T.B.M.M. B:130 27.6.1995 0:2 Türkiye ise, huzur sağlama düzenlemesi yüzünden, cumhuriyet tarihinin en yoğun huzursuz­ luğunu, en ağır ekonomik bunalımını yaşamak zorunda bırakılmıştır. Huzur sağlama düzenlemesi­ ne kadar ancak Güneydoğu Anadolu'da -o da sınırlı ölçüde- eylem yapabilen PKK, bu düzenle­ meyle birlikte, Kuzey Irak'a yerleşebilmiştir. Oradaki otorite boşluğundan ve sınır bölgesinin sağ­ ladığı sızma kolaylığından yararlanarak.bütün Türkiye'de bölücü terörü tırmanışa geçirebilmiştir. Müttefiklerince oyuna getirilen Türkiye, bölücü terördeki tırmanış karşısında güvenlik önlem­ lerini artırma gereğini duymuştur; fakat, o yüzden aynı müttefiklerinin, insafsızca tepkileriyle kar­ şılaşmakta ve dünyada yalnızlaşmaktadır. Müttefikler, huzur sağlama düzenlemesiyle, Türkiye'nin yüzbinlerce dış göçmeni barındırma yükünden kurtarılmış olacağını öne sürüyorlardı; fakat, şimdi, Türkiye, köylerinden ve kasabala­ rından, tarlalarından ve sürülerinden kopmak zorunda kalan milyonu aşkın içgöçün sorunları altın­ da ezilmektedir. Üstelik, Kuzey Irak'taki Kürtlerin yaşamsal gereksinmelerini karşılama görevi de, müttefiklerince Türkiye'nin omuzlarına yüklenmiştir. Huzur sağlama düzenlemesiyle, güya, Irak'ın bölünmesine yol açılmayacaktı. Oysa, Irak fiilen bölündüğü gibi, Türkiye de bölünme baskısı altına girmiştir; hem de yalnız PKK'dan değil, mütte­ fiklerinden de gelen bölünme baskısıyla karşı karşıyadır. Huzur sağlama düzenlemesiyle, güya, Kuzey Irak'ta bir Kürdistan devleti kurulması amaçlan­ mıyordu; fakat, kendi güdümlerinde böyle bir devlet oluşturmak için, başta Amerika Birleşik Dev­ letleri olmak üzere, bazı müttefikler, dört yıldan beri ellerinden gelen her çabayı göstermiş ve gös­ termektedirler. Üstelik, Türkiye'yi de bu tertibe alet etmişlerdir. Ne var ki, bundan da bir sonuç alı­ namamıştır. Kuzey Irak'ın çağdışı feodal yapısından, yapay da olsa, Amerikan mandasında da ol­ sa, bir devlet yapısı ortaya çıkarılamayacağı görülmüştür. Amerika Birleşik Devletlerinin huzur sağlama düzenlemesinden resmen açıklanan bir başka amaç, Saddam Hüseyin'i devirmek ve Irak'ın rejimini değiştirmekti. Oysa, Saddam Hüseyin, ken­ di ülkesinde büsbütün güçlenmiştir, Irak'taki rejim de büsbütün kökleşmiştir, Saddam yönetiminin Kuzey Irak Kürtleriye uzlaşması ve sınırlıda olsa, bir demokratikleşme planı üzerinde anlaşması ise, Amerika Birleşik Devletlerince engellenmiştir. Tüm bu gerçekler gösteriyor ki, huzur sağlama düzenlemesinin özde amaç ve işlevleri de, söz­ de amaç ve işlevleri de boşlukta kalmıştır; böylece, Amerika Birleşik Devletlerinin Irak politikası iflas etmiştir. İflas eden Amerikan politikasının gönüllü kurbanı ise, Türkiye'dir. Deneyimli bir komutan ve devlet adamı olan General Haig'ın geçen gün yayımlanan yazısın­ da da, bu acı gerçek itiraf edilmektedir: "Irak petrollerinin devreye girmesiyle, dünya petrol fiyat­ larının bir miktar düşmesini önleyebilse veya göze alabilse, kimi Ortadoğu ülkelerinin Irak ile ilgi­ li kaygılarını gidercbilse, o arada kendi saplantılarından da kurtulabilse, Amerika Birleşik Devlet­ leri, Irak politikasını, temelinden değiştirmeye razı olabilecek noktaya gelmektedir." Fransa ve Rusya da, Amerika Birleşik Devletlerini, o yönde zorlamaya başlamışlardır; fakata şu sırada görev­ de olan Amerikan yönetimi, böyle bir değişiklik için gerekli esneklikten, şimdilik yoksundur. Fran­ sa, Rusya veya İngiltere de, Amerikan yönetimine, somut bir çözüm seçeneği önerememektedir. Bu konuda asıl sorumluluk ve görev, Türkiye'ye düşer; çünkü, huzur sağlama düzenlemesinden veya yutturmacasından en büyük zararı gören ülke, Türkiye'dir. Üstelik, Türkiye, çok önemli bir bölge ülkesidir; bölgenin önder ülkesi olabilecek konumdadır; ama, Türkiye'yi yönetenler, ülkemizi dü­ şürüldüğü tuzaktan çıkarabilmek için gerekli siyasal iradeden de, özgüvenden de, muhayyile gü­ cünden de yoksundurlar. (DSP sıralarından alkışlar) Bunun en belirgin ve acı bir kanıtı, son sınır ötesi harekâtta görülmüştür. Harekât sırasında, Amerikan yönetimi, günlerce, Türkiye'ye bir açık çağrı yöneltmiştir "sizden çözüm önerisi bekliyoruz; önereceğiniz çözümü iyi niyetle değerlendir­ meye hazırız" demiştir; fakat, Türk Hükümeti, bu çağrıya, yanıt bile verememiştir; o yüzden, bü­ yük bir fırsat kaçırılmıştır. - 78 —.