I : 40 26 . 1.1956 ve kendileri tarih içinde kısa bir seyrana çıkmak suretiyle bir Sokrat'ın, bir Aristo'nun çektikleri­ ne baksalardı, ilim ve felsefeye karşı Atina de­ mokrasisinin işlemiş olduğu hiyaneti hatırlarlar ve tek taraflı kalmazlar, daha objektif bir zih­ niyetle hâdiseleri mütalâa etmezler miydi? Sokrat'ı zehirleyen, Aristo'yu kapı dışarı eden Ati­ na demokrasisidir. «Demokrasi vardır, demok­ rasi vardır!» diyorlar. Böyle basmakalıp sözler bir şey ifade etmez. Esasen bu iddialarla demok­ rasi anlayışını da tuhaf bir zihniyetle kalıplan­ dırmak istiyoruz. Demokrasi nizamı, terbiye demokrasi, metot - demokrasi, gaye - demokra­ si vardır; tek bir şey yoktur, arkadaşlar. Bun­ ların her birini, ayrı ayrı, işimize geldiği gibi, sanki bir tek vakıa imiş gibi, bir tek realite imiş gibi kürsünün üstüne oturtuyorsunuz. Böyle şey olmaz. Demokrasinin babası olan J. J. Roisseau, hiçbir partiyi kabul etmez. Ortodoks bir demokrat olarak çok partili demokrasiyi redde­ der. Burada ilmi konuşturmak lâzımdır. (Sağ­ dan, gürültüler) Arkadaşlar; gürültü etmekle mesele hallolmaz. Bendeniz ancak gürültüden anlıyan insan­ lara gürültü ile mukabele etmesini bilirim. To­ kat yemeyi haketmiş adama tokat atmasını da bilirim. Herkese izanı nispetinde hitabederim. Eğer benim sözlerimde kabul etmedikleri bir nokta varsa, muhterem arkadaşlarımı buraya da­ vet ediyorum. Nitekim kendileri de buraya bol bol muarız davet ediyorlar. Bendenizden de bu metottan bu kadarcık faydalanmak lûtfunu esir­ gemesinler. Kendileri gelsinler, konuşsunlar. Biz de burada konuşmalarımızı yapalım. C. H. P. temsilcisi arkadaşıma huzurunuzda teşekkür edeceğim. Çünkü kendisi maarif mese­ lelerini parti üstü meseleler telâkki etmektedir. Çok şükür böyle bir anlayışa rasgeldik. öyle zannediyorum ki birçok memleket işlerinde ve muhtelif vekâletlere tevdi edilen işlerde de bu anlayışa sahibolarak bu kürsüden ifadei meram ederler. Biz de iyi anlayış içinde bunları dinle­ riz. Hakikaten maarif günlük politika dışında­ dır. Günlük politika mevzuu edilecek maarif politikası yoktur, öyle olacak olursa gendeniz tam bir partizan edası ile bundan evvelki ikti­ dara parti olarak, iktidar olarak, vekil olarak, teknisiyen olarak, bunlar kimler ise, onlara yüklemekte tereddüdetmem. Nitekim kıymetli arkadaşım Fethi Ülkü birçok tekidlerde bulun- Ö: î dular. Fakat bunlar temennileri olmalıydı. Ya­ pılmalıdır, şeklinde emir olarak olmalıydı. «Bunları böyle görmek istiyoruz, biz bunları yapamadık, tahakkuk ettiremedik, bu şartlara sahibolamadık.» Deselerdi daha çok objektif olurlardı. Çünkü temas ettikleri öğretmen ye» tiştirme meselesi, mektep binası yapma işi aca­ ba bu 5 senenin meselesi midir? Bir taraftan bütçede kısıntılar yapmak istemekte, bir taraf­ tan da «17 bin küsur mektep var, bunların bi­ nası yok, hocası yok.» denmektedir. Ortada bü­ yük bir mesuliyet var, bu mesuliyet bugünün mesuliyeti değildir. Çünkü maarif meseleleri uzun vadelidir. Ve uzun vadeli işleri 3 - 5 sene­ nin muhasebesine kaydetmekten uzak kalmaklıdır. Bunları daha derinlere, daha gerilere gö­ türmek icabeder. Bu hususta arkadaşımız bü­ yük bir anlayışla, belki de bariz bir şekilde ifa­ de edemediler, fakat ben öyle anladım : «Bi­ zim mesuliyetlerimiz var ama, bu işleri siz ya­ pın, şerefi sizin olsun» Demek istediler. Teşek­ kür ederim. Nihayet, Maarif Encümeninde de arkadaşım ile beraber çalışmak şerefini taşı­ maktayım. Birçok bakımlardan kendisinden da­ ha ağır tenkidler yapmış bir arkadaşınızım. Bu teknik meseleler bir parti meselesi, günlük po­ litika meselesi olmaktan çok uzaktır. Hepimizin üzerinde müştereken çalışacağımız, bütün kuv­ vet ve bilgimizi sarf edeceğimiz memleket me­ seleleridir. Cumhuriyet Halk Partili arkadaşı­ mı, şu kısa teşriî hayatımda, takibettim; en gü­ zel, insaflı konuşmayı yaptılar. Onun için huzu­ runuzda kendisine teşekkür ederim. öğretmen meselesine gelince : öğretmen meselesi, arkadaşlar, maarifin temel meselesi­ dir. öğretmeni bulunuz; çadırda da, sokakta da, nerede isterseniz orada tedris, terbiye olur. Fakat öğretmeni bulmak meselesi çok mühim­ dir. Maalesef, arkadaşlarım, bizden evvelki ik­ tidarın kabul etmiş olduğu kanunlar öğretmeni muztarip bir hale sokmuş, meslekten kaçırmış­ tır. 20 lira ile öğretmen tâyin etmişlerdir. Bu­ gün onlar bizim için 17 bin öğretmen ve 15 mil­ yon liralık intibak mevzuudur. Niçin bunlar bu halde bırakılmıştır? İktidarımız bunların maaşlarını 85 - 105 liraya çıkardı, bir kısmı da kadro içine alındı. Şimdi de 12 senelik mazisi olan bu gençleri; bırakınız şu ve bu dedikodu ve isnatları, ben kendilerini bundan tenzih ede­ rim; umumiyet itibariyle tamamen bu vatanm 819 ***-