T.B.M.M. B:103 26.5.2005 O: 1 Bugün, ister üzerinde çalıştığımız Ceza Kanunu isterseniz başkaca kanunlarla ilgili olarak çok uzun zaman bu ülkede görev yapmış olan insanlar -ister ilim adamı olarak ister uygulayıcılar olarakgelmişler çalışmışlar, ortaya koymuşlar birçok eser, birçok fikir, birçok tasan. Yeni bir düzenleme yapılırken, bunlardan azamî ölçüde istifade edilir; ama, bu tartışmaların zamanlaması önemlidir. Yasa yapılmazdan evvel, bizim sitemimiz, zamanında niye göndermediniz, niye yapmadınız; zamanında gönderseydiniz bunlar olmayacaktı; mademki göndermediniz, biz, bundan sonra geri adım atmayız tarzındaki bir inatlaşma içerisinde değil, tam tersine, olabildiğince herkesin taleplerini iyi niyetle karşılayarak bir değerlendirme yapmaya çalıştık. Hatta, zaman zaman, bu, bazı çevreler­ ce "ya, bu hükümet bir adım atıyor, sonra geri çekiliyor" tarzında, özellik olması gereken, güzellik olması gereken bir husus, hükümetin ya da bu partinin bir zaafı gibi de takdim edilmeye başlandı. Şimdi, bir taraftan deniliyor ki, herkesin katkısına açık olacaksınız, herkesin fikrini dinleyecek­ siniz, ona uygun bir uzlaşmayla bu işleri düzenleyeceksiniz; buyurun, işte, şu zaman dilimi içerisin­ de bunlan tartışalım denildiğinde, gerekli katkı sağlanmayacak; yasa çıktıktan sonra, itirazlar yük­ seliyor; tabiatıyla, bir serzenişimizi ifade ediyoruz. Bunlan, yine de, iyi niyetle yapılmış tenkitler olarak değerlendirip düzeltme yapmaya çalıştığımızda da, bu defa, demin söylediğim gerekçe or­ taya konulmaya çalışılıyor. Şimdi, Türk toplumu, çok değişen bir toplum. Bazı ülkelerde, bir tek gündem bir ay tartışılır. Bizde ise, gündem, öğleden evvel farklı, öğleden sonra farklıdır. Gündemi böylesine hızlı değişen bir ülkede, yasalarda bugün öngörmediğimiz hususların -bazı eksiklikler, aksaklıklar- önümüzdeki günlerde ortaya çıkmış olması karşısında, bunları -eğer hukuk alanıyla ilgiliyse- içtihatlarla düzel­ terek bu ihtiyacı karşılayacaksınız; eğer ihtiyaçlar bunu karşılamıyorsa, o zaman da, bunu, yasa değişiklikleriyle yapmaya çalışacaksınız. Belki bu dönemin getirdiği özelliklerle, alışılagelmiş usullerin dışında, biz bir şey yapmaya çalıştık. 1 Nisanda yürürlüğe girecek yasalarla ilgili olarak, bütün yargı mensuplanyla çok geniş, çok kapsamlı değerlendirmeler yapılmıştır. Bunun içerisinde, Yargıtaydan üye arkadaşlanmız bulunmuş, bilim adamlan bulunmuş ve tabiatıyla, bu yasayı uygulayacak olanlar da, bir fikrî hazırlık içerisinde olduğu için, acaba şöyle olursa daha mı iyi olur tarzındaki fikirlerini dile getirmişlerdir. Yasa da 1 Hazirana kadar tehir edilence, bu boşluktan istifadeyle, arkadaşlarımızla da konuşarak, bu neviden değişiklikler gündeme getirilmiştir, olabildiğince, uygulamadaki aksaklıkları, eksiklikleri dikkate al­ mak adına. Bu, uzlaşmacı bir anlayışın tabiî sonucudur ve dolayısıyla, belki, bu, bizim iktidarımızın da takdirle karşılanması gereken bir özelliği olması icap eder diye düşünüyoruz. Tabiatıyla, Türkiye'de, çok sayıda mevzuat olduğu için, çok sayıda yasası olduğu için, bazı konularda çelişkiler olabilir. Aslında, bize göre, bunlann önemli bir kısmını, geniş bir hukukî yorumla karşılamak mümkün; ancak, ne olur ne olmaz, bir hak kaybı olmasın diye de, geçici mad­ deler getirdik -Sayın Sarıbaş buradan aynldı- mesela, Basın Kanunuyla ilgili olarak, orada getirilen düzenlemelerin bir kaybına sebebiyet vermeme adına ve başkaca kanunlarda, eğer, bu Ceza Kanunuyla ilgili çelişen noktalar varsa, bunların bir ayıklanması gerekiyor. Bununla ilgili olarak, zaten, Bakanlıkta sürdürülen bir çalışma var. En az 200 yasa, Ceza Kanunuyla şu veya bu şekilde ilgilidir. Bunları da zaman içerisinde belli bir noktaya getirmek adına, zaten, bir süre evvel çıkar­ dığımız bir yasa var, bu yasayla, farklılık arz eden hususlar 31 Aralık 2006 tarihine kadar, o yasalar uygulanması suretiyle giderilecektir, böylece de, bir hak kaybına sebebiyet verilmeyecektir. Onun için, bir bunu burada ifade etmek istiyorum. İkincisi, tabiatıyla, biz, Ceza Kanununda bu düzenlemeleri yaparken, olabildiğince Türkiye'ye mahsus düzenleme yapmadık, Batı hukukunda benzer düzenlemeler varsa, Batı ülkelerinde, onlara paralel düzenlemeler getirmeye çalıştık; ama, konu öylesine takdim edildi ki kamuoyuna, sanki bu düzenlemeler Almanya'da yok, Fransa'da yok, İspanya'da yok, İtalya'da yok; bunların hepsi bizde var. Eyvah, filanca kesim için cezaevleri hazırlandı, falancalar... Böyle bir panik havası içerisinde konu takdim edilmeye başlandı. -629-