U. Uluslararası Şeyh Şa 'Mn-ı Velf Sempozyumu Kastamonu Üniversitesi II. ULUSLARARASI ŞEYH ŞA'BAN-1 VELI SEMPOZYUMU -KASTAMONU'NUN MANEVi MİMARLAR!- 4--6 Mayıs 2014 ı Il Uluslararası Şeyh Şa'ban-ı Velf Sempozyumu TAŞKÖPRÜLÜZADE'NİN. FELSEFE, KELAM VETASAVVUF İLİMLERiNE BAKIŞI Yrd. Doç. Dr. FatınaZehraPATTABANOGLU (Kastamonu Üniversitesi) a Özet · Kastamonulu ' ilim adamlanndan Taşköplüzade Ahmed Efendi (14951561), 16. yüzyıl Osmanlı/Türk düşüncesini yansıtmak bakımından önemli bir yere sahiptir. Şeyh Şahan-ı Veli (1481-1569) ile aynı dönemde yaşayan ve Halveti olduğu söylenen düşünür, Osmanlının: ilim adamlannı ve mutasavvıflannı ele aldığı eş-Şalaiiku'n-nu'maniyye fi ulemai'd-devleti'lOsmaniyye ve ilimler sınıflamasına dair ele aldığı Miftahu 's-saade ve misbahu 's-siyade adlı eserleriyle dikkat çekmektedir. O, felsefe-kelamtasavvuf ilişkilerinin Gazzali' den sonraki dönemde aldığı genel görünümün Osmanlı'nın düşünce hayatının sürekliliğini temsil etmesi bakımından da önemli bir yere sahiptir. Taşköprüiiizade nakli ve akli ilimler ayrımında dünya ve ahiret bakımından faydalı ve faydasız olarak değerlendirdiği ilimleri ayrıntılı olarak ele alırken, felsefeyi akli ilimlerden; kelamı şer'i ilimlerden; tasavvufu batıni ilimlerden saymaktadır. Tebliğde, İslam düşüncesinin devamı niteliğinde olan bu ilimler, müellifi.n bakış açısıyla ele alınıp değerlendirilecektir. Anahtar kelimeler: Taşköprülüzade, ilimler, felsefe, kelam, tasavvuf TASKOPRULUZADE'S VIEW ON PHILOSOPHY, ILM ALKALAM AND SUFISM Abstract Taskopruluzade Ahmed Effendi, one of the scholars from Kastamonu, (1495-1561) has an important place to reflect 16th Century's Ottoman/Turkish thought. The philosopher, for whom it has been s.aid that he had lived in the same period with Sha'ban-i Veli (1481-1569) and had been committed to the Khalwati order, stands out with his works eş­ Şakaiku'n-nu'maniyye fi ulemai'd-devleti'l-Osmaniyye, in · which he · discusses Ottoman scholars and Sufis and Miftahu's-saade ve misbahu'ssiyade, which is about classification of disciplines. He also has an important position, since general view of the relationship between philosophy, ilm alkalanı and Sufism after Gazali's period represents the continuum of Ottoman's life of thought. While Taskopruluzade discusses the knowledge detailed as useful and not useful for the life and the afterlife during the separation of traditional knowledge and intelligent knowledge, he considers the philosophy as an intelligent knowledge, the ilm al-kalam as a Slıari 533 Kastamonu Üniversitesi knowledge and Sufism as an .esateric knowledge. In this statement these three knowledge, which can be seen as a continuation· of·Islamic thought, will be· discussed and examined according to the author's point ofview. Key words: Taskopruluzade, lqıowledge, philosophy, ilm al-kalam, Sufism GİRİŞ Taşköprülüzade Muslihuddin Mustafa Efendi'nin oğlu Ahmed Efendi, Osmanlı ali.ınlerini tamttığı eş-Şakaiku 'n-Nu 'maniyye ve ili.ınler sımflaması yaptığı Mzftahu 'sSa 'ade adlı eserleriyle tanınmış, 16. yüzyıl Osmanlı düşüncesinin önemli b$n adamlarındandır. eş-Şakôiku 'n-nu 'maniyyefi ulemai 'd-devleti 'lOsmaniyye adlı eserinde ·Osman Gazi'den Kanuni Sultan Süleyman döneminin sonlarına kadar yaşamış 502 Osmanlı aliminin hayatım ve eserlerini kaleme almıştır. Eserinin sonunda, kendi kaleminden hayatımn çocukluk, gençlik ve olgunluk dönemlerini anlatan düşünür, talebeliğinde okuduğu ve müderrisliğinde okuttuğu dersler ve kitaplar hakkında da ayrıntılı bilgi vermiştir. Bu bilgiler Osmanlı'nın o dönemki düşünce yapısım ve ilim hayatım anlamak bakımından büyük öneme sahiptir. Küçük yaşta Kur'an'ı hatmetmiş, Arapça sarf-nahiv derslerini el-Maksud, Merahu'/ervah, Muhtasaru '1-mie, Kitabu '1-misbah, Kitabu '1-kôfiye, el-Va.fiye fi şerh i 'l-kôfiye, Kitabu '1-Haruniyye, Elfiyyetü İbn Malik ve Dav 'u 'l-Misbôh gibi eserlerden okumuştur. Mantık ilmine dair Muhtasaru lsagoci'yi, Kelama dair Cürcani'nin haşiyesi ile birlikte Şerhu 'ş-Şemsiyye'yi, Hayali'nin haşiyesiyle birlikte Taftazaru'nin Şerhu '1-akaid'ini, Hocazade'nin haşiyesi ile birlikte Mevlanazade'niİı Hidtiyetü '/-hi/ane adlı eserini, Cürcani'nin haşiyesiyle birlikte İsfehani'nin Şerhu 't-Tavali adlı eserini, Cürcani'nin haşiyesiyle birlikte Taftazani'nin eş-Şerhu '1-mutavvel li 't-telhfs adlı eserini okumuştur. Babasımn desteği ile bu okumalan yaptıktan sonra Taşköprülüzade, kendisi Cürcani'nin Şer.hu't-Tecrfd adlı eserini vücüb ve imkan bahsine kadar okuduğıınu ardından Cürcani'nin Şerhu 'l-Mevalaf adlı eserini Ali Kuşçu'nun heyet ilm1ne dair Kitabu '/Fethiyye'sini okuduğıınu nakletmektedir.807 • İl.k olarak Dimetoka Medresesine müderris tayin edilen düşünürümüz, kelam ilminden Havaşi Şerhi't-Tecrfd'i başından uroür-i amme balıisierinin sonuna kadar, Şerhu't-Tecrfd'i uroür-i amm~den vücub ve imkan bahsine kadar ve Şerhu'l-Mevalafı a'raz bahsiİle kadar ve ilahiyat bölümünün bazı balıisierini okutmuştur. Bu eserler dı~ında fıkıh, hadis, tefsir, sarf ve nahivden de çeşitli kitaplar okutmuştur. 8 8 Kelam, fıkıh, tefsir, ahlak, mantık, biyografi, Arap dili ve edebiyatı, ilimler tarihi, tıp gibi değişik alanlarda olarak 1495'de nisbesiyle anılan doğan Taşköprülüzade 807 Taşköpıiilüzade, eş-Şakıii!..?ı 'n-Nıı 'maniyye fi Ulenıôi 'd-Devleti '1-0snıôniyye, Muharrem Tan,lz Yayınlan, İstanbul 2007, s. 377-378. 808 Aynntılı bilgi için bkz. Taşköpıiilüzade,age., s. 378-379. 534 çev. II. Uluslararası Şeyh Şa 'Mn-ı Velf Sempozyumu çeşitli kitaplar yanında otuzayakın risale telif eden Taşköprülüzade Ahmed Efendi eserlerini Arapça yazmış ve büyük ölçüde şerh ve başiye geleneğini sürdürmüştür. Dini ilimlerde Fahreddin Razi, Amidi, Cürcam gibi felsefe ve kelam konulannda derinleşmiş Eşariyye · mensubu alimler etrafında tartışmalar yapmış ancak Maturidiyye mezhebiİle bağlı kalmıştır. Tasavvufa da.ilgi duymuş Halvetiyye tarikatına intisap etmiştir. Böylece felsefe, kelam ve tasavvufu birleştiren eklektik bir alim tipini temsil etrniştir809 • 929/1551 yılında vefat eden düşünür,eş-Şakaiku 'n-nu 'man,iyye fi ulemai 'd-devleti '10smtiniyye, Mevzuatü '1-ulüm, el-Mealim fi ilmi 'l-ke/am, Şerhu dihaceti 'tTavali, Haşiyiitü 'l-Keşşaf, · Haşiyetü '-Tecrfd, Risaletü '-şühüdi '1-aynf fi tahkfkf mebahis'i 'l-vücudi 'z-zihni, Risaletii '/-istifa li mebahisi 'I-istisna, Mestilikii '1-halas fi mehaliki '1-havas, Risale fi '!-kaza ve '!-kader, Risaletü '1camia li vasfi 'l-ulumi 'n-nafia, Ecellü '1-Mevalıib fi m arifeti viicudi '1-vacip, Şerhu 'l-ah!akı 'l-adudiyye ... vb. önemli eserler vücuda getirmiştir. 810 "Taşköprülüzade'nin felsefe, kelam ve tasavvuf ilimlerine bakışı" başlıklı bir konu, elbette çok geniş bir alanı kapsamaktadır. Ancak burada Gazzali'den sonra İslam düşüncesinin felsefe, kelam ve tasavvufbağlamında gelişmesinin, bir Osmanlı düşünürü tarafından örneklendirilmesi amaç edinilmiştir811 • Bilindiği üzere İslam düşüncesinde Gazzali ile başlayan felsefe karşıtı eleştiriler, Fahreddin Razi ve sonrasında yapıcı incelemelerle farklı bakış açısının görülmesini sağlamıştır. Bu çalışmalar, İbn Sina felsefesinin Osmanlı 'ya aktanlması ve daha sonraki süreçte felsefe-kelamteorik tasavvuf etkileşiminin, Osmanlı düşünce dünyasında devamlılığının anlaşılması bakımından önemli bir yere sahiptir. Bu çalışmalan bilen ve onlar üzerinde analizler yapan Taşköprülüzade'nin felsefe, kelam ve tasavvufa bakışını değerlendirmeden önce onun ilimler tasnifine balanak 9-yusuf Şevki Yavuz, "Taşköprizade Ahmed Efendi", DİA, İstanbul 2011, c. 40, s. 151. Tefsir, keliim, edebi ilimler, biyografi sahasında geniş bilgi sahibi olan Taşköprüzade'nin Mifta/m 's-saade adlı eserinde yer alan kelam balıisieri Maturidiliğe önem verdiğini gösterir. Nitekim onun el-Mealim fi'l-ilmi'l-Kelam adlı müstakil eseri de felsefeyle m~zcedilmiş Miituıidlliğe ait görülen keliim eseridir. Bekir T.J)paloğlu, Ketanı İ/mi, Damla Yayınlan, İstanbull991, s. 134. · 810 Yusuf Şevki Yavuz, "agm", s.15.1-152; Tahir Efendi, Osmanlı Miiellifleri, c. I, Meral Yayınlan, İstanbul (Tarihsiz), s. 455 . 811 Gazzaü, Telıafiit adlı eserinde "alemin kıdemi", "Tann'nın cüz'ileri bilmediği" ve "cismani haşr" olmak üzere üç meselede filozoflan tekfir etmesiyle, bir taraftan felsefenin yıpranmasına sebep olurken diğer taraftan felsefi problemierin anlaşılması noktasında yeni bir kapı aralamıştır. Bunun neticesinde mantığı yöntem olarak kullanınakla yetinmeyen kelamcılar, kelam meselelerirıin yanında felsefe problemleriyle daha fazla ilgilenmeye başlamışlardır. Dolayısıyla Gazziiü keliimın kapılarını, mantığın dini ilimler içiıı en güvenilir yöntem olduğılDu ilan ederek felsefeye, hakikatİn keşf ve illıam olduğu yolunda karar kılmak suretiyle de tasavvufa açarak bu disiplinin de eklektik bir yapılanmaya doğru gidişinin serüve.nini başlatmıştır. Böylece bu süreç daha sonra keliim ve tasavvufun felsefileşmesine neden olmuştur. Hüseyin Sanoğlu, "Osmanlı'da Felsefe-Keliim-Tasavvufİlişkileri", Osmanlı, Bilim, sayı: 8, Ankara, 1999, s. 218. 80 535 Kastamonu Oniversitesi gerekmektedir. Çünkü ilimler. tasnifi, her bilimin alanını, konusunu, gayesini, sınırlannı ve ilimierin birbiriyle ilişkisini gösterinektedir: A. TAŞKÖPRÜLÜzADE'NİN İLİMLER SINIFLAMASI 812 İslam düşünce tarihinde ilk ve özgün olarak Kindi tarafından yapılan 813 814 ilimler tasnifi, daha sonra Farabi , İbn Sina gibi diğer filozof ve ·iliin adamlan tarafından gelenek haline getirilmiştir. Hatta bu gelenek, Osmanlı düşüncesinde dahi temsilciler bularak çeşitli dönemlerin ilim anlayışına kaynaklık etmesi bakımından önemli bir görev üstlenmiştir. Taşköprülüzade Miftôhu 's-saôde ve misbôhu 's-siyôde adlı eserinde 300'ü aşkın ilimden bahsetmektedir. O, "ilimler tasnifi ilmi" ni bir ilim dalı olarak görmekte, teorik felsefenin (nazari· hikmet) bölümlerinden birisi olan metafiziğin (İlabiyat) dalı saymaktadır. Zira ona göre metafizik, konusu bakımından ilimierin en genelidir.815 Taşköprülüziide'ye göre manevi mutluluk ve yücelmeyi sağlayacak ilimler, Cibril hadisinde ifade edilen iman, İslam ve ilisam konu alan kelam, fıkıh ve tasavvuftur816 • Taşköprülüziide'ye göre aynca ilimler dörde aynlır, zira her şeyin varlığı "yazıda", "sözde", "zihinde" ve "dış dünyada (ayanda)", olmak üzere dört mertebede bulunur. Bunlardan önce olan, sonrakine bağlanır. Zira yazı, söze, söz zihinde olana zihinde olan da dış dünyada olana delalet eder. Asli ve hakiki olan varlık dış dünyada olandır, diğerleri (yazıda, sözde ve zihinde olanlar) alet ilimleridir. Dış dünyada bulunan varlıklarla ilgilen ilim yüce ilimdir ve şeriatın getirdiği ile ilgilenirlerse dini, aklın verileriyle ilgilenirlerse felsefi (hikemi) ilimdir. Bu ilimlerden dış dünyada olan hariç diğerleri keskin görüş ile çalışıp elde edilirken; dış dünyada olan ilim ya istidlal (nazar, akİl yürütme; ak.li ve nakli deliller yolu) ya da tasfiye (müşahede ve kalbi armdırma) yoluyla elde edilir. Akıl yürütme ve nazar yolu. ilirnde derinleşenlerin; müşiihede ve annma mutasavvıflarm yoludur. Bazen bu yollarm her biri diğerine kavuşur ve ilim sahibi iki denizi birleştirme şerefine ulaşır. 817 Dış dünyaya ait' ilimler ya dini (şer'i) ya da ak.li (felsefi) ilimlerdir. . Felsefi ilimler mücerred rey ve akılla hariçte varlığı olahlarm hallerinden insan gücünün kavrayabileceği ölçüde· bahseder. Dini ilimler asıl iddia olunan şeyi şüphesiz teslim eder. 818 Taşköprülüzade ilimleri önce yedi Kindi, Felsefi Risaleler, çev.: Mahmut Kaya,~ Yayıncılık, İstanbul 1994. Farabi, İhsôu '/-U/um, çev. Ahmet Ateş, MEB. Basımevi, İstanbul 1990. 814 İbn Sina, er-Risôlefi Akscimi'/-Ulıinıi'l-Akliyye, (Tis'u Resaif içinde), Matbaatu Hindiye, 812 813 Mısır,l908. Taşköprtiltızade, Mevzuôtii '1-U/ıim, Sad. Müınin Çevik, c. I, Üç Dal Neşriyat, İstanbul 1966, s.260. İlimler taksimi konusunda İbn Sina'nın risalesine ve faydalanna atıf yapan Taşköprülüı8.de kendi taksiminde ondan etirilenmiş gözükmektedir. Bkz. age., s. 260. 816 HÜSeyin Sanoğlu, "Taşköprülü.zade'de ilim ve Felsefe", Osmanlı Bilim Tarihinde Taşköpniliizadeler Sempozyumu, Kastamonu-Taşköprti 2006, s.60. 817 Taşköprtiltızade, Mevzuatii 'l-U/um, s. 89, 93. 81 Braşköprülüz8de, Mevzuôtii 'l-U/um, s. 249-250. 815 536 II. Uluslararası Şeyh Şa'ban-ı Veli Sempcrzyumu kısma, sonra da her birini· koliarına ayırarak yüz elli çeşit ilmi çağaltarak anlatır. TaşkÖprüiiizade her biri "devha"819 adını taşıyan yedi grup halinde sınıflandırdığı ilimleri, ayrıca taraf adını verdiği iki ana bölüme ayırır. "Birinci taraf', 6 devhayı iç~ren 'yazı ilimleri', 'dil llimleri', 'mantık ilimleri', 'nazari hikmet', 'arneli hikmet', 'din ilimleri' ve onların alt dallarından oluşur. "İkinci taraf' ise ibadat, adat, mühlikat, münciyat'tan oluşan, yedinci devhayı içeren 'batın' ilimleridir. Taşköprülüzade bu ikinci taraf ayrımında Gazzall'nin İhya adlı eserind~ki ilimler sınıflamasından etkilenrniştir. Nitekim Gazzali bu eserinde mükaşefe ve muamele ilimleri şeklinde iki temel gruptan söz eder. Birincisi nazari ilimlere, ikincisi de arneli ilimlere lclrşılık gelmektedir.820 Taşköprülüzade ilimleri övülen (mahmud) ve yerilen (mezmüm) ilimler olarak da tasnif eder. Bu tasnifte de insana fayda ve zarar esas alınmıştır. Tıp, hesap, çiftçilik gibi ilimler dini olmasa da insan'lığa faydalı ilimlerdir. Ama öğrenilmesi farzı ayn değildir. Buna göre dini ilimler faydalı, dini olmayan ilimler faydasııdır şeklinde bir çıkarım söz konusu değildir. Ona göre hiçbir ilim, bizatihi yerilmiş değildir. Bir kişi bir ilmi öğrenmeye kalkışır, fakat onu idrake kadir olmaz ise o zaman bu ilim o kimse için zararlı (mezmüm) olur. Taşköprülüzade'ye göre felsefe ilmiyle meşgul olanların çoğu böyledir. Zira onlar gerçeğe muhalefetten temyize güçleri yetmez ya da o ilmin iyi yönleri varken kötü taraflaiını kullanırlar. Mesela nücüm ilmi, yolculukta yön bulmak için ne kadar önemliyse, gelecek tahmin etmek için o kadar kötüdür. Ayrıca düşünüre göre, dini ilimler de mezmüm olabilir. Mesela fıkıh ilmi, ilk dönemlerde uhrevi meseleler ile meşgulken sonradan dünyevi konularla ilgilenir olmuştur.- Dolayısıyla geçmişte övülen ilim, neredeyse mezmüm hale gelmiştir. 821 Taşköprülüzade'nin ilimler tasnifine baktığımızda, hangi açıdan ilimlere yaklaşırsa yaklaşsın dünyevi ve uhrevi fayda ve mutluluğu esas aldığı görülmektedir. Ancak ölçü, dini ilimlerin herkes tarafından öğrenilmesi gerektiği, diğer ilimlerin ona uyması ve yardımcı olması gerektiği üzeredir. Nitekim ebedi saadet, ancak gerçek bilgiyle ve bu bilginin davranışa dönüşmesiyle sağlanacaktır. Buradan hareketle düşünürümüz, ilim-amel ilişkisi üzerinde ehemmiyetle durur. Ona göre ebedi mutluluk ve sonsuz kurtuluş ilim ve amelsiz olmaz. Bunlar birbirine yardımcı olup, ikiz kardeşlere benzerler. Dolayısıyla ilirnde derinleşen kimse o ilme uygun amel etmelidir. Çünkü arnelde kusur olursa ilirnde kemal olmaz. 822 · "Devba" dallı budaldı büyük ağaç demektir. Taşköprüiiizade de bu adlandırınayla, her bir ana ilim bölümünün birçok dallan, dallann dallan ve budaklan olduğunu kastetmiş olmalıdır. Hüseyin Atay, "Bazı İslam Filozof ve Düşünürlerine göre İlimler Sayuru ve Tasnifi", A.ÜlF. lsltimi himler Enstitüsü Dergisi, sayı: 4, Ankara 1980, s. 27. 820 Hüseyin Sanoğlu, "Taşköprülüzade'de ilim ve Felsefe", s.57. 821 Fabri Unan, ''Taşköprülüzade'nin Kaleminden XVI. Yüzyılın ilim ve Alim Anlayışı", Osmanlı Araşhmıa/arı, c. 17, İSAM, İstanbull997. s. 164-167. 8 ıı.raşköprülüzade, Mevzııtitü'l-Uliim, s. 89. 819 537 Kastamonu Üniversitesi B. TAŞKÖPRÜLÜzADE'NİN FELSEYE BAKIŞI . TaşköprülÜZade ilimler taksiminde, felsefeyi, dördüncü ve beşinci devhada ele almıştır. "Dördüncü devha" felsefenin "teorik (nazari hikmet)" alanıdır, 10 şubeden oluşur. l.şube: metafizik (İlabiyat), 2. şube: metafiziğin alt dallan(furuu); insan nefsinin ilmi (ilmü marifeti'n-nüfılsi'l-insamyye), melekler ilmi (ilııiü marifeti'l-melaike), ahiret ilmi (ilmü marifeti'l-mead), peygamberlik· ilmi (imarati'n-nübüvve), mezhepler ilmi (ilmü makalati'l-furk), ilimler taksimi ilmi (ilmü takasimi'l-ulfun), 3. şube: fizik, 4. Şube: fiziğin alt dallan; tıp, bitkiler, hayvanlar, çiftçilik, madenler, cevherler, oluş ve bozuluş, yıldızlar, sihir, tılsıın, simya, kimya vs., 5. şube: fiziğin alt dallannın dallan; beslenme, eczacılık, tıp, hacamat, ceraha vs. 6. şube: matematik, 7. şube: geometri, 8. şube: astronoıni, 9. şube: aritmetik, 10. şube: musilddir. Geometrinin alt dallan, astronominin alt dallan, aritmetiğin alt dallan, musikinin alt dallan gibi her birinin alt dallan vardır. "Beşinci devha" felsefenin "pratik (arneli hikmet)" alanıdır. ı. şube: ahlak, 2. şube: ev idaresi, 3. şube: siyaset, 4. şube: arneli hikmetin alt dallan; hükümdarların edebi, vezirlerin edebi, ihtisab, ordu ve askerlerin komutanlan şeklinde kısıınlandınlır. 823 TaşköprülÜZade'ye göre felsefe ilmi, kelam ilminin başlangıcını oluşturur. "Teorik felsefe (nazari hikmet) ilimlerinde konu, ya hariçte ve konuşma zamanında maddeden münezzeh bir mevcut olur, ya hariçte olma bakımından maddeye yakın ama konuşma esnasında ortada bulunmayan şey hakkında olur, ya da hem hariçte hem de bahsetme anında yakmda olan şey hakkında olur. Birinci kısım "metafizik (ilahiyat)" olarak adlandırılır. Bu ilirnde maddeden soyutlanrmş varlıklar konu olduğu için yüce ilimdir (ilmü'l-ula), tabiat ötesinin ilmi (ma ba'de't-tabia) de denilir. ikincisi "matematik (riyazi)" ilimler adını alır. Bu ilimlerin önce okutıılması gerekir. Üçüncü kısma da "fizik (tabiat)" ilimleri denir. Cisimlerin tabiatlarından doğal yapılarından bahseder. ilahiyat ilmi, varlıklardan bahseder. Konusu, var olmalan bakımından varlıktır. Gayesi, doğru itikat edinmek ve uygıın tasavvur sahibi olmaktır. Böylece onunla ebedi mutluluğa kavuşulur ve sonsuz iyilik tamamlanır. İlimler arasmda en yüksek ve. değerli olanı metafizik ilimlerdir. Ancak bu durum hakikate ermiş, incelikleri anlamış, doğru yolda olan arif için geçerlidir". 824 Felsefe üstatiarını sırasıyla adlanyla . ve eserleriyle kaleme alan TaşköprülÜZade, Eflatım'u eski yunan filozoflarının en üstünü sayar. Ona göre Eflatım, bu ilmi Pisagor'dan almış Sokrat'a ortak olmuştur. Eflatım'un en önemli eseri Devlet'tir. Eflatım'un öğrencisi Aristoteles mantık ve ruh bilim kurucusudur, en önemli eseri Politika'dır. Hikmet alimlerinden birisi T~köprüliizade,Mtfiôlıu 's-Saôde ve Misbôlm's..$iyôde fi Mevzuôti'l-U/iim, th., Kamil Kamil Bekri, Abdülvehhab Ebü'n-Nur, Daru'l-Kütübi'l-Hadise, Kahire 1968, c. I, s. 422-428. 82 "T~köprüliizade, Mevzuôtii '1-U/trm, s. 249-250. 823 538 ll. Uluslararası Şeyh Şa 'btin-z Velf Sempozyumu de Farabi'd~, yetmiş eser ·yazmıştır. Siyaset-i medeniyye ve Siret-i fadı/a eserleri meşhurdur. Eski yunan felsefesini İslam alemine dahil eden odur. Dini bakınıdan çok büyük sorumluluk altındadır. Bir filozof olup, İslam alimi değildir. Felsefe sebebjyle alimlerden aynlımş ve Aristoteles'e uymuştur. Bununla birlikte İbn Sina ve İbn' Rüşd kadar Batıda meşhur olmamıştır. Gazzali, Farab1, İbn Sina ve İbn Rüşd'ü, üç noktada tektir etmiştir. Sühreverdl, Fahreddin Razi, Nasireddin Tusi, Kudbeddin Şirazi, Kudbeddin Razi, Taftazani, Cürciini, Devvani, ijocazade, Kastalani felsefe ilimleriyle meşgul olan diğer alimlerdir. Bu alimler aynı zamanda hadis, tefsir, hadis ve tefsir usulü ve furfı alanlannda mahirdirler. 825 TaşköprülÜZaae hikmet ilimlerinin kaynağı olarak İdris peygamberi görür. Zira Hermes olarak isimlendirdiği İdris peygambere, nazari hikmet ve yıldızlar ilmi de verilmiştir. O halde peygamberdeki şeriat ve hikmet bu aÇıdan bakıldığında birbiriyle çelişmez gözükmektedi.f. Yine düşünürümÜZe göre "felsefe ilimlerinde akıl yürütme (nazar) yolunda bir derece vardır ki tasfiye yoluna yakın hatta ona bitişiktir. Bu derece, zevk ve tatma yoluyladır, buna "hikmetü'l-zevkiyye'' denilir. Selefte Sühreverdi bu mertebeye kavuşanlardandır. Halef alimlerinden Şemseddin-i Fenari Bursa'da, Mevlana Celaleddin-i Devvani de İran'da bu mertebeye kavuşanlardandır. Bunların 826 reisi de Şeyh Sadreddin-i Konevi ve Kudbeddin-i Şirılzi'dir". TaşköprülÜZade'nin bu ı1limleri hikmet ve zevk sahibi olarak örneklendirmesi onun felsefe-kelam ve tasavvuf ilişkilerine dikkat çektiğini gösterir. Taşköprülüziide "felsefeciler aleme kadim ve ebedi derler. Allah'ın cÜZileri bilmediğini söylerler. Semanın irade ile hareket eden hayvan olduğu hakkında konuşurlar. Mucize ve keramet gibi hallere imkansız derler. İnsan nefsinin kendisi ile kaim cevher olduğunu söylerler. Öldükten sonra dirilmenin cismani olacağını reddederler. Daha birçok hususta Ehl-i sünnetten ayrılırlar. Ayrıldıklan maddeler Gazzali'nin Tehafiitii 'l-felasife adlı eserinde yazılıdır. Her Müslüman bunlann kendi itikadımıza uymadı~ bilir"827 diyerek Gazzali'den yana tavır koymaktadır. Ancak başka bir yerde "hikmet ilimlerinin muhakkak şer'i ilimiere muhalif olduğunu sanmamalıdır. Öyle değildir. Bunlar daha önce de .ıilcredildiği ÜZere birkaç önemli meselede olup, sayılan çok değildir. Tehafiit'te bunlar yirmi ı:İıeselede anlatılmıştır. Bazı meseleler görünüşte muhalif ise de tahkik olunduğunda 828 muvafı.k ve uygun, hatta aynı olduğu anlaşılır." demesiyle çelişir gibi · gözükse de anlatmak istediği şey, hikmetin şeriata muhalif olmadığı halde, felsefecilerin Kur'an ve sünnete uygun olmayan ifadeler kullanmalan neticesinde problem çıkmaktadır. 825 Taşköpıülüzade, age., s.251-257. Taşköpıülüzade, age., s.250-251. 827 Taşköpıülüzade, age., s.255. 8 28 Taşköpıülüzade, age.,s.257. 826 539 Kastamonu Üniversitesi Taşköprülüzade'ye göre pr~tik felsefe (ameli lıilanet) üçe ayrılır. Birinci bölümü "ahlak"tır. Bu ilimle erdem (fazilet) ve üstün baller bilinir. Erdemler iki kötü baslet (iki aşın uç) arasında orta derecede bulunurlar, 'nazar (düşünce)', 'gadap (öfke)' ve 'şehvet~ güçleriyle ölçülürler. Bu erdemlerden biri lıilanet olup nazar gücüne ait kuvvetin kemalidir, tefrit olan beladet (düşüncenin azlığı) ile ifrat noktası olan cerbeze (derine dalmaktır) arasındaki orta yoldur. İkisi arasındaki erdem "bilanet"tir. İkincisi "şecaat"tir. Gadap, kızgınlık kuvvetinin kemalidir, tefrit olan cübn (korkaklık) ve ifrat olan tebevvür (aşın öfke) arasında orta yoldur. Üçüncü erdem de "iffet"tir. Şehvet gücünün kemalidir. İki kötü baslet olan bamud (zayıflık) ile fiicfu arasındaki orta yoldur. Bu üç erdemin her biJinin daİlan ve kolları vardır. 829 Ahlak ilminin konusu ifrat ve tefritten kaçınıp, orta yolu seçerek insanın meleke (alışkanlık) kazanmasıdır. Amell lıilanetin ikinci bölümü "tedbirü'l-menzil"dir. Bu ilimle insan kendisi ile ailesi arasındaki orta yolu seçer ve bakların gözetilerek intizam ve itidal ile dünya ve abiret mutluluğunu kazanmayı amaç edinir. Üçüncü bölüm siyaset ilmidir. Bu ilimle başkanlık çeşitleri, siyasetler, alim, emir, kadı, memurların hali vs. öğrenilir. Konusu medeniyet ve onunla ilgili hükümlerdir. Şehrin ve yerleşme bölgelerinin bayındır olmasına çalışmak, devamını sağlamak ve devamını sağlamak için sebeplerini bilmek, onlara zarar verici şeyleri gidererek fayda sağlamaktır. sJo Taşköprülüzade'ye göre felsefi ilimlerle uğraşanların çoğu doğruyu yanlıştan ayıramadıklan için felsefeye olumsuz gözle bakılmaktadır. Bu felsefenin kusuru değil, felsefeyle uğraşanların kusurudur. 831 Nitekim Taşköprüiiizade "kadimden hikmet hayr-ı · kesir add olunurdu. Gerek Kur'an'da gerek hadislerde bikmetin önemine daiİ pek çok ifade vardır. Ancak şimdi lıilanet tabiblere, şairlere ve müneccimlere naklolduğu için neticesi boş şeylerle uğraşılır olmuştur" 832 diyerek felsefeyle meşgul olanların tabiatla ilgili konularda özellikle silıir, tılsım, yıldızlar ilmiyle alakadar olarak yanlış yola girdiklerini düşünmektedir. Diğer taraftan felsefi ili.mlerin, dini ilimlere muhalif olmadığını söyleyerek, bu ikisi arasında bazı sorunlar yüzünden uyuşmazlık olsa da bunların çok sayıda olmadığına dikkat çekmektedir. Bu durum Osmanlı düşünürleri arasında ekseriyetle kabul. görmüş, Ka tip Çelebi, felsefe-din uzlaşması konusunda çaba sarfeden düşünürlerin makbul olduğunu söylemiştir. Bununla birlikte yine de karşıt görüş varlığını korumaya devam etmiştir. 833 . Am eli bikmetin da Uan adab-ı millUk ilmi, adabu u '1-vezare,ihtisab ilmi, asker ve ordunun 819 ~~ge i~ruı:: ~Y?Dtılı bilgi için bkz.Taşköprülüzade, age.,s.331-332. Taşkopruluzade, age.,s. 327-328. . Ayhan Bıçak, Tiirk Düşüncesi Kaygılar, Derg3h Yayınlan, İstanbul2009, c. I, s. 492. 832 Fahri Unan, "Taşköprülüzade'nin Kaleminden XVI. Yüzyılın llim ve Alim Anlayışı", s. 169-170. 833 Remzi Demir, Osmanlı lmparatorlu Döneminde Türk Felsefesi, c.l, Lotus Yayınlan, Ankara 2005, s. 89. 831 540 II. Uluslararası Şeyh Şa 'bdn-ı Velf Sempozyumu C. TAŞKOPRÜLÜzADE'NİN KELAMA BAKIŞI ilimler taksiminde kelam "6. devha" olan "elini ilimler" alanında, "usfil-i din" başlığı altında ele alınmıştır. .Ona göre kelam, dini akidelerin ispatı için gerekli delil ve huccetlerin bildirilebilmesi ve şüphelerin giderilmesini anlatan ilimdir. Bu ilmin konusu selefe göre Allah'ın zatı ve sıfatlandrr. Bazılan da var olmak bakımından mevcuttur der ve bu açıdan halıiyat ilmiyle konulan ortak iken, gayeleri itibanyla ayrılırlar. Çünkü kelamdaki kurallar şer'! kurallar ÜZeredir. İlahiyat ilminde ise akli kurallar önceliklidir. Kelam ilminde şer'i olan maksadın alal ile kuvvetlendirilmesi şartı vardır. Aynı zamanda itikad olunan şeylerin de Kitap ve sünnette bulunan ve bildirilen şeylerden olması gerekir. Bu iki şarttan birisi olmazsa asla kelam ismi verilemez. Dolayısıyla kelam ilmi din ilimlerindendir. Taşköprülüzade, Mu'tezile ve benzerlerinin sözlerini hakikatte kelam ilminden saymaz. Çünkü onların meseleleri şer'i olsa da delilleri bakımından şer'i değildir. Kelamm faydası ebedi saadet ve sonsuz kurtuluşa kavuşturmaktır. Bu ilmin başlangıcı ve esası bütün şer'i ilimler ve mantık ilmidir. Böylece mantık ilminin kelama katılmasıyla, bütün ilimiere baş tacı olan din bilgilerinin en yükseğinin, şer'i olmayan ilme muhtacı kalmamıştır. TaşköprülÜZade'ye göre mantığı felsefecilerin bulmuş olması mantık ilmine bir kusur getirmez. Ancak şeriata muhalif olmaması lazımdır. Mesela felsefecilerin kurduğ:ıı hesap ilminin dini pek çok işte büyük faydalan vardrr ve din alimleri de bunu kötülememişledir. Ebi-i sünnet ve cemaatin kelam ilminde iki büyük alimi vardrr. Biri Hanefi, diğeri Şafidir; Hanefi olan Maturidi, Şafi olan Eş'ari'dir. 834 TaşköprülÜZade fı.kıbçılar ve selef-i salihinden pek çoğ:ıınun, kelam ilmiyle meşgul olanlara şiddetle karşı çıktıklannı bildirir. 835 Ancak akaid konulannın topluca bilinmesi hiç şüphesiz her Müslümana farz-ı ayn, geniş olarak bilinmesi farz-ı kifayedir. O halde hiç bir Müslüman onu yasaklamaya cüret edemez. Ona göre kelamdan konuşmanın haram veya mekrul;ı. olmasının üç nedeni olabilir. Birincisi, felsefi konular gibi Kur'an ve sünnete Taşköprülüzade'nin ~aşköprülüzade, age.,s. 473-474. Taşköprüliizade'ye göre "K.elam ilminde şer'i. maksadın akıl ile kuvvetlendirilmesi şartı vaı:dır. Aynı zamanda itikad olunana şeylerin de Kitap ve sünnette bulunan ve bildirilenlerden olması gerekir. Bu iki şarttan birisi Qulunmazsa asla kelam ismi verilemez. Şeriata ahlaka uygunluk kasdolunmada, hakikatte ve esasta uygunluk · lazım değilse de Kitaba ve sünnete uygun olmasalar da bazılan Mutezill olanlann sözlerini de kelamdan saydılar. Bu izahtan anlaşıldı ki kelam ilmi şeriat yani din ilimlerindendir. Böyle olmakla beraber Kitap ve sünnete uygun olması lazımdır. K.elama benzeyen bazı imalı sözler vardır. Fakat hakikatte onlar kelam değildir. Mutezile vb. sözleri gibi. Onlar belki meseleleri balamından şer'i ilimdir, fakat delilleri balamından gayn şer'idirler''. Taşköprülüzade, age.,s. 472. 1135 İmam Ebu Yus~ İmam Malik, Ahmed b. Hanbel gibi müçtehitlerden örnekler verir. Mesela İbn Hanbel'e göre kelam sahibi ebedi felah bulamaz. K.elamdan konuşaniann hepsinin kalbinde hastalık vardır. K.elamcılar zındıktır vs. ayrıntılı bilgi için bkz. Taşköprülüzade, age.,s. 477-478. 541 Kastamonu Üniversitesi uygun olmayan meselelerin dahil edilmesidir. Çünkü. bunlann Kitap ve sünnete muhalif olduğuna dair icma-ı ürnmet ve sözbirliği vardır. İkincisi, Mu'tezile, Mürcie, ve Rafiziler gibi kelamcıların, meseleleri ispat ederken kitap ve sünnete uygun olmayan bir şekilde .davranmalarıdır. Üçüncüsü, kelam ilminde muhatabını yenmek ve hasmına galip gelmek için büyük arzuların olmasıdır. Birinci durum yani kelamın kitap ve sünnetten alınmamış hali asla kelam değildir. Kitap ve sünnete aykırı olan haramdır. Ancak aykırı veya uygun olmazsa bid'attır, kelam ilmine başlangıç olursa bid'at olmaz. İkincisi zernınedilmiş kelamdır, haramdır. Üçüncüsü de zernınedilir ama bu sadece kelam ilmine değil bütün ilimiere mahsustur. Ayrıca güzel bir şekilde mücadele olursa haram . değildii:. 836 Taşköprülüzade'ye göre :'o halde mezmfun (yerilen, beğenilmeyen) kelam, asabiyetine mağlup olanların ve heva ve hevesi ile hareket edenlerin kelamıdır. Ama son zamanlarda kendilerini cidalden alıkoydukları, özellikle güzel yol ile mücadele şeriatın emirlerinden ve beğenilen işlerden· iken, ihtiyaç miktanndan fazla bulunaula meşgul olunabilir düşüncesi ile bunu bırakmış oldukları içindir. Çünkü ihtiyaçtan çok olması yasaktır. ihtiyaç miktan olan, ancak Kitap ve sünneti akıl ile teyittir. Ötesi ise felsefi bahislerdir".837 Zira kelam ilmi, felsefe (hikmet) ilmine yakın ve komşudur. Çoğu zaman bu işe istekli olan kişi ifrata vanp felsefeye ait konulara girer. Bu ise yasaklar cümlesindendir. Ancak yasak olması da teslim ve kabul şekli üzere bahis olduğu zamandad.ır. Ama kelam ilmine ilke ve başlangıç· olması bakımından konu olursa veya onları reddetmek için olursa yasak olmaz. Zira kelam ilmi Allah'ı ve sıfatlannı, peygamberlik ve ahireti ispat içindir. Ama bu ispat İslam kanunu üzere olmalıdır. Bunlardan başkası akli bahisler ve mantık! konular olup onlara başlangıç olmuşlardır. ·selef alimlerinin kelam ilmini beğenmeyip tehlikeli görmeleri Eşari ve Maturidl kelamı için değildir. Belki felsefecilerin, Mu'tezile'nin ve batılda cedelleşenlerin kelamı .. dir.838 ıçın Düşünürümüze göre, tedvin edilme bakımından felsefi i).imlerden sonra gelen kelam ilminin, müşahede-keşf ya da ahlaki annma kapsamında değerlendirilmesi daha uygıındur. 839 Kelam ilminin yaygıh hale gelmesinin başlangıcı Mutezile ve Kaderiyye ellerinde hicretten yijz sene sonra olduğunu söyleyen Taşköpıiilüzade, kelamın tarihi sürecini değerlendirir. Ona göre Nasireddin Tüsi mezc dönemini başlatmıştır, daha önceki süreçte 83 ~aşköprülüzade, age.,s. 478-479, 482. Taşköprülüzade, age.,s. 480. 838 Taşköprülüzade, age.,s. 480, 482. "Müctehid din imamlan ve büyük aliınlere göre beğenilmeyen keHim, ya kelama benzeyen felsefe; ya Mutezile'nin kelamı; ya da sahibine ucub ve nefsi arzular veren bir kelamdır. Birincisi kitap ve sünnete muhalifse haram, aylan veya uygun olmazsa bid'at, ancak kelam ilmine başlangıç olursa bidat değildir. İkincisi Kitap ve sünnete muhalif olduğu için bidat ve haram, üçüiıcüsü de haramdır. Ancak güzel şekilde mücadele olursa haram değildir". Bk.Taşköprülüzade, age.,s. 482. 839 Sanoğlu, "Taşköprülüzade'de ilim ve Felsefe", s. 62. 837 542 II. Uluslararası Şeyh Şa 'btin-ı Velf Sempozyumu Gazzali ve Fabreddin Razi gibi alimlerin yaptıklan mezc, red ve eleştiri mahiyetindedir. Halbuki Tfisi'yle, filozoflada İslam alimlerin sözleri bir araya gelmiştir. Ancak iyi olanla red edilmesi gerekenler arasında ayrım kudretine sahip olunmadığında Müslümanların zarara uğradığını belirten düşünüre göre, felsefi kelam, Razi'ninkinden · farklı olarak, bir tepkisellik içennemektedir. 840 Kawiidü '1-aktiid ve Tecrfd, Nasirddin Tiisi'nin; Tavalf, Beydavi'nin; Muhassal ve Erbafn,Niluiyetü 'i ukUl . Fabreddin Razi' nin; Ebktirü 'i ejktir, Amidi'nin; Mevtilaf, Adudiddin el-Icl'nin; Maktisıd ve Maktisıd şerhi Taftazanfnin meşhur kelam kitaplandır. Bu eserler ÜZere pek çok şerh ve başiye yazıldığıni açıklayan TaşköprülÜZade, Gazzali'nin Tehtifiitü '1-feltisife adlı eserini de kelam kitaplanndan sayar841 • Hatta Fatih Sultan Mehmet'in jsteği ÜZerine Hocazade ve Tiisi'nin bu eser ÜZerine yaptıklan çalışmalan ve Hocazade'nin eserinin alimler arasında daha makbul bulunduğunu ve ça lışmasından dolayı önemli bir ödüle mazhar olduğunu anlatır. Taşköprülüzade'nin gerek Osmanlı medreselerinde okutulan kelam kitaplarını tanıtınası gerek 'Tehafüt geleneği 'ne atıfta bulunması felsefekelam ilişkileri bakımından büyük öneme sahiptir. Nitekim bu eserler ve onlar ÜZerine yapılan çalışmalar Osmanlı' daki felsefe etkinliğine şahitlik etmektedirler. Ona göre, akli ilimler ya zaruri olur ya da kesb ve çalışma yoluyla elde edilir. Öğrenme ve istidlal yoluyla istifade edilir. Kalp, akıl için göz görevi yapar. Aklın bulunmaması körlüktür. Dini ilimler ya peygamberlerden taklit yoluyla alınan ilimlerdir. Allah'ın kitabını ve Peygamberinin sünnetini bilmekle olur. Ya da akli olur. Akli ilimler kalbin selameti için yeterli değilse, din ilimlerini anlamakta onlara ihtiyaç vardır. O halde hem akıl hem de ilim dinlemek her ikisi de gereklidir. Akli ilimler gıda gibi, dini ilimler ilaç gibidir. Akli ilimlerin, dini ilimiere uymadığını ikisinin arasını bulmanın mümkün olmadığını söyleyenierin hasiret gözleri kapalıdır. Çünkü akli ilimler tıp, hendese, astronomi, diğer meslek ve sanatlar gibi dünyevi. ilimlerdir; ya da kalbin halleri, arnelierin afeti, Allah'ın zat ve sıfatıarını bilmek gibi ahirete ait bilgilerdir.842 O halde bu ifadelerden akli ilimlerle dini ilimlerin birbiriyle çatışmadığını, birbirini~desteklediğini söyleyeb~. . ~ D. TAŞKÖPRÜLÜzADE'NİN TASAVVUFA BAI<IŞI Taşköprülüzade'nin ilimler tasnifinde "7. devha"da yer ·alan "batın ilimleri", tasavvufla ilgilidir, bunlar ibadat, adat, mühlikat, münciyat şubelerine aynlarak anlatılmıştır. Bu ilimler, dini ilimlerin iç yönünü, sırlarını ve faziletlerini konu edinir. Batın bilgisi ancak dini ilimler tahsil Agi.l Şirin, "XIII. Yüzyılda Felsefe Kelam ilişkisinin Şekillenmesinde Nasinıddin Tüsi'nin Rolü", 13. Yüzyılda Felsefe Senıpozyumu Bildiri/eri, YBÜ. İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Yay., Ankara 2014, s.667. 841 Taşköprülüzade, age, s. 499-501. 842 Taşköprülüzade, age., c. II, s.l214-1215. 840 543 Kastamonu Oniversitesi edildikten sonra kullanılmalıdır. Dolayısıyla ilim-amel vurgusu bu açıdan daha belirgin bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Bu ilimler düşünüre göre tasfiyeye müteallıktır, yani kalbin ve nefsin arınd.ınlınasıyla ilgilidir. Bu ise, ilim ile arnelin semeresidir. Huzurlu ve dengeli bir hayat yaşamak için, iki alemden ibaret olan insanın, maddi yönünün (bedenin) ihtiyaçlarını karşılamak nasıl gerekli ise manevi yönünün (ruhunun) ihtiyaçlarını gidermek de o kadar elzemdir. Ruhun ihtiyaçlarını karşılayacak olan ise 843 batın ilmi yani tasavvuftur. Taşköprülüzade'ye göre nefsin arındırılması için uzlet gerekmektedir. Uzletin, ibadet ve tefekkür için boş zaman bulma, masiyetlerden ve günahlardan kurtulma, fitne ve husumetten kurtulma, insanların şerrinden kurtulma, insanların ist~klerinden ve kişinin de onlardan isteklerinden kurtulması, hareketleri kaba ve akıllan az olanlan görmekten ve onların ahlaki ile kendi ahlakını karşılaştırmaktan kurtulma gibi faydalan vardır. Ancak diğer taraftan uzletin, öğretme ve öğrenmenin olmaması, karşılıklı faydalanmanın sona ermesi, te'dib ve teeddübün yapılamaz olması, karşılıklı ünsiyet kurulamaması, bayramlarda, cenazelerde, hastalıklarda, bayram ve Cuma namazlarında bulunamamaktan dolayı o sevaba dahil olamama, tevazuun gitmesi ve tecrübeleri kaçırmak gibi de kötü sonuçlan vardır. 844 Dolayısıyla uzlette ilk niyet insanlara zarar vermekten uzak olmak, sonra da onlardan gelen zarardan uzak olmaktır. Arada arkadaşa ve eşine zaman ayırarak, ilim ve amele, zikr ve tefekküre devam etmektir. 845 . K.alb, ruh, nefs ve akıl kavramlarını değerlendiren düşünür, batını ilimlerde kalbin askerlerinin ve onların çalışma sisteminin önemini vurgular. Kalbin batını askerleri olan ruh; hükümdar gibidir, ülkesi bedendir; veziri, akıldır; şehveti, kölesi; öfkesi, emniyet müdürüdür. Canavar, hayvan, şeytan ve rabhani kuvvet olmak üzere insanın terkibinde dört kuvvet vardır. Nitekim bu sıfatiardan hangisi insana hakim olursa, ahlakıda o surette olur. Canavardan düşmanlık, insanlara saldırma, hayvan sıfatından hırs, şehvet, üçüncü ve dördüncüden sevgi, yükseklik, başkanlık, kendini üstün görme, herkese emir verme gibi duygular doğar. Bunlar asiında rubfibiyet sıfatlarından olup, öfke ve şehvetle ortaklık bakımından -şeytani sıfatiardan olurlar. Mesela ilim kuvveti, şehvet ve öfkeye uyarsa insan suretinde şeytan olur. .Bunlara uymazsa ilim, hikmet, eşyanın hakikatini bil.İne, hasiret gibi rabbam sıfatlar gerçekleşir. Şehvet itidale (orta yol) çevrilirse i:ffet, haya, zerafet, yardımseverlik, öfke gücünü yenince de yiğitlik, kerem, · sabır, kendine hakim olma, sehat, affetme, hilin gibi güzel sıfatlar doğar. 846 Taşköprülüzade'nin ifadelerinden anlaşılacağı üzere tasavvuf ilminde ele alınan kalple ilgili bu mevzular, pratik felsefenin ahlak alanıyla yakından Fahri Unan, "Taşköprülüzade'nin Kaleminden XVI. Yüzyılın 251-252. ~aşköprülüzade, age., c. n, s.1156-1162. 345 Taşköprülüzade, age., c. n, s. 1162.1163. 34 ~aşköprülüzade, age., C. n, S. 1212-1213. 343 544 ilim ve Alim Anlayışı", s. Il. Uluslararası Şeyh Şa 'ban-ı Veli Sempozyumu alakalıdır. Nitekim ilim-amel bütünlüğü bakımından .ahlak ilminin önemini vurgulayan düşünür ahlakın, riyazet yolu ile değişebileceğini kabul eder. Asl.o lan nefsin ve kalbin terbiyesidir, yani eğitimidir. Kalbin faydası hikmet ve marifettir. Marifetin esası ise Allah' ı bilmektir. Çünkü marifetin mucidi ve meydana getireni de Allah'tır. Marifetin alameti muhabbettir. Muhabbetin alameti de dünyayı ve Allah'tan başka her şeyi Allah üzerine tercih etmemektir. Dünya sevgisi bütün kötülüklerin başıdır. Kalbinde dünya sevgisi olan insanın kalbi, hastadır. Dolayısıyla hemen bu hastalığı tedavi. etmek gerekir. Kişi ya kendine şeyh veya iyi bir arkadaş seçecek, ya nefsinin ayıplarını düşmanından duyup öğrenecek, ya da insanlarla bir arada bulunacaktır. K-albin riyazeti için, insan dünya işlerinden kabirde bulunmayan şeyleri terketmeli, ancak zaruret miktarınca yetinmelidir. Böylece nefs ona alışıp yine dünyaya dönmeyi temenni etmemelidir847• · Taşköprülüzade'ye göre "ilim ve istidlal sahipleri,'tasfiye yolundan asıl maksada kavuşmanın zor olduğunu kabul ederler. Çünkü onlara göre ilirnde inkişaf ve marifete kavuşmak mertebesine varınca, alaka ve bağlan aradan kaldırmak pek müşkül ve zordur. İstenilene ve maksada ulaşılsa bile, sehat etmek imkansız gibidir. Çünkü en küçük vesvese ve düşünce, elde edilmiş olanı silip süpürür. Diğer taraftan kalbin tasfiyesi ile uğraşanlar da istidlal ve nazar ile elde edilen ilmin maksadına eremeyeceğini söylerler. Çünkü onlar hayal ve vehmin kanşmasına engel olmazlar. Böylece bilinmeyeni bilinenle açıklarken yoldan çıkarlar. İleri sürdükleri önermeler ve iddialar maksadı zedeler ve yaralar. Bundan başka münazara ve mübahaselerinde nefsin arzularına ve adetlerine uymaktan kurtulamazlar. Ama tasavvuf böyle değildir. Çünkü onun temeli ve esası, ruhu temizlemek, nefsi düzeltmek ve iyi sıfatıada süslemek, kalbi nefsin, vehmin ve hayalin tahakkümünden kurtannaktır. Ondan soma her an ilahi feyz ve ilimleri gözetmekten başka şey kalmaz. Bununla kalplerine nice ilahi ilimler, rabbam marifetler, ilhamlar gelir". 848 O halde Kur'an'dan ve hadislerden anlaşıldığma göre tasfiye ilmi, kesb yani çalışılıp edinilen ilimden daha efdaldir. Ahiret yolunu isteyen kimsenin takip edeceği en güzel yol, din ilimlerinin öğrenmesine öncelik verdikten soma tasfiye yoluna koyulmaktır. 849 Netice itibanyla "ihsan" kavramıyla tasavvufu özleştiren düşünürümüz, bu yolun yolcusu olmayı tavsiye etmektedir. · SONUÇ Taşköprülüzade, Aristoteles'ten soma İslam dünyasmda gelenek haline gelen ilimler sınıflandırmasını, metafiziğin alt dallarından birisi olarak "ilimler tasnifi ilmi" adıyla özgün bir ilim dalı ortaya koymuştur. Hatta bu ilimle birlikte neredeyse 300'den fazla ilim adı vermiştir. On~ göre ilim 847 Taşköprülüzade, age., c.II, s. 1227. B-raşköprülüzade, age., s . 90. 849 Taşköprülüzade, age., c. II, s. 1216-1217. 84 545 Kastamonu Üniversitesi · bizzat kendisinden dolayı değil, insanın dünya ve özellikle ahiret hayatında fayda ve mutluluk sağlayabilecek konumundan dolayı istenmelidir. O, diniakü (şer't-şer't olmayan), teorik-pratik (nazaıi-ameli), düşünme-annma (nazar-tasfiye), faydalı-zararlı (mahmıld-mezmfun) ilim ayrımlarının tümünde, gerçek bilginin ne olması gerektiğini ve bunun neticesinde ebedi saadete nasıl ulaşacağını göstermeye gayret etmiştir. Düşünürümüze göre felsefi ilimler, sihir, büyü gibi dinde merakı hoş karşıtanmayan kader ve gayb meselesi için kullamlmazsa ve Kur' an ve sünnete muhalif olmazsa, mubahtır. Hatta başlangıcı itibarıyla İdris Peygambere kadar giden felsefi ilimierin hem dünyevi hem de uhrevi faydaları vardır. Ancak ilimler tasnifinin ikinci tarafında, Gazzali'niıi de etkisiyle, felsefi ilimleri şihir billanünde gördüğünü, dine aylan bulduğunu, hatta bazen sihirden daha tehlikeli bir durum arz ederek küfre götürdüğünü söylemesi okuyucuyu şaşırtmamalıdır. Bu durum birinci tarafta övdüğü felsefe ve metafiziğe karşı olumsuz bir tavır gibi gözükse de, bu ilimleri önemsemediğini göstermez. Onun karşı olduğu sihir, büyü, falcılık gibi tabiat felsefesine dair hususlardır. Felsefenin ilahiyat alanım, en yüce ilim olarak takdim eden Taşköprülüzade, felsefe alimlerinden övgüyle bahseder. Ancak metafiziğe dair konuların akılla tartışılmasında, dine aylan bir tutum sergilenmesi endişesi taşıdığı için, felsefe ya da kelamla meşgul olanların buna sebep olmamaları gerektiğini anlatmak istemiştir, Metafizik ilmi, konusu bakımından kelamla ayın olmakla birlikte, metot bakımından farklıdır. Taşköprülüzade'ye göre kelam ilmi, dini ilimlerden olduğu için, Kur'an ve Sünnet'e aylan olamaz. Ancak Mu'tezile ve diğer bid'at fırkalan nassdan uzaklaşıp, dine ayk:ın hükümler verdikleri için onların görüşleri makbul değildir. Kelam ilminin öğrenilmesi herkese farz-ı ayndır. Buna ilaveten ilimiere ancak nazar/istidlal ya da mükaşefe/annma yoluyla ulaşılabileceği için, bu iki yolu birleştirmeye muktedir olanlar, "ilimamel" bütünlüğü sayesinde gerçek iyiliğe ve mutluluğa kavuşabileceklerdir. Dolayısıyla akü ve dini ilimlerde derinleşenler, tasavvuf ve güzel ahlak ile yetkinleşeceklerdir. .Bu açıdan bakıldığında, Osmanlı iliİıı hayatının ve düşüncesinin anlaşılmasında emeği geçmiş biri olarak Taşköprülüzade'nin, "akü, dini ve batın ilimler" çerçevesinde, "felsefe-kelam-tasavvuf" çizgisini en iri şekilde yansıttığını söyleyebiliriz. · KAYNAKÇA . ATAY, Hüseyin, "Bazı İslam Filozof ve Düşünürlerine göre İlimler Sayımı ve Tasnifi", A. Üİ.F. İslami İlimler Enstitüsü Dergisi, sayı: 4, ss. 142, Ankara 1980. BIÇAK, Ayhan, Türk Düşüncesi Kaygılar, Dergah Yayınlan, c. I, İstanbul2009. · DEMİR, Remzi, Osmanlı İmparatorlu Döneminde Türk Felsefesi, c.I, Lotus Yayınları, Ankara 2005. 546 ll. Uluslararası Şeyh Şa 'han-ı Velf Sempozyumu Ffi.:RA.Bİ, .İhsau'l-Ulum; çev. Ahmet Ateş, MEB. Basımevi, İstanbul 1990. İBN SINA, er-Risalefi Aksami'l-Ulumi'l-Akliyye, (Tis'u Resaif içinde), Matbaatu Hindiye, Mısır,1908 . . KiNDİ, Felsefi Risaleler, çev.: Mahmut Kaya, İz Yayıncılık, İstanbul 1994. KORLAELÇİ, Murtaza, Taşköprülüzade'nin Eğitim ve Felsefe Anlayışı, Osmanlı Bilim Tarihinde Taşköprü/üzadeler Sempozyumu, ss. 117-145, Kastamonu-Taşköprü 2006. SARJOGLU, Hüseyin, "Osmanlı'da Felsefe-Kelfun-Tasavvuf ilişkileri", Osmanlı, Bilim/8,' ss. 217-223, Ankara, 1999. _ _ _ _, "Taşköprülüzade'de ilim ve Felsefe", Osmanlı Bilim Tqrihinde Taşköprü/üzadeler Sempozyumu, ss. 51-64, ;Kastamonu-Taşköprü 2006. ŞİRİN, Agil, "XIll. Yüzyılda Felsefe Kelam ilişkisinin Şekillenmesinde Nasiruddin Tı1si'nin Rolü", 13. Yüzyılda Felsefe Sempozyumu Bildiri/eri, ss. 663-669,YBÜ. İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Yay., Ankara 2014. TAHiR EFENDi, Bursalı Mehmet, Osmanlı Müellifleri, c. I, Meral Yayınları, İstanbul (Tarihsiz). TAŞKÖPRÜLüzADE, Ahmed Efendi, Mıftahu's-Saade ve Misbôhu'sSiyadefi Mevzuati'l-Ulum, th, Kamil Kamil Bekri, Abdülvehhab Ebü'n-Nur, Darü'l-Kütübi'l-Hadise, c. I, ll, III, Kahire 1968. ---=------'' Mevzuatü '/-U/um, Sad. Mümin Çevik, c. I, II, m, Üç Dal Neşriyat, İstanbul 1966. eş-Şakailat 'n-Nu 'maniyye fi U/em ai 'd-Devleti '10smaniyye, çev.: Muharrem Tan, İz Yayınlan, İstanbul2007. TOPALOGLU, Bekir, Kelam İlmi, Damla Yayınlan, İstanbul 1991. UNAN, Fahri, ''Taşköprülüzade'nin Kaleminden XVI. Yüzyılın ilim ve Alim Anlayışı", Osmanlı Araştırmaları, c. 17, ss.l49-264, İsam, İstanbul 1997. YAVUZ, Yusuf Şevki, "Taşköprizade Ahmed Efendi", DlA, c. 40, TDV Yayınları, İstanbul 20 ll. ! 547