mortalitenin en sık nedenidir?
A) Aterosklerotik hastalık
B) Oportinistik enfeksiyon
22. Aşağıdakilerden hangisi yüksek dereceli Non-Hodgkin
lenfoma’dır?
C) Metabolik kemik hastalığı
A) Küçük hücreli lenfositik lenfoma
D) Akciğer kanseri
B) Folliküler lenfoma
E) Lenfoma
24 – A
D) Marginal zone lenfoma
Renal transplantasyon sonrası en sık ölüm nedeni kardiyovasküler hastalıklardır, genel populasyona gore daha erken görülür. Böbrek nakli sonrası görülebilen maligniteler; servikal
kanser, lenfoma, kutanöz malignitelerdir. Osteoporoz ve persistan hiperparatiroidi diğer kemik komplikasyonlarıdır.
TU
C) Lenfoplazmositer lenfoma
E) Lenfoblastik lenfoma
22 – E
Low grade (indolen, düşük dereceli) NHL lenfomalar genellikle sessiz ilerler, tanı konulduğunda ileri evrede olup (evre
III-IV), kemik iliği tutulumu sıktır (Doğal seyirleri yavaştır, fakat
malign hücrelerin proliferasyonu yavaş olduğu için kemoterapiye cevapları azdır, dolayısıyla MZL hariç, genellikle kür şansı
düşüktür). Örnek olarak foliküler lenfoma, küçük hücreli lenfositik lenfoma/KLL, marginal zon lenfomalar (MZL, MALToma) ve lenfoplazmositer lenfoma verilebilir.
25. Elli iki yaşında erkek hasta, bacaklarında ve yüzünde şişlik
yakınması ile başvuruyor. Hastanın fizik muayenesinde periorbital ödem ile birlikte 3+ pedal ödem saptanıyor. Yapılan
24 saatlik idrar analizinde 5 gr/gün proteinuria saptanıyor.
High grade (agresif, yüksek dereceli) NHL lenfomalar ise ağır
klinikle prezente olurlar, agresif seyir izlerler, KT verilmezse
prognozları kötüdür, fakat KT verilirse cevap iyidir, ortalama
% 50 civarında kür şansı vardır. Burkitt, lenfoblastik lenfoma,
diffüz büyük hücreli lenfomalar, mantle hücreli lenfoma (genellikle), ve T-hücrelilerin çoğu (MF dışındakiler) high-grade
lenfomalara örnek olarak verilebilir.
www.tusem.com.tr
Bu olguda en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Orak hücreli anemi
B) Medüller sünger böbrek
C) Radyasyon nefriti
D) Stafilokok enfeksiyonu
E) Amiloid hastalığı
34
Klinik Bilimler / T 41 - 7
25 – E
Amiloid hastalığında böbrek tutulumu nefrotik sendromu şeklindedir. Orak hücreli anemi, radyasyon nefriti ve stafilokok
enfeksiyonu böbrek tutulumu yapabilir ama nefrotik sendrom
şeklinde değildir.
28 – A
Ondülan ateş, Malta humması adlarıyla da isimlendirilen infeksiyon hastalığı bruselloz olup, etken Brucella türü (Brucella abortus, Brucella melitensis vb.) Gram negatif kokobasildir. Dönek
ateş etkeni ise spiroket grubunda yer alan Borrellia recurrentis’dir.
26. Sistemik skleroz ile takip edilen bir hastada bir hafta
içerisinde kreatinin yüksekliği ve hipertansiyon tespit
ediliyor. Renal kriz tanısı alan hastada aşağıdakilerden
hangisi bu riski arttıran faktörlerden biri olabilir?
29. Eritema nodozumun en sık nedeni aşağıdakilerden
hangisidir?
A) ACE inhibitör kullanımı
B) Tüberküloz
B) RNA polimeraz antikorları
C) Sarkoidoz
C) Kadın cinsiyet
M
A) Üst solunum yolu infeksiyonu
D) İnflamatuar barsak hastalıkları
E) İlaçlar
D) Yaş
E) Siklofosfomid kullanımı
29 – A
Hastaların %35-50 de neden saptanamaz ve idyopatikolarak değerlendirilir. Streptokok infeksiyonları; en sık nedendir, enfeksiyondan ortalama 3 hafta sonra başlar. Behçet hastalığı; genellikle
migratuar karakterdedir. İlaçlar; oral kontraseptifler, sulfonamid,
bromur, iyot, altın, antibiyotiklerden dolayı kaynaklanabilir. Tüberkuloz, sarkoidozisdan dolayı olabilir. Lepra; ’’eritema nodozum leprozum’’ adını alan lezyonlar yaygın ve ülsere olabilir. 27. Vaskülit tanısından şüphelenilen bir hastanın yapılan
biyopsisi sonucunda granülomlar tespit ediliyor. Aşağıdakilerden hangisi ayırıcı tanıda düşünülmemelidir?
30. Liken planus tedavisinde yeri olmayan aşağıdakilerden
hangisidir?
B) Churg-strauss
TU
A) Wegener
SE
26 – B
Skleroderma renal krizi daha önce sınavda sorgulanmış önemli konulardan biridir. 3 temel risk faktörü renal kriz riskini arttırır: Steroid kullanımı (özellikle yüksek doz ve uzun süre),
RNA-polimeraz 3 antikorları ve deri tutulumunun yaygınlığı.
Sentromer antikorları pozitif olanlarda ise renal kriz daha nadir gözlenmektedir. Tedavisinde ACE inhibitörleri kullanılır.
C) Takayasu
D) Temporal arterit
B) Altın
C) Metotreksat D) Antimalaryaller
E) Siklosporin
E) Mikroskopik polianjit
30 – B
27 – E
Vaskülit ayırıcı tanısında genellikle vazgeçilemeyen yöntemlerden biri biyopsidir. Biyopside granülom görülen temel 4
vaskülit bulunmaktadır bu nedenle hem klinik hem de patolojide güzel bir soru olabilir. Bunlar: Wwegener (granülomatöz
polianjit), Churg-strauss (eozinofilik granülomatöz polianjit),
takayasu ve temporal arterittir.
• Topikal steroidler
• PUVA
• Topikal vit A
• Metotreksat
• Takrolimus, pimekrolimus • Hidroksiklorokin
• Asitretin
• Siklosporin
• Dar bant UVB
28. Aşağıdaki hastalık ve hastalığa neden olan mikroorganizma eşleştirmelerinden hangisi yanlıştır?
A) Ondülan ateş
A) PUVA 31. Aşağıdakilerden hangisi trinükleotid tekrar hastalığı
değildir?
Borrellia recurrentis
B) Fare ısırığı hastalığı Spirillum minus
A) Huntington hastalığı B) Kennedy hastalığı
C) Riketsiya çiçeği
Rickettsia akari
C) Miyotonik distrofi D) Pontiac ateşi
Legionella pneumphila
E) Spinal müsküler atrofi
E) Kedi tırmığı hastalığı Bartonella hanselea
D) Frajil X sendromu
31 – E
35
www.tusem.com.tr
Klinik Bilimler / T 41 - 7
32. Yetmiş iki yaşında erkek hasta intrakraniyal kanama
nedeni ile hastanede yatıyor. Bilinci kapalı ve nörolojik
muayenesinde pupillerinin pinpoint olduğu fark ediliyor. İntraserebral kanamanın en olası lokalizasyonu
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Bazal ganglia 35. Subaraknoid hemoraji sonrasında poliüri, hiponatremi, azalmış serum osmolaritesi ve artmış idrar sodyumu saptanması durumunda öncelikle aşağıdakilerden
hangisi düşünülmelidir?
A) Uygunsuz ADH sendromu
B) Serebellum
B) Diabetes insipitus
C) Medulla oblongata D) Pons
C) Hiperglisemi
E) Mezensefalon
D) Hipovolemi
32 – D
E) Serebral tuz kaybı sendromu
Pontin Kanama: Tipik bir masif pons kanamasında hasta dakikalar içinde deserebre olur ve komaya girer. Göz küreleri
genellikle fikse, pupillalar miyotiktir ve toplu iğne başı pupilla
karekteristiktir. ve ışık cevabı vardır. Okülo-sefalik ve okülo–
vestibüler refleksler azalmış ya da kaybolmuştur.
35 – E
M
Subaraknoid kanama sonrası KİBAS gelişebilmekte ve KİBAS’daki mental değişiklikler daha çok kognitif fonksiyonlarda
gerileme şeklinde olmaktadır. Endokrin değişikliklerde ise diabetes insipidus, serebral tuz kaybı, uygunsuz ADH gibi su-tuz
dengesiyle ilgili bozukluklar ön plandadır.
33. Santral kord sendromu aşağıdakilerden hangisinde görülür?
Serebral Tuz Kaybı Sendromu • Hiponatremi • Renal sodyum
kaybı • Dehidratasyon • Poliüri
B) Tabes dorsalis
C) Torakal disk hernisi
D) Servikal disk hernisi
E) Siringomiyeli
33 – E
SE
A) Amyotrofk lateral sklerozis
36. Osteoartritle ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
A) Eklem grafisinde marjinal erozyonlar vardır.
B) Yaşla görülme sıklığı artar.
C) Eklem grafisinde osteofitler görülebilir.
Omuriliğin Merkezi Lezyonu (Siringomiyeli Sendromu): Bu
sendromu oluşturan en sık ve en tipik patolojik süreç olan siringomiyeli, daha çok orta-alt servikal bölgede, daha nadir olarak
lumbosakral bölgede ve medulla oblongatada (siringobulbi) görülür. Lezyona uğrayan segmentlere ilişkin dermatomlarda (servikal lezyon için her iki üst ekstremitede pelerin şeklinde) ağrı
ve ısı duyusu kaybı (o segmentte çaprazlaşan lifler tutulduğu
için), yine bu segmentlere ait miyotomlarda simerik ya da asimetrik alt motor nöron tutulması tarzında kuvvetsizlik ve atrofi
(spinal ön boynuz hasarına bağlı) ortaya çıkar. Lezyon yanlara
doğru genişledikçe inen motor yolların tutulmasına bağlı olarak
alt ekstremitelerde üst motor nöron tipinde kuvvetsizlik, tonus
ve tendon relekslerinde artma ve patolojik refleksler gelişir.
D) Distal interfalangeal eklemler tutulabilir.
TU
E) Eklemlerde gün boyunca ve kullanmakla artan ağrı
vardır.
36 – A
Osteoartrit (OA) en sık rastlanılan artrit formu olup, patolojik
özellikler olarak eklem kıkırdağı fokal kaybı ve marjinal-santral
yeni kemik oluşumu ile karakterizedir. Diz tutulumu 55 yaş
üzerindekilerin hastalarda en sık özürlülük oluşturan tutulum
nedenidir. OA sadece eklem kıkırdağını değil, subkondral kemik, kapsül, ligamanlar, periartiküler kasları da etkiler.
34. Aşağıdakilerden hangisi bebeklik çağında hidrosefalinin en sık sebebidir?
37. Klinikte demir eksikliği ile birlikte görülebilen uyku bozukluğu aşağıdakilerden hangisidir?
A) Akuaduktus sylvii stenozu
A) Narkolepsi
B) Chiari tipII
B) Huzursuz bacak sendromu
C) Chiari tip III
C) Tekrarlayan hipersomni
D) Komunike hidrosefali
D) Santral uyku apne sendromu
E) Dandy-Walker malformasyonu
E) Obstrüktif uyku apne sendromu
34 – A
www.tusem.com.tr
36
Klinik Bilimler / T 41 - 7
37 – B
39 – E
Demir eksikliğinin semptomatik huzursuz bacak sendromunun üremiyle birlikte en sık nedeni olduğu düşünülmektedir.
Kandaki ferritin konsantrasyonları, sıklıkla kan verirken düştüğünde huzursuz bacak sendromu belirti verebilir veya kötüleşebilir. Çoğu hastada demir eksikliği saptanamaz, Çoğunlukla
anemi yoktur ve düşükk ferritin tek patolojik parametredir
Prevelans: Zaman içinde belli bir anda veya belli bir süre içinde yeni ve eski vakaların toplam sayısıdır.
Prevalans Hızındaki Azalma
Hastalığa karşı direncin artması
Hastalık için bilinen risk faktörlerine karşı etkili korunma programları
Kısa sürede öldürücü olmasına
38. Alkol intoksikasyonu tablosu ile acil servise başvuran erkek
Hastalık süresinin kısalması
hastanın kan alkol düzeyi 250 mg/dl ve kan şekeri 50 mg/
dl olarak saptanmıştır. Yakınları son yıllarda hastanın sık sık
M
ağır içme nöbetlerine girdiğini, yemek yemeden sürekli içtiğini, beden sağlığının bozulmuş olduğunu belirtmektedir.
Acil tedavisine yönelik olarak dekstroz solüsyonu takılmış
ancak hastanın durumu kötüleşmiş, konfüzyon, göz hare-
40. Yıl ortası nüfusu 20.000 olan bir bölgede, bir yıl içerisinde 360 canlı doğum ve 10 ölü doğum olmuştur. Canlı
doğan bebeklerin 6’sı ilk 28 gün içinde, 8’i ise 29. - 365.
günler arasında ölmüştür. Bu verilere göre, bu bölgedeki neonatal ölüm hızı kaçtır?
ketlerinde dışa bakış kısıtlılığı ve nistagmus saptanmıştır.
Bu hastada ilk olarak aşağıdakilerden hangisi yapılmalıdır?
A) Hasta kusturulur .
B) Dekstroz infüzyonu kesilir .
C) Aktif kömür verilir .
SE
D) Parenteral tiamin (B1) verilir .
E) Antikonvülzan verilir.
38 – B
A) 6 / 360 B) 6 / 370
C) 10 / 360 D) 14 / 360
E) 24 / 360
40 – A
Neonatal dönem ilk 28 günlük dönemdir. Neonatal ölüm hızı
hesaplanırken ilk 28 günde ölen bebek sayısı o yıl doğan canlı
doğum sayısına bölünür.
TU
Tiamin alkol alanlarda eksikliği görülebilen bir vitamindir. Pirüvat dehidrogenaz enzim kompleksinin 3 komponenti vardır:
E1. Pirüvat dekarboksilaz, E2 Dihidrolipoil transasetilaz, E3.
Dihidrolipoil dehidrogenaz. Her birinin eksikliği tanımlanmıştır. Genellikle SSS bulguları ve metabolik (laktik ve pirüvik)
asidoza neden olurlar. Bu enzim kompleksinin kofaktörü olan
tiamin eksikliği de hayatı tehdit eden laktik asidoza neden olur
ve tiamin verilmesiyle asidoz düzelir. Ancak ilk olarak hastanın
dekstroz tedavisi kesilmelidir.
41. İçme suyu dezenfeksiyonunda kullanılan bazı yöntemler
aşağıda verilmiştir.
I. Klor
II. Sodyum hipoklorür
III. Ozon
39. Bir hastalığın toplumdaki prevalans hızını aşağıdakilerden hangisi azaltır?
IV. Kloraminler
A) Hasta sayısının artması
V. Ultraviyole
B) Hasta olmayan bireylerin (toplumdan) göç etmesi
Bu yöntemlerden hangilerinin, rezidüel etkisi bulunmaz?
C) Yeni ve güvenilir tanı yönteminin uygulamaya konulması
A) I ve II B) II ve III
C) II ve IV D) III ve IV
D) Hastalığa bağlı ölümlerin azalması
E) III ve V
E) Yeni ve etkin bir tedavinin uygulamaya konulması
41 – E
37
www.tusem.com.tr
Klinik Bilimler / T 41 - 7
42. Şaşılık cerrahisi geçirecek 10 yaşındaki çocuğa indüksi-
sinin yokluğunun gösterilmesiyle konulur. En sık görülen klinik
erişkin tip 1 formu olup, CNS’nin tutulmamasıyla karakterizedir. Bu yüzden MR endikasyonu yoktur.
yonda inhalasyon anestezikleri veriliyor ve entübasyon
için süksinilkolin kullanılıyor. Entübasyon amacıyla çene-
Sifingomiyelinaz eksikliği Tip A Nieman Pik Hastalığına neden
olur; Heksozaminidaz A eksikliği Sandhoff hastalığına; Sufataz
A eksikliği juvenil metakromatik lökodistrofiye; Serum trihexosidaze eksikliğide Fabry hastalığına neden olur.
si açılmak istendiğinde spazm geliştiği gözleniyor.
Bu hastada, bundan sonra aşağıdakilerden hangisinin
gelişebileceği düşünülerek tedbir alınmalıdır?
A) Beyin sapı hasarı
B) Feokromositoma
44. Anafilaksi ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
C) Tiroid fırtınası
A) Mast hücre degranülasyonu sonucu oluşur.
D) Malign hipertermi
B) Tanı için cilte döküntülerle beraber en az bir sistemin daha tutulması gerekir(respiratuar, kardiyovasküler, GİS gibi).
M
E) Nöroleptik malign sendrom
42 – D
Malign hipertermi: Genellikle genel anestezi için kullanılan ilaçlara bağlı gelişir. Hemen bütün gaz anestetikler, süksinil kolin gibi
nöromuskuler blok yapıcı ilaçlar malign hipertermi etkenidir. İskelet kaslarında oksidatif metabolizma arttıpından vücudun oksijen ihtiyacı artar. İyi bir oksijenizasyonla, biriken karbondioksidin
uzaklaştırılması ve vücut ısısının kontrol edilmesiyle, dolaşım yetmezliği sonucunda exitus gelişmesi engellenebilir.
C) Tedavide ilk ilaç 0.01 mg/kg dozunda im adrenalindir.
D) Hastanın tedavi esnasında yatar pozisyona getirlimesi ve ani pozisyon değişikliklerinden kaçınılması
gerekir.
SE
E) Anafilaksi tedavisi alan hastanın en az 8-12 saat hastanede gözlemlenmesi gerekir.
44 – B
43. On iki yaşında sağlıklı bir kız çocuğu okulda yaşadığı baş
dönmesi nedeniyle doktora başvurmuş. Yapılan tetkiklerinde hemoglobin 8 gr/dlt, beyaz küre sayısı 4000/µL, ve
trombosit sayısı 98000/µL bulunmuş. Fizik muayenesinde
splenomegali tespit edilmiş. Çekilen x-ray’inde “erlenmeyer flask” görünümü olan hastanın, kemik iliğinde anormal hücreler görülmüştür. Tanıyı kesinleştirmek için aşağıdakilerden hangisinin değerlendirilmesi gerekmektedir?
TU
Anafilaksi en az iki sistemin tutulduğu, hayatı tehdit eden hızlı
ilerleyen tip 1 hipersensitivite reaksiyonudur. En sık dermatolojik sistem tutulmasına ve cilt bulguları görülmesine rağmen
şart değildir. Cilt bulguları olmaksızın respiratuar, gastrointestinal veya CVS tutulumuyla giden anafilaksi klinikleri gelişebilir. Anafilaksi bifazik seyreder, bu yüzden anafilaksi tanısı
konulan hastanın en az 12 saat gözlemlenmesi gerekir. İlk akut
fazdan 8 saat saat sonra ikinci faz görülebilir.Anafikasi tanısı
konulur konulmaz adrenalinin tercihen im yoldan 0.01 mg/kg
dozunda yapılması hayat kurtarıcıdır. Anifilakside tedavisinde
ani ölümlerin en önemli sebeplerinden birisi takipte hastanın
aniden oturur pozisyona getirilmesidir.
A) Sifingomiyelinaz aktivitesi
B) Heksozaminidas A
C) Sulfataz A
D) Glukoserobrisidaz
E) Seramid triheksozidaz
45. Sarılık şikayetiyle gelen üç günlük bir yenidoğanda
total bilurubin seviyesi 17.8 mg/dL (direkt bilirubin
0.3mg/dL) olarak ölçülmüştür. Aşağıdakilerden hangisi
kernikterus riskini arttırır?
43 – D
Gaucher hastalığı β-Glukoserorosidaz eksikliği nedeniyle retikülo endotelial sistemde anormal glukoserebrosid birikimiyle
karakaterizedir.Kemik iliği aspirasyonunda Gaucher hücreler
gösterilebilir. Kemik iliğinin anormal hücrelerle infiltrasyonu
anemi, lökopeni ve trombositopeniye neden olur. Karaciğer
ve dalakta infiltre edilebilir. Serum asid fosfataz seviyesinin
artışı görülür. X-ray değerlendirmesinde “erlenmeyer flask”
görünümü tipiktir. Tanı deri fibroblast veya karaciğer hücre
kültürlerinde üretilen lökositlerde glukoserobrosidaz aktivite-
www.tusem.com.tr
A) Metabolik alkoloz
B) Sulfisakzol kullanımına bağlı bilurubinin albumine
bağlanmasının artması
C) Hiperalbuminemi
D) Neonatal sepsis
E) Hamilelikte annenin fenobarbital alması
38
Klinik Bilimler / T 41 - 7
47 – D
Term yenidoğan bebeklerinde önemli miktarda konjuge olmayan
serum bilirubin seviyeleri bilirubinin beyin dokusuna difüzyonuna ve nörolojik hasara yol açabilir. Sülfoksazol ve diğer ilaçlar albumin üzerindeki bağlanma yerleri için bilirubin ile rekabet eder;
Bu nedenle, bu ilaçların varlığı serbest bilurubin miktarını artırarak nörolojik hasarlanma riskini arttırır. Metabolik asidoz da bağlanmayı azaltır. Bilirubin ve neonatal sepsis kan-beyin bariyerini
zedeleyerek beyindeki bilirubin difüzyonuna izin verir. Fenobarbital uygulaması Yenidoğan bebeklerinde glukuronil transferazı
uyarmak için kullanılmıştır ve Yenidoğan sarılıklarını şiddetlendirmek yerine azaltır. Konjüge olmayan bilirubinin belli bir düzeye
kadar albumin’e bağlanır ve bu nedenle de Serbest konjuge olmayan bilirubin artışında hipoalbüminemi ve Bazı bileşikler (örn.,
Esterleşmemiş yağ asitleri, Soğuk stres, albumin bağlayıcı bölgeler için bilirubin ile rekabet eder. ) bilurubinin artışına neden olur.
Hepatit B yüzey antijenini taşıyıcısı olan bir annenin bebeği,
HepB enfeksiyonu açısından önemli bir risk taşır. Bulaş genellikle doğum anında meydana gelir, ancak enfeksiyon gebelikte
ve postnatal dönemde de edinilebilir. Enfekte olmuş Yenidoğanların küçük bir yüzdesinde akut ikterik hepatit gelişir,
ancak çoğunluk asemptomatik kalır. Asemptomatik bebekler
kontamine olmuş bebeklerin % 80’ni oluşturur. Bu grupta kronik enfeksiyon, bunun uzun vadeli sonuçları kronik karaciğer
hastalığı ve muhtemelen hepatoselüler karsinom gelişir. Kombine pasif-aktif Hepatit B immün globulin formundaki immünoprofilaksi ve Hepatit B aşısı yalnızca hemen perinatal ödemde yapılmalıdır. Bu aynı zamanda kronik bir taşıyıcının evinde
maruziyete devam etmenin bir sonucu olarak edinilebilecek
enfeksiyonlara karşıda koruyucudur.
HepB’nin üçüncü aşısından en az 1 ay sonra HBsAg ve anti-HBsAg
için test yapılması bu önlemlerin etkinliğini belirleyecektir.
M
45 – D
46. Yedi gün önce doğum yapan, miadında term bebeği
olan anneye suçiçeği tanısı konulmuştur. Bebeğin değerlendirmesinde ateşinin olmadığı, beslenmesi, dışkılaması ve idrar yapmasının normal olduğu görülmüştür. Bu koşullarda bu çocuğa yaklaşımda en uygun adım
aşağıdakilerden hangisidir?
SE
48. Rutin muayene esnasında 8 yaşındaki sağlıklı erkek çocukta; sert 1. kalp sesi ve sternum sol üst tarafında sabit,
solunumdan etkilenmeyen 2. kalp sesi çiftleşmesi tespit
edilmiştir.
A) Bebeğin anneden ayrılması
B) Bebeğin hastaneye yatırılarak isole edilmesi
Bu kliniği açıklayacak en olası durum aşağıdakilerden
hangisi olabilir?
A) Atrial septal defekt
C) Bebeğe asiklovir tedavisi başlanmalı
B) Ventriküler septal defekt
D) Bebeğe varisella-zoster immünglobulini verilmeli
C) İsole trikuspid regurjitasyon
E) Herhangi bir girişimde bulunulmaz
TU
D) Fallot tetralojisi
46 – E
E) Mitral valv prolapsusu
Aannenin doğumdan 5 gün önce ve doğumdan sonraki 2 gün
içinde su çiçeği başlaması durumunda çocuğa iv asiklovir ve
VZIG derhal uygulanmalıdır. Tedavi edilmezse, bu bebeklerin
yaklaşık yarısında ciddi suçiçeği kliniği geliştirecektir.
48 – A
ASD’si olan çoğu çocuk asemptomatiktir; tanı rutin muayene
sırasında konulur. Büyük çocuklarda, lezyonun ciddi boyutta
olması durumunda, egzersiz intoleransı görülebilir. İncelemede nabız normaldir, sol sternum sınırında sağ ventrikül sistolik
asansör palpablondur ve ikinci kalp sesinin sabit bir şekilde
bölünmesi duyulabilir. ASD’nin daha düşük dereceleri için,
cerrahi tedavi daha tartışmalıdır.
Normal term yenidoğan 2 günden sonra su çiçeği hastalığına maruz kalırsa postnatal olarak, VZIG ve izolasyon gerekli
değildir. Asiklovir, perinatal olarak maruz kalan bebekler gibi
şiddetli varicella riski altındaki bebeklerde kullanılabilir.
47. Hepatit B taşıyıcısı (HBsAg(+)) annesi olan bebeğe aşağıdakilerden hangisi önerilmelidir?
VSD genellikle sol ön göğüs kemiği boyunca, çoğunlukla prekordium boyunca radyasyonla duyulan sert veya üfleme holosistolik üfürüm olarak bulunur. Triküspit yetersizliği sol alt
sternal sınırda middiastolik bir gürledi; Doğum asfiksi öyküsü
veya diğer kardiyak lezyon bulguları sıklıkla mevcuttur. Fallot
tetralojisi konjenital kalp hastalığının yaygın bir şeklidir. Dört
anormallik, sağ ventrikül çıkış obstrüksiyonu, VSD, aorta dekstropozisyonu ve sağ ventriküler
A) HbsAg açısından yenidoğanın taranması
B) Yenidoğanın izole edilmesi, anne sütünün kesilmesi
C) Annenin HBeAg pozitifliği açısından taranması
D) Yenidoğana Hep B aşısı ve anti Hep B Ig yapılması
E) Anneden geçen transplasental antikorlar yeterli olacağı için hiçbir şey yapılmaması
39
www.tusem.com.tr
Klinik Bilimler / T 41 - 7
Hipertrofi; Siyanoz bebeklerde ve küçük çocuklarda görülür.
Mitral kapak prolapsusu, sistolun sonunda mitral kapak broşürlerinden birinin veya her ikisinin atriyuma dalmasıyla oluşur. Genellikle ergenlik çağında veya sonrasında ortaya çıkan,
doğuştan bir anormalliktir. Kızlarda erkeklerden daha sık görülür ve otozomal dominant bir şekilde kalıtımla algılanır gibi
görünür. Klinik muayenede, sistol sonlarında apsik bir üfürüm
görülür ve bunun öncesinde bir orta derecede tıklama meydana gelebilir. Tanı mid-geç sistol sırasında mitral yaprakların
prolapsusunu gösteren bir ekokardiyogram ile doğrulanır.
melidir. Transtorasik pace, bradiaritmilerde tipik olarak yararlıdır. Prekordiyal yumruk, ventriküler fibrilasyondan akut arrest
geçiren bireylere yardımcı olabilir ancak SVT’yi çözemez.
50. On iki aylık kız çocuğu son 1 aydır olan yemek sonrası
kusma şikayetiyle başvurmuştur. Büyümesi 95 persentilde olan bu bebeğin kusma dışında bir şikayeti yoktur.
Fizik muayenesi de tamamen normaldir.
A) Pilor stenozu
49. Solukluk şikayetiyle getirilen 3 aylık bir erkek bebeğin
fizik muayenesinde ağlamakla değişmeyen taşikardi
M
B) Parsiyel duedenal atrezi
saptanmıştır. Hepatomegalisi olan ve akciğerleri normal
C) Hipotiroidi
olan hastanın EKG’si aşağıdadır.
D) Gastroösofajiyal reflü
Bu hastaya ilk yapılması gereken aşağıdakilerden hangisidir?
E) Trakeaösofajial fistül
50 – D
SE
Bu bebekte en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
Gastroözofageal Reflü sık görülen bir pediatrik şikayet olup,
sıklıkla hayatın ilk 1-2 ayında görülür. Yaşamın 1 ila 2 yaşına
kadar çözülmesi nedeniyle, bebeklik döneminde bazen gastroözofageal reflü atakları fizyolojik kabul edilir. Gastroözofageal reflü hastalığı, solunum semptomları, özofajit ile ilgili
olan patolojik formu olup apne veya kilo kaybı tipiktir. Bu çocukların yaklaşık % 7’sinde reflü ciddi düzeydedir, tıbbi müdahale gerektirir ve sadece % 2’sinde daha ileri düzeyde tetkik
gerekir.
A) Hızla verapamil infüzyonu
B) Kalbe transtorasik pace takılması
TU
İyi büyüyen ve solunum yolu semptomları olmayan çocuklar
için reflüde, konservatif tedavi (küçük yemekler, koyulaştırılmış formül, yüksek yağlı yemeklerden ve aşırı beslenmeden
kaçınılması, vb.) yeterli olur. Az sayıdaki çocukta farmakolojik
tedavi ihtiyacı vardır. GÖRH tedavisinde kullanılan ilaçlar antiasit, H2 reseptör blokerlerleri veya proton pompa inhibitörleri olup özofajit azaltılmaya çalışılır. Prokinetik ajanlar sıklıkla
antiasit ilaçlarla birlikte kullanılır. Ancak belirtileri azaltmakta
belirgin etkileri gösterilmemiştir. Pilor stenoz, üçüncü haftadan sonra safrasız kusma ile kendini gösterir, 12 aylıkken
değil. Benzer şekilde, kısmi duodenal atrezisi olan bir hasta
yenidoğan döneminde, muhtemelen safralı kusma ile birlikte
görülecektir.
C) Karotid masaj
D) DC kardiyoversiyon
E) Kardiyak masaj
49 – C
EKG’de gösterildiği gibi supraventriküler taşikardi, hızlı kalp
hızı (180 atım/dk üstü, bu vakada dakika başına yaklaşık 250
atım), az oranda değişkenlik ve her QRS kompleksi için tutarlı bir P dalgası ile karakterizedir. Uzamış SVT, hepatomegali ve
solunum yolculuğu ile kalp yetmezliğine neden olabilir. Fetal
SVT hidrops fetalis’e yol açabilir. Birinci basamak tedavi, karotis
masajı, yüzün soğuk suya daldırılması veya isteğe bağlı süzme
gibi teknikler kullanılarak vagus sinirini uyarmaktır. Manevra
başarılı olmazsa, IV adenozinin hızlı infüzyonu çözünürlüğü
etkileyebilir. Verapamil, bu yaş grubunda kontrendikedir; akut
hipotansiyona ve kardiyak arreste neden olabilir. Senkronize
DC kardiyoversiyon, şokta veya kalp yetmezliği olan hastalarda
yapılabilir; Bununla birlikte, QRS kompleksiyle senkronize edil-
www.tusem.com.tr
Hipotiroidizm, diğer bulguların yanı sıra kabızlığa neden olabilir, ancak izole kusma ile sunum belirgin bir şekilde olağandışı
olacaktır. Trakeoözofageal fistülü olan 12 aylık bir hasta büyük olasılıkla “H tipi” tachea-ösofajial fistül oabilir ki, bu tür
bir fistül kusma olmaksızın devam eden solunum sorunları ile
başvurur.
40
Klinik Bilimler / T 41 - 7
51. İki yaşındaki bebek acile saat pili yutma şikayetiyle başvurmuştur. Şikayeti olmayan çocuğun çekilen filminde pilin yerleşik bir şekilde ösofagusta olduğu görülmüştür. Bu
hastada en uygun yaklaşım aşağıdakilerden hangisidir?
A) İpeka ile kusturma
B) Aralıklı film çekip izleyerek pilin hareketini takip etmek
C) Taburcu edip, pilin atıldığından emin olmak için aileye gayta takibi yaptırmak
D) Endoskopi ile pilin çıkarılması
E) Oral alım özendirilerek pilin bağırsaklardan atılımının sağlanması
51 – D
M
Bu soruda açıklanan vaka gibi İzotonik salin, bir hipernatremik dehidratasyonu olan bir hastada, başlangıçta bolus için
verilebilecek en en iyi sıvıdır,. Bu dehidrate çocuğa 1/4 normal salin (38.5 mEq sodyum / L) veya D10 su (100 g glikoz /
L) kullanılması intravasküler alanı genişletmeyip, hipoosmolar
yapısı nedeniyle serebral ödeme yol açabilir. Sorudaki çocuk, hipernatremiktir, bu nedenle % 3 tuzlu su (513 mEq sodyum / L)
sorunu daha da kötüleştirecektir; ancak ciddi hiponatremi olan
bazı hastalardaki dehidratasyonda kullanımı düşünülebilir. Taze
dondurulmuş plazma tarif edilen durumda kullanılabilir, ancak
genellikle hızla ulaşılamaz, ve daha pahalıdır, bulaşıcı ajanlar ile
ilişkilendirilebilir ve saline göre herhangi bir avantaj sağlamaz.
53. Bir yaşında bir çocuğun rutin kontrolünde hipokrom mikrositer anemisi olduğu görülmüştür. Takiben yapılan elektroforezinde HbA2 konsantrasyonun arttığı tespit edilmiştir.
Solunum semptomları olmayan hastalarda, özofagusta 24
saat boyunca bazı yabancı cisimlerin gözlenmesi mümkündür;
Yabancı cisim genellikle sorunsuzca mideye geçer. Bununla
birlikte, özofagusta yerleşik düğme pilleri, 1 saat gibi kısa bir
sürede özofageal perforasyon riski taşıdıkları için, endoskopi
yoluyla acilen çıkarılmalıdır.
Bu çocukta en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Demir eksikliği
SE
B) Β talasemi trait
C) Orak hücreli anemi
D) Kronik sistemik hastalık
52. Dokuz aylık bir çocuk ishal ve dehidratasyon şikayetiyle
acile başvurmuştur. Hikayesinden günlerdir devam eden
ishal ve kusma şikayeti olduğu, başvurduğu günün sabahında zor uyandığı öğrenilmiştir. 1 hafta önce rutin kontrolünde 11 kg iken başvuru sonrasında 9 kg olduğu tespit
edilmiştir. Kalp tepe atımı ve tansiyonu normal olmasına
rağmen, fizik muayenesinde letarjik ve cildinin hamur kıvamında olduğu tespit edilmiştir. Solunum sistemide normal olan çocuğu elektrolit çalışması yapılmıştır. Elektrolit
sonuçları çıkana kadar böyle bir çocuğa aşağıdaki sıvılardan hangisi ile hidrasyon başlaması uygundur?
E) Kurşun zehirlenmesi
53 – B
TU
Hemoglobin A2 konsantrasyonu, β-talasemi özelliklerinde
(β-talasemi minor olarak da adlandırılır) artar(%3.4’ün üstüne çıkar). Hastaların, hemoglobin’in β-globin bileşeni için
tek bir anormal geni vardır; Hafif mikrositer anemiden başka
problemleri yoktur. Bunlar genellikle demir eksikliği anamisi
ile karıştırılır ve gereksiz yere demir tedavisi alırlar. Demir, β
talasemi özellikli hastalar için yararlı olmadığından, β talasemi özelliklerini ve daha yaygın demir eksikliği anemisini ayırt
etmek önemlidir. Şiddetli demir eksikliği durumunda hemoglobin A2 azalabilir.Hafif ila orta seviyedeki demir eksikliğinde,
hemoglobin A2 düzeyi normaldir.Orak hücre anemisi, kronik
sistemik hastalık ve kurşun zehirlenmesinde de normaldir.
A) ¼ lük SF’ik (38.5 mEq sodium/L)
B) %10 Dx’luk distile su (100 gr glucose/L)
C) SF’ik (154 mEq sodium/L)
D) 3% SF (513 mEq sodium/L)
54. Evde doğan, 2950 gr olan erkek çocuğun hastanedeki
ilk muayenesinin solukluk dışında normal olduğu görülmüştür. Annesinin kan grubu ARh(+), bebeğinin kan
grubu 0Rh(+) olarak tespit edilmiştir. Bebeğin hematokriti 38 ve retikülosit değeri %5 ise bu çocukta anemiye
sebep olabilecek klinik aşağıdakilerden hangisidir?
E) Taze donmuş plazma
52 – C
Vaka, hipernatremi olan bir çocuğun tanımıdır; “Hamurlaşan”
cilt sıklıkla hipernatremi sırasında görülür. Hipernatremik dehidrasyonda dolaşımdaki kan hacmi, hücre içi hacim pahasına
korunma eğilimi gösterir. Bu nedenle, hipotansiyon gözlemlenmeyebilir, diğer izotonik veya hipotonik dehidrasyona özgü dolaşım yetersizliğinin diğer bulguları da olmayabilir. Merkezi sinir
sisteminin tutulumunu (sinirlilik veya letarji gibi) gösteren işaretler hipotonik dehidrasyonun karakteristik özelliklerini taşır.
A) Fetomaternal transfüzyon
B) ABO uyuşmazlığı
C) Yenidoğanın fizyolojik anemisi
D) Orak hücreli anemi
E) Demir eksikliği anemisi
41
www.tusem.com.tr
Klinik Bilimler / T 41 - 7
54 – A
Lösemide; anemi ve trombositopeni ile kemik iliği yetmezliğinin klinik ve laboratuvar bulguları beklenir(solukluk, morluklar, ateş..) Beyaz küre sayısı normal, yüksek veya düşük olabilir.
Otomatik sistemler başlangıçta malign hücreleri atipik lenfosit
olarak rapor edebilir. Retikülosit sayısının düşük olması kemik
iliği yanıtının eksikliğini yansıtıyor olabilir, ancak nonspesifiktir. EBV’de lenfadenopati ile ateş ve huzursuzluk yaratabilir,
ancak burada olduğu gibi ciddi anemi ve trombositopeni ile
ilişkili değildir. Haptoglobin hemolitik ile nonhemolitik anemi
arasında ayrım yapmaya yardımcı olabilir, antiplatelet antikor
trombositopeniyi açıklayabilir ancak bu tetkikler Kİ yetmezliğini değerlendirmede tek başlarına yeterli olmazlar.
Major kan grubu uyuşmazlığının bulunmaması ve normal bir
retikülosit sayısı bulunması, muhtemelen doğumda olan fetomaternal bir transfüzyonun lehine sonuçlanmaktadır.
Annenin kanındaki fetal hemoglobin içeren RBC’ler göstermek için Kleihauer-Betke testi tanıyı doğrulayacaktır.
Doğumdan sonra eritropoez sona erer ve 6 ila 8 haftalık dönemde en düşük seviyeye ulaşan hemoglobin değerlerindeki ilerleyici
azalma, bebeklik döneminde fizyolojik anemi olarak adlandırılır.
Demir eksikliği anemisi, dolaşımdaki hemoglobin kaynaklı demir depolarının nurtisyonel alım azlığına bağlı term bebeklerde 9 ile 24 ay arasında görülebilir
M
56. İki yaşındaki bir çocuğun annesi, çocuğuna banyo yaptırırken karnında kitle hissederek doktora başvurmuş.
Değerlendirme sonrası aniridia, hipospadias, at-nalı
böbrek, ve hemihipertrofi tespit edilen çocukta en
olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
Orak hücre hastalığının belirtileri, fetal hemoglobin’in orak
hemoglobin ile değiştirilmesi sonrasında belirginleştiği için
yaşamın 4-6. ayına kadar görülmez.
A) Nöroblastom
B) Wilms tümörü
C) Hepatoblastom
D) Rhabdomyosarkom
SE
55. Birkaç gün öncesine kadar hiçbir şikayeti olmayan 3 yaşındaki bir erkek çocuk acile ateş, solukluk ve halsizlik
şikayetiyle getirilmiştir. Özgeçmişinde dört hafta önce geçirdiği ağır ÜSYE dışında özellik bulumamaktaymış. Babası
çocukta bulantı kusma gibi şikayetlerin olmadığını ancak
geçen haftalar içerisinde özellikle gece uykudan uyandıran şiddette bacak ağrıları olduğunu ifade etmiş.Fizik muayenede çocukta belirgin halsizlik ve soluklukla birlikte
diffüz lenfadenopati, hepatomegali olmaksızın belirgin
splenomegali görülmüş. Eklemlerde kızarıklık, şişlik ve
hassasiyet olmadan vücudun basınca maruz kalan yerlerinde yer yer peteşial lezyonlar görülmüş. Kan sayımında
beyaz küre 8,000/µL, hemoglobin 4 g/dL ve trombosit sayımı 7,000/µL olarak bulunmuş. Periferik yaymada atipik
lenfositler görülmüş olan bu çocukta tanı için bir sonraki
adımda yapılması aşağıdakilerden hangisidir?
E) Testis tümörü
56 – B
TU
Wilms tümörlü hastaların% 85’inde karın içi bir kitle palpe
edilir; Karın ağrısı% 40, hipertansiyon% 60 ve hematüri% 12
ile% 24 arasında bulunur. Wilms tümörü ve aniridia, kromozom 11 anormallikleri ile ilişkilidir. Hemihifertrofi ile aniridinin
Wilms tümörü ile ilişkisi nedeniyle, bu bulguları olan çocuklar
özellikle ilk 5 yıl boyunca periyodik fizik muayene ve abdominal sonografi ile takip edilmelidir.
Özellikle ateş, sinirlilik, kemik ağrısı, gevşeklik ve ishal mevcutsa
nöroblastom da karın kitlesi ayırıcı tanısında düşünülmelidir;
Ancak sunulan olguda, aniridya ve at nalı böbrek gibi diğer özellikler bu tanıyı Wilms tümöründen daha az olası kılmaktadır.
A) EBV titresi
57. On yaşında erkek çocuk hastane aciline kanama şikayetiyle
başvurmuştur. Yapılan laboratuar incelemelerinde trombosit sayısı 50000/µl, PT(protrombin zamanı) 15sn (normalin üst sınırı 11.5sn), aPTT(aktif parsiyel tromboplastin
zamanı) 51sn(normalin üst sınırı 36sn), TT(trombin zamanı) 13.7(normalin üst sınırı 10.5sn) ve faktör VIII seviyesi
%14(normali %38-%178) bulunmuştur.
B) Serum haptoglobin
C) Antitrombosit antikor titresi
D) Retikülosit sayımı
E) Kemik iliği aspirasyonu
55 – E
Hızlı gelişen kemik iliği yetmezliği belirtileriyle başvuran çocuklarda ilk olarak lösemi düşünülmeli, tanıyı netleştirmek için
mümkün olan en kısa sürede bir kemik iliği yapılması gereklidir.
A) İmmün Trombositopenik Purpura
B) VitK eksikliği
C) Dissemine İntravasküler Koagülasyon
Lösemiler, çocukluk çağında en yaygın malignansidir ve 15 yaşın
altındaki çocuklarda tüm malignitelerin yaklaşık% 40’ını oluşturur. Çoğu tanı yaşı 2-6 arasında; Erkeklerde daha sık görülür.
www.tusem.com.tr
Bu hastada en olası tanınız aşağıdakilerden hangisidir.
D) Hemofili A
E) Hemofili B
42
Klinik Bilimler / T 41 - 7
57 – C
59. Dört yaşındaki çocuğun ailesi, çocuğun periyodik olarak
özellikle akşamları göz kapaklarını açık tutmak için parmaklarını kullandığını ifade etmektedir. Aynı zamanda yemeğini yutmakta da problem yaşadığını ifade etmekteler.
Yeterince gülmesine rağmen genel olarak üzgün görünmekteymiş. Topu fırlatıp iyi koşabildiğini söylemekteler.
Disemine intravasküler pıhtılaşma (DIC), fibrinojen tüketimi
vardır; Faktörler II, V ve VIII; Ve plateletler. Bu nedenle, PT,
aPTT ve TT’nin uzamasına ve faktör VIII seviyesinde ve trombosit sayısında bir düşüş vardır. Buna ek olarak, fibrin yıkım
ürünleri titresi genellikle artar. D-dimer, bir fibrin parçalanması ürünüdür ve DIC’de yükselir.
PT, aPTT ve TT’nin uzaması ITP tanısını dışlar.
PT, esas olarak faktör I, II, V, VII ve X için test eder ve hemofili
A (faktör VIII eksikliği) veya hemofili B’de (faktör IX eksikliği)
uzamamıştır.
K vitamini eksikliğinde faktör II, VII, IX ve X’in üretiminde azalma vardır ve PT ve aPTT uzar. Bununla birlikte, fibrinojenin
fibrine dönüştürme zamanını ölçen trombin zamanı normal
olmalı ve trombosit sayısı da normal olmalıdır.
Bu hastaya tanı koymak için aşağıdakilerden hangisi
yapılmalıdır?
A) Kas biyopsisi
B) kreatin fosfokinaz düzeyi
C) Edrofonyum klorür testi
M
D) Akciğer grafisi
E) Antinükleer antikor titresi
59 – C
58. Yenidoğanın ilk muayenesinde belirgin oksiput, geniş bir
alın ve anterior fontanelin olmadığı görülmüştür. Kalan
fizik muayenesi nörolojik muayene de dahil olmak üzere
tamamen normal bulunmuş. Hikayesinde bebeğin sefalopelvik uyumsuzluk nedeniyle sezaryanla doğurtulduğu
not edilmiş.
SE
Myasthenia gravis, otoimmün bir bozukluk olup, dolaşımdaki
asetilkolin reseptör bağlayıcı antikorlar nöromüsküler paralize
neden olur. Miyastenia gravis’in en erken belirtileri pitozis ve
ekstraoküler kasların güçsüzlüğü, bunu disfaji ve yüzdeki kas
zayıflığı izler. Bu hastalığın belirleyici özelliği, ilgili kasların hızla yorulmasıdır. Bu durumda motor sinir iletim hızı normaldir.
Dahil olan kas teşhis amaçlı olarak uyarıldığında, elektromyogram (EMG), kolinesteraz inhibitörlerinin uygulanması ile tersine
çevrilebilecek bir düşüş cevabı gösterir. Daha büyük çocuklarda
bu test edrophonium chloride ile yapılır, ancak genç bebeklerde
kaçınılmalıdır çünkü kardiyak aritmiler ortaya çıkabilir (bunun
yerine neostigmin kullanılabilir). Kolinesteraz inhibitörleri birincil terapötik ajanlardır. Myasteni gravis için diğer terapötik
yöntemler arasında immün baskılama, plazmaferez, timektomi
(göğüs röntgeninde sıklıkla görülen büyümüş bir timüs görülür)
ve hipotiroidi tedavisi bulunur. CPK normal olmalıdır.
Bu tabloyu açıklayacak en olası seçenek hangisidir?
A) En olası açıklama genetik anarmolik olabilir.
B) Bu durum genellikle hidrosefali ile birliktelik gösterir.
C) Bu durumdaki çocuklarda genellikle eşlik eden konvülsiyon görülebilir.
D) Pİtuiter anormallikler eşlik edebilir.
TU
E) Cerrahi konsültasyon endikasyonu vardır.
58 – E
Kafadaki şekil bozukluğu dışında sorudaki bebek tamamen sağlıklı olduğundan basit, çocukta primer-kranyosinostoz (basit =
yalnızca bir sütür, primer = birincil beyin büyümesinin geriliği
yüzünden değil) var gibi görünmektedir. Bu durum genellikle
az görülür (2000 doğumda 1 sıklıkta) ve yaygın olarak skafosefali (uzun ve dar kafatası) ile sonuçlanan sajital sütürü etkiler.
Genel olarak, tek bir suturun prematüre füzyonu intrakranyal
basınç artışı veya hidrosefaliye neden olmaz; Bu özellikler iki
veya daha fazla suturun prematür füzyonuyla daha sık görülür.
Bu durumun tedavisi tartışmalıdır, ancak genellikle ameliyatı
gerektirir; Bir beyin cerrahıyla konsültasyon önerilir.
60. İki hafta önce hafif bir ÜSYE geçiren 12 yaşındaki bir
erkek çocuk bacaklarında güçsüzlük şikayetiyle doktora başvurmuş. Günler geçtikçe zayıflık üste doğru yayılmaya başlamış Fizik muayenede alt ekstremitelerde
DTR alınamamış, ağrı ya da atrofi saptanmamış. Yapılan LP’de sadece BOS proteininde artış tespit edilen
hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
Kraniosynostosis vakalarının, % 10 ila% 20’sinde genetik defektlerle görülür. Muayene veya hikayesi normal olmayan
(gelişimsel gecikme, polidaktili veya sindaktili, parmaklar veya
gözler vb.) bir çocuğun, kraniyosinostozun nedeni olarak genetik bir kusur ihtimali daha yüksektir. Bu hastalarda Chotzen,
Pfeiffer, Crouzon, Carpenter veya Apert sendromları gibi durumlar için kromozom değerlendirmesi uygundur.
A) Bell paralizi
B) Musküler distrofi
C) Gulian-Barre sendromu
D) Charkot-Maria-Tooth sendromu
E) Werding-Hofmann hastalığı
43
www.tusem.com.tr
Klinik Bilimler / T 41 - 7
60 – C
fertilitenin önemli bir nedeni olarak görünür. Bu durum için en
yaygın tedavi, konjunktivit mevcut olduğunda nazofaringeal salgıları temizleyen ve daha sonra ortaya çıkabilecek pnömoniyi önleyen makrolid antibiyotiklerini oral olarak alınmasıdır. Klamidya
konjunktiviti için topikal tedavi, nazofarenksin temizlenmesinde
etkili değildir. Bununla birlikte, oral makrolidler ile erken tedavi,
idiyopatik hipertrofik pilorik stenozu gelişiminde artmış insidans
ile ilişkilidir; yenidoğanlarda dikkatli kullanımıdır. N gonore, çocuklarda sepsis sendromuna (ve sadece solunum yolu semptomlarına değil) neden olabilir, ancak sunulması 6 haftada değil hayatın ilk günlerinde olacaktır; Çocuk toksik olurdu. Stf areus ve daha
alışılmadık Grup B streptokok (daha çok yaşamın ilk günlerinde
ortaya çıkabilir) bu yaştaki bir çocuğa pnömoniye neden olabilir,
ancak genellikle toksik, ateşli bir çocuktur ve conjonktivit gözlemlenmez. Herpesvirüs, pnömoniye neden olduğunda, yaşamın ilk
günlerinde görülmesi daha olasıdır; Çocuk çok daha toksik bir
klinikle başvurur.
M
Guillain-Barré sendromu, genellikle, spesifik olmayan bir viral
hastalığa ikincil, yaklaşık 10 gün sonra ortaya çıkar. Zayıflık günler
veya haftalarca kademeli olarak, alt ekstremiteden başlayıp gövdeye doğru ilerlemektedir. Daha sonra, üst ekstremiteler ve bulbar kasları etkilenebilir. Solunum kaslarının tutulumu hayatı tehdit eder. Sendrom, motor sinirlerde ve bazen de duyu sinirlerinde
bir demiyelinizasyona sebep olur. Omurilik sıvısı proteininin ölçümü tanıda yardımcı olur; Protein düzeyleri, glikoz ve hücre sayıları
normal iken, iki katından fazla artar.Hücre artıiıda olmadan sadece protein artışıyla giden bu durum tipiktir ve “albumino-sitolojik
disosiyasyon” olarak adlandırılır. Gözlem için hastaneye yatırmak
gereklidir. Tedavi tek başına gözlem, intravenöz immünoglobülin,
steroidler veya plazmaferezden oluşabilir. Düzelme her zaman
tam olarak olmaz. Bell felci genelde hafif bir üst solunum yolu
enfeksiyonu izler ve yüzün tamamında güçsüzlük gelişir. Kas distrofisi aylar boyunca süren progresif bir zayıflama sürecini kapsar.
Charcot-Marie-Tooth hastalığının peroneal ve intrinsik ayak kası
atrofisi, daha sonra iç el kaslarına ve proksimal bacaklara uzanan
klinik bir başlangıcı ​​vardır. Werdnig-Hoffmann hastalığı, uterusta
ortaya çıkan anterior boynuz hastalığıdır (yaklaşık üçte biri Vakada) veya hipotoni, güçsüzlük ve gelişimsel motor gelişimsel geç
dönüm noktaları ile yaşamın ilk 6 ayında görülebilir.
SE
62. On aylık bebek kilo alamama şikayetiyle getiriliyor.
Hikayesinde kronik öksürük ve tekrarlayan pnömoni
öyküsü vardır. Anne çocuğun kötü kokulu aşırı gaytasını olduğunu ifade eder. Böyle bir çocukta tanı için en
uygun tetkik aşağıdakilerden hangisidir?
A) Akciğer tomografisi B) Serum Ig düzeyleri
61. Altı haftalık bir çocuk solunum sıkıntısı ile acile başvurur. Ateşi normal sınırlarda, solunum sayısı dakikada
65 olan çocuğun oksijen satürasyonu %94 ölçülmüştür.
Fizik muayenede belirgin ral ve ronküs duyulur. 3 haftalıkken pürülan göz akıntısı nedeniyle topikal antibiyotik aldığı öğrenilen hastada en olası patojen aşağıdakilerden hangisidir?
C) Tubekülin deri testi D) Terde klor düzeyi ölçümü
E) Prick testi
62 – D
TU
Kistik fibroz (KF), anormal olarak işleyen bir kistik fibroz transmembran regülatörü (KFTR) proteininin neden olduğu çok
sistemli bir hastalıktır. Anormal sekresyonlar bir dizi organın
salgı epitelyumundaki iyonize kloridin geçirgenliğinin azalması sonucunda oluşur. Progresif akciğer yetmezliği, solunum
yolunu tıkayan ve enfeksiyona, bronşektaziye ve inflamatuvar
değişikliklere neden olan koyu kıvamlı salgıların birikimiyle
oluşur. Sağakalım, KF’nin çabucak tanınması ve agresif tedavinin bir sonucu olarak son yıllarda belirgin bir şekilde gelişmiştir; Ölümdeki medyan yaş 10 yıldan az bir sürede 30 yıla
çıkmıştır. Terapötik yaklaşımlar, inhalasyon tedavisi, göğüs fizik tedavisi, agresif antibiyotik uygulaması, bronkodilatörler,
oksijen ve beslenme desteği içermektedir. Kalp-akciğer nakilleri, bazı terminal hastalarda yaşamı uzatır ve yaşam kalitesini
geliştirir. KF tedavisinde yeni yaklaşımlar, yani amilorid, saflaştırılmış insan plazması α1 antitripsini, rekombinan DNAaz
ve gen terapisi önerilmiştir. Bu terapötik yöntemlerin mantığı,
temel açığın iyileştirilmesine veya düzeltilmesine doğrudan
odaklanmalarıdır: amilorid; sodyumun emilimini dolayısıyla,
A) Neisseria gonorrhea
B) Staf. Aureus
C) GrupB streptokok
D) Chamidya trachomatis
E) Herpes virüs
61 – D
Yetişkinler arasında cinsel yoldan bulaşan Chlamydiae organizmaları, enfekte olan annelerden doğum sırasında doğum kanalından bebeklere bulaşır. Bebeklerdeki enfeksiyon yeri, 2-12
haftalık bebeklerde, konjonktiva ve akciğerler olup, burada, klamidyalar, 2-12 haftalık bebeklerde, konjonktivit ve afebril pnömoniye neden olurlar. Teşhis, sekresyon kültürü ve antikor titreleri ile doğrulanır. Adölesanlarda klamidya enfeksiyonları servisit,
salpingit, endometrit ve epididimit nedeni olabilir ve tubal in-
www.tusem.com.tr
44
Klinik Bilimler / T 41 - 7
su emilimini engelleyerek hava yolu hidrasyonunu iyileştirir,
α1-antitripsin; Nötrofil elastazı(nötrofiller tarafından akciğerlere salınan bir proteolitik enzim) üzerindeki etkilere inhibe
ederek, rekombinana DNAaz; Balgam viskozitesini azaltmak
için ölü lökositler tarafından salınan DNA ile reaksiyona sokarak etki eder, son olarak gen tedavisi uygulanabilir . Akciğer
kanseri kistik fibroz ile ilişkili görünmemektedir. Diğer birçok
testten farklı olarak, kistik fibrozisli hastalar ile normal kontrol
katılımcıları arasında terlemedeki klorür değerlerinde çakışma neredeyse yoktur. 60 mEq / L’den daha büyük bir klorür
konsantrasyonu Kistik fibrozis tanısı koydurur, 40’dan daha
düşük değerler normaldir ve 40 ile 60 arası değerler şüphelidir tekrar edilmesi gerekir. Genellikle KF’ye neden olduğu
bilinen en yaygın mutasyonların yaklaşık 30’u için şu . Şu anda
ülkemizde, yeni doğan tarama programlarında immüno-reaktif tripsinogen testini eklendi ve doğrulayıcı testlerle kombine
edildiğinde duyarlılığın% 95 gibi yüksek olduğu bildirilmiştir.
Kistik fibroz dışındaki koşullar, adrenal yetmezlik, ektoderm
displazi, nefrojenik diyabet insipidus, hipotiroidizm ve malnütrisyon da dahil olmak üzere terleme klorürü yükseltebilir.
rinin kollapsı ve diğer akciğerin kompresyonu, pulmoner vasküler rezistansını artırır, sağ ventrikülde boşaltmayı güçleştirir,
ardından kardiyak outputu azaltmaktadır.
Tansiyon pnömotoraks belirtileri nelerdir?
•
Siyanoz, dispne, öksürük, taşipne
•
Cilt altında amfizem
•
Boyun damarlarında dolgunluk
•
Bundan etkilenen tarafta göğüs ağrısı olması, akciğer
sesinde azalma ve göğüs hareketlerinde asimetri olması
•
Nabzın artması, solunum sayısının artması ve kan basıncında düşme olması
M
•
Hastada huzursuzluk olması, ajitasyon, göğüs içinde basınç hissi oluşması
SE
Bu durumda hastaya acil bakım yapılmalıdır. Bunun yapılma
amacı plevral boşlukta artmış olan basıncın azaltılmasıdır.
Bunu yapabilmek için, ABC değerlendirilerek sürdürülür, eğer
hasta ABC sürdürülmesini düzelmezse, hastada açık pnömotoraksa gibi tedavi edilmelidir. Bu sayede giren havanın etkilenmiş olan taraftan çıkması sağlanmış olur. Bu etkilenen
bölgeye büyük delikli olan bir iğne yerleştirilmesi ve de kompresyon yapılmasıyla sağlanır. Tansiyon pnömotoraks açık pnömotoraks yarasının örtülmesinden sonra meydana geldiyse,
örtünün çıkarılmasından sonra plevral boşlukta birikmiş olan
basınçlı hava bu yaradan dışarıya çıkar. Tansiyon pnömotoraks
durumunda dakikalar bile önemlidir. Bu yüzden yerinde, acilen bu bakımın yapılması hayat kurtarıcı bir müdahaledir.
63. Bir yaşında bir çocuk pnomoni ön tanısıyla hastaneye
yatırılır. Öksürük, ateş ve hipoksisi olan çocuğun, akciğer
filminde sağ üst lobta konsadilasyon ve kan kültüründe
stafilokok aureus üremesi tespit edilmiş. Yatıştan 20
saat sonra birden kötüleşen çocukta; solunum yetmezliği, artmış oksijen ihtiyacı ve hipotansiyon gelişiyor. Bu
hastada ilk müdahele aşağıdakilerden hangisi olmalıdır?
TU
A) 2.akciğer filmi çekerek pnömatosel açısından değerlendirme
64. Aşıları tam olan 2 yaşında bir çocuk 40°C ateş ve toksik
görünümle acile başvuruyor. Hikayesinde 4-5 gündür
devam eden düşük ateş, havlar gibi öksürük, nazal tıkanıklık olduğu öğreniliyor. Karakteristik ekspiratuar ve
inspiratuar stridoru vardır. Ağız kenarından salya akması
veya su içerken ağrı gözlenmeyen hastanın, laringoskopisinde epiglottit gözlenmediğine göre, bu hastada ilk
yapılması gereken aşağıdakilerden hangisidir?
B) Olası basınç-pnömotoraksına göğüs tüpü ve aspirasyon ile müdahale
C) Antibiyotikleri değiştirme
D) Anksiyeteyi azaltmak için sedatif
E) Plevral effüzyona müdahale için torasentez kiti
63 – B
A) Entübasyon ve iv antibiyotik
Tansiyon pnömotoraks, zamanında teşhis konulmadığı ve tedavi uygulanmadığında meydana gelir. En sık Stf. Aureus bağlı
pnömonilerde görülür. Bunun temelinde yatan etken inspiryumda havanın plevral alana girip buradan ekspiryumda çıkamaması, giderek arttığı için yaralanmış akciğer ve sağlam akciğerle birlikte kalp ve büyük damarlara baskısı bulunmaktadır.
Tansiyon pnömotoraks durumunda plevral kavitede olan yüksek basınçla kalbi diğer tarafta toraks boşluğa itmektedir. Bu
durum vena kava, sağ ventrilülü ve sağ atriumu baskılar. Sağ
ventrikülün doluşu ile kardiyak output kısıtlanır. Akciğerin bi-
B) İnhale epinefrin ve oral steroid
C) İnhale steroid
D) Soğuk buhar
E) Oral antibiyotikle taburcu ederek ayaktan takip
64 – A
Bakteriyel trakeit, viral laringotrakeobronşitin seyrek fakat
şiddetli ve hayatı tehdit eden bir sekelidir. Tipik öykü vakadaki
gibidir. Viral üst solunum yolu semptomlarının birkaç gününü
45
www.tusem.com.tr
Klinik Bilimler / T 41 - 7
ların solunum yollarından organizmaları yok etmede etkilidir.
Maruz kalan duyarlı kişilerde, eritromisin, paroksimal safha
öncesinde uygulandığında, hastalığın ciddiyetini önlemede
veya azaltmada etkili olabilir. Hastanın kültürde kanıtlanmış
bir boğmacası varsa, boğmaca aşılaması gereksizdir.
takiben ateşin akut yükselmesi izlenir, akabinde solunum sıkıntısı başlar. İnspiratuar stridor krupta tipiktir; Bu hastadaki
bifazik stridor ve yüksek ateş alternatif teşhisleri düşünmek
için ipucu olmalıdır. Çocuklar akut olarak ve viral semptomlar
olmaksızın da görülebilirler. Ayırıcı tanıda epiglotit mutlaka
düşünülmelidir; ağız kenarında akıntı olmaması ve disfaji olmaması (ve epiglottitin seyrek olması) trakeit tanısını güçlendiren bulgulardır. Trakeit tedavisinde endotrakeal entübasyon
ile bir hava yolu açılması ve IV antibiyotik tedavisi gereklidir.
Trakeitli çocuklarda entübasyona rağmen solunum yollarını tıkayacak kadar kalın ve bol sekresyon olabileceği için solunum
yolunun açıklığı dikkatle takip edilmelidir. Solunum sıkıntısı ve
toksik görünümü olan bir hasta için oral antibiyotikler ve ayaktan takib uygun değildir, bu tür bir durumda hastaneye yatış
gereklidir. İnhale epinefrin ve oral steroidlerin yanı sıra, soğuk
buhar çadırında gözlem; üst solunum yolu enfeksiyonundan
birkaç gün ortaya çıkan ancak yüksek ateş olmayan stridorlu
krup takibinde önerilebilir. Olgu sunumunda, ateş ve toksik
görünüm bu durumu viral kruptan ayırt eder. İnhale steroidlere astım tedavisinde tercih edilebilir, ancak yüksek ateşli bir
hastada tablonun astım tanısı olma olasılığı zayıftır.
66. On dört yaşında erkek çocuk acile 3 haftadır devam eden
38.3°C-38.9°C arasında değişen ateş şikayetiyle başvurur. Bu süreçte letarjik olduğu ve yaklaşık 2.7 kg kaybı
olduğu öğreniliyor. FM’sinde servikal ve inguinal LAP,
eksudalı tonsiller hipertrofi, yumuşak damakta peteşiyal
M
kanamalar, palpabl splenomegali ve kan sayımında %50
lenfosit (%10’u atipik) görülmüştür.
Aşağıdaki tedavilerden hangisine başlanılmalıdır?
A) Zidovudine başalanılmalı
B) IV asiklovir başlanılmalı
SE
C) IV immunglobulin infüzyonu ve yüksek doz aspirin
başlanılmalı
D) İntramusküler penisilin başlanılmalı
65. Üç yaşında kız çocuğu öksürük nöbetleri nedeniyle acile başvurur. Boğaz kültüründe pertussis(boğmaca) izole
edilmiştir. Annenin aşılarının tam olduğu öğrenilmiştir.
Kliniğe göre aşağıdaki açıklamalardan hangisi doğrudur?
E) Yakın temas sporlardan uzak durulmalı
66 – E
Epstein-Barr virüsünün (EBV) neden olduğu enfeksiyöz mononükleoz tanısını ispatlamak için üç farklı bulgu bulunmalıdır. İlk
olarak, fiziksel bulgular arasında diffüz adenopati, tonsiller genişleme, büyük dalak, yumuşak damakta küçük kanamalar ve
periorbital şişme sayılabilir. İkincisi, hematolojik değişiklikler,
bu hücrelerin en az % 10’unun atipik olduğu lenfositler olduğu
gösterilmelidir. Üçüncüsü, karakteristik antikor yanıtı bulunmalıdır. Geleneksel olarak, bulaşıcı mononükleozun teşhisini teyit
ederken heterofil antikorları saptanabilir. Ancak bu antikorlar
özellikle küçük çocuklarda mevcut olmayabilir. Alternatif olarak, EBV üzerindeki viral antijenlere karşı spesifik antikorlar ölçülebilir. Viral kapsid antijenine (VCA) ve anti-D erken antijene
karşı antikorlar, Epstein-Barr nükleer antijeninin (EBNA) ortaya
çıkışından önce yükseltilir ve bu nedenle akut enfeksiyon için
belirteçlerdir. IgG VCA ve EBNA ömür boyu devam ederken,
anti-D 6 ay sonra kaybolur. Bu durumdaki ergenler, dalak genişlemesinden dolayı splenomegali çözülene kadar temas
sporlarından kaçınmalıdır. Diğer koşulların bazı özellikleri EBV
enfeksiyonuyla çakışabilirken, vakadaki sunumun tamamı nedensel ajan olarak EBV’yi kuvvetle önerir. Çocuğun HIV hastalığı
olduğu ispatlanırsa, zidovidinin başlatılması önerilir. Varisella
enfeksiyonu için IV asiklovir verilebilir. İmmünoglobulinlerin ve
yüksek dozda aspirinin IV infüzyonu, genellikle bu yaşta görülemeyen Kawasaki hastalığının tedavisinde önerilir. İntramüsküler penisilin streptokokal farenjitte faydalı olabilir, ancak atipik
lenfositler genellikle bu durumla birlikte görülmez.
A) Anne bağışık olduğu için hastalığın anneden geçme
ihtimali yoktur.
B) Çocuğu korumak için hiper-IgG tedavisi etkilidir.
TU
C) Bebekteki risk annenin bağışıklığı ile ilişkilidir.
D) Bebeğe eritromisin verilmelidir.
E) 3 yaşındaki kız kardeşe ek doz boğmaca aşısı yapılmalıdır.
65 – D
Boğmacaya maruz kalan yenidoğan bebekleri, annenin bağışıklık durumundan bağımsız olarak, enfekte olma riski altındadır. Diğer çocukluk çağı bulaşıcı hastalıklarının aksine,
boğmaca, transplasental olarak edinilen antikorlarla tamamen engellenmemiştir. Hiperimmünglobulin etkisizdir ve
önerilmemektedir. Enfeksiyonun verdiği doğal bağışıklık ömür
boyu sürer. Aşılamayla elde edilen bağışıklık yaşla birlikte
azaldığından, bebeklik döneminde aşılanmış birçok yetişkin
boğmacaya karşı duyarlıdır. Tdap aşısı bu azalan bağışıklığı
gidermek için özel olarak üretilmiştir; Sadece Td ile planlı bir
tetanoz (ve difteri) güçlendirici almak yerine yetişkinlere bir
boğmaca güçlendiricisi içeren Tdap verilebilir. Eritromisin solunum salgılarında yüksek konsantrasyonlara ulaşır ve hasta-
www.tusem.com.tr
46
Klinik Bilimler / T 41 - 7
67. On altı günlük bebek ateş, irritabilite, zayıf emme ve kabarık fontanel ile acile geliyor. BOS analizinde gr(+) kok görülen hastada en olası patojen aşağıdakilerden hangisidir?
68 – B
Toksik şok sendromu (TSS) genellikle S aureus kaynaklanır ancak
benzer bir sendroma (bazen toksik şok benzeri sendrom [TSLS])
Streptococcus’ta neden olabilir. S aureus sorumlu suşları toksik
şok sendromu toksini 1 (TSST-1) salgılar ve “adet” TSS (tamponlar, diyaframlar ve kontraseptif süngerler gibi intravajinal cihazlarla ilişkili) ya da pnömoni, deri enfeksiyonu bakteriyemi veya
osteomiyelitile ilişkili “adet dışı” TSS’a neden olabilir (Bu hastada
olduğu gibi) . Teşhis klinik olarak yapılır, vaka açıklaması tipiktir.
Tedavide kan kültürleri, ardından agresif sıvı resüsitasyonu ve S
aureus’u hedef alan antibiyotikler yer alır. Kawasaki ergenlik çağlarında tipik olarak görülmez ve hızlı ilerleyici değildir. Shiga toksini üreten E coli ve Shigella suşları genellikle hemolitik üremik
sendrom ile ilişkilidir. Clostridium perfringens birkaç toksin salabilir; Biri, hemoliz, trombosit lizisi, artmış vasküler permeabilite
ve hepatotoksisiteye neden olan bir α toksini. C tetani tarafından
salgılanan nörotoksinse tetanoza neden olur.
A) Listeria monositogenes
B) Gr A streptokok
C) Gr B streptokok
D) Streptokokus pnömonia
E) Stafilokokus aureus
67 – C
M
Yenidoğanda E coli, L monocytogenes, H influenza, gram negatif çubuklar, B ve D grubu streptokoklar ve koagülaz pozitif
ve koagülaz negatif stafilokoklar gibi birçok organizma menenjitlere neden olabilir; İstatistiksel olarak, bu vakanın en
olası nedeni geç başlangıçlı B grubu streptokoklardır (GBS).
Erken başlangıçlı GBS, yaşamın ilk 7 gününde görülür ve uzun
süreli rüptür ve koryoamniyonit gibi maternal komplikasyonlar ile ilişkilidir; Geç başlangıçlı GBS, yaşamın 7 gününden
sonra ortaya çıkar ve maternal sorunlarla değil, daha çok çevresel maruz kalmayla ilişkilidir. Beklendiği gibi erken başlangıçlı GBS insidansı maternal profilaksi ile giderek düşmektedir;
Geç başlangıçlı GBS insidansı aynı süre boyunca değişmeden
kalmıştır. Yenidoğanlarda menenjitin klinik belirtileri letarji,
fontanelle şişme, nöbetler ve ense sertliği içerir. Tanı BOS incelemesi ve kültürü ile konur. Omurilik sıvısı analizinin sonuçlarını beklerken tedaviye başlanır. Uygun başlangıç ​​antibiyotik
örtüsü, gram pozitif ve gram negatif organizmalara (ampisilin
ve gentamisin veya ampisilin ve sefotaksim) karşı etkili olabilecek şekilde olmalıdır.
SE
69. On yedi yaşında erkek çocuk acile kanlı öksürük şikayetiyle başvuruyor. On gün önce ÜSYE hikayesi olan
hastanın, tam kan sayımında Hb seviyesi 11 mg/dL olarak tespit edilir. Fizik muayenesinde sistolik kan basıncı
130 mm Hg, diastolik kan basıncı 90 mm Hg ölçülüyor.
İdrar tetkikinde hematüri ve proteinüri tespit edilen
hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Hemolitik-üremik sendrom
B) Goodpasture sendromu
C) Nefrotik sendrom
TU
D) Poststreptokokal glomerülonefrit
E) Renal ven trombozu
69 – B
Soru içindeki hasta, çocuklarda nadir görülen bir hastalık olan
Goodpasture sendromunun klasik bir tanımlamasına sahiptir.
Pulmoner kanama hayatı tehdit edici ve renal fonksiyon bozukluğu progresif olabilir. Teşhis, böbrek biyopsisi ve glomerüler bazal membrana karşı gelişen antikor tespit edilerek konur.
Hemolitik-üremik sendrom, ateş, kanlı diyare ve böbrek yetmezliğine ilerleme gösteren, ancak solunum semptomlarına
sahip olmayan bir kliniktir. Nefrotik sendrom ödem, hipertansiyon ve proteinüri ile kendini gösterir; Konjestif kalp yetmezliği ile ilgili solunum semptomları (pulmoner kanamaya değil)
görülebilir. Post streptokoksik glomerülonefrit, hematüriye
neden olabilir, ancak durumla ilişkili solunum semptomları
konjestif kalp yetmezliği ile ilişkili olur ve pulmoner kanamaya
bağlı olmaz. Renal ven trombozu hematüriye neden olabilir
ancak pulmoner bulguların olması beklenemez.
68. On altı yaşındaki erkek çocuk acile 2 gündür olan abse
ve etrafa yayılan selülit şikayetiyle başvurur. Acilde
yüksek ateş, hipotansiyon, kusma ve ishal gelişir. Muayenede vücudunda yaygın eritematöz maküler döküntü, oral mukoza ile konjunktivada kızarıklık ve çilek dili
görülür. Hızla gelişen bu kliniği açıklayacak en olası tanı
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Kawasaki hastalığı
B) TSST-1, sekrete eden staf aereus
C) Shiga toksin-sekrete eden Escherichia coli
D) Α-Toksin sekrete eden Clastridium perfinges
E) Nörotoksin-sekrete eden Clastrdium tetani
47
www.tusem.com.tr
Klinik Bilimler / T 41 - 7
70. On iki aylık kız çocuğu boy ve kilosu 5%’in altındadır. Bu
hastanın öz geçmişinde defalarca kabızlık şikayetiyle, 2
defada ciddi dehidratasyon nedeniyle acile başvurduğu
görülmektedir. Tekrar dehidratasyonla acile başvuran
hastanın serum potasyum seviyesi 2.7 mEq/lt ölçülmüşse, bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
birden persentil yükselterek, hedef boyuna ulaşmasını sağlar.
Aile üyelerinin büyüme ve cinsel olgunlaşma modelleri hakkında bilgi sahibi olmak faydalıdır, çünkü bu kalıplar genellikle
aileseldir. Normal cinsel gelişimin gerçekleşeceğine ve normal
bir yetişkin yüksekliğine (genellikle bir midparental yüksekliğe) ulaşılacağına dair güvence sıklıkla endikedir tek tedavidir.
Fiziksel değişiklikler erkeklerde 14 yaşına kadar belirgin değilse
ergenlik çağında gecikme olduğu söylenebilir. Dikkatli bir fizik
muayene ile en erken cinsel olgunlaşma bulgularının tanımlanması bu açıdan önemlidir. Bu durumda, çocuk pubertal gelişim
bulgusu (penil uzunluğu 2.5 cm’den fazla ve testiküler hacim
3.0 cm³’den fazla) gösterdiğinden, pitüiter gonadotropinlerin
ölçümü gereksizdir. Tek yararlı laboratuar testi, kemik yaşının
radyografik olarak belirlenmesidir. Pubertal olgunlaşmayı geciktiren yapısal olarak kısa boylu olanlarda kemik yaşınında,
boy yaşı gibi kronolojik yaşın gerisinde boy yaşına eşit olması
beklenir. Ailesel kısa boyda, kemik yaşı, boy yaşına göre daha
büyüktür ve kronolojik yaşa eşittir. Herhangi bir yaştaki bir çocukta insan koryonik gonadotropin (hCG) uygulaması testislerin
interstisyel hücrelerini uyararak testosteron üretmesine neden
olur ve böylece testiküler fonksiyonu değerlendirmek için bir
metot olarak hizmet eder. Testiküler genişlemenin bulunması,
gonadotropinlerin ve testiküler yanıtın pitüiter sekresyonunun
bir kanıtıdır ve hCG’nin verilmesine olan ihtiyacı ortadan kaldırır. Primer hipogonadizm (Klinefelter sendromu, travma veya
bilateral gonadal yetmezlik) olan 12 yaş ve üzeri çocuklarda
yüksek serum gonadotropinleri bulunur. Gonadotropinlerin
salgısı sabit olmadığından, yapısal boy kısalığına bağlı puberte
gecikmesi olan kısa boylu çocuklarda normal veya düşük gonadotropin seviyelerine sahip olabilirler.
A) Nefrotik sendrom
B) Henoch-Schönlein purpurası
C) Bartter sendromu
D) Akut glomerülonefrit
E) İdiyopatik hiperkalsiüri
M
70 – C
SE
Bartter sendromu (juxtaglomerular hiperplazi olarak da bilinir),
hipokalemi, hiperkalsiüri, alkaloz, hiperaldosteronizm ve hiperreninemiye neden olan otozomal resesif bir durumdur; Tansiyon
genellikle normaldir. Sıklıkla 6-12 ay arasında ortaya çıkan klinik;
büyüme geriliği, kabızlık, güçsüzlük, kusma, poliüri ve polidipsi ile
karakterizedir. Tedavi dehidrasyonu önleme, beslenme desteğini
sağlama ve potasyum seviyesini normale döndürmeyi amaçlar.
TU
71. On dört yaşında bir erkek çocuk kısa boy ve seksüel gelişim
geriliği nedeniyle doktora getiriliyor. Hikayesinden doğum
ağırlığının 3 kg, doğum boyunun 50 cm olduğu yaşıtlarına
göre hep kısa olmasına rağmen normal bir büyüme paterni
olduğu görülüyor. Fizik muayenede hastanın alt-üst segment oranın 0.98, az mikarda aksiller ve pubik kıllanmasın
olduğu, skrotal pigmentasyonun olmadığı, testis volümünün 4 cm³ ve penis boyunun 6 cm olduğu görüldü.
Bu durumda en uygun yaklaşım aşağıdakilerden hangisidir?
72. Altı yaşında bir çocuk kısa boy nedeniyle muayeneye
getiriliyor. FM’de pitosis, düşük malforme kulaklar, yele
boyun, ve kriptoorşidizm tespit ediliyor. Kardiyak muayenede; pulmoner odakta sistolik ejeksiyon üfürümü
tespit ediliyor. Sınıfını geçmesine rağmen öğrenme zorluğu olduğu ve konuşmaya geç başladığı için konuşma
terapisi aldığı öğreniliyor.
A) Pitüiter gonadotropinler ölçülmeli
B) Pitüiter CT çekilmeli
C) Testis biyopsisi yapılmalı
D) Testesteron seviyesi ölçülmeli
E) Aileye çocuğun normal olduğu söylenmeli
71 – E
Boydaki paralel büyüme paterni, boy kısalığı olan bir çocuğun ayırıcı tanısında çok yardımcı olur. Organik hastalığı olan
hastalar belirli bir yüzdeliği izlememekte ve ilerleyen büyüme
yüzdesel değerlerinden kademeli olarak sapmalar gösterimektedir. Oysa yapısal boy kısalığında persentil düşük olmasına
karşın, buna paralel olarak sabit bir büyüme hızına sahip olması tipiktir. Yapısal boy kısalığında eşlik eden gecikmiş kemik
yaşı ve buna bağlı gecikmiş puberte çocuğun geç pubertede
www.tusem.com.tr
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Noonan sendromu
B) Kongenital hipotiroidism
C) Turner sendromu
D) Kongenital rubella
E) Down sendromu
48
Klinik Bilimler / T 41 - 7
72 – A
75 – A
Tanımlanan bulguların, Noonan sendromunu düşündürtmektedir. Bu sendromun diğer özellikleri arasında kübitüs valgus,
pulmoner stenoz, el ve ayakların sırtında ödem, işitme kaybı,
pektus ekskavatum, kanama diyatezi ve zihinsel geriliğin yaklaşık dörte birinde saptanırı. Bu hastalar Turner sendromuyla
ortak özelliklere sahiptir ve bu durum her iki cinste de olsa
“erkek Turner sendromu” olarak adlandırılır.
Bikarbonatın azalması metobolik asidozu gösterir. Karbondioksitin artması da respiratuar asidozu gösterir.
76. Ekstrasellüler sıvının osmolaritesini primer olarak belirleyen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Fosfatlar
Genetik geçiş otozomal dominanttır olabilir, ancak daha yaygın olarak sporadiktir. Diğer seçeneklerin hiçbiri, tarif edilen
şekilde bir tabloya neden olmaz. Zeka geriliği, tedavi edilmemiş konjenital hipotiroidi ve Down sendromunun belirgin bir
özelliğidir ve konjenital kızamıkçıkta da muhtemelen olacaktır.
B) Sodyum
C) Poyasyum
D) Albumin
M
E) Klor
76 – B
73. Aşağıdakilerden hangisi interlokin 1’in etkilerinden değildir?
Posm= 2 Na + Glu/18+ BUN/2.8
A) Hepatik akut-faz proteinlerinin yapımının artırılması
B) Kas proteolizisi
SE
C) Ateş
77. Akut hiperkalsemi tedavisinde ilk yapılması gereken
aşağıdakilerden hangisidir?
D) Oksijen kullanımında azalma
A) Hemodiyaliz
E) Bazal metabolik hızda artış
B) Hücre dışı sıvı volümünü artırmak
73 – D
C) Furosemid
D) Mitromisin
Proinflamatuar sitokinler inflamasyonu artırırken oksijen kullanımını da artırırlar.
E) İnorganik fosfat
77 – B
74. Aşağıdakilerden hangisi uzun süreli açlıkta görülen metabolik adaptasyonlardan birisi değildir?
A) Artmış yağ oksidasyonu
TU
B) Ketogenezi
Kalsiyumun 12mg/dl üzerinde olması kardiak acil kabul edilir .
Hızla intravenöz sıvı verilerek kalsiyum dilüe edilir.
C) Azalmış enerji tüketimi
78. Bir ünite tam kanda bir gün sonra en az bulunabilecek faktör hangisidir?
D) Artmış glukoneogenez
E) Ketozis
A) FV B) F III C) F IX D) F X E) F XI
74 – D
78 – A
Uzamış açlıkta keton, glukozun yerini alır. Bu yüzden glıkoneogenez azalır.
Faktör V ve Faktör VIII kanda labil kabul edilir.
75. pH: 7.31, pO2: 66 mmHg, pCO2: 55.6 mmHg, HCO3:
12 mEq/L, total CO2: 14.5 mEq/L, Hb: 8 gr/dL olan bir
travma hastasındaki en olası metabolik bozukluk aşağıdakilerden hangisidir?
79. Aşağıdakilerden hangisi masif kan transfüzyonunun
komplikasyonlarından biri değildir?
A) Hiperkalemi
A) Metabolik asidoz + respiratuar asidoz
B) Hipotermi
B) Metabolik asidoz + respiratuar alkaloz
C) Oksihemoglobin dissosiasyon eğrisinde sola kayma
C) Kompanse metabolik asidoz
D) Kalp yetmezliği
D) Dekompanse metabolik alkaloz
E) Hiperkalsemi
E) Dekompanse respiratuar alkaloz
49
www.tusem.com.tr
Klinik Bilimler / T 41 - 7
82 – E
Masif transfüzyon Komplikasyonları:
Antropometrik ölçümler
Dolaşım yetmezliği, hipervolemi
Vücut ağırlığı, kilo kaybı
Dilüsyonel trombositopeni, trombosit fonksiyon bozukluğu
Vücut kitle indeksi (BMI)
Cilt altı yağ dokusu kalınlığı (triseps deri kalınlığı)
Kol kas çevresi
Asidoz (rutin bikarbonat yüklenmesi yapılmaz)
•
Biyokimyasal testler
2,3 DPG eksikliği ve Hb-O2 dissosiasyon eğrisinde sola kayma
Albümin
Hiperkalemi hiperamonemi
Prealbumin (Transtiretin)
Hipotermi (koagülasyon bozukluğu ve asidoz)
Transferrin
Hemolitik reaksiyonlar
Retinol bağlayıcı protein
MT’da en sık kanama nedeni trombositopenidir
FV, FVII, FVIII, FXI eksikliği,
DİK
80. Aşağıdaki cerrahi girişimlerden hangisinde proflaktik
antibiyotik kullanımı gerekmez?
A) Pilor obstrüksiyonunda gastrektomi
B) Koledokolitiazis
Kreatinin-boy indeksi
Total lenfosit sayısı
Deri antijen testleri (ppd, kabakulak)
83. Karaciğer yetersizliği olan, parenteral beslenen hastaya
verilmesi gereken aminoasit solüsyonları nasıl olmalıdır?
SE
C) Nissen fundoplikasyonu
D) Kolon kanseri rezeksiyonu
A) Sadece esansiyel aminoasit içeren
E) Travmatik ince barsak rezeksiyonu
80 – C
M
79 – E
B) Aromatik aminoasitlerden zengin
C) Dallı zincirli aminoasitlerden zengin
Sadece temiz kontamine ve kontamine yaralarda profilaktik antibiyotik kullanılır. GIS, genitoüriner sistem ve solunum sisteminin
açılmayacağı ameliyatlar temiz yara kabul edilir profilaksiye gerek yoktur. Ancak bu ameliyat gruplarında protez kullanılacaksa
antibiyotik verilir.
D) Aromatik aminoasitlerden fakir
E) Dallı zincirli aminoasitlerden zengin, aromatik aminoasitlerden fakir
TU
83 – E
Karaciğer yetmezliği: Yüksek karbonhidratlı, dallı-zincirli
aa’lerden zengin (lösin, izolösin, valin), aromatik aa’lerden fakir, düşük proteinli beslenme tedavisi verilmelidir.
81. Lenfanjitin en sık nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) C.Perfringens
B) Streptokok
C) E.Koli
D) Klebsiella
E) B.Fragilis
81 – B
84. İntraabdominal absesi olan hastada yapılan sıvı ve antibiyotik tedavisine rağmen ajitasyon ve takipneik bir
durum gelişiyor. Kan basıncı 70/40 mmHg, nabız 160
atım/dk ve vücut ısısı 40°C° olarak ölçülüyor. Derisinin
sıcak ve kuru olduğu gözleniliyor. Foley sonda, CVP kateteri ve Swan-Ganz kateteri uygulanıyor. Bu bulgularla, hastada ek olarak aşağıdakilerden hangisi olmaz?
Lenfanjit lenf yolu boyunca görülen selülittir. Kolleksiyon olmaz . Drenaj gerektirmez . En sık etken cilt kaynaklı Gr(+) koklardır (Streptokok en fazla).
82. Nutrisyonel durum değerlendirme protokolünde aşağıdakilerden hangisi bulunmaz?
A) Serum prealbumin, transferrin düzeyleri
A) Yükselmiş kardiyak atım
B) İndirekt kalorimetri
B) Düşmüş periferal rezistans
C) Üre ve kreatinin düzeyleri
C) Arterio-venöz oksijen farkında yükselme
D) Triceps katlantı kalınlığı
D) Yükselmiş serum laktat düzeyi
E) Bilirubin ölçümleri
www.tusem.com.tr
E) Normal kan volümü
50
Klinik Bilimler / T 41 - 7
84 – C
88. Tüm yaşlarda intestinal obstrüksiyonların en sık nedeni
aşağıdakilerden hangisidir?
Anlatılan durum sıvı verimesine rağmen hipotansif de olduğu
için bir septik şok tablosudur. Septik şokta sVO2 artarken arterio-venöz oksijen farkı (aVO2) azalır.
A) Neoplazm
B) İntussepsiyon
C) İnflamatuar hastalık D) Adheziv bantlar
E) İnkarsere herniler
88 – D
85. Aşağıdakilerden hangisi hipovolemik şok tedavisi için
uygun değildir?
İntestinal obstrüksiyonlar en sık ince bağırsaklarda görülür. En sık
sebebi de geçirilmiş ameliyatlara bağlı adhezyon ve bantlardır.
A) Ringer laktat
B) Kan transfüzyonu
C) Sempatomimetik ilaçlar
89. Fibroblastların travmada ortaya çıkış zamanı aşağıdakilerden hangisinde verilmiştir? ne zaman sonra ortaya çıkar?
M
D) Sentetik plazma ürünleri
E) Kolloid solüsyon
85 – C
D) Yanık
E) Sepsis
86 – C
D) 4-5. gün
Fibroplast proliferasyon fazındaki epitelizasyon ve kontraksiyondan sorumludur.
SE
C) Spinal kord travması
C) 2.gün
89 – D
86. Nörojenik şokun en sık nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
B) Alfa bloker ilaç
B) İlk 12-24 saat
E) İlk 10 gün
Hipovolemik şokta intravasküler volüm artırılmaya çalışılır. Volüm
artmadan vazopressör kullanımları gereksiz ve kontrendikedir.
A) Spinal anestezi
A) İlk 3 saat
90. Otuz yaşındaki erkek hasta yüksekten düşme nedeniyle
acile getiriliyor. Batında hafif bir hassasiyet bulunuyor. Kan
basıncı ve nabzı normal olan hastaya batın USG uygulanıyor. USG’de Morrison poşunda sıvı saptanıyor. Hematokrit
ve lökosit ölçümleri de normal olan hastaya aşağıdakilerden hangisi yapılmalıdır?
A) DPL
Nörojenik şok sempatik aktivasyonun ortadan kalkmasıdır. En
sık spinal kord yaralanmasıdır.
TU
C) Laparotomi
B) Anjiografi
D) BT
E) Sadece izlem
90 – D
Künt karın travmalarında öncelikle USG (FAST ) yapılması
uygundur. Ancak en iyi görüntüleme abdomen BT’dir. Ancak
tomografi sadece hemodinamisi stabil hastalarda yapılır. BT
hem intraabdominal , hem retroperitoneal sahayı görüntüleyebilecek en iyi yöntemdir.
87. Altmış beş yaşındaki bir kadının, kan transfüzyonu yapılmasını gerektiren masif alt GİS kanaması vardır. Kanamanın en olası sebepleri aşağıdakilerden hangileridir?
A) Kolon kanseri, volvulus
B) İntusssepsiyon iskemik bağırsak hastalığı
C) Divertiküloz, anjiodisplazi
91. Daha öncesinde sağlıklı olan 35 yaşında bir kadın sıvıları yutarken zorlanma ve bazen regürjitasyondan şikayet ediyor.
Manometrik çalışmada, özefagus alt sfinkter basıncında
artış ve gövdede aperistaltik kontraksiyonlar izleniyor.
D) Meckel divertikülü, soliter rektal ülser
E) Ülseratif kolit, anal fissür
87 – C
Erişkinlerde alt GIS kanamaları en sık sebep divertiküler kanamadır.
Masif alt GIS kanamalarının en sık sebebi de divertiküler kanamadır.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Özefagus kanseri
B) Akalazya
C) Reflu özefajit
D) Epifrenik divertikül
E) Plummer-Vinson sendromu
51
www.tusem.com.tr
Klinik Bilimler / T 41 - 7
91 – B
95. Yirmi yaşındaki bayanda en sık görülebilecek tiroid
kanseri aşağıdakilerden hangisidir?
Pardoksik yutma güçlüğü motilite bozukluğunu gösterir. Ayırıcı tanı için yapılan manometrik çalışmada hem gövde hem de
alt sfinkter de bozukluk varsa bu akalazyadır.
A) Lenfoma
B) Papiller karsinom
C) Anaplastik karsinom D) Foliküler karsinom
E) Medüller karsinom
95 – B
92. Aşağıdaki kolon ve rektum poliplerinden hangisinin
malignensi içerme olasılığı en yüksektir?
A) Villöz adenom
B) Jüvenil polip
C) Tübüler adenom
D) İnflamatuar polip
Her yaş grubunda en sık tiroid kanseri papiller tiroid kanseridir.
96. Daha önce meme hastalığı öyküsü bulunmayan 43 yaşında hasta sağ memesinin üst iç tarafında 2 cm’lik bir
kitle ile geliyor, kitle aspire ediliyor. Aşağıdakiler durumların hangisinde biyopsi endikasyonu vardır?
E) Hiperplastik polip
M
92 – A
A) Sıvı yeşil-siyah ise
 Polipin 1 cm’den büyük olması
B) Sıvı sitolojisinde şüpheli hücre yoksa
 Sayıca çok olması
C) Rezidüel kitle kalmışsa
 Villöz yapıda olması
D) Kitle 1 yıl içinde tekrarlarsa
 Sesil olması kanser gelişim riskini artırır.
SE
E) 2 ay içinde üst dış kadranda bir kitle görülürse
96 – C
93. Aşağıdaki bulgulardan hangisi daha çok sağ kolon kanserli hastalarda görülür?
2 kez aspire edildikten sonra tekrarlayan
Aspirasyonda kanlı sıvı gelen
A) Obstrüktif bulgular B) Gaytada açık renkli kan
Rezidü doku kalan
C) Anemi tablosu
Kuvvetli aile öyküsü olan fibrokistik hastalıklarda biyopsi
gerekir.
E) Alt abdominal ağrı
93 – C
D) Konstipasyon
97. Aşağıdakilerden hangisi meme kanseri için bir risk faktörü değildir?
Sağ kolon kanserleri hipokrom mikroster anemi
•
Sol kolon tümörleri obstrüksiyon
A) Geç menapoz
B) Nulliparite
•
Rektum tümörleri kanama ile gelir.
C) Geç menarş
D) Endometrial kanser öyküsü
TU
•
E) Obezite
97 – C
94. Kolanjitin tedavisinde aşağıdakilerden hangisi uygulanmaz?
Erken menarş, geç menapoz, nulliparite, risk faktörüdür.
A) Koledok dekompresyonu
98. Huzursuzluk, ağlama şikayeti ile getirilen sekiz aylık erkek çocuğun yapılan hemogram ve tam idrar analizi normal bulunuyor. US’de sol böbrek AP çapı 14 mm’dir.
B) Kolesistostomi
C) IV antibiyotikler
D) Altta yatan sebebin düzeltilmesi
E) Perkütan transhepatik kolanjiyografi
Hastada bu aşamadan sonraki en uygun yaklaşım aşağıdakilerden hangisidir?
A) Pyeloplasti
94 – B
B) Nefrostomi
Akut kolenjit tedavisinde önce destek tedavisi (sıvı elektrolit
–analjezi), antibiyotik tedavisi yapılır.
C) Kısa dönem aralıklarla seri USG ile takip
Safra yolunun drenajı sağlanır. Bu mümkünse ERCP ile yapılamazsa cerrahi yöntemlerle yapılır.
E) Bir ay sonra idrar kültürü ile takip
www.tusem.com.tr
D) İki yaşından sonra USG ile takip
52
Klinik Bilimler / T 41 - 7
98 – C
4) Sistinürü
1) Konjenital Üreteropelvik Darlık
a- Heterozigot tip
• Üreterin en sık konjenital anomalisidir.
b- Homozigot tip: Taş oluşumu açısından çok önemli
• Erkeklerde ve solda daha sık görülür.
5) Hipositratüri
• Çocukluk çağında hidronefrozun en sık ve en önemli nedenidir.
a- İdiopatik
Komplikasyonları
c- Kronik diyare sendrom
• Obstüriksiyon
6) Hipomagnezüri
• Enfeksiyon
7) Ksantinüri: Ksantin oksidaz eksikliği
• Üreterolitiazis
8) Renal Tubuler Asidoz (RTA tip 1,2,4), hiperparatroidi, hiperkalsemi
b- Distal renal asidoz
• Hidronefroz
M
• Tanı; IVP, retrograd pylelografi, diüretikli renogram ile konulabilir.
TAKİP: kısa dönem usg ile yapılır AP 20 mm üzerinde olursa
operasyon planlanır
99. Tekrarlayan taş öyküsü olan 56 yaşındaki bir hastada yapılan
SE
taş analizinde, kalsiyum okzalatmonohidrat bulunmuştur.
Bu duruma aşağıdakilerden hangisinin neden olması
beklenmez?
A) Hipersitratüri
B) Hiperkalsiüri
C) Hiperkalsemi
D) Hiperokzalüri
E) Hipomagnezüri
99 – A
Metabolik nedenler
A) Scheibe Aplazisi
B) Waardenburg Sendromu
C) Keratozis obturans
D) Perilenf fistülü
E) Alport sendromu
TU
1) Hiperkalsüri
100. Aşadakilerden hangisinin iletim tipi işitme kaybına yol
açma olasılığı en yüksektir?
a) Absorptif
Tip-1
Tip-2
b) Renal
100 – C
İletim tipi işitme kayıpları nedenleri
• Konjenital ve herediter patolojiler
• Anotia, Mikrotia, Marfan Send, Crouzon hastalığı, Osteogenezis imperfekta, Down Send, Turner Send, Hurler
Send, Otoskleroz
• Enfeksiyonlar ve inflamasyon
• Eksternal otit, Otitis media, Timpanoskleroz, Tbc, Sifiliz
• Metabolik ve sistemik bozukluklar
• Artritler(RA),Wegener, Fibröz displazi, Keratozis obturans
• Neoplazmlar
• Osteom,
Skuamöz
hücreli
karsinom,
Globus
jugulare,Melanom, Hemanjiom ,
• Travma
• Barotravma, Temporal kemik fraktürü (longitudinal)
• İatrojenik
• Cerrahi yetersizlik veya komplikasyon, Travmatik DKY temizliği
c) Resorptif
2) Hiperoksalüri
a- Diyete bağlı
b- Primer hiperoksalüri
Tip-1: Alanine-glyoxylate aminotrasferaze
Tip-2: Glyoxylate reduktase enzimleri yetersizliği
c)-Enterik hiperoksalüri
3) Hiperürikozüri
a- Proteinden zengin gıdalarla beslenme
b- Gut hastalığı
c- Glikojen depo hastalığı
d- Myeloproliferatif hastalıklar ve kemoterapisi
e- Çeşitli maligniteler
53
www.tusem.com.tr
Klinik Bilimler / T 41 - 7
101. Kırk beş yaşında erkek hasta gün içinde uykuya dalma,
102. Aşağıdakilerden hangisi erişkinde akut dakriosistitin
en sık nedenidir?
gece horlama ve nefesinin durması şikayeti ile hastaneye eşi ile birlikte başvuruyor. Hastanın kısa boylu ve obez
A) S. Pnömoni
olduğu görülüyor. Fizik muayenesinde kan basıncı 90/60
B) H. İnfluenza
mmHg, nabız 85/dakika, oksijen satürasyonu %89 olarak
C) Beta hemolitik streptokoklar
ölçülüyor. Akciğer oskültasyonu normal bulunuyor.
D) S. aureus
Bu hasta için altın standart tanı yöntemi aşağıdakilerden hangisidir?
E) C.albicans
A) Polisomnografi
102 – D
B) BİBAP titrasyonu
Dakriosistit
C) Akciğer grafisi
• Nazolakrimal kesenin iltihabıdır.
D) Epworth uykululuk scalası
Erişkinlerde Akut dakriyosistit→ S. aureus (en sık) bazen
beta hemolitik streptokoklar
M
E) Gece boyunca nabız oksimetre takibi
Kr. Dakriyosistit → S. Pnömoni, C.albicans (nadir)
101 – A
Çocuklarda A.Dakriyosistit → H. İnfluenza etkendir.
Uyku apne sendromu
• Kanalda tıkanıklık yaparak gözyaşı bezini ağrılı şişirir.
• Uyku sırasında velo veya orafarenksteki kollapsa bağlı solunumun 10 sn ile 2 dk durmasıdır.
SE
Kronik formda nazolakrimal kanal tıkanıklığına bağlıdır, süpüratif belirtiler yoktur. Üzerine basmakla punktumdan saydam
mukoid bir sıvı gelişi görülür
• Obesite en önemli predispozan faktördür. Çocuktaki sık
neden; adenoid veya tonsil hipertrofisidir.
• Erkeklerde 3 kat fazladır.
103. Aşağıdakilerden hangisi lökokori nedenlerinden değildir?
• Santral (SSS’ne bağlı), obstrüktif (solunum sistemine bağlı) ve miks olabilir, sık olanı obstrüktif olandır.
A) Astrositom
B) Coats hastalığı
• Sabah yorgunluğu, horlama, gün içinde uyuklama ve sık
baş ağrısı şikayetleri vardır. Kalp dolaşım sisteminin baskılanmasına yol açabilir. Hipertansiyon, kalp yetmezliği ve
kalpte ritm bozuklukları eşlik eder. Gece ölmeleri sıktır.
C) Primer persistan hiperplastik vitreus
D) Premature retinopatisi
TU
E) Retinis pigmentoza
• Muayenede; uzun uvula, dar velofarengeal mesafe, yumuşak damakta uzunluk, hiperplastik dil kökü saptanabilir.
103 – E
• Tanı için en değerli yöntem polisomnografi (uyku sırasında EEG, EMG, EKG, göz hareketleri, nasal ve oral hava
akımının ölçümü, O2 satürasyonu ölçümü tetkiklerine dayanır) dir. Bu test primer horlama ile apneyi ayırt eden
testtir, ayrıca apnenin santral mi yoksa Periferik mi olduğunu ayırt eder, apnenin süresi ve şiddetini test eder.
Lökokori nedenleri
Retinablastom (Yenidoğanda en önemli neden)
•
Konjenital katarakt
•
Primer persistan hiperplastik vitreus
•
Premature retinopatisi (ROP) (Yenidoğanda yüksek 0₂
verilemesiyle oluşur)
• Bu testte solunum bozukluğu indeksi elde edilir, bu indeks
1 saatte oluşan apne (hava akımının 10 sn. den fazla durması) ile hipopne (hava akımının %50 den fazla azalması)
toplamıdır.
• Tedavide; Hasta zayıflatılır. Uyku sırasında ağız protezleri (Dil ve çeneyi önde tutan) verilebilir. Nasal continuous
positive airway pressure-CPAP (maskeyle sürekli pozitif
basınçlı hava) kullanılabilir. Apne hipopne fazları olmayan,
sürekli horlama ve düşük obstriktif uyku apnesi olanlarda
uvulopalatofarengoplasti yapılabilir.
www.tusem.com.tr
•
54
•
Kongenital toxoplazmozis
•
Retina dekolmanı
•
Kolobomlar
•
Coats hastalığı (Retinada anormal damarlanma)
•
Norrie hastalığı
•
Retinal displazi
•
Astrositom
Klinik Bilimler / T 41 - 7
106 – C
104. Aşağıdaki kemik tümörlerinden hangisi radyolojik olarak tüberküloz ile karışabilir?
OMFALOSEL
A) Kondrosarkom
• Karın duvarındaki geniş bir defektten göbek kordonu yapısındaki translusent avasküler membrandan oluşan bir kese
içinde karın içi organların dışarıya doğru herniye olmasına
omfalosel denilir. Göbek kordonu kese üzerindedir.
B) Fibröz displazi
C) Eozinofilik granülom
D) Kondroblastom
• Fascia defekti 3 cm altındaysa umbilikal kord hernisi denilir,
bu tip omfaloselde ek anomali oranı az ve prognoz iyidir.
Cerrahi onarım yapılmazsa kendiliğinden epitelize olarak
uzun bir göbek cildi şeklinde karşımıza çıkar (cutis navel).
E) Dev hücreli tümör
104 – D
• Omfaloselde defekt büyük olsa dahi karın duvarı ve rectus
abdominis kasları normal gelişmiştir, ancak abdominal kavite daha küçüktür. Genellikle karaciğerde kese içine herniye olmuştur.
M
105. Aşağıdakilerden hangisi Perthes Calve Leeg hastalığında prognozu etkileyen en önemli faktördür?
• Sıklıklığı 1/4000 canlı doğumdur. Erkek kız oranı 1.5/1’dir.
Ailesel olgular, ikiz omfaloseller bildirilmiştir, hatta omfalosel
kesesi ile yapışmış yapışık ikizlerde mevcuttur (omfalofagus).
A) Cinsiyet
B) Femur başı-asetabulum ilişkisi
C) Fizisteki büyüme bozuklukları
E) Yaş
105 – E
Prognozu etkileyen faktörler
• Tanı; prenatal gebeliğin 13. haftasından itibaren karın duvarı defektleri saptanabilir. Maternal AFP yüksektir.
SE
D) Kilo
• Tedavi; öncelikle bağırsak distansiyonunu önlemek için
nazogastrik dekompresyon yapılır. Küçük ve orta büyüklükteki keselerde karın duvarı primer onarımı ile organlar
karın içine yerleştirilir. Karın içi basıç artışı olacaksa silo
ile onarım sonrası geç primer onarım planlanmalıdır. Kese
çok büyük ve ek anomaliler varsa kese üzerine kurutucu
ve epitelizasyonu hızlanırıcı olarak alkol, mersol, povidon
iyodür gibi solüsyonlar sürülür. İleriki yaşlarda dev ventral
herninin onarımı yapılır.
• Hastalığın 8 yaşından sonra başlaması (küçük yaşlarda
başlayanlarda prognoz iyidir) (en önemli prognostik faktördür)
• Cinsiyet (kızlar prognoz kötü)
• Prognoz omfaloselin büyüklüğüne ve ek anomalilerin ciddiyetine göre değişir.
TU
• Tutulum oranı
• Femur başı-asetabulum ilişkisi
• Fizisteki büyüme bozuklukları
Omfalosel ek anomaliler
• Kalça hareket kısıtlılığı
• Kardiak malformasyonlar: (Fallot tetrolojisi %33, ASD %25)
• Kilo
• Kromozom anomalisi (%18): Trizomi 13,15,18,21
• Radyolojik bulgular, lateral epifizyel kalsifikasyon, geniş
metafizyal kist olması( Satürn fenomeni), Gage işareti,
horizontal fizis, femur başı subluksasyonu.
• Beckwith-Wiedemann Sendromu (%12):Mikrosefali, eksomfalos, makroglossi, gigantizm’den oluşan bir sendromdur. Pankreas adacık hiperplazisi (nezidioblastozis)
nedeniyle hipoglisemi çok sıklıkla beraber görülür.
• Hipogastrik omfalosellerde mesane ekstrofisi, hindgut
anomalileri, renal malformasyonlar sık görülür.
106. Aşağıdakilerden hangisi omfaloselin özelliklerinden
biri değildir?
• Alt Midline Sendromu (OICS sendromu): Kloakal ekstrofi ile
beraber sakral anomaliler, myelomeningosel, hidro veya diastometamyeli, iskelet anomalileri beraber görülür.
A) Defektin kese ile kaplı olması
• Üst Midline Sendromu (CANTRELL Pentalojisi): Omfalosel,
ön diafragma hernisi, sternal kleft, ektopia kordis, kardiak
anomali (VSD sık).
B) Solid organların kese içinde yer alabilmesi
C) VSD sık eşlik etmesi
D) Rotasyon anomalisinin sık olması
• Rieger sendromu: Yarık damak ve iskelet anomalileri vardır.
E) Sindirim sistemi dışında anomalilerin sık olması
• Prune Belly sendromu: Karın kaslarını zayıf olması, inmemiş testis, üriner anomaliler
55
www.tusem.com.tr
Klinik Bilimler / T 41 - 7
107. Çoçukluk dönemimdeki primer peritonitin en sık nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
109. Yapışık ikizlerde en sık rastlanılan form aşağıdakilerden
hangisidir?
A) E. Coli B) B. fragilis
A) Torakopagus
B) Kraniopagus
C) Anaeroblar
D) S. aureus
C) Parapagus
D) Pıyopagus
E) S. Pnömonia
E) Omfalopagus
109 – A
Yapışık ikizliğin en sık nedeni torakopagustur.Güncellenmiş bir
bilgidir. Eskiden en sık neden olan parapagus(yandan yapışıklık) burda çeldirici şıktır.
107 – A
Primer Peritonit
• Karın içi organlardan kaynaklanmayan genital, üriner ve
sindirim sisteminden translokasyonla veya direkt yayılım
göstererek hızla ilerleme eğilimindedir.
• Mortalite; %7-15 arasında değişir.
Bu amaçla en sık kullanılan ligament aşağıdakilerden
hangisidir?
A) Ligamentum teres uteri
SE
108. Aşağıdakilerden hangisi biyoprotez ile kapak replasmanı endikasyonlarından biri değildir?
A) Hemodiyaliz hastaları
M
• Kesin tanı için bakteri gösterilmelidir. E. Coli (%70), B.
fragilis, anaeroblar sorumludur.
110. 4 yıl önce vajinal histerektomi operasyonu geçiren 60
yaşındaki hasta vajenden sarkan kitle nedeni ile jinekoloji polikliniğine başvuruyor. Yapılan jinekolojik muayenede cuff prolapsusu tanısı konulan hastaya vajinal yoldan ligamentosüspansiyon operasyonu planlanıyor.
• Lökosit çok yüksektir. Parasentezte; 500/mm3, granulosit
ve/veya bakteri , %40 +
B) Kardinal ligament
C) Sakrosipinöz ligament
B) Warfarin kullanımında takip ve hekim-hasta uyumu
sorunu olan hastalar
D) Sakrouterin ligament
E) Pektineal ligament
C) 65 yaşın altında ve tromboembolik risk faktörü olmayan, AVR yapılması gereken hastalar
110 – C
Vajen cuff süspansiyon operasyonunda kullanılan iki önemli ligament; sakrospinöz ve sakrotuberoz ligamanlardır. Bu amaçla en sık kullanılan ligament sakrosipinöz ligamenttir. Sakrospinöz süspansiyon operasyonunda, vajinal cuff (vajen tepesi)
sakrospinöz ligamana bilateral veya unilateral tespit edilir.
D) 70 yaşın üzerinde ve tromboembolik risk faktörü olmayan, MVR yapılması gereken hastalar
TU
E) Hamile kalmak isteyen kadın hasta
108 – C
Biyoprotez ile Kapak Replasmanı Endikasyonları
111.
• Warfarin kullanamayan veya kullanmak istemeyen hastalar
• 65 yaşın üzerinde ve tromboembolik risk faktörü olmayan, AVR yapılması gereken hastalar
• 70 yaşın üzerinde ve tromboembolik risk faktörü olmayan, MVR yapılması gereken hastalar
• Tromboze mekanik kapak yerine kapak replasmanı
I.
II. Vajen kanseri
Over kanseri
III. Serviks kanseri
IV. Vulva kanseri
V. Endometrium kanseri
Yukarıdaki jinekolojik tümörlerden hangileri en sık birlikte görülür?
• Hiperkalsemik olanlar, hemodiyaliz hastaları, böbrek yetmezliği olanlar
A) II ve IV B) II ve III
• Warfarin kullanımında takip ve hekim-hasta uyumu sorunu olan hastalar
C) III ve IV
D) I ve V
E) I ve III
111 – D
• Hamile kalmak isteyen kadın hasta
En sık birlikte görülen jinekolojik tümörler; over ve endometrium kanseridir.
www.tusem.com.tr
56
Klinik Bilimler / T 41 - 7
112. Kan dolaşımında bulunan en potent androjen aşağıdakilerden hangisidir?
114. Aşağıdakilerden hangisi anormal uterin kanamaya yol
açan yapısal nedenlerden biri değildir?
A) Dihidrotestosteron B) DHEA-S
A) Endometrial polip
C) Androstenedion
C) Endometrium kanseri D) Myoma uteri
D) DHEA
E) Ovulatuar disfonksiyon
E) Testosteron
114 – E
112 – E
Anormal uterin kanama sınıflandırması 2011 yılında
FİGO(uluslararası obstetri ve jinekoloji federasyonu) tarafından değiştirilmiştir. Bugün için klasik textbooklara geçmiştir.
Bundan dolayı sorulması muhtemel bir alandır. Avuç içinde
metalik parayı simgeleyen PALM-COEİN şeklinde kısaltılmıştır.
PALM olan kısaltma yapısal nedenleri simgelerken COEİN nonyapısal nedenleri ortaya koymaktadır.
M
En potent androjen Dihidrotestosteronur. DHT Sadece periferde
androjen reseptörlerinde üretilir. Dolaşımda bulunmaz. Dolaşımdaki en potent androjen Testosterondur. DHEA-S en az potent
olan ve dolaşımda en fazla bulunan androjenik hormondur.
PALM: P(Polip), A(adenomyozis), L(leiomyoma),
M(malignensi/hiperplazi)
113. Yirmi yedi yaşında miadında gebe ve 4cm servikal açıklığı olan anne adayına yapılan dijital muayenede kulak
tuşelenmektedir. Bu olguda ön planda aşağıdaki fetal
prezentasyon şekillerinden hangisi düşünülmelidir?
B) Alın geliş
C) Oksiput posterior geliş
D) Asinklitik geliş
E) Sinsiput geliş
113 – D
COEİN:
C(koagülopati),
O(ovulatuar
disfonksiyonlar),
E(endometrial nedenler, örneğin endometrit), İ(iatrojenik nedenler, örneğin doktorun verdiği KOK),N(sınıflandırılamayan
nedenler, örneğin endometrial arteriovenöz malformasyonlar)
SE
A) Yüz geliş
B) Adenomyozis
TU
Sagittal sütürün symphysis pubis ve promontoyuma olan mesafesi eşit olması durumuna sinklitizm denir. Bu durumun dışı
durumlar asinklitizmdir. Normal doğumda görülebilir Persiste
ederse doğum imkansız hale gelir. Asinklitik geliş bir lateral
defleksiyon geliştir. Klinik olarak tuşede ele kulak gelebilir ve
sütür sagitalis palpe edilemeyebilir.
115. Spontan abortus materyalinde aşağıdaki trizomilerden
hangisine rastlanılmamıştır?
A) Trizomi 16
B) Trizomi 22
C) Trizomi 1
D) Trizomi 13
E) Trizomi 15
115 – C
Abortus materyallerinde yapılan incelemelerde Trizomi 1 hiç
rastlanılmamıştır.
Spontan abortus en sık neden olan kromozomal anomali otozomal trizomilerdir(tus sorusu).Trizomiler içinde de en sık Trizomi 16 spontan abortusa neden olur.
Ama kromozomal anomaliler tek tek ele alındığında Monozomi X(turner sendromu,45X0) en sık nedeni oluşturmaktadir.
57
www.tusem.com.tr
Klinik Bilimler / T 41 - 7
116.
117 – C
I.
II. Dismenore
Amenore
III. Endometriozis
a) Turner Sendromu(45 X0: Monozomi X)—gonadal disgeneziler içinde
en sık neden
IV. Fonksiyonel over kisti
b) 46 XX Saf Gonadal Disgenezi
Yukardakilerden hangisi veya hangileri Levonorgestrelli rahim içi aracın(LNG-RİA) neden olduğu durumlardan biri değildir?
HİPERGONADOTROPİK AMENORE NEDENLERİ
1-Gonadal Disgeneziler (En sık)
c) 46 XY Saf Gonadal Disgenezi (Swyer Sendromu)
2-Frajil X Sendromu
3-Gonadotropin Reseptör Mutasyonları
4-Rezistan Over Sendromu (Savage Sendromu)
5-Otoimmün Ooforit (Blizzard Sendromu)
A) Yalnız I
6-Galaktozemi
B) Yalnız II
7-Enzim Defektleri
a) 17 a-Hidroksilaz ve 17,20 Desmolaz eksikliği
b) Aromataz eksikliği
c) Konjenital Lipoid Adrenal Hiperplazi
M
C) II ve III
D) I ,II ve III
8-Radyasyon ve Kemoterapi
E) II,III ve IV
9-Enfeksiyonlar(kabakulak)
116 – C
SE
Levonorgestrelli rahim içi aracın(LNG-RİA) kontrasepsiyon dışı
neden olduğu durumlar önemlidir.
118. Postmenapozal hormon replasman tedavisi (HRT) ve
kanser ilişkisinde aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
LNG-RİA: Dismenore ve endometriozis tedavisinde kullanılmaktadır.
A) Serviks kanser riskini artırır.
Bunların yanında amenore,progesteron kırılma kanaması ve
fonksiyonel over kistlerinde artışa neden olabilir.
LNG-RİA EK KULANIM ALANLARI
•
•
•
•
C) Endometrium kanser riskini azaltır.
Menoraji
Kanama diatezi ve antikoagülasyon bozuklukları
Adet ile kan kaybının azalması(%80) nedeni le hb ve serum demir
miktarını artırır,anemi azalır
Uterin volümü azaltır,bu nedenle myom ve adenomyozisin
gelişimini,dismenore ve menorajisini azaltır.
Endometriozis,primer-sekonder dismenore,disparoni ve end.hiperplazi tedavisinde etkilidir
Postmenopozal HRT alan veya tamoksifen kullanan hastalarda hiperplazi ve polip gelişimine karşı etkilidir
PIH genel popülasyon ve bakırlı RİA kullanan hastalara göre daha az
Ektopik gebeliği azaltır
Endometrium CA’yı azaltır
D) Kolorektal kanser riskini azaltır.
E) Meme kanseri riskini azaltır.
118 – D
HRT ve kanser ilişkisi
TU
•
B) Epitelyal over kanseri riskini azaltır.
•
•
•
•
Riski artırır.
Epitelyal over kanseri
Riski hafif artırır.
Endometrium kanseri
Östrojen ve progesteronu birlikte
içeren
preparatlarda bu risk artmaz. Fakat sadece
östrojen(ERT) içeren ajanlarda bu risk artar
Kolorektal kanser
Riski azaltır
Serviks kanseri
Riski değiştirmez
119. Endometriyozise bağlı ağrının medikal tedavisinde yeri
olmayan tedavi yaklaşımı aşağıdakilerden hangisidir?
117. Aşağıdakilerden hangisi hipergonadotropik amenorenin en sık nedenidir?
A) Levonorgestrelli rahim içi araç
A) X kromozomunda parsiyel delesyon
B) Mifepriston
B) Frajil X sendromu
C) GnRH analogları
C) Monozomi X
D) Anastrazol
D) Galaktozemi
E) Tamoksifen
E) Savage Sendromu
www.tusem.com.tr
Meme kanseri
58
Klinik Bilimler / T 41 - 7
119 – E
• Endometriozis endometrial gland ve stromanın uterin kavite dışında herhangi bir yerde yerleşmesi olarak tanımlanan
kronik,ilerleyici estrojen bağımlı bir hastalıktır
• Klinik olarak karşımıza sekonder dismenore, kronik pelvik ağrı, infertilite, disparoni, over kisti-kist rüptürü(endometrioma)
şeklinde çıkabilir. Sekonder dismenorenin en sık nedenidir.Ayrıca kronik pelvik ağrıya en sık endometriozis ve pelvik adezyonlar neden olmaktadır.
• Tedavide medikal ve cerrahi alternatifler vardır. Medikal tedavinin temel amacı ağrıyı ortadan kaldırmaktır. Uyguladığımız
medikal tedavinin infertilite üzerine olumlu bir etkisi yoktur.
Medikal Tedavide Kullanılan Preparatlar
NSAİİ
KOK
Progesteron(MPA ,LNG-RİA)
Gestrinon
Danazol
Gnrh Analogları
Aromataz inh (anastrazol)
Mifepriston, onapriston
Medikal tedavi etkisiz ise
Fertilite isteği varsa
3-4 cm den büyük endometriotik kist varlığında
Evre 3 ve 4 endometrioziste tercih edilir
Bu amaçla:
Kistektomi(nüksü en az olan yöntem)
Adezyolizis
Koterizasyon
Presakral nörektomi
Son olarak Total abdominal histerektomi ve bilateral salpingooferektomi yapılabilir
M
•
•
•
•
•
•
•
•
Cerrahi Tedavi
A) Oligohidroamnios
D) Trizomi 21
120 – D
SE
120. Pregestasyonel diyabetik kadınlarda gebelik sırasında aşağıdakilerden hangisinin sıklığı normal popülasyona göre artış
göstermez?
B) Polihidroamnios
C) Abortus
E) Preeklampsi
Pregestasyonel ve gestasyonel diyabetin ayırımı TUS açısından bilinmesi gereken bir konudur.
Her iki durumda kromozomal anomali insidansı normal popülasyona göre değişmez. Gebelik öncesi diyabet durumunda HbA1c
düzeyi ile orantılı olarak konjenital anomali riski artar. Fakat gestasyonel diyabette konjenital anomali riskinde artış yoktur.
TU
Ayrıca vasküler tutulumu olan pregestasyonel diyabet olgularında intrauterin gelişme geriliği(IUGR) ve oligohidroamnios gelişebilir. Damar tutulumu yoksa beklenen durum makrozomi ve polihidroamniostur.
PREGESTASYONEL DM KOMPLİKASYONLARI
GESTASYONEL DM KOMPLİKASYONLARI
• Preeklampsi
• Makrozomi
• Preterm doğum-preterm eylem
• Artmış intrauterin ölüm(son trimester)
• Makrozomi-IUGR
• Hipertansiyon
• Spontan-habituel abort
• Artmış sezaryen oranı
• Konjenital malformasyon
• İntrauterin ölüm
• (açıklanamayan)
• Artmış perinatal mortalite
• Polihidroamnios
• Retinopati-nefro-nöropati
• Oligohidroamnios
59
www.tusem.com.tr
TU
SE
M
Klinik Bilimler / T 41 - 7
www.tusem.com.tr
60
Download