DENEME SINAVI SORU DAĞILIMI TEMEL BİLİMLER KLİNİK BİLİMLER 1 - 14 : Anatomi 15 - 22 : Histoloji Embriyoloji 23 - 32 : Fizyoloji 33 - 54 : Biyokimya 73 - 108 : Genel Cerrahi 55 - 76 : Mikrobiyoloji 77 - 98 : Patoloji 109 - 120: Kadın Doğum 99 - 120 : Farmakoloji 1 - 42 : Dahiliye (Dahiliye + Dahiliye Küçük Stajlar) 43 - 72 : Pediatri M (Genel Cerrahi + Cerrahi Küçük Stajlar) SE 7. DENEME SINAVI CEVAP ANAHTARI TEMEL BİLİMLER 1 B 31 D 61 2 D 32 E 62 3 C 33 C 63 4 A 34 A 64 5 B 35 E 65 6 C 36 B 66 7 B 37 E 67 8 A 38 A 68 9 A 39 E 69 10 C 40 D 70 11 A 41 B 71 12 B 42 A 13 E 43 D 14 D 44 15 D 16 C 17 B 18 C 19 KLİNİK BİLİMLER E 91 E 1 B 31 E 61 D 91 B A 92 B 2 B 32 D 62 D 92 A A 93 C 3 C 33 E 63 B 93 C B 94 A 4 A 34 A 64 A 94 B D 95 B 5 A 35 E 65 D 95 B B 96 D 6 B 36 A 66 E 96 C C 97 C 7 B 37 B 67 C 97 C B 98 E 8 C 38 B 68 B 98 C E 99 C 9 A 39 E 69 B 99 A 100 E 10 D 40 A 70 C 100 C 101 A 11 C 41 E 71 E 101 A 72 A 102 B 12 C 42 D 72 A 102 D 73 B 103 D 13 D 43 D 73 D 103 E E 74 C 104 C 14 D 44 B 74 D 104 D 45 D 75 A 105 A 15 A 45 D 75 A 105 E 46 A 76 C 106 B 16 E 46 E 76 B 106 C 47 E 77 B 107 E 17 E 47 D 77 B 107 A 48 C 78 D 108 D 18 A 48 A 78 A 108 C A 49 B 79 C 109 C 19 C 49 C 79 E 109 A 20 B 50 C 80 D 110 A 20 C 50 D 80 C 110 C 21 E 51 B 81 D 111 E 21 C 51 D 81 B 111 D 22 B 52 B 82 C 112 D 22 E 52 C 82 E 112 E 23 B 53 B 83 C 113 B 23 A 53 B 83 E 113 D 24 D 54 A 84 B 114 C 24 A 54 A 84 C 114 E 25 E 55 A 85 C 115 A 25 E 55 E 85 C 115 C 26 B 56 B 86 C 116 E 26 B 56 B 86 C 116 C 27 C 57 E 87 C 117 D 27 E 57 C 87 C 117 C 28 B 58 D 88 A 118 B 28 A 58 E 88 D 118 D 29 C 59 C 89 E 119 D 29 A 59 C 89 D 119 E 30 A 60 C 90 B 120 E 30 B 60 C 90 D 120 D TU E B Bu cevap anahtarı ile ilgili tartışmalı ve değişiklikleri (www.tusem.com.tr) adresinden takip edebilirsiniz. Temel Bilimler / T 41 - 7 TEMEL TIP BİLİMLERİ TESTİ AÇIKLAMALI CEVAPLAR 1. Aşağıdaki kemikler üzerinde verilen anatomik oluşum ve bu oluşuma tutunan yapı eşleştirmelerinden hangisi yanlıştır? Oluşum Tutunan yapı A) Tuberculum infraglenoidaleM. triceps brachii caput longum B) Processus coracoideus M. pectoralis major D) Tuberculum minus M. subscapularis E) Proccessus styloideus radii M. brachioradialis 3. Dilin ön 2/3 bölümünden tat duyusu alan sinir lifleri bulbus’taki nucleus tractus solitarius’a ulaşabilmek sırasıyla hangi kafa kemiğini ve bu kemikteki hangi anatomik oluşumu geçmek zorundadır? Kafa kemiği Anatomik oluşum A) Os occipitale Canalis nervi hypoglossi B) Os temporale Foramen stylomastoideum C) Os temporale Fissura petrotympanica D) Os sphenoidale Foramen ovale E) Os sphenoidale Foramen rotundum 1–B SE Processus coracoideus adlı kemik oluşum scapula kemiği üzerinde bulunmaktadır ve bu oluşuma 3 adet kas tutunur. M. coracobrachialis ve m. biceps brachii caput breve buradan başlarken, m. pectoralis minor burada sonlanır. M C) Tuberculum supraglenoidaleM. biceps brachii caput longum 3–C Nuc. (tractus) solitarius (duyu) VII – IX – X ortak tad çekirdeği. Dilin ön 2/3’ünden başlayan özel visseral afferent lifler os temporale’deki fissura petrotympanica’yı chorda tympani içinde geçerek canalis facialis’in girişindeki gglll. geniculi’ye kadar gelirler. Buradan sonra facial sinir içerinde beyin sapına gelip, bulbus’taki nucleus solitarius’a kadar uzanırlar. Hasarında o dil yarımının ön 2/3’ü tat alamaz. Kalpte facies sternocostalis’ten bakarken sulcus coronarius içinde aşağıdaki oluşumlardan hangisi görülür? TU 2. A) R. interventricularis anterior B) R. interventricularis posterior C) Vena cordis magna D) Vena cordis parva E) Vena cordis media 4. 2–D Sulcus coronarius: Atriumlar ile ventrikülleri ayırır. Ön yüzde sadece sağda görülürken arka yüzde kesintisizdir. Bu oluk kalbin uzun eksenine transvers (dik) olarak geçer. A) Foramen ovale B) Foramen rotundum C) Canalis pterygoideus D) Fissura orbitalis superior E) Foramen caecum İçinde sağ atriumla sağ ventrikül arasında a. coronaria dextra ve v.cardiaca parva; sol atriumla sol ventrikül arasında a. circumflexus ve v. cardiaca magna yer alır. 4–A Sfenoid kemik : Canalis opticus: N. II, a. ophthalmica, nn. ciliares longi Fissura orbitalis superior: N. III – IV – V1 – VI, v. ophthalmica superior For. rotundum: N. V2 Arka yüzde sulkusun orta noktasına yakın venöz havuz sinus coronarius bulunur. Sulcus coronorius düzlemi fibröz kıkırdaktır. Tüm kapaklar bu hatta yer alır. Kalbin fibröz iskeleti de burasıdır www.tusem.com.tr Glandula parotidea’yı innerve eden parasempatik sinir nervus petrosus minor, fossa cranii media’yı hangi açıklıktan terk ederler? 2 Temel Bilimler / T 41 - 7 For. ovale: N. V3 ve n. petrosus minor For. spinosum: a. meningea media Canalis pterygoideus: N. canalis pterygoideus [n. petrosus major superficialis + n. petrosus profundus] Sulcus caroticus: a. carotis interna geçer. Aşağıda verilen anatomik yapılardan hangisi hem mediastinum superius hem de mediastinum anterius’da yer alır? A) Oesophagus B) A. thoracica interna C) N. phrenicus D) Ductus thoracicus E) N. vagus 8. 5–B Mizmar aralığını genişleten kas aşağıdakilerden hangisidir? M 5. devam eder ve içinde arteria axillaris, fasciculus lateralis, fasciculus medialis ve fasciculus posterior bulunur. A) M. cricoarytenoideus posterior Hem üst hem ön mediasten: A.v.thoracica interna B) M. cricothyroideus Hem üst hem orta mediasten: V.cava superior ve n.phrenicus C) M. cricoarytenoideus lateralis Hem üst hem arka mediasten: Özofagus, n.vagus, spinal sinir kökleri ve ganglionları ve truncus symphaticus SE D) M. arytenoideus transversus E) M. arytenoideus obliquus 6. Nervus radialis’ten innerve olmasına rağmen ön kola fleksiyon yaptıran kas aşağıdakilerden hangisidir? A) M. supinator B) M. triceps brachii C) M. brachioradialis D) M. abductor pollicis longus E) M. anconeus 6–C 8–A Plica vocalis abduktoru : • M. cricoarytenoideus posterior (M. posticus) Mizmar aralığını genişleten TEK KASTIR ! Plica vocalis adduktorları (Rima glottidisi daraltanlar) : • M. cricoarytenoideus lateralis M. brachioradialis: Diğer arka taraf kasları gibi lateral epikondilden değil biraz daha yukarıdan sulcus nervi radialis yakınlarından başlar ve proc. styloideus radii’de sonlanır. Önkola fleksiyon yaptırır, el bileğine hareket yaptırmaz. Yine supinasyon pozisyonundaki dirseğe pronasyon; pronasyon pozisyonundaki dirseğe ise supinasyon yaptırır. TU • M. arytenoideus transversus (1) et obliquus 7. • M. cricothyroideus (M. anticus) 9. Aşağıdakilerden hangisi sellar tipte bir eklemdir? A) Art. acromioclavicularis B) Art. humeri Aşağıdaki yapılardan hangisi vagina axillaris içinde yer almaz? C) Art. zygapophysialis ris A) Arteria axillaris B) Vena axillaris E) Art. cubiti C) Fasciculus lateralis D) Fasciculus medialis D) Art. sternoclavicula- 9–A E) Fasciculus posterior Art. sternoclavicularis: Sellar tiptedir. Clavicula’nın extremitas sternalis’i ile manubrium sterni’de bulunan incisura clavicularis ve birinci kıkırdak kosta arasındadır. Eklem yüzeyleri arasında diskus bulunur. 7–B Fascia cervicalis’in columna vertebralis’in çevresindeki kasları örten parçasının ön tarafına Lamina prevertebralis fascia cervicalis adı verilir. Yanlarda m. levator scapula’nın fasciası ile devam eder. Koltuk altında vagina axillaris olarak devam eder. Vagina axillaris içinde interskalenik aralıktan geçen oluşumlar Art. carpometacarpalis pollicis: Birinci metakarpal kemikle os trapezium arasında, sellar tipli eklemdir (bu tarz sorularda şıklarda önce bu eklem aranır) 3 www.tusem.com.tr Temel Bilimler / T 41 - 7 10. Vena testicularis sinistra aşağıdaki venlerden hangisine açılır? 12 – B Larynx Kıkırdakları Cartilago thyroidea: En büyük larinks kıkırdağıdır. Tektir ve iki laminadan oluşur. Laminaların birleşim açısı erkeklerde 90 kadınlarda 120 derecedir. Buraya prominentia laryngea adı verilir. Membrana thyrohyoidea üst kenara tutunur. Cartilago cricoidea ile tiroid kıkırdağın cornu inferius kısmı eklemleşir. Membrana thyrohyoidea’yı a.v. laryngea superior’lar ve n. laryngeus superior’un ramus internus’u deler. Cartilago triticea: Lig. thyrohyoideum laterale içinde bulunan küçük kıkırdaklardır. Cartilago cricoidea: En sağlam ve en kalın kıkırdaktır. Tektir ve tam yüzük şeklindedir. Ön kısmı lamina adını alır ve geniştir, arka kısmına arcus denir ve dardır. Lamina kısımları cartilago arytenoidea ile eklemleşir. Üst kenarına conus elasticus tutunur. Cartilago arytenoidea: Larinksin arka kısmında çifttir. Krikoid kıkırdağın üst-yan kısımlarında oturur. Cartilago epiglottica: Tektir ve üç mukoza kıvrımı vardır (1 plica glosso epiglottica mediana, 2 tane de plica glosso epiglottica lateralis). Bu plikalar arasındaki çukurlara vallecula epiglottica denir. Aritenoidkıkırdakla epiglot kıkırdak arasında bulunan kıvrımlara da plica aryepiglottica denir. Tiroid kıkırdağa tutunan dar sap şeklindeki kısmına petiolus epiglottidis denir. Cartilago corniculata: Santorini kıkırdağı, aritenoid kıkırdakların üstünde yer alırlar. Plica aryepiglottica’nın üzerinde tuberculum corniculatum adlı kabartıyı yaparlar. Cartilago cuneiformis: Wrisberg kıkırdağı, plica aryepiglottica üzerinde tuberculum corniculatum’un hemen üst kısmında tuberculum cuneiforme adlı kabarıklıkları yapar. A) Vena cava inferior B) Vena cava superior C) Vena renalis sinistra D) Vena mesenterica superior E) Vena mesenterica inferior 10 – C V. testicularis sinistra v. renalis sinistra’ya, M V. renalis dextra ise v. cava inferior’a dökülür. Bu farklılık nedeniyle sol testisin venöz drenajı daha yavaştır ve solda varikosel daha sık görülür ve sol renal ven trombozu da varikosel yapabilir. 11. Nervus oculomotorius aşağıdaki kaslardan hangisinin motor innervasyonunu sağlar? SE A) M. levator palpebrae superioris B) M. obliquus capitis superior C) Mm. tarsales D) M. obliquus superior E) M. obliquus capitis inferior 11 – A TU M. levator palpebrae superioris: Üst göz kapağını kaldırır. Gözü istemli AÇAR. N.III’den (n. oculomotorius) innerve edilir. Mimik kası değildir. Felcinde pitozis görülür. Mm. tarsales: Göz kapaklarını sempatik innervasyonla açan düz kaslardır. Ganglion cervicale superior’dan gelen sempatiklerle (nn. ciliares longi) innerve edilirler ve onların felcinde de (örneğin Horner’de) pitozis görülür. 13. Kadında canalis inguinalis’ten aşağıdakilerden hangisidir? oluşum A) Nervus genitofemoralis ramus femoralis B) Nervus cutaneus femoris lateralis M. obliquus capitis inferior ve M. obliquus capitis superior derin ense kaslarıdır ve N. suboccipitalis (C1 spinal sinirin arka dalı)’ten innerve olurlar. C) Arteria pudenda interna M. obliquus superior ise N. trochlearis’ten innerve olur. E) Ligamentum teres uteri D) Ligamentum ovarii proprium 13 – E 12. Prominentia laryngea, aşağıdaki larinks kıkırdaklarından hangisinde bulunur? Lig. teres uteri: (Rotundum veya round uterin ligament) Tubaların altında ve önünde uzanır. Antefleksiyon açısının A) Cartilago arytenoidea nedenidir. Canalis inguinalis’ten geçerek labium majustaki gevşek bağ dokusuna karışır. B) Cartilago thyroidea C) Cartilago corniculata Canalis inguinalis’ten erkeklerde funiculus spermaticus, kadınlarda lig. teres uteri geçer. Ayrıca her iki cinste n. genitofemoralis’in genital dalı ve n. ilioinguinalis geçer. D) Cartilago epiglottica E) Cartilago cricoidea www.tusem.com.tr geçen 4 Temel Bilimler / T 41 - 7 14. Ligamentum hepatoduodenale içerisinde yer almayan oluşum hangisidir? 17. Aşağıdakilerden hangisi hücre membran akışkanlığında azalmaya neden olur? A) V. portae hepatis A) Vücut ısısında artış B) Arteria hepatica propria B) Uzun zincirli yağ asitlerinde artış C) Ductus choledochus C) Doymuş yağ asitlerinin azalması D) Arteria gastroduodenalis D) Kolesterol/fosfolipid oranının azalması E) Ductus hepaticus communis E) Hücreler arası bağlantı sayısının az olması 14 – D 17 – B Lig. hepatoduodenale: (Omentum minus’un sağ kenarıdır) içinde porta hepatis yapıları (a. hepatica propria, v. porta, ductus hepaticus communis ve ductus choledochus, plexus hepaticus) bulunur. Membran akışkanlığını etkileyen faktörler Yağ asidi zincir uzunluğu ile ters orantılıdır. Kolesterol miktarı ile ters orantılıdır. M Yağ asidi doymamışlık derecesi ile doğru orantılıdır. Sıcaklık ile doğru orantılıdır. 15. Embriyolojik gelişim sırasında gastrulasyon olarak bilinen evre aşağıdakilerden hangisini ifade eder? Lipidlerin trans yapısında olması akışkanlığı azaltır. Hücreler arası bağlantıların sayısının fazla olması akışkanlığı azaltır. A) Zigotun mitozla bölünmesi B) Sinir sistemi gelişimi 18. Aşağıdaki organellerden hangisinde katalaz yoğun olarak bulunur? C) Bilaminer germ diski oluşumu E) Blastomerlerin farklılaşması 15 – D B) Mitokondri C) Peroksizom D) Endoplazmik retikulum E)Proteozom 18 – C Gelişimin 3. haftasının en önemli olayı ektoderm, mezoderm ve endodermin oluşturduğu 3 germ yaprağının (trilaminer germ diski) ortaya çıkışıdır. Bu olaya gastrulasyon, bu evredeki embriyoya gastrula denir. Her üç germ yaprağı da epiblastlardan gelişir. Peroksizomlar özellikle karaciğer ve böbrek hücrelerinde çok bulunurlar. Membranla çevrili 0.5 µm çaplı organellerdir. Hidrojen peroksit (H202) üretebilen oksidazları ve yıkabilen katalazı içerir. Ayrıca D-amino asit oksidazları ve β oksidasyon enzimlerini ve çok sayıda diğer enzimleri içerir. 16. Aşağıdakilerden hangisi nöral krestten gelişmez? TU A)Melanositler A) Lizozom SE D) Trilaminer germ diski oluşumu 19. Aşağıdaki dokulardan hangisinde steryosilyumlu epitel vardır? B) Böbreküstü bezi medullası C) Dura mater D) Ultimobranşial cisim E) Kalbin konotrunkal septumu A) Ductus epididimis B) Lakrimal bez C) Kornea D) Ter bezi kanalları E) Tükrük bezi kanalları 16 – C 19 – A Nöral krestten gelişenler Steryosilyumlu epitel içeren doku sayısı fazla değildir. Bu nedenle mutlaka soru olarak gelecektir. Yüz ve kafatasının kemik ve yumuşak dokuları Yüz ve boyun derisi Yüz ve önbeyin damarlarının düz kasları Kranial sinir ganglionları (V, VII, IX, X) Tiroid bezi parafolliküler C hücreleri (ultimobranşial cisim) Kalbin konotrunkal septumu Odontoblastlar Spinal arka kök ganglionları Sempatik zincir ve preaortik ganglionlar Gastrointestinal kanalın parasempatik ganglionları Adrenal medulla Schwann hücreleri Glial hücreler Leptomeninksler (piamater ve araknoidmater) (Dura paraksiyel mezodermden gelişir) Melanositler Özel Epitel Sınıflandırması ve Bulunduğu Yerler 5 Epitel Bulunduğu Tipik Yerleşim Yerleri Yalancı çok katlı silyumlu Trakea, büyük bronşlar Östaki Burun boşluğu Lakrimal bez ve nazolakrimal kanal Ductuli efferentes Yalancı çok katlı steryosilyumlu Ductus epididimis Vas deferens Transisyonel (değişici) Renal kaliksler Üreterler Mesane Üretra www.tusem.com.tr Temel Bilimler / T 41 - 7 20. Aşağıdakilerden hangisi kıkırdağa özgü kollajenler olarak tanımlanan kollajenlerden biri değildir? A) Tip II B) Tip IV C) Tip VI D) Tip IX 23. Kemik iliğinde T lenfositlerden salgılanan IL-3’ün granülositlerin yapımını uyarması hangi iletişim tipine örnektir? E) Tip X A)Otokrin B)Parakrin C) Jukstakrin D) Endokrin E)Ekzokrin 20 – B Kıkırdak matriksinde üç ana molekül grubu bulunmaktadır: 23 – B - Kollajen molekülleri: Bir maddenin interstisyel sıvıya salgılanarak çevredeki diğer hücreleri etkilemesine parakrin iletişim denir. Ana matriks bileşeni kollajendir. Kıkırdak yapısında birçok kollajen bulunur. Bunların en önemlileri tip II, VI, IX, X ve XI’dir. Bu beş kollajen kıkırdakta çok yoğun olmaları nedeniyle kıkırdağa özgü kollajenler olarak adlandırılır. M 24. Aşağıdakilerden hangisinden ölçtüğümüz ısı ortam ısısından en az etkilenir? - Proteoglikanlar: Kıkırdağın temel proteoglikanı agrekandır. - Çoklu yapışkan glikoproteinler: Kondronektin en önemlilerinden biridir. C) Baş D) Rektum 24 – D SE A) Nebulin B) Alfa aktinin C) Tropomodulin D) Titin 21 – E B) Kulak içi E) Boyun derisi 21. İskelet kasının ara flamanı olan desminin korunmasından sorumlu ısı-şok proteini aşağıdakilerden hangisidir? E)Kristalin A) Koltuk altı TU Kristalin ise bir heat shock (ısı-şok) proteindir ve desmini çeşitli hasarlara karşı korur. 22. Beyinde üçüncü ventrikül duvarında bulunan ve hipotalamusa kadar uzanarak beyin omurilik sıvısı (BOS) ile nöronlar arasında madde alışverişini sağlayan hücre hangisidir? A) Pituisit B) Tanisit C) Oligodendrosit D) Follikulostellat hücre 25. Aşağıdakilerden hangisi proopiomelanokortin ürünlerinden birisi değildir? E) Müller hücresi 22 – B B)MSH C) Endorfin D) Lipokortin E) P maddesi Üçüncü ventrikül duvarında tanisit olarak adlandırılan özelleşmiş bir ependim hücresi tipi vardır. Tanisitlerin uzantıları hipotalamusun içlerine kadar ilerler. BOS ile SSS arasında madde iletilmesinde rolleri olduğu düşünülmektedir. İğ şeklinde boyanan çekirdekleri, ependim hücrelerinden ayrılmasında kullanılır.Tanisitler ile ependim hücreleri arasında bolca zonula okludens tipi bağlantı bulunur. Tanisitler ayrıca piamaterin beslenmesinde rol alır. www.tusem.com.tr A)ACTH 25 – E 6 Temel Bilimler / T 41 - 7 28. Aşağıdaki şekilde sol ventriküle ait hacim-basınç eğrisi 26. Parathormon ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? görülmektedir. A) Reseptörleri osteoblastlar üzerindedir. Buna göre aort kapağının kapandığı bölüm hangisidir? B) Böbreklerden fosfat emilimini artırır. C) Kemikten kana kalsiyum ve fosfat geçişine neden olur. D) Ostositik osteolizisi artırır. E) Düşük dozda kemik yapımına neden olur. 26 – B İlk olarak osteositik osteolizisi artırır. İlerleyen dönemde osteoblastlar üzerinden osteoklastları uyarır. Düşük dozda ve aralıklı olarak verilirse kemik oluşumunu artırır. Böbreklerde Çıkan Henle ve distal tübüllerde Ca++ geri emilimini artırır. Proksimal tübülde fosfat geri emilimini bloke eder. İdrarda fosfat atılımı artar. Net etkisi plazma fosfat miktarının azalmasıdır. 1,25-dihidroksikolekalsiferol yapımını uyarır. A) A B) B C) C D) D E) E 28 – B SE Kemik dokusunda: M PTH Etkileri 29. Isı düzeyi 35-39 oC olduğunda uyarılan duyu reseptörleri aşağıdakilerden hangisidir? TU 27. Parasempatik sinirlerden nörotransmitter olarak salgılanan asetilkolinin kalpteki etki mekanizması aşağıdakilerden hangisidir? A) M2 reseptörlerine bağlanarak sodyum geçirgenliğini baskılar. A) TRPA 1 B) TRPV 1 C) TRPV 3 D) TRPV 4 E) TRPM 8 B) M3 reseptörlerine bağlanarak sodyum geçirgenliğini baskılar. 29 – C Ağrı oluşturan mekanik, termal ve kimyasal uyarıları algılayan reseptörlerin çoğu geçici reseptör potansiyel (TRP) kanalları adı verilen katyon kanallarıdır. C) M2 reseptörlerine bağlanarak potasyum geçirgenliğini arttırır. D) M3 reseptörlerine bağlanarak potasyum geçirgenliğini arttırır. Bu gruptan olan TRPV 1 (v- vaniloid) reseptörleri yüksek ısı, asitler ve kapsaisin tarafından uyarılır. Yüksek ısıyı (ağrı oluşturan) algılayan TRPV 1 reseptörleridir. E) Kalpteki beta reseptör sayısını azaltır. 27 – C TRPV 3 reseptörleri ise 35-39 oC düzeylerinde uyarılır. Vaguslar başlıca SA ve AV düğümde, daha az atrium kasında, daha da az olarak ventrikül kasında dağılır. Nörotransmitter olarak asetilkolin kullanan vaguslar M2 reseptörlerini kullanarak hücre membranının potasyum geçirgenliğini artırır ve hücrenin hiperpolarize olmasına neden olurlar. TRPV 4 reseptörleri 34oC’ye kadar olan sıcaklıkta uyarılır. TRPA 1 reseptörleri mekanik ve ağrı oluşturan soğuk uyaranları algılar. Ilımlı soğuk ile uyarılan reseptörler TRPM 8 (m- mentol) reseptörleridir. 7 www.tusem.com.tr Temel Bilimler / T 41 - 7 30. Midedeki pilorik bezlerden en fazla salgılanan aşağıdakilerden hangisidir? A) Mukus B) HCl C) Gastrin D) Somatostatin 32 – E Alveoller ile kan arasındaki gaz değişimi olurken gazlar 6 farklı tabakadan geçmek zorundadır: 1- Alveolü kaplayan sıvı tabakası: Bu tabaka sürfaktanı da içermektedir. E) Pepsinojen 30 – A 2- Alveollerin yüzey epitelindeki tip I hücreler. Midede bulunan pilorik bezler antrum ve pilor bölgesinde yoğun olarak bulunur. Pilorik bezlerden en fazla mukus salgısı yapılır. Bu bezlerdeki enteroendokrin hücreler olan antral G hücrelerinden gastrin ve D hücrelerinden somatostatin salgısı yapılır. 3- Epitel bazal membranı. 4- Epitel ile endotel arasındaki interstisyel boşluk. 5- Endotel bazal membranı. 6- Endotel hücresi. A) Plazma proteinlerinde artış B) Afferent arteriol direncinde artış M Altı tabakadan oluşan solunum membranı 0.1-1.5 µm kalınlıktadır. 31. Aşağıdakilerden hangisinin etkisiyle glomerüler filtrasyon hızı (GFR) artar? D) Hiperglisemi 33. Kollajen fibrillerinin direncini arttıran kovalent çapraz bağlanmayı katalize eden enzim ve kullanılan amino asitler hangi seçenekte doğru olarak verilmiştir? E) Böbrek ödemi 31 – D GFR’yi etkileyen faktörler Enzim Amino asit A) Prolin hidroksilaz Prolin – Lizin B) Prolin oksidaz Hidroksiprolin – Prolin SE C) İntraglomerüler mezengial hücrelerin kasılması Neden Sonuç C) Lizil oksidaz Hidroksilizin – Lizin Böbrek kan akımı değişikliği Böbrek kan akımındaki artış GFR’yi artırırken, azalması GFR’yi azaltır. D) Glisin hidroksilaz Glisin – Hidroksilizin Glomerüler kapiller hidrostatik basınç değişikliği Glomerüler kapiller hidrostatik basınç artışı GFR’yi artırırken, azalması GFR’yi azaltır. E) Glisin oksidaz Glisin – Hidroksiprolin Sistemik kan basıncı değişikliği Sistemik kan basıncı artışı GFR’yi artırırken, azalması GFR’yi azaltır. Afferent ve efferen arteriol direncindeki değişiklikler Afferent arteriol genişlemesi ve efferent arteriolün bir dereceye kadar daralması GFR’yi artırır. Afferent arteriol daralması ve efferent arteriol genişlemesi GFR’yi azaltır. Bowman kapsülünde hidrostatik basınç değişikliği Bowman kapsülünde hidrostatik basınç artışı GFR’yi azaltırken, azalması GFR’yi artırır. Üreteral tıkanma Bowman kapsülünde hidrostatik basınç artışına neden olarak GFR’yi azaltır. Böbrek kapsülü içinde ödem Bowman kapsülünde hidrostatik basınç artışına neden olarak GFR’yi azaltır. Plazma proteinlerinin miktarında değişme Plazma protein miktarının artışı GFR’yi azaltırken, tersinde GFR artar (nefrotik sendrom). 33 – C TU Hücre dışında (ekstrasellüler matrikste), lizin ve OH-lizin aminoasitleri önce lizil oksidaz enzimi (kofaktörü bakırdır) ile oksidatif deaminasyona uğrar. Bu oksidatif deaminasyon sayesinde olgun tropokollajen molekülleri kopakt bir hal alır. Kf’de değişme Kf azalırsa GFR azalır. Glomerül kapillerlerinde geçirgenliğin değişmesi Geçirgenlik artarsa GFR artar. Yüksek proteinli diyet ve kan glikozunun artması Proksimal tübülde sodyum emilimini artırarak macula densaya ulaşan sodyum miktarının azalmasına ve otoregulasyonun çalışmasına neden olarak GFR’yi artırırlar. 32. Akciğerlerde oksijen ile karbondioksit geçişinin gerçekleştiği ve solunum membranı olarak bilinen yapıda hangisi yer almaz? A) Surfaktan B) Tip I alveol hücresi C) İnterstisyel tabaka D) Endotel hücresi E) Eritrosit membranı www.tusem.com.tr 8 Temel Bilimler / T 41 - 7 37 – E 34. Aşağıdakilerden hangisi pürin nükleotid salvage yolu enzimlerinden biridir? Glikoliz reaksiyonları bütün hücrelerin sitoplazmasında meydana gelir ve bu reaksiyonlar sırasında 2 noktada elektron transport zinciri ve oksidatif fosforilasyona ihtiyaç duymadan ATP sentezi yapılır. Bu noktalar; fosfogliserat kinaz ve pirüvat kinazdır. A) Adenin fosforibozil transferaz B) Ribonükleotid redüktaz C) Tioredoksin redüktaz D) Fosforibozil pirofosfat sentetaz E) Karbomoil fosfat sentetaz 34 – A M Pürin nükleotid salvage yolu enzimleri hipoksantin guanin fosforibozil transferaz ve adenin fosforibozil transferaz enzimleridir. 35. Aşağıda verilen amino asitlerden hangisinin kodonu vardır? A) Hidroksi lizin B) Ornitin C) Sitrüllin D) Gama karboksi glutamat 35 – E SE E)Arjinin Hidroksilizin ve hidroksiprolin, postranslasyonel modifikasyonla lizin ve prolin amino asitlerinden prolil hidroksilaz ve lizil hidroksilaz enzimleri aracılığı ile oluşur. Posttranslasyonel medifikasyonla ayrıca fosfoserin ve gamakarboksiglutamat da oluşur. Bu amino asitlerin dışında üre siklüsünde oluşan ve kullanılan ornitin ve sitrüllin amino asitlerinin de kodonları yoktur. 38. Biyomoleküllere su ekleyerek bağların kopartılmasını sağlayan enzim grubu hangisidir? TU 36. Ökaryotik DNA Polimerazlardan hangisi öncü sarmalı sentezler? A) Hidrolazlar B) Transferazlar D) Ligazlar A) DNA polimeraz α B) DNA polimeraz δ C) İzomerazlar C) DNA polimeraz β D) DNA polimeraz ε E) Liyazlar E) DNA polimeraz γ 38 – A Enzimlerin sınıflandırılması: 1. Oksidoredüktazlar: Oksidasyon- redüksiyon reaksiyonlarını elektron alarak veya vererek katalize ederler. Örn. Laktatdehidrogenaz 2. Transferazlar: Fonksiyonel grubu (karbon, amino ve fosfat grupları) bir bileşikten diğer bileşiğe transfer ederler. Örn. serin hidroksimetiltransferaz 3. Hidrolazlar: Su ekleyerek bağların koparılması reaksiyonlarını katalizlerler. Örn. Üreaz 4. Liyazlar: C-C, C-S ve C-N bağlarının parçalanmasını kataliz ederler. Örn. Piruvatdekarboksilaz 5. İzomerazlar: Molekül içi transfer ile optik veya geometrik izomerlerin birbirine dönüşümünü katalizlerler. Örn. Metil malonilKoAmutaz 6. Ligazlar: ATP’nin yıkılmasından sonra oluşan enerji ile iki molekülün birleşmesini katalizlerler. Örn. Piruvatkarboksilaz 36 – B Ökaryotlarda beş adet DNA polimeraz bulunur. Bunlar; α: seken sarmal (ogazaki fragmentlerinin olduğu zincir), δ: öncü sarmal, β ile ε; tamiri, γ ; mitokondrial DNA sentezini gerçekleştiren enzimlerdir. 37. Aşağıdakilerden hangisi glikolizdeki substrat düzeyinde fosforilasyon yapan enzimlerdendir? A)Heksokinaz B) Gliseraldehid 3 fosfat dehidrogenaz C) Aldolaz A D) Fosfofruktokinaz-1 E) Pirüvat kinaz 9 www.tusem.com.tr Temel Bilimler / T 41 - 7 39. DNA ve RNA polimerlerine katılacak olan ve yapıda yer alan nükleotid monomerler aşağıdaki seçeneklerden hangisinde doğru olarak verilmiştir? rolizine eşdeğerdir. Ökaryotik ribozom saniyede 6 kadar amino asit ekleyebilir; prokaryotik ribozomlar ise 18 kadar amino asidi ekleyebilir. Böylece terminasyon kodonuna varıncaya kadar peptid sentezi büyük bir hız ve doğruluk ile ilerler. Katılacak olan monomerler Yapıdaki monomerler A) Nükleotid monofosfatlar Nükleotid monofosfatlar B) Nükleotid difosfatlar Nükleotid trifosfatlar C) Nükleotid trifosfatlar Nükleotid trifosfatlar D) Nükleotid trifosfatlar Nükleotid difosfatlar E) Nükleotid trifosfatlar Nükleotid monofosfatlar 41. Perifer hücrelerde bulunan ve kolesterolü, kolesterol esteri haline çeviren enzim aşağıdaklerden hangisidir? A) LCAT (Lesitin kolesterol açil transferaz) B) ACAT (Açil kolesterol açil transferaz) C) CETP (Kolesterol ester transfer protein) 39 – E D) HTGL (Hepatik triaçilgliserol lipaz) DNA ya da RNA’ya katılacak olan nükleotidler trifosfat formunda gelir ve yapıya fosfoester bağıyla katıldığında, yapıda monofosfat formunda yerleşmiş olur. M E) LPL (Lipoprotein lipaz) 41 – B TU SE LCAT (Lesitin kolesterol açil transferaz): HDL üzerinde bulunur ve perifer hücrelerden alınan ve membrana yerleşmiş olan kolesterol moleküllerine yağ asiti transferini gerçekleştirip onları kolesterol esterine çeviren ve HDL içine yönlenmesini sağlayan enzimdir. ACAT (Açil kolesterol açil transferaz): LCAT’ın yaptığı işi perifer hücrelerde gerçekleştiren enzimdir. CETP (Kolesterol ester transfer protein): HDL molekülünün tamamen kolesterol esterleri ile dolduğunda ve HDL 2 oluştuğunda, bu artan kolesterol içeriğinin en yakındaki lipoproteine aktarılmasından sorumlu olan enzimdir. HTGL (Hepatik triaçilgliserol lipaz): Lipoprotein lipazla aynı fonksiyonu gören ancak hepatik kan dolaşımında yer alan damarların endoteline tutunan enzimdir. LPL (Lipoprotein lipaz): Damar endoteline heparan sülfatla bağlı olan ve dolaşımdaki şilomikronlar ile VLDL’lerin içindeki TAG’leri parçalayan enzimdir. 40. Polipeptid dizisine bir amino asitin eklenmesine kadar geçen evrede toplam kaç yüksek enerjili fosfat bağı hangi enerji bileşiklerinden harcanır? 42. Aşağıdaki enzimlerden hangisi hem glukoneogenez ve hem de glikoliz reaksiyonlarında yer alır? A) 1 fosfat bağı- sadece ATP A) Fosfoheksozizomeraz B) Fruktoz 1,6 bisfosfataz B) 2 fosfat bağı - sadeceATP C) Hekzokinaz C) 3 fosfat bağı- sadece GTP E) Glukoz –6- fosfataz D) 4 fosfat bağı- ATP ve GTP 42 – A E) 5 fosfat bağı- ATP ve GTP Glikolizin kontrol noktaları tek yönlü reaksiyonlar olduğu için glukoneogenezde bu enzimler, glukoneogenezin kontrol noktaları tarafından by pass edilir. O nedenle glikolizin kontrol noktaları olan; heksokinaz-glikokinaz, fosfofruktokinaz-1 ve pirüvat kinaz glukoneogenezin kontrol ve by pass enzimleri olan; pirüvat karboksilaz-fosfoenol pirüvat karboksikinaz, früktoz 1,6 bisfosfataz ve glukoz 6 fosfataz enzimleri aracılığı ile geçilir. Bu enzimler ortak olmayan enzimlerdir. Bu enzimlerin dışındaki enzimler glikoliz ve glukoneogenezde ortak olan enzimlerdir. 40 – D Protein sentezinde amino asitlerin eklenmesinde harcanan enerji: tRNA molekülüne aminoaçil yüklemesinin yapılması, ATP’nin AMP’ye hidrolizini gerektirir. AminoaçiltRNA’nın A bölgesine girmesi bir GTP’nin GDP’ye hidrolizine neden olur. Yeni oluşmuş peptidil-tRNA’nın EF2 tarafından A bölgesinden P bölgesine translokasyonu benzer şekilde GTP’nin GDP ve fosfata hidrolizine neden olur. Böylece bir peptid bağının oluşumu için gerekli enerji, toplamda dört yüksek enerjili fosfat bağının hid- www.tusem.com.tr D) Piruvat kinaz 10 Temel Bilimler / T 41 - 7 43. Aşağıdaki bileşiklerden hangisinin yapısında seramid bulunur? A) Fosfotidik asit B) Steroid C) Fosfoaçilgliseroller D) Serebrozidler 45 – D Protein sindiriminde yer alan endo ve ekzopeptidazlar sindirim sisteminin farklı bölgelerinden salınırlar. Proteolitik enzimlerin sınıflandırılması ve salgılandıkları bölgeler: E) Prostaglandin I. Endopeptidazlar: Protein zincirindeki peptid bağlarını parçalarlar. 43 – D Sfingolipidler ve glikolipidler, seramid türevi bileşiklerdir. Seramid yapısında ise sfingozin ve yağ asidi bulunur. Glikolipidler serebrozid ve gangliozidler diye ayrılır. Aşağıda bir glikolipid olan, galaktozilseramid molekülü örnek verilmiştir. Pepsin: Mideden salınır ve aromatik amino asitlerin oluşturduğu peptid bağlarını parçalar. Tripsin: inaktiftripsinojen halinde pankreastan salınır ve arginin ile lizinin karboksil tarafındaki peptid bağlarını parçalar. M Tripsinojen, bağırsak hücreleri tarafından üretilen enteropeptidaz (enterokinaz) enzimi tarafından tripsin oluşturmak üzere parçalanır. Tripsinojen, otokatalitik olarak tripsin tarafından da parçalanabilir. SE Kimotripsin genellikle aromatik amino asitlerin ve lösinin karboksil tarafındaki peptid bağlarını parçalar, inaktifzimojen olan kimotripsinojen, tripsin tarafından kimotripsine parçalanır. Elastaz; alanin, glisin veya serin gibi küçük, yüksüz amino asitlerin karboksil ucunu parçalar. Proelastaz, inaktifzimojendir ve tripsin tarafından elastaza parçalanır. Galaktozilseramid (galaktoserebrozid) 44. Aşağıdaki bileşiklerden hangisi amino asitlerden köken almaz? A) T3-T4 B) Fosfotidilserin C) Kreatin D) Gangliozid E) Fosfotidilkolin 44 – E II. Ekzopeptidazlar: Karboksipeptidaz A ve B: Pankreastan salınır ve peptidin C-terminal ucundan bir defada bir amino asit ayırırlar. Karboksipeptidazlar, tripsin tarafından aktif formuna çevrilen prokarboksipeptidazlar halinde üretilirler. Her iki enzim de çinko içerir. Aminopeptidazlar: Bağırsak epitel hücreleri tarafından üretilen ekzopeptidazlardır ve peptidin N-terminal ucundan bir defada bir amino asit ayırırlar. TU Seçeneklerde verilen bileşikler: T3-T4: Fenilalanin ve tirozinden, Fosfotidilserin: serin ilavesi vardır Kreatin: Glisin, arginin ve SAM’den sentezlenir. Glisin böbrekte, argininle birleşerek ornitin ve guanidinoasetat oluşur. Guanidinoasetat, karaciğerde SAM tarafından metillenir ve kreatin oluşur. Gangliozid: Seramid türevidirler. Seramid, sfingozine yağ asidi ilavesi ile oluşur. Sfingozin yapısı ise serin ve palmitik asidin birleşmesi ile oluşur. Gangliozid; seramid yapısına monosakkarit ve kompleks şekerlerin ilavesi ile üretilirler. Fosfotidil kolin (Lesitin): Fosfoaçilgliserol olup fosfotidik asite kolin ilavesi ile oluşur. Dipeptidazlar ve tripeptidazlar: Bağırsak epitel hücreleriyle ilişkilidir ve dipeptid ve tripeptidlerdenamino asitleri ayrıştırırlar. 46. Aşağıdaki hormonlardan hangisinin reseptörü hücre zarında değildir? B) Pepsin C) Kimotripsin D) Aminopeptidazlar B) Epinefrin C) Kalsitonin D) Glukagon E) İnsülin 46 – A 45. Aşağıda verilen proteolitik enzimlerden hangisi bağırsak epitel hücrelerinden salınır? A) Tripsin A) Aldosteron Hormonların reseptörlerinin lokalizasyonuna göre sınıflandırılması: 1. Hücre İçi Reseptörlere Bağlanan Hormonlar: Androjenler, Kalsitriol, Östrojenler, Glukokortikoidler, Mineralokortikoidler, Progestinler, Retinoik asit, Tiroid hormonları E)Elastaz 11 www.tusem.com.tr Temel Bilimler / T 41 - 7 2. Hücre membran reseptörlerine bağlananlar 48 – C A. Tirozinkinaz reseptörleri üzerinden etkili olanlar: İnsülin Bir molekül palmitik asit sentezleninceye kadar 7 mol ATP ve 14 mol NADPH+H+ harcanır. ATP harcanması, asetil KoA’dan malonil KoA oluşumunda harcanmakta, NADPH+H+ molekülleri ise çift bağların doyrulmasında harcanmaktadır. B. Sikliknükleotitler yolu üzerinden etkili olanlar Adenilatsiklazı uyaranlar: Glukagon, Epinefrin, Kalsitonin, PTH, ACTH, TSH, FSH, LH, MSH, ADH (v2 reseptörleri ile), Kortikotropinserbesleştirici hormon, hCG Adenilatsiklazıinhibe edenler: Anjiyotensin II, alfa2-Adrenerjik katekolaminler, Somatostatin (genel olarak herşeyiinhibe eder), Asetilkolin M İkincil habercisi cGMP olanlar: Guanilatsiklazı aktive ederler: Atrialnatriüretik hormon (ANP), Nitrik oksit (NO) ve Brain natriüretik hormon (BNP) C. Ca-fosfotidilinozitol üzerinden etkili olanlar: Kasılma ile ilgili hormonlar bu yolu kullanırlar. Bunlar: Asetilkolin (muskarinik), alfa1-Adrenerjik katekolaminler, Anjiyotensin II, ADH, Kolesistokinin, Gastrin, GnRH, oksitosin, TRH, Substance P, PDGF İkincil Habercisi Kinaz Veya Fosfataz Şelalesi Olanlar: Büyüme ile ilişkili hormonlar bu yolu kullanırlar: Koryoniksomatomamotropin, Epidermal büyüme faktörü, Eritropoietin, Büyüme hormonu, İnsülin, IGF-I, IGF-II, Prolaktin. SE Yağ asiti sentezi 49. Heksoz monofosfat yolunda hem oksidatif hem de non oksidatif reaksiyonlarda üretilen ortak molekül aşağıdakilerden hangisidir? 47. Bir molekül glukozun karaciğer ve kalp kasında CO2 ve suya kadar katabolize edilmesi sonucu net kaç mol ATP kazanılır? A) 2 mol ATP B) 5 mol ATP C) 7 mol ATP D) 30 mol ATP Heksoz monofosfat yolunda hem oksidatif hem de non oksidatif reaksiyonlarda üretilen ortak molekül ribuloz 5-fosfat’tır. 50. Yapısındaki sülfat bulundurmayan ve karbonhidrat ile proteinler arasında kovalent bağ içermeyen glikozaminoglikan aşağıdakilerden hangisidir? A) 1 mol 7 mol B) 7 mol 7 mol C) 7 mol 14 mol D) 14 mol 7 mol E) 14 mol 14 mol www.tusem.com.tr A) Keratan sülfat B) Heparin C) Hyaluronik asit D) Heparan sülfat E) Kondrotin sülfat 50 – C 48. Yağ asiti sentaz sisteminde 1 molekül palmitik asit sentezleninceye kadar toplam kaç mol ATP ve kaç mol NADPH+H+ harcanır? Harcanan NADPH+H+ D) Glukoz-6-fosfat 49 – B Karaciğer ve kalp kasında malat aspartat mekik sistemi bulunduğundan 1 mol glukozun CO2 ve suya kadar katabolize edilmesi sonucu net 32 mol ATP kazanılır. Harcanan ATP C)NADP E)FMN 47 – E B) Ribuloz- 5-fosfat + TU E) 32 mol ATP A) Riboz-5-fosfat Hyaluronik asit, yapısında sülfat içermez ve karbonhidrat-protein arasında da kovalent bağ yerine non-kovalent bağlar bulundurur. 51. Mitokondrial karbamoil fosfat sentetaz enzimi için doğru olan ifade aşağıdakilerden hangisidir? A) Pirimidin biyosentezine katılır. B) N-Asetil glutamat tarafından aktive edilir. C) Çekirdeği olan tüm hücrelerde yer alır. D) Üridin monofosfat tarafından inhibe edilir. E) Glutaminin gama amid grubu ile CO2’i birleştirerek, karbamoil fosfat’ı oluşturur. 12 Temel Bilimler / T 41 - 7 54. Hepatik triaçilgliserol lipaz enzimini aktive ederek trigliserid yıkımını arttıran apoprotein aşağıdakilerden hangisidir? 51 – B Mitokondrial karbamoil fosfat sentetaz enzimi üre siklüsünün kontrol enzimidir. N-Asetil glutamat ise mitokondrial karbamoil fosfat sentetaz enziminin en potent aktivatörüdür. A) Apo CII B) Apo B48 C) Apo B100 D) Apo E E) Apo A1 54 – A M KPS I Hepatik triaçilgliserol lipaz enzimi lipoprotein lipaz enzimi ile aynı olup lokalizasyonları farklıdır. Hepatik triaçilgliserol lipaz enzimi, karaciğer kan damarlarının endoteline heparan sülfatla bağlıdır ve Apo CII tarafından aktive edilerek IDL’den LDL oluşumunu sağlar. Apo CII, HDL tarafından VLDL ve şilomikronlara aktarılan bir apoproteindir. Gerek VLDL gerekse de şilomikronlar ekstrahepatik dokuların damar endoteline heparan sülfat ile bağlanmış olan lipoprotein lipaz enzimini taşıdıkları Apo CII tarafından aktive ederler ve taşıdıkları triaçilgliserol molekülleri yıkıma uğrar. KPS II Mitokondri Sitozol Metabolik yol Üre siklüsü Pirimidin sentezi Azot kaynağı Amonyak Glutamin gama-amid grubu 55. Hyalurinik asit yapısında kapsülü olan bakteri aşağıdakilerden hangisidir? SE Hücredeki yeri A) Streptococcus pyogenesis B) Streptococcus agalactiae C) Streptococcus pneumoniae 52. Alkaptonüride idrarda anormal derecede artan bileşik aşağıdakilerden hangisidir? A) Fenilalanin B) Homojentisat C) Fumarat D) Asetoasetat E)Tirozin E) Streptococcus bovis 55 – A Birçok bakterinin polisakkarit yapısında kapsülü bulunmaktadır. Kapsül yapısının bileşimi farklı olan başlıca bakteriler; Streptococcus pyogenes (hyalurinik asit), S.mutans (dextran/ glukan), Bacillus anthracis (glutamik asit/protein)’dir. TU 52 – B D) Streptococcus mutans Homojentisat oksidaz eksikliği Alkaptonüriye neden olur. Fenilalanin ve tirozin yıkım yolunun metaboliti olan homojentisat birikir. İdrar bekletildiğinde koyu renk kazanır. 56. Hücre duvarında bulundurduğu otolitik enzimleri safra ile aktive olan ve optokine duyarlı olan Gram pozitif bakteri aşağıdakilerden hangisidir? A) Streptococcus viridans B) Streptococcus pneumoniae 53. Hemolizli bir kan örneğinde, aşağıdaki laboratuar testlerinden hangisi etkilenir? C) Streptococcus agalactiae A) Sodyum B) LDH D) Staphylococcus aureus C) Lipoprotein lipaz D) Ürik asit E) Staphylococcus epidermidis E) Psödokolinesteraz 56 – B S.pneumoniae Gram (+) bir bakteri olup mikroskop altında çoğunlukla diplokok şeklinde saptanmaktadır. Birçok solunum yolu infeksiyonlarında patojen olarak karşımıza çıkan bu bakterinin en önemli virülans faktörleri kapsül, IgA proteaz, pnömolizin, nörominidaz gibi yapı ve salgılardır. Duvarında bulunan amidaz enzimleri safra ile aktive olduğunda otoliz gerçekleşmektedir. Bu nedenle safra duyarlılık testi pozitif olan bu bakteri aynı zamanda optokine duyarlıdır. 53 – B Aslında hemoliz, derecesine göre farklı şekilde de olsa hepsini etkiler. Ancak hücre içi ve dışındaki konsantrasyon farkı çok fazla olduğundan çok az düzeydeki hemoliz bile potasyum değerini belirgin etkileyecektir. Benzer şekilde çok etkilenen bir diğer parametre de LDH’dır. 13 www.tusem.com.tr Temel Bilimler / T 41 - 7 57. Aktinomyces için yanlış olan ifade aşağıdakilerden hangisidir? 60. Kene ile bulaşmayan bakteri aşağıdakilerden hangisidir? A) Ricketsia conorii A) Fakültatif intrasellüler Gram pozitif çomaktır. B) Anaplasma phagocytophilum B) Anaerobik bir bakteridir. C) Burkholderia cepacia C) Oluşturduğu infeksiyonda dokuda sülfür granülleri saptanabilir. D) Borrelia burgdorferi E) Francisella tularensis D) Normal florada saptanabilir. 60 – C E) Trimethoprim-sulfametaksazol tedavide ilk seçenek antibiyotiktir. Kene ile bulaşan başlıca bakteriler Francicella, Ricketsia, Anaplasma (Ehrlichia) ve Borrelia’dır. Burkholderia cepacia nonfermentatif bir bakteri olup hastane infeksiyonlarında patojen olarak karşımıza çıkmaktadır ve kene ile bulaşı söz konusu değildir. 57 – E M Actinomyces filamentöz yapıda Gram (+) bir çomak olup normal vücut florasında (ağız, gastrointestinal, genital..) bulunabilen bir bakteridir. Anaerobik bir bakteri olan Actinomycetes’in infeksiyonları genellikle travma, cerrahi ya da yabancı cisim varlığında ortaya çıkmaktadır. En sık görülen infeksiyon formu servikofasyal aktinomikoz olup cillten fistülize olması çoğunlukla tipik bir klinik tablodur. Doku ya da akıntı örneğinde sülfür granülleri görülmesi patognomonik bulgulardan birisidir. Tedavide ilk seçenek antibiyotik penisilin’dir. 61. Aşağıdaki DNA virüslerinden hangisi dezenfektanlara en duyarlıdır? B) Adenovirüs C) Papillomavirüs D) JC virüs SE A) Parvovirüs E) Ebstein Barr virüs 61 – E 58. Aşağıdaki bakterilerden hangisinin üretilebilmesi için hücre kültürü şart değildir? A) Chlamidia B) Coxiella C) Ricketsia D) Mycoplasma E) Ehrlichia 58 – D Zarflı virüsler sterilizasyon dezenfeksiyona en duyarlı olan mikroorganizmalardır. Başlıca zarfsız DNA virüsleri parvovirüs, Adenovirüs ve Papovavirüs (Papilloma ve Polyamavirüs)’lerdir. EBV zarflı bir DNA virüstür. 62. Hem sitoplazma hem de çekirdekte inklüzyon cisimciği saptanan virüs aşağıdakilerden hangisidir? TU Zorunlu intrasellüler patojenleri üretebilmek için hücre kültürüne ihtiyaç duyulmaktadır. Başlıca zorunlu intrasellüler patojenler Chlamidia, Coxiella, Ricketsia ve Anaplasma(Ehrlichia)’dır. Mycoplasma ise ekstrasellüler bir patojendir ve yapay besiyerlerinde (Eaton vs) üreyebilmektedir. B) Menenjit C) Pnömoni D) Artrit C) Kuduz virüsü D) Adenovirüs 62 – A Genel olarak sitoplazmada çoğalan virüslerin inklüzyon cisimleri sitoplazmada, çekirdekte çoğalan virüslerin inklüzyon cisimleri çekirdekte saptanır. CMV ve kızamık virüslerinin inklüzyon cisimleri ise hem sitoplazma hem de çekirdekte saptanır. E)Aritmi 63. Aşağıdaki virüslerden hangisinin yol açtığı hastalıkların tedavisinde ribavirin etkili değildir? 59 – C Borrelia burgdorferii bir spiroket olup kene ile insanlara bulaşan Lyme hastalığı etkenidir. Hastalığın seyrinde kenenin ısırdığı ve sonrasında diğer vücut alanlarında ‘eritema chronicum migrans’ olarak adlandırılan döküntü saptanır. Tedavisi geciken olgularda sinir sistemi, kardiyak ve eklem tutulumu hastalığın seyrinde saptanabilen tipik klinik tablolardır. www.tusem.com.tr B) Poxvirüs E) Poliovirüs 59. Borrelia burgdorferi’nin neden olduğu infeksiyonda aşağıdakilerden hangisi beklenen bir klinik bulgu değildir? A) Döküntü A) Kızamık virüsü A) Influenza B) Respiratuar sinsityal virüs C)HCV D) Nairo virüs E) Parvovirüs 14 Temel Bilimler / T 41 - 7 63 – A 67. Her gün üşüme titremeyle başvuran ateşli hastanın periferik kan incelemesinde tüm eritrosit serilerini tutan ve eşeysiz üreme safhalarının hepsinin periferik kanda saptanabildiği parazit aşağıdakilerden hangisidir? Ribavirin RNA polimeraz inhibitörüdür. Birçok RNA virüsünde in-vitro olarak etkinliği olan bu ajanın halen daha HCV, RSV ve kırım-kongo ateşinde aktif olarak kullanımı söz konusudur. DNA virüsü olan Parvovirüs’te ribavirin kullanımı söz konusu değildir. A) Plasmodium vivax B) Plasmodium ovale 64. Vankomisin dirençli enterokok (VRE) tedavisinde aşağıdaki ajanların hangisi tercih edilmemelidir? A) Linezolid B) Teikoplanin C) Daptomisin D) Tigesiklin C) Plasmodium knowlesii D) Plasmodium malariae E) Plasmodium falciparum 67 – C E) Quinoprustin-dalphopristin P.knowlesii aynı P.falciparum gibi tüm eritrosit serilerini tutabilen ve de bir eritrosit içersinde 3-4 yüzük formu saptanabilen bir parazittir. P.falciparumdan farklı olarak periferik kanda genç trofozoidler dışında diğer safhaların saptanabilmesidir. Klinik olarak falciparum sıtmasından farklı olarak tıkanıklık oluşturması beklenmez ve ateş 24 saatlik periyodlarla tekrarlanır. M 64 – B SE VRE infeksiyonları hastane infeksiyonlarında tedavi sorunları oluşturan mikroorganizmalardan biridir. Hücre duvar yapısında oluşan değişikliklerden ötürü glikopeptid ajanları etkinliklerini kaybetmişlerdir. Bu nedenle vankomisin ve teikoplanin bu tarz infeksiyonlarda etkinlikleri olmayan ajanlardır. VRE tedavisinde daptomisin, linezolid, tigesiklin ve quinoprustindalphopristin başlıca tercih edilmesi gereken ilaçlardır. 68. Aşağıdaki parazit ikililerinden hangisi malignite ile ilşkilidir? A) Taenia saginata- Schistosoma haematobium 65. Aşağıdaki virüs ve hastalıklardan hangisi için aktif bağışıklama henüz söz konusu değildir? A) Japon ensefaliti B) Sarı humma C) Çiçek hastalığı B) Chlonorchis sinensis- Schistosoma haematobium C) Chlonorchis sinensis – Trichinella spiralis D) Trichinella spiralis – Dracunculus medinensis E) Paragonimus westermani–TrichurisTrichura D) Respiratuar sinsityal virus (RSV) 68 – B TU E) Adenovirüs İyi pişmemiş balık etlerinden insanan bulaşan ve safra yollarını tutan Chlonorchis sinensis’in kolanjiokarsinom etyolojinde rol oynadığı bilinmektedir. Ayrıca vasküler bir parazit olan Schistosoma haematobium’um mesane karsinomunda rol alabildiği ortaya konulmuştur. 65 – D RSV çocukluk çağı bronşiolit ve pnömoni etkenlerinden bir tanesidir. Bu etkenin neden olduğu hastalıkta ribavirin halen tercih edilen ajan olup immunglobulin ve monoklonal antikorlar gerek tedavi gerekse profilaksi amacıyla kullanılan yardımcı tedavi yöntemleridir. RSV’ye karşı halen aktif olarak kullanılan bir aşı söz konusu değilkdir. 69. Ekstrasellüler ve fungal infeksiyonlarda rol olan Th17’yi aktive ederek nötrofilleri aktive eden sitokin aşağıdakilerden hangisidir? 66. Mikroaerofilik olmayan bakteri aşağıdakilerden hangisidir? A) IL-12 B) IL- 7 A) Treponema pallidum B) Bacillus anthracis C) IL- 5 D) IL- 10 C) Campylobacter jejuni D) Helicobacter pylori E) IL-23 E) Borrelia burgdorferii 69 – E 66 – B Th17 başta IL-23 olmak üzere TGF-beta + IL-6 tarafından aktive edilmekte olup ekstrasellüler ve fungal infeksiyonlarda rol oynanan immün yapıdır. T.pallidum, Campylobacter, Helicobacter ve Borrelia burgdorferii mikroaerofilik olan başlıca bakterilerdir. Bacillus anthracis ise zorunlu aerob bir bakteridir. 15 www.tusem.com.tr Temel Bilimler / T 41 - 7 70. Tip IV aşırı duyarlılık reaksiyonuna neden olması beklenmeyen infeksiyon aşağıdakilerden hangisidir? A) Bruselloz B) Tifo C) Listeriyoz D) Bartonelloz 73. Yoğun bakımda izlenen ve total parenteral nutrisyon (TPN) kullanan hastada ortaya çıkan ateş nedeniyle alınan kan kültürlerinde Candida ürüyor. Bu durumda saptanan en olası Candida türü aşağıdakilerden hangisidir? E) Kızıl 70 – E A) C.albicans B) C.parapsilosis C) C.glabrata D) C.krusei E) C.tropicalis Gecikmiş tipte aşırı duyarlılık reaksiyonu antikorun rol oynamadığı buna karşın hücresel immün sistemin rol oynadığı bir reaksiyondur. İntrasellüler patojenlerin rol oynadığı infeksiyonlarda hücresel immün sistem rol oynadığından bruselloz, tifo, listeriyoz ve bartonelloz gibi infeksiyonlarda gecikmiş tipte aşırı duyarlılık reaksiyonu ve granulom oluşumu beklenen bir cevaptır. Kızıl ise ekstrasellüler patojen olan S.pyogenes tarafından üretilen eritrojenik toksin ile oluşturulan döküntülü bir hastalık olup tip IV reaksiyon söz konusu değildir. 73 – B M Kandida infeksiyonlardan en çok saptanan etken C.albicans olmakla birlikte İ.V. kateter infeksiyonlarında en sık izole edilen etken olarak C.parapsilosis karşımıza çıkmaktadır. 74. Mantarların seksüel çoğalma şekillerinden olmayan aşağıdakilerden hangisidir? 71. Viral infeksiyonların yok edilmesinde primer rol alan hücresel immünite elaman aşağıdakilerden hangisidir? A) Bazidiospor B) Askospor C) Sporangiospor D) Zygospor SE E) Oospor A) Nötrofil B) Natural killer 74 – C C) Eozinofil D) Bazofil Mukorale (Zygomycetea) ailesinin eşeysiz üreme formu Sporangiospor iken eşeyli üreyen formu Zygospor’dur. E) B lenfosit 71 – B 75. Yaşam döngülerinde insanların son konak olmadığı nematod aşağıdakilerden hangisidir? Viral infeksiyonlarda ortaya çıkan ilk immün yanıt Tip 1 interferon salınımıdır. Enfekte hücrelerdeki viral infeksiyonların yok edilmesinde rol oynayan primer hücreler Natural killer ve sitotoksik T (T8) hücreleridir. A) Toxocara canis TU C) Enterobius vericularis D) Dracunculus medinensis E) Ascaris lumbricoides 72. Akut Myeloid Lösemi tansı ile kemoterapi uygulanan ve nötropeni gelişen hastada ortaya çıkan ateş nedeniyle hastaya meropenem başlanıyor. Antibiyotik tedavine yanıt alan hastanın ateşleri 10.günde nüksediyor. Fungal infeksiyon düşünülen hastanın ampirik tedavisinde aşağıdaki antifungallerden hangisi başlanmamalıdır? A) Flukonazol B) Vorikonazol C) Amfoterisin B D) Posokonazol 75 – A Toxocara canis/cati, Ancylostoma brasilience/caninum kedi ve köpeklerin son konak olduğu ve insana bulaştığında erişkin forma dönüşmeyen parazitlerdir. Bu nedenle şaşkın parazit olarakta adlandırılan bu parazitler insanda viseral ve kütanöz larva migrans etkenidirler. 76. Aşağıdaki besiyerlerinden hangisi mikobakterilerin üretilmesinde kullanılır? E) Kaspofungin 72 – A A) MacConkey agar Hematolojik malignitesi olan ve bu nedenle kemoterapi tedavisi verilen ve nötropeni gelişen hastalarda artmış bir fungal infeksiyon söz konusudur. Olası patojenler arasında Aspergillus bulunmaktadır. Bu nedenle bu tip hastalarda aspergillus etkinliği olan ajan başlanmalıdır. Flukonazol azol türevi bir antifungal olup aspergillus etkinliği mevcut değildir. B) Löffler besiyeri www.tusem.com.tr B) Necator americanus C) American Thorasic Society D) Chapman besiyeri E) Fletcher 16 Temel Bilimler / T 41 - 7 76 – C Mikobakterilerin izolasyonunda kullanılan başlıca besiyerleri; 1.Yumurta bazlı olanlar: Löwenstein-Jensan besiyeri, Petragnani, American Thorasic Society (ATS) ve Ogava besiyeri 2. Agar bazlı olanlar: Middlebrook 7H10, 7H11 3. Hızlı kültür sistemleri: Mycobacterium indikatör growth tup (MGIT), BACTEC 460,vb. oluşur. Mac Conkey ve EMB besiyeri Enterobactericea ailesi üyelerinin (E.coli, Salmonella, Proteus vb.) izolasyonunda, Löffler besiyeri ve potasyum tellüritli besiyeri Corynebacterium diphteriae izolasyonunda, Chapman (mannitol salt agar) besiyeri S.aureus izolasyonunda, Fletcher ve Kortoff besiyeri ise Leptospiraların izolasyonunda kullanılan besiyeridir. Başlıca besiyerleri aşağıdaki Tabo’da gösterilmiştir. Tablo . Besiyerleri Bakteri Özellik MacConkey agar ve Eosin methylene blue agar (EMB) Gr (-) enterik bakteriler Bakterilerin laktoza etkisi test edilir. Laktoz pozitif bakteriler pembe koloni (E. coli ve Klebsiellla), laktoz negatifler renksiz koloni (Salmonella, Shigella ve Proteus) oluşturur. Mannitol tuzlu agar (Chapman besiyeri) Staphylococcus aureus Mannitolü kullanan S. aureus sarı koloni oluşturur. Löwenstein-Jensen, Middlebrook, ATS, Petragnani, MGIT Mycobacterium Lowenstein-Jensen yumurta bazlı, Middlebrook agar bazlı besiyeri CHROMagar Mantar Maya mantarlarını ayırt etmek için kullanılır Kanamisin Vankomisin Laked Blood agar (KVLD) , Anaerob agar,Tiyoglikolatlı buyyon Anaerob Gr- bakteriler için B. fragilis vb. Neisseria gonorrhoeae Çukulatalı agara göre daha seçici bir besiyeridir. İnhibitör olarak besiyerine kolistin (Gr -), nistatin (mantar) ve vankomisin (Gr +) katılır. V. cholerae V. cholerae besiyerinde sarı koloniler oluşturur. Legionella Francisella Nocardia L- sistein, ferik pirofosfat ve aktif kömür bulunan besiyeri C. diphtheriae Gri siyah koloniler EHEC Enterohemorajik E. coli (O157:H7) sorbütolü fermente etmediğinden renksiz koloniler oluşturur Özel besiyerleri Thayer Martin TCBS (Tiosülfat Citrat Bile Sucrose) / Alkali by BCYE (Buffered charcoal yeast extract) Löffler veya Tellürit agar TU Sorbitol MacConkey agar SE Seçici/ ayırtedici besiyeri M Besiyeri CIN agar (Cefsoludin Irgasan Novobiosin agar) Yersinia enterocolitica Öküz gözü görünümünde koloniler oluşturur Bordet-Gengau veya Regan- Lowe besiyeri Bordetella pertussis Nazofarenks sürüntü örneğinden B. pertussis izolasyonu için kullanılır Eaton’s agar Mycoplasma İçerisinde lipit bulunan besiyerinde sahanda yumurta görünümünde koloniler 77. Aşağıadi hücresel değişikliklerden hangisi apoptoz lehinedir? A) Hücre şişmesi B) Kromatin kondensasyonu D) Hücresel yağlanma E) Karyolizis C) Hücre membranında parçalanma 77 – B APOPTOTİK MORFOLOJİ Apoptotik hücrelerde izlenen 4 major morfolojik bulgu: 1. Hücresel büzülme (küçülme): Apoptozisde hücre ve çekirdeğin, hacmi küçülerek yoğunlaşmaya başlar. 2. Kromatin kondansasyonu: Apoptozisin en karakteristik bulgusudur. Kromatin nükleer membranın hemen altında periferal kondanse yerleşim gösterir ve sonra parçalanır. 3. Stoplazmik bleb, hücrenin parçalara ayrılması ve apoptotik cisimlerin oluşumu: Apoptoz sırasında sitoplazmik membrandan büyük veziküller (kabarcıklar) oluşur ve bunlar hücre yüzeyinden ayrılırlar, bunlara apoptotik cisimler denmektedir. 4. Apoptotik cisimlerin makrofajlar tarafından fagositozu: Apoptotik cisimciklerin makrofajlar tarafından fagositozunu kolaylaştıran moleküller fosfotidilserin ve trombospondindir. Ayrıca apoptotik hücrelere bağlanan C1q apoptotik cisimlerin tanınmasına yardımcı olur. 17 www.tusem.com.tr Temel Bilimler / T 41 - 7 79 – C ***Apoptozis sürecinde plazma membran bütünlüğü bozulmaz. ***Apoptotik hücrelerde karakteristik olarak DNA 50-300 kliobazlık parçalara ayrlır. Sonrasında bu parçalar Ca ve Mg bağımlı endonükleazlarla parçalanır. Elektroforezde tipik merdiven görünümü izlenir. Bu görünüm bazen nekrotik hücrelerde de izlenebilir. ***Apoptotik hücrelerde kromatin kondansasyonu olur ve kromatin parçalara ayrılır. Parçalanan kromatin içeriğini saran sitoplazmik tomurcuklar oluşur. Sitoplazmik tomurcuklar küçük, bazıları çekirdek içeren parçacıklardır. Bu parçacıklara apopitotik cisimcikler denir. Bu cisimcikler sayesinde hücre makrofajlarca fagosite edilir. Transforme edici büyüme faktörü- β (TGF- β) fibroblastların ve düz kas hücrelerin proliferasyonunu uyarır. Fibroblast kemotaksisini uyarır, kollajen, fibronektin ve proteoglikan yapımını arttıran potent bir fibrojenik ajandır. Matriks proteazlarını azaltarak ve proteaz inhibitörlerinin aktivitesini arttırarak kollajen yıkımını önler. TGF- β özellikle akciğerler, böbrek ve karaciğerde kronik inflamatuar durumlarda fibrozis gelişimine katılır. M 80. Visseral kanserlere bağlı prokoagülan salınımına sekonder tekrarlayan migratuar tromboflebit gelişmesi ile karakterize tablo aşağıdakilerden hangisidir? A) Antifosfolipid antikor sendromu 78. Akut inflamasyonda aşağıdaki lökosit hareketlerinden hangisi intertisyel dokuda gerçekleşir? A) Marjinasyon B) Rolling C)Adezyon D)Kemotaksis B) Tümör lizis sendromu C) Akantozis nigrikans D) Trousseau sendromu E) Lambert-Eaton myastenik sendrom 78 – D SE E) Diapedez 80 – D Trouseau sendromu: Tekrarlayan migratuar venöz tromboz oluşumu ile karakterizedir. İç organ adenokanserleri özellikle pankreas ve gastrointestinal sistemin müsin üreten adenokarsinomları, akciğer ve over kanserine eşlik ederler. İNFLAMASYONDA LÖKOSİT HAREKETLERİ: 1. Marginasyon: Staz lökositlerin damar endoteline yaklaşmasına neden olur. 2. Yuvarlanma (rolling): Adezyon başlangıcı veya lökositlerin gevşek tutunmasına denir. Selektinler ile oluşur. 3. Adezyon (yapışma): Lökositlerin endotele sıkıca yapışmasına denir Endotel yüzeyindeki ICAM-1 ile lökosit yüzeyindeki integrinler (LFA-1 ve MAC-1) ile gelişir. TU 81. Aşağıdaki aşırı duyarlılık reaksiyonların hangisinin patogenezinde antikorların rolü bulunmaz? A) Tip I hipersensitivite B) Tip II hipersensitivite 4. Transmigrasyon (diapedez): Lökositlerin endotel hücrelerin arasından geçiş yaparak ekstravasküler alana geçmesidir. Hem endotel hem de lökosit yüzeyinde bulunan PeCAM ile gelişir. Lökositlerin transmigrasyonu esas olarak postkapiller venüllerde olur. C) Tip III hipersensitivite D) Tip IV hipersensitivite E) Tip VI hipersensitivite 81 – D Tip IV hipersensitivite reaksiyonları hücre aracılı, diğerleri (Tip I-IIIII) antikor aracılı meknaizmalarla gerçekleşir. Tip I ADR’de IgE, Tip II ve Tip III ADR’de IgG ve Ig M antikorları patogenezde etkilidir. Tip IV hipersensitivite reaksiyonları T lenfositlerce gerçekleşir. 5. Kemotaksis: Damar dışına çıkan lökositlerin iltihaba neden olan mikroorganizma veya hasarın yoğun olduğu bölgeye göçüdür. 79. Aşağıdaki büyüme faktörlerinden hangisi fibroblastların proliferasyonunu uyararak kollajen yapımınından sorumlu, potent fibrojenik ajandır? 82. Aşağıdaki gen ürünlerinden hangisi hücrede sinyal ileti proteini olarak görev yapar? A) Epidermal growth faktör B) Vasküler endotelyal growth faktör C) Transforming growth faktör-β A) CerbB2 B) C-KİT D) Transforming growth faktör-α C) RAS D) MYC E) Keratinosit growth faktör E) P53 www.tusem.com.tr 18 Temel Bilimler / T 41 - 7 82 – C 84 – B Sinyal iletiminde görev alan en önemli proteinler RAS, ABL, RAF, MAP kinaz’dır. Pterjium intrapalpebral aralıkta yerleşen, konjonktivanın devamı gibi görünen fibrovasküler bir kitledir. Genellikle UV ışını maruziyeti sonucu gelişir. Dolayısıyla ileri yaşlarda görülmesi beklenir. Doğuştan Metabolizma Bozukluklarını Düşündüren Anomaliler Sinyal iletiminde RAS geninin fonksiyonu C) Tümör iyi diferansiyedir. 83 – C Kaseklemler Myopati Anormal hareket A) Kawasaki hastalığı B) Wegener granülomatozisi C) Takayasu arteriti D) Henöch Schönlein purpurası E) Lökositoklastik vaskülit 85 – C D) Anaplastik hücrelerden oluşmuştur. E) Tümörün evresi düşüktür. Gözler Katarakt Kiraz kırmızısı makül Lens dislokasyonu Glokom SE B) Tümörün evresi yüksektir. Gastrointestinal Beslenme bozukluğu Tekrarlayan kusmalar Sarılık 85. Aşağıdaki vaskülit tiplerinden hangisi sıklıkla elastik arterleri tutar? 83. Glob korne yapıları ve tek hücre keratinizasyonları gösteren, skuamöz adalar oluşturmuş derideki skuamöz hücreli karsinomla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir? A) Tümör az diferansiyedir. Nörolojik Hipotoni Hipertoni Süregen letarji Koma Nöbet geçirme M Genel Dismorfik özellikler Sağırlık Selfmutilasyon Anormal saç Anormal vücut ya da idrar kokusu HSMG, kardiyomegali Hidrops Takayasu arteriti (Nabızsızlık hastalığı) Orta ve büyük çaplı arterleri tutan ve üst ekstremitelerde nabızda belirgin zayıflama ve oküler bozuklukların olduğu granülamatöz bir vaskülitdir. Klasik olarak aort arkını tutar. Klinik tablodan sorumlu bulgular, vaskülit ve sonrası gelişen, özellikle aort arkı ve dallarında olmak üzere kaynaklandığı bölge ve distalinde daralma ve tıkanıklara yol açan fibröz kalınlaşmadır. Mikroskopik incelemede dev hücre içeren kronik granülomatöz vaskülit vardır. TU Diferansiyasyon, tümör hücrelerinin normal öncü hücrelerine morfolojik ve fonksiyonel benzerliğine denir. İyi diferansiye tümör hücreleri normal karşıtlarına morfolojik ve işlevsel olarak benzerler. Endokrin organların benign tümörleri ve iyi diferansiye karsinomları, organın normal salgıladığı hormonları üretebilir. İyi diferansiye skuamöz hücreli karsinomlarda tümör hücreleri skuamöz adalar oluştururlar, keratin yapabilir ve glob korne yapıları ve/veya tek hücre keratinizasyonları izlenebilir. Komplikasyonları; Pulmoner arter tutulumu ile pulmoner hipertansiyon aort yetmezliği, zamanla aort dilatasyonu, kor pulmonale, koroner ağızlarının tutulumuna bağlı olarak da MI, nörolojik defisitler, körlük gelişebilir. 84. Yenidoğan bir bebekte aşağıdaki göz bulgularından hangisi doğuştan metabolizma bozukluğunu düşündürmez? A)Katarakt B) Ptergium C) Kiraz kırmızısı makül D) Lens dislokasyonu E)Glokom Sık Görülen Vaskülitlerin özellikleri 19 www.tusem.com.tr Temel Bilimler / T 41 - 7 86. Mitral kapak obstrüksiyon semptomları olan 42 yaşın- 88. Plevral kavitenin sıvı ile dolmasına sekonder komşu akciğerlerde kollaps oluşması hangi tip atelektaziye neden olur? daki kadın hastada ekokardiografide sol atriumda kitle lezyonu izlenmektedir. Kitleden alınan biyopsinin kesit- lerinde miksoid hiposelüler stromada yıldızsı (stellat) A) Kompresyon atelektazisi hücreler izlenmektedir. B) Kontraksiyon atelektazisi Bu olguda en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? C) Rezorpsiyon atelektazisi A) Anjiosarkom B) Lipom D)Mikroatelektazi C)Miksom D)Rabdomyom E) Skatrizyan atelektazisi E)Fibroelastom 88 – A 86 – C Kompresyon atelektazisi plevral kavitenin sıvı eksuda, tümör, kan, lenf sıvısı, hava ile dolması sonucunda veya tansiyon pnömotoraksta bitişik akciğerlerde kollaps gelişir. En yaygın nedeni konjesitif kalp yetmezliğine bağlı oluşan plevral efüzyonlardır. Nadiren peritonit, diyafram altı abseler veya cerrahi sonrası ağır hastalarda diyaframın anormal yükselmesi ile bazal atelektazis oluşur. Mediasten etkilenen akciğerin tersi tarafında yer değiştirir. SE M Yetişkinlerde primer en sık görülen tümör miksomdur. Kadınlarda daha sıktır ve 4-5. dekatkarda görülür. %90’ı atriumda yerleşir ve sol atriumda daha sık görülür. En sık fossa ovalisten kaynaklanırlar. Genellikle saplıdır. Miksoid zeminde stellat veya globuler (lepidik) hücreler, endotelyal hücreler, düz kas hücresi ve undiferansiye hücrelerden oluşur. Bazıları saplıdır. Saplı şekli sistol sırasında AV kapaklara ve bazen kapakların arasına girebilecek şekilde hareketlidir ve buna bağlı obstrüksiyonlar görülebilir. (senkop, ani ölüm görülebilir) Ayrıca miksomlarda sistemik embolizasyon da sıktır. Carney kompleksinde atrial miksom görülebilir. 89. Dört yaşında nefrotik sendrom bulguları olan hastadan böbrek biopsisi yapılıyor. Işık mikroskobunda glomerüller normal olarak değerlendiriliyor. Elektron mikroskobik incelemede podositlerde düzleşme izleniyor. Bu hastada aşağıdaki immünofloresan bulgularından hangisi en olasıdır? A) Glomerüler bazal membranda granüler IgG birikimi 87. Aşağıdaki lenfoma tiplerinden hangisi Ig H ile c-MYC geni arasında oluşan t(8;14) translokasyonu taşır? B) Glomerüler bazal membranda lineer IgG birikimi C) Mezengial IgA depolanması B) Lenfosit predominant Hodgkin lenfoma D) Kapiller duvarda C3 birikimi C) Burkitt lenfoma E) C3 ve Ig depozitlerinin olmayışı TU A) Akut lenfoblastik lenfoma D) Anaplastik büyük hücreli lenfoma 89 – E E) Mikozis fungoides Minimal Değişiklik Hastalığı (Lipoid nefroz) • Çocuklarda nefrotik sendromun en sık nedenidir. • Selektif proteinüri, hipoalbüminemi, ödem, hiperlipidemi ve lipidüri ile seyreder. • Proteinürinin nedeni glomerüller kapiller duvarın bozulması sonucu plazma proteinlerine aşırı geçirgenlik ve glomerüler polianyon kaybıdır. • IM (ışık mikroskopi)bulguları: Olguda ışık mikroskopisinde glomerüller normaldir. Proksimal tübül epitel hücrelerinde lipit ve yağ birikimine bağlı vakuolizasyon görülebilir. • EM (Elektron mikroskopi) bulguları: Visseral epitel hücrelerinde podositlerde düzleşme veya silinme • IF (İmmünfloresan) bulguları: Madde birikimi saptanmaz. • Prognozu iyidir. Çocuklarda kortikosteroid trdavisi ile genellikle düzelir. Erişkinlerde prognoz biraz daha kötüdür. 87 – C Burkitt lenfoma genellikle çocuk ve genç erişkinlerde izlenen B hücreli yüksek grade’li lenfomalardır. 3 alt tipi vardır ve tipler arasında aynı histolojik özellikler, farklı klinik, genotipik ve virolojik özellikler vardır. Genellikle ekstranod gelişirler. İnsanlarda en hızlı prolifere olan tümördür. Agresif seyir gösterir ancak yüksek doz kemoterapiye iyi yanıt verirler. Burkit lenfomada orta büyüklükte, hafif bazofilik veya amfofilik sitoplazmalı, birkaç nükleoluslu, kaba kromatinli oval nüveli lenfoidlerin diffüz infiltrasyonu indekstir. Mitotik indeksin ve apoptotik tümör hücre ölüm indeksinin yüksekliği tipik bir özelliktir. Burkitt lenfomanın bütün formları 8. kromozomda c-MYC geni ile 14. kromozomdaki IgH arasında t(8;14) translokasyonu taşırlar. www.tusem.com.tr 20 Temel Bilimler / T 41 - 7 90. Prostat biyopsi materyalindeki aşağıdaki bulgulardan hangisi prostatik adenokarsinom lehinedir? 91. Aşağıdakilerden hangisi reflü özofajitinin histolojik bulgularından değildir? A) Atrofik bezler B) Nükleol belirginliği A) Skuamöz epitelde eozinofil, nötrofil ve lenfosit infiltrasyonu C) Korpora amilesa B) Bazal tabakada hiperplazi D) Bazal membranı sağlam asinuslar C) Lamina propriada papillalarda uzama E) İntertisyel lenfosittik infiltrasyon D) Kapillerde konjesyon E) Kolumnar metaplazi ve goblet hücrelerinin varlığı 90 – B 91 – E Reflü özofajiti (GÖRH), genellikle 40 yaş sonrası görülen, mide içeriğinin alt özofagusa reflüsü sonucu gelişen inflamatuar prosestir. Hastalarda disfaji, retrosternal yanma, ekşimsi mide içeriği regürjitasyonu vardır. Bazen hematemez veya melena görülebilir. GÖRH’nin histolojik tanısı: Alt özofagial skuamöz epitelde; İntraepitelyal eozinofil, lenfosit ve nötrofil infiltrasyonu Bazal tabaka hiperplazisi Lamina propriada papillalarda uzama ve kapiller hiperemi/konjesyon GÖRH’nın komplikasyonları Kanama Ülser Striktür Barret özofagusu ve buna sekonder adenokarsinom gelişme riski SE M Erkeklerde en sık izlenen ve akciğerden sonra ikini sıklıkta ölüme neden olan kanser prostat kanseridir. Genellikle 50 yaş üstünde gelişir ve yaşla sıklığı artar. Etiyolojide yaş, ırk, aile öyküsü, hormon düzeyi (androjen) ve çevresel etkiler sorumlu tutulmaktadır. Diyette yüksek oranda yağ bulunmasının riski arttırdığı; likopenler, A ve E vitamini, selenyum ve soya ürünlerinin riski azalttığı düşünülmektedir. Prostat kanserlerinin yaklaşık %95’i asiner (konvansiyonel/klasik) adenokarsinomdur. Prostat adenokarsinomu terimi aksi belirtlmedikçe asiner adenokarsinomu tanımlar. Prostat kanserleri lokal yayılımla en sık vezikula seminalise ve mesane boynuna, hematojen yolla en sık kemiklere metastaz yapar. Lenfatik yayılım da sıktır ve ilkin obturatuar LN’larına yayılır. Kemik metastazları osteoblastik olabilir. Kemiklerden en sık lomber vertebraya metastaz yapar. Sonra sırasıyla femur proksimali, torakal vertebra ve kostalara metastaz yapar. Erkelerde kemiklerde osteoblastik metastaz varlığında ilk araştırılması gereken prostat kanseridir. Böyle bir hastada rektal muayene ve serum PSA düzeyi ölçülmeli ve transrektal prostat biyopsisi yapılmalıdır. Prognozda en öenmli parametre evredir. Gleason gradeleme sistemi de evre ile birlikte prognoz değerlendirmesinde önemli bir parametredir. TU 92. Aşağıdaki sendromlardan hangisinde bağırsaklarda adenomatöz polipler izlenir? A) Cowden sendromu Prostat adenokarsinomun histolojik özellikleri; B) Gardner sendromu • Neoplastik glandlar daha küçüktür ve daha kalabalıktır. (sırt sırta vermiş görünüm) C) Cronkhite -Canada Sendromu • Glandlar tek sıralı epitelle döşelidir, myoepitelyal (bazal) hücre tabakası izlenmez. E) Peutz Jeghers Sendromu D) Bannayan-Ruvalcaba-Riley Sendromu 92 – B • Hücrelerde nüvelerde büyüklük ve özellikle nükleol belirginliği tanıda önemlidir. (Nüvelerde pleomorfizm azdır ve mitoz seyrek olabilir.) Gastrointestinal Polipozis Sendromlarındaki Gen Mutasyonları • Perinöral invazyon sıktır. Sendrom Gen GIS Patolojisi Peutz-Jeghers Sendromu LKB1/SKT 11 Hamartomatöz polipler Jüvenil Polipozis Sendromu SMAD4, BMPR1A Hamartomatöz polipler • Neoplastik glandların lümeninde musinöz mavimsı materyal veya eozinofilik amorf materyal veya kristaloid yapıları malignite lehinedir. Cowden Hastalığı Hamartomatöz polipler • Corpora amylacea, prostat kanserinde nadirdir. Daha çok BPH’de izlenir. • Ekstraprostatik yayılım • Çevre dokuda yüksek grade’li PIN odakları 21 PTEN Crokhite-Canada SendroNon-herediter mu Hamartomatöz polipler Tuberoz Skleroz TSC1, TSC2 Hamartomatöz polipler Familyal Adenomatoz Polipozis (FAP) Klasik FAP Atenüe FAP Gardner Sendromu Turcot Sendromu MYH-ilişkili polipozis APC APC APC APC APC MYH Adenomatöz polipler www.tusem.com.tr Temel Bilimler / T 41 - 7 93. Aşağıdakilerden hangisi intrahepatik ve ekstrahepatik safra duktuslarının inflamasyonu ve obliteratif fibrozisi, korunmuş segmentlerde dilatasyon ile karakterize, siroza ilerleyen bir hastalıktır? 95. Aşağıdakilerden hangisi lokus sereleus ve substantia nigrada solukluk, pigment kaybı ve katekolaminerjik nöron kaybı ile birlikte gliozisin izlendiği nörodejeneratif hastalıktır? A) Primer biliyer siroz A) Alzheimer hastalığı B) Parkinson hastalığı B) Sekonder biliyer siroz C) Pick hastalığı C) Primer sklerozan kolanjit E) Huntington hastalığı D) Von-Meyenburg kompleksi D) Multiple skleroz 95 – B E) Wilson hastalığı Parkinson hastalığında lokus sereleus ve substantia nigrada solukluk, mikroskopik incelemede bu bölgelerde pigment kaybı ve kolinerjik nöronlarda kayıp ile birlikte gliozis vardır. Kalan nöronların bir kısmında Lewy cisimcikleri bulunabilir. Bunlar çoğunlukla berrak bir halo ile çevrili tek ya da çok sayıda eozinofilik yuvarlak ya da uzun sitoplazmik inklüzyonlardır. 93 – C M Primer sklerozan kolanjit, orta yaşlarda ve erkeklerde daha sıklıkla görülen patolojidir. İntrahepatik ve ekstrahepatik safra yollarının bazı segmetlerini daraltan fibrozis (onion skin) ve safra duktuslarında lenfositik indiltrasyon, safra duktus epitelinde progresif atrofi ve duktusların lümenlerinde tıkanma olur. PSK sıklıkla inflamatuar barsak hastalığı (ülseratif kolit) ile birlikte görülür. Ortalama yaşam süresi 6 yıldır. Kolanjiokarsinom riski artmıştır 96. Otuz beş yaşında kadın hastanın tiroid ultrasonogra- SE fisinde 2,5 cm çapında düzensiz sınırlı, içinde punktat kalsifikasyonlar bulunan nodül saptanıyor. Nodüle yapılan İİAB’de ince kromatinli, yer yer grooving (nükleer yarıklanma), intranükleer inklüzyon ve molding (yığılma) gösteren atipik tirositler izleniyor. A) Medüller karsinom B) Foliküler karsinom 94. Aşağıdakilerden hangisi polikistik over sendromunda overlerde görülmesi beklenmez? C) Adenomatöz nodül D) Papiller karsinom A) Korpus luteum ve korpus albikans E) Hashimoto tiroiditi 96 – D TU B) Folikül kistleri C) Stromal hiperplazi TROİD PAPİLLER KARSİNOMU D) Folikül kisti En sık görülen tiroid kanseridir. En sık 20-40 yaş arasında görülür. Daha önceden iyonize radyasyonla karşılaşmış kişilerde görülen tiroid kanserlerinin çoğunluğunu oluşturur. E) Overlerde büyüme 94 – A Klinik: Genellikle asemptomatik tiroid nodülleri şeklinde ortaya çıkar. Bazen ilk belirti servikal LN’da kitle olabilir. Ses kısıklığı, öksürük, disfaji, solunum sıkıntısı ilerlemiş vakalarda olabilir. Sintigrafide çoğu solid nodüllerdir. İİAB ile yüksek oranda tanı konulabilir. Prognozu çok iyidir. 10 yıllık sağ kalım %95’in üzerindedir. Polistik over sendromu (Stein-Leventhal sendromu) kronik anovulasyon ve hiperandrojenizm ile karakterize bir hastalıktır. Doğurganlık çağındaki kadınların %3-7’sinde gelişir. Genellikle 3. dekatta görülür. Hastalarda LH/FSH oranı artmıştır. Hastalarda oligomenore, anovulasyon, hirsutizm, obesite ve infertilite izlenir. USG’de her iki overde kortekste çok sayıda folikül kisti izlenir. Olgularda oligomenore, kronik anovulasyon, hirsutizm, obesite, infertilite izlenebilir. Hastalarda akneler ve alpesi izlenebilir. PKOS’de her iki over normalin 2-5 katı kadar büyüyebilir. Overlerde subkoritkal çok sayıda foliül kisti izlenir. Kistler içte granüloza dışta hiperplastik luteinize teka hücreleri ile döşelidir. Overlerde subkortikal stromada fibrozis belirgindir. Korpus luteum genellikle izlenmez. www.tusem.com.tr Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? Morfoloji: Solid veya multifokal olabilir. Genellikle düzensiz sınırlı ve kapsülsüzdür. Bazı alt tiplerinde kapsül olabilir. Kesit yüzeyi beyaz renkli, sert ve granüler görünümdedir. Mikroskopta; küboidal epitelle döşeli fibrovasküler korları bulunan papiller yapılar içerir. En önemli özelliği hücrelerin nükleus özellikleridir. İnce kromatinli, buzlu cam yapısında nüve, stoplazmik girintilerden dolayı intranükleer 22 Temel Bilimler / T 41 - 7 inklüzyon, grooving ve molding görülebilir. Psammom cisimcikleri %40-50 vakada görülen konsantrik kalsifiye yapılardır. Medüller ve foliküler karsinomda görülmez. Bir lenf nodunda veya tiroid dokusunda psammom cismi varsa, gizli bir papiller karsinom akla gelmelidir. En sık lenfatik invazyonla boyundaki lenf nodlarına yayılır. Hematojen yayılım nadirdir, bu şekilde en sık akciğerlere metastaz yapar. Brown tümörü: Zayıflamış kemiklerde kırık alanlarında kanamalar nedeniyle hemosiderin birikimi görülür. Bu lezyona renginden dolayı Brown tümörü denmiştir. Bu non neoplastik tamir reaksiyonu dev hücreli kemik tümörüne benzer. 99. İlaçların faz 1 metabolizmasında rol alan aşağıdaki sitokrom p450 (CYP) enzimlerinden hangisi indüklenmez? A) CYP1A2 B) CYP2C19 C) CYP2D6 D) CYP2E1 E) CYP3A4 99 – C Papiller tiroid kanserinde kötü prognositik faktörler Yaş> 40 Ekstratiroidal yayılım Uzak metastaz varlığı CYP 97. Aşağıdaki tümörlerden hangisi göz kapağının Meiobomian bezlerinden gelişen malign tümördür? B) Apokrin karsinom C) Sebaseöz karsinom D) Skuamöz hücreli karsinom E) Bazal hücreli karsinom 97 – C İndükleyen İnhibitör CYP1A2 Sigara / Omeprazol Fluvoksamin CYP2A6 Rifampin / Fenobarbital Tranilsipromin CYP2B6 Fenobarbital / Siklofosfamid Klopidogrel CYP2C8 Rifampin / Barbitürat Trimetoprim CYP2C19 Barbitürat / Rifampin Omeprazol / Flukonazol CYP2D6 --- Kinidin / Paroksetin CYP2E1 Kronik alkol / İzoniazid Disülfiram CYP3A4 Barbitürat / Karbamazepin / Makrolid / Simetidin / Azol anFenitoin / Rifampin / Gluko- tifungal / Verapamil / Diltiazem kortikoid / Glitazon / Gemfibrozil / Greyfurt suyu SE A) Erkin karsinom M Tablo: Enzim İndüksiyonu / İnhibisyonu Sebaseöz karsinom, göz kapağının meiobomian bezlerinden gelişen, agresif seyirli malign deri eki tümörüdür. 100. Aşağıdaki kolinerjik ilaçlardan hangisi postoperatif üriner retansiyon, ileus ve diyabetik gastroparazi tedavisinde oral yoldan kullanılır? 98. Aşağıdakilerden hangisi hiperparatiroidizmde kemikte görülen bulgulardan değildir? A) Subperiostal rezorbsiyon B) Dissekan osteitis A) Pilokarpin TU C) Brown tümör D) Osteitis fibroza sistika B) Edrofonyum E) Kemiklerde mozaik patern C)Karbakol 98 – E D) Sevimelin Kemiklerde mozaik patern Paget hastalığının bulgusudur. E)Betanekol Primer veya sekonder hiperparatiroidizmde; Osteoklast aktivitesi artar ve özellikle subperiostal rezorpsiyona neden olur. Subperiosteal rezorpsiyon kortekste incelmeye ve diş köklerinin çevresinde lamina dura kaybına neden olur. Röntgende özellikla 2-3. falankslarda radyolüsen alanlar izlenir. Süngerimsi kemikte osteoklastlar bir tünel açarak trabekülleri boydan boya oyar. Buna dissekan osteitis denir. Osteitis fibroza sistika: Eriyen kemiğin yerini fibröz bağ doksu alır ve bu bağ dokusu içinde mikrokistler gelişir ve bu lezyona osteitis fibroza kistika denir. Kemiğin Von Recklinghausen hastalığı: Yaygın osteitis fibroza kistika lezyonları bulunması durumunda kemiğin Von Recklinghausen hastalığı denir. 100 – E Betanekol Santral sinir sistemine geçemeyen kolin esteridir. Asetilkolinesteraza dirençlidir. Yalnızca muskarinik reseptörleri uyarır. Farmakolojik etkileri atropin tarafından tamamen önlenir. Nikotinik etkisi olmadığı için gangliyonlarda ve iskelet kaslarında etki yapmaz. Gastrointestinal ve üriner sistemdeki muskarinik reseptörlere afinitesi yüksektir. Postoperatif üriner retansiyon (nörojenik mesane), ileus ve diyabetik gastroparazi tedavisinde oral yoldan kullanılır. Taşa veya tümöre bağlı ileusta (obstrüktif ileus) kontrendikedir. 23 www.tusem.com.tr Temel Bilimler / T 41 - 7 101. Aşağıdaki antibiyotiklerden hangisi duyarlı bakterilerin neden olduğu pnömoni tedavisinde kullanılmaz? A) Daptomisin B) Seftazidim D) Seftriakson E) Levofloksasin C) Doksisiklin 101 – A Lipopeptit Antibiyotik (Daptomisin) Streptomyces roseoporus’dan elde edilir. Bakteride stoplazmik membrana bağlanır. Kalsiyum ve potasyum dengesini değiştirerek hücre membranını depolarize eder. İntraselüler DNA, RNA ve protein sentezini baskılar. Bakterisid etkilidir. Böbrekler yoluyla elimine edilir. Kreatin kelensi 30 mL/dakika’nın altında dozu ayarlanmalıdır. Yalnızca gram(+) bakterilere etkilidir. Metisiline dirençli stafilokok ve vankomisine dirençli enterokok tedavisinde intravenöz infüzyonla kullanılır. M Myopati ve kreatin kinaz artışı yapar. Kreatin kinaz düzeyi haftalık takip edilmelidir. Statinlerle birlikte verilmez. Karaciğer transaminazlarını artırır. Pulmoner surfaktan tarafından antagonize edildiği için pnömoni gibi alt solunum yolu enfeksiyonlarında kullanılmaz. Uzun süren tedavide alerjik pnömonitis gelişebilir. 102. Aşağıdaki antiaritmik ilaçlardan hangisi ventriküler aritmilerde yeterli etki yapmaz? B) Dofetilid D) Lidokain E) Sotalol 102 – B Tablo: Antiaritmikler C) Prokainamid SE A) Amiodaron İlaç AV nodda refrakter periyod PR QT Ventriküler aritmi Supraventriküler taşikardi Kinidin ↑↓ ↑↓ ↑↑ +++ + Prokainamid ↑↓ Disopiramid ↑↓ Değişmez Değişmez Flekainid ↓ ↑↑ +++ + ↑↑ +++ + 0 0 +++ Etkisiz 0 0 +++ Etkisiz ↑ 0 ++++ + TU Lidokain Meksiletin ↑↓ ↑↓ Propafenon ↓ ↑ 0 +++ + Propranolol ↑↑ ↑↑ 0 + + Sotalol ↑↑ ↑↑ ↑↑↑ +++ +++ Amiodaron ↑↑ Değişken ↑↑↑↑ +++ +++ ↑ - +++ 0 0 ↑↑ Etkisiz ++ Dronedaron Dofetilid Verapamil ↑↑ ↑↑ 0 - +++ Diltiazem ↑↑ ↑ 0 - +++ Adenozin ↑↑↑ ↑↑↑ 0 ? ++++ 103. Aşağıdaki antiasitlerden hangisi konstipasyon, hipofosfatemi, ensefalopati, proksimal myopati ve kronik böbrek yetmezliği olanlarda diyaliz demansına neden olabilir? A) Sodyum bikarbonat B) Kalsiyum karbonat C) Magnezyum hidroksit D) Alüminyum hidroksit E) Simetidon www.tusem.com.tr 24 Temel Bilimler / T 41 - 7 103 – D Nikotinik reseptörlerin bulunduğu yerler Antiasitler Sempatik gangliyon İskelet kası Sodyum bikarbonat Parasempatik gangliyon Santral sinir sistemi Suda yüksek oranda eridiği için etkisi en hızlı başlayan ve en hızlı biten antasit ilaçtır. Sistemik dolaşıma geçerek metabolik alkaloza neden olabilir. Hipertansiyon ve kalp yetmezliği bulguları ortaya çıkarabilir. Adrenal medulla Medulla spinalisin reinshew hücreleri 105. Bipolar hastalık tedavisinde kullanılan lityumun yan tesirleri aşağıdakilerden hangisinde birlikte verilmemiştir? Asidi nötralize etme gücü en yüksek, metabolik alkaloz oluşturma riski düşüktür. Rebound asit sekresyonunu en fazla yapan antiasittir. A) Hipertansiyon ve taşikardi Magnezyum hidroksit M Kalsiyum karbonat B) Nefrojenik diabetes insipidus ve poliüri C) Hipotiroidi ve guvatr D) Tremor ve motor hiperaktivite Osmotik laksatif etkisi ile diyareye neden olur. Böbrek yetmezliği olan hastalarda kullanılmamalıdır. E) Ödem ve kilo alımı Alüminyum hidroksit 105 – A Konstipasyon, hipofosfatemi, ensefalopati, proksimal myopati, osteoporoz ve kronik böbrek yetmezliği olanlarda diyaliz demansına neden olabilir. Hiperfosfatemi ve nefrolitiyazis tedavisinde de kullanılır. Lityumun Yan Tesirleri I. Bronş düz kası II. Otonomik gangliyonlar Endokrin yan tesirler: Vazopresinin V2 ve TSH reseptörlerinin G-proteini ile kenetlenmesini önler. Nefrojenik diabetes insipidus ve poliüri yapar. Lityuma bağlı poliüride plazma lityum düzeyi takip edilerek amilorid kullanılır. Hipotiroidi ve guatra neden olur. Böbrek ve tiroid fonksiyonları takip edilmelidir. Kardiyovasküler yan tesirler: Hipotansiyon, bradikardi ve AV uzaması yapar. Bradikardi-taşikardi sendromlarında kullanılması uygun değildir. Diğer yan tesirler: Ödem ve kilo alımına neden olur (valproik asitle alınınca daha fazla). Hastaların hemen hemen tamamında lökositoz görülür. Rutin CBC takibi yapılmalıdır. TU III. Atrioventrikler nod SE 104. Nörolojik yan tesirler: En sık yan tesiri tremordur. Koreatetoz, ataksi, motor hiperaaktivite ve hiperrefleksi ortaya çıkabilir. IV. İskelet kası Yukarıdaki yerlerden hangilerinde bulunan kolinerjik reseptörler atropin tarafından bloke edilemez? A) I, II ve III B) I ve III C) II ve IV D) Yalnız IV Gebelikte ve laktasyonda kullanımı: Gebede kullanıldığında bebekte Ebstein anomalisi yapar. Bayan hastalara mutlaka gebelik testi yapılmalıdır. Emziren kadınların bebeklerinde siyanoz, letarji ve hepatomegali (floppy baby sendromu) yapabilir. E) I, II, III ve IV 104 – C Nikotinik Reseptörler 106. Aşağıdakilerden hangisi mikrotubül inhibitörü antineoplastik ilaçlardan biri değildir? Moleküler yapısında katyonik iyon kanalı vardır. Eksitatör postsinaptik potansiyele (EPSP) neden olur. Gangliyonlarda ve adrenal medulladaki nikotinik reseptörler (NN), çizgili kaslardakiler (NM) olarak adlandırılır. A) Vinkristin B) İrinotekan C)Dosetaksel Asetilkolin ve kolinerjik ilaçların otonomik gangliyonlarda, adrenal medullada ve iskelet kaslardaki nikotinik reseptörleri uyararak oluşturduğu etkiler atropin gibi antimuskarinik ilaçlar tarafından bloke edilemez. D) Ixabepilon E) Eribulin 25 www.tusem.com.tr Temel Bilimler / T 41 - 7 106 – B Natalizumab Mikrotubul İnhibitörleri α4-integrinin monoklonal antikorudur. Şiddetli crohn hastalığı ve multipl skleroz tedavisinde kullanılır. Mitoz bölünmenin metafaz (M) fazı için gerekli tubulin proteininin polimerizasyonunu etkileyerek mitoz bölünmeyi metafazda durdururlar (metafaz zehiri=mitoz zehiri). Hücre bölünmesinin M fazına spesifik etki yaparlar. Vinkristin dışında belirgin kemik iliği depresyonuna neden olurlar. Denosumab Osteoklastlarda RANKL molekülüne bağlanan insan kaynaklı antikordur. Postmenapozal osteoporoz tedavisinde kullanılır. Eculizumab Tablo: Mikrotubül İnhibitörleri Etki Mekanizması Vinkristin / Vinblastin / Vinerelbin Tubulin polimerizasyonunun inhibisyonu Paklitaksel / Dosetaksel / Cabazitaksel Tubulin polimerizasyonunun stimülasyonu Ixabepilon / Estramustin Mikrotubül üzerinde beta-tubüline bağlanma Eribulin Mikrotubül fonksiyonunun inhibisyonu C5 antikorudur. Paroksismal nokturnal hemoglobinüri ve hemolitik üremik sendrom tedavisinde kullanılır. 108. M Mikrotubül İnhibitörü I. Argatroban II. Enoksaparin sodyum III. Fondaparinuks A) Tocilizumab – IL-6 B) Eculizumab – C5 SE 107. Aşağıdaki monoklonal antikorlardan hangisi bağlandığı molekülle birlikte verilmemiştir? E) Basiliksimab – TNFalfa 107 – E B) Yalnız II C) I ve II D) I ve III 108 – D Heparine Bağımlı Trombositopeni (HIT) Heparin tedavisinden en erken 1 hafta sonra trombositopeni gelişebilir. Trombositopeni gelişmeden önce trombotik komplikasyonlar mortaliteyi artırır. HIT gelişen ve antikoagulan gereksinimi devam eden hastalara doğrudan trombin inhibitörü lepirudin veya argatroban ya da antitrombin III üzerinden faktör Xa inhibitörü fondaparinuks parenteral yoldan verilir. TU TNFalfa Antikorları (Etanersept / İnfliksimab / Adalimumab / Certolizumab / Golimumab) Romatoid artrit, psöriyasis, psöriyatik artrit, klasik ilaçlara dirençli ankilozan spondilit, orta ve şiddetli Chron hastalığı, Behçet hastalığı, sarkoidoz, skleroderma, Wegener hastalığı, uveit ve dev hücreli arterit tedavisinde kullanılırlar. Crohn hastalığındaki fistül varlığında ilk tercih ilaçlardır. 109. Tüberküloz reaktivasyonuna neden oldukları için kullanmadan önce PPD testi yapılmalı ve PA akciğer filmi çekilmelidir. PPD testinin pozitif olduğu hastalara önce izoniazid ile profilaksi yapılmalıdır. Multipl sklerozda kullanımları uygun değildir. I. Tiazidler II. Potasyum tutan diüretikler III. Kıvrım diüretikleri Tocilizumab IV. Karbonik anhidraz inhibitörleri IL-6 reseptör antikorudur. TNFalfa antikorlarına yanıt vermeyen romatoid artrit ve SJIA tedavisinde parenteral yoldan kullanılır. Daklizumab / Basiliksimab IL-2 reseptörlerinin alfa altbiriminde bulunan CD25’e bağlanarak IL-2 aracılı reseptör aktivasyonunu önlerler. Daklizumab insan kaynaklı, basiliksimab şimeriktir. Organ transplantasyonlarında (en fazla renal) reddi engellemek için kullanılırlar. www.tusem.com.tr A) Yalnız I E) II ve III C) Natalizumab – α4-integrin D) Denosumab – RANKL Heparine bağlı trombositopeni gelişen ve antikoagulan gereksinimi devam eden hastaya yukarıdaki ilaçlardan hangileri kullanılabilir? Yukarıdaki diüretik ilaçlardan hangileri vücut pH’sını azaltır? A) I, II ve III B) I ve III C) II ve IV D) Yalnız IV E) I, II, III ve IV 26 Temel Bilimler / T 41 - 7 109 – C İnvaziv aspergillos: İlk tercih antifungal vorikonazoldur. Amfoterisin B, ıtrakonazol, posakonazol, kaspofungin veya mikofungin de verilebilir. Flukonazole direnç vardır. C.neoformans: İlk tercih antifungal amfoterisin B ± flusitozindir. Flukonazol veya vorikonazol de verilebilir. Tablo: Diüretikler Diüretik NaHCO3 K Karbonik anhidraz inhibitörleri + NaCl ++++ + Vücut pH’sı ↓ Kıvrım diüretikleri ++++ 0 + ↑ Tiazidler ++ + + ↑ Potasyum tutan diüretikler + + - ↓ 112. I. İlacın veriliş yolu 110. Aşağıdaki glukokortikoid preparatlarından hangisinin etki süresi en kısa, antiinflamatuvar etkisi en düşüktür? B) Deksametazon C)Prednizon D)Betametazon III. İlacın dozu IV. Hastanın yaşı E)Triamsinolon 110 – A Tablo: Glukokortikoid ve Mineralokortikoid Preparatları Preparat Antiinflamatuvar Su ve tuz Topikal aktivite tutma aktivite Etki süresi 1 1 1 Kısa 0.8 0.8 0 Kısa A) I, II ve III B) I ve III C) II ve IV D) Yalnız IV E) I, II, III ve IV 112 – D SE Hidrokortizon Kortizon Yukarıdakilerden hangileri ilaçların minimum etkin konsantrasyonunu (MEK) etkiler? M A) Hidrokortizon II. İlacın biyoyararlanımı Deksametazon 30 0 10 Uzun Betametazon 30 0 10 Uzun Prednizon 4 0.3 0 Orta Prednizolon 5 0.3 4 Orta Parametazon 10 0 4 Orta Triamsinolon 5 0 5 Orta Dezoksikortikosteron 0 20 0 Orta Fludrokortizon 10 250 0 Orta Terapötik Aralık İlaçların daima etkili olduğu ama yan tesir yapmadığı aralıktır. Minimum toksik konsantrasyonun (MTK) minimum etkin konsantrasyona (MEK) bölünmesiyle bulunur. Bu oran ne kadar genişse ilaç o kadar güvenlidir. MEK, ilacın istenen bir etkisini yapabildiği minimum plazma derişimidir. İlacın biyoyararlanımı, farmasötik şekli, veriliş yolu veya dozu MEK’i değiştirmez, MEK’e ulaşma zamanını değiştirir. MEK, hastanın yaşı veya ilacın alınma zamanına bağlıdır. Lokal ve sistemik uygulamada MEK vardır. TU 111. Aşağıdaki antifungal ilaçlardan hangisi tedavisinde kullanıldığı mantar veya mantar enfeksiyonu ile birlikte verilmiştir? 113. Depresyon tedavisinde kullanılan bupropion ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır? A) Nistatin – Sistemik kandida enfeksiyonları B) Flukonazol – İnvaziv aspergilloz C) Griseofulvin – Orofarangeal kandida A) Dopamin re-uptake’ni noradrenalin re-uptake’ine göre daha güçlü inhibe eder. D) Amfoterisin B – Dermatofitoz B) Presinaptik nöronlardan serotonin salgısını artırır. E) Flusitozin – C.neoformans menenjiti C) Muskarinik, α1 ve H1 reseptörleri bloke edici etkisi düşüktür. 111 – E D) Nikotin bağımlılığında kullanılır. Antifungal Tedavi Dermatofitoz: İlk tercih antifungal oral veya topikal terbinafindir. Topikal naftifin, butenafin, tolnaftat veya imidazoller de verilebilir. Griseofulvin ve ıtrakonazol oral yoldan kullanılır. Lokalize kandida: İlk tercih antifungal nistatindir. Oral flukonazol de verilebilir. Sistemik kandida: İlk tercih antifungal amfoterisin B veya kaspofungindir. Flukonazol, ıtrakonazol, vorikonazol veya mikafungin de verilebilir. E) Terapötik dozda ajitasyon ve konvülsiyona neden olur. 113 – B Bupropion Unsiklik yapıda, amfetaminlere benzeyen atipik antidepresandır. Dopamin re-uptake’ni noradrenalin re-uptake’ine göre daha güçlü inhibe eden tek antidepresandır. 5-HT düzeyini değiştirmez. Nikotin bağımlılığında kullanılır. 27 www.tusem.com.tr Temel Bilimler / T 41 - 7 116. Aşağıdaki ilaçlardan hangisi dışıkının geçiş süresini ve dışkıdaki su miktarını değiştirmez? Muskarinik, α1 ve H1 reseptörleri bloke edici etkisi düşüktür. Antikolinerjik yan tesir, hipotansiyon ve sedasyon riski minimaldir. Erektil disfonksiyon yapmaz, iştahı azaltır. Terapötik dozda ajitasyon ve konvülsiyona neden olur. B) Bisakodil C) Laktuloz D) Senozid A-B E) Dokuzat sodyum 114. Aşağıdaki ilaçlardan hangisi mü (μ) reseptörlere parsiyel agonist, delta (δ) ve kappa (К) reseptörlerine antagonist etki yapar? A)Nalokson A) Magnezyum hidroksit 116 – E Tablo: Laksatif İlaçlar B)Naltrekson Laksatif ilaç Transit süresi Dışkıdaki su D) Tramadol Magnezyum hidroksit ↓ ↑↑ Laktuloz ↓ ↑↑ Metoklopramid ↓ - Eritromisin ↓ ↑ Bisakodil ↓ ↑↑ Karma Etkili Opiyatlar Senna ↓ ↑↑ Nalorfin, nalbufin, pentazosin, buprenorfin ve butarfanol, opiyat reseptörlere agonist, parsiyel agonist veya antagonist etki yaparlar. Tam agonist ile birlikte kullanılırlarsa tam agonistin analjezik etkisi azalır ve yoksunluk krizi ortaya çıkabilir. Dokuzat sodyum - - C) Buprenorfin E) Sufentanil M 114 – C SE 117. Postmenapozal osteoporoz tedavisinde kullanılan aşağıdaki ilaçlardan hangisi G-protein kenetli reseptörlerini aktive ederek yeni kemik oluşumunu artırır? Tam agonistlere göre daha az bağımlılık, yoksunluk, öfori, solunum depresyonu yaparlar ve daha az kötüye kullanılırlar. A) Strontium ranelat B)Alendronat Buprenorfin, mü reseptörlere parsiyel agonist, delta ve kappa reseptörlere antagonist etki yapar. Buprenorfin, opiyat bağımlılarının tedavisinde kullanılır. C)Kalsitonin D) Teriparatid E) Raloksifen 115. Aşağıdaki hastalıklardan hangisinde iNOS aracılı nitrik oksit (NO) artmamıştır? Teriparatid TU A) Kalp yetmezliği 117 – D Düşük doz (1-34) parathormon analoğudur. G protein kenetli parathormon reseptörlerine agonist etki yaparak osteoporoz tedavisinde subkutan yoldan kullanılır. Kemik kırıklarını önler. B) Astım C) İnflamatuvar barsak hastalıkları D) Gram (-) septik şok Osteoblastik etkinliği artırarak yeni kemik oluşumunu stimüle eden ilk osteoporoz ilacıdır. Hiperkalsemi ve hiperkalsiüri yapabilir. Hayvan çalışmalarında osteosarkoma neden olmuştur. Osteosarkom riski yüksek hastalarda kullanılmamalıdır. E) Romatoid artrit 115 – A Nitrik oksit Sigara kullanımı, hiperlipidemi, diyabet ve hipertansiyonda endotelyal NO azalmasına bağlı ateroskleroz riski artar. Kalp yetmezliğinde, NO azalmıştır. 118. Aşağıdakilerden hangisi neostigmin ile fizostigminin ortak özelliklerinden biridir? Gram (-) bakterilere bağlı septik şokta, iNOS aracılı aşırı NO salgılanması olur. Glukokortikoidler, iNOS’u inhibe ederek septik şokta görülen hipotansiyonu önler. A) Tersiyer amin yapısında olma B) Esteraz enzimleri tarafından metabolize edilme Psöriyazis, astım, inflamatuvar barsak hastalıkları ve romatoid artritte iNOS aracılı nitrik oksit üretimi artmıştır. Astımda solunum havasında (ekspirasyon) NO artışı vardır. www.tusem.com.tr C) Nikotinik reseptörleri doğrudan uyarma D) Atropinin santral etkilerini önleme E) Oral verilişte tama yakım absorbe olma 28 Temel Bilimler / T 41 - 7 120. 118 – B Neostigmin I. Disülfiram Karbamat türevi olup santral sinir sistemine geçemez. Oral emilimi düşüktür. Plazma esterazları tarafından metabolize edilir. Nikotinik reseptörleri doğrudan da uyarır. II. Naltrekson III. Vareniklin IV. Bupropion Myastenia gravis, ileus, diyabetik gastroparazi, panküronyum ve roküronyum gibi nöromusküler ilaçların etkisini geri çevirmek için kullanılır. Kompetetif nöromusküler blokörlerin etkisini geri çevirirken otonomik yan tesirleri önlemek amacıyla atropin ile kombine verilir. Atropin+neostigmin kombinasyonu ile yalnızca nikotinik etki elde edilir. Süksinilkoline bağlı kas felcini önleyemez. V. Akamprozat Yukarıdaki ilaçlardan hangileri etanol bağımlılığında kullanılır? A) I, III ve V B) II, IV ve V C) I, II ve IV D) II, III ve IV M E) I, II ve V Fizostigmin 120 – E Tersiyer amin yapısında karbamat türevidir. Lipofilik olduğu için santral sinir sistemine geçer. Oral verildiğinde %100 absorbe edilir. Plazma esterazları tarafından metabolize edilir. Tremor ve konvülsiyon gibi santral sinir sistemi ile ilişkili yan tesirlere neden olur. Etanol Bağımlılığının Tedavisi Disülfiram SE Aldehid dehidrogenazı inhibe ederek asetik asit oluşumunu engeller ve asetaldehid birikimine neden olur. Asetaldehide bağlı bulantı-kusma, flushing, başağrısı, terleme, hipotansiyon ve konfüzyon gibi bulgular ortaya çıkar. Atropin zehirlenmesindeki periferik ve santral bulguları önler. Atropin gibi santral etkili antikolinerjik zehirlenmesinde intravenöz yoldan kullanılır. Glokom tedavisinde kullanılan topikal formu da vardır. Naltrekson Opioid mü (µ) reseptörlerine antagonist etki yapar. Bulantıkusma yapmadan alkol arzusunu azaltır. Akamprozat GABA analoğudur. GABAA reseptörlerine agonist, NMDA reseptörlerine antagonist etki yapar. Alkol arzusunu azaltır. TU 119. Aşağıdakilerden hangisi metilksantinlerin yan tesirlerinden biri değildir? A) Çarpıntı B) Konvülsiyon C) İdrar çıkışında artma D) Hipoasidite E) Uykusuzluk 119 – D Metilksantinler (Teofilin / Aminofilin) Pozitif kronotropik ve pozitif inotropik etki yaparlar. Bulantı-kusma yaparlar, mide asit salgısını artırırlar. Uzun süre kullanımda peptik ülsere neden olurlar. Zayıf diüretik etki yaparlar. Kas yorgunluğuna neden olurlar. Dikkati artışı, insomnia, tremor ve anksiyeteye neden olurlar. Adenozin A1 reseptörlerini bloke ederek konvülsiyon yaparlar. 29 www.tusem.com.tr Klinik Bilimler / T 41 - 7 KLİNİK TIP BİLİMLERİ TESTİ AÇIKLAMALI CEVAPLAR 3. Kırk beş yaşında erkek hasta son 3 aydır devam eden hafif eforla göğüsünün orta kısmında olan baskı şeklinde ağrı ile kliniğe başvuruyor. Ağrısının 3 aydır aynı şiddette olduğu 2-3 dk kadar sürdüğü ve dinlenince geçtiğini söylüyor. Hastanın fizik muayenesinde anlamlı bir patolojiye rastlanmıyor. Çekilen EKG’sinde ritim sinüs ve sağ dal bloğu olduğu gözleniyor. Yapılan EKO’da herhangi bir patolojiye rastlanmayan hastaya bundan sonraki aşamada aşağıdakilerden hangisinin yapılması önerilmez? A) Kardiyak MR B) Tip 2 Mİ C) Tip 3 Mİ D) Tip 4b Mİ 3–C B) Eforlu EKG Mİ sınıflaması her zaman aday bir soru yeridir ve bilinmesi gereklidir. Bunlar; E) SPECT TİP 1: Spontan Mİ (plak rüptürü) 1–B TİP 2: Yeterli kan desteğinin sağlanamaması (spazm, anemi, taşiaritmi/bradiaritmi, solunum yetmezliği, şok) Vakada stabil angina pectoris verilmiştir. Stabil anginada EKG ve EKO sonrası non-invaziv bir görüntüleme ile KAH olup olmadığını belirlemek gereklidir. Seçeneklerde verilen tüm testler kullanılabilir ancak hastada sağ dal bloğu olması nedeni ile eforlu EKG anlamlı olmayacaktır ve bu hasta için kullanılması önerilmez. SE TİP 3: Ani kardiyak ölüm TİP 4a: PCI sonrası Mİ TİP 4b: Stent trombozu sonrası Mİ TİP 5: CABG ilişkili Mİ Elli dört yaşında kadın hasta aniden başlayan şiddetli gö- 4. ğüs ağrısı ile acil servise başvuruyor. Hastanın ağrısının Kırk beş yaşında erkek hasta nefes darlığı, geceleri yüksek yastıkla yatma ve sık sık uykudan uyanma şikayeti yaklaşık 1 saatten beri devam ettiği ve sırtına yayıldığı ile kliniğe başvuruyor. Hastanın fizik muayenesinde bi- öğreniliyor. Fizik muayenesinde TA: 155/85 mmHg, Nb: lateral akciğer bazallerinde raller, mezokardiyak odakta 122/dk ritmik ve mezokardiyak odakta erken diyastolik erken diyastolik üfürüm tespit ediliyor. Yapılan EKO’da TU üfürüm tespit ediliyor. Hastanın çekilen EKG’sinde D3 ileri aort yetmezliği tespit ediliyor. ve AVF’de ST segment elevasyonu saptanıyor. Yatak ba şında yapılan EKO’da inferiyor duvarda hareket kusuru, dilate olmuş asendan aorta ve aortada flep gözleniyor. A) Tip 1 Mİ E) Tip 5 Mİ C) Korner BT anjiografi D) PET 2. Altmış dört yaşında erkek hasta daha önceden bilinen hipertansiyon ve tip 2 DM mevcutken aniden göğüs ağrısı başlıyor ve arrest oluyor. Hastaya kardiyopulmoner resüsitasyon uygulanıyor ancak kardiyak fonksiyonlar geri dönmüyor. Mİ sınıflamasına göre bu hasta hangi tip Mİ’dır? M 1. Bu hastanın tedavisinde aşağıdakilerden hangisi uygulanmalıdır? Bu hasta için aşağıdakilerden hangisi öncelikle uygulanmalıdır? A) Aort kapak cerrahisi A) Acil koroner anjiografiye alınmalıdır. C) Vazodilatör tedavi B) IV esmolol başlanmalıdır. D) Transkateter aortik kapak replasmanı C) Alteplaz verilmelidir. E) B-bloker tedavisi B) Yoğun diüretik tedavi D) Asetilsalisilik asit çiğnetilmelidir. 4–A E) Dil altı nitrat verilmelidir. Vaka tanısı verilmiş ve semptomatik bir ileri aort yetmezliği vakasıdır. Semptomatik ileri aort yetmezliği vakalarında tedavi aort kapak cerrahisidir. 2–B Vaka zor bir asendan aorta disseksiyonu vakasıdır. Disseksiyon sağ koroner arteride içine almıştır ve bu nedenle inferiyor Mİ benzeri bir EKG oluşturmuştur. Hastada hipertansiyon ve taşikardi mevcut olup öncelikle yapılması gereken IV B-blokerler ile kan basıncı ve nabızı düşürüp hastayı cerrahiye almaktır. www.tusem.com.tr • Orta ve hafif AY’de medikal; vazodilatörler, diüretikler, B-blokerler • İleri AY (vena contracta > 0.6, Rvol>60 ml, RF>%50, ERO>0.3) • Semptomatik à cerrahi 30 Klinik Bilimler / T 41 - 7 Asemptomatikse; EF<%50 Başka kalp cerrahisi EF>%50, ESD>50mm, EDD>65mm 5. Seyahat nedeni ile otelde konaklayan bir 25 yaşında bir erkek 3 günden beri olan ateş, öksürük, balgam ve ishal nedeni ile başvuruyor. Hastanın yapılan tetkiklerinde; Na: 130 mEq/L K: 4.5 mEq/L Anaerob bakterilere karşı etkinliği olmayan antibiyotik aşağıdakilerden hangisidir? Lökosit: 13.500 /mm3 Nötrofil: 8.800 /mm3 A) Aztreonam B) Moksifloksasin CRP: 25.1 mg/dL C) Klindamisin D) Sefoksitin Balgam gram boyamasında patojen görülmüyor. Balgamda her alanda 18 lökosit mevcut. Balgam kültürü negatif. Gaita incelemesinde lökosit ya da kan görülmüyor. PA akciğer grafisinde bilateral, multifokal infiltrasyonlar saptanıyor. İdrarda antijen ölçümü ile tanı konuluyor. Bu olguda en olası pnömoni nedeni aşağıdakilerden hangisidir? E) Metronidazol 5–A Seçeneklerde yer alan aztreonam monobaktam grubunda yer alan bir beta-laktam antibiyotik olup, Gram pozitif bakterilere ve anaerob bakterilere karşı etkinliği yoktur. Aztreonamın anaeroblara karşı etkinliği olmaması ile aminoglikozid grubu antibiyotiklere benzerlik gösterir. Seçeneklerde yer alan diğer antibiyotiklerin anaerob bakterilere karşı etkinliği mevcuttur. A) Clamidya pneumonia SE B) Legionella pneumonia C) Streptococcus pneumonia 3 yıldan beri ilerleyici vasıfta nefes darlığı olan ve şikayetlerine bir yıldan beri kuru öksürük eklenen hastanın yapılan spirometrik (akım - volüm eğrisi) incelemesi aşağıdaki gibidir? D) Mikoplazma pneumonia E) Klebsiella pneumonia 7–B Toplumdan gelen bir hastada renkli bir pnömoni tablosu verilmiş. Böyle ekstrapulmoner bulgulardala gelen renkli bir pnömonide mutlaka aklımıza mikoplazma ve legionella gelmelidir. Hastanın seyahat ve otelde kalma öyküsü bizi daha çok legionellaya yönlendirmektedir. Havalandırma sistemi, duşlar ve buhar ile teması olan her sistemden bulaş olabilmektedir. Klasik kültürlerde genelde üreme beklenmez. Özellikle bir pnomoni vakasında bizi legionellaya yönlendirmesi gereken diğer bulgu ise ishaldir. Hiponatremi hem legionella (daha sık) hem de mikoplazmada uygunsuz ADH salınımı nedeni ile gözlenebilir. Akciğer radyografisinde bilateral ve multifokal konsolidasyonlar en sık karşılaşılan görünümüdür. Aynı zamanda soruda idrar antijen testi ile tanı konulduğu bilgisi aklımıza iki mikroorganizma getirir: Legionella ve pnömokok. TU 6. 7. M • • • • Bu olguda en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? (flow: akım, volume: volüm, mavi çizgi normal bir kişi- ye, mor çizgi hastaya aittir) A) Akut respiratuar distress sendromu B) İdiopatik pulmoner fibrozis C) Astım 8. D) Kronik bronşit E) Üst solunum yolu tıkanıklığı 6–B Ataklar şeklinde nefes darlığı şikayeti olan bir hastanın yapılan bronkoalveolar lavaj tetkiki sonucunda bol miktarda eozinofil görülüyor. Bu hastada en olası ön tanı aşağıdakilerden hangisidir? A) Mikoplazma pnömonisi Soruda tipik bir restriktif akım - volüm eğrisi verilmiştir. Bu patern normal paterne görünüm olarak benzer olup küçük bir formu olarak düşünülebilir. Sorunun şıklarında bunu yapabilecek 2 hastalık verilmiştir. ARDS kliniği soruda verilen hasta kliniği ile uymayıp 3 yıllık bir mazisi olamaz. Bu yüzden sorudaki en olası cevap IPF olacaktır. B) Legionella pnömonisi C) Allerjik bronkopulmoner aspergillozis D) Sarkoidoz E) Asbestoz 31 www.tusem.com.tr Klinik Bilimler / T 41 - 7 8–C 10 – D İki şekilde cevaba gidilebilecek bir soru. Ataklar şeklinde nefes darlığı olan bir kişi de astım ya da allerjen tarafından tetiklenen süreçler en başta düşünülmelidir. Dieğr ipucu ise eozinofiller tarafından tetiklenen bir reaksiyon/patogenez verilmiş. Yine astım ve allerjik süreçler ve eozinofilik pnömoniler hemen akla gelmelidir. Şıklarda en olası tanı aspergillusa karşı allerjik bir reaksiyon olan ABPA olacaktır. Vaka çıkması muhtemel bir obezite sorusudur. Bariatrik cerrahi iki durumda endikedir bunlar; BKİ ≥40 veya 35-39.9 + komorbid durumların olmasıdır. BAL sonucunda olası ön tanılar: 11. Otuz üç yaşında kadın hastada ara ara konfüzyon, terleme,titreme ve presenkop ataklarının olduğu öğreniliyor. Hastanın bu ataklar anında ölçülen kan şekerinin 47 mg/dl’ye kadar düştüğü tespit ediliyor. Nötrofil yoğun: enfeksiyon, ARDS Eozinofil yoğun: astım, ilaç rxn, ABPA, Eos pnomoni, EGPA A) Epinefrin artışı B) Kortizol artışı C) İnsülin azalması D) Glukagon azalması M Lenfosit yoğun: TB, Kolajen doku, sarkoidoz Hastanın bu ataklarındaki endojen ilk yanıt aşağıdakilerden hangisidir? T4/T8 azalmış: HIV, Silikozis E) GH artışı T4/T8 artmış: Crohn, sarkoidoz, asbestoz 11 – C Hipoglisemiye yanıt olarak ilk insülin azalırken en son kortizol ve GH yükselir. En sık sebebi diyabet tedavisinde kullanılan insülin ve insülin sekretuarlarıdır. Otuz beş yaşında kadın hasta amenore ve meme başında süt kıvamında akıntı ile polikliniğe başvuruyor. Hastanın ölçülen prolaktin değeri 310 mcg/lt olarak tespit ediliyor. Gebelik testi negatif olan ve hiçbir ilaç kullanmayan hastaya hipofiz MR çekiliyor ve görme testleri yapılıyor. Görme testleri normal olan hastada ön hipofizinde makroadenom tespit ediliyor. SE 9. 12. Bilinen Addison hastalığı olan 32 yaşında erkek hasta şiddetli karın ağrısı ve konfüzyon ile acile başvuruyor. Hastanın fizik muayenesinde TA değeri 85/50 mmHg ve Nb: 122/dk olarak tespit ediliyor. Hastanın öyküsünde 1 haftadır öksürük ve boğaz ağrısının olduğu öğreniliyor. Bundan sonraki aşamada aşağıdakilerden hangisi uygulanmalıdır? A) Bromokriptin tedavisi B) Hipofize radyoterapi TU C) Tedavisiz izlem D) Makroprolaktinemi araştırılması A) IV seftriakson B) Fludrokortizon C) IV sıvı D) Hidrokortizon E) IV insülin E) Transsfenoidal cerrahi 12 – C 9–A Addison krizindeki hastada ilk yapılması gereken agresif sıvı replasmanıdır. Takibinde mutlaka hidrokortizon tedaviside eklenmelidir ve etkene yönelik tedavi uygulanmalıdır. Vaka bir prolaktinoma vakasıdır, makroadenomdur, semptomatiktir ancak bası bulgusu yoktur. Bu nedenle vakanın tedavisi bromokriptin veya kabergolin gibi medikal tedavidir. 13. Erişkinlerde görülen hastane infeksiyonları ve etkenleri eşleştirmelerinden hangisi yanlıştır? 10. Kırk bir yaşında erkek hasta hipertansiyon, tip 2 DM nedeni ile kliniğe kontrole geliyor. Hastanın ölçülen vücut Bu hasta için ilk tedavi basamağı aşağıdakilerden hangisidir? kitle indeksi 34 kg/m2 olarak ölçülüyor. A) B) Hastanın tedavisinde aşağıdaki yöntemlerden hangisi uygun değildir? C) A) Davranış terapisi B) Fentermin C) Orlistat D) Bariatrik cerrahi D) E) E) Egzersiz www.tusem.com.tr 32 Nozokomiyal pnömoni Nozokomiyal üriner sistem infeksiyonu Kateterle ilişkili kan dolaşımı infeksiyonu Psödommebranöz enterokolit Nozokomiyal postoperatif menenjit Acinetobacter baumannii E.coli Staphylococcus epidermidis Staphylococcus aureus enterotoksin A Acinetobacter baumannii Klinik Bilimler / T 41 - 7 13 – D 16 – E Psödomebranöz enterokolitin en sık etkeni Clostridium difficile’dir. Çocuklarda ise psödommebranözün en sık etkeni Clostridium difficili’dir.En önemli risk faktörü ise antibiyotik kullanımı öyküsüdür. Diğer seçeneklerdeki eşleştirmeler doğrudur. Staphylococcus aureus enterotoksin B yenidoğanda psödomembranöz enterokolit etkenidir, enterotoksin A ise S.aureus’un besin zehirlenmesine en sık neden olan enterotoksinidir. Osmotik gap; osmotik diare için karakteristiktir. Difüz malabsorbsiyonun en sık nedeni çölyak hastalığıdır; en sık biyopsi karakteristiği villüslerin kaybı veya kısalığıdır 17. On altı yaşında, genel sağlık kontrolü için başvuran hastada yapılan tetkiklerinde direkt bilirubin yüksekliği haricinde özellik saptanmıyor. Bu hasta için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? A) Hemolitik anemi 14. Aşağıdakilerden hangisi doz bağımlı hepatoselüler hasara neden olur? B) INH C) Altın D) Asetomınofen C) Koledokolithiazis M A) Morfin B) Crigler – Najjar sendromu D) İlaç kullanım E) Rotor sendromu E) Asetil salisilik asit 17 – E 14 – D Rotor sendromu ve Crigler – Najjar sendromu izole bilirubin yüksekliği ile prezente olur. Direkt bilirubinüri ise Rotor’da görülür SE Asetomınfen yüksekk dozlarda alındığında karaciğeri hasarlar. Günlük doz 4 gr.ı geçmemelidir. Günlük 25 gr üzerinde fatal fulminant hastalık görülebilinir 18. Aşağıdakilerden hangisi demir eksikliği anemisi-kronik hastalık anemisi ayırımında yararlı değildir? 15. Aşağıdakilerden hangisinin peliosis hepatise neden olma ihtimali daha yükektir? A) Metiltestosteron B) Oral kontraseptif A) Serum demir düzeyi B) Serum demir bağlama kapasitesi C) Ferritin düzeyi D) Serum transferin düzeyi C) Trimetoprim – sulfametoksazol 18 – A TU D) Klorpromazin E) CRP düzeyi E) Eritromisin Serum demiri ikisinde de düşer, ayırıcı tanıda katkısı olmaz. SDBK yani transferin DEA’da artar; Ferritin, CRP ise kronik hastalık anemisinde artar. 15 – A Sinuzoidal dilatasyon ve peliosis anabolic steroidler ile olabilir. Peliosis ilişkili mortalite olabilir. Anabolik steroidler inflamasyonsuz sarılık ve kolestaz ile uyumludur. 19. Hem kemik iliğinde hem de periferde megaloblastik değişikliklerin olduğu anemiye hangisi neden olur? 16. Kronik diare ve kilo kaybı ile değerlendirilen, 41 yaşında kadın hastada malabsorbsiyon düşünülüyor. Aşağıdakilerden hangisi tanı için en yararlıdır? A) Alkol B) Karaciğer hastalığı C) Vit B12 eksikliği D) Aplastik anemi E) Hipotiroidi 19 – C A) Fekal osmotik gap varlığı B12 ve folat eksikliğinde hem kemik iliğinde hem de periferde megaloblastik değişiklikler vardır, MDS-myelodisplastik sendromda bu şeklide megaloblastik makrositoz yapabilir. Fakat diğer seçeneklerde Kİ normaldir, periferde eritrositlerde değişik mekanizmalarla makrositoz olabilmektedir (nonmegaloblastik makrositoz). B) D-xyloz testi C) Dışkıda yağ ölçümü D) Schilling testi E) Mukozal biyopsi 33 www.tusem.com.tr Klinik Bilimler / T 41 - 7 20. Hemostazla ilgili aşağıdaki proteinlerden hangisi diğerlerinden farklı işlev görür? A) F 13 B) Doku faktörü C) Protein C D) F 8 23. Kolon kanseri nedeniyle KT aldıktan sonra nötropenik ateş gelişen 60 yaşında erkek hasta acile başvurduğunda, izotonik sıvı replasmanı, detaylı fizik inceleme yapılıyor, kültür için örnekler gönderiliyor, düşük riskli olarak değerlendiriliyor. Aşağıdaki yaklaşımlardan hangisi bu hasta için uygundur? E) F 2 20 – C A) Amoksisilin/klavulanat + Siprofloksasin po Protein C antikoagülan (oklar aşağı gitmez), diğer şıklar prokoagülandır (oklar aşağı gider). B) Amoksisilin/klavulanat + Asiklovir po C) Piperasilin/tazobaktam iv D) Seftazidim iv 21. Aşağıdakilerden hangisi von Willebrand hastalığında diğerlerine göre daha az beklenen bir bulgudur? E) Piperasilin/tazobaktam + amikasin iv A) Burun kanaması M 23 – A B) Ekimoz Febril nötropenide düşük riskli hastada Amoksisilin/klavulanat + Siprofloksasin po; yüksek riskli hastada özellikle anti-psödomonal etkisi güçlü, gr (+) etkinliği de olan ilaçlar seçilir. Sefepim, meropenem, imipenem, piperasilintazobaktam’dan biri bu amaçla tercih edilebilir. C) Hemartroz D) Menometroraji 21 – C SE E) İnsizyon yerlerinden aşırı kanama Primer ve sekonder hemostazın bozuk olduğu en sık konjenital hastalıktır. Klinik bulgular heterojendir, asemptomatikten hayatı tehdit eden ciddi kanamalara değişen bir klinik seyri vardır. Hemartroz hemofililerde sık görülür. 24. Aşağıdakilerden hangisi renal transplantasyon sonrası mortalitenin en sık nedenidir? A) Aterosklerotik hastalık B) Oportinistik enfeksiyon 22. Aşağıdakilerden hangisi yüksek dereceli Non-Hodgkin lenfoma’dır? C) Metabolik kemik hastalığı A) Küçük hücreli lenfositik lenfoma D) Akciğer kanseri B) Folliküler lenfoma E) Lenfoma 24 – A D) Marginal zone lenfoma Renal transplantasyon sonrası en sık ölüm nedeni kardiyovasküler hastalıklardır, genel populasyona gore daha erken görülür. Böbrek nakli sonrası görülebilen maligniteler; servikal kanser, lenfoma, kutanöz malignitelerdir. Osteoporoz ve persistan hiperparatiroidi diğer kemik komplikasyonlarıdır. TU C) Lenfoplazmositer lenfoma E) Lenfoblastik lenfoma 22 – E Low grade (indolen, düşük dereceli) NHL lenfomalar genellikle sessiz ilerler, tanı konulduğunda ileri evrede olup (evre III-IV), kemik iliği tutulumu sıktır (Doğal seyirleri yavaştır, fakat malign hücrelerin proliferasyonu yavaş olduğu için kemoterapiye cevapları azdır, dolayısıyla MZL hariç, genellikle kür şansı düşüktür). Örnek olarak foliküler lenfoma, küçük hücreli lenfositik lenfoma/KLL, marginal zon lenfomalar (MZL, MALToma) ve lenfoplazmositer lenfoma verilebilir. 25. Elli iki yaşında erkek hasta, bacaklarında ve yüzünde şişlik yakınması ile başvuruyor. Hastanın fizik muayenesinde periorbital ödem ile birlikte 3+ pedal ödem saptanıyor. Yapılan 24 saatlik idrar analizinde 5 gr/gün proteinuria saptanıyor. High grade (agresif, yüksek dereceli) NHL lenfomalar ise ağır klinikle prezente olurlar, agresif seyir izlerler, KT verilmezse prognozları kötüdür, fakat KT verilirse cevap iyidir, ortalama % 50 civarında kür şansı vardır. Burkitt, lenfoblastik lenfoma, diffüz büyük hücreli lenfomalar, mantle hücreli lenfoma (genellikle), ve T-hücrelilerin çoğu (MF dışındakiler) high-grade lenfomalara örnek olarak verilebilir. www.tusem.com.tr Bu olguda en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? A) Orak hücreli anemi B) Medüller sünger böbrek C) Radyasyon nefriti D) Stafilokok enfeksiyonu E) Amiloid hastalığı 34 Klinik Bilimler / T 41 - 7 25 – E Amiloid hastalığında böbrek tutulumu nefrotik sendromu şeklindedir. Orak hücreli anemi, radyasyon nefriti ve stafilokok enfeksiyonu böbrek tutulumu yapabilir ama nefrotik sendrom şeklinde değildir. 28 – A Ondülan ateş, Malta humması adlarıyla da isimlendirilen infeksiyon hastalığı bruselloz olup, etken Brucella türü (Brucella abortus, Brucella melitensis vb.) Gram negatif kokobasildir. Dönek ateş etkeni ise spiroket grubunda yer alan Borrellia recurrentis’dir. 26. Sistemik skleroz ile takip edilen bir hastada bir hafta içerisinde kreatinin yüksekliği ve hipertansiyon tespit ediliyor. Renal kriz tanısı alan hastada aşağıdakilerden hangisi bu riski arttıran faktörlerden biri olabilir? 29. Eritema nodozumun en sık nedeni aşağıdakilerden hangisidir? A) ACE inhibitör kullanımı B) Tüberküloz B) RNA polimeraz antikorları C) Sarkoidoz C) Kadın cinsiyet M A) Üst solunum yolu infeksiyonu D) İnflamatuar barsak hastalıkları E) İlaçlar D) Yaş E) Siklofosfomid kullanımı 29 – A Hastaların %35-50 de neden saptanamaz ve idyopatikolarak değerlendirilir. Streptokok infeksiyonları; en sık nedendir, enfeksiyondan ortalama 3 hafta sonra başlar. Behçet hastalığı; genellikle migratuar karakterdedir. İlaçlar; oral kontraseptifler, sulfonamid, bromur, iyot, altın, antibiyotiklerden dolayı kaynaklanabilir. Tüberkuloz, sarkoidozisdan dolayı olabilir. Lepra; ’’eritema nodozum leprozum’’ adını alan lezyonlar yaygın ve ülsere olabilir. 27. Vaskülit tanısından şüphelenilen bir hastanın yapılan biyopsisi sonucunda granülomlar tespit ediliyor. Aşağıdakilerden hangisi ayırıcı tanıda düşünülmemelidir? 30. Liken planus tedavisinde yeri olmayan aşağıdakilerden hangisidir? B) Churg-strauss TU A) Wegener SE 26 – B Skleroderma renal krizi daha önce sınavda sorgulanmış önemli konulardan biridir. 3 temel risk faktörü renal kriz riskini arttırır: Steroid kullanımı (özellikle yüksek doz ve uzun süre), RNA-polimeraz 3 antikorları ve deri tutulumunun yaygınlığı. Sentromer antikorları pozitif olanlarda ise renal kriz daha nadir gözlenmektedir. Tedavisinde ACE inhibitörleri kullanılır. C) Takayasu D) Temporal arterit B) Altın C) Metotreksat D) Antimalaryaller E) Siklosporin E) Mikroskopik polianjit 30 – B 27 – E Vaskülit ayırıcı tanısında genellikle vazgeçilemeyen yöntemlerden biri biyopsidir. Biyopside granülom görülen temel 4 vaskülit bulunmaktadır bu nedenle hem klinik hem de patolojide güzel bir soru olabilir. Bunlar: Wwegener (granülomatöz polianjit), Churg-strauss (eozinofilik granülomatöz polianjit), takayasu ve temporal arterittir. • Topikal steroidler • PUVA • Topikal vit A • Metotreksat • Takrolimus, pimekrolimus • Hidroksiklorokin • Asitretin • Siklosporin • Dar bant UVB 28. Aşağıdaki hastalık ve hastalığa neden olan mikroorganizma eşleştirmelerinden hangisi yanlıştır? A) Ondülan ateş A) PUVA 31. Aşağıdakilerden hangisi trinükleotid tekrar hastalığı değildir? Borrellia recurrentis B) Fare ısırığı hastalığı Spirillum minus A) Huntington hastalığı B) Kennedy hastalığı C) Riketsiya çiçeği Rickettsia akari C) Miyotonik distrofi D) Pontiac ateşi Legionella pneumphila E) Spinal müsküler atrofi E) Kedi tırmığı hastalığı Bartonella hanselea D) Frajil X sendromu 31 – E 35 www.tusem.com.tr Klinik Bilimler / T 41 - 7 32. Yetmiş iki yaşında erkek hasta intrakraniyal kanama nedeni ile hastanede yatıyor. Bilinci kapalı ve nörolojik muayenesinde pupillerinin pinpoint olduğu fark ediliyor. İntraserebral kanamanın en olası lokalizasyonu aşağıdakilerden hangisidir? A) Bazal ganglia 35. Subaraknoid hemoraji sonrasında poliüri, hiponatremi, azalmış serum osmolaritesi ve artmış idrar sodyumu saptanması durumunda öncelikle aşağıdakilerden hangisi düşünülmelidir? A) Uygunsuz ADH sendromu B) Serebellum B) Diabetes insipitus C) Medulla oblongata D) Pons C) Hiperglisemi E) Mezensefalon D) Hipovolemi 32 – D E) Serebral tuz kaybı sendromu Pontin Kanama: Tipik bir masif pons kanamasında hasta dakikalar içinde deserebre olur ve komaya girer. Göz küreleri genellikle fikse, pupillalar miyotiktir ve toplu iğne başı pupilla karekteristiktir. ve ışık cevabı vardır. Okülo-sefalik ve okülo– vestibüler refleksler azalmış ya da kaybolmuştur. 35 – E M Subaraknoid kanama sonrası KİBAS gelişebilmekte ve KİBAS’daki mental değişiklikler daha çok kognitif fonksiyonlarda gerileme şeklinde olmaktadır. Endokrin değişikliklerde ise diabetes insipidus, serebral tuz kaybı, uygunsuz ADH gibi su-tuz dengesiyle ilgili bozukluklar ön plandadır. 33. Santral kord sendromu aşağıdakilerden hangisinde görülür? Serebral Tuz Kaybı Sendromu • Hiponatremi • Renal sodyum kaybı • Dehidratasyon • Poliüri B) Tabes dorsalis C) Torakal disk hernisi D) Servikal disk hernisi E) Siringomiyeli 33 – E SE A) Amyotrofk lateral sklerozis 36. Osteoartritle ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır? A) Eklem grafisinde marjinal erozyonlar vardır. B) Yaşla görülme sıklığı artar. C) Eklem grafisinde osteofitler görülebilir. Omuriliğin Merkezi Lezyonu (Siringomiyeli Sendromu): Bu sendromu oluşturan en sık ve en tipik patolojik süreç olan siringomiyeli, daha çok orta-alt servikal bölgede, daha nadir olarak lumbosakral bölgede ve medulla oblongatada (siringobulbi) görülür. Lezyona uğrayan segmentlere ilişkin dermatomlarda (servikal lezyon için her iki üst ekstremitede pelerin şeklinde) ağrı ve ısı duyusu kaybı (o segmentte çaprazlaşan lifler tutulduğu için), yine bu segmentlere ait miyotomlarda simerik ya da asimetrik alt motor nöron tutulması tarzında kuvvetsizlik ve atrofi (spinal ön boynuz hasarına bağlı) ortaya çıkar. Lezyon yanlara doğru genişledikçe inen motor yolların tutulmasına bağlı olarak alt ekstremitelerde üst motor nöron tipinde kuvvetsizlik, tonus ve tendon relekslerinde artma ve patolojik refleksler gelişir. D) Distal interfalangeal eklemler tutulabilir. TU E) Eklemlerde gün boyunca ve kullanmakla artan ağrı vardır. 36 – A Osteoartrit (OA) en sık rastlanılan artrit formu olup, patolojik özellikler olarak eklem kıkırdağı fokal kaybı ve marjinal-santral yeni kemik oluşumu ile karakterizedir. Diz tutulumu 55 yaş üzerindekilerin hastalarda en sık özürlülük oluşturan tutulum nedenidir. OA sadece eklem kıkırdağını değil, subkondral kemik, kapsül, ligamanlar, periartiküler kasları da etkiler. 34. Aşağıdakilerden hangisi bebeklik çağında hidrosefalinin en sık sebebidir? 37. Klinikte demir eksikliği ile birlikte görülebilen uyku bozukluğu aşağıdakilerden hangisidir? A) Akuaduktus sylvii stenozu A) Narkolepsi B) Chiari tipII B) Huzursuz bacak sendromu C) Chiari tip III C) Tekrarlayan hipersomni D) Komunike hidrosefali D) Santral uyku apne sendromu E) Dandy-Walker malformasyonu E) Obstrüktif uyku apne sendromu 34 – A www.tusem.com.tr 36 Klinik Bilimler / T 41 - 7 37 – B 39 – E Demir eksikliğinin semptomatik huzursuz bacak sendromunun üremiyle birlikte en sık nedeni olduğu düşünülmektedir. Kandaki ferritin konsantrasyonları, sıklıkla kan verirken düştüğünde huzursuz bacak sendromu belirti verebilir veya kötüleşebilir. Çoğu hastada demir eksikliği saptanamaz, Çoğunlukla anemi yoktur ve düşükk ferritin tek patolojik parametredir Prevelans: Zaman içinde belli bir anda veya belli bir süre içinde yeni ve eski vakaların toplam sayısıdır. Prevalans Hızındaki Azalma Hastalığa karşı direncin artması Hastalık için bilinen risk faktörlerine karşı etkili korunma programları Kısa sürede öldürücü olmasına 38. Alkol intoksikasyonu tablosu ile acil servise başvuran erkek Hastalık süresinin kısalması hastanın kan alkol düzeyi 250 mg/dl ve kan şekeri 50 mg/ dl olarak saptanmıştır. Yakınları son yıllarda hastanın sık sık M ağır içme nöbetlerine girdiğini, yemek yemeden sürekli içtiğini, beden sağlığının bozulmuş olduğunu belirtmektedir. Acil tedavisine yönelik olarak dekstroz solüsyonu takılmış ancak hastanın durumu kötüleşmiş, konfüzyon, göz hare- 40. Yıl ortası nüfusu 20.000 olan bir bölgede, bir yıl içerisinde 360 canlı doğum ve 10 ölü doğum olmuştur. Canlı doğan bebeklerin 6’sı ilk 28 gün içinde, 8’i ise 29. - 365. günler arasında ölmüştür. Bu verilere göre, bu bölgedeki neonatal ölüm hızı kaçtır? ketlerinde dışa bakış kısıtlılığı ve nistagmus saptanmıştır. Bu hastada ilk olarak aşağıdakilerden hangisi yapılmalıdır? A) Hasta kusturulur . B) Dekstroz infüzyonu kesilir . C) Aktif kömür verilir . SE D) Parenteral tiamin (B1) verilir . E) Antikonvülzan verilir. 38 – B A) 6 / 360 B) 6 / 370 C) 10 / 360 D) 14 / 360 E) 24 / 360 40 – A Neonatal dönem ilk 28 günlük dönemdir. Neonatal ölüm hızı hesaplanırken ilk 28 günde ölen bebek sayısı o yıl doğan canlı doğum sayısına bölünür. TU Tiamin alkol alanlarda eksikliği görülebilen bir vitamindir. Pirüvat dehidrogenaz enzim kompleksinin 3 komponenti vardır: E1. Pirüvat dekarboksilaz, E2 Dihidrolipoil transasetilaz, E3. Dihidrolipoil dehidrogenaz. Her birinin eksikliği tanımlanmıştır. Genellikle SSS bulguları ve metabolik (laktik ve pirüvik) asidoza neden olurlar. Bu enzim kompleksinin kofaktörü olan tiamin eksikliği de hayatı tehdit eden laktik asidoza neden olur ve tiamin verilmesiyle asidoz düzelir. Ancak ilk olarak hastanın dekstroz tedavisi kesilmelidir. 41. İçme suyu dezenfeksiyonunda kullanılan bazı yöntemler aşağıda verilmiştir. I. Klor II. Sodyum hipoklorür III. Ozon 39. Bir hastalığın toplumdaki prevalans hızını aşağıdakilerden hangisi azaltır? IV. Kloraminler A) Hasta sayısının artması V. Ultraviyole B) Hasta olmayan bireylerin (toplumdan) göç etmesi Bu yöntemlerden hangilerinin, rezidüel etkisi bulunmaz? C) Yeni ve güvenilir tanı yönteminin uygulamaya konulması A) I ve II B) II ve III C) II ve IV D) III ve IV D) Hastalığa bağlı ölümlerin azalması E) III ve V E) Yeni ve etkin bir tedavinin uygulamaya konulması 41 – E 37 www.tusem.com.tr Klinik Bilimler / T 41 - 7 42. Şaşılık cerrahisi geçirecek 10 yaşındaki çocuğa indüksi- sinin yokluğunun gösterilmesiyle konulur. En sık görülen klinik erişkin tip 1 formu olup, CNS’nin tutulmamasıyla karakterizedir. Bu yüzden MR endikasyonu yoktur. yonda inhalasyon anestezikleri veriliyor ve entübasyon için süksinilkolin kullanılıyor. Entübasyon amacıyla çene- Sifingomiyelinaz eksikliği Tip A Nieman Pik Hastalığına neden olur; Heksozaminidaz A eksikliği Sandhoff hastalığına; Sufataz A eksikliği juvenil metakromatik lökodistrofiye; Serum trihexosidaze eksikliğide Fabry hastalığına neden olur. si açılmak istendiğinde spazm geliştiği gözleniyor. Bu hastada, bundan sonra aşağıdakilerden hangisinin gelişebileceği düşünülerek tedbir alınmalıdır? A) Beyin sapı hasarı B) Feokromositoma 44. Anafilaksi ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır? C) Tiroid fırtınası A) Mast hücre degranülasyonu sonucu oluşur. D) Malign hipertermi B) Tanı için cilte döküntülerle beraber en az bir sistemin daha tutulması gerekir(respiratuar, kardiyovasküler, GİS gibi). M E) Nöroleptik malign sendrom 42 – D Malign hipertermi: Genellikle genel anestezi için kullanılan ilaçlara bağlı gelişir. Hemen bütün gaz anestetikler, süksinil kolin gibi nöromuskuler blok yapıcı ilaçlar malign hipertermi etkenidir. İskelet kaslarında oksidatif metabolizma arttıpından vücudun oksijen ihtiyacı artar. İyi bir oksijenizasyonla, biriken karbondioksidin uzaklaştırılması ve vücut ısısının kontrol edilmesiyle, dolaşım yetmezliği sonucunda exitus gelişmesi engellenebilir. C) Tedavide ilk ilaç 0.01 mg/kg dozunda im adrenalindir. D) Hastanın tedavi esnasında yatar pozisyona getirlimesi ve ani pozisyon değişikliklerinden kaçınılması gerekir. SE E) Anafilaksi tedavisi alan hastanın en az 8-12 saat hastanede gözlemlenmesi gerekir. 44 – B 43. On iki yaşında sağlıklı bir kız çocuğu okulda yaşadığı baş dönmesi nedeniyle doktora başvurmuş. Yapılan tetkiklerinde hemoglobin 8 gr/dlt, beyaz küre sayısı 4000/µL, ve trombosit sayısı 98000/µL bulunmuş. Fizik muayenesinde splenomegali tespit edilmiş. Çekilen x-ray’inde “erlenmeyer flask” görünümü olan hastanın, kemik iliğinde anormal hücreler görülmüştür. Tanıyı kesinleştirmek için aşağıdakilerden hangisinin değerlendirilmesi gerekmektedir? TU Anafilaksi en az iki sistemin tutulduğu, hayatı tehdit eden hızlı ilerleyen tip 1 hipersensitivite reaksiyonudur. En sık dermatolojik sistem tutulmasına ve cilt bulguları görülmesine rağmen şart değildir. Cilt bulguları olmaksızın respiratuar, gastrointestinal veya CVS tutulumuyla giden anafilaksi klinikleri gelişebilir. Anafilaksi bifazik seyreder, bu yüzden anafilaksi tanısı konulan hastanın en az 12 saat gözlemlenmesi gerekir. İlk akut fazdan 8 saat saat sonra ikinci faz görülebilir.Anafikasi tanısı konulur konulmaz adrenalinin tercihen im yoldan 0.01 mg/kg dozunda yapılması hayat kurtarıcıdır. Anifilakside tedavisinde ani ölümlerin en önemli sebeplerinden birisi takipte hastanın aniden oturur pozisyona getirilmesidir. A) Sifingomiyelinaz aktivitesi B) Heksozaminidas A C) Sulfataz A D) Glukoserobrisidaz E) Seramid triheksozidaz 45. Sarılık şikayetiyle gelen üç günlük bir yenidoğanda total bilurubin seviyesi 17.8 mg/dL (direkt bilirubin 0.3mg/dL) olarak ölçülmüştür. Aşağıdakilerden hangisi kernikterus riskini arttırır? 43 – D Gaucher hastalığı β-Glukoserorosidaz eksikliği nedeniyle retikülo endotelial sistemde anormal glukoserebrosid birikimiyle karakaterizedir.Kemik iliği aspirasyonunda Gaucher hücreler gösterilebilir. Kemik iliğinin anormal hücrelerle infiltrasyonu anemi, lökopeni ve trombositopeniye neden olur. Karaciğer ve dalakta infiltre edilebilir. Serum asid fosfataz seviyesinin artışı görülür. X-ray değerlendirmesinde “erlenmeyer flask” görünümü tipiktir. Tanı deri fibroblast veya karaciğer hücre kültürlerinde üretilen lökositlerde glukoserobrosidaz aktivite- www.tusem.com.tr A) Metabolik alkoloz B) Sulfisakzol kullanımına bağlı bilurubinin albumine bağlanmasının artması C) Hiperalbuminemi D) Neonatal sepsis E) Hamilelikte annenin fenobarbital alması 38 Klinik Bilimler / T 41 - 7 47 – D Term yenidoğan bebeklerinde önemli miktarda konjuge olmayan serum bilirubin seviyeleri bilirubinin beyin dokusuna difüzyonuna ve nörolojik hasara yol açabilir. Sülfoksazol ve diğer ilaçlar albumin üzerindeki bağlanma yerleri için bilirubin ile rekabet eder; Bu nedenle, bu ilaçların varlığı serbest bilurubin miktarını artırarak nörolojik hasarlanma riskini arttırır. Metabolik asidoz da bağlanmayı azaltır. Bilirubin ve neonatal sepsis kan-beyin bariyerini zedeleyerek beyindeki bilirubin difüzyonuna izin verir. Fenobarbital uygulaması Yenidoğan bebeklerinde glukuronil transferazı uyarmak için kullanılmıştır ve Yenidoğan sarılıklarını şiddetlendirmek yerine azaltır. Konjüge olmayan bilirubinin belli bir düzeye kadar albumin’e bağlanır ve bu nedenle de Serbest konjuge olmayan bilirubin artışında hipoalbüminemi ve Bazı bileşikler (örn., Esterleşmemiş yağ asitleri, Soğuk stres, albumin bağlayıcı bölgeler için bilirubin ile rekabet eder. ) bilurubinin artışına neden olur. Hepatit B yüzey antijenini taşıyıcısı olan bir annenin bebeği, HepB enfeksiyonu açısından önemli bir risk taşır. Bulaş genellikle doğum anında meydana gelir, ancak enfeksiyon gebelikte ve postnatal dönemde de edinilebilir. Enfekte olmuş Yenidoğanların küçük bir yüzdesinde akut ikterik hepatit gelişir, ancak çoğunluk asemptomatik kalır. Asemptomatik bebekler kontamine olmuş bebeklerin % 80’ni oluşturur. Bu grupta kronik enfeksiyon, bunun uzun vadeli sonuçları kronik karaciğer hastalığı ve muhtemelen hepatoselüler karsinom gelişir. Kombine pasif-aktif Hepatit B immün globulin formundaki immünoprofilaksi ve Hepatit B aşısı yalnızca hemen perinatal ödemde yapılmalıdır. Bu aynı zamanda kronik bir taşıyıcının evinde maruziyete devam etmenin bir sonucu olarak edinilebilecek enfeksiyonlara karşıda koruyucudur. HepB’nin üçüncü aşısından en az 1 ay sonra HBsAg ve anti-HBsAg için test yapılması bu önlemlerin etkinliğini belirleyecektir. M 45 – D 46. Yedi gün önce doğum yapan, miadında term bebeği olan anneye suçiçeği tanısı konulmuştur. Bebeğin değerlendirmesinde ateşinin olmadığı, beslenmesi, dışkılaması ve idrar yapmasının normal olduğu görülmüştür. Bu koşullarda bu çocuğa yaklaşımda en uygun adım aşağıdakilerden hangisidir? SE 48. Rutin muayene esnasında 8 yaşındaki sağlıklı erkek çocukta; sert 1. kalp sesi ve sternum sol üst tarafında sabit, solunumdan etkilenmeyen 2. kalp sesi çiftleşmesi tespit edilmiştir. A) Bebeğin anneden ayrılması B) Bebeğin hastaneye yatırılarak isole edilmesi Bu kliniği açıklayacak en olası durum aşağıdakilerden hangisi olabilir? A) Atrial septal defekt C) Bebeğe asiklovir tedavisi başlanmalı B) Ventriküler septal defekt D) Bebeğe varisella-zoster immünglobulini verilmeli C) İsole trikuspid regurjitasyon E) Herhangi bir girişimde bulunulmaz TU D) Fallot tetralojisi 46 – E E) Mitral valv prolapsusu Aannenin doğumdan 5 gün önce ve doğumdan sonraki 2 gün içinde su çiçeği başlaması durumunda çocuğa iv asiklovir ve VZIG derhal uygulanmalıdır. Tedavi edilmezse, bu bebeklerin yaklaşık yarısında ciddi suçiçeği kliniği geliştirecektir. 48 – A ASD’si olan çoğu çocuk asemptomatiktir; tanı rutin muayene sırasında konulur. Büyük çocuklarda, lezyonun ciddi boyutta olması durumunda, egzersiz intoleransı görülebilir. İncelemede nabız normaldir, sol sternum sınırında sağ ventrikül sistolik asansör palpablondur ve ikinci kalp sesinin sabit bir şekilde bölünmesi duyulabilir. ASD’nin daha düşük dereceleri için, cerrahi tedavi daha tartışmalıdır. Normal term yenidoğan 2 günden sonra su çiçeği hastalığına maruz kalırsa postnatal olarak, VZIG ve izolasyon gerekli değildir. Asiklovir, perinatal olarak maruz kalan bebekler gibi şiddetli varicella riski altındaki bebeklerde kullanılabilir. 47. Hepatit B taşıyıcısı (HBsAg(+)) annesi olan bebeğe aşağıdakilerden hangisi önerilmelidir? VSD genellikle sol ön göğüs kemiği boyunca, çoğunlukla prekordium boyunca radyasyonla duyulan sert veya üfleme holosistolik üfürüm olarak bulunur. Triküspit yetersizliği sol alt sternal sınırda middiastolik bir gürledi; Doğum asfiksi öyküsü veya diğer kardiyak lezyon bulguları sıklıkla mevcuttur. Fallot tetralojisi konjenital kalp hastalığının yaygın bir şeklidir. Dört anormallik, sağ ventrikül çıkış obstrüksiyonu, VSD, aorta dekstropozisyonu ve sağ ventriküler A) HbsAg açısından yenidoğanın taranması B) Yenidoğanın izole edilmesi, anne sütünün kesilmesi C) Annenin HBeAg pozitifliği açısından taranması D) Yenidoğana Hep B aşısı ve anti Hep B Ig yapılması E) Anneden geçen transplasental antikorlar yeterli olacağı için hiçbir şey yapılmaması 39 www.tusem.com.tr Klinik Bilimler / T 41 - 7 Hipertrofi; Siyanoz bebeklerde ve küçük çocuklarda görülür. Mitral kapak prolapsusu, sistolun sonunda mitral kapak broşürlerinden birinin veya her ikisinin atriyuma dalmasıyla oluşur. Genellikle ergenlik çağında veya sonrasında ortaya çıkan, doğuştan bir anormalliktir. Kızlarda erkeklerden daha sık görülür ve otozomal dominant bir şekilde kalıtımla algılanır gibi görünür. Klinik muayenede, sistol sonlarında apsik bir üfürüm görülür ve bunun öncesinde bir orta derecede tıklama meydana gelebilir. Tanı mid-geç sistol sırasında mitral yaprakların prolapsusunu gösteren bir ekokardiyogram ile doğrulanır. melidir. Transtorasik pace, bradiaritmilerde tipik olarak yararlıdır. Prekordiyal yumruk, ventriküler fibrilasyondan akut arrest geçiren bireylere yardımcı olabilir ancak SVT’yi çözemez. 50. On iki aylık kız çocuğu son 1 aydır olan yemek sonrası kusma şikayetiyle başvurmuştur. Büyümesi 95 persentilde olan bu bebeğin kusma dışında bir şikayeti yoktur. Fizik muayenesi de tamamen normaldir. A) Pilor stenozu 49. Solukluk şikayetiyle getirilen 3 aylık bir erkek bebeğin fizik muayenesinde ağlamakla değişmeyen taşikardi M B) Parsiyel duedenal atrezi saptanmıştır. Hepatomegalisi olan ve akciğerleri normal C) Hipotiroidi olan hastanın EKG’si aşağıdadır. D) Gastroösofajiyal reflü Bu hastaya ilk yapılması gereken aşağıdakilerden hangisidir? E) Trakeaösofajial fistül 50 – D SE Bu bebekte en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? Gastroözofageal Reflü sık görülen bir pediatrik şikayet olup, sıklıkla hayatın ilk 1-2 ayında görülür. Yaşamın 1 ila 2 yaşına kadar çözülmesi nedeniyle, bebeklik döneminde bazen gastroözofageal reflü atakları fizyolojik kabul edilir. Gastroözofageal reflü hastalığı, solunum semptomları, özofajit ile ilgili olan patolojik formu olup apne veya kilo kaybı tipiktir. Bu çocukların yaklaşık % 7’sinde reflü ciddi düzeydedir, tıbbi müdahale gerektirir ve sadece % 2’sinde daha ileri düzeyde tetkik gerekir. A) Hızla verapamil infüzyonu B) Kalbe transtorasik pace takılması TU İyi büyüyen ve solunum yolu semptomları olmayan çocuklar için reflüde, konservatif tedavi (küçük yemekler, koyulaştırılmış formül, yüksek yağlı yemeklerden ve aşırı beslenmeden kaçınılması, vb.) yeterli olur. Az sayıdaki çocukta farmakolojik tedavi ihtiyacı vardır. GÖRH tedavisinde kullanılan ilaçlar antiasit, H2 reseptör blokerlerleri veya proton pompa inhibitörleri olup özofajit azaltılmaya çalışılır. Prokinetik ajanlar sıklıkla antiasit ilaçlarla birlikte kullanılır. Ancak belirtileri azaltmakta belirgin etkileri gösterilmemiştir. Pilor stenoz, üçüncü haftadan sonra safrasız kusma ile kendini gösterir, 12 aylıkken değil. Benzer şekilde, kısmi duodenal atrezisi olan bir hasta yenidoğan döneminde, muhtemelen safralı kusma ile birlikte görülecektir. C) Karotid masaj D) DC kardiyoversiyon E) Kardiyak masaj 49 – C EKG’de gösterildiği gibi supraventriküler taşikardi, hızlı kalp hızı (180 atım/dk üstü, bu vakada dakika başına yaklaşık 250 atım), az oranda değişkenlik ve her QRS kompleksi için tutarlı bir P dalgası ile karakterizedir. Uzamış SVT, hepatomegali ve solunum yolculuğu ile kalp yetmezliğine neden olabilir. Fetal SVT hidrops fetalis’e yol açabilir. Birinci basamak tedavi, karotis masajı, yüzün soğuk suya daldırılması veya isteğe bağlı süzme gibi teknikler kullanılarak vagus sinirini uyarmaktır. Manevra başarılı olmazsa, IV adenozinin hızlı infüzyonu çözünürlüğü etkileyebilir. Verapamil, bu yaş grubunda kontrendikedir; akut hipotansiyona ve kardiyak arreste neden olabilir. Senkronize DC kardiyoversiyon, şokta veya kalp yetmezliği olan hastalarda yapılabilir; Bununla birlikte, QRS kompleksiyle senkronize edil- www.tusem.com.tr Hipotiroidizm, diğer bulguların yanı sıra kabızlığa neden olabilir, ancak izole kusma ile sunum belirgin bir şekilde olağandışı olacaktır. Trakeoözofageal fistülü olan 12 aylık bir hasta büyük olasılıkla “H tipi” tachea-ösofajial fistül oabilir ki, bu tür bir fistül kusma olmaksızın devam eden solunum sorunları ile başvurur. 40 Klinik Bilimler / T 41 - 7 51. İki yaşındaki bebek acile saat pili yutma şikayetiyle başvurmuştur. Şikayeti olmayan çocuğun çekilen filminde pilin yerleşik bir şekilde ösofagusta olduğu görülmüştür. Bu hastada en uygun yaklaşım aşağıdakilerden hangisidir? A) İpeka ile kusturma B) Aralıklı film çekip izleyerek pilin hareketini takip etmek C) Taburcu edip, pilin atıldığından emin olmak için aileye gayta takibi yaptırmak D) Endoskopi ile pilin çıkarılması E) Oral alım özendirilerek pilin bağırsaklardan atılımının sağlanması 51 – D M Bu soruda açıklanan vaka gibi İzotonik salin, bir hipernatremik dehidratasyonu olan bir hastada, başlangıçta bolus için verilebilecek en en iyi sıvıdır,. Bu dehidrate çocuğa 1/4 normal salin (38.5 mEq sodyum / L) veya D10 su (100 g glikoz / L) kullanılması intravasküler alanı genişletmeyip, hipoosmolar yapısı nedeniyle serebral ödeme yol açabilir. Sorudaki çocuk, hipernatremiktir, bu nedenle % 3 tuzlu su (513 mEq sodyum / L) sorunu daha da kötüleştirecektir; ancak ciddi hiponatremi olan bazı hastalardaki dehidratasyonda kullanımı düşünülebilir. Taze dondurulmuş plazma tarif edilen durumda kullanılabilir, ancak genellikle hızla ulaşılamaz, ve daha pahalıdır, bulaşıcı ajanlar ile ilişkilendirilebilir ve saline göre herhangi bir avantaj sağlamaz. 53. Bir yaşında bir çocuğun rutin kontrolünde hipokrom mikrositer anemisi olduğu görülmüştür. Takiben yapılan elektroforezinde HbA2 konsantrasyonun arttığı tespit edilmiştir. Solunum semptomları olmayan hastalarda, özofagusta 24 saat boyunca bazı yabancı cisimlerin gözlenmesi mümkündür; Yabancı cisim genellikle sorunsuzca mideye geçer. Bununla birlikte, özofagusta yerleşik düğme pilleri, 1 saat gibi kısa bir sürede özofageal perforasyon riski taşıdıkları için, endoskopi yoluyla acilen çıkarılmalıdır. Bu çocukta en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? A) Demir eksikliği SE B) Β talasemi trait C) Orak hücreli anemi D) Kronik sistemik hastalık 52. Dokuz aylık bir çocuk ishal ve dehidratasyon şikayetiyle acile başvurmuştur. Hikayesinden günlerdir devam eden ishal ve kusma şikayeti olduğu, başvurduğu günün sabahında zor uyandığı öğrenilmiştir. 1 hafta önce rutin kontrolünde 11 kg iken başvuru sonrasında 9 kg olduğu tespit edilmiştir. Kalp tepe atımı ve tansiyonu normal olmasına rağmen, fizik muayenesinde letarjik ve cildinin hamur kıvamında olduğu tespit edilmiştir. Solunum sistemide normal olan çocuğu elektrolit çalışması yapılmıştır. Elektrolit sonuçları çıkana kadar böyle bir çocuğa aşağıdaki sıvılardan hangisi ile hidrasyon başlaması uygundur? E) Kurşun zehirlenmesi 53 – B TU Hemoglobin A2 konsantrasyonu, β-talasemi özelliklerinde (β-talasemi minor olarak da adlandırılır) artar(%3.4’ün üstüne çıkar). Hastaların, hemoglobin’in β-globin bileşeni için tek bir anormal geni vardır; Hafif mikrositer anemiden başka problemleri yoktur. Bunlar genellikle demir eksikliği anamisi ile karıştırılır ve gereksiz yere demir tedavisi alırlar. Demir, β talasemi özellikli hastalar için yararlı olmadığından, β talasemi özelliklerini ve daha yaygın demir eksikliği anemisini ayırt etmek önemlidir. Şiddetli demir eksikliği durumunda hemoglobin A2 azalabilir.Hafif ila orta seviyedeki demir eksikliğinde, hemoglobin A2 düzeyi normaldir.Orak hücre anemisi, kronik sistemik hastalık ve kurşun zehirlenmesinde de normaldir. A) ¼ lük SF’ik (38.5 mEq sodium/L) B) %10 Dx’luk distile su (100 gr glucose/L) C) SF’ik (154 mEq sodium/L) D) 3% SF (513 mEq sodium/L) 54. Evde doğan, 2950 gr olan erkek çocuğun hastanedeki ilk muayenesinin solukluk dışında normal olduğu görülmüştür. Annesinin kan grubu ARh(+), bebeğinin kan grubu 0Rh(+) olarak tespit edilmiştir. Bebeğin hematokriti 38 ve retikülosit değeri %5 ise bu çocukta anemiye sebep olabilecek klinik aşağıdakilerden hangisidir? E) Taze donmuş plazma 52 – C Vaka, hipernatremi olan bir çocuğun tanımıdır; “Hamurlaşan” cilt sıklıkla hipernatremi sırasında görülür. Hipernatremik dehidrasyonda dolaşımdaki kan hacmi, hücre içi hacim pahasına korunma eğilimi gösterir. Bu nedenle, hipotansiyon gözlemlenmeyebilir, diğer izotonik veya hipotonik dehidrasyona özgü dolaşım yetersizliğinin diğer bulguları da olmayabilir. Merkezi sinir sisteminin tutulumunu (sinirlilik veya letarji gibi) gösteren işaretler hipotonik dehidrasyonun karakteristik özelliklerini taşır. A) Fetomaternal transfüzyon B) ABO uyuşmazlığı C) Yenidoğanın fizyolojik anemisi D) Orak hücreli anemi E) Demir eksikliği anemisi 41 www.tusem.com.tr Klinik Bilimler / T 41 - 7 54 – A Lösemide; anemi ve trombositopeni ile kemik iliği yetmezliğinin klinik ve laboratuvar bulguları beklenir(solukluk, morluklar, ateş..) Beyaz küre sayısı normal, yüksek veya düşük olabilir. Otomatik sistemler başlangıçta malign hücreleri atipik lenfosit olarak rapor edebilir. Retikülosit sayısının düşük olması kemik iliği yanıtının eksikliğini yansıtıyor olabilir, ancak nonspesifiktir. EBV’de lenfadenopati ile ateş ve huzursuzluk yaratabilir, ancak burada olduğu gibi ciddi anemi ve trombositopeni ile ilişkili değildir. Haptoglobin hemolitik ile nonhemolitik anemi arasında ayrım yapmaya yardımcı olabilir, antiplatelet antikor trombositopeniyi açıklayabilir ancak bu tetkikler Kİ yetmezliğini değerlendirmede tek başlarına yeterli olmazlar. Major kan grubu uyuşmazlığının bulunmaması ve normal bir retikülosit sayısı bulunması, muhtemelen doğumda olan fetomaternal bir transfüzyonun lehine sonuçlanmaktadır. Annenin kanındaki fetal hemoglobin içeren RBC’ler göstermek için Kleihauer-Betke testi tanıyı doğrulayacaktır. Doğumdan sonra eritropoez sona erer ve 6 ila 8 haftalık dönemde en düşük seviyeye ulaşan hemoglobin değerlerindeki ilerleyici azalma, bebeklik döneminde fizyolojik anemi olarak adlandırılır. Demir eksikliği anemisi, dolaşımdaki hemoglobin kaynaklı demir depolarının nurtisyonel alım azlığına bağlı term bebeklerde 9 ile 24 ay arasında görülebilir M 56. İki yaşındaki bir çocuğun annesi, çocuğuna banyo yaptırırken karnında kitle hissederek doktora başvurmuş. Değerlendirme sonrası aniridia, hipospadias, at-nalı böbrek, ve hemihipertrofi tespit edilen çocukta en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? Orak hücre hastalığının belirtileri, fetal hemoglobin’in orak hemoglobin ile değiştirilmesi sonrasında belirginleştiği için yaşamın 4-6. ayına kadar görülmez. A) Nöroblastom B) Wilms tümörü C) Hepatoblastom D) Rhabdomyosarkom SE 55. Birkaç gün öncesine kadar hiçbir şikayeti olmayan 3 yaşındaki bir erkek çocuk acile ateş, solukluk ve halsizlik şikayetiyle getirilmiştir. Özgeçmişinde dört hafta önce geçirdiği ağır ÜSYE dışında özellik bulumamaktaymış. Babası çocukta bulantı kusma gibi şikayetlerin olmadığını ancak geçen haftalar içerisinde özellikle gece uykudan uyandıran şiddette bacak ağrıları olduğunu ifade etmiş.Fizik muayenede çocukta belirgin halsizlik ve soluklukla birlikte diffüz lenfadenopati, hepatomegali olmaksızın belirgin splenomegali görülmüş. Eklemlerde kızarıklık, şişlik ve hassasiyet olmadan vücudun basınca maruz kalan yerlerinde yer yer peteşial lezyonlar görülmüş. Kan sayımında beyaz küre 8,000/µL, hemoglobin 4 g/dL ve trombosit sayımı 7,000/µL olarak bulunmuş. Periferik yaymada atipik lenfositler görülmüş olan bu çocukta tanı için bir sonraki adımda yapılması aşağıdakilerden hangisidir? E) Testis tümörü 56 – B TU Wilms tümörlü hastaların% 85’inde karın içi bir kitle palpe edilir; Karın ağrısı% 40, hipertansiyon% 60 ve hematüri% 12 ile% 24 arasında bulunur. Wilms tümörü ve aniridia, kromozom 11 anormallikleri ile ilişkilidir. Hemihifertrofi ile aniridinin Wilms tümörü ile ilişkisi nedeniyle, bu bulguları olan çocuklar özellikle ilk 5 yıl boyunca periyodik fizik muayene ve abdominal sonografi ile takip edilmelidir. Özellikle ateş, sinirlilik, kemik ağrısı, gevşeklik ve ishal mevcutsa nöroblastom da karın kitlesi ayırıcı tanısında düşünülmelidir; Ancak sunulan olguda, aniridya ve at nalı böbrek gibi diğer özellikler bu tanıyı Wilms tümöründen daha az olası kılmaktadır. A) EBV titresi 57. On yaşında erkek çocuk hastane aciline kanama şikayetiyle başvurmuştur. Yapılan laboratuar incelemelerinde trombosit sayısı 50000/µl, PT(protrombin zamanı) 15sn (normalin üst sınırı 11.5sn), aPTT(aktif parsiyel tromboplastin zamanı) 51sn(normalin üst sınırı 36sn), TT(trombin zamanı) 13.7(normalin üst sınırı 10.5sn) ve faktör VIII seviyesi %14(normali %38-%178) bulunmuştur. B) Serum haptoglobin C) Antitrombosit antikor titresi D) Retikülosit sayımı E) Kemik iliği aspirasyonu 55 – E Hızlı gelişen kemik iliği yetmezliği belirtileriyle başvuran çocuklarda ilk olarak lösemi düşünülmeli, tanıyı netleştirmek için mümkün olan en kısa sürede bir kemik iliği yapılması gereklidir. A) İmmün Trombositopenik Purpura B) VitK eksikliği C) Dissemine İntravasküler Koagülasyon Lösemiler, çocukluk çağında en yaygın malignansidir ve 15 yaşın altındaki çocuklarda tüm malignitelerin yaklaşık% 40’ını oluşturur. Çoğu tanı yaşı 2-6 arasında; Erkeklerde daha sık görülür. www.tusem.com.tr Bu hastada en olası tanınız aşağıdakilerden hangisidir. D) Hemofili A E) Hemofili B 42 Klinik Bilimler / T 41 - 7 57 – C 59. Dört yaşındaki çocuğun ailesi, çocuğun periyodik olarak özellikle akşamları göz kapaklarını açık tutmak için parmaklarını kullandığını ifade etmektedir. Aynı zamanda yemeğini yutmakta da problem yaşadığını ifade etmekteler. Yeterince gülmesine rağmen genel olarak üzgün görünmekteymiş. Topu fırlatıp iyi koşabildiğini söylemekteler. Disemine intravasküler pıhtılaşma (DIC), fibrinojen tüketimi vardır; Faktörler II, V ve VIII; Ve plateletler. Bu nedenle, PT, aPTT ve TT’nin uzamasına ve faktör VIII seviyesinde ve trombosit sayısında bir düşüş vardır. Buna ek olarak, fibrin yıkım ürünleri titresi genellikle artar. D-dimer, bir fibrin parçalanması ürünüdür ve DIC’de yükselir. PT, aPTT ve TT’nin uzaması ITP tanısını dışlar. PT, esas olarak faktör I, II, V, VII ve X için test eder ve hemofili A (faktör VIII eksikliği) veya hemofili B’de (faktör IX eksikliği) uzamamıştır. K vitamini eksikliğinde faktör II, VII, IX ve X’in üretiminde azalma vardır ve PT ve aPTT uzar. Bununla birlikte, fibrinojenin fibrine dönüştürme zamanını ölçen trombin zamanı normal olmalı ve trombosit sayısı da normal olmalıdır. Bu hastaya tanı koymak için aşağıdakilerden hangisi yapılmalıdır? A) Kas biyopsisi B) kreatin fosfokinaz düzeyi C) Edrofonyum klorür testi M D) Akciğer grafisi E) Antinükleer antikor titresi 59 – C 58. Yenidoğanın ilk muayenesinde belirgin oksiput, geniş bir alın ve anterior fontanelin olmadığı görülmüştür. Kalan fizik muayenesi nörolojik muayene de dahil olmak üzere tamamen normal bulunmuş. Hikayesinde bebeğin sefalopelvik uyumsuzluk nedeniyle sezaryanla doğurtulduğu not edilmiş. SE Myasthenia gravis, otoimmün bir bozukluk olup, dolaşımdaki asetilkolin reseptör bağlayıcı antikorlar nöromüsküler paralize neden olur. Miyastenia gravis’in en erken belirtileri pitozis ve ekstraoküler kasların güçsüzlüğü, bunu disfaji ve yüzdeki kas zayıflığı izler. Bu hastalığın belirleyici özelliği, ilgili kasların hızla yorulmasıdır. Bu durumda motor sinir iletim hızı normaldir. Dahil olan kas teşhis amaçlı olarak uyarıldığında, elektromyogram (EMG), kolinesteraz inhibitörlerinin uygulanması ile tersine çevrilebilecek bir düşüş cevabı gösterir. Daha büyük çocuklarda bu test edrophonium chloride ile yapılır, ancak genç bebeklerde kaçınılmalıdır çünkü kardiyak aritmiler ortaya çıkabilir (bunun yerine neostigmin kullanılabilir). Kolinesteraz inhibitörleri birincil terapötik ajanlardır. Myasteni gravis için diğer terapötik yöntemler arasında immün baskılama, plazmaferez, timektomi (göğüs röntgeninde sıklıkla görülen büyümüş bir timüs görülür) ve hipotiroidi tedavisi bulunur. CPK normal olmalıdır. Bu tabloyu açıklayacak en olası seçenek hangisidir? A) En olası açıklama genetik anarmolik olabilir. B) Bu durum genellikle hidrosefali ile birliktelik gösterir. C) Bu durumdaki çocuklarda genellikle eşlik eden konvülsiyon görülebilir. D) Pİtuiter anormallikler eşlik edebilir. TU E) Cerrahi konsültasyon endikasyonu vardır. 58 – E Kafadaki şekil bozukluğu dışında sorudaki bebek tamamen sağlıklı olduğundan basit, çocukta primer-kranyosinostoz (basit = yalnızca bir sütür, primer = birincil beyin büyümesinin geriliği yüzünden değil) var gibi görünmektedir. Bu durum genellikle az görülür (2000 doğumda 1 sıklıkta) ve yaygın olarak skafosefali (uzun ve dar kafatası) ile sonuçlanan sajital sütürü etkiler. Genel olarak, tek bir suturun prematüre füzyonu intrakranyal basınç artışı veya hidrosefaliye neden olmaz; Bu özellikler iki veya daha fazla suturun prematür füzyonuyla daha sık görülür. Bu durumun tedavisi tartışmalıdır, ancak genellikle ameliyatı gerektirir; Bir beyin cerrahıyla konsültasyon önerilir. 60. İki hafta önce hafif bir ÜSYE geçiren 12 yaşındaki bir erkek çocuk bacaklarında güçsüzlük şikayetiyle doktora başvurmuş. Günler geçtikçe zayıflık üste doğru yayılmaya başlamış Fizik muayenede alt ekstremitelerde DTR alınamamış, ağrı ya da atrofi saptanmamış. Yapılan LP’de sadece BOS proteininde artış tespit edilen hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? Kraniosynostosis vakalarının, % 10 ila% 20’sinde genetik defektlerle görülür. Muayene veya hikayesi normal olmayan (gelişimsel gecikme, polidaktili veya sindaktili, parmaklar veya gözler vb.) bir çocuğun, kraniyosinostozun nedeni olarak genetik bir kusur ihtimali daha yüksektir. Bu hastalarda Chotzen, Pfeiffer, Crouzon, Carpenter veya Apert sendromları gibi durumlar için kromozom değerlendirmesi uygundur. A) Bell paralizi B) Musküler distrofi C) Gulian-Barre sendromu D) Charkot-Maria-Tooth sendromu E) Werding-Hofmann hastalığı 43 www.tusem.com.tr Klinik Bilimler / T 41 - 7 60 – C fertilitenin önemli bir nedeni olarak görünür. Bu durum için en yaygın tedavi, konjunktivit mevcut olduğunda nazofaringeal salgıları temizleyen ve daha sonra ortaya çıkabilecek pnömoniyi önleyen makrolid antibiyotiklerini oral olarak alınmasıdır. Klamidya konjunktiviti için topikal tedavi, nazofarenksin temizlenmesinde etkili değildir. Bununla birlikte, oral makrolidler ile erken tedavi, idiyopatik hipertrofik pilorik stenozu gelişiminde artmış insidans ile ilişkilidir; yenidoğanlarda dikkatli kullanımıdır. N gonore, çocuklarda sepsis sendromuna (ve sadece solunum yolu semptomlarına değil) neden olabilir, ancak sunulması 6 haftada değil hayatın ilk günlerinde olacaktır; Çocuk toksik olurdu. Stf areus ve daha alışılmadık Grup B streptokok (daha çok yaşamın ilk günlerinde ortaya çıkabilir) bu yaştaki bir çocuğa pnömoniye neden olabilir, ancak genellikle toksik, ateşli bir çocuktur ve conjonktivit gözlemlenmez. Herpesvirüs, pnömoniye neden olduğunda, yaşamın ilk günlerinde görülmesi daha olasıdır; Çocuk çok daha toksik bir klinikle başvurur. M Guillain-Barré sendromu, genellikle, spesifik olmayan bir viral hastalığa ikincil, yaklaşık 10 gün sonra ortaya çıkar. Zayıflık günler veya haftalarca kademeli olarak, alt ekstremiteden başlayıp gövdeye doğru ilerlemektedir. Daha sonra, üst ekstremiteler ve bulbar kasları etkilenebilir. Solunum kaslarının tutulumu hayatı tehdit eder. Sendrom, motor sinirlerde ve bazen de duyu sinirlerinde bir demiyelinizasyona sebep olur. Omurilik sıvısı proteininin ölçümü tanıda yardımcı olur; Protein düzeyleri, glikoz ve hücre sayıları normal iken, iki katından fazla artar.Hücre artıiıda olmadan sadece protein artışıyla giden bu durum tipiktir ve “albumino-sitolojik disosiyasyon” olarak adlandırılır. Gözlem için hastaneye yatırmak gereklidir. Tedavi tek başına gözlem, intravenöz immünoglobülin, steroidler veya plazmaferezden oluşabilir. Düzelme her zaman tam olarak olmaz. Bell felci genelde hafif bir üst solunum yolu enfeksiyonu izler ve yüzün tamamında güçsüzlük gelişir. Kas distrofisi aylar boyunca süren progresif bir zayıflama sürecini kapsar. Charcot-Marie-Tooth hastalığının peroneal ve intrinsik ayak kası atrofisi, daha sonra iç el kaslarına ve proksimal bacaklara uzanan klinik bir başlangıcı vardır. Werdnig-Hoffmann hastalığı, uterusta ortaya çıkan anterior boynuz hastalığıdır (yaklaşık üçte biri Vakada) veya hipotoni, güçsüzlük ve gelişimsel motor gelişimsel geç dönüm noktaları ile yaşamın ilk 6 ayında görülebilir. SE 62. On aylık bebek kilo alamama şikayetiyle getiriliyor. Hikayesinde kronik öksürük ve tekrarlayan pnömoni öyküsü vardır. Anne çocuğun kötü kokulu aşırı gaytasını olduğunu ifade eder. Böyle bir çocukta tanı için en uygun tetkik aşağıdakilerden hangisidir? A) Akciğer tomografisi B) Serum Ig düzeyleri 61. Altı haftalık bir çocuk solunum sıkıntısı ile acile başvurur. Ateşi normal sınırlarda, solunum sayısı dakikada 65 olan çocuğun oksijen satürasyonu %94 ölçülmüştür. Fizik muayenede belirgin ral ve ronküs duyulur. 3 haftalıkken pürülan göz akıntısı nedeniyle topikal antibiyotik aldığı öğrenilen hastada en olası patojen aşağıdakilerden hangisidir? C) Tubekülin deri testi D) Terde klor düzeyi ölçümü E) Prick testi 62 – D TU Kistik fibroz (KF), anormal olarak işleyen bir kistik fibroz transmembran regülatörü (KFTR) proteininin neden olduğu çok sistemli bir hastalıktır. Anormal sekresyonlar bir dizi organın salgı epitelyumundaki iyonize kloridin geçirgenliğinin azalması sonucunda oluşur. Progresif akciğer yetmezliği, solunum yolunu tıkayan ve enfeksiyona, bronşektaziye ve inflamatuvar değişikliklere neden olan koyu kıvamlı salgıların birikimiyle oluşur. Sağakalım, KF’nin çabucak tanınması ve agresif tedavinin bir sonucu olarak son yıllarda belirgin bir şekilde gelişmiştir; Ölümdeki medyan yaş 10 yıldan az bir sürede 30 yıla çıkmıştır. Terapötik yaklaşımlar, inhalasyon tedavisi, göğüs fizik tedavisi, agresif antibiyotik uygulaması, bronkodilatörler, oksijen ve beslenme desteği içermektedir. Kalp-akciğer nakilleri, bazı terminal hastalarda yaşamı uzatır ve yaşam kalitesini geliştirir. KF tedavisinde yeni yaklaşımlar, yani amilorid, saflaştırılmış insan plazması α1 antitripsini, rekombinan DNAaz ve gen terapisi önerilmiştir. Bu terapötik yöntemlerin mantığı, temel açığın iyileştirilmesine veya düzeltilmesine doğrudan odaklanmalarıdır: amilorid; sodyumun emilimini dolayısıyla, A) Neisseria gonorrhea B) Staf. Aureus C) GrupB streptokok D) Chamidya trachomatis E) Herpes virüs 61 – D Yetişkinler arasında cinsel yoldan bulaşan Chlamydiae organizmaları, enfekte olan annelerden doğum sırasında doğum kanalından bebeklere bulaşır. Bebeklerdeki enfeksiyon yeri, 2-12 haftalık bebeklerde, konjonktiva ve akciğerler olup, burada, klamidyalar, 2-12 haftalık bebeklerde, konjonktivit ve afebril pnömoniye neden olurlar. Teşhis, sekresyon kültürü ve antikor titreleri ile doğrulanır. Adölesanlarda klamidya enfeksiyonları servisit, salpingit, endometrit ve epididimit nedeni olabilir ve tubal in- www.tusem.com.tr 44 Klinik Bilimler / T 41 - 7 su emilimini engelleyerek hava yolu hidrasyonunu iyileştirir, α1-antitripsin; Nötrofil elastazı(nötrofiller tarafından akciğerlere salınan bir proteolitik enzim) üzerindeki etkilere inhibe ederek, rekombinana DNAaz; Balgam viskozitesini azaltmak için ölü lökositler tarafından salınan DNA ile reaksiyona sokarak etki eder, son olarak gen tedavisi uygulanabilir . Akciğer kanseri kistik fibroz ile ilişkili görünmemektedir. Diğer birçok testten farklı olarak, kistik fibrozisli hastalar ile normal kontrol katılımcıları arasında terlemedeki klorür değerlerinde çakışma neredeyse yoktur. 60 mEq / L’den daha büyük bir klorür konsantrasyonu Kistik fibrozis tanısı koydurur, 40’dan daha düşük değerler normaldir ve 40 ile 60 arası değerler şüphelidir tekrar edilmesi gerekir. Genellikle KF’ye neden olduğu bilinen en yaygın mutasyonların yaklaşık 30’u için şu . Şu anda ülkemizde, yeni doğan tarama programlarında immüno-reaktif tripsinogen testini eklendi ve doğrulayıcı testlerle kombine edildiğinde duyarlılığın% 95 gibi yüksek olduğu bildirilmiştir. Kistik fibroz dışındaki koşullar, adrenal yetmezlik, ektoderm displazi, nefrojenik diyabet insipidus, hipotiroidizm ve malnütrisyon da dahil olmak üzere terleme klorürü yükseltebilir. rinin kollapsı ve diğer akciğerin kompresyonu, pulmoner vasküler rezistansını artırır, sağ ventrikülde boşaltmayı güçleştirir, ardından kardiyak outputu azaltmaktadır. Tansiyon pnömotoraks belirtileri nelerdir? • Siyanoz, dispne, öksürük, taşipne • Cilt altında amfizem • Boyun damarlarında dolgunluk • Bundan etkilenen tarafta göğüs ağrısı olması, akciğer sesinde azalma ve göğüs hareketlerinde asimetri olması • Nabzın artması, solunum sayısının artması ve kan basıncında düşme olması M • Hastada huzursuzluk olması, ajitasyon, göğüs içinde basınç hissi oluşması SE Bu durumda hastaya acil bakım yapılmalıdır. Bunun yapılma amacı plevral boşlukta artmış olan basıncın azaltılmasıdır. Bunu yapabilmek için, ABC değerlendirilerek sürdürülür, eğer hasta ABC sürdürülmesini düzelmezse, hastada açık pnömotoraksa gibi tedavi edilmelidir. Bu sayede giren havanın etkilenmiş olan taraftan çıkması sağlanmış olur. Bu etkilenen bölgeye büyük delikli olan bir iğne yerleştirilmesi ve de kompresyon yapılmasıyla sağlanır. Tansiyon pnömotoraks açık pnömotoraks yarasının örtülmesinden sonra meydana geldiyse, örtünün çıkarılmasından sonra plevral boşlukta birikmiş olan basınçlı hava bu yaradan dışarıya çıkar. Tansiyon pnömotoraks durumunda dakikalar bile önemlidir. Bu yüzden yerinde, acilen bu bakımın yapılması hayat kurtarıcı bir müdahaledir. 63. Bir yaşında bir çocuk pnomoni ön tanısıyla hastaneye yatırılır. Öksürük, ateş ve hipoksisi olan çocuğun, akciğer filminde sağ üst lobta konsadilasyon ve kan kültüründe stafilokok aureus üremesi tespit edilmiş. Yatıştan 20 saat sonra birden kötüleşen çocukta; solunum yetmezliği, artmış oksijen ihtiyacı ve hipotansiyon gelişiyor. Bu hastada ilk müdahele aşağıdakilerden hangisi olmalıdır? TU A) 2.akciğer filmi çekerek pnömatosel açısından değerlendirme 64. Aşıları tam olan 2 yaşında bir çocuk 40°C ateş ve toksik görünümle acile başvuruyor. Hikayesinde 4-5 gündür devam eden düşük ateş, havlar gibi öksürük, nazal tıkanıklık olduğu öğreniliyor. Karakteristik ekspiratuar ve inspiratuar stridoru vardır. Ağız kenarından salya akması veya su içerken ağrı gözlenmeyen hastanın, laringoskopisinde epiglottit gözlenmediğine göre, bu hastada ilk yapılması gereken aşağıdakilerden hangisidir? B) Olası basınç-pnömotoraksına göğüs tüpü ve aspirasyon ile müdahale C) Antibiyotikleri değiştirme D) Anksiyeteyi azaltmak için sedatif E) Plevral effüzyona müdahale için torasentez kiti 63 – B A) Entübasyon ve iv antibiyotik Tansiyon pnömotoraks, zamanında teşhis konulmadığı ve tedavi uygulanmadığında meydana gelir. En sık Stf. Aureus bağlı pnömonilerde görülür. Bunun temelinde yatan etken inspiryumda havanın plevral alana girip buradan ekspiryumda çıkamaması, giderek arttığı için yaralanmış akciğer ve sağlam akciğerle birlikte kalp ve büyük damarlara baskısı bulunmaktadır. Tansiyon pnömotoraks durumunda plevral kavitede olan yüksek basınçla kalbi diğer tarafta toraks boşluğa itmektedir. Bu durum vena kava, sağ ventrilülü ve sağ atriumu baskılar. Sağ ventrikülün doluşu ile kardiyak output kısıtlanır. Akciğerin bi- B) İnhale epinefrin ve oral steroid C) İnhale steroid D) Soğuk buhar E) Oral antibiyotikle taburcu ederek ayaktan takip 64 – A Bakteriyel trakeit, viral laringotrakeobronşitin seyrek fakat şiddetli ve hayatı tehdit eden bir sekelidir. Tipik öykü vakadaki gibidir. Viral üst solunum yolu semptomlarının birkaç gününü 45 www.tusem.com.tr Klinik Bilimler / T 41 - 7 ların solunum yollarından organizmaları yok etmede etkilidir. Maruz kalan duyarlı kişilerde, eritromisin, paroksimal safha öncesinde uygulandığında, hastalığın ciddiyetini önlemede veya azaltmada etkili olabilir. Hastanın kültürde kanıtlanmış bir boğmacası varsa, boğmaca aşılaması gereksizdir. takiben ateşin akut yükselmesi izlenir, akabinde solunum sıkıntısı başlar. İnspiratuar stridor krupta tipiktir; Bu hastadaki bifazik stridor ve yüksek ateş alternatif teşhisleri düşünmek için ipucu olmalıdır. Çocuklar akut olarak ve viral semptomlar olmaksızın da görülebilirler. Ayırıcı tanıda epiglotit mutlaka düşünülmelidir; ağız kenarında akıntı olmaması ve disfaji olmaması (ve epiglottitin seyrek olması) trakeit tanısını güçlendiren bulgulardır. Trakeit tedavisinde endotrakeal entübasyon ile bir hava yolu açılması ve IV antibiyotik tedavisi gereklidir. Trakeitli çocuklarda entübasyona rağmen solunum yollarını tıkayacak kadar kalın ve bol sekresyon olabileceği için solunum yolunun açıklığı dikkatle takip edilmelidir. Solunum sıkıntısı ve toksik görünümü olan bir hasta için oral antibiyotikler ve ayaktan takib uygun değildir, bu tür bir durumda hastaneye yatış gereklidir. İnhale epinefrin ve oral steroidlerin yanı sıra, soğuk buhar çadırında gözlem; üst solunum yolu enfeksiyonundan birkaç gün ortaya çıkan ancak yüksek ateş olmayan stridorlu krup takibinde önerilebilir. Olgu sunumunda, ateş ve toksik görünüm bu durumu viral kruptan ayırt eder. İnhale steroidlere astım tedavisinde tercih edilebilir, ancak yüksek ateşli bir hastada tablonun astım tanısı olma olasılığı zayıftır. 66. On dört yaşında erkek çocuk acile 3 haftadır devam eden 38.3°C-38.9°C arasında değişen ateş şikayetiyle başvurur. Bu süreçte letarjik olduğu ve yaklaşık 2.7 kg kaybı olduğu öğreniliyor. FM’sinde servikal ve inguinal LAP, eksudalı tonsiller hipertrofi, yumuşak damakta peteşiyal M kanamalar, palpabl splenomegali ve kan sayımında %50 lenfosit (%10’u atipik) görülmüştür. Aşağıdaki tedavilerden hangisine başlanılmalıdır? A) Zidovudine başalanılmalı B) IV asiklovir başlanılmalı SE C) IV immunglobulin infüzyonu ve yüksek doz aspirin başlanılmalı D) İntramusküler penisilin başlanılmalı 65. Üç yaşında kız çocuğu öksürük nöbetleri nedeniyle acile başvurur. Boğaz kültüründe pertussis(boğmaca) izole edilmiştir. Annenin aşılarının tam olduğu öğrenilmiştir. Kliniğe göre aşağıdaki açıklamalardan hangisi doğrudur? E) Yakın temas sporlardan uzak durulmalı 66 – E Epstein-Barr virüsünün (EBV) neden olduğu enfeksiyöz mononükleoz tanısını ispatlamak için üç farklı bulgu bulunmalıdır. İlk olarak, fiziksel bulgular arasında diffüz adenopati, tonsiller genişleme, büyük dalak, yumuşak damakta küçük kanamalar ve periorbital şişme sayılabilir. İkincisi, hematolojik değişiklikler, bu hücrelerin en az % 10’unun atipik olduğu lenfositler olduğu gösterilmelidir. Üçüncüsü, karakteristik antikor yanıtı bulunmalıdır. Geleneksel olarak, bulaşıcı mononükleozun teşhisini teyit ederken heterofil antikorları saptanabilir. Ancak bu antikorlar özellikle küçük çocuklarda mevcut olmayabilir. Alternatif olarak, EBV üzerindeki viral antijenlere karşı spesifik antikorlar ölçülebilir. Viral kapsid antijenine (VCA) ve anti-D erken antijene karşı antikorlar, Epstein-Barr nükleer antijeninin (EBNA) ortaya çıkışından önce yükseltilir ve bu nedenle akut enfeksiyon için belirteçlerdir. IgG VCA ve EBNA ömür boyu devam ederken, anti-D 6 ay sonra kaybolur. Bu durumdaki ergenler, dalak genişlemesinden dolayı splenomegali çözülene kadar temas sporlarından kaçınmalıdır. Diğer koşulların bazı özellikleri EBV enfeksiyonuyla çakışabilirken, vakadaki sunumun tamamı nedensel ajan olarak EBV’yi kuvvetle önerir. Çocuğun HIV hastalığı olduğu ispatlanırsa, zidovidinin başlatılması önerilir. Varisella enfeksiyonu için IV asiklovir verilebilir. İmmünoglobulinlerin ve yüksek dozda aspirinin IV infüzyonu, genellikle bu yaşta görülemeyen Kawasaki hastalığının tedavisinde önerilir. İntramüsküler penisilin streptokokal farenjitte faydalı olabilir, ancak atipik lenfositler genellikle bu durumla birlikte görülmez. A) Anne bağışık olduğu için hastalığın anneden geçme ihtimali yoktur. B) Çocuğu korumak için hiper-IgG tedavisi etkilidir. TU C) Bebekteki risk annenin bağışıklığı ile ilişkilidir. D) Bebeğe eritromisin verilmelidir. E) 3 yaşındaki kız kardeşe ek doz boğmaca aşısı yapılmalıdır. 65 – D Boğmacaya maruz kalan yenidoğan bebekleri, annenin bağışıklık durumundan bağımsız olarak, enfekte olma riski altındadır. Diğer çocukluk çağı bulaşıcı hastalıklarının aksine, boğmaca, transplasental olarak edinilen antikorlarla tamamen engellenmemiştir. Hiperimmünglobulin etkisizdir ve önerilmemektedir. Enfeksiyonun verdiği doğal bağışıklık ömür boyu sürer. Aşılamayla elde edilen bağışıklık yaşla birlikte azaldığından, bebeklik döneminde aşılanmış birçok yetişkin boğmacaya karşı duyarlıdır. Tdap aşısı bu azalan bağışıklığı gidermek için özel olarak üretilmiştir; Sadece Td ile planlı bir tetanoz (ve difteri) güçlendirici almak yerine yetişkinlere bir boğmaca güçlendiricisi içeren Tdap verilebilir. Eritromisin solunum salgılarında yüksek konsantrasyonlara ulaşır ve hasta- www.tusem.com.tr 46 Klinik Bilimler / T 41 - 7 67. On altı günlük bebek ateş, irritabilite, zayıf emme ve kabarık fontanel ile acile geliyor. BOS analizinde gr(+) kok görülen hastada en olası patojen aşağıdakilerden hangisidir? 68 – B Toksik şok sendromu (TSS) genellikle S aureus kaynaklanır ancak benzer bir sendroma (bazen toksik şok benzeri sendrom [TSLS]) Streptococcus’ta neden olabilir. S aureus sorumlu suşları toksik şok sendromu toksini 1 (TSST-1) salgılar ve “adet” TSS (tamponlar, diyaframlar ve kontraseptif süngerler gibi intravajinal cihazlarla ilişkili) ya da pnömoni, deri enfeksiyonu bakteriyemi veya osteomiyelitile ilişkili “adet dışı” TSS’a neden olabilir (Bu hastada olduğu gibi) . Teşhis klinik olarak yapılır, vaka açıklaması tipiktir. Tedavide kan kültürleri, ardından agresif sıvı resüsitasyonu ve S aureus’u hedef alan antibiyotikler yer alır. Kawasaki ergenlik çağlarında tipik olarak görülmez ve hızlı ilerleyici değildir. Shiga toksini üreten E coli ve Shigella suşları genellikle hemolitik üremik sendrom ile ilişkilidir. Clostridium perfringens birkaç toksin salabilir; Biri, hemoliz, trombosit lizisi, artmış vasküler permeabilite ve hepatotoksisiteye neden olan bir α toksini. C tetani tarafından salgılanan nörotoksinse tetanoza neden olur. A) Listeria monositogenes B) Gr A streptokok C) Gr B streptokok D) Streptokokus pnömonia E) Stafilokokus aureus 67 – C M Yenidoğanda E coli, L monocytogenes, H influenza, gram negatif çubuklar, B ve D grubu streptokoklar ve koagülaz pozitif ve koagülaz negatif stafilokoklar gibi birçok organizma menenjitlere neden olabilir; İstatistiksel olarak, bu vakanın en olası nedeni geç başlangıçlı B grubu streptokoklardır (GBS). Erken başlangıçlı GBS, yaşamın ilk 7 gününde görülür ve uzun süreli rüptür ve koryoamniyonit gibi maternal komplikasyonlar ile ilişkilidir; Geç başlangıçlı GBS, yaşamın 7 gününden sonra ortaya çıkar ve maternal sorunlarla değil, daha çok çevresel maruz kalmayla ilişkilidir. Beklendiği gibi erken başlangıçlı GBS insidansı maternal profilaksi ile giderek düşmektedir; Geç başlangıçlı GBS insidansı aynı süre boyunca değişmeden kalmıştır. Yenidoğanlarda menenjitin klinik belirtileri letarji, fontanelle şişme, nöbetler ve ense sertliği içerir. Tanı BOS incelemesi ve kültürü ile konur. Omurilik sıvısı analizinin sonuçlarını beklerken tedaviye başlanır. Uygun başlangıç antibiyotik örtüsü, gram pozitif ve gram negatif organizmalara (ampisilin ve gentamisin veya ampisilin ve sefotaksim) karşı etkili olabilecek şekilde olmalıdır. SE 69. On yedi yaşında erkek çocuk acile kanlı öksürük şikayetiyle başvuruyor. On gün önce ÜSYE hikayesi olan hastanın, tam kan sayımında Hb seviyesi 11 mg/dL olarak tespit edilir. Fizik muayenesinde sistolik kan basıncı 130 mm Hg, diastolik kan basıncı 90 mm Hg ölçülüyor. İdrar tetkikinde hematüri ve proteinüri tespit edilen hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? A) Hemolitik-üremik sendrom B) Goodpasture sendromu C) Nefrotik sendrom TU D) Poststreptokokal glomerülonefrit E) Renal ven trombozu 69 – B Soru içindeki hasta, çocuklarda nadir görülen bir hastalık olan Goodpasture sendromunun klasik bir tanımlamasına sahiptir. Pulmoner kanama hayatı tehdit edici ve renal fonksiyon bozukluğu progresif olabilir. Teşhis, böbrek biyopsisi ve glomerüler bazal membrana karşı gelişen antikor tespit edilerek konur. Hemolitik-üremik sendrom, ateş, kanlı diyare ve böbrek yetmezliğine ilerleme gösteren, ancak solunum semptomlarına sahip olmayan bir kliniktir. Nefrotik sendrom ödem, hipertansiyon ve proteinüri ile kendini gösterir; Konjestif kalp yetmezliği ile ilgili solunum semptomları (pulmoner kanamaya değil) görülebilir. Post streptokoksik glomerülonefrit, hematüriye neden olabilir, ancak durumla ilişkili solunum semptomları konjestif kalp yetmezliği ile ilişkili olur ve pulmoner kanamaya bağlı olmaz. Renal ven trombozu hematüriye neden olabilir ancak pulmoner bulguların olması beklenemez. 68. On altı yaşındaki erkek çocuk acile 2 gündür olan abse ve etrafa yayılan selülit şikayetiyle başvurur. Acilde yüksek ateş, hipotansiyon, kusma ve ishal gelişir. Muayenede vücudunda yaygın eritematöz maküler döküntü, oral mukoza ile konjunktivada kızarıklık ve çilek dili görülür. Hızla gelişen bu kliniği açıklayacak en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? A) Kawasaki hastalığı B) TSST-1, sekrete eden staf aereus C) Shiga toksin-sekrete eden Escherichia coli D) Α-Toksin sekrete eden Clastridium perfinges E) Nörotoksin-sekrete eden Clastrdium tetani 47 www.tusem.com.tr Klinik Bilimler / T 41 - 7 70. On iki aylık kız çocuğu boy ve kilosu 5%’in altındadır. Bu hastanın öz geçmişinde defalarca kabızlık şikayetiyle, 2 defada ciddi dehidratasyon nedeniyle acile başvurduğu görülmektedir. Tekrar dehidratasyonla acile başvuran hastanın serum potasyum seviyesi 2.7 mEq/lt ölçülmüşse, bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? birden persentil yükselterek, hedef boyuna ulaşmasını sağlar. Aile üyelerinin büyüme ve cinsel olgunlaşma modelleri hakkında bilgi sahibi olmak faydalıdır, çünkü bu kalıplar genellikle aileseldir. Normal cinsel gelişimin gerçekleşeceğine ve normal bir yetişkin yüksekliğine (genellikle bir midparental yüksekliğe) ulaşılacağına dair güvence sıklıkla endikedir tek tedavidir. Fiziksel değişiklikler erkeklerde 14 yaşına kadar belirgin değilse ergenlik çağında gecikme olduğu söylenebilir. Dikkatli bir fizik muayene ile en erken cinsel olgunlaşma bulgularının tanımlanması bu açıdan önemlidir. Bu durumda, çocuk pubertal gelişim bulgusu (penil uzunluğu 2.5 cm’den fazla ve testiküler hacim 3.0 cm³’den fazla) gösterdiğinden, pitüiter gonadotropinlerin ölçümü gereksizdir. Tek yararlı laboratuar testi, kemik yaşının radyografik olarak belirlenmesidir. Pubertal olgunlaşmayı geciktiren yapısal olarak kısa boylu olanlarda kemik yaşınında, boy yaşı gibi kronolojik yaşın gerisinde boy yaşına eşit olması beklenir. Ailesel kısa boyda, kemik yaşı, boy yaşına göre daha büyüktür ve kronolojik yaşa eşittir. Herhangi bir yaştaki bir çocukta insan koryonik gonadotropin (hCG) uygulaması testislerin interstisyel hücrelerini uyararak testosteron üretmesine neden olur ve böylece testiküler fonksiyonu değerlendirmek için bir metot olarak hizmet eder. Testiküler genişlemenin bulunması, gonadotropinlerin ve testiküler yanıtın pitüiter sekresyonunun bir kanıtıdır ve hCG’nin verilmesine olan ihtiyacı ortadan kaldırır. Primer hipogonadizm (Klinefelter sendromu, travma veya bilateral gonadal yetmezlik) olan 12 yaş ve üzeri çocuklarda yüksek serum gonadotropinleri bulunur. Gonadotropinlerin salgısı sabit olmadığından, yapısal boy kısalığına bağlı puberte gecikmesi olan kısa boylu çocuklarda normal veya düşük gonadotropin seviyelerine sahip olabilirler. A) Nefrotik sendrom B) Henoch-Schönlein purpurası C) Bartter sendromu D) Akut glomerülonefrit E) İdiyopatik hiperkalsiüri M 70 – C SE Bartter sendromu (juxtaglomerular hiperplazi olarak da bilinir), hipokalemi, hiperkalsiüri, alkaloz, hiperaldosteronizm ve hiperreninemiye neden olan otozomal resesif bir durumdur; Tansiyon genellikle normaldir. Sıklıkla 6-12 ay arasında ortaya çıkan klinik; büyüme geriliği, kabızlık, güçsüzlük, kusma, poliüri ve polidipsi ile karakterizedir. Tedavi dehidrasyonu önleme, beslenme desteğini sağlama ve potasyum seviyesini normale döndürmeyi amaçlar. TU 71. On dört yaşında bir erkek çocuk kısa boy ve seksüel gelişim geriliği nedeniyle doktora getiriliyor. Hikayesinden doğum ağırlığının 3 kg, doğum boyunun 50 cm olduğu yaşıtlarına göre hep kısa olmasına rağmen normal bir büyüme paterni olduğu görülüyor. Fizik muayenede hastanın alt-üst segment oranın 0.98, az mikarda aksiller ve pubik kıllanmasın olduğu, skrotal pigmentasyonun olmadığı, testis volümünün 4 cm³ ve penis boyunun 6 cm olduğu görüldü. Bu durumda en uygun yaklaşım aşağıdakilerden hangisidir? 72. Altı yaşında bir çocuk kısa boy nedeniyle muayeneye getiriliyor. FM’de pitosis, düşük malforme kulaklar, yele boyun, ve kriptoorşidizm tespit ediliyor. Kardiyak muayenede; pulmoner odakta sistolik ejeksiyon üfürümü tespit ediliyor. Sınıfını geçmesine rağmen öğrenme zorluğu olduğu ve konuşmaya geç başladığı için konuşma terapisi aldığı öğreniliyor. A) Pitüiter gonadotropinler ölçülmeli B) Pitüiter CT çekilmeli C) Testis biyopsisi yapılmalı D) Testesteron seviyesi ölçülmeli E) Aileye çocuğun normal olduğu söylenmeli 71 – E Boydaki paralel büyüme paterni, boy kısalığı olan bir çocuğun ayırıcı tanısında çok yardımcı olur. Organik hastalığı olan hastalar belirli bir yüzdeliği izlememekte ve ilerleyen büyüme yüzdesel değerlerinden kademeli olarak sapmalar gösterimektedir. Oysa yapısal boy kısalığında persentil düşük olmasına karşın, buna paralel olarak sabit bir büyüme hızına sahip olması tipiktir. Yapısal boy kısalığında eşlik eden gecikmiş kemik yaşı ve buna bağlı gecikmiş puberte çocuğun geç pubertede www.tusem.com.tr Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? A) Noonan sendromu B) Kongenital hipotiroidism C) Turner sendromu D) Kongenital rubella E) Down sendromu 48 Klinik Bilimler / T 41 - 7 72 – A 75 – A Tanımlanan bulguların, Noonan sendromunu düşündürtmektedir. Bu sendromun diğer özellikleri arasında kübitüs valgus, pulmoner stenoz, el ve ayakların sırtında ödem, işitme kaybı, pektus ekskavatum, kanama diyatezi ve zihinsel geriliğin yaklaşık dörte birinde saptanırı. Bu hastalar Turner sendromuyla ortak özelliklere sahiptir ve bu durum her iki cinste de olsa “erkek Turner sendromu” olarak adlandırılır. Bikarbonatın azalması metobolik asidozu gösterir. Karbondioksitin artması da respiratuar asidozu gösterir. 76. Ekstrasellüler sıvının osmolaritesini primer olarak belirleyen aşağıdakilerden hangisidir? A) Fosfatlar Genetik geçiş otozomal dominanttır olabilir, ancak daha yaygın olarak sporadiktir. Diğer seçeneklerin hiçbiri, tarif edilen şekilde bir tabloya neden olmaz. Zeka geriliği, tedavi edilmemiş konjenital hipotiroidi ve Down sendromunun belirgin bir özelliğidir ve konjenital kızamıkçıkta da muhtemelen olacaktır. B) Sodyum C) Poyasyum D) Albumin M E) Klor 76 – B 73. Aşağıdakilerden hangisi interlokin 1’in etkilerinden değildir? Posm= 2 Na + Glu/18+ BUN/2.8 A) Hepatik akut-faz proteinlerinin yapımının artırılması B) Kas proteolizisi SE C) Ateş 77. Akut hiperkalsemi tedavisinde ilk yapılması gereken aşağıdakilerden hangisidir? D) Oksijen kullanımında azalma A) Hemodiyaliz E) Bazal metabolik hızda artış B) Hücre dışı sıvı volümünü artırmak 73 – D C) Furosemid D) Mitromisin Proinflamatuar sitokinler inflamasyonu artırırken oksijen kullanımını da artırırlar. E) İnorganik fosfat 77 – B 74. Aşağıdakilerden hangisi uzun süreli açlıkta görülen metabolik adaptasyonlardan birisi değildir? A) Artmış yağ oksidasyonu TU B) Ketogenezi Kalsiyumun 12mg/dl üzerinde olması kardiak acil kabul edilir . Hızla intravenöz sıvı verilerek kalsiyum dilüe edilir. C) Azalmış enerji tüketimi 78. Bir ünite tam kanda bir gün sonra en az bulunabilecek faktör hangisidir? D) Artmış glukoneogenez E) Ketozis A) FV B) F III C) F IX D) F X E) F XI 74 – D 78 – A Uzamış açlıkta keton, glukozun yerini alır. Bu yüzden glıkoneogenez azalır. Faktör V ve Faktör VIII kanda labil kabul edilir. 75. pH: 7.31, pO2: 66 mmHg, pCO2: 55.6 mmHg, HCO3: 12 mEq/L, total CO2: 14.5 mEq/L, Hb: 8 gr/dL olan bir travma hastasındaki en olası metabolik bozukluk aşağıdakilerden hangisidir? 79. Aşağıdakilerden hangisi masif kan transfüzyonunun komplikasyonlarından biri değildir? A) Hiperkalemi A) Metabolik asidoz + respiratuar asidoz B) Hipotermi B) Metabolik asidoz + respiratuar alkaloz C) Oksihemoglobin dissosiasyon eğrisinde sola kayma C) Kompanse metabolik asidoz D) Kalp yetmezliği D) Dekompanse metabolik alkaloz E) Hiperkalsemi E) Dekompanse respiratuar alkaloz 49 www.tusem.com.tr Klinik Bilimler / T 41 - 7 82 – E Masif transfüzyon Komplikasyonları: Antropometrik ölçümler Dolaşım yetmezliği, hipervolemi Vücut ağırlığı, kilo kaybı Dilüsyonel trombositopeni, trombosit fonksiyon bozukluğu Vücut kitle indeksi (BMI) Cilt altı yağ dokusu kalınlığı (triseps deri kalınlığı) Kol kas çevresi Asidoz (rutin bikarbonat yüklenmesi yapılmaz) • Biyokimyasal testler 2,3 DPG eksikliği ve Hb-O2 dissosiasyon eğrisinde sola kayma Albümin Hiperkalemi hiperamonemi Prealbumin (Transtiretin) Hipotermi (koagülasyon bozukluğu ve asidoz) Transferrin Hemolitik reaksiyonlar Retinol bağlayıcı protein MT’da en sık kanama nedeni trombositopenidir FV, FVII, FVIII, FXI eksikliği, DİK 80. Aşağıdaki cerrahi girişimlerden hangisinde proflaktik antibiyotik kullanımı gerekmez? A) Pilor obstrüksiyonunda gastrektomi B) Koledokolitiazis Kreatinin-boy indeksi Total lenfosit sayısı Deri antijen testleri (ppd, kabakulak) 83. Karaciğer yetersizliği olan, parenteral beslenen hastaya verilmesi gereken aminoasit solüsyonları nasıl olmalıdır? SE C) Nissen fundoplikasyonu D) Kolon kanseri rezeksiyonu A) Sadece esansiyel aminoasit içeren E) Travmatik ince barsak rezeksiyonu 80 – C M 79 – E B) Aromatik aminoasitlerden zengin C) Dallı zincirli aminoasitlerden zengin Sadece temiz kontamine ve kontamine yaralarda profilaktik antibiyotik kullanılır. GIS, genitoüriner sistem ve solunum sisteminin açılmayacağı ameliyatlar temiz yara kabul edilir profilaksiye gerek yoktur. Ancak bu ameliyat gruplarında protez kullanılacaksa antibiyotik verilir. D) Aromatik aminoasitlerden fakir E) Dallı zincirli aminoasitlerden zengin, aromatik aminoasitlerden fakir TU 83 – E Karaciğer yetmezliği: Yüksek karbonhidratlı, dallı-zincirli aa’lerden zengin (lösin, izolösin, valin), aromatik aa’lerden fakir, düşük proteinli beslenme tedavisi verilmelidir. 81. Lenfanjitin en sık nedeni aşağıdakilerden hangisidir? A) C.Perfringens B) Streptokok C) E.Koli D) Klebsiella E) B.Fragilis 81 – B 84. İntraabdominal absesi olan hastada yapılan sıvı ve antibiyotik tedavisine rağmen ajitasyon ve takipneik bir durum gelişiyor. Kan basıncı 70/40 mmHg, nabız 160 atım/dk ve vücut ısısı 40°C° olarak ölçülüyor. Derisinin sıcak ve kuru olduğu gözleniliyor. Foley sonda, CVP kateteri ve Swan-Ganz kateteri uygulanıyor. Bu bulgularla, hastada ek olarak aşağıdakilerden hangisi olmaz? Lenfanjit lenf yolu boyunca görülen selülittir. Kolleksiyon olmaz . Drenaj gerektirmez . En sık etken cilt kaynaklı Gr(+) koklardır (Streptokok en fazla). 82. Nutrisyonel durum değerlendirme protokolünde aşağıdakilerden hangisi bulunmaz? A) Serum prealbumin, transferrin düzeyleri A) Yükselmiş kardiyak atım B) İndirekt kalorimetri B) Düşmüş periferal rezistans C) Üre ve kreatinin düzeyleri C) Arterio-venöz oksijen farkında yükselme D) Triceps katlantı kalınlığı D) Yükselmiş serum laktat düzeyi E) Bilirubin ölçümleri www.tusem.com.tr E) Normal kan volümü 50 Klinik Bilimler / T 41 - 7 84 – C 88. Tüm yaşlarda intestinal obstrüksiyonların en sık nedeni aşağıdakilerden hangisidir? Anlatılan durum sıvı verimesine rağmen hipotansif de olduğu için bir septik şok tablosudur. Septik şokta sVO2 artarken arterio-venöz oksijen farkı (aVO2) azalır. A) Neoplazm B) İntussepsiyon C) İnflamatuar hastalık D) Adheziv bantlar E) İnkarsere herniler 88 – D 85. Aşağıdakilerden hangisi hipovolemik şok tedavisi için uygun değildir? İntestinal obstrüksiyonlar en sık ince bağırsaklarda görülür. En sık sebebi de geçirilmiş ameliyatlara bağlı adhezyon ve bantlardır. A) Ringer laktat B) Kan transfüzyonu C) Sempatomimetik ilaçlar 89. Fibroblastların travmada ortaya çıkış zamanı aşağıdakilerden hangisinde verilmiştir? ne zaman sonra ortaya çıkar? M D) Sentetik plazma ürünleri E) Kolloid solüsyon 85 – C D) Yanık E) Sepsis 86 – C D) 4-5. gün Fibroplast proliferasyon fazındaki epitelizasyon ve kontraksiyondan sorumludur. SE C) Spinal kord travması C) 2.gün 89 – D 86. Nörojenik şokun en sık nedeni aşağıdakilerden hangisidir? B) Alfa bloker ilaç B) İlk 12-24 saat E) İlk 10 gün Hipovolemik şokta intravasküler volüm artırılmaya çalışılır. Volüm artmadan vazopressör kullanımları gereksiz ve kontrendikedir. A) Spinal anestezi A) İlk 3 saat 90. Otuz yaşındaki erkek hasta yüksekten düşme nedeniyle acile getiriliyor. Batında hafif bir hassasiyet bulunuyor. Kan basıncı ve nabzı normal olan hastaya batın USG uygulanıyor. USG’de Morrison poşunda sıvı saptanıyor. Hematokrit ve lökosit ölçümleri de normal olan hastaya aşağıdakilerden hangisi yapılmalıdır? A) DPL Nörojenik şok sempatik aktivasyonun ortadan kalkmasıdır. En sık spinal kord yaralanmasıdır. TU C) Laparotomi B) Anjiografi D) BT E) Sadece izlem 90 – D Künt karın travmalarında öncelikle USG (FAST ) yapılması uygundur. Ancak en iyi görüntüleme abdomen BT’dir. Ancak tomografi sadece hemodinamisi stabil hastalarda yapılır. BT hem intraabdominal , hem retroperitoneal sahayı görüntüleyebilecek en iyi yöntemdir. 87. Altmış beş yaşındaki bir kadının, kan transfüzyonu yapılmasını gerektiren masif alt GİS kanaması vardır. Kanamanın en olası sebepleri aşağıdakilerden hangileridir? A) Kolon kanseri, volvulus B) İntusssepsiyon iskemik bağırsak hastalığı C) Divertiküloz, anjiodisplazi 91. Daha öncesinde sağlıklı olan 35 yaşında bir kadın sıvıları yutarken zorlanma ve bazen regürjitasyondan şikayet ediyor. Manometrik çalışmada, özefagus alt sfinkter basıncında artış ve gövdede aperistaltik kontraksiyonlar izleniyor. D) Meckel divertikülü, soliter rektal ülser E) Ülseratif kolit, anal fissür 87 – C Erişkinlerde alt GIS kanamaları en sık sebep divertiküler kanamadır. Masif alt GIS kanamalarının en sık sebebi de divertiküler kanamadır. Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? A) Özefagus kanseri B) Akalazya C) Reflu özefajit D) Epifrenik divertikül E) Plummer-Vinson sendromu 51 www.tusem.com.tr Klinik Bilimler / T 41 - 7 91 – B 95. Yirmi yaşındaki bayanda en sık görülebilecek tiroid kanseri aşağıdakilerden hangisidir? Pardoksik yutma güçlüğü motilite bozukluğunu gösterir. Ayırıcı tanı için yapılan manometrik çalışmada hem gövde hem de alt sfinkter de bozukluk varsa bu akalazyadır. A) Lenfoma B) Papiller karsinom C) Anaplastik karsinom D) Foliküler karsinom E) Medüller karsinom 95 – B 92. Aşağıdaki kolon ve rektum poliplerinden hangisinin malignensi içerme olasılığı en yüksektir? A) Villöz adenom B) Jüvenil polip C) Tübüler adenom D) İnflamatuar polip Her yaş grubunda en sık tiroid kanseri papiller tiroid kanseridir. 96. Daha önce meme hastalığı öyküsü bulunmayan 43 yaşında hasta sağ memesinin üst iç tarafında 2 cm’lik bir kitle ile geliyor, kitle aspire ediliyor. Aşağıdakiler durumların hangisinde biyopsi endikasyonu vardır? E) Hiperplastik polip M 92 – A A) Sıvı yeşil-siyah ise Polipin 1 cm’den büyük olması B) Sıvı sitolojisinde şüpheli hücre yoksa Sayıca çok olması C) Rezidüel kitle kalmışsa Villöz yapıda olması D) Kitle 1 yıl içinde tekrarlarsa Sesil olması kanser gelişim riskini artırır. SE E) 2 ay içinde üst dış kadranda bir kitle görülürse 96 – C 93. Aşağıdaki bulgulardan hangisi daha çok sağ kolon kanserli hastalarda görülür? 2 kez aspire edildikten sonra tekrarlayan Aspirasyonda kanlı sıvı gelen A) Obstrüktif bulgular B) Gaytada açık renkli kan Rezidü doku kalan C) Anemi tablosu Kuvvetli aile öyküsü olan fibrokistik hastalıklarda biyopsi gerekir. E) Alt abdominal ağrı 93 – C D) Konstipasyon 97. Aşağıdakilerden hangisi meme kanseri için bir risk faktörü değildir? Sağ kolon kanserleri hipokrom mikroster anemi • Sol kolon tümörleri obstrüksiyon A) Geç menapoz B) Nulliparite • Rektum tümörleri kanama ile gelir. C) Geç menarş D) Endometrial kanser öyküsü TU • E) Obezite 97 – C 94. Kolanjitin tedavisinde aşağıdakilerden hangisi uygulanmaz? Erken menarş, geç menapoz, nulliparite, risk faktörüdür. A) Koledok dekompresyonu 98. Huzursuzluk, ağlama şikayeti ile getirilen sekiz aylık erkek çocuğun yapılan hemogram ve tam idrar analizi normal bulunuyor. US’de sol böbrek AP çapı 14 mm’dir. B) Kolesistostomi C) IV antibiyotikler D) Altta yatan sebebin düzeltilmesi E) Perkütan transhepatik kolanjiyografi Hastada bu aşamadan sonraki en uygun yaklaşım aşağıdakilerden hangisidir? A) Pyeloplasti 94 – B B) Nefrostomi Akut kolenjit tedavisinde önce destek tedavisi (sıvı elektrolit –analjezi), antibiyotik tedavisi yapılır. C) Kısa dönem aralıklarla seri USG ile takip Safra yolunun drenajı sağlanır. Bu mümkünse ERCP ile yapılamazsa cerrahi yöntemlerle yapılır. E) Bir ay sonra idrar kültürü ile takip www.tusem.com.tr D) İki yaşından sonra USG ile takip 52 Klinik Bilimler / T 41 - 7 98 – C 4) Sistinürü 1) Konjenital Üreteropelvik Darlık a- Heterozigot tip • Üreterin en sık konjenital anomalisidir. b- Homozigot tip: Taş oluşumu açısından çok önemli • Erkeklerde ve solda daha sık görülür. 5) Hipositratüri • Çocukluk çağında hidronefrozun en sık ve en önemli nedenidir. a- İdiopatik Komplikasyonları c- Kronik diyare sendrom • Obstüriksiyon 6) Hipomagnezüri • Enfeksiyon 7) Ksantinüri: Ksantin oksidaz eksikliği • Üreterolitiazis 8) Renal Tubuler Asidoz (RTA tip 1,2,4), hiperparatroidi, hiperkalsemi b- Distal renal asidoz • Hidronefroz M • Tanı; IVP, retrograd pylelografi, diüretikli renogram ile konulabilir. TAKİP: kısa dönem usg ile yapılır AP 20 mm üzerinde olursa operasyon planlanır 99. Tekrarlayan taş öyküsü olan 56 yaşındaki bir hastada yapılan SE taş analizinde, kalsiyum okzalatmonohidrat bulunmuştur. Bu duruma aşağıdakilerden hangisinin neden olması beklenmez? A) Hipersitratüri B) Hiperkalsiüri C) Hiperkalsemi D) Hiperokzalüri E) Hipomagnezüri 99 – A Metabolik nedenler A) Scheibe Aplazisi B) Waardenburg Sendromu C) Keratozis obturans D) Perilenf fistülü E) Alport sendromu TU 1) Hiperkalsüri 100. Aşadakilerden hangisinin iletim tipi işitme kaybına yol açma olasılığı en yüksektir? a) Absorptif Tip-1 Tip-2 b) Renal 100 – C İletim tipi işitme kayıpları nedenleri • Konjenital ve herediter patolojiler • Anotia, Mikrotia, Marfan Send, Crouzon hastalığı, Osteogenezis imperfekta, Down Send, Turner Send, Hurler Send, Otoskleroz • Enfeksiyonlar ve inflamasyon • Eksternal otit, Otitis media, Timpanoskleroz, Tbc, Sifiliz • Metabolik ve sistemik bozukluklar • Artritler(RA),Wegener, Fibröz displazi, Keratozis obturans • Neoplazmlar • Osteom, Skuamöz hücreli karsinom, Globus jugulare,Melanom, Hemanjiom , • Travma • Barotravma, Temporal kemik fraktürü (longitudinal) • İatrojenik • Cerrahi yetersizlik veya komplikasyon, Travmatik DKY temizliği c) Resorptif 2) Hiperoksalüri a- Diyete bağlı b- Primer hiperoksalüri Tip-1: Alanine-glyoxylate aminotrasferaze Tip-2: Glyoxylate reduktase enzimleri yetersizliği c)-Enterik hiperoksalüri 3) Hiperürikozüri a- Proteinden zengin gıdalarla beslenme b- Gut hastalığı c- Glikojen depo hastalığı d- Myeloproliferatif hastalıklar ve kemoterapisi e- Çeşitli maligniteler 53 www.tusem.com.tr Klinik Bilimler / T 41 - 7 101. Kırk beş yaşında erkek hasta gün içinde uykuya dalma, 102. Aşağıdakilerden hangisi erişkinde akut dakriosistitin en sık nedenidir? gece horlama ve nefesinin durması şikayeti ile hastaneye eşi ile birlikte başvuruyor. Hastanın kısa boylu ve obez A) S. Pnömoni olduğu görülüyor. Fizik muayenesinde kan basıncı 90/60 B) H. İnfluenza mmHg, nabız 85/dakika, oksijen satürasyonu %89 olarak C) Beta hemolitik streptokoklar ölçülüyor. Akciğer oskültasyonu normal bulunuyor. D) S. aureus Bu hasta için altın standart tanı yöntemi aşağıdakilerden hangisidir? E) C.albicans A) Polisomnografi 102 – D B) BİBAP titrasyonu Dakriosistit C) Akciğer grafisi • Nazolakrimal kesenin iltihabıdır. D) Epworth uykululuk scalası Erişkinlerde Akut dakriyosistit→ S. aureus (en sık) bazen beta hemolitik streptokoklar M E) Gece boyunca nabız oksimetre takibi Kr. Dakriyosistit → S. Pnömoni, C.albicans (nadir) 101 – A Çocuklarda A.Dakriyosistit → H. İnfluenza etkendir. Uyku apne sendromu • Kanalda tıkanıklık yaparak gözyaşı bezini ağrılı şişirir. • Uyku sırasında velo veya orafarenksteki kollapsa bağlı solunumun 10 sn ile 2 dk durmasıdır. SE Kronik formda nazolakrimal kanal tıkanıklığına bağlıdır, süpüratif belirtiler yoktur. Üzerine basmakla punktumdan saydam mukoid bir sıvı gelişi görülür • Obesite en önemli predispozan faktördür. Çocuktaki sık neden; adenoid veya tonsil hipertrofisidir. • Erkeklerde 3 kat fazladır. 103. Aşağıdakilerden hangisi lökokori nedenlerinden değildir? • Santral (SSS’ne bağlı), obstrüktif (solunum sistemine bağlı) ve miks olabilir, sık olanı obstrüktif olandır. A) Astrositom B) Coats hastalığı • Sabah yorgunluğu, horlama, gün içinde uyuklama ve sık baş ağrısı şikayetleri vardır. Kalp dolaşım sisteminin baskılanmasına yol açabilir. Hipertansiyon, kalp yetmezliği ve kalpte ritm bozuklukları eşlik eder. Gece ölmeleri sıktır. C) Primer persistan hiperplastik vitreus D) Premature retinopatisi TU E) Retinis pigmentoza • Muayenede; uzun uvula, dar velofarengeal mesafe, yumuşak damakta uzunluk, hiperplastik dil kökü saptanabilir. 103 – E • Tanı için en değerli yöntem polisomnografi (uyku sırasında EEG, EMG, EKG, göz hareketleri, nasal ve oral hava akımının ölçümü, O2 satürasyonu ölçümü tetkiklerine dayanır) dir. Bu test primer horlama ile apneyi ayırt eden testtir, ayrıca apnenin santral mi yoksa Periferik mi olduğunu ayırt eder, apnenin süresi ve şiddetini test eder. Lökokori nedenleri Retinablastom (Yenidoğanda en önemli neden) • Konjenital katarakt • Primer persistan hiperplastik vitreus • Premature retinopatisi (ROP) (Yenidoğanda yüksek 0₂ verilemesiyle oluşur) • Bu testte solunum bozukluğu indeksi elde edilir, bu indeks 1 saatte oluşan apne (hava akımının 10 sn. den fazla durması) ile hipopne (hava akımının %50 den fazla azalması) toplamıdır. • Tedavide; Hasta zayıflatılır. Uyku sırasında ağız protezleri (Dil ve çeneyi önde tutan) verilebilir. Nasal continuous positive airway pressure-CPAP (maskeyle sürekli pozitif basınçlı hava) kullanılabilir. Apne hipopne fazları olmayan, sürekli horlama ve düşük obstriktif uyku apnesi olanlarda uvulopalatofarengoplasti yapılabilir. www.tusem.com.tr • 54 • Kongenital toxoplazmozis • Retina dekolmanı • Kolobomlar • Coats hastalığı (Retinada anormal damarlanma) • Norrie hastalığı • Retinal displazi • Astrositom Klinik Bilimler / T 41 - 7 106 – C 104. Aşağıdaki kemik tümörlerinden hangisi radyolojik olarak tüberküloz ile karışabilir? OMFALOSEL A) Kondrosarkom • Karın duvarındaki geniş bir defektten göbek kordonu yapısındaki translusent avasküler membrandan oluşan bir kese içinde karın içi organların dışarıya doğru herniye olmasına omfalosel denilir. Göbek kordonu kese üzerindedir. B) Fibröz displazi C) Eozinofilik granülom D) Kondroblastom • Fascia defekti 3 cm altındaysa umbilikal kord hernisi denilir, bu tip omfaloselde ek anomali oranı az ve prognoz iyidir. Cerrahi onarım yapılmazsa kendiliğinden epitelize olarak uzun bir göbek cildi şeklinde karşımıza çıkar (cutis navel). E) Dev hücreli tümör 104 – D • Omfaloselde defekt büyük olsa dahi karın duvarı ve rectus abdominis kasları normal gelişmiştir, ancak abdominal kavite daha küçüktür. Genellikle karaciğerde kese içine herniye olmuştur. M 105. Aşağıdakilerden hangisi Perthes Calve Leeg hastalığında prognozu etkileyen en önemli faktördür? • Sıklıklığı 1/4000 canlı doğumdur. Erkek kız oranı 1.5/1’dir. Ailesel olgular, ikiz omfaloseller bildirilmiştir, hatta omfalosel kesesi ile yapışmış yapışık ikizlerde mevcuttur (omfalofagus). A) Cinsiyet B) Femur başı-asetabulum ilişkisi C) Fizisteki büyüme bozuklukları E) Yaş 105 – E Prognozu etkileyen faktörler • Tanı; prenatal gebeliğin 13. haftasından itibaren karın duvarı defektleri saptanabilir. Maternal AFP yüksektir. SE D) Kilo • Tedavi; öncelikle bağırsak distansiyonunu önlemek için nazogastrik dekompresyon yapılır. Küçük ve orta büyüklükteki keselerde karın duvarı primer onarımı ile organlar karın içine yerleştirilir. Karın içi basıç artışı olacaksa silo ile onarım sonrası geç primer onarım planlanmalıdır. Kese çok büyük ve ek anomaliler varsa kese üzerine kurutucu ve epitelizasyonu hızlanırıcı olarak alkol, mersol, povidon iyodür gibi solüsyonlar sürülür. İleriki yaşlarda dev ventral herninin onarımı yapılır. • Hastalığın 8 yaşından sonra başlaması (küçük yaşlarda başlayanlarda prognoz iyidir) (en önemli prognostik faktördür) • Cinsiyet (kızlar prognoz kötü) • Prognoz omfaloselin büyüklüğüne ve ek anomalilerin ciddiyetine göre değişir. TU • Tutulum oranı • Femur başı-asetabulum ilişkisi • Fizisteki büyüme bozuklukları Omfalosel ek anomaliler • Kalça hareket kısıtlılığı • Kardiak malformasyonlar: (Fallot tetrolojisi %33, ASD %25) • Kilo • Kromozom anomalisi (%18): Trizomi 13,15,18,21 • Radyolojik bulgular, lateral epifizyel kalsifikasyon, geniş metafizyal kist olması( Satürn fenomeni), Gage işareti, horizontal fizis, femur başı subluksasyonu. • Beckwith-Wiedemann Sendromu (%12):Mikrosefali, eksomfalos, makroglossi, gigantizm’den oluşan bir sendromdur. Pankreas adacık hiperplazisi (nezidioblastozis) nedeniyle hipoglisemi çok sıklıkla beraber görülür. • Hipogastrik omfalosellerde mesane ekstrofisi, hindgut anomalileri, renal malformasyonlar sık görülür. 106. Aşağıdakilerden hangisi omfaloselin özelliklerinden biri değildir? • Alt Midline Sendromu (OICS sendromu): Kloakal ekstrofi ile beraber sakral anomaliler, myelomeningosel, hidro veya diastometamyeli, iskelet anomalileri beraber görülür. A) Defektin kese ile kaplı olması • Üst Midline Sendromu (CANTRELL Pentalojisi): Omfalosel, ön diafragma hernisi, sternal kleft, ektopia kordis, kardiak anomali (VSD sık). B) Solid organların kese içinde yer alabilmesi C) VSD sık eşlik etmesi D) Rotasyon anomalisinin sık olması • Rieger sendromu: Yarık damak ve iskelet anomalileri vardır. E) Sindirim sistemi dışında anomalilerin sık olması • Prune Belly sendromu: Karın kaslarını zayıf olması, inmemiş testis, üriner anomaliler 55 www.tusem.com.tr Klinik Bilimler / T 41 - 7 107. Çoçukluk dönemimdeki primer peritonitin en sık nedeni aşağıdakilerden hangisidir? 109. Yapışık ikizlerde en sık rastlanılan form aşağıdakilerden hangisidir? A) E. Coli B) B. fragilis A) Torakopagus B) Kraniopagus C) Anaeroblar D) S. aureus C) Parapagus D) Pıyopagus E) S. Pnömonia E) Omfalopagus 109 – A Yapışık ikizliğin en sık nedeni torakopagustur.Güncellenmiş bir bilgidir. Eskiden en sık neden olan parapagus(yandan yapışıklık) burda çeldirici şıktır. 107 – A Primer Peritonit • Karın içi organlardan kaynaklanmayan genital, üriner ve sindirim sisteminden translokasyonla veya direkt yayılım göstererek hızla ilerleme eğilimindedir. • Mortalite; %7-15 arasında değişir. Bu amaçla en sık kullanılan ligament aşağıdakilerden hangisidir? A) Ligamentum teres uteri SE 108. Aşağıdakilerden hangisi biyoprotez ile kapak replasmanı endikasyonlarından biri değildir? A) Hemodiyaliz hastaları M • Kesin tanı için bakteri gösterilmelidir. E. Coli (%70), B. fragilis, anaeroblar sorumludur. 110. 4 yıl önce vajinal histerektomi operasyonu geçiren 60 yaşındaki hasta vajenden sarkan kitle nedeni ile jinekoloji polikliniğine başvuruyor. Yapılan jinekolojik muayenede cuff prolapsusu tanısı konulan hastaya vajinal yoldan ligamentosüspansiyon operasyonu planlanıyor. • Lökosit çok yüksektir. Parasentezte; 500/mm3, granulosit ve/veya bakteri , %40 + B) Kardinal ligament C) Sakrosipinöz ligament B) Warfarin kullanımında takip ve hekim-hasta uyumu sorunu olan hastalar D) Sakrouterin ligament E) Pektineal ligament C) 65 yaşın altında ve tromboembolik risk faktörü olmayan, AVR yapılması gereken hastalar 110 – C Vajen cuff süspansiyon operasyonunda kullanılan iki önemli ligament; sakrospinöz ve sakrotuberoz ligamanlardır. Bu amaçla en sık kullanılan ligament sakrosipinöz ligamenttir. Sakrospinöz süspansiyon operasyonunda, vajinal cuff (vajen tepesi) sakrospinöz ligamana bilateral veya unilateral tespit edilir. D) 70 yaşın üzerinde ve tromboembolik risk faktörü olmayan, MVR yapılması gereken hastalar TU E) Hamile kalmak isteyen kadın hasta 108 – C Biyoprotez ile Kapak Replasmanı Endikasyonları 111. • Warfarin kullanamayan veya kullanmak istemeyen hastalar • 65 yaşın üzerinde ve tromboembolik risk faktörü olmayan, AVR yapılması gereken hastalar • 70 yaşın üzerinde ve tromboembolik risk faktörü olmayan, MVR yapılması gereken hastalar • Tromboze mekanik kapak yerine kapak replasmanı I. II. Vajen kanseri Over kanseri III. Serviks kanseri IV. Vulva kanseri V. Endometrium kanseri Yukarıdaki jinekolojik tümörlerden hangileri en sık birlikte görülür? • Hiperkalsemik olanlar, hemodiyaliz hastaları, böbrek yetmezliği olanlar A) II ve IV B) II ve III • Warfarin kullanımında takip ve hekim-hasta uyumu sorunu olan hastalar C) III ve IV D) I ve V E) I ve III 111 – D • Hamile kalmak isteyen kadın hasta En sık birlikte görülen jinekolojik tümörler; over ve endometrium kanseridir. www.tusem.com.tr 56 Klinik Bilimler / T 41 - 7 112. Kan dolaşımında bulunan en potent androjen aşağıdakilerden hangisidir? 114. Aşağıdakilerden hangisi anormal uterin kanamaya yol açan yapısal nedenlerden biri değildir? A) Dihidrotestosteron B) DHEA-S A) Endometrial polip C) Androstenedion C) Endometrium kanseri D) Myoma uteri D) DHEA E) Ovulatuar disfonksiyon E) Testosteron 114 – E 112 – E Anormal uterin kanama sınıflandırması 2011 yılında FİGO(uluslararası obstetri ve jinekoloji federasyonu) tarafından değiştirilmiştir. Bugün için klasik textbooklara geçmiştir. Bundan dolayı sorulması muhtemel bir alandır. Avuç içinde metalik parayı simgeleyen PALM-COEİN şeklinde kısaltılmıştır. PALM olan kısaltma yapısal nedenleri simgelerken COEİN nonyapısal nedenleri ortaya koymaktadır. M En potent androjen Dihidrotestosteronur. DHT Sadece periferde androjen reseptörlerinde üretilir. Dolaşımda bulunmaz. Dolaşımdaki en potent androjen Testosterondur. DHEA-S en az potent olan ve dolaşımda en fazla bulunan androjenik hormondur. PALM: P(Polip), A(adenomyozis), L(leiomyoma), M(malignensi/hiperplazi) 113. Yirmi yedi yaşında miadında gebe ve 4cm servikal açıklığı olan anne adayına yapılan dijital muayenede kulak tuşelenmektedir. Bu olguda ön planda aşağıdaki fetal prezentasyon şekillerinden hangisi düşünülmelidir? B) Alın geliş C) Oksiput posterior geliş D) Asinklitik geliş E) Sinsiput geliş 113 – D COEİN: C(koagülopati), O(ovulatuar disfonksiyonlar), E(endometrial nedenler, örneğin endometrit), İ(iatrojenik nedenler, örneğin doktorun verdiği KOK),N(sınıflandırılamayan nedenler, örneğin endometrial arteriovenöz malformasyonlar) SE A) Yüz geliş B) Adenomyozis TU Sagittal sütürün symphysis pubis ve promontoyuma olan mesafesi eşit olması durumuna sinklitizm denir. Bu durumun dışı durumlar asinklitizmdir. Normal doğumda görülebilir Persiste ederse doğum imkansız hale gelir. Asinklitik geliş bir lateral defleksiyon geliştir. Klinik olarak tuşede ele kulak gelebilir ve sütür sagitalis palpe edilemeyebilir. 115. Spontan abortus materyalinde aşağıdaki trizomilerden hangisine rastlanılmamıştır? A) Trizomi 16 B) Trizomi 22 C) Trizomi 1 D) Trizomi 13 E) Trizomi 15 115 – C Abortus materyallerinde yapılan incelemelerde Trizomi 1 hiç rastlanılmamıştır. Spontan abortus en sık neden olan kromozomal anomali otozomal trizomilerdir(tus sorusu).Trizomiler içinde de en sık Trizomi 16 spontan abortusa neden olur. Ama kromozomal anomaliler tek tek ele alındığında Monozomi X(turner sendromu,45X0) en sık nedeni oluşturmaktadir. 57 www.tusem.com.tr Klinik Bilimler / T 41 - 7 116. 117 – C I. II. Dismenore Amenore III. Endometriozis a) Turner Sendromu(45 X0: Monozomi X)—gonadal disgeneziler içinde en sık neden IV. Fonksiyonel over kisti b) 46 XX Saf Gonadal Disgenezi Yukardakilerden hangisi veya hangileri Levonorgestrelli rahim içi aracın(LNG-RİA) neden olduğu durumlardan biri değildir? HİPERGONADOTROPİK AMENORE NEDENLERİ 1-Gonadal Disgeneziler (En sık) c) 46 XY Saf Gonadal Disgenezi (Swyer Sendromu) 2-Frajil X Sendromu 3-Gonadotropin Reseptör Mutasyonları 4-Rezistan Over Sendromu (Savage Sendromu) 5-Otoimmün Ooforit (Blizzard Sendromu) A) Yalnız I 6-Galaktozemi B) Yalnız II 7-Enzim Defektleri a) 17 a-Hidroksilaz ve 17,20 Desmolaz eksikliği b) Aromataz eksikliği c) Konjenital Lipoid Adrenal Hiperplazi M C) II ve III D) I ,II ve III 8-Radyasyon ve Kemoterapi E) II,III ve IV 9-Enfeksiyonlar(kabakulak) 116 – C SE Levonorgestrelli rahim içi aracın(LNG-RİA) kontrasepsiyon dışı neden olduğu durumlar önemlidir. 118. Postmenapozal hormon replasman tedavisi (HRT) ve kanser ilişkisinde aşağıdakilerden hangisi doğrudur? LNG-RİA: Dismenore ve endometriozis tedavisinde kullanılmaktadır. A) Serviks kanser riskini artırır. Bunların yanında amenore,progesteron kırılma kanaması ve fonksiyonel over kistlerinde artışa neden olabilir. LNG-RİA EK KULANIM ALANLARI • • • • C) Endometrium kanser riskini azaltır. Menoraji Kanama diatezi ve antikoagülasyon bozuklukları Adet ile kan kaybının azalması(%80) nedeni le hb ve serum demir miktarını artırır,anemi azalır Uterin volümü azaltır,bu nedenle myom ve adenomyozisin gelişimini,dismenore ve menorajisini azaltır. Endometriozis,primer-sekonder dismenore,disparoni ve end.hiperplazi tedavisinde etkilidir Postmenopozal HRT alan veya tamoksifen kullanan hastalarda hiperplazi ve polip gelişimine karşı etkilidir PIH genel popülasyon ve bakırlı RİA kullanan hastalara göre daha az Ektopik gebeliği azaltır Endometrium CA’yı azaltır D) Kolorektal kanser riskini azaltır. E) Meme kanseri riskini azaltır. 118 – D HRT ve kanser ilişkisi TU • B) Epitelyal over kanseri riskini azaltır. • • • • Riski artırır. Epitelyal over kanseri Riski hafif artırır. Endometrium kanseri Östrojen ve progesteronu birlikte içeren preparatlarda bu risk artmaz. Fakat sadece östrojen(ERT) içeren ajanlarda bu risk artar Kolorektal kanser Riski azaltır Serviks kanseri Riski değiştirmez 119. Endometriyozise bağlı ağrının medikal tedavisinde yeri olmayan tedavi yaklaşımı aşağıdakilerden hangisidir? 117. Aşağıdakilerden hangisi hipergonadotropik amenorenin en sık nedenidir? A) Levonorgestrelli rahim içi araç A) X kromozomunda parsiyel delesyon B) Mifepriston B) Frajil X sendromu C) GnRH analogları C) Monozomi X D) Anastrazol D) Galaktozemi E) Tamoksifen E) Savage Sendromu www.tusem.com.tr Meme kanseri 58 Klinik Bilimler / T 41 - 7 119 – E • Endometriozis endometrial gland ve stromanın uterin kavite dışında herhangi bir yerde yerleşmesi olarak tanımlanan kronik,ilerleyici estrojen bağımlı bir hastalıktır • Klinik olarak karşımıza sekonder dismenore, kronik pelvik ağrı, infertilite, disparoni, over kisti-kist rüptürü(endometrioma) şeklinde çıkabilir. Sekonder dismenorenin en sık nedenidir.Ayrıca kronik pelvik ağrıya en sık endometriozis ve pelvik adezyonlar neden olmaktadır. • Tedavide medikal ve cerrahi alternatifler vardır. Medikal tedavinin temel amacı ağrıyı ortadan kaldırmaktır. Uyguladığımız medikal tedavinin infertilite üzerine olumlu bir etkisi yoktur. Medikal Tedavide Kullanılan Preparatlar NSAİİ KOK Progesteron(MPA ,LNG-RİA) Gestrinon Danazol Gnrh Analogları Aromataz inh (anastrazol) Mifepriston, onapriston Medikal tedavi etkisiz ise Fertilite isteği varsa 3-4 cm den büyük endometriotik kist varlığında Evre 3 ve 4 endometrioziste tercih edilir Bu amaçla: Kistektomi(nüksü en az olan yöntem) Adezyolizis Koterizasyon Presakral nörektomi Son olarak Total abdominal histerektomi ve bilateral salpingooferektomi yapılabilir M • • • • • • • • Cerrahi Tedavi A) Oligohidroamnios D) Trizomi 21 120 – D SE 120. Pregestasyonel diyabetik kadınlarda gebelik sırasında aşağıdakilerden hangisinin sıklığı normal popülasyona göre artış göstermez? B) Polihidroamnios C) Abortus E) Preeklampsi Pregestasyonel ve gestasyonel diyabetin ayırımı TUS açısından bilinmesi gereken bir konudur. Her iki durumda kromozomal anomali insidansı normal popülasyona göre değişmez. Gebelik öncesi diyabet durumunda HbA1c düzeyi ile orantılı olarak konjenital anomali riski artar. Fakat gestasyonel diyabette konjenital anomali riskinde artış yoktur. TU Ayrıca vasküler tutulumu olan pregestasyonel diyabet olgularında intrauterin gelişme geriliği(IUGR) ve oligohidroamnios gelişebilir. Damar tutulumu yoksa beklenen durum makrozomi ve polihidroamniostur. PREGESTASYONEL DM KOMPLİKASYONLARI GESTASYONEL DM KOMPLİKASYONLARI • Preeklampsi • Makrozomi • Preterm doğum-preterm eylem • Artmış intrauterin ölüm(son trimester) • Makrozomi-IUGR • Hipertansiyon • Spontan-habituel abort • Artmış sezaryen oranı • Konjenital malformasyon • İntrauterin ölüm • (açıklanamayan) • Artmış perinatal mortalite • Polihidroamnios • Retinopati-nefro-nöropati • Oligohidroamnios 59 www.tusem.com.tr TU SE M Klinik Bilimler / T 41 - 7 www.tusem.com.tr 60