ÖN SÖZ Bilindiği gibi kelam ilmi dini inanç ve akideleri kesin delilleri ile bilmektir. Dini akideler özlü bir şekilde, Allah’ın varlığı ve birliği, isim ve sıfatları, peygamberler ve onların nitelikleri, ahiret ve öte dünyaya ilişkin diğer fenomenlerden ibarettir. Kelam ilminin ana gayesi insanın dünya ve ahiret saadetini temin etmektir. Ayrıca İslâm inanç sistemini, her türlü şüpheden arınmış bir şekilde öğretip, düşülebilecek şüphelerden kurtarmak suretiyle insanları, Allah’ın vaat ettiği sonsuz saadete ulaştırmaktır. Kelam ilminin savunmacı bir özelliği de vardır. Bu niteliği sayesinde kelam, gerek başka dinler (kaynağı ilahî ya da beşerî) tarafından, gerekse İslâm’a bağlı olarak bilinen çeşitli fırka ve gruplar tarafından İslâm inanç sistemine yapılan itirazları göğüsler. Kelam ilminin verdiği sağlam bilgi sayesinde insan, İslâm inançlarına ters düşen sapık akım ve cereyanlardan, her çeşit hurafe ve batıl inançlardan kurtulur, bu suretle gerçek manasıyla sahip olduğu inancını korur. Demek ki kelam ilminin en önemli amaçlarından birisi, vahyi temellere dayanan saf ve gerçek İslâm inancını, her türlü sapık ve yıkıcı düşüncelere, batıl inanç ve hurafelere karşı müdafaa etmektir. Kelam ilmi de tıp ilmi gibi yaşayan insanın problemlerine hitap etmek zorundadır. Tıp ilminin şu anki mevcut toplumun hastalıklarını göz önüne almadan realiteden uzak bir biçimde yürümesini nasıl tasavvur edemezsek, kelam ilminin de toplumun mevcut inanç problemlerini dikkate almadan yürümesini tasavvur edemeyiz. Sosyal realiteden uzak yetişen öğrencilerin de toplumda bir fonksiyonlarının olamayacağı açıktır. Kelam ilmi, dün olduğu gibi bugün de aynı görevi en iyi şekilde yerine getirme yolunda sağlam adımlarla ilerlemektedir. Bizim bu çalışmayı yapmaktaki amacımız yaşadığımız çağa damgasını vuran, dinle ilgili olarak tartışma gündemini oluşturan konularda özellikle İslam inanç esaslarına aykırı olan düşünce ve akımlar hakkında öncelikle öğrencilerimize genel bilgiler xi vermek; hem öğrencinin bu konularda zihninin aydınlanmasını sağlamak, hem de öğrencilere yöneltilmesi muhtemel soruları cevaplayabilecekleri bir yeterliliği kazandırmaktır. Günümüz kelam problemlerinden bir kısmını merkeze alan çalışmamız oniki bölümden oluşmaktadır. Günümüzde Kelamî sorunlar adını verdiğimiz birinci bölümde; ateizm, materyalizm, pozitivizm ve çeşitli “izm”lerin sebep olduğu inançsızlık problemi, vahyi temellerinden uzaklaşmış, yarı cahil din anlayışlarının yöntemi olan tekfir ya da küfürle itham ve varlıklar içinde en üstün yapıya sahip olan insanı yaratıcısı karşısında bir hiçe indiren, dolayısıyla eylem ve davranışlarının bir anlamının olmadığını söyleyen determinist/ fatalist kader anlayışına yer verilmiştir. Reenkarnasyon adını taşıyan ikinci bölümde ilahi dinlerce kabul edilmeyen dünya yaşamında yeniden bedenlenme inancının ne olduğu ve hangi dinler tarafından kabul edildiği ve böyle bir düşüncenin İslâm’ın öte dünya telakisiyle bağdaşmadığı üzerinde durulmuştur. Üçüncü bölümde kökleri 17. yüzyıla kadar giden günümüz sapkın inançlarından olan Satanizm ele alınmaktadır. Cin, Şeytan, Falcılık, Medyumculuk başlığını alan dördüncü bölümde, cin ve şeytanın nasıl bir varlık kategorisi oldukları, ontolojik gerçekliklerinin olup olmadığı, insanlarla etkileşim kurup kuramayacakları, onlara zarar verip veremeyecekleri ve bunlara ilişkin sihir, büyü ve kehanet gibi diğer konular ele alınmıştır. Beşinci bölüme Küreselleşme Kavramı ve Küreselleşen Dünyada Din adı verilmiş, küreselleşmenin ne olduğu, küreselleşmenin neden olduğu insan ve çevreyle ilişkin terör ve ekolojik dengenin bozulması gibi sorunlara İslâm Dininin nasıl çözümler sunabileceği tartışılmıştır. Altıncı bölüme Terör ve İslâm’ın Teröre Bakışı adı verilmiş, son dönemlerde özellikle batıda İslâm’ın terörle özdeşleştirilerek anılması olgusunun yanlış bir akıl yürütme olduğu ve İslâm’ın barışçı bir din olduğu üzerinde durulmuştur. Yedinci bölüme İslâm’da Aile Hayatı ve Kadın Hakları adı verilmiş, küreselleşen dünyada aile hayatının önemini yitirmeye yüz tuttuğu, bunun sebepleri ve çözüm yolları ve İslâm’ın kadına verdiği haklar üzerinde durulmuştur. Sekizinci bölüme Doğal Afetler Karşıxii sında Din adı verilmiş, dinin doğal afetlerin sebeplerine yönelik bakışı irdelenmiştir. Dokuzuncu bölüme Yoğa Meditasyon ve Düşündürdükleri adı verilmiş, günümüzde insanı stres ve sıkıntılarından koruduğu iddiasıyla yaygınlaştırılmaya çalışılan yoganın uzak doğu dinlerinin bir ritüeli olduğu vurgulanarak, insanımızın inanç saptırmalarına karşı bilinçli olması gereğine dikkat çekilmiştir. Onuncu bölüme Din- Dünya İlişkisi adı verilmiş, dinin dünyayı ve dünya hayat ve nimetlerini küçümsemediğini, bilakis ahiret hayatının dünya yaşamında kazanılacağından hareketle dünyanın adalet ve hakkaniyet üzere yönetilip, düzenlenmesi gerektiğine vurgu yapılmıştır. On birinci bölüme Din Anlayışlarındaki Ayrışma Nedenleri ismi verilmiş, insanların bilgi ve tecrübe birikimleri, duygu ve düşünceleri, içinde doğup yaşadıkları sosyal, kültürel, coğrafi ve siyasi ortamların dinin kaynağı olan vahyin anlaşılmasını ve yorumlanmasını etkilediği ve farklı din anlayışlarının oluşmasına neden olduğu üzerinde durulmuştur. Son bölüme Kesin Bilgi İfade Edip Etmemesi Açısından Rüya adı verilmiş, rüyanın tanımı, Kur’an’da rüya, rüyaların yorumlanması, rüyalar ile amel edilip edilemeyeceği, rüyanın bilgi kaynağı olup olmadığı hususları tartışılmıştır. Araştırmamızda uyguladığımız yöntem, kaynak taraması sonucu elde edilen verilerin betimleme ve çözümlemeye dayanarak işlenmesinden ibarettir. Yeri gelmişken çalışmamızın bu hale gelmesinde görüş ve düşüncelerinden gerçekten istifade ettiğim saygıdeğer hocalarıma, meslektaş ve arkadaşlarıma, son olarak da burada söz konusu edilen konulara ilişkin olarak zihnime takılan soruları kendileriyle tartıştığım, düşüncelerini olabildiğince açık ve sade bir biçimde ifade eden sevgili öğrencilerime teşekkürü yerine getirilmesi gereken bir borç bilir, saygı, selam ve sevgilerimi sunarım. Prof. Dr. Selim ÖZARSLAN Elazığ - 2016 xiii