TBMM B: 36 19 . 12 . 2010 O: 4 Esasen ithalat iç piyasanın talebini karşılamak için artmaktadır. İç talepteki büyüme ithalat ile karşılanmaktadır. Bu tablo, maalesef, kaygı vericidir. Bunların dahası da var, lütfen takip edin. 2010 yılı Ekim ayında yıllık ihracatımız 112 milyar dolar. İhracatımız kriz öncesinde 136 milyar dolar. Bir başka deyişle, son dönemde arttığı söylenen ihracatımız eski seviyelerinin çok çok gerisinde. Bu durumu ihracatımız ve dış ticaret performansımızın zafiyetinin göstergesi olarak yorumlamak mümkün değil mi? Öyle değil midir? İthalat tam gaz devam ediyor. 2010 yılı Ekim ayında yıllık bazda 176 milyar dolara ulaştı. Bu gelişmeler sonunda, yıllık ihracatımızın ithalatı karşılama oranı yüzde 73’lerden ekim ayında yüzde 63’lere geriledi, dış ticaret açığımız 64 milyar dolara yükseldi. Bakınız -burası önemli- 2003 yılından bu yana, AKP hükûmetleri döneminde toplam 723 milyar dolar ihracat gerçekleştirildi, buna mukabil 1,1 trilyon dolar ithalat gerçekleştirildi. Bu yıllarda verdiğimiz dış ticaret açığı 390 milyar dolar. Şimdi, 2003-2010 döneminde toplam cari açık 200 milyar doları aştı. Bir başka ifadeyle, bilanço ağır, yaklaşık 400 milyar dolar dış ticaret açığı var. Şimdi, Sayın Bakan, sayın milletvekilleri; Hükûmet tarafından “Biz bunu nasıl becerdik?” diye hiç düşünmeye gerek yok. Üzerinde kafa yorulması ve izah için düşünülmesi gerekli bir hususu dikkatinize mucip olacağı için söylüyorum- ifade ediyorum: Dış ticaret açığı cumhuriyetin kuruluşundan AKP’ye kadar 250 milyar dolar, AKP döneminde 390, yıl sonu itibarıyla sekiz senede 400 milyar dolara ulaşacak. Cari işlemler açığı 75 yılından 2002 yılına kadar 40 milyar dolar, AKP döneminde 200 milyar doları aşıyor. Peki, bu masada, bu kumar masasında bu kayıp kimin kaybı? Bu kayıp Türkiye'nin kaybı, bu kayıp AKP sayesinde kaybettirildi. Bu yük kimin omzunda? Türk milletinin omzunda. Bunun ortadan kaldırılması lazım. 2023 yılında dünyanın 10’uncu en büyük ekonomisi olması istenen, ihracatını 500 milyar dolara çıkarmak isteyen bir ülkenin öngörüsünün olması ve bu öngörüler doğrultusunda stratejilerinin olması, stratejilerinin ortaya konması gerekir. Şimdi, burada gelinen bir diğer aşama, ülkemizin ihracatının sadece pazar odaklı olarak düşünülmekle bir yere varılamayacağı, konuya bir de sektörlerin ihracatları açısından bakılmasının gerektiğidir. Pazarları çeşitlendiriyoruz. İhraç ettiğimiz sektör ve ürün yapısında bir değişim var mı? Ürünlere ne kadar katma değer ekledik? Pazarları çeşitlendirirken sektör-pazar eşitlemesi yapıyor muyuz? Pazar geliştirmeye ilişkin çalışmalarınızı izliyoruz ancak sektörel politikalar konusunda neler yapıldığı, sektörlerin sorunlarının çözümüne ilişkin doğrudan bir çalışma bizlere ve kamuoyuna yansımıyor. İhraç sektörlerimiz yine otomotiv, tekstil, hazır giyim, demir çelik. Yine soracağım, nerede nano tekstil, nano kimya, nano diğer ürünler? Şimdi, burada bize müsaade edilen değil, bizim ulaşmak istediğimiz sektörler önemli. Bizim, sizin ortaya koyduğunuz 2023’teki hedeflere ulaşacağımız sektörleri tespit etmemiz önemli. Ancak böyle başarıya ulaşmamız mümkündür. Bakın, bizim Denizli ilimiz, ihracatta çok iyiydi, 2009’da büyük sıkıntılar yaşadı. Şimdi ihracat normalleşiyor ama kısaca ben size o ilin nasıl olduğuna dair bir perspektif vermek istiyorum: 50 bin esnaf, KOSGEB, bunun sadece 9.900’ü müracaat edebiliyor kredi almak için, ihracatı iyi olan bir il. 1.400’ü almış 9 bin müracaattan. 9 bin müracaattan 1.400’ü aldıktan sonra geriye kalanı bekliyor. Diğerleri müracaat edememiş, neden? SSK borcu var, vergi borcu var, bunu çözemiyor. Denizli ihracat yapıyor, kâr marjı son derece düşmüş, işsizliğin, işçilik ücretinin Türkiye’de en kötü olduğu il. Ne pahasına oluyor? İplik fiyatlarının ne kadar arttığını Sayın Bakanım sizler biliyorsunuz ama Denizli’deki ihracatçı kardeşlerimizin bu sorununun, gündeme getirilmesine tahammül edilemiyor maalesef. Şimdi, bütün bunların düşünülmesi lazım. Denizli, tahsilat/tahakkuk oranında vergide, ay ay olarak izlediğim için söylüyorum, sondan on-on üçüncü il arasında dolaşıyor; bu derece kötülemiş. – 832 – yasemin 297–303