T.B.M.M. B : 32 dir bu kârı yapanlar? Halis Toprak'tır, Eczacıbaşı'dır, KARTONSAN gibi firmalar­ dır ve ithalatçılardır. Gene, grevin başlangıcında, SEKA'da ortalama kâğıt fiyatı 859 bin lirayken, sıfır gümrükle ithal edilen kâğıdın fiyatı 1 milyon 160 bin Türk Lirasıydı. Eğer, toplusözleşmede istenenler verilseydi, iş­ çiler için 90 milyar para verilecekti; işve­ renin katı tutumu yüzünden, bu para ve­ rilmediği için, işyerinin zararı 129 milyar dolayındadır. Değerli arkadaşlarım, Hükümetin Seydişehir Alüminyum Tesislerindeki grevde tutumu buydu. Eğer, grevde geçen süre içerisinde işverenin zararı işçilere ve­ rilmiş olsaydı 40 - 50 milyar daha kârlı olacaktı. Şimdi, Sayın Kahveci, "Kurtarma modeli çok basit aslında; ama işçi, 'Ben dayanamıyorum' diyor. Ben de diyorum ki, senin dayanamadığını biliyorum; ama, gel senin konut sorununu çözelim, bu mo­ del gerçekleşirse işçi ücretleri de düzelecektir" diyor. işçilerden ve sendikacılardan, Sayın Kahveci'nin konut sorununu nasıl çöze­ ceğini sordum; şöyle dediler: "Belediye­ den arsa talep edeceksin, belediye arsayı verecek, biz de Toplu Konuttan fon ver­ meye çalışacağız; böylece, nasip olursa, ileride ev sahibi olacaksın ve bu sıkıntıdan kurtulacaksın." Kahveci devam ediyor: " O zaman, bu kuruluşu da özelleştiririz, işçi de iste­ diği ücreti rahatça alır'' diyor. Asıl amaç bu. işyerini, işçinin hiç suçu yokken kâr ettirmeyeceksiniz, "Bu işyeri kâr etmiyor, özelleştirelim" deyip, özelleştirdikten son­ ra kâr ettireceksiniz ve böylece özel sek­ törü biraz daha palazlatmış olacaksınız... Sayın milletvekilleri, çevre kirliliğin­ den söz ediliyor; ama işçinin, ne izmit'in 30 . 11 . 1988 O : 1 çevresinin kirlenmesiyle ne de teknoloji­ nin geri olmasıyla yakından uzaktan ilgi­ si yok. Eğer bugün İzmit Körfezi balıkla­ rın yaşayamadığı duruma gelmişse, bu, plansız, programsız ve yalnızca kârdan başka bir şey düşünmeyen talan düzeni­ nin bir sonucu. Biz de balıkların yaşama­ sını istiyoruz; ama Türkiye'de balıkların insanlardan önde geldiğini kabul etmek durumundayız; hem insanlarımızı yaşatmalryız, hem balıklarımızı yaşatmalıyız ve hem de çevremizi temiz tutmalıyız tabiî. Çok değerli arkadaşlarım, kısaca, Maden - İş kolundaki bir gelişmeden de söz etmek istiyorum. Zonguldak'ta maden işçileri, yeterli olmasa da, önemli ölçüde ücretlerini artıran bir toplusözleşme im­ zaladılar; ama aynı işkolunda bundan bir iki ay önce imzalanan toplusözleşmeye gö­ re, Tunçbilek, Soma, Seyitömer, Kangal, Orhaneli, Keleş, Erzurum, Yatağan, El­ bistan gibi işyerlerinde çalışan 28 500 iş­ çi, grev hakkı olmadığı için, Zonguldak iş­ çilerinden ayda 130 bin lira geride kaldı­ lar. Bu fark daha önce, 1.7.1988'de ayda 30 bin lira civarındaydı. Bu işçiler, "Bi­ zim grev hakkımız olmadığı için bu kadar geri kaldık" diyorlar. Sayın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı,"Biz işçileri sizden çok seviyoruz" diyordu. Biz bu kürsüde, "Bu işçilere de grev hakkı verilmelidir. Özgür toplusöz­ leşme düzeninde grev hakkı olan işçi, hak­ larını daha sağlıklı bir biçimde alabilir" dediğimizde, sözümüzü dinletemedik ve bu 28 500 maden işçisi bugün inim inim inliyor. Değerli milletvekilleri, asıl sorun şu: özgür toplusözleşme düzenine önemli öl­ çüde müdahale var. Kamu-Sen, Kamu-İş, Tühis gibi işveren sendikaları Başbakan­ lık genelgesiyle kurduruldu ve sendikala­ rın karşısına bunlar oturmaktadırlar. Sen­ dikanın grev hakkı yoksa, bu işveren sen-