TİROİD/PARATİROİD GONADAL ADRENAL KORTEKS EŞLİK EDEN NÖROPSİKİYATRİK BOZUKLUKLAR DR. GÜLŞEN TEKSİN ÜNAL BAKIRKÖY PROF. DR MAZHAR OSMAN RUH SAĞLIĞI VE SİNİR HASTALIKLARI HASTANESİ 3. PSİKİYATRİ KLİNİĞİ 53. ULUSAL PSİKİYATRİ KONGRESİ EKİM 2017- BURSA Sunum Akışı 4 5 6 TİROİD/PARATİROİD HASTALIKLARINDA EŞLİK EDEN NÖROPSİKİYATRİK BULGULAR GONADAL İŞLEV BOZUKLUKLARINDA EŞLİK EDEN NÖROPSİKİYATRİK BULGULAR ADRENAL KORTEKS HASTALIKLARINDA EŞLİK EDEN NÖROPSİKİYATRİK BULGULAR 2 TİROİD/PARATİ ROİD EŞLİK EDEN NÖROPSİKİYATRİK BOZUKLUKLAR Hipertiroidi Hipertiroidizmin genel popülasyondaki prevalansı %0.5 kadardır. Graves hastalığı, hipertiroidizmin en sık sebebidir :%80 Toksik mültinodüler guatr: %10 Toksik adenom: %5 Graves hastalığı kadınlarda erkeklere göre daha fazla görülür. Olguların çoğu hayatın 3. ve 4. dekadında ortaya çıkar. 4 Hipertiroidi Gerginlik, huzursuzluk Algılamada aşırı keskinlik Sese karşı aşırı tepki Engellenmeye tahammülsüzlük Aşırı aktif ve sinirli görünüm 5 Hipertiroidi Ve Psikiyatrik Bulgular Yaygın anksiyete bozukluğu %80’ inde bildirilmiştir. Depresyon belirgin olabilir ve retardasyondan ziyade ajitasyon belirtileri eşlik eder. Uyarılmada artış, dikkatin kolay çelinmesi ve konsantrasyonda bozulma ile birlikte odaklanmış dikkati sürdürmekte zorlanmaya yol açar. Yapılan bir çalışmada hipertiroidide; %45 depresyon %55 anksiyete oranlarında gözlenmiştir. (Woodbury 1918; Brownlie ve ark 2000; Whybrow ve ark 1969; Koçak ve ark 1995) 6 Hipertiroidi Ve Psikiyatrik Bulgular Psikotik özellikli duygudurum bozuklukları ve şizofreni ile nadiren de olsa ilişkilendirilmiştir. Tipik şizofrenik olan semptomatolojiye mani eşlik edebilir . Hipertrioidizme eşlik eden mental bozulma olan 143 hasta bildirilmiştir; %70’inden fazlası organik psikosendromlar 26 hastada manik depresif psikozlar, 2’sinde dementia precox 2’sinde paranoya bulunmuştur. Deliryum görülebilir Psikiyatrik semptomların çoğu tirotoksikozun tedavi edilmesi ile geriler; ancak manik ve depresif sendrom ötiroidizm sağlandıktan sonra, uzun süre devam edebilir. (Dunlap ve Moersch 1935; Kathol ve ark 1986) 7 Hipertiroidi Ve Nörolojik Bulgular Parestezi, halsizlik ve açıklanamayan nörolojik bulgular histeri olarak yorumlanabilir. Hastalarda kas güçsüzlüğü sıktır ve amiyotrofik lateral skleroza benzeyen bir klinik tablo görülebilir. Retroorbital dokularda şişmeye bağlı ekzoftalmus eşlik eder. Triotoksikoz bazen jeneralize nöbetleri tetikler. EEG değişikliği hastaların %50’ ye varan kısmında vardır ve ötroidizm sağlandığında genellikle geri dönüşlüdür. (Abend ve Tyler 1989) 8 Hipotiroidi HİPOTİROİDİ PRİMER HİPORTİROİDİ SEKONDER HİPORTİROİDİ Tiroid bezinde yetersizlik Hipofiz nedenli İyot alımı yeterli gelişmiş ülkelerde en sık neden Hashimoto tiroiditidir (Kronik lenfositik tiroidit). GUATRLI HİPOTİROİDİTİ TERSİYER HİPORTİROİDİ Hipotalamus nedenli HASHIMOTO TİROİDİTİ Gelişmemiş ülkelerde en sık guatırlı hipotiroidi nedeni iyot eksikliğidir. 9 Hipotiroidi Kretenizm: Doğuştan tiroid bezi yokluğudur. İnsanda 4000 doğumda 1 görülür. Mental gerilik ve gelişme bozukluğu ile karakterizedir. 1. Miksödem tip: Erişkinlerde hipotiroidizm sonucu görülür. Hipotiroidizm, mentalsomatik gelişme geriliği, metabolik hız ve vücut ısısında düşüş, anemi 2. Nörolojik tip: Mental gerilik, spastik dipleji, sağır-dilsizlik, şaşılık Refetoff Sendromu: Tiroid hormonuna direnç olan hipotiroidi. T3, T4 düşük, TSH normal veya yüksek. 10 Hipotiroidi Ve Psikiyatrik Bulgular Apati, yorgunluk, enerji azlığı, yavaşlama, libido azalması, uyku halinde artış genel klinik belirtilerdendir. Depresyona kıyasla, mani hipotiroidizmin daha az yaygın bir tezahürüdür. Mani belirtileri ile başvuran birkaç hipotiroidizm vakası vardır. Yapılan bir çalışmada hipotripidide % 41 depresyon, %59 anksiyete bulunmuştur. İlerleyen vakalarda suisidal fikirler, emosyonel labilite ve organik beyin sendromu görülebilir. Konuşma azalır ve perseverasyonlar sıkça görülür. İlüzyonlar ve görsel varsanılar olabilir. Bunlar da paranoid fikirler gelişmesine neden olabilir. (Koçak 1995) 11 Hipotiroidi Ve Psikiyatrik Bulgular Nörobilişsel bozulmalar arasında konsantrasyon güçlüğü, dikkatte bozulma, bradifreni ve hesaplamada zorluklar, yürütücü/frontal işlevler, dil, algısal ve görsel-mekansal fonksiyon da bozulmalar yer alır. Bellek erken dönemde etkilenmiştir. Yeni ödevleri öğrenme/gerçekleştirme becerisi azalır. 12 Hipotiroidi Ve Psikiyatrik Bulgular Lityum tedavisi alan hastalar hipotirioidi açısından dikkatli takip edilmelidir. Tedaviye dirençli depresyonu olan bireylerin yaklaşık %50'sinin subklinik hipotiroidi olduğunu ve tiroid hastalığı tedavi edilmezse antidepresan tedaviye yanıtın azaldığını belirten yazınlar vardır. Temel hipotiroidi tedavisinin nöropsikiyatrik semptomları tedavi edeceğine yönelik fikirler olmasına rağmen, Demartini ve ark. (2010) tek başına tiroid replasmanının depresif belirtilerin remisyonunda etkili olmadığını belirtmişlerdir. 13 Hiperparatiroidizm Primer hiperparatiroidizm, bir veya daha fazla paratiroid bezinde adenoma ait PTH'nin aşırı salınımıyla meydana gelir. Ayrıca kronik böbrek yetmezliğine sekonder de gelişebilir. Hiperkalsemi, paraneoplastik sendromlar veya tümörlerin kemik metastazı, granülomatöz hastalık, hipertiroidi ve hipokortizolemi ile de indüklenebilir. Hiperparatiroidizm insidansı 60 yaşından sonra büyük oranda artar ve kadınlarda erkeklerden 2-3 kat daha fazla görülme olasılığı vardır. (Strewler ve ark 1997) 14 Hiperparatiroidizm Birçoğu asemptomatik kalabilir, ancak uyuşukluk zihinsel yavaşlık hafıza zayıflığı dikkatin azalması depresyon bozukluğun ilk bulguları olarak ortaya çıkabilir. Yapılan çalışmalarda en sık mental değişikliğin depresyon ile birlikte anerji olduğu görülmüştür. Gerginlik ve iritabilite bazen depresyona eşlik etmiştir ve bazen patlayıcı çıkışlar görülür. (Numann ve ark 1984) 15 Hiperparatiroidizm Klinik görünümünde nöropsikiyatrik belirtiler olmayan hastaların bile postoperatif dönemde sözel bellek, sözel akıl yürütme ve kognisyon testlerinde anlamlı iyileşme gösterdiği bulunmuştur. Mental konfüzyon nöbetleri ya da akut deliryöz epizodlarla birlikte varsanılar, paranoya ve agresif davranış görülür. Yönelim bozukluğu ya da diğer organik belirtiler olmadan ve paraidektomi sonrası düzelen paranoid psikoz vakaları ile tek klinik belirtinin mani olduğu bir vaka bildirilmiştir. (Alarcon ve Franceschini 1984; Kleinfeld ve ark 1984) 16 Hiperparatiroidizm Serum Kalsiyum Düzeyi mg/dl uyuşukluk koma 19 deliryum psikoz 16 12 0 duygudurum belirtileri yorgunluk konsantrasyon azalması Bazı yazarlar psikiyatrik semptomların tipini ve ciddiyetini serum kalsiyum düzeyiyle ilişkilendirmektedir. Hiperkalsemi derecesi ile spesifik psikiyatrik semptom şiddeti arasında herhangi bir ilişki bulunmadığını ileri süren yazınlar da vardır. (Alarcon ve Franceschini 1984; Hasket ve ark 1981; Hecht ve ark 1975; Leigh ve ark 1984) 17 Hipoparatiroidizm • Serum kalsiyum seviyesinin düşük olması, PTH salınımında yetersizlik, D vitamini eksikliği veya yeterli PTH veya D vitamini seviyelerine yanıt oluşmadığı durumlarda ortaya çıkar. • Primer hipoparatiroidizm idiyopatik, ailesel, otoimmün veya en yaygın olarak boyun cerrahisi sırasında paratiroid bezi hasarlanmasıyla olur. • Psödohipoparatiroidizm ise yüksek PTH seviyelerine rağmen hipokalsemi ve hiperfosfatemi ile ortaya çıkan kalıtsal bir hastalıktır. 18 Hipoparatiroidizm 1800’lü yılların sonlarından ve 1900'lü yıllarının başlarından itibaren tetani psikozuna atıf yapılmış; ancak son literatürde sadece birkaç vaka bildirimi yapılmıştır. Depresyon, anksiyete, panik ataklar, sık ağlama nöbetleri, belirgin sosyal içe çekilme ve iritabilite tanımlanmış mental bozuklulardır. Daha nadiren, özellikle cerrahiye bağlı olan vakalarda manik depresif ya da şizofrenik tipte psikotik hastalıklar görülebilir. Psödohipoparatiroidizmde entellektüel bozulma en sık psikiyatrik belirtidir ve bildirilen vakaların yaklaşık yarısında görülür. (Abrams ve Jay 1998) 19 GONADAL EŞLİK EDEN NÖROPSİKİYATRİ K BOZUKLUKLAR Hipogonadizm Erkeklerde hipogonadizm o primer olabilir (doğrudan testisleri içerir) o sekonder (hipotalamus-pitüiter ekseni içerir) olabilir. Hipogonadizmin ergenlik öncesi gelişmesi; normal erkek seks karakterlerinin gelişememesine neden olur. Ergenlik sonrası gonadal hipofonksiyon o libidoda azalmaya o kas kütlesi kaybına o cinsel işlev bozukluğuna neden olabilir. Primer gonadal yetmezliğin en sık görülen nedeni 47, XXY kromozom anormalliği olan Klinefelter sendromudur. Kadın cinsiyet kromozom anomalileri, karyotipi 45,X ve varyantları olan Turner 21 sendromunu içermektedir. Klinefelter Sendromu Antisosyal davranış, pasivite ve sosyal çekilme gibi klinik tablolar görülür. Engellenme toleransında bozulma, patlayıcı iritabilite ve agresyon patlamaları vardır. Dürtüsel davranışlarda artış olabilir. Puberte öncesi uyum bozukluğu, okula gidememe, çocuklukta davranış bozukluğu sık bulunmuştur. Bu durum gecikmiş serebral matürasyona androjen eksikliğinin ötesinde bir katkı yapabilir ve sosyal uyumun kötü olmasına ve kişilikle ilgili işlev düzeyinin azalmasına neden olabilir. (Waakeling 1972) 22 Klinefelter Sendromu Bilişsel, dille ilgili ve davranışsal anormalliklerle ilgili yazınlar vardır. Toplam IQ’de hafif düzeyde azalma mevcuttur. Erken puberteden itibaren testesteron replasman tedavisinin virilizan etkilerine ilave olarak duygudurum ve konsantrasyonu iyileştirdiği bulunmuştur. (Simpson ve ark 2003; Nielsen ve ark 1988) 23 Klinefelter Sendromu Bekleneceği üzere cinsel problemler nadir değildir.( Hipogonadizm) Psikotik bozukluk arttığına yönelik literatürler de bulunmaktadır. Organik psikiyatrik hastalığın arttığını düşündüren çok az bulgu vardır. (Pomery 1980 ve Roy 1981; Jablensky ve ark 1970) 24 Turner Sendromu Semptomlar o İmmatür kişilik yapısı o Zayıf sosyal ilişkiler, düşük okul performansı ve özgüven o Başkalarının yüzündeki niyet ve duyguları, özellikle de korkuyu tanımakta zorlanma Bu; sosyal kognisyonun önemli bir bileşenidir ve otistik spektrum bozukluğu olanlarda bozulmuştur. Bütün bu kanıtlar, X kromozomu ekspresyonunun sosyal bilişsel becerilerin gelişmesiyle ilişkili rolünü ve sosyal davranışta cinsel dismorfizm gelişmesinin altında yatan X kromozomuna bağlı bir odağın olma olasılığını düşündürmektedir. (Kihlbom 1969; McCauley ve ark 1995; Lawrence ve ark 2003b) 25 Turner Sendromu Görsel-mekansal ve görsel algısal becerilerde, motor fonksiyon, sözel olmayan bellek, yürütücü işlev ve dikkat becerilerinde kusurlar tanımlanmıştır. Lisansla ilgili daha hassas analizlerde silik konuşma güçlükleri oral akıcılıkta azalma anormal öykü üretimi olduğu belirtilmiştir. Hesaplama zorlukları ve sosyal kognisyonda kusurlar da dikkat çeken belirtilerdendir. Sendromun erken tanımlanmasıyla hormonal replasman ve hasta eğitimi sağlanarak psikososyal uyum optimize edilebilir. (Pennington ve ark 1985; Ross ve ark. 2002; Temple 2002; Bruandent ve ark 2004; Lawrence ve ark 2003a; Mandoki ve ark 1991; McCauley ve ark 1986) 26 Puberte Ve Mensturasyon İle İlişkili Psikiyatrik Durumlar Şizofreninin; Kadınlarda daha geç yaşta başlaması, Erkeklerde yaklaşık %40 daha fazla görülmesi, Premenopozal dönemde daha iyi seyirli olması ve belirti ve şiddetinin daha az olması, Kadınlarda işlevselliğin ve antipsikotik ilaçlara cevabın daha iyi olması, Östrojen düzeylerinde ani azalmanın olduğu postpartum dönemde psikozun ilk epizod ve relaps riskinin yüksek olması, Menstrüel siklus sırasında psikotik belirtilerin dalgalı seyretmesi Östrojenin yüksek olduğu luteal fazda psikopatolojide anlamlı iyileşmeler gözlenmesi gibi bulgulara dayanılarak şizofrenide ‘östrojen koruma hipotezi’ öne sürülmüştür. Tedaviye östrojen eklenmesinin tedavi yanıtını olumlu etkilediği gösterilmiştir. 27 Puberte Ve Mensturasyon İle İlişkili Psikiyatrik Durumlar Erken menarş; çeşitli davranış sorunları, psikopatolojik semptomlar, öz kıyım ve kendini yaralama davranışları ile ilişkili bulunmuştur. Erken puberte ve şizofreni başlangıç yaşının incelendiği bir çalışmada ilk psikotik semptomların görüldüğü ve ilk hastaneye yatış yaşının, erken pubertenin olduğu grupta daha yüksek olduğu bulunmuştur. Bipolar bozukluğun başlangıç yaşı ve menarş ilişkisine bakıldığında: o Bipolar bozukluk tanılı hastaların %32’sinde hastalığın başlangıcı menarştan önce iken o %18’inin ilk ataklarını menarş sonrası 1 yıl içerisinde geçirdikleri gösterilmiştir. (Lien ve ark 2010; Deng ve ark 2011; Cohen ve ark 1999; Freeman ve ark 2002) 28 Premenstrüel Disforik Bozukluk Premenstrüel fazda hipomanik veya manik özelliklerde belirginleşme görülen vaka serileri vardır. o Duygudurum belirtileri ( irritabilite, labilite vb), o Davranışsal belirtiler (yeme tutumunda değişiklik, uykusuzluk vb) o Fiziksel belirtiler (memede hassasiyet, ödem vb) içermektedir. (Teatero ve ark 2013) 29 Premenstrüel Disforik Bozukluk Bipolar bozukluk tanısı olan kadınlarda premenstrual sendrom ve premenstrual disforik bozukluk (PMDB) tanılarının birlikteliği dikkat çekicidir. Düzenli menstrüel siklusu olan ve hormonal kontrasepsiyon metodu kullanmayan PMDB tanısı almamış 63 sağlıklı kadının reprodüktif döngü boyunca duygudurum değişiklikleri incelenmiş ve nörotisizm ve depresyon ile ilişkilendirilebilecek psikolojik semptomların geç foliküler fazdan geç luteal faza kadar belirgin şekilde arttığı ortaya konmuştur. (Gonda ve ark 2008) 30 Polikistik Over Sendromu Bipolar bozukluk insidansının araştırıldığı bir çalışmada PCOS tanısı almış 79 kadından %28’ inin Duygudurum Ölçeği’ne göre bipolar bozukluk tanı kriterlerini karşıladığı görülmüştür. Depresyon, anksiyete bozukluğu, yeme bozukluğu genel populasyona göre daha sık görüldüğü bilinmektedir. (Klipstein ve ark 2006; Barnard ve ark 2008; Mansson ve ark 2008) 31 Primer Ovaryan Yetmezlik Düşük androjen seviyeleri, duygudurum ve davranış semptomları ile ilişkilendirilmiştir. Standart östrojen/ progesteron tedavisi alan 128 46XX spontan primer ovaryan yetmezliği olan kadında 150-Xg testesteron eklenmesinin kadınlardaki o yaşam kalitesine o öz benlik saygısına o duyguduruma olan etkileri güncel bir çalışma ile incelenmiştir. Bu durum öz benlik saygısı düzeyinde farklılık yaratmazken duygudurum üzerine minimal etkileri olduğu görülmüştür. 32 İnfertilite Açıklanamayan infertilite olgularının tüm infertilite olgularının %10-30’ unu oluşturduğu düşünülmektedir. ’Psikojenik infertilite modeli’ Bu grubun; açıklanabilen infertilite vakalarıyla karşılaştırıldıklarında anksiyete ve çaresizliği daha yoğun yaşantıladıklarına ve sosyal destekten daha az yararlandıklarına vurgu yapılmıştır. (Aisenberg Romano ve ark 2012) 33 ADRENAL KORTEKS EŞLİK EDEN NÖROPSİKİYATRİK BOZUKLUKLAR Hiperkortizolizm Hipotalamo-hipofizer-adrenal eksenin patolojik aşırı aktivasyonu Uzun süreli glikokortikoid fazlalığı En sık iyatrojenik nedenlerden kaynaklanır. İyatrojenik olmayan endojen kaynaklı Cushing Sendromu nadir görülen bir hastalıktır. Yıllık insidansı milyonda 0.7-2.4 olarak bilinmektedir. Kadın / Erkek oranı: 3/1 %70-80’inde neden hipofizer mikroadenomdur. Psödo-Cushing Sendromu: o Obezite o Depresyon o Alkolizm 35 Cushing Sendromu Psikoz Bellek bozukluğu Uyku bozukluğu Depresyon Anksiyete Hipertansiyon Dislipidemi Obezite Aydede yüz Gövdesel obezite Glikoz toleransında bozulma Diyabet Amenore Kas zayıflığı Stria Saç dökülmesi Pletore yüz Hirsutizm Kolay zedelenme Osteoporoz 36 Cushing Sendromu – Dekzametazon Supresyon Testi (DST) Dekzametazon Supresyon Testi (DST) asıl olarak Cushing hastalığının tanısında kullanılmak üzere 1960 yılında Liddle adlı araştırmacı tarafından ortaya çıkarıldı. Endojen depresyonu olan psikiyatrik hastalarda kullanan ilk araştırmacılar ise Stokes ve Carroll oldu. Carroll DST ile yaptığı çalışmalarla DST pozitifliğinin nonspesifik olarak strese özgü bir tepki olmaktan öte depresif hastalara özgü bir bulgu olduğunu göstermiştir. 37 Cushing Sendromu Yorgunlukta artma Enerjide azalma İritabilite Bellekte bozulma Duygudurumda çökme Libidoda azalma Orta insomnia Anksiyete Konsantrasyonda bozulma Ağlama Huzursuzluk Geç insomnia Sosyal içe çekilme Çaresizlik Suçluluk İştah artışı 100% 97% 86% 83% 74% 69% 69% 66% 66% 63% 60% 57% 46% 43% 37% 34% 38 Cushing Sendromu Ve Psikiyatrik Bulgular Depresyon; en sık görülen psikiyatrik belirtidir. Sıklıkla paranoid özelliklerle birliktedir. İrritabilite çoğu vakada en erken belirti olmuştur. Eşlik eden psikozlar çoğunlukla depresif doğadadır. İşitsel varsanılar ve sıklıkla paranoid özellikli sanrılar vardır. (Cohen 1980; Starkman 1981) 39 Cushing Sendromu ve Psikiyatrik Bulgular Major depresyonun varlığı; ileri yaş, kadın cinsiyet, tedavi öncesi yüksek kortizol düzeyleri daha şiddetli bir klinik tablo ile ilişkili bulunmuştur. Akut anksiyete de belirgin bir özellik olabilir. Yaygın Anksiyete Bozukluğu %79 ve Panik Bozukluk %53 (Cohen 1980, Loosen 1992) 40 Cushing Sendromu ve Psikiyatrik BUlgular Mani depresyondan daha az görülür. Hastaların yaklaşık %30’u mani veya hipomani semptomları gösterir. Subklinik duygudurum dalgalanmalarının daha sık olduğu belirtilmektedir. Mani ya da hipomani hastalığın başlangıcındaki ilk semptomlardan olabilir. Konsantrasyon ve bellekte bozulmalar olabilir. Depresyon şiddeti ve bilişsel perfonmans arasında anlamlı ilişki bulunmamıştır. (Starkman 2001) 41 Cushing Sendromu Ve Nöropsikiyatrik Bulgular Hastaların 2/3’ünde bilişsel bozukluk gözlemlenmiştir. Bunlar: Sözel olmayan, Görsel-düşünsel, Görsel bellek Uzaysal-yapısal yetenek 42 Hipokortizolizm Primer adrenokortikal yetmezlik, adrenal korteksin yıkımı veya fonksiyon bozukluğunun bir sonucudur ve dolaşım sistemindeki azalmış kortikosteroidlere yanıt olarak artmış ACTH'ye neden olur. Çoğu vaka (%70 ila % 80) bir otoimmün bozukluk olan Addison hastalığının bir sonucu olarak ortaya çıkar. İkincil adrenokortikal yetmezlik, hipofiz veya hipotalamik disfonksiyonun bir sonucu olarak ortaya çıkar, ACTH ve CRH düzeyleri düşer, glukokortikoid üretimi azalır. İkincil adrenokortikal yetersizliğin en yaygın nedeni, kronik glukokortikoid tedavinin ani kesilmesidir. 43 Hipokortizolizm Zayıflık Klinik Yorgunluk Semptomlar İştahsızlık Anhedoni Psikiyatrik Düşünce yoksulluğu Semptomlar Sosyal çekilme Mide bulantısı Kusma Hipotansiyon ve hipoglisemi DELİRYUM KOMA Negatif olma Depresyon Sinirlilik 44 Addison Hastalığı • Glikokortikoid, mineralokortikoid ve adrenal üretilen androjenlerin azalmasına sebep olur. • Yaygınlığı milyonda 93-140’ tır. • Kadınlarda daha sıktır. • Gelişmekte olan ülkelerde en sık sebep tüberküloz infiltrasyonudur. • Mineralokortikoid kaybına bağlı ortostatik hipotansiyon hastaların %90’ında görülür. • Dehidroepiandrosteron kaybıyla libido kaybı, kuru cilt, aksiller ve pubik kıllanmada azalma olur. (Arlt ve .Allolio 2003; Nilsson ve ark. 2000) 45 Addison Hastalığı En sık; depresyon duygusal içe çekilme apati istek ve insiyatifte kayıp görülür. Duygudurumda ani dalgalanmalar ya da belirgin anksiyete ve iritabilite epizodları vardır. Vakaların üçte birinde bellekte bozulmalar da görülebilir. Hafif demans mental anerji, düşüncede fakirleşme ve genel umursamazlık havası içinde taklit edilebilir. Önemli düzeyde algısal bozulmalar; taktil, işitsel ve olfaktör uyaranlara eşikler artmıştır. Cushing hastalığının aksine psikotik tablolar nadirdir. Katatoni ve self mutilasyon nadirdir. (Michael ve Gibbons 1963; Leigh ve Kramer 1984) 46 Addison Hastalığı 80% Apati ve negativizm gibi mental belirtiler Depresif içe çekilme ve irritebilite 50% Şüphecilik Paranoya Sanrı 15% 10% 5% (Clegron 1965) 47 Addison Hastalığı Bazı psikotropik ilaçlar, bu hastalarda hipotansiyonun şiddetlenmesi riski açısından kontrendikedir. Tek başına glukokortikoid replasmanı psikolojik semptomlardan tamamen kurtulamayabilir Reus106, ekzojen steroidin değiştirilmesinin normalde işlev gören bezin sirkadiyen ve strese duyarlı glukokortikoid salınımı için asla eşdeğer olamayacağına dikkat çekmektedir. Cushing sendromunda olduğu gibi, etkinin düşük glukokortikoid seviyeleri ile mi yoksa dolaşımdaki ACTH ve CRF'deki artışlarla mı daha fazla ilişkili olduğu sorgulanmaktadır. (Stern ve ark 1991; Findling ve ark 1997; Brown ve ark 1975; Engel ve ark 1975; Beckwith ve ark 1982, Kalin ve ark 1983; Reus VI: Disorders of the adrenal cortex and gonads. 1987) Whitlock FA:A Study of Depression and Mania Associated with Physical Disease and Medication. 1982) 48 DİKKATİNİZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM… 49 50