Engellilik Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu / UNICEF tarafından yayınlanan “Dünya Çocuklarının Durumu 2013: Engelli Çocuklar” adlı raporda da belirtildiği gibi engelliliğin tıbbi ve sosyal/toplumsal belirleyicilerin temel alınarak ölçülmesi gerekmektedir. Bugün engellilik, daha dar tıbbi belirleyicilerden hareketle ve çoğu zaman fiziksel ya da zihinsel bozukluklar dikkate alınarak ölçülmektedir Sakatlıklar (Örneğin felç ya da körlük gibi vücut fonksiyonlarına dair sorunlar ya da beden yapısındaki değişimleri ifade etmektedir.) Hareket sınırlılıkları (Hareketleri uygularken yaşanan, örneğin yürüme ve yeme sınırlılığı gibi, güçlükler için kullanılmaktadır.) Katılım kısıtlamaları (Yaşamın herhangi bir alanına dâhil olma sürecinde karşılaşılan, örneğin işe alımlarda ve ulaşımda ayrımcılığa uğramak gibi, güçlüklerdir) Dünya Sağlık Örgütü’ne göre engellilik, bu üç işlev alanının herhangi birinde ya da hepsinde karşılaşılan güçlükleri ortaya koymaktadır. Ayrıca engellilik; sağlık sorunları ve bağlamsal etmenlerin (çevresel ve kişisel etmenlerin) etkileşiminden ortaya çıkmaktadır. Bu anlamda Dünya Sağlık Örgütü, işlev düzeyleri farklı insanların yaşamak ve faaliyet göstermek zorunda oldukları yaşam alanlarını değerlendirmek üzere “çevresel faktörler”i açıklamaktadır Engelli(lik) Sınıflamaları Dünya Sağlık Örgütü’nün de belirttiği gibi engelli bireyler homojen bir grup oluşturmazlar. Her ne kadar çoğu zaman engelli insanlar, sadece ‘”tekerlekli sandalye kullananlar” ve “görmeyenler, duymayanlar” gibi birkaç “klasik” gruba ayrılsa da, esasında engelli bireyler çok çeşitli ve heterojendirler Doğuştan beyin felci olan bir çocuk için de engelli kavramı kullanılır. Askerde mayına basarak ayağını kaybetmiş bir asker de engelli olarak kabul edilir. Eklem iltihabı olan orta yaşlı bir kadını ya da bunama yaşayan daha yaşlı bireyleri de engelliler arasında sıralamak mümkündür. Tek ya da iki gözünde tam ya da kısmi görme kaybı ya da bozukluğu olanlar, göz protezi kullananlar, renk körlüğü ve gece körlüğü (tavuk karası) olanlar (görme engelli) da bu gruba girer. “Engellilik” ve “engelli” hakkındaki genellemeler yanıltıcı olabilmektedir. Cinsiyetleri, sosyo-ekonomik durumları, cinsellikleri, etnisiteleri, kültürel mirasları farklı olan bu insanları etkileyen kişisel faktörler de farklılık gösterebilmektedir. Bu nedenle çoğu zaman her bir engellinin kişisel tercihleri ve engellilik durumuna verdikleri cevaplar da farklılıklar gösterebilmektedir. Engellilik ve Önleme Dünya Sağlık Örgütü’ne göre zihinsel, fiziksel ve algısal bozuklukları başlangıç noktasında önlemek için alınan her türlü tedbirler (birincil önleme) ya da bu bozukluklar ortaya çıktıktan sonra olumsuz fiziki, psikolojik ve sosyal sonuçların ortaya çıkmasını önlemek için alınan tedbirler (ikincil önleme) önleme girişimlerini ifade etmektedir. Engellilik ve Rehabilitasyon Dünya Sağlık Örgütü’ne göre rehabilitasyon, hedef-odaklı ve zaman kısıtlaması olan bir süreçtir. Engelli bireylerin en iyi zihinsel, fiziki ve/veya toplumsal işlevsellik seviyesine ulaşmasını mümkün kılmayı hedefler. Böylece bireye kendi hayatını değiştirecek koşulları sağlamak amaçlanır. Rehabilitasyon, bir işlev kaybını ya da işlevsel kısıtlamayı telafi edebilecek örneğin teknik yardımı ya da topluma (yeniden) ayak uydurmayı hızlandıracak tedbirleri içerebilir. Savunmasız Gruplar Savunmasızlık kavramı özellikle sağlık ve bakım alanında yaygın olarak kullanılmasına rağmen, standart bir tanımı yoktur. Esasında bu durum çoğu zaman risk altında olan her bireyin yaşamında savunmasızlığa az ya da çok maruz kalmasından, maruz kaldığı riskli koşulların farklı olmasından ve etkilerinin farklılıklar göstermesinden kaynaklanmaktadır. Her toplumun ekonomik, sosyal, politik koşulları ile savunmasızlığa maruz kalan bireylerin özelliklerine bağlı olarak literatürde farklı savunmasız gruplar karşımıza çıkmaktadır. Sağlık ve bakım söz konusu olduğunda çoğunlukla sağlığa bağlı hastalıklara karşı daha savunmasız durumda olan “yaşlı” ve “çocuk” gibi grupların yanı sıra kronik rahatsızlıkları bulunan, azınlık gruba ait olan, daha düşük eğitim düzeyindeki, yoksul, işsiz ve mülteciler de savunmasız gruplar arasında sıralanmaktadır. Savunmasız Bir Grup Olarak “Engelliler” Dünya Sağlık Örgütü’ne göre bir milyardan fazla insanın ya da (2010 yılı dünya nüfus tahminlerine göre) dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 15’inin engelli olduğu tahmin edilmekte ve engelli insanların sayısı artmaktadır. Bunun nedenleri arasında öncelikle nüfusun yaşlanıyor olması (yaşlı insanlarda engellilik riski daha yüksektir), diyabet, kalp ve damar hastalıkları ile akıl hastalıkları gibi engellilik ile ilgili kronik sağlık sorunlarının dünya çapında artıyor olması gösterilmektedir Engellilere karşı uygulanan ayrımcılığın uzun bir geçmişi vardır. Tarih boyunca engelliler sürekli ve bir şekilde toplumdan dışlanmış ve insan hakları ihlal edilmiştir. Bugün bile engellilere yönelik ayrımcılık, sınırlı eğitim imkânlarına bağlı olarak fark gözetmeye ve fiziksel ve toplumsal engelleri nedeni ile yalnızlaştırmaya kadar gidebilmektedir. Engellilerin yaşamında ayrımcılığın etkileri barınma, istihdam, ulaşım, kültürel yaşam ve kamu hizmetlerine erişim gibi ekonomik, sosyal ve insan hakları açısından hissedilmektedir. Eğitim Çoğu engelli birey, eğitim hayatına katılamamakta ya da belirli düzeye kadar eğitimini sürdürmek durumunda kalmaktadır. Örneğin Türkiye’de 2002 yılında 7 coğrafi bölgede yapılan araştırmaya göre engelli nüfusun toplam nüfus içindeki oranı %12.29’dur (8.431.937 kişi). Engellilerin %36.3’ü okuma-yazma bilmemektedir. TÜİK tarafından 2010 yılında yapılan “Özürlülerin Sorun ve Beklentileri Araştırması” konulu rapora göre engellilerin %41.6’sının okur-yazar olmadıkları, %18.2’sinin okur-yazar olup herhangi bir okul bitirmedikleri, %22.3’ünün ise ilkokulu tamamladıkları belirlenmiştir. Her iki yılın (2002 ve 2010 yılları) verileri karşılaştırıldığında eğitim fırsatlarına ulaşamayan engelli bireylerin sayısının oldukça yüksek olduğu anlaşılmaktadır. Artan bağımlılık ve kısıtlanan katılım Dünya Sağlık Örgütünün 2011 yılında açıkladığı “Dünya Engellilik Raporu”na göre engellilerin savunmasız kalmasına neden olan durumlardan biri olarak engelliler arasında artan bağımlılık ve katılımın kısıtlanması gösterilmektedir. Buna göre engellilere yönelik kurum bakımının onları toplumsal hayattan izole ettiği, sosyal kapitalin azaldığı, yeterli olmayan kurumsal bakımın ise engelliyi başkalarına bağımlı kıldığı ifade edilmektedir Daha az ekonomik katılım Dünya Engellilik Raporu’nda belirtilen konulardan biri de engellilerin işsiz kalmalarıdır. Rapora göre istihdam edilen engellilerin çoğu daha az kazanç elde ederler. Türkiye’de de 2002 yılında yapılan araştırma sonuçları benzer durumu ortaya çıkarmaktadır. Buna göre engelli bireylerin %85.7’sinin çalışmadıkları; %61.6’sının sosyal yardımlardan yararlanmadıkları belirlenmiştir Yoksulluk “Dünya Engellilik Raporu”na göre engelliler genellikle istihdam edilmemekte ya da daha düşük düzeyde istihdam edilmektedirler. Buna bağlı olarak kişisel bakım, tıbbi hizmet ya da günlük yaşamlarını sürdürmek için kullandıkları yardımcı aletler için yaptıkları sağlık giderleri nedeni ile daha yüksek yoksulluk düzeyinde yaşamaktadırlar. Ulaşım, fiziksel çevre ve konut düzenlemeleri Engelli bireylerin özellikle kamu binalarında, ulaşımda ve iletişimde karşılaştığı engeller çoğu zaman engelli bireyleri izole etmekte, bağımlılıklarını artırarak eğitim, istihdam, sosyal ve toplumsal yaşama katılımlarını azaltmaktadır. Ayrıca ulaşım açısından erişilebilir toplu taşıma sistemlerinin olmaması, toplu taşıma araçlarını kullanan bireylerin eğitimsiz, hoşgörüsüz ve sabırsız olmaları engellilerin bu araçları kullanmalarını engellemektedir. Rehabilitasyon Engellilere yönelik rehabilitasyon hizmetlerinin yetersiz, erişimi zor ve kalitesiz olması engellilerin öncelikle sağlık durumunu olumsuz yönde etkilemekte ve toplumla bütünleşmesini engellemektedir. Özellikle engele ilişkin uygun yardımcı teknolojiye erişememek engelli bireylerin başkalarına bağımlılığını artırmakta, bakım ve destek masraflarının da artmasına neden olabilmektedir. Engelli Hakları Engelli Hakları Sözleşmesi (CRDP), engellilerin yaşamında ayrımcılık yapılmaması, ekonomik, sosyal, politik ve kültürel haklarına saygı duyulması, haklarının korunması ve gerçekleştirilmesi için uygun tedbirlerin alınması ve fırsatların eşitlenmesi açısından önemli bir girişimdir. Birleşmiş Milletler Genel Meclisi’nin 13 Aralık 2006 tarihli kararıyla kabul edilen Engelli Hakları Sözleşmesi, 2 Mayıs 2008 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Sözleşme’nin amacı Madde 1’de de belirtildiği gibi engellilerin tüm insan hak ve temel özgürlüklerinden tam ve eşit bir biçimde yararlanmalarını teşvik ve temin etmek, insanlık onuruna saygıyı güçlendirmektir. Madde 2’de sözleşmenin amaçları açısından “iletişim”, “dil”, “engelliğe dayalı ayrımcılık”, “makul düzenleme” ve “evrensel tasarım” kavramlarına açıklık getirilmiştir. Madde 3’te ise sözleşme’nin temelini oluşturan; 1. Kendi seçimlerini yapma özgürlüğü, bağımsızlık, insanlık onuru ve bireysel özerklik, 2. Ayrımcılık yapılmaması, 3. Engellilerin topluma tam ve etkin katılımlarının sağlanması, 4. Farklılıklara saygı gösterilmesi ve engellilerin insan çeşitliliğinin ve insanlığın bir parçası olarak kabul edilmesi, 5. Fırsat eşitliği, 6. Erişilebilirlik, 7. Kadın-erkek eşitliği, 8. Engelli çocukların gelişim kapasitesine ve kendi kimliklerini koruyabilme haklarına saygı duyulması gibi ilkeler koruma altına alınmıştır. Sözleşme; ekonomik, sosyal ve kültürel hakların yanısıra: Yaşama (Madde 10), Yasa önünde eşit tanınma (Madde 12), Adalete erişim (Madde 13), Kişi özgürlüğü ve güvenliği (Madde 14), İşkence, insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele ya da cezaya maruz kalmama (Madde 15), Sömürüye, şiddete ya da istismara maruz kalmama (Madde 16), Kişisel bütünlüğü koruma (Madde 17), Seyehat özgürlüğü ve uyrukluk (Madde 18), İfade ve düşünce özgürlüğü ile bilgiye erişim (Madde 21), Özel hayata saygı (Madde 22), Hane ve aile hayatına saygı (Madde 23), Eğitim (Madde 24), Sağlık (Madde 25), Çalışma ve istihdam (Madde 27), Yeterli yaşam standardı ve sosyal koruma (Madde 28), Siyasal ve toplumsal yaşama katılım (Madde 29) gibi kamusal ve politik hakları da ortaya koyar. Ayrıca bu sözleşmede şu haklar da yer almaktadır: Bağımsız yaşayabilme ve topluma dâhil olma (Madde 19), Risk durumları ve insani bakımdan acil durumlarda engellilerin korunması ve güvenliğinin sağlanması (Madde 11), Kişisel hareketlilik (Madde 20), Habilitasyon ve rehabilitasyon (Madde 26), Kültürel yaşam, dinlenme, boş zaman aktiviteleri ve spor faaliyetlerine katılım (Madde 30). Diğer yandan bu sözleşmede; Engelli bireylere yönelik gerekli politikaları geliştirmede yol gösterici uygun bilgileri toplama ve istatistik çözümlemede bulunma (Madde 31), Devletler arası ve devletler düzeyinde, gerektiğinde ilgili uluslararası ve bölgesel örgütler ile sivil toplumla (özellikle engellilere yönelik örgütlerle) iş birliği yapma (Madde 32), Sözleşmenin ulusal düzeyde uygulanması ve denetimleri gerçekleştirme (Madde 33), Engelli hakları komite üyelerini seçme (Madde 34), Taraf devletlerin bu sözleşmeyi imzalanmasından 2 yıl sonra engellilere yönelik alınan önlemler ve kaydedilen gelişmeler konusunda rapor sunma (Madde 35), Engelli hakları komitesi ile iş birliği yapma (Madde 37), Taraf devletler konferansında sözleşme hükümlerinin yerine getirilebilmesi için düzenli aralıklarla bir araya gelme (Madde 40) konularında taraf devletlere yükümlülükler getirilmiştir. Engelli hakları komitesinin ise; Taraf devletlerce sunulacak raporları değerlendirme (Madde 36), Diğer organlarla ilişki halinde bulunma (Madde 38), Her iki yılda bir komite faaliyetleri hakkında Genel Kurul, Ekonomik ve Sosyal Konsey’e rapor sunma (Madde 39) gibi yükümlülükleri sıralanmaktadır.