KIDVAT dism, Judaism, Christianity and Islam kılade takılınasına (New Del hi 1978). Yazarın 1920'li yıllarda yazdığı makalelerden oluşmuştur. hayvanın sırtından Kıdval'nin bunlardan başka Swaraj and How to Obtain it(Lucknow 1924) ve PanIslamism and Bolshevism (London 1937) adlı iki eseri ve birçok risalesi neş­ redilmiştir. Hisaleleri arasında The War akıtmak taklid, aynı amaçla veya hörgücünden kan suretiyle işaretlenmesine iş'ar denir. Bu risalelerin hemen hemen tamamı 1920-1925 yılları arasında Türkçe'ye tercüme edilerek Sebilürreşdd'da yayım­ Kılade Kur'an-ı Kerim'de çoğul şekliyle (kalaid) iki ayette geçmektedir (el-Maide 5/2, 97). Bu ayetlerin ilkinde, "Ey iman edenler! Allah'ın koyduğu sembollere, kutsal hac ayına, kurbaniara ve nişanla­ rına (yahut nişanlı kurbaniaraJ saygısız­ lıkta bulunmayın" buyurulur. Ayette "AIlah'ın koyduğu sembol"lerden biri olarak nitelenen kıladenin kurbanlık hayvanı her türlü saldırıdan korumak, ayrıca fakirierin bu hayvanı tanıyıp kurban edildikten sonra payiarına düşeni almak için top- lanmıştır. lanmalarını sağlamak amacıyla takıldığı and Gad; Muslim Interests in Palestine; Three Great Martyrs-Socrates, Jesus and Hosein; Harem, Purdah or Seclusion; Miraculous Fish; Ho pe; Islam and Socialism adlı çalışmaları bulunmaktadır. BİBLİYOGRAFYA : Jndia Office Records, L/P& S/7 /199, nr. 521; L/P& S/3/460, nr. 3975; Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Arşivi, Donanma Cemiyeti Evrakı, nr. 141, XXVII, 42; N. Kumar Jain, Muslims infndia, A Biographical Dictionary, New Delhi 1983, ll, 22-23; Kamil Uzun, Müşir Husain Kudvay ve Sebilürreşad'daki Makaleleri (lisans tezi ." 1992). AÜ ilahiyat Fakültesi; F. Robinson, Separatism Among fndian Müslims, New Delhi 1993,s. 203,208,310-311,312,343,379-380; Azmi Özcan, Pan-İslamizm: Osmanlı Devleti, Hindistan Müslümanları ve İngiltere (18771924), Ankara 1997, s. 175-177,200-204, 237; a.mlf., "Encümen-i Huddam-ı Ka'be", DİA, Xl, 178-179; Tanin, İstanbul18 Temmuz 1326; SM, sy. 103 (1326). s. 434-435; sy. 104 (1326). s. 457-458; The Observer, Lahare 28 November 1906; S. T. Wasti, "Mushir Hosain Kidwai and the Ottoman Ca use", MES, XXX/2 ( 1994). s. 252-261; Zafaru'l-lslam Khan, "Muıillir ı:ıu­ sayn Kidwa'i", EF (İng.). VII, 678; M. Naeem Qureshi, "Hindistan Hilafet Hareketi", DİA , XVIII, 109-111. AzMiÖzcAN kabul edilir. Kurtubl, kurbanlık hayvanı bu şekilde işaretiernenin Hz. İbrahim'den gelen bir sünnet olduğunu, Cahiliye döneminde de varlığını sürdürerek İslam dinince onaylandığını belirtir. Resul-i Ekrem bir hadisinde, "Ben saçlarımı toplayıp bağladım, kurbanıma da Kabe adına nişan taktım. Artık kurbanımı kesmedikçe ihramdan çıkamam" demiş (Buhar!, "I:Iac", 126), hayvan kesildikten sonra nişanının kanına atılmasını emretmiştir (Muvatta', "I:Iac", 148). deve, sığır gibi büyükbaş boynuna kılade takınanın sünnet olduğunda görüş birliği vardır. Küçükbaş kurbanlıklar konusunda ise fakihler ihtililf etmişlerdir. Hanefi ve Maliki mezheplerine göre bunlara kılade takıl­ maz. Çünkü bu alışılmış bir şey değildir, ~ ayrıca koyun başı boş bırakılınayıp sahibi tarafından güdüldüğünden kaybolma ihı timali yoktur. Şafii ve Hanbeli mezhepleKIFTI ri Hz. Aişe'den nakledilen, Resfılullah'ın (bk. İBNÜ'I-KIFTI). Harem'e götürdüğü kurbanlık koyununa _j L nişan taktığı rivayetini (Müsned, III, 361; Müslim, "I:Iac", 367; EbO. DavO.d, "Menaı ı KILADE sik", ı 4) esas kabul ederek küçükbaş kur( ö,:ı)(AJI) baniıkiara da kılade takılınasını sünnet kabul etmişlerdir. Kurtubl, bu konuda HaBir hayvanın hedy kurbanı olduğunu gösterrnek için n efi ve Maliki ulemasını eleştirerek bunboynuna takılan nişan, alamet. ların muhtemelen yukarıdaki hadisten L _j haberdar olmadıklarını ya da onu zayıf bularak reddettiklerini söyler. Hanefi Sözlükte "bükmek, dolamak, toplamak" mezhebine göre yalnızca kıran ve temetanlamındakikald kökünden türeyen kıla­ tu' haccı yapanlarla nafile kurban kesmede "boyuna takılan gerdanlık vb. şey" maye niyet edenlerin kesecekleri kurbantara nasına gelir. Fıkıh terimi olarak hac ve kılade takılabilir. ceza ve ihsar kurbaniaumre münasebetiyle kurban edilecek hayvanın (hedy) boynuna kurban olduğu- . rına takılmaz. Çünkü bir hatayı telafi için yapılan arneli teşhir uygun değildir. nu göstermek için takılan nesneyi ifade Maliki mezhebine göre hedyin boynueder. Bu bir nal, bez, ip veya deri parçası na nişan takılmasıyla hayvan kurban olayahut ağaç kabuğu olabilirdi. Kurbana 396 rak belirlenmiş sayıldığından bizzat onun kesilmesi vacip olmuştur; bu hayvan çalındığı veya kaybolduğu için yerine başka bir hayvan kurban edilse daha sonra bulunduğunda onun da kesilmesi gerekir. Hanbelller'e göre hayvanın hedy sayılması için kılade ile birlikte niyet de şarttır. Böylece muayyen vacip hale gelen kurbanlık sahibinin elinde emanet sayılır; kendi kusuru olmadan kaybolur veya çalınırsa sorumlu olmaz. Şafii fakihleri ise nişan takılmasının yanı sıra o hayvanın hedy kurbanı olduğu açıkça söylenınediği takdirde hedy sayılmayacağını belirtmişlerdir. BİBLİYOGRAFYA : EbQ Bekir er-Razi, Mul].taru'ş-Şı/:ıfıl:ı (nşr. Mahmud Hatır), jbaskı yeri ve tarihi yokj (Darü'lhadls). "l5ld" md.; Usanü '1-'Arab, "l5ld" md .; Muvatta', "J:lac", 148; Müsned, lll, 361; Buhar!, "l:lac';, 126; Müslim . "l:lac", 367; EbQ DavOd, "Menasik", 14; Şafii. el-Üm, ll, 216; ibn Kudame. el-Mugnf, lll, 535-536, 549; Kurtubl, elCami', VI, 40; İbnü'I-Hümam, Fetf:ıu'l-l!:adfr, ll, 337, 405, 407; lll, 84; Muhammed b. Ahmed edDesOki, fjaşiye 'ale'ş-Şerf:ıi'l-kebfr, Kahire 1328, II, 88-89; ibn Abidln, Reddü'l-mu/:ıtar, II, 160161; Elmalılı, Hak Dini, lll, 1552; "Th!41d", Mv.F, XIII , 154-159. ÖöüT jjJ SALİM ı (ö. 500/1107) Kurbanlık hayvanın KILICARSIAN I L Anadolu Selçuklu sultanı (1092-1107). _j Anadolu Selçuklu Devleti'nin kurucusu Süleyman Şah'ın oğludur. Urfalı Mateos onun 108S'te dünyaya geldiğini kaydeder (Urfalı Mateos Vekayi- nam esi, s. I 64 ). Ancak 11 07'de öldüğünde on bir yaşında bir çocuğu bulunduğu (İbnü'l-Eslr, X, 344; Ebü'l-Ferec, ll, 346) dikkate alınarakdaha önceki bir tarihte doğduğu söylenebilir. Adı Bizans kaynaklarında Klitziasthlas (Anna Komnene. II . 79), Latin kroniklerinde babasının adıyla (Soliman) zikredilir (Tyrensis, s. 29; Carnotensis, s. 83). Kaynaklarda Kılıcarslan'a dair ilk bilgi, babası Süleyman Şah'ın 477'deki(1084) Antakya seferi sırasında onun yanında bulunduğudur. Babasının 479 Reblülewelinde (Haziran 1086) Tu tuş ile yaptığı savaşta ölümünden sonra Kılıcarslan, Vezir Hasan b. Tahir'in koruması altında Antakya'da kaldı. 480 ( 1087) ilkbaharında Antakya'ya gelen Sultan Melikşah tarafından İsfa­ han'a gönderilerek göz hapsinde tutuldu. Sultan Melikşah'ın 48S'te (1092) vefaüzerine kardeşi Kulanarslan ile birlikte Sultan Berkyaruk'un izniyle İsfahan'dan Anadolu'ya dönmek için yola çıkan Kılıtı KILICARSLAN 1 carslan, eskiden babası Süleyman Şah'a tabi olan Orta Anadolu'dan büyükçe bir kuwet toplayarak 485 sonlarında (I 092 sonları. 1093 başları) İznik'e geldi. Bu sı­ rada İznik'te idareyi elinde tutan Ebülgazi'nin iktidarı kendisine teslim etmesiyle de Anadolu Selçuklu tahtına çıktı. Babasının ölümünün ardından kumandanları kendilerine teslim edilmiş olan şe­ hirlerde bağımsız hareket etmeye başla­ mışlardı, bu yüzden devletin birliği dağıl­ mıştı. Başlangıçtaki hakimiyet alanı sadece İznik ve civarıyla sınırlı görünen Kılı­ carslan ilk iş olarak dağılmış bulunan devletin birliğini kurmaya çalıştı. Yıllardan beri Bizans ile savaşan İzmir Beyi Çaka'nın kızıyla evlenerek Bizans'a karşı Çaka ile birlikte hareket etmeye başladı. Bu durumdan endişeye kapılan imparator Aleksios. Kılıcarslan'ı Çaka'nın aleyhine tahrik ederek ikisinin arasını bozmaya uğ­ raştı. Esasen Kılıcarslan da Çaka'nın gittikçe güçlenmesini kendi hakimiyeti açısından tehdit edici bir gelişme olarak görmekteydi. Bu etkenler Kılıcarslan'ın Çaka'yı öldürtmesine sebep oldu (488/ 1095 J?J). Kılıcarslan , imparatorun Balkanlar'da Kumanlar'la yaptığı savaşlar­ dan yararlanarak Bithynia bölgesinde izmit ve çevresine akınlar düzenlemeye başladı. imparator da Kumanlar'la savaşı bitirdikten sonra Türk akıniarına karşı Sapanca gölünün güneyinden İzmit körfezine uzanan bir kanal kazdırıp içini su ile daldurarak Türkler'in İzmit çevresine girmesini engellemek istedi. Bu sırada başlayan Haçlı seferinin öncüsü durumunda olan Keşiş Pierre l'Hermite'in idaresinde Anadolu'ya gelen ilk Haçlı ordusu İznik üzerine yürürken Kılı ­ carslan tarafından Drakon vadisinde pusuya düşürüldü ve hemen tamamı imha edildi (I Zilkade 489 1 21 Ekim I 096). Kazandığı bu başarı Kılıcarslan'ın Haçlılar'ı küçümsemesine yol açtı. Bu yüzden Avrupa'dan yola çıkan yeni Haçlı ordularının sayısını ve gücünü doğru dürüst öğren­ meden ve olaya gereken önemi vermeden, ülkesinin doğusunda Danişmendli­ ler'in de ele geçirmek istedikleri Ermeni Gabriel'in hakimiyetinde bulunan Malatya şehrini zaptetmek üzere 490 (1097) yılı kış aylarında bütün ordusunu yanına alıp İznik'ten ayrıldı ve Malatya önüne gelerek şehri kuşattı. Bu sırada askeri gücü çok yüksek büyük Haçlı ordularının istanbul'dan Anadolu'ya geçerek Pelekanan'da toplandıkları ve hedeflerinin İznik' i zaptetmek olduğu haberini aldı. Ordusunun bir kısmını iznik'e gönderen Kılıcarslan kuşatmayı kaldırarak hemen yola çıktı. Fakat çok geç kalınmıştı. 1. Haçlı Seferi ordularının şehri kuşatmasından (21 Cemaziyelevvel 4901 6 Mayıs ı 097) sonra İznik' e ulaşabildi. Kı­ lıcarslan, şehre girişi sağlayabilme k için güney surları karşısında yerleşmiş olan Kont Raymond de Saint-Gilles'in ordusuna hücum etti. Savaş bütün gün sürdü. Türk ordusu Haçlı lar'ın sayıca üstünlüğü yüzünden kuşatmayı yaramadı. Gece olunca sultan ordusunu daha fazla yıp­ ratmadan geri çekmeye karar verdi. 6 Receb 490'da (19 Haziran 1097) Haçlı­ lar'ın genel hücuma hazırlandığı belli olunca Türkler bir gece önce şehri Bizans kuwetleri kumandanı Butumites'e teslim ettiler. Kılıcarslan'ın hanımı ve çocukları istanbul'a götürüldü. Ordusuyla İznik önünden çekildikten sonra Haçlı lar 'ın yolunu kesrnek amacıy­ la yeni bir savaşa hazırlanan Kılıcarslan. Haçlılar'ın Eskişehir'e doğru ilerlediğini haber alınca bölgeye gidip ordusunu Sarısu (Bathys) ovasının yamaçlarına yerleş­ tirdi. Türkler 30 Haziran 1097 tarihinde hücuma geçip Haçlı karargahını kuşattı­ lar. Bu sırada arkadan gelen ll. Haçlı ordusu karşısında şaşıran Türkler iki ordunun birleşmesini önleyemediler. Haçlılar saldırıya geçince Kılıcarslan fazla kayıp vermemek için ordusunu hızla geri çekti (I Temmuz 1097). Bu olayın ardından Kılıcarslan. kendilerinden çok fazla olan Haçlı ordularına karşı doğrudan savaşa tu tuşmak yerine engelleme taktiği uygulamanın daha yararlı olacağına karar verdi. Anadolu'da yürüyüşlerini zorlaştırmak için geçecekleri yol üzerindeki bütün su kaynakları kullanılmaz hale getirildiği gibi her türlü yiyecek maddesi de yok edildi. Haçlılar, iki gün sonra Eskişehir' den hareket ederek Akşe­ hir (Philomelion) üzerinden Konya'ya (!konion) yürüdüler. Türkler, bütün yol boyunca uzanan bölgedeki yerleşim mahalleri gibi Konya'yı da boşaltmışlardı. Haçlılar, tahrip edilmeden kalan Meram'da birkaç gün dinlendikten sonra Ereğli'ye doğru yola devam ettiler. Kılıcarslan, Daniş­ mendli Beyi Gümüştegin Gazi ve Kayseri Beyi Hasan ile birlikte Ereğli yakınında Haçlılar'ın önünü kesmeye çalıştıysa da sonuç alamadı. 1. Haçlı Seferi orduları. Kılıcarslan'ın dört yıldan beri yeniden kurup genişlet­ meye çalıştığı Anadolu Selçuklu Devleti'nin gelişmesine büyük darbe vurdu; sadece başşehir İznik değil Ege ve Marmara kıyılarına kadar ulaşan topraklar da kaybedildi. Türkler, Menderes vadisinden Bolvadin ve Akşehir'e kadar doğuya çekildiler. Böylece Anadolu Selçuklu Devleti'nin batı sınırı Eskişehir-Antalya hattına kadar geriledi. Çukurova'nın kaybı Toros dağlarında oturan Ermeniler'in bölgeye yerleşmesine imkan verdi. Ayrıca Haçlı seferinin ürünü olarak Urfa'da ve Antakya'da birer Haçlı devleti kuruldu (491/ ı 098). Kılıcarslan, bir taraftan Haçlılar'ın ülkesine verdikleri zararları gidermeye çalışırken bir taraftan da Bizans kuwetIerine karşı batı sınırlarını savunmak ve Avrupa'dan akıp gelen küçüklü büyüklü Haçlı gruplarına karşı mücadele etmek zorunda kaldı. Bu durum, Selçuklular'ın Orta Anadolu'da bütünleşerek daha kısa bir sürede kendilerini topariayıp güçlenmeleri sonucunu doğurdu. İznik yerine Konya başşehir yapıldı ve Anadolu'nun ortasında köklü bir yerleşme ve gelişme süreci başladı. Danişmendli Gümüştegin Malatya üzerine yürüyünce şehrin hakimi Ermeni Gabriel, Antakya Haçlı Prinkepsi Bohemund'u yardımına çağırdı. Malatya'ya gelen Bohemund. Gümüştegin tarafından esir alınıp Niksar'da hapse atıldı (Şevval 4931 Ağustos 1100) . Anadolu'da bu olaylar cereyan ederken Antakya 'yı ele geçiren 1. Haçlı Seferi o rduları. Suriye üzerinden güneye inerek Kudüs'ü zaptedip (23 Şaban 4921 15 Temmuz 1099) burada Kudüs Haçlı Krallığı'nı kurmuşlardı. Bu başarının Avrupa'da yarattığı heyecanla 1. Haçlı Seferi'nden sayıca daha büyük yeni bir Haçlı seferi düzenlendi. Lombardlar, Fransızlar ve Almanlar'dan oluşan bu Haçlı ordusunun sayısı yüzbinlerle ifade edilmektedir. 1101 ilkbaharında istanbul'a gelen bu ordu, imparator Aleksios tarafından Anadolu yakasına geçirilerek İzmit yöresindeki karargahiara yerleşti­ rildi. Lombardlar. hem kendi reisieri kabul ettikleri Bohemund'u esaretten kurtarmak hem de Anadolu'nun bu bölgelerini zaptetmek amacıyla harekete geçtiler. Kılıcarslan'ın böyle bir orduya karşı sadece kendi kuwetleriyle savaşması mümkün değildi. Gümüştegin'i durumdan haberdar ederek yeni Haçlı tehlikesine karşı uyardı. Gümüştegin de Selçuklu ordusuyla birleşti. Harran Beyi Karaca, Artuklu Belek b. Behram ve Halep Selçuklu Meliki Rıdvan da yardıma geldi. Bütün Türk kuwetleri Çankırı'da toplandı. Kılı ­ carslan, Ankara'yı boşaltarak ve bölgeyi tahrip ederek Haçlılar'ın önü sıra geri çekilip Çankırı'ya ulaştı. Haçlılar, Ankara'yı 397 KI LICARSLAN 1 Bizans imparatorunun adarnma teslim ettikten sonra 2 Temmuz'da Çankırı önüne geldiler. Türk kuwetlerinin Çankırı 'da toplandığın ı görünce savaşa girişıneden kuzeye yönelip Bizans'a ait topraklardan Amasya bölgesine ilerlemek istediler. Kı­ lıcarslan'ın taktiği, Haçlıla r 'ı yol boyunca ani baskıntarla yıpratıp kendi bölgelerine çektikten sonra savaşa girişmekti. Bunda da başarılı oldu ve Haçlılar'ı ağustos ayı başlarında Merzifon yakınlarında büyük bir yenilgiye uğrattı. Ko nt ll. Guillaume de Nevers idaresindeki ll. Haçlı ordusunu da ağustos ayı ortalarında Konya yakınında imha etti. Kılıcarslan Nevers ordusuyla uğraştığı sırada Akitanya Kontu Guillaume ve Bavyera Dükü IV. Welf'in idaresindeki lll. Haçlı ordusu da İznik-Ak­ şehir üzerinden ilerleyerek Selçuklu top- batı sınırı da güvenlikteydi. Bu durumu değerlendirip doğuya yönelen Kılıcarslan'ı bölgeye hakim olan ve hepsi de Büyük Selçuklu Devleti'ne tabi bulunan Türk beyleri memnuniyetle karşıladı. Kılıcars­ lan önce Meyyafarikin'e gitti ve burada hüküm süren Ziyaeddin'e Elbistan'ı ikta olarak verip onu kendisine vezir yaptı. Bundan sonra Saltuklular ve Ahlatşahlar dışında bölgedeki bütün beyler Sultan Kılıcarslan'a itaatlerini arzettiler ve kendisiyle birlikte Haçlılar'a karşı mücadele edeceklerini bildirdiler. Kılıcarslan 499 Kontluğu (11 06) yılında Urfa Haçlı üzerine yürüyüp U rfa'yı kuşat­ tı . Ancak şehrin sağlam surlarını aşmak mümkün olmadı. Bu sırada Musul Valisi Çökürmüş ' ün Harran'daki adamları şe­ hirlerini teslim etmek üzere kendisini ça- raklarına girmişti. Kılıcarslan. Gümüşte­ ğırdılar. Kuşatmayı kaldıran Kılıcarslan gin ve diğer Türk beyleriyle birlikte bu orduyu da Ereğli suyu kıyısında yok etti. 494 (1101) yılında üç ayrı Haçlı ordusuna karşı kazanılan bu başarılar Türkler'i Anadolu'dan söküp atmayı hedefleyen Haçlı hareketini durdurdu. İstanbul'dan Suriye'ye giden yol hem Bizans hem de Batı Harran'a gidip şehri teslim aldı. Burada iken hastalanarak bir süre için Malatya'ya döndü. Bu arada Büyük Selçuklu Sultanı Muhammed Tapar. Kılıcarslan ' ın Güneydoğu Anadolu'daki ilerlemesinin sadece Haçlılar'a karşı olmadığını, onun dedesi Kutalmış'tan beri süregelen Büyük Selçuklu tahtını ele geçirme çabası içinde bulunduğunu anlamıştı. Musul Valisi Çökürmüş'ün de Kılıcarslan'la gizli bir anlaş­ ma içinde olduğunu düşünüyordu. Bu sebeple 499'da (11 06) Diyarbekir. ei-Cezlre ve Musul'un idaresini Çavlı 'ya vererek Çökürmüş'ten kurtulmak istedi. Çavlı yapı­ lan savaşta Çökürmüş ' ü yendi, fakat Musul halkı şehri Çavlı'ya teslim etmedi. Kı­ lıcarslan'a haber gönderip Musul'a gelmesini ve idareyi eline almasını istedi. Kı­ lıcarslan da hemen Malatya'dan Musul'a doğru yola çıktı . Bu arada Musul ileri gelenleri Nusaybin'de kendisine bağlılıkla­ rını bildirdiler. Heyetle birlikte Musul'a giden Kılıcarslan 25 Receb SOO (22 Mart 11 07) Cuma günü halkın sevgi gösterileri arasında şehre girdi ve ilk iş olarak Sultan Muhammed Tapar adına okunan hutbeyi kendi adına akutmaya başladı. Böylece Büyük Selçuklu Sultanlığı'na adaylı­ ğını açıkça ilan etmiş oluyordu. dünyasının Haçlı ordularına kapanmış oldu. Danişmendli Gümüştegin'in Malatya 'yı zaptetmesi (3 Zilhicce 495/ 18 Eylül ı 102) Kılıcarslan'ı endişelendirdi. Ancak Daniş­ mendliler'le mücadeleye girmeden önce · Bohemund'un Niksar'da hapiste bulunmasından yararlanarak Antakya üzerine yürümeye karar verdi. Halep Meliki Rıd­ van ile anlaşıp 496 ( 11 03) yılı yaz ayların­ da harekete geçen Kılıcarslan. Maraş yakınlarına geldiği sırada Gümüştegin'in para karşılığında Bohemund'u serbest seferi yarıda kesip Gümüştegin'in üzerine yürüdü ve Daniş ­ mendli ordusunu yenilgiye uğrattı (İbnü'l­ Kalanisl, Taril;u Dımaş/f:, s. 143). Bohemund'un serbest bırakılması , hem Antakya seferinin sonuçsuz kalmasına hem de iki Türk hükümdarının arasının bozulmasına sebep oldu. Ayrıca Bohemund'un Antakya'ya dönüşüyle cesaret bulan Haçlılar yeniden Halep bölgesine şiddetli saldırılar düzenlemeye başladılar. bıraktığını öğrenince Gümüştegin'in ölümünden sonra Kılt­ carslan iki ayı aşkın bir kuşatmanın ardın­ dan Malatya'yı ele geçirdi (ı Muharrem 50012 Eylül ı ı 06). Bu başarı ona hem rakibi Danişmendliler'in nüfuzunu kırma, hem de sınırlarını Güneydoğu Anadolu'ya doğru genişletme imkanını verdi. Bizanslılar, bu sıra larda Balkanlar'da yeniden Normanlar'la savaşa tutuştuğu için 398 Kılıcarslan'ın ei-Cezlre ve Kuzey Suriye'de hakimiyet kurmasından rahatsızlık duyan Mardin Artuklu Beyi Necmeddin İlgazi ile Halep Meliki Rıdvan ona karşı Çavlı ile birleşerek Kılıcarslan'ın hakimiyetini kabul etmiş olan Rahbe'yi ele geçirdiler (24 Ramazan 5001 I 9 Mayıs I I 07) . Bunu haber alan Kılıcarslan, Çavlı üzerine yürümeye karar verdi. Oğlu Melikşah'ı m elik ilan edip Musul'da kendisine vekalet etmekle görevlendirdi; Emir Bozmış'ı da ona atabeg tayin etti. Hanımı Ayşe Hatun ve en küçük oğlu Tuğrul Arslan Musul' da kaldı. Çavlı'ya karşı savaşa karar vermesine rağmen bütün ordusu yanın­ da değildi. Balkanlar'da Bohemund ile savaşan İmparator Aleksios Komnenos'a yardım için gönderdiği birlikler henüz geri dönmemişti. Yine de Anadolu'dan kendisine takviye birlikleri yollanmasını istedi. Ancak bu birliklerin gelmesini beklemeden Habur suyu kenarında savaşa karar verdi. Kılıcarslan'ın yanındaki beyler Çavlı ' nın askerlerinin çokluğunu farkedince savaşı göze alamayıp çekildiler. Kılı­ carslan ' ın kuwetinin iyice azalmasından yararlanan Çavlı hemen saldırıyı başlat­ tı (20 Zilkade 500/ I 3 Temmuz I 107). Kılı­ carslan, sayılarının azlığından dolayı daha savaşın başında moralleri bozulan askerlerinin savaş alanından kaçmaya başla­ maları üzerine artık başanya ulaşmanın mümkün olmad ı ğını an l adı. Esir düşme­ rnek için karşı kıyıya geçmek amacıyla atı ­ nı Habur suyuna sürdü. Fakat zırhlı olduğu için Habur'u geçemeyip atıyla birlikte sulara gömüldü. Cesedi birkaç gün sonra Habur'un Şernsaniye köyü yakınlarında bulundu. Cenazesi Meyyafarikin'e götürüldü . Atabegi Humartaş burada onun için "Kubbetü's-sultan" adıyla meşhur olan bir türbe yaptırdı. Oğlu Sultan 1. Mesud 538 (1143-44) yılında babasının mezarını Konya'ya nakletmek istemişse de bu gerçekleşmemiştiL Kılıcarslan'ın genç yaşta beklenmedik ölümüyle Guneydoğu Anadolu'da ve Kuzey Suriye'de Haçlılar'a karşı yürütülen mücadele ve Anadolu Selçuklu Devleti'nin siyasi birliği zaafa uğradı. Danişmendli­ ler, durumdan faydalanarak Anadolu'da siyasi güçlerini arttırma ve topraklarını genişletme imkanını buldular. Bizans da Ege bölgesine doğru yayılmaya başlamış olan Türkler'i Batı Anadolu'dan tekrar geriye itme fırsatını yakaladı. BİBLİYOGRAFYA : İbnü'l-Kalanisi, Tari/] u Dımaşl): (Amedroz). s. 138, ı43 , ı50,156,157,164; a.mlf.. TheDamascus Chronicle o{the Crusades (tre. H. AR. Gibb). London 1932, s. 41, 50, 59, 73, 77, 79, 80; İbnü'l-Esir, el-Kamil (tre. Abdülkerim özaydın). İstanbu l 1987, X, 228, 280, 3ı4, 333, 340, 342, 344, 345, 366; Ebü'l-Ferec, Tarih, I, 33ı, 335; ll, 345-347,349 , 351; Aksarayi, Müsameretü '1-al)biir, s. 21, 27 -29; Urfalı Mateos Vekayi namesi (952-1136) ve Papaz Grigor'un Zeyli (1136-1162) (nşr. ve tre. H. D. Andreasyan). Ankara ı 962, s. 164, ı87, ı 90, 215, 218,231, 28 ı, 282; Anna Komnene, Anne Comnene. Alexiade. Regne de l'empereur Alexis 1 Comnene: 10811118 (nşr. ve tre. B. Leib). Paris 1937-45, ll, 78, 79, ı65, 166, 211; lll, 8, 9, 13, ı9, 24, 144, 154, KILICARSLAN ll ı56, ı57, ı69, ı70, ı87, ı88, 205,206, 2ıO; W. 'fYrensis, Geschichte der Kreuzzüge und Königreichs Jerusalem (tre. E.- R. Kausler). Stuttgart 1844, s. 29, 30, 60, 65; Süryani Mikhail, Chronique de Michel le Syrien, patriarchejacobite d'Antioche: 1166-1199 (nşr. ve tre.). -B. Chabot), Paris ı899-1924, lll, ı85 , ı89, ı92, ı93; F. Chalandon, Essai sur le regne d'Alexis ler Comnene, Les Comnene, Paris ı9ı2, I, ı27, ı36, ı47, ı95, ı96, ı98, 227,228,232, 255, 264; A. Aquensis, Albert von Aachen. Ge- schichte des ersten Kreuzzuges (tre. H. Hefele). Jena ı923,1,67,68,69, 70,80,84,85,86,87, 89; ll, 84, 95, 98; Cl. Cahen. La Syrie du nord, Paris ı940, s. 18ı, ı82, 206, 228, 235, 247, 248, 253, 254, 570, 572, 573; a.mlf .. "Kilidj Arslan I", Ef2 (İng.). V, ı 03-ı 04; F. Carnotensis, Fulcher of Chartres. A History of the Expedition toJerusalem: 1095-1127(trc R. Ryan), Knoxville ı969, s. 83, 84, ı 08, ı65; Gesta Francorum (nşr ve tre. R. Hill). Oxford ı979, s. 22; Osman liıran. Selçuklular Zamanında Türkiye, İstanbul ı97ı, bk. İndeks ; a.mlf., "Kılıç Arslan I.", İA, VI, 68ı-688; Runeiman, Haçlı Seferleri Tarihi, I, 60, 10ı, 135-ı45; Işın Demirkent. Urfa Haçlı Kontluğu Tarihi (1098-1146), Ankara ı990-94, I, 8, ı o, ı09-ıı2, ıı5, ı30; ll, 5, 26, 52, 60; a.mlf., Türkiye Selçuklu Hükümdan Sultan/. Kılıç Arslan, Ankara ı996; a.mlf.. Haçlı Seferler!, İstanbul ı997, s. ı6, 27, 29, 30, 32- 37,64-66,70, 7ı, 82, 85, 98, ıo4, 15ı, 277; Abdülkerim Özaydın, Sultan Muhammed Tapar DeuriSelçuklu Tarihi (498-511/1105-1118), Ankara ı990, s. 59-69. !Al i!!J IŞIN DEMİRKENT KIUCARSIAN II (ö. 588/1192) L Anadolu Selçuklu sultanı (1155 -1192). _j Sultan 1. Mesud'un büyük oğludur. Bafethedince buraya veliahdı Kılıcarslan'ı m elik tayin etti (539/ 1144 ). KeysGn (Göksun) ve Maraş'a akınlar düzenleyen (541/1147) Kılıcarslan, Bizans imparatoru 1. Manuel Komnenos'un saldırı­ l arı ve ll. Haçlı Seteri'nin başlaması sebebiyle başanya ulaşamadı. Ardından babasının Artuklular ve Zengiler'le birlikte Kuzey Suriye'deki Haçlılar üzerine düzenlediği sefere katıldı ve Maraş'ın Haçlılar'­ dan alındığı seferde hazı r bulundu (544/ 1149). Bir yıl sonra onun da katıldığı sefer sonunda Keysun, Behisni ve Ra'ban ele geçirildi. Ayıntab (Antep) ve Tel Başir'in kuzeyindeki yeni fethedilen yerleri de Kı­ lıcarslan'ın idaresine bırakan Sultan Mesud, Rebiülewel 550'de (Mayıs 1155) öleceğini hissedince ülkeyi üç oğlu arasında taksim etti. Kılıcarslan'ı Konya'da sultan ilan edip tahta çıkardı (İbnü'l-Kalanisi, Kı­ lıcarslan'dan Şaban 550'de [Ekim I 1551 Konya sultanı olarak bahseder; bk. Tarii]u bası Elbistan'ı Dıma.ş i)., s. 51 i) ve başına taç koyup önünde eğildi (Ur{alt Mateos Vekayi-namesi ve Papaz Grigor'un Zey li, s. 3 12). Küçük oğ­ lu Şahin Şah'a Ankara, Çankırı ve Kastamonu'yu, damadı Danişmendli Yağıba ­ san'a (Yakub Arslan) Sivas ve çevresini, diğer damadı Danişmendli ZünnGn'a Kayseri ve civarını verip Sultan Kılıcarslan'a itaat etmelerini sağladı. Ortanca oğlu Devlet'e ise (Dolat) hangi şehirlerin bıra­ kıldığına dair bilgi yoktur. Sultan Mesud'un ölümünün ardından kardeşler arasında anlaşmazlık çıktı. Devlet yakalanarak bertaraf edildi. Şahin Şah Ankara ve Çankırı taraflarına kaçtı. Yağı ­ basan. yeğeni Kayseri hakimi Zünnun, Şahin Şah ve diğer Danişmendli emirleri Kılıcarslan'a karşı ittifak oluşturdular. Bizans imparatoru Manuel de onları destekledi (Khoniates. s. 80-81 ). Yağıbasan, Kayseri'yi ele geçirip şehirde yaşayan çok sayıda hıristiyanı kendi hakimiyet bölgesine sevketti. Bunun üzerine Kılı­ carslan Yağıbasan'a karş ı yürüdüyse de din adamları araya girip savaşı önlediler. Bir süre sonra Yağıbasan bu defa Elbistan'a saldırıp 70.000 kişiyi kendi ülkesine götürünce Kılıcarslan ikinci defa harekete geçti. iki ordu savaşa hazırlanırken din adamları yine araya girerek taraflar arasında bir antlaşma imzalanmasını sağla­ dılar. Antlaşma Kılıcarslan lehine bazı maddeler içeriyorsa da sürgün edilen halkın iadesiyle ilgili bir hüküm yoktu. ibnü'l-Kalanisi, Kılıcarslan'ın Şaban 550'de (Ekim 1155) Aksaray yakınlarında Yağıbasan üzerine hücuma geçtiğini ve Danişmendliler'i bozguna uğrattığını kaydederken muhtemelen bu olaydan bahsetmektedir (Tari/] u Dtmaşl)., s. 5 ı ı). Kılıcarslan'ın Danişmendliler'le mücadelesini fırsat bilen Atabeg NGreddin Mahmud Zengi, Ramazan 550'de (Kasım 1155) Anadolu Selçukluları'nın hakimiyetindeki Ayıntab ile Ra'ban'ı ve diğer bazı şehir ve kaleleri ele geçirdi (a.g.e., s. 5 ı ı). Ertesi yıl Kilikya Ermeni hakimi ll. Thoros'un kardeşi Stefan Maraş'ı yağmala­ yarak tahrip etti. Sultanın bölgeye hareketi üzerine Stefan, Maraş-Elbistan arasındaki Pertus Kalesi'ni Selçuklular'a bı­ rakıp ilişkilerini düzeltti. Bu olayın ardın­ dan Atabeg NGreddin'e bir mektup göndererek babasının belirlediği sınırlara tecavüz ettiğini söyledi ve ele geçirdiği toprakları geri vermesini istedi. NGreddin'den olumlu cevap alamayınca Ermeniler, Haçlılar, Danişmendli ZünnGn ve NCıred ­ din'in kardeşi Nusretüddin Emir-i Miran ile ona karşı bir ittifak oluşturdu. Ayın - tab'ı zaptedip Ra'ban üzerine yürüdü. Bu Kudüs kralı ile Antakya Prinkepsi NGreddin'in topraklarına saldırınca NCı­ reddin işgal ettiği yerleri Kılıcarslan'a verip Halep'e çekildi (552/1157) sırada Sultan Kılıcarslan'ın nüfuz ve itibarının giderek artması üzerine düşmanları rahatsız oldu ve ona karşı bir ittifak oluş­ turma çabasına girdi. italya'daki meselelerini halleden Bizans imparatoru Manuel Komnenos Anadolu'ya yöneldi. Kılıcars­ lan'ın ele geçirdiği yerleri geri aldı ve 1158 yazında Kilikya'ya karşı bir sefer düzenlemeyi planiadı (Kinnamos, s. 128129). Aynı yılın sonbaharında Kilikya'ya hakim olan Manuel. Nisan 1159'da Antakya'ya girip gücünü Ermeni ve Latinler'e de göstermiş oldu. Dönüş sırasında ana ordudan ayrılan birliklerine Larende ve Kütahya'da Türkmenler saldırarak kayıplar verdirince bunun intikamını almaya karar veren imparator, ertesi yıl Kılı­ carslan'a karşı ortak bir cephe ol uştur­ duktan sonra sefere çıktı. Dorylaion'u (Eskişehir) zaptedip insan ve hayvanları sürüp götürdü. Bu sırada müttefiki NCı­ reddin Mahmud Zengi, Selçuklu toprakIarına girerken Danişmendli Yağıbasan da Elbistan'ı ele geçirdi. Manuel Suriye'deki Haçlılar'dan yardım istedi. Kendisi de ordusuyla Menderes ovasına indi. Ayrıca Yağıbasan ve sultanın kardeşi Melik Şahin Şah ile gizli bir ittifak yaptı. Yağı­ basan'ın gayretiyle Danişmendli Zünnlın ve Malatya Emiri Zülkarneyn de bu ittifaka dahil edildi. Zor durumda kalan Sultan Kılıcarslan imparatora barış teklifinde bulundu. Son yıllarda ele geçirdiği şe­ hirleri geri vereceğini, ülkesindeki esirleri iade edeceğini. sınırlardaki Türkmen akınlarını durduracağım ve ihtiyaç halinde askeri yardımda bulunacağını. antlaş­ mayı teyit amacıyla istanbul'a gelmek istediğini bildirdi. Böylece 1161 sonbaharında Bizans- Selçuklu çatışmaları durdu (a.g.e., s. 146). Ancak bu sırada Yağıba ­ san. Saltuk b. Ali'nin Kılıcarslan'a gelin olarak getirilmekte olan kızının bulunduğu düğün alayına saldırıp gelini yeğeni Zünnun'a nikahladı. Saldırıya öflkelenen Kılıcarslan, Yağıbasan üzerine yürüdüyse de mağ!Gp oldu. Kardeşleri ve Daniş­ mendliler'le ittifak yapan imparatorla görüşmek ve bu zor durumdan kurtulmak amacıyla bir antlaşma yapmak üzere istanbul'a gitti (ı ı 62). Ebü'l-Ferec, Kı­ lıcarslan'ın istanbul'a 1000 atlı ile gittiğini (Tarih, ll. 399). Papaz Grigor ise onun istanbul'a giderken NCıreddin Mahmud'un kardeşi Emir-i Miran'ı da rehine olarak 399